09-02-2011, 01:01 | #1 |
Ağaç Dostu
|
Avcı avını nasıl seçer
Nerede, ne zaman okuduğumu ya da bir belgeselde izleyip izlemediğimi hatırlamadığım ama aklımda kaldığı kadarıyla şu ilginç olayı paylaşmak istedim. Hayvanlar arasında (av ile avcı) arasında hızlı bir iletişimin kuruluverdiğine ilişkindi. Bayağı somut bir ilişki, öyle rastlantıya ya da telepatiye, sezgiye dayanan bir ilişki değil. Diyelim aslan bir antilop sürüsüne avlanmak için sessizce yaklaşıyor. Sürünün içinde diğer antiloplar sakince otlamalarını sürdürürken, içlerinden sadece biri tedirgin oluyor. Havadaki tehlike kokusunu alan sadece o… Çünkü o kendisinin sürüden ayıklanması gereken özelliklere sahip olduğunu biliyor. Bunu aslan da biliyor. Bu yüzden onca antilopun arasında sadece ona kilitlenmiş durumda. Aslan sürüye daldığı zaman doğru onun peşinden koşuyor. Kendisine daha yakın kendisine şaşkın bakan, ya da öylesine jaçan antiloplara dönüp bakmıyor bile… Sürünün kaldırdığı toz topraktan görüş mesafesi zorlansa bile gidip o antilopu bulup yakalıyor. Şimdi, bu iki hayvan (av-avcı) arasındaki bu ilginç ilişkiyi düşünelim: Kanımca bir kere av olmayı hak eden hayvan sürü içinde ayıklanmasını gerektiren bir takım özellikleri taşımaktadır. Ezik, silik, başarısız, beceriksiz, ne bileyim belki de ondan üreyecek olanlar sonraki nesli bozacak bir hayvan… Böyle bir hayvanın av olarak seçilmesinin nedeni doğanın mükemmeliyetçilik kaygısından olabilir bu. İçinden arızalı olanların ayıklanması için kurduğu bir düzen diye düşünüyorum. Ha diyeceksiniz peki av olan hayvan kendisinin aday olduğunu biliyor da bunu avcı (aslan) nasıl anlıyor? Aklıma hayvan pazarındaki celepler geldi. Bir bakışta hangi sığırın, koyunun ne durumda olduklarını anlayıverirler. Yaşı, sağlığı, kilosu, kemik yapısı, hatta dağdan mı ovadan mı geldiği vs hakkında sağlam yargılara varıverirler. Ya da tezgahtaki hangi balığın taze hangisinin bayat olduğunu anlayanın anladığı gibi… Bir aslan da sürü içinde ayıklanması gerekeni sanırım kısacık bir gözlemden sonra anlayıveriyor… Şunu yazmayı unutmuşum. Aslında av ile avcı arasındaki bu kanlı iletişimi sürünün diğer bireyleri de biliyor gibi... ya da en azından kendilerinin av olmayacaklarını biliyorlar. Bu yüzden aslan sessizce yaklaşırken sakin sakin otlamaya devam ediyorlar... İşte bakın, insan öyle değil işte… O da sürünün içinde en gösterişli, en sağlıklı olanını avlamaya çalışır. İşte size insan ve hayvan arasındaki küçük ama anlamı büyük bir fark… -Yukarıda verilen bilgilerin bilimsel oldukları kuşkuludur, bunu belirtmekte yarar var- |
09-02-2011, 11:40 | #2 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-11-2010
Şehir: İstanbul-Balıkesir
Mesajlar: 1,736
|
Doğru söze ne hacet. Ama böyle olması gerekip gerekmediği tartışılabilir. Sonuçta hasta hayvanı yemeyi hiç birimiz istemeyiz. |
09-02-2011, 23:14 | #3 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Avcının sağlığına aykırı avı seçmesi durumu yok burada. Kuduz bir hayvanı diğer hayvanlar hemen anlar ve ondan kaçarlar. Kendi seçtiği bir besinden zehirlenen bir hayvan var mı bilmiyorum (Kimyasal ilaçlar ve insan eliyle oluşturulan ölümcül ortamlar onların tercihi değildir.) Bu seçimde avın hasta olması şart değil. Av sürü içi çatışmalarda hep yenilen bireydir mesela, çiftleşme yeteneği yoktur, sürünün yaşamını tehlikeye sokacak davranışları vardır, huysuzdur, sinirleri bozuktur vs vs… Evet, bir av hasta sakat olabilir de olmayabilir de… Mesela, kedi yaşamayacağını anladığı yavruyu diğerlerinden ayırır. Leylek yuvadan atar, vs… Nedeni boşu boşuna besin (anne sütü, getirilen yiyecekler) kaynaklarını kullanmasın, diğer yavrulara daha çok pay kalsın diye. Zorla yaşatılıp zayıf bir birey nesli bozmasın diye… Konuyu biraz daha zorlarsak doğal seçilime (ayıklama) kadar gideriz. Doğanın kendi yaşam kalitesine aykırı davranan sadece insandır. Biliyorsunuz insan da doğanın bir parçasıdır. Beylik bir genelleme vardır. “Doğada her şey bir şeylerin dengesidir.” Hep sorarım: iyi de insan neyin dengesi? Doğaya karşı düşüncesiz, saldırgan, yok edici, yabanıl bir bencillikle talan eden bir yaratıktan neyin dengesi olmasını beklersiniz ki?... Ha, bakın… Kendi çıkarı olduğunda o da ayıklayıcıdır. Örneğin çiftçiler –hibrit tohumlar çıkmadan önce elbette- tohumluklarını ilk ürünlerinin arasından seçerler. Damızlık hayvanlarını seçerler, mayalarını iyi üründen seçerler… Sporcu, savaşcı, sanatçı seçerken de öyledir. (Ama kamu görevlisi seçerken siyasi kayırmalar sonucu kendileri zayıf ama arkası güçlü olanlar kamu hizmeti halkasına dahil oldukları için devlet vatandaşına bir türlü kaliteli hizmeti sağlayamaz o ayrı konu) İnsan oğlunun, bırakın başka tür canlıların yaşam kalitelerini artırmasını, kendi türüne bile acıması yoktur… Bunu anlamak için herhangi marketteki yiyecek raflarına bakmanız yeterli. Kanserojen içerikli yiyeceklerin tamamı insanlar tarafından üretilmektedir, doğa tarafından değil… Ama doğa insana rağmen yaşam kalitesini artırmak için dayanıyor. Ama nereye kadar? Ben size söyleyeyim son insana kadar. Çünkü doğa zayıf, dayanıksız olanı bağışlamaz. Sonrasında o kendini en kısa zamanda iyileştirmesini bilecektir. Hiç kuşkunuz olmasın. |
|
10-02-2011, 09:15 | #4 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-11-2010
Şehir: İstanbul-Balıkesir
Mesajlar: 1,736
|
yanlış anlaşıldım. Hasta, ölmek üzere olan, sakat hayvanı avcı avlıyor, çürüğü ayıklıyor. Ona bir itirazım yok. Biz insanlar için aynısı geçerli olmuyor ama. Onu anlatmak istedim |
11-02-2011, 22:02 | #5 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
İki kişi anlaşamıyorsa birisi felsefecidir. |
12-02-2011, 02:50 | #6 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-03-2010
Şehir: kırklareli
Mesajlar: 757
|
[QUOTE=hassoman; ....İnsan oğlunun, bırakın başka tür canlıların yaşam kalitelerini artırmasını, kendi türüne bile acıması yoktur… … Ama doğa insana rağmen yaşam kalitesini artırmak için dayanıyor. Ama nereye kadar? ....Ben size söyleyeyim son insana kadar. Çünkü doğa zayıf, dayanıksız olanı bağışlamaz. Sonrasında o kendini en kısa zamanda iyileştirmesini bilecektir. Hiç kuşkunuz olmasın.[/QUOTE] SADECE MASAL Bir var mış, bir yok muş Avcı insan, av hayvan imiş. Avcı avla mış, av avlan mış. Hiç bitme miş, hep üre mişler. Gel zaman, git zaman. Avcı da av da insan olmuş. Avcı avlar büyür, Büyüdüğünü sanır sevinir miş. Av avlanır bitmez, Bitmediğini sanır sevinir miş. İkisi de sevinir, Ama asırlık ağaç üzülür müş. Bir gün gelmiş! Ne av, ne de avcı kalmış. Asırlık ağaç "oh be" demiş. "Artık üzüntüm bitti. Kendini avla yandan kurtuldum. Arada beni de avla yacaktı" demiş. Der miymiş ağaç! inanmam. Masal masal inan ma. |
15-02-2011, 01:58 | #7 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-08-2008
Şehir: Eskişehir
Mesajlar: 390
|
Sayın Hassoman, Genel olarak doğal seçilim ile ilgili söylediklerinize katılıyorum ve de çok mantıklı olduğunu düşünüyorum. Ancak, eğer bir müstakbel av, tehlikeyi diğerlerinden önce farkederse bu onun diğerlerinden daha iyi algılara sahip olduğunu gösterir. Olası bir yırtıcı saldırısında diğerlerinden daha az gelişmiş daha sağlıksız duyuları daha zayıf olan arkada kalır. Bugüne kadar izlediğim belgesellerde dediğiniz gibi bir aslanın sürüye dalması durumunda sadece bir hayvan dışında hiçbirinin kaçışmaması gibi birşey görmedim. Eğer bunu görebileceğim bir belgesel biliyorsanız paylaşırsanız sevinirm. Saygılarımla, Arda |
16-02-2011, 22:43 | #8 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Aslan ortaya çıkıp kendini gösterince elbette sürüde panik başlıyor. Başlamaması olası mı? Aktif tehlike halinde sürülerin ilk tepkisi kaçmaktır. Ancak hiç biri hedefdeki av kadar canını dişine takmaz onu da belirteyim... Benim dediğim bu... Ayrıca öne sürdüğüm düşüncelerimin bilimsel olmadığını, kuşkulu olduğunu zaten dip notta belirtmiştim. İlginize teşekkür ederim. |
|
18-02-2011, 02:18 | #9 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Avcı avını içgüdülerine göre seçer, avcı insan ise aklına göre... Aslanın sürü içinde avlayacağı hayvanın huzursuz tavır sergilemesi _ ki bu doğrudur_ av ve avı arasındaki içgüdülerin çok gelişmiş olmasındandır. Hayvanlardaki deprem öncesi huzursuzluk gibi... Bazı avcılar _ hepsi değil_ Aslan gibi sürü içinde tek bir hayvana hedef alır. Avın yaşlı, hastalıklı, küçük diğer adı ile 'ayıklanması gereken' değil_ ki sadece içgüdüler sahip bir hayvan bunu bilemez_ nişan alması ile ilgilidir. Nişan alma, hedef belirleme avın iyi avlanması ve verimli, kaliteli olması için usta avcılar tarafından uygulana bir yöntemdir. Avcı insan da aynı yöntemi kullanır. Birden parlayan on tane keklikten sadece bir tanesine nişan almazsa avını vuramaz. Bazı avcıların yaşlı, sakat, hastalıklı, küçük ve kaçamayacak olan avlara yönelmesi_ ki vahşi köpekler buna en iyi örnektir_ 'doğal ayıklanma' ile ilgili değil, kolay av olmalarının içgüdülerine yansımasıdır. Peki doğanın kendi içinde bir dengesi varsa _ günümüzde onlarca tür yok oluyor ve yeni türler hala ortaya çıkıyorsa bu tartışılır_ insan neyin dengesidir? Elbette doğanın...İnsan tesadüfen avcı ve hatta insan olmuşsa, tesadüflere bağlı konularda mükemmellik aranmaz ve elbette 'insan aşılması gereken bir şey'dir. Saygılar |
Konu Araçları | |
Mod Seç | |
|
|