![]() |
Merhaba Mel-i,
Güzelliği gizinde bence de... İnsanın eliyle dokunası geliyor. Sevimli, afacan bi çocuğun saçlarını okşar gibi... |
İnsan, koşulsuz, nedensiz de sevebilir ya bazı zamanlar...
Ya da hiç sevebilmeyi düşlemediği varlığı bile sever ya bazen. Ve kendi de şaşırır ya bu duruma... İşte öyle bişey benim yaşadıklarım,duyumsadıklarım. Kaktüs sevmediğim, sevebileceğimi usumdan bile geçirmediğimdi. _Oysa yeşili, çiçeği, ağacı severim ben.__ Taa ki Ağaçlar Sitesinde Kaktüsü Dostlarınca yakın, dostlarınca dost bilen, kaktüs sevdasını sözcüklere yükleyip yüreklere ulaştıran, hatta bu sevdayı bulaştıran Sayın Kartalpin'i dinleyinceye dek... Geçenlerde yürüyüş yaparken, komşuma _ Kaktüs edinip, onları sevgi ile çoğaltmak isteğimden söz etmiştim. İzmir'e gidip dönen komşum, gelir gelmez seslendi bana... Gittim, güleryüzü ile pembe tülle sarılmış, parlak boncuklarla bağlanmış,beyaz küçümen bi saksı uzattı bana. Saksının toprağına kağıt bi şemsiye batırılmıştı... __Nedir bu? demeye kalmadı, komşum yüzünde kocaman bi gülümsemeyle; __Hani kaktüs alıp, bakmak istiyorum demiştin ya... __Evet __Benim küçük kıza anlatmıştım gidince, O da bu kaktüsü sana yolladı... Nasıl sevindiğimi, şaşırdığımı bilseniz. Aborjinlerin yakarısı kadar uzun ve yürekten dileklerimle teşekkür ettim, kucağımdaki yeni doğan bi bebekmiş gibi sarılıp koşar adım geldim eve... Sonra ne mi oldu? Bir gün şöyle başını okşamak geldi içimden, usulca dokundum başına... Aaaa!!! o da ne kaktüs bebek yan yattı toprağa... İçimde bir acı , bi buruklukla kalakaldım. Yavrucuğum, saksıdaki kaktüsü öyle çok sulamış ki... Erimiş kaktüsün toprağa tutunacak ayakları, elleri... Sonra koştum bi büyük yapı markete dört kaktüs, bir yılbaşı çiçeğini kucaklayıp içimdeki burukluğu sevinçle değiştirdim... Şimdi dört bebek kaktüsümle mutlu yaşıyoruz. Umarım çocuk olurlar, genç olurlar, anne olup yavrulanırlar, çiçeklenir, umut olurlar ... |
Sevgili Kırçiçekleri...
Sevgiyle bakınca herşey ne kadarda güzel değilmi ??? Kaktüslerle tanışmanızın hikayesini çok güzel anlatmışsınız , bence altına bir fotograf eklemelisiniz. Ve duygularınızı çok güzel ifade etmişsinizki , etkilenmemek imkansız. Aramızda kalsın ; Kaktüs sevdasını banada bulaştıran Kartalpin 'in hikaye ve kaktüsleri oldu..;) Sevgilerimle.. |
1 Eklenti(ler)
Sn kartalpin lütfen öyküleriyle kaktüslerinizi bizimle paylaşmaya devam edin
Yanlış anlama için sizden özür diliyorum Benim kaktüslerimin hikayeleri içinde gizli Bunu sizin duyumsadığınızı biliyorum İşte içinde hüzün ve özlem olan çok sevdiğim kaktüslerimden biri Adıda Özlem |
Kartalpin'in isteği üzerine paylaşılmıştır
Yazınızı okumadan önce 59. Kaktüsün fotoğrafına baktım. Bende nasıl bir çağrışım yapacak diye. “Kırçıl ve bulanık” diye düşündüm. Bulanıklığın ise fotoğraf kalitesiyle kesinlikle bir alakası yok.
Sonra hikayeye başladım, okurken; kah gülümsedim, kah yüzüm asıldı. Hikayenin bütünü ise hüzünlendirdi beni. En etkilendiğim nokta ise, karşıma mükemmel bir tablo koymuştunuz, sanki sizi izliyormuşum gibi oldum. “Gölet, suyun sakinleştiriciliği, ördekler, ağaçlar, çim, rüzgar, koku ve bankta oturan adam, yanında kaktüsü” ;), Hikayenin bana hissettirdiği ise; belki ne sizin anlatmak istediğiniz gibi, ne de bir başka site sakininin; kırçiçekleri’nin, mel-i’nin vs. anladığı gibi olmadı? Kişiye göre elbette ki farklı algılar yaşadık. İremce; ‘Acı’ hissettim o hikayede, ‘gelip – geçici’. Ve Oruç Oruoba’nın sözleri geldi eşzamanlı: "Kimlerden acı çekeriz ve kimlere acı veririz? Aldırmadığımız, boş verebildiğimiz, bizim için önemsiz insanların yaptıkları bize acı vermez!!! Birisine acı verecek bir şey yapmak için, ona önem vermemiz gerekir!! Yoksa, işte, aldırmayız, boş veririz"….. Demek; ancak sevdiğimize ve sevene verebiliriz ACIYI." Sonra balık burcu olduğunuzu hatırladım, hayalci ve kelimelere hakimiyetinin fazla oluşu ile. Burçlarla da aramın iyi olduğu düşünülmesin, tamamen kulak dolgunluğu ve ötesinde pek çok arkadaşımın balık burcu oluşu. ‘Gelip -geçici’ diye söylemim tamamen o sebeple. “Benimle bankta oturan kaktüsümle tanıştırayım sizi .. Aşağıda... ismi mi?.... İsmi artık sadece ve sadece 59. Kaktüs...” demişsiniz ya, herkeste bir isim bulma hevesi yaşattırdı galiba. Halbuki ismi bizden saklı ;) 59. kaktüsünüzle birlikte nice yitip gitmeyecek dostluklarla dolu zamanlar diliyorum. |
“Benimle bankta oturan kaktüsümle tanıştırayım sizi .. Aşağıda... ismi mi?.... İsmi artık sadece ve sadece 59. Kaktüs...” demişsiniz ya, herkeste bir isim bulma hevesi yaşattırdı galiba. Halbuki ismi bizden saklı ;)
59. kaktüsünüzle birlikte nice yitip gitmeyecek dostluklarla dolu zamanlar diliyorum.[/QUOTE] Merhaba İrem Erdinç, Kaktüs Sevdalısı Kartalpin'in kaktüsüne ad vermek hevesimden değildi Ona_ Düş perisi_ demem. Katüsün adı, onu sevip, bakan emek veren Kartalpin'e aittir. Benim ne haddime... Yalnızca ben o adı yakıştırdım uzaktan, resmine bakıp. Kalın sağlıcakla. |
KIRÇİÇEKLERİ'ne
Sevgili KIRÇİÇEKLERİ;
Haddimi aşan bir söz söylemişim, özür dilerim. İnan ki kötü niyetli olarak kurmamıştım o cümleyi. Tekrar tekrar özür dilerim. Siz de sağlıcakla kalın. |
Merhaba İrem,
Hani sözlerinize birazcık alınmış olsam da size kırgın değilim. Sevgili Kartalpin'e de kaktüsüne ad vermek hevesi ile yazmadığımı açıklamak istedim biraz da... Kalın sağlıcakla, sevgiyle, Sevgili İrem. |
İşte bu sayfalara yakışan DOSTLUK budur.
Herkesi kutluyorum Sevgi ve saygılarımı sunuyorum... |
Kaktüsüm Behzat Ç.
2 Eklenti(ler)
Polisiye tarzı kitapları okumayı severim en çok. Ahmet Ümit’in dediği gibi “Riske girmeden gerilimi yaşattığı” için. Beğendiğim yazarların da tüm serilerini okur, bu serilerin başkahramanını da kendi kahramanım yaparım. (Örnek Behzat Ç.) Sonra; kendimi şımartmanın en kolay yolu ve sevdiğim yanım, kendime hediyeler alır, bir güzelde özenle paketler yaptırırım... (Belki bir gün kendime aldığım hediyenin, hediye paketinin içine not bile yazarım :D) Aşağıdaki kitaplarda İrem’in İrem’e hediyesidir ;)
Ankara Dipnot Kitapevinde Polisiye sütununda; alsam alsam ne alsam diye araştırma, gözlemleme yaparken, yanıma gelen bir bey “Şiddetle tavsiye ediyorum” dedi ve elime tutuşturdu kitabı. “Her temas bir iz bırakır” isimli kitabın kapağında ilgimi çeken ise “Bir AnKara Polisiyesi” yazıyor olması. “Şiddetle tavsiye” edilmeseydi bile alınırdı. Ankaralı olmanın heyecan ve gururu kabardı içimde ;) Evime varıp hemen okumaya başladım ve kitabı bir yudumda içimi acıta acıta içtim resmen. Kitabın sonu gözyaşını engellemek isteyenleri bile çaresiz bırakır derecede hazindi. Birinci kitabın bitiminden sonra elimde kalan hüzün, merak ve tabii ki yazarın başarısı gidip ikinci “Son Hafriyat” kitabını almaya sebeptir. Behzat Ç.ye ne olduğunun merakı ile onu da bir çırpıda okumaya başladım. Kah gülerek, kah gözpınarlarım dolu olarak okudum. Behzat Ç. birinci kitapta öyle büyük bir acı çekiyor ki, ikinci kitapta; ağzını bıçak açmıyor, tek bir laf çıkmıyor ağzından. El işaretleriyle, çehresiyle, suskunluklarla anlatıyor anlatacağını. İşte bu durum beni çok etkiledi. Kaktüsüm Behzat Ç ile tanışmam ise; arkadaşımın gözünü şenlendiren ve İrem’i mutlu eder düşüncesi eşliğinde hediye edilen kaktüsümde, üzerine silikonla kuru çiçek yapıştırılmış, gelecek yaşantısı hiçe sayılmıştı. İlk işim silikonları temizlemek oldu. Ama yavrucak, benim beceriksizliğim mi, sıcak silikonun yok ettiği ölü kısımlardan mı bilmiyorum acınası halde :( Fotoğraftaki kaktüsüm bana, her baktığımda Behzat Ç’yi hatırlatıyor. Nasıl Komiser Behzat Ç’ye karşı acıma duygumu atamıyorsam, bu kaktüsüme karşı da atamıyorum bir türlü. Aslında onu o haliyle seviyorum. Kaktüsüm bana; kire pisliğe batmış bir dünyada para getiren her yol mubahtır söylemini yaşayan insanların varlığını hatırlatıyor. Behzat isminin anlamı ayrı yakışıyor “Soyu sopu temiz, doğuştan iyi, temiz kimse” demek. Kaktüsümü kişileştirmekte de haksız değilim, böylesi kişilere insan diyorsak, kaktüsüm onlardan daha insan. Kaktüsüm de aynı Behzat Ç. gibi suskunlukla anlatıyor anlatmak istediğini. |
Sayın kartalpin hikayelerinizi ilgiyle izliyorum. "Kaktüslerim uzakta olan bir dostumun hasretini çağrıştırır." Bazen de herşey, her şarkı, her söz, çiçekler, kuşlar, bulutlar, ağaçlar,aklınıza gelen her nesne ve obje, uzakta olan değil de ta uzakta olan ve de canınızın bir parçasının hasretini çağrıştırıyor.
Sizden, İrem Erdinç'den, kır çiçeklerinden yazılarınızın devamını bekliyoruz. |
Geçmiş olsun
Sevgili Kartalpin;
Geçmiş olsun :( Acil şifalar diliyorum. Hasta ve halsizken bile, yazıma cevap vermişsiniz. Çok teşekkür ederim. Bu sayfa sizin kaktüs ve hikayelerinizle, velhasılı kelam varlığınızla güzel oluyor. Kendinize dikkat edin lütfen! |
Merhaba Sevgili Kartalpin
Bu kaktüslere güzel demek şöyle dursun muhteşem ötesi görüntüleri var. Hele 12. kaktüs ba, kartopunun öpücüğü ve 52. kaktüsünüze bayıldım. Ne hoş şeyler. Eminim sevginiz onları bu kadar güzel kılıyor. Benim sadece bir kaktüsüm var. Aldığımda minik çiçekleri vardı kaç yıl oldu hala bi gelişme yok hertarafından fışkırdı. ufacık bir çiçek verdi büyür diye bekliyorum. Sanırım ağır büyüyecek. Szidekileri gördükten sonra olay bitti bende. Bunlardan paylaşmayı düşündüğünüz yok mu hiç |
Kaktüslerinizle birlikte yazdığınız yazılarıda okudum.
Uzak geçmişlere götürüyor insanı. Ne hoş ve sevgi yüklü yazılar. Okuyunca bende kaktüsüme çok sevdiğim fakat 14-15 yaşlarında kaybettiğim (vefat eden) bir arkadaşım geldi aklıma, kaktüsüme onun adını vermeyi düşündüm... Bir kelebek misali ömür dediğin ha yaşadım ha yaşıyorum derken bitiveriyor. İpek böceği gibi hassas yürekler yorucu hayatın içinde kömürleşiyor. |
4 Eklenti(ler)
İşte benim kaktüsüm
|
İkinci resmide sağ üst köşede minik çiçeği var. Resim yükleyince çizgiyle işaret konulabiliyor sanırım fakat ben beceremedim. İlk kez resim yüklüyorum.
Öğrenicemmm;) |
Merhaba hepinize
Uzun zamandır sessizce sizleri okuyorum. Kaktüslerinizi, öykülerini ve onlara yüklediğiniz değerleri... Hepinizin kaktüslerini teker teker biliyorum Okumak zevk veriyor, kimi zaman düşündürüyor... Yazdıklarınızı küçümsemeyin...beni önce bir kaktüs sever yaptınız..sonra da kaktüsün kendisi :) Ve sayenizde benim de bir kaktüsüm oldu... Bir kaktüsle yaşamak hiç de zor değilmiş... Kendisine çok kolay alışırsınız çünkü kolaydır, sizi yormaz.. Kaktüs için kolay mıdır acaba kaktüs olmak? Her varlık kendi fıtratı üzerinedir diye düşünüp en kolayı onun için kaktüs olmaktır diyebilirim :) Peki o zaman şöyle sorayım...insan için kolay mıdır insan olmak? Cevabını biliyor iseniz sorumun özünü anlamışsınızdır! Sorunsuz bir kaktüs.. nazlanmayan, sadece gerektiği kadar yaşamsal ihtiyaçları olan... O zaman ne oluyor biliyor musunuz? Sizin ihtiyaçlarınız ön plana çıkıyor... Bir zamanlar bir dostum beni bir kaktüsüne benzetmişti... Onun ilgisi ile kaktüse dönüştüm bende... Ama o sadece açan çiçeğimi sevdi, dikenlerimden onu hep esirgemeye çalıştım ta ki bana hoyratça davranıp dikenlerimi kendi arzusuna göre şekillendirmeye çalışana kadar... Çünkü çiçeğimi çok sevmişti ama ben bir bütündüm... Cemalimle ve celalimle... Dikenlerim önce ellerine sonra da kalbine battı... Ve kalbinde batılı olan dikenim kırıldı... Bir kaktüsün dikeni kırılınca ne hisseder bilir misiniz? Hiç kaktüsünüz bunu size söyledi mi? Hayat onu yeniler... Her seferinde yeniler... Dikenlerinden hiç kurtulamaz, istese de çünkü başka bir seçeneği yoktur, çünkü o dayanaklı ve sıradan kaktüs aslında çok kırılgandır... Ona bakıp suyunu veren elden bile daha kırılgan... Çünkü onu seven, kendisi için sevmiştir..Nefsiyle sevmiştir o yüzden çiçeğini hep görmek istemiştir... Sevgisinin ilahi olduğunu düşündüğü her anda aslında bilir.. Korkaktır çünkü, korkuları ona hatırlatır...kendi için sevdiğini... Oysa kaktüs yenilenmiştir..çiçeğini sumaya... İstediği sadece biraz sabırdır... Kırılganlık sadece insana mahsus değildir.. Kaktüsünüzde kırılır.. Yaşam pınarları kendisini besleyemez... Bir kaktüs tohumunun, kaktüs tohumuyla beslendiği vaki değildir... Su, su ile beslenemez... Ancak sevgi, sevgiyle beslenir... O da eğer gerçek sevgi ise... Yaşam pınarı sandığınız her ne olursa olsun kendisini beslemekten acizdir. O sadece sizi besler...siz de onu besleyesiniz diye... Kaktüs sevmek kolaydır, ama kaktüsle özdeşleşmek...kaktüs için kolay ama kaktüs seven için bilinmezdir! Tüm kaktüs sevenlere, Kaktüsünüz size dost ise, Bu dostluk hiç bitmez :) |
1 Eklenti(ler)
Ben kim miyim :)
|
Bu güne kadar yazılanları okudum sadece. Ben hiç sevmezdim Kaktüsleri ama sayenizde hayranı oldum hepsinin. Henüz bir tane bile edinemedim ancak, Sayın Taba bu yazdıklarınız beni çok etkiledi içten ve samimi. Hoşçakalın.
|
Çok teşekkür ederin selmaa
Beni utandırdınız... |
Merhabalar sayın taba,
Öncelikle hoşgeldiniz. Yazdıklarınız, akıcılığı ve anlatım zenginliği ile çok güzel. Kaktüsünüz... çiçekleri ve fotoğraf çekim kalitesi ile etkileyici. Kendiniz olarak tanımlamışsınız. Hep böyle güzel kalın. Saygılarımla... |
Merhaba Taba...
Anlatımınızı bi kez okudum... durdum... Nasıl yani!!! dönüp bi kez daha okudum. Kimlik bilgilerinize bakmadan bi kadın sesi bu... diye geçti içimden. Kırılganlık, kırıklar, sevgi.... insanın içine işleyen bi sesle, bi güzel bi sevgi yüreğinden kaleme, kalemden sözcüklere böylesine dolu dolu dökülürdü... Anlattıklarınız sevdiğim şiiri çağrıştırdı... Size armağan olsun, sevgiyle............ ........................ herkes kırılamaz ipince bir dal olmak gerekir kırılmak için ama dünya kütüklerin... ağlayamaz herkes ağlayabilecek kadar büyümek gerekir dünya ise küçüklerin... sevemez herkes bir orman olmak gerekir sevmek için bak ki dünya çöllerin... ve vakur bir damla olmak dalga için katılmak okyanusa aşk için, isyan için... (Yılmaz Odabaşı) |
Merhaba İrem,
Önce _dikenleri olsa da_ sevdik kaktüsleri Kartalpin'in sevgiyle dost bilmesinden, bilip anlatmasından...Sözcüklerinin sıcak, yalın, sevgiden oluşundan... Sonra burada dinlerken birbirimizi, yaşanmışlıklarımızla, duyumsadıklarımızla üleşmek güzeli, hüznü, sevinci... İnsan olabilmektir sevmek, üleşmek... Ve susmak .... İçi acıdıkça yalnız kendisinin duyduğu çığlıklarla susmak... SUSARAK Güneş altında söylenmedik söz yokmuş.. Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.. Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz.. Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde.. Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik... Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde.... Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor... Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ... Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde ..... AZİZ NESİN Sevgiyle................ |
Sevgili Kırçiçekleri;
Ne kadar güzel bir şiir paylaştınız bizimle... teşekkürler... Sevgili Taba; Bu nick de size çok yakışmış... resmini paylaştığınız kaktüsün eski fotoğrafı mı, yoksa yeniden mi çiçek verdi? |
Hepinize beni hoş karşlıladığınız için çok teşekkür ederim.
Kırçiçekleri...şiiri çok sevdim... Ben sizleri yine sık sık okuyayım. Bir ara belki bir gün yine gelir yazarım Hayata bir not düşme ise yazılanlar Suya yazı yazmaktan farkı yoktur... Harflerim benimdir, kelime olana kadar, Kelimlerim ise bir gün yine sizin :) Sağlıcakla |
Kaktüs serzenişleri
"İnsanın kendisini, sınırlamalara ve yetersizliklere sahip olan doğasından özgür hissettiği anlar vardır. Böyle anlarda, küçük bir gezegenin bir noktasında, ebedi, anlaşılmaz olanın soğuk ama derinden etkileyici güzelliğine hayretler içinde bakarak durduğunu hayal ederim; yaşam ve ölüm içime akar, ne evrim ne de kader vardır, yalnızca var olmak vardır"
Albert Einstein Einstein sadece en büyük fizikçilerden biri değil, aynı zamanda en büyük entellektüellerden biridir. Görecelik teorisini yayınladığı zaman tüm fizik dünyasını karşısına almış, deteminist geleneğe bağlı fizikçilerin direnişleriyle karşılaşmış ve mücadele etmişti. Ama ne yazık ki, kendisi de Kuantum teorisine öyle büyük ve benzer direnç gösterdi ki, en sonunda yine ünlü bir fizikçi olan Paul Ehrenfest ona şöyle söyledi. "Yazık sana Einstein! Kendi görecelik teorilerinin eleştiricileri gibi konuşmaya başlıyorsun. Fikirlerin tekrar tekrar çürütüldü, fakat fiziğin, önceden belirlenmiş tasımlar değil, ölçülebilir ilişkiler üzerinde gelişmesi gerektiği şeklindeki kendi kuralını uygulamak yerine, aynı önyargılar temelinde tezler icat etmeye devam ediyorsun" Ön yargılar, kendine güvenle mi ilgilidir diye düşünürüm sık sık, yoksa kendine güvensizlikle mi ilgilidir? Çok iyi bildiğimiz birşeyin aksi karşımıza gelince mi direnç gösteririz? Yoksa emin olmadığımız, bizim için korkutucu bir durumla karşılaştığımızda mı önyargılarımıza sığınırız? Sanırım her ikiside doğru olsa gerek... Bazen gerçekten bir yargıya varmak çok zor olabilir... Ön yargı o zaman bize kolaylık sağlayan kısa yol mudur? Ona sığınabilir miyim? Doğru olur mu? Bu yazı niye buraya yazıldı diye düşünebilirsiniz... Bazen bir yargıya varma sıkıntısı çekerim... Elimde olmadan önyargılarım yakama yapışır... Onlardan sıyrılıp objektif düşünmeye ve tavır almaya çalışırım... Derdim kendimle... Kendiyle derdi olanlar iyi bilirler, bu savaş bitmez bir savaştır... Sonu, ucu bucağı yoktur, derinleştikçe derinleşir kimi zaman işin içinden çıkılmaz hale gelir... Kimlerine göre tekamül yolu, kimilerine göre kişilik bozukluğu... ............ Aklımı toparlamalıyım... Aklımı toparlamalı ve duygularımı susturmalıyım. Akıl devreye girdi mi kalp susar..İkisi bir arada hiç geçinemez :) Hani derler ya "iç sesini dinle" diye Yani "aklını sustur, kalbini devreye sok " anlamında... Hangi anda? Kim başarabilmiş ki ? Kim doğru yerde doğru adımı atmış? Bir adım atmam gerek... Sağa, sola, öne arkaya ileriye çarpraza... Ya da Özdemir Asaf'ın dediği gibi; "Aslında bir noktada sabitim ben Ama nokta hareketli..." Zor bir an benim için... En iyisi tüm yargıları ve kararları bir yana bırakıp üstada kulak vermek ve ne dediğini hissetmek... Böyle anlarda, küçük bir gezegenin bir noktasında, ebedi, anlaşılmaz olanın soğuk ama derinden etkileyici güzelliğine hayretler içinde bakarak durduğumu hayal ederim; yaşam ve ölüm içime akar, ne evrim ne de kader vardır, yalnızca var olmak vardır Kaktüsten sevgilerle.... |
1 Eklenti(ler)
Yola benzettim bütün hikayemi... Yola.. Sokakları dostlara çıkan, dostlarla kavuşan. Kollarım ağaç dallarıydı.. Sokkak kenarlarında gölgelik kurmuşlardı. Kimine yaslandım, kimini yasladım. Kimine ağladım kimi kahkahalarımdı. Bir martı sesi kadar çirkindi sesim ya da eşsiz kim bilir... Yol boyu kaktüs dağıttım... Kimi sevdi, kimi alındı. Dikenliydi ya batardı... Bu yolda kim yürüse kaçardı. Bir sokak açıldı sanal uykusuzlukların ertesi yoluma. O sokakta bir kadın tanıdım. Dikenleriyle harikaydı... Bir demlik çay, bir inşaat ve bir kaktüs cennetiyle öylece karşımdaydı. Sanki ben o yeni sokakta asırlık bir çınardım... Sanki yüzlerce yıldır bu kadına aşinaydım..
Ve bahçesinden kendi gibi eşsiz kareler alırken onun tarifini de size sakladım... Cemo'ya... |
1 Eklenti(ler)
21 yaşımdaydım, ilk tanıştığımızda ama onu hep "ömrüm boyunca tanımıştım" bildim.
21 yaşın, tüm yaşanmışlığı ne kadar olabilir ise, o yaşanmışlık içerisindeki en üzüntülü günümdeydim... Sonraları çok daha üzüntülü günlerim de oldu, ama o zaman ki hayatımın, o zaman kadar ki en üzüntülü günümde, bir deniz kıyısında, ufka bakıp sakinleşmeye çalışarak ve denize öfke taşları atarak durduğum bir an da, O; benimle birlikte denize taş atandı... Daha tanışmamıştık, ama benimle birlikte, benim kadar büyük bir öfke ve üzüntü içinde denize taş atıyordu... Döndüm baktım, gözleri üzüntüyle baktı bana... Tekrar denize bir taş attım.. O da attı... "Taklit etme beni" beni dedim ona... "Taklit etme beni" dedi bana... Ve birden tüm sinirlerim boşaldı... Yüzünde çok şaşkın bir ifade vardı... Sonraları sık sık şahit olacağım gibi ne zaman bir konuya dikkat etse "şaşkın" bir yüz ifadesi gelir yerleşir... İri kahverengi-sarı hareli gözleri hayretle açılır... Gülmeye başladım... O da güldü :) Beni kızdırmak değildi derdi... Aksine o kadar yoğun bir empati içerisindeydi... Bu ona Tanrı'nın hem bir lütfü hem de bir cezasıydı... Bunu zaman içinde anlayacaktım... Mekansal ayrılıklarımız çok oldu. Son 10 yıldır ayrı şehirlerde yaşıyoruz. Artık birbirimizi çok az görüyoruz. Ama aramızda müthiş bir eşzamanlılık vardır. Ne zaman o beni düşünse, ya da ben onu düşünsem, bir şekilde birbirimize ulaşırız. Bu bazen sinir bozucu boyuta da gelir :) Bu hali test etmişliğimizde vardır ve eminim ben bu yazıyı buraya astıktan sonra beni arayacak ve o bildik ses bana "Cadı...yine kulaklarım çınlıyor, söyle bakim ne var ne yok" diyecek... Ben de ne zaman yazıldığı kanıtlı olan bu sayfayı alıp ona yollayacağım-eşzamanlılığı birkez daha teyit etmek için :)) Daha sonra bu denli kuvvetli olmasa da başka bir güzeldostumla da çok yoğun telepatik bağım oldu..Ama açıkcası onunla saati saatine bunu test etmedik... Şaşkın ifadesi, daha sonra benim ona gerçek hitabım oldu... Hoş bu ifade ona çapkınlık kariyerinde epey yol da aldırdı :) Beni yargılamadan en sert, acımasız eleştirileri getirebilmeyi başarmış tek kişidir. Bu en sert ve acımasız eleştrileri can yakmadan en zarif şekilde bana sunabilendir.. Belki de bunun altında birbirimizin dostluğuna olan inancımız ve asla birbirimize kırılmayacağımıza olan güven yatıyor... O benim sırdaşım, suç ortağım, dostum, asla bitmeyecek muhabbetim, kahkahalarım ve huysuzluklarımdır... Hayattaki duruşunu ve sağ duyusunu çok sevdiğim ve varlığına şükran duyduğum canım dostuma... Bu kaktüse senin adını veriyorum...Renkleri bana gözlerini hatırlattı ŞAŞKIN :))) Not: Bu resni internetten yükledim. |
Sayın başlık sahibi çok değerli dostum Kartalpin
İkidir hile yapıyorum... Birinde senin bir fotografını kullandım diğerinde internetten resim indirdim... (ama kaktüs-ön yargı ve dostum hakkındaki yazdıklarım tamamen doğrudur-itiraf ediyorum) Bu durumda, benim hilekarlığımın bir cezası olacak mıdır? ceza kesilecek ise lütfen benim teknoloji özürlü bir kul olduğum unutulmasın ve fotograf makinası ile film çekmek dışında, onu bilgisayara aktarma aşamasında ne kadar büyük zorluklar yaşadığım göz önünde bulundurulsun...gerekirse kaktüs tasviri ile kaktüslerimi canlandırabilmeyi bir borç bilirim... Arz ederim... taba :) Not: Olayı ne kadar ciddiye aldığımı lütfen anlayınız bu mesaj havaalanından yollanmıştır... |
Sevgili Taba,
Dostunuzu, aranızdaki görünmeyen ama var olan o güzel bağı öylesine güzel anlatmışsınız ki... Ama dostunuzun gözlerini benzettiğiniz, Çiçeği gerçekten çok ilginç, güzel olan kaktüsün adı hiç güzel değil bence._Leş kaktüsü_ Daha hoş bi adı olmalı değil mi? Sağlıcakla kalın. http://img51.imageshack.us/img51/6141/resim20004.jpg |
Sevgili Kartalpin'in güzel anlatı sayfasına öylesine daldık, öylesine doldurduk ki
artık anlatmaz oldu kaktüslerini, dostlarını... Umarım kırmamışızdır Onu... Sevgiyle bekliyoruz dostlarını , Onu, kaktüslerini.... |
Leş, meş hiç anlamam
Ben de çok makbul birşey değilim zaten:))) Onlar benim şaşkınımın gözleri :))) Hem kuzguna yavrusu şahin görünür hesabı... Bu arada atatürk havalimanında bugün hiç kimse uçağını kaçıramaz... Çünkü bütün uçuşlar rötarlı :))))) |
Sevgili Kartalpin;
Seni neşelendirebilmek için sayfaya neler yazmak isterim...Hayatın tamamının bir teselli olması dışında dileyebileceğim hiçbir şey yok... Sevgili Kırçiçekleri; Okuyorum yeniden yazdıklarımı Fazla samimi yazmışım haddimi aşarak...Sayfanın formatına uygun düşmeyecek şekilde... Ama kaktüs ayrımcılığı hiç hoşuma gitmedi. Biliyorum sizin niyetiniz de bu değildi. O yüzden alaycı bir dil kullandım Şaşkın dostumun rencide edildiğini düşünüp kendimi de o seviyeye indirmek için... Değerleri ne de olsa biz veririz... Kendi değerimiz ise bizde saklıdır :))) |
Bir arkadaşım vardı. Babası babamın asker arkadaşı olması sebebi ile tanıştık o Bursa da ben se İstanbul da. Onunla iki gün geçirdik sadece. Fakat birbirimizi öyle çok sevdik öyle iyi anlaştık ki anlatamam yıllar var ki birbirimize mektup yazdık bazen iki üç tane arka arkaya. O bana anlatır bütün sırlarını ben ona;
Çok da zayıftı Ablamın düğünü vardı davet ettim hadi bize gelin diye hastaneye yatacağını duydum. Çok zayıf olduğu için doktora gitmiş (Aslında bi çok kez doktorlara gitmiş) Oda bildiğim kadarı ile ameliyat edelim seni bak nasıl kilo alıyorsun demiş. Bizim ki hiç düşünmeden kabul etmiş. Doğal olarak düğüne gelemediler 2-3 gün sonra öğrendim ki ameliyat sonrası fenalık geçirmiş hem de oldukça kötü Allahım hatırlamak bile acıttı canımı. Vefat haberini aldım sonra. Şimdilerde ise sadece ruhuna okuyabiliyorum. Yaşasaydı diyorum sadece yaşasaydı... Yıllar sonra ailesi bize geldiğinde kızkardeşi onunla ilgili gördüğü rüyaları anlattı bana Yıkıldım... Gerçekle rüya arası gibi bişi Ruhun şad olsun biricik arkadaşım CEMİLE Şeytan Dağındaki bir mağarada duydum bir büyücü kadın varmış Aşka inanmayan taş kalplileri büyüler kara sevdalı yaparmış. Üşenmedim, az gittim uz gittim derken Vardım büyücünün mağarasına .................................. Bu şiirin şu an hatırladığım bir parçası oldukça uzun bir şiirdi Canım arkadaşım yazardı hep. Ailesi benim ona gönderdiğim mektupları hala öylece saklıyor Tabi bende SEVGİLERİMLE |
Dost olmak, Dost kalmak
Sevgili Kartalpin,
Dost olmayı, dostluğu bilensiniz, dostları, dikenleri ile de sevebilensiniz. Ne mutlu sizinle dost olup, dost kalabilenlere... Neyzen'i de ney'i de dinlemeyi severim ben. Biri güldürürken, sözleriyle taşlar kötüyü, çirkini, hayını.. Biri alıp götürür insanı başka başka yerlere... Işıklı, dingin, huzurlu... Anlatınız okunası güzel. Dostlara sunulan son söz de... Teşekkürler. Kalın dostça, dostlukla... |
Ney üfleyemeyen Neyzen...
Öyküyü, içinde sakladığı dramı sevdim. İnsan ölümü sever mi? Anlatım güzel olursa neden olmasın. Aslında sevilen ölümde değil, belki anlatım. Öykünün, anlatılan kişiyle bütünleşmesi, o kişinin tüm anlarının; aslında onu tanımayan bizlerin gözleri önüne getirilmesi. Anlatıcının duyduğu acıyı, okuyucuya yansıtabilmesi, hissettirebilmesi... Hatta anlatıcıyla aynı acıyı duymalarını sağlaması. Güzel olan yönü bu öykülerin. Bazen okurken dalıp gidiyorum başka başka öykülere. Kendimden, yaşadıklarımdan. Ama bunları anımsamak başka, bana hissettirdiklerini başkalarına hissettirebilecek kadar anlatabilmek başka. Anlıyamıyorum intiharı. Anlayamadım hiç. Birlikte çalıştığım meslektaşlarımdan intihar edenler oldu. Görevim gereği intihar etmiş kişileri gördüm. Sorunlarını, yaşadıklarını dinledim arkadaşlarından, eşinden, çocuklarından... Kısaca tanıyanlarından. Hiçbiri bana intihar etmeyi gerektirecek bir sorun olarak gelmedi. Görev yaptığım yerlerden birinde bir meslektaşımın intiharı sonrasında bir ortamda " İntihar bir anda karar verilen birşey değildir, intihar için yıllar öncesinden karar verilir" denmişti. Bilmiyorum belki doğrudur. Yaşamak için o kadar çok neden varken, bir tek nedenle ölümü seçmek niye? Aslında ölüm hiçbirşeyi değiştirmiyor. Kalanlar yine hayatlarına devam ediyor. Anımsıyoruz zaman zaman, hayat bizi çarkları arasında öğütürken. Bir rastlantı mı, bilinçli bir seçim mi oldu bilemiyorum sayın kartalpin? Altmışbirinci kaktüs ve öykünüz sanki yukarıdaki son iki cümlemi doğruluyor. Hayat yine devam ediyor ve dostlarla sohbetimiz sürüyor. Onlarla hayatı, hayatın getirdiklerini paylaşıyoruz. Bazen renkli, cancanlı görüntüler yerine siyah-beyaz bir hayat. Belkide renklerdir hayatı bu kadar çekilmez kılan. Renklerin karmaşası yoruyordur bizleri. Sadece siyah beyaz olsaydı, arada biraz gri. Belki bu kadar zor gelmezdi hayat. |
Sayın Kartalpin,
Bence dostunuz Yaşar, o kadar ince ruhlu ve karşısındakini incitmekten kaçınan biri ki; size geri gönderdiği ve "bu benim" dediği kaktüse bile yansımış bu özelliği... Kaktüs dikenlerini nasıl da kıvırmış, dokunmak isteyene zarar gelmesin diye... |
Selam olsun Sevgili Kartalpin'e Yaşar'a
Yaşar'ı tanımak , içtenlikle, yalın anlatımı okumak iyi geldi bana da...
Yaşar'ın kadın_erkek ve aşk saptamalarına katılmamak olası değil. Kadın, aşık olur... Aşık olduğu adamın önceleri görmez ona ters gelen davranışlarını sonra görse de görmezden gelir. Ve sanar ki bu hoşgörüsü hiç tükenmeyecek. sanar ki ilk tanıdığınca kalacak o adam!!! zaman yaldızını alınca hayran olduğu adamın altından bazen bi kütük, bazen bi paslı demir, bazen bi kaya, bazen bi buz dağı çıkar. Ve kadın canından, kanından var ettiği canözü çocuğuna yöneltir bütün aşkı... O üzse bile, O anlamasa bile, O, canını yaksa bile... En koyusundan, en derininden aşk şiirleri yazan erkeklerin kadınlardan çoook olmasının tek nedeni duygusallık değil, seçilme, onaylanma kaygısı... Tavuskuşunun erkeğindeki kuyruğun gözalıcılığı, erkek geyiklerin heybetli kocaman boynuzları, erkek aslanların afilli yeleleri hep dişilerce beğenilmek, seçilmek için değil mi? Yaradan öylesi bi düzen kurmuş ki... Dikenleri batsa da onlarla olmaktan kendimizi alamadığımız kaktüsler, güller gibi kadın_ erkek ve Aşk......... Sağlıcakla. |
Sevdim Yaşar beyi ve öyküyü...
Benim öyle felsefi sohbetlerim olmadı. Hatta eşime göre kimse ile doğru dürüst bir sohbetim bile yok. Felsefe ise en çok zorlandığım konular idi. Hukuk Fakültesinde okurken, felsefecilerin görüşlerini hukuki bir bakış açısıyla inceleyen dersler, en çok zorlandığım dersler olmuştu. Hatta öyleki en zor derslerden ilk hakkımda geçerken, herkesin ilk hakkında iyi notlarla geçtiği felsefe bağlantılı seçimlik (ki ders notları 10-15 sayfa idi) bazı derslerden ben ikinci-üçüncü haklarımda geçmişimdir. Ama Yaşar bey bence kendisini en güzel tanımlayabilecek kaktüsü seçmiş. Sayın yasemin_38 dikenlerin dokunmak isteyene zarar vermemesi için kıvrılmış olduğunu değerlendirmiş ise de ben öyle düşünmüyorum. O kaktüsün dikenleri değdiği yere batmaktan çok takılır. Ne olursa olsun eğer biraz yakın iseniz kıyafetinizin en küçük parçası temas etse de, hemen takılır ve sizinle birlikte gelir. Öyküsünde de anlatıldığı gibi, aslında Yaşar bey bence hep birileri ile birlikte olmak, yalnız kalmamak istemiş ancak bunu başaramamış ve sonunda kendisine yalnız bir yaşam kurmuş. Seçtiği kaktüs ise her koşulda takılan dikenleri ile içinde kalan bu uhdeyi en iyi şekilde betimliyor. |
Bazı yorumlar beni hep güldürmüştür...
Şirin Ferhat için dağları deler miydi? Dağ yoluna çıktığı anda tecavüze uğrardı! Leyla Mecnun'u için dünyayı karşısına alır mıydı? Aldığı anda linç edilirdi! Anna Kararina aşkı için çocuğunu bile terk ettiğinde ne oldu? Sevgilisi toplumca affedildi ama kendisi öyle aşağılandı ki trenin altına atmak durumunda kaldı kendisini... Ve Virginia Wolf, Tek kişilik odasında neden kadın Şekspir yetişmediğini ne güzel anlatır...Yetişmesine engel olurlarda ondan...Peki kimler engel olurdu ve oldu? Erkekler :))) Kadın- erkek gibi genellemeler yaparsak o kadar sığ şeyler yakalarız ve öyle uzar gider ki bu polemik...gerek yok! Erkek egemen feodal sistemde kadın nasıl bir aşkı ne şekilde yaşayabilir? Töre cinayetine kurban olarak mı, yoksa sırf gülümsedi diye canlı canlı toprağa gömülerek mi? Bu şiddet ve korku kadının genetik kodlarına işlememiş midir? Evet sonuçta kadın sinsice davranır, ama davranmaya mahkum eden de erkeklerdir... Önemli olan yürektir...Kendisine ve sevgisine güvenen bir yürek, her şart altında sevgisini sunar...Kimi mendil işleyip verir eline ve sessizce köşesine çekilir için için yanarak, kimi dağları deler...Ki o mendili işlemek bile emin olun dağı delmekten daha büyük bir cesarettir! Görebilene... |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 08:40. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025