![]() |
|
![]() |
#11 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 08-09-2009
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 102
|
Deneme
İLK KAKTÜS İrem’in kaktüs sevgisi, Türk kahvesine olan sevgisi gibi babaannesinden geçmiştir. 10 – 12 yaşları arasındayken ilk kaktüsünü babaannesinden aldı. İlk kaktüsünün ilk yavrusunu annesinin dedesine ait Türk kahvesi fincanına ekti. İlk kaktüs, ilk kaktüsten ilk yavru devamını da getirdi; İlk kaktüsü çok anaçtı ![]() ![]() TÜYLÜ HIYAR Yıllar geçti, büyüdü İrem. Hangi çiçeği seversin sorusuna KAKTÜS derdi. Bir arkadaşı da ona kaktüs hediye etti. İrem görür görmez adına Tüylü Hıyar dedi, sonra Tüylü kaldı adı. Tüylü büyüdü, yanından 2 yavru verdi, boyları 1 metreyi geçti. İrem güzelliklerini anlata anlata bitirmezdi. 11 yıl boyunca beraber oldular sonra KAKTÜS ÖLDÜREN İREM yeni bir film çekmek istermiş gibi o güzeller güzeli Tüylüleri öldürdü :'( Ağladı, hem de çok ağladı, hala daha Tüylüleri düşündüğünde burnu sızlar, gözleri dolar. (Bu kaktüsümün yeri hala doldurulamaz) ÇİÇEK AÇANLA TANIŞMA İrem zavallısı ![]() ![]() SON MACERA Aradan yıllar geçer (filmlerdeki gibi bir yazı yerleştirilir ![]() ![]() İrem aldığı gaz ile kaktüs ev işletme macerasına yeniden başlar. Yine ilk kaktüsü babaannesinden gelir. Sonra o ilke yeni yeni farklı arkadaşlar eklendi. Saymayı uğursuzluk (batıl inanç işte) saydığından kaç tane kaktüsü olduğunu bilmiyor. Biz hepimiz mutlu bir aileyiz. Aileye son eklenen Leyla ile Mecnun huzurunuzda ![]() Leyla’nın dileği Mecnun bir fırsatını buldu, Leyla ile baş başa kaldı. Leyla da ondan bir dilekte bulundu. “Ey aşık! Neyin varsa getir!...” “A ay yüzlü!... Senin aşkınla ne suyum kaldı, ne kuyum. Ne ciğerimde azıcık kan, ne geceleri gözümde uyku. Aşkın aklımı yağmaladıktan sonra her şeyim birer birer gitti. Şimdi sahip olduğum tek şey yaralı bir kuşa dönmüş canım. Senden bir emir bekliyorum. Ver dersen hemencik vereyim” Leyla güldü bu sohbete. Sonra sitem etti. “A yiğit!... Ben senden bunu ne vakit istersem alırım, başka neyin var?” Bu söz üzerine Mecnun biraz düşündü, bakındı, arandı. Sonra birden hatırlamış gibi partal giysilerinin eprimiş yakasından çıkardığı bir iğneyi Leyla’ya sundu: “Vallahi varlık aleminde malik olduğum tek şey işte bu. Bundan başka hiçbir nesneye sahip değilim. Bunu taşımamın sebebi ise yine sensin, a gönlümü alan! Çölde, ovada, dağda, kırda senin hayalini izlerken çok düşüyorum; dikenler ayağıma batıyor. Bu iğne onları ayağımdan çıkartmak için.” “İşte ben tam da onu arıyordum. Aşkta gerçek isen, bu iğne sana nasıl layık oluyor, a perişan aşık! Bencileyin bir güzelin peşindeyken ayağına diken batsa o dikeni çıkarmak doğru olur mu? Eğer o dikeni çıkarırsan seninkine vefa derler mi? Sevgili yolunda ayağına diken batan aşık, onu elbisesine takılmış bir gül görmeli değil midir? Gül dikeni; bir gül elde etmek için her yıl dikenlere sabrediyor da sen gülfidanından da aşağı mısın ki ayağındaki bir dikene sabredemiyor, onu iğneyle çıkarıyorsun? Leyla’nın aşkıyla ayağına batan diken, onun başkalarına armağan edeceği yüzlerce gül demetinden daha değerli değil mi yoksa?” Diyor, İskender Pala’nın Katre-i Matem kitabından bir alıntı ile sonlandırıyorum. ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
|