![]() |
Alıntı:
|
Alıntı:
|
2 Eklenti(ler)
Her zaman olduğu gibi merakıma yenik düştüm :D Eklenti 634594 Kaçıncı posta olduğunu artık unuttuğum kıvırcık fidelerinden lollo rossolar asıl yerlerine dikildiler. Bunları bahar aylarında tüketmek için tohumunu ekim sonu ektiğim fideler. Eklenti 634593 |
Sayın:dongyul o merak edipte çıkarttığınız havuçları suya koysanız gelişmeye devam etmezlermi acaba :D
|
Çapraz Tozlaşma Hakkında
Çapraz tozlaşmayı engellemek için ben biber ve patlıcanda tül keseler kullanıyorum ama lahanagillerin çiçekleri uzun olduğu için bu biraz zor olur. Geçen yıl kese yoktu elimde sağ olsun kayınvalideme resimdeki tülden korumaları diktirmiştim.
http://www.agaclar.net/forum/1401517-post27.htm Bunlar lahanagillerde kullanılabilir. Çiçek açmadan önce bitkiyi sararsan çapraz tozlaşmayı engelleyecektir. Tek dikkat edilmesi gereken konu lahanagiller kendi kendine tozlaşmazmış dolayısıyla her bir türün kesesini ayrı ayrı iki üç gün açık bırakılırsa bu sorunda hallolur diye düşünüyorum. Ya da her sene tek bir türden 2-3 bitkiyi tohuma bırakmak. Tohumları 5 yıl çimlenme özelliğini kaybetmez deniyor. Dolayısıyla sırayla tohumlar alınabilir. |
Alıntı:
Alıntı:
Sayın kerkenez; gerçekten güzel fikir bu sene deneyeceğim bu işi çözeceğim ^^ |
5 Eklenti(ler)
Dikenli Kabak; uzun zamandır bende yetiştirmek istiyordum en sonunda arkadaşım bulmuş ve bana hediye etti... Eklenti 635011 Turplarımız tüm hızıyla oluyor, tatlı sulu sulular... Eklenti 635012 En son dikilen kıvırcıklar; bir sıra kıvırcık (Bu çeşit biraz farklı Belçika'dan geldi tohumu bizim kıvırcıklara benzemiyor ileri ki dönemde sizlere tanıtacağım..) bir sıra lollo rosso şeklinde dikildiler. Büyüdüklerinde görsel olarak da güzel görünecekler ^^ Eklenti 635014 Eklenti 635015 Kasımpatılar; her ne kadar kasım geçse de burada daha yeni yeni açıyorlar... Eklenti 635013 |
3 Eklenti(ler)
Hayat her şeye rağmen devam ediyor... Eklenti 635338 Yaz dedik, son bahar dedik geldi, geçtiler elimizde kalan sebze meyve bitki artıkları tekrar toprak olma yolunda ilerliyor... Yapraklar döküldü, evsel artıklar da daha fazla sebze meyve artıkları artmaya başladı... Bunlar birer aslında hazine, yapraklar toplanıp iki ayrı yaptığım depoya doldurulup sıkıca bastırıldılar, ilk zamanlar kuru oldukları için biraz ıslatıldı sonrasında üzeri naylon ile kapatıldı amaç nemin korunması.. Solucanlar, sümüklü böcekler, mikroorganizmalar yardımıyla kısa sürede humus olmaya başladılar.. Aslında amacım direk humus oluşturmak değil, amacım mikroorganizma solucan gibi canlılarla birlikte bu yaşayan yapıyı sebzelerin kök sisteminin ulaşabileceği yerlerde bulundurarak bu mineral dolu artık yapıyı bitkilerin kullanmasını sağlamak. Eklenti 635339 Bu yöntemi bir Japon bahçıvandan öğrendim ilk zamanlar saçma gelse de aslında bu yöntemin çok başarılı olduğunu keşfettim. Geçen sene ilk deneme fırsatım oldu ve bu artıkları toplayıp ilk baharda domates, salatalıkların ve bir kısım fasulye ekeceğim alanlara sıra sıra 40-50 derinlikte olacak şekilde gömdüm. Daha sonra bitkilerin bu artıkları gömdüğüm sıraların üzerine gelmeyecek şekilde ekim yaptım. Bu işlemi yapınca ilk önce pişman oldum bitki köklerinin 50 cm derinlikteki bölgeye ulaşamayacağını düşündüm... Yanılmışım ki gömdüğüm bölgeleri kontrol ettiğimde artıkların tamamında beyaz kök sisteminin yayıldığını gördüm... Sonuç olarak hedefime ulaşmıştım gübre maliyetini azaltarak elimdeki yaprak, sebze ve meyve artıklarını kullanarak bitkileri yaz boyu besleyecek düzeyde toprak altında depo oluşturmuş oldum... Bu yöntemin diğer güzel yanı toprağı nemli tuturak bitkinin su ihtiyacını minimum düzeye düşürüyor. Eklenti 635340 |
Alıntı:
Henüz ayrışmamış organik maddeler (karbon veya azot ağırlıklı olsun farketmez) çok yoğun bir şekilde -en çok- bakterilerin hücumuna uğrar. Beslenirler ve hızlıca ürerler, bu esnada da oradaki azotun büyük bölümünü kullanırlar. Toprağın PH dengesi de bir süre için bozulur. Bu ayrışmamış takviyeyle aynı zamanda dikilmiş, ekilmiş bitkiler varsa ihtiyaçları olan azotu teminde zorlanırlar. Bu duruma da "azot kilitlenmesi" deniyor. Bu durumdan bilhassa bol azot tüketen bitkiler olumsuz etkileniyor, kimileriyse pek aldırmıyor. Neyse, zaman içinde her şey yoluna giriyor zaten. Bakterilerin beslendiği malzemenin azalması, ortamın ilk başta asidik olması, sonra değişmesi ve bu esnada farklı mikroorganizmaların çoğalıp yok olması, bakterilerle beslenen protozoalar sayesinde bakterilerin bünyesindeki azotun çoğunun toprağa dönmesi derken her şey bu toprakta kök salacak bitkiler lehine dengeleniyor. Bu nedenle ben, ilkbahar ve yaz sezonunda, ayrışmış ve bitkilerin alımına uygun halde bulunan, negatif etkisi olmayan malzemelerle takviye yaparken sonbaharda, ayrışmamış malzemeyi gömüp üzerlerine de kendi aklımca kendi azotunu temin edebilecek olan bakla gibi bir baklagil ekiyorum. Bahara kadar onlar büyüyor, çiçeklenme döneminde biçip, parçalayıp toprağa karıştırıyorum, üç-dört hafta sonra da yazlık fideleri dikiyorum. Havaların da ısınıyor olması toprağa karıştırılan bu yeşil malzemenin bir aya kalmadan aynı süreçlerden geçerek erimesini sağlıyor. Ama, sonbaharda eklenen malzemenin miktarı bunun hayli üzerinde oluyor ve bu süreçleri aşması soğukların da etkisiyle çok daha fazla zaman alıyor. Uzun lafın kısası: Ayrışmamış ancak zamanla toprağı canlandıracak nitelikteki malzemenin sonbaharda kullanılmasını tavsiye ederim. Bahsettiğin Japon bahçivanın yöntemi de uygun ancak bitkilerden biraz daha uzağa eklenirse ve sonraki yıl bitkiler bu yığının gömüldüğü yere ekilirken, geçilen sezonda büyüdükleri yere de yine böyle bir gömü yapılırsa sistem daha iyi işler. Belki o da öyle yapıyordur. Bu arada ismi ne japon üstadın? Kolay gelsin, sevgiler, saygılar :) |
Alıntı:
Sayın Taşlıbahçe; olur mu öyle şey bilmiş olun istediğinizi yazın sizin sayenizde bir çok bilgi öğreniyoruz :cool: bilgi için teşekkür ederim ^^ İlk olarak ben bu biriktirdiğim malzemeleri gömmüyorum depo yaptığım yığınlarda en az 4 5 bazen 6 ay bekletiyorum yaprak ve bitki artıkları dekomposite oluyor ve sonrasında gömüyorum... Eğer direk olarak dekomposite olmadan gömmek hastalığa ve zarara neden olabileceğini az çok kestiriyorum. Sadece balık iç organlarını direk olarak gömüyorum onun dışında direk gömme işlemi yapmıyorum. Japon amcama gelecek olursak kendisi yaban mersini yetiştiriciliği ve her türlü sebze yetiştiriciliği yapıyor. Çok yetenekli eğer sayfalarını inceleyecek olursanız Japon bahçeciliği ve becerikli oluşlarını göreceksiniz... Resmi sayfası; T&F fukuberry.com Youtube kanalıda çok popüler; https://www.youtube.com/user/f104ryo/featured |
Sn Dongyul
Japoncam türkçem kadar iyi değil :) Bu japon amca tohumların kafalarına niye tokmakla vuruyor ? |
Sayın Saleri; Japonya'da olsun genel olarak uzak doğuda toprak yapısı çok fazla kumul rüzgarla yağmurla birlikte toprak aşınıp gidiyor.
Videolarda görmüşsünüzdür zaten her zaman siyah malç naylonu kullanıyorlar bunun amacı çok fazla yağış olduğu için yabancı ot çıkımını engellemek ayrıca yağmurlarla topraktaki mineralin topraktan kaçıp gitmesini engellemek ayrıca diğer nedeni de fazla sıcaklarda topraktaki su buharının kaçıp gitmesini engellemek... Şimdi gelelim sizin sorunuza tohumlar kumul toprakta rüzgar ve yağmurla birlikte yüzeyde kalmasını engellemek için toprağı sıkıştırıyor... Bu uygulamayı bizim topraklarda yapacak olursak tohum sıkışıp kalır çıkım düzeyleri çok düşük olur... Bu japonlardan tarım konusunda bilgi öğreneceksek yapmamız gereken bize yararlı olanları almak geri kalanını bırakmak... Aslında aldığımız bilgileride geliştirmek ve kendi topraklarımızda uygulamak olması gerekir. |
Alıntı:
"Bu japonlardan tarım konusunda bilgi öğreneceksek yapmamız gereken bize yararlı olanları almak geri kalanını bırakmak... Aslında aldığımız bilgileride geliştirmek ve kendi topraklarımızda uygulamak olması gerekir." Doğru söze ne hacet. Tabii ki yalnızca Japonlar'la ilgili değil ama söz oradan açılmışken: Masanobu Fuku Oka. Büyük üstad, pirim desem yeridir, tam olarak izinden gittiğim için değil, gitmek istediğim için. 2004 yılında arkadaşım bize elinde beş on sayfa bir yazıyla gelip yeni çevirdiği kitaptan bahsetti. Kitabın ismi "Ekin Sapı Devrimi" veya "Tek Saplık Devrim" olacakmış. Fuku Oka'nın felsefesi ve öğretisiymiş. İlk bölümü çevirdim deyip bıraktı. Okumaya başladıkça içim açıldı, içimde kapılar, pencereler açıldı. Çevirdikçe getirdi, getirdikçe okudum. Aradan zaman geçti, 2 yıl sonra kitap basıldı (sonra ikinci kitap da basıldı "Doğal Tarımın Felsefesi"). Kitabın basılmasından sonra olan oldu. Anadolu topraklarında olduklarını unutan pek çok kişi orada anlatılanları harfiyen uygulamaya çalıştı. Sonra şöyle şeyler duydum sağda solda: Fuku Oka olmuyo! Fuku Oka'nın felsefesi tüm insanlar ve dünyanın her yeri için geçerli, kesinlikle böyle ama geliştirdiği yöntemin "detayları" büyük ölçüde yaşadığı yerle ilgiliydi. Muson yağmurlarıyla sulanan bir adada geliştirilen yöntemlerin zaman dizgisi de oraya göreydi. O sazdan şapkasıyla yağmurdan korunurken damla susuz bir yazda şapkasıyla güneşten korunan adam aynı yöntemleri uyguladı, uyguladılar. Sonra da "Fuku Oka olmuyo!" Tabii ki yöntemin detayları bölgeye, iklime, toprak yapısına uyarlanırsa, bunu yapabilecek yeteneğe, öngörüye, bilgiye sahip isek "Fuku Oka oluyor" diyebiliriz. Fuku Oka'nın olmamasından bir süre sonra da daha başka ve daha çok, çok daha çok kişi bu kez "permakültür"e koştu, öğrendi, uyguladı ve "permakültür olmuyo!" dedi. Bu kader değilse nedir? Biliyorum kader değil ama nedir? Permakültür ne bir din, ne bir mezhep... İncelendiğinde öğeleri ilişkilendirmeye dayalı, mantıklı bir bilgi örüntüsü olduğu açık. Tabii ki bir kutsal kitap değil ve tüm koşullara hazır bir cevabı yok. Ama, problem çözmeye yönelik bir formülü var. Örnekler çoğaltılabilir. Ne diyordum, evet, doğru söylemişsin diyordum:) Sevgiler... |
Sayın Taşlıbahçe; güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim öyle bir gün gelsin ki yüz yüze bunları konuşalım çok güzel olur...
Biz insanların en büyük hatalarının aslında okusa bile okuduğuna hemen inanmak oluyor her yazılanın doğru olduğunun yanılgısına kapılıyor... Ben her yazılana inanmıyorum kendim yapıp göreceğim bunun sonucunda onun doğruluğunu hakkında konuşabilirim... Bilim öyle bir duruma gelmiş ki para ile bilim yapan büyük şirketlerin yalan yanlış programlarını destekler olmuş... Bizim en büyük hatamız yazılanların doğruluğundan emin olmak ve hemen işe koyulmak onlar yapmış bizde yaparız alt yapı olmadan işe koyuluyoruz sonra Fukuoka işe yaramıyor... Bizim insanımız maddi olarak bu ülkeye sıkışmış kalmış durumda gidip o ülkeleri göremiyor ve kendi ülkemiz ile kıyaslayamıyor gelişmişlikten tutun iklime eğitime daha bir çok konuda kıyaslama fırsatı yakalayamıyor. Sonuç olarakta onların yaşam tarzını görmeden işe koyulursak sonuç fiyasko... Ve en büyük hatamız atalarımızın biriktirmiş olduğu bilgileri silip atmak ya da yaptıkları hataları halen sürdürmek.... Uzakdoğuda Fukooka gibi insanlarla dolu... İlk kabak aşısının Güney Kore'de 1300'lerde (Tarihden emin olamadım bir seminerde duymuştum.) yapılmış olması beni çok şaşırtmıştı. Toprağı nasıl işleyebileceklerini, doğa ile nasıl uyum içinde yaşama anlayışı olduğunu gördüm o insanlarda... Örneğin; yılda iki defa patates ekilebileceğini, kabakgiller tohumlarının cıtlatma yöntemi ile ekildiğini, crysantemden ilaç yapıldığını, bioenzim çalışmaları gibi bir çok konuda onlardan öğrendim. Keşke öyle bir imkanım olsa da her lise öğrencisini Uzakdoğuya götürsek ve o at gözlükleri ile dünyaya bakmayı bıraksalar. Biraz derin konulara girdim ^^ |
Masanobu ve Permakültür yaklaşımlarına ilgi duyan ve denemek isteyen birisi olarak merak ettiğim şey, bu "felsefelerin" Türkiye topraklarında uygulanabilir olması için ne gibi değişiklikler yapılmalı, fikir verebilir misiniz? Çok bir şey ifade etmedi çünkü bende. Peşinen teşekkürler. :)
|
Alıntı:
Şimdi size azda olsa açıklamaya çalışayım... İlk olarak Taşlıbahçenin resmi bloğunu takip etmenizi yapılan çalışmaları dikkatli okuyup anlamanızı öneririm.. Taşlıbahçenin yapmış olduğu çalışmadan örnek veriyorum; Permakültürde genelde sebze yatakları hazırlanır ve bu yataklar toprak tabanından yüksekte yapılır amaç aşırı yağmur suyundan sebze yataklarını korumaktır ve kök sistemini geliştirmektir.. Bu sebze yataklarını yükseltirken odun ağaç dal artıkları filan kullanılır. Bu permakültürün çıkış yeri avrupadır.. Avrupa yağışlı bir bölge olduğu için bu sebze adalarını yükseltmek işe yaramış görünüyor. Gelelim bizim sevgili ülkemize işler nasıl ilerliyor bu sebze adalarını yapılan çalışmaları Taşlıbahçede bizim ülkemize uyarlamış sebze yataklarını yükseltmek yerine derin çukur bölgeler oluşturarak o odun ağaç dallarını çukurlara gömmüş ve sebze adalarını yükseltmeden oluşturmuş olmuş.. Kesinlikle bu bir buluş... Böyle yapmasının neden bizim ülkemizdeki yağışların avrupadan uygulanan permakültürdeki bölgeden az olması.... Taşlıbahçenin yaşadığı bölge Çanakkale... Onun yaşadığı bölge için o sebze adalarını yükseltmek yerine yapmış olduğu çalışma işe yaramış gibi görülüyor.. Ancak Taşlıbahçe karadeniz bölgesinde yaşıyor olsaydı yağışın fazla olması onu sebze yataklarını yükseltmeye itecekti.... Yani yapılan çalışmalar onların ülkeleri için işlevsel olabilir ancak bizim ülkemizde işlevsel olmayabilir... Bunu gözlem yaparak bizim ülkemizdeki ve onların ülkelerindeki alt yapıyı bilmek şart... Anlatabildim mi? |
Alıntı:
Bunun gibi daha pek çok şey var. Özellikle buğdaygillerle ilgili son yıllarda yapılan bazı çalışmalar konunun üzerine çok güzel gidiyor. "Anıza ekim" sözcükleriyle konuyu araştırabilirsiniz. Bazı denemeler yapılmaya başlandı, sonuçlar gözlemlenerek geliştirileceği umudundayım. Ancak bu yöntemler, yani işin pratiği maalesef felsefenin önüne geçme eğiliminde. Fuku Oka'yla başlayan bu eğilim daha en başında anıza ekim yöntemine uygun makineleşmenin teşvikine döndü. İşte bu nokta Fuku Oka'nın kemiklerinin sızladığı noktadır. |
Fukuoka' nın dediği gibi hiç bir şey yapmayın. Nasıl olacaksa? :cool:
|
Sayın dongyul, bu japon amca, toprağa gömdüğü bitki artıklarının üzerine birşeyler serpiyor. Toprağa ayrıca siyah bir toz karıştırıyor. Bunların ne olduğunu ve ne işe yaradığını yazabilir misiniz?
Bir sorum daha olacaktı, mandalina portakal gibi narenciye artıklarını da kompost yapımında kullanabilir miyiz? |
Alıntı:
Sayın Dutlubahçe; Artıkları gömdükten sonra çok kısa sürede elimine olmaları için enzim kullanıyor... O siyah toz; pirinç kabuğu gibi artıkları ateşsiz yakmadan o siyah hale getiriyor ve sonrasında toprağa katıyor (bunu detaylı öğrenmek isterseniz youtube üzerinden araştırın derim..) Ayrıca leonardit kullanıyor bazen belki onuda görmüş olabilirsiniz. Uzakdoğuda toprak çok fakirdir yağış fazla olduğu için mineraller akıp gider o yüzden o Japon amca ekim yapmadan önce hep toprağa bir şeyler ilave ediyor çünkü toprağın sürekli yıkandığını biliyor. Bazen kemik unu kullanıyor... Komposta narenciye ürünleri kullanmamayı söylüyorlar ancak ben kullanıyorum... Örneğin domates içinde asitli kullanılmamalı deniyor ama gözlemlediğim kadarıyla domatesleri solucanlar severek tüketiyor... Burada yapılması gereken aşırıya kaçmamak.. |
Sayın Dongyul,sayfanızın son kısmında yazılanları okudum yoruldum bahcede calıssam bu kadar yorulmazdım:))Gübreydi tozlasmaydı kafam cok karıstı bir sebze yetistirmek bu kadar zor olmamalı diyorum.Merak ettigim sebze artıklarıyla yapılan kompost gübre diger gübrelere göre daha iyi oldugundan mı yoksa alternatif olarak mı yapılıyor?Bizim buralarda yanmıs koyun gübresi varsa yeterlidir.
Tozlasma konusunda da aynı tür bitki aralarına süpürge otu ekilirse tozlasmayi önleyecegini okumustum..ne kadar dogrudur bilemiyorum. |
Alıntı:
Sayın Zekoş; bence de sebze yetiştirmek çok zor değil tamamen bilgi alt yapı şart. Komposta gelecek olursak tamamen alternatif olarak kullanıyorum... Koyun gübresinin daha işlevsel olabileceğini tahmin ediyorum... Tozlaşma konusunda biraz araştırma yaptım az çok onu çözdüm sayılır ^^ |
4 Eklenti(ler)
Kışlık ürünlerde hasat Beyaz lahanalar olgunlaşmaya başladı, en lezzetli lahanalar şuan ki lahanalardır çünkü kar ve soğuğu yediler... Kendileri 1,650 gr geldi. Eklenti 635624 Karnabaharlar beyaz altınlarını oluşturmaya başladı... Şuanlık 40-45 adet karnabaharım mevcut umarım kar yağdığında bozulmazlar. Eklenti 635625 Eklenti 635626 Eklenti 635627 |
Sayın dongyul ve Taşlıbahçe, dönüşleriniz için teşekkür ettim, aydınlattınız.
Lahana ve karnabaharın da maşallahı var :) |
3 Eklenti(ler)
Sonunda Hurmalar Kurudu. Geçen sene hurmaları Japonlar gibi çok kurutmuştum ancak pek hoşuma gitmemişti ancak bu sene Sayın Meyvelitepe'de gördüğüm gibi aşırı kurumadan iplerden aldım, yıkadıktan sonra vakumlu poşetlerde saklamaya aldım. (Yıkamamın amacı dışarıda tozlanmış olabileceklerini düşünmem.) Ancak saklamak istemiştim ki biz bu hurmaların lezzetine bayıldık saklayamadan bittiler neredeyse... Gelen geçen herkese tadımlık tattırdım, tattırırken de nasıl kurutulduğunu anlattım ki sadece tüketen taraf değil gelecek yıllarda onlarda üreten taraf olmaları için... Herkes tadını çok beğendi ve şaşırdılar. Çoğunun ağzından hurma nasıl kurur lafları oldu. Türk kahvesinin yanında ikramlık olarak küçük kurumuş hurmalardan ikram etmek çok güzel oldu. Kahve lokum çiftinin yerini alabilir... Hurmalar kurumaya başlayınca üzerilerinde beyaz şeker kristalleri oluşuyor... Eklenti 635661 Eklenti 635660 Eklenti 635662 |
Sayın dongyul, karnabaharların yaprakları da çok güzel görünüyor. Onları değerlendirebiliyor musunuz?
|
Alıntı:
Ancak hepsini tüketmek zor o yüzden bir kısmını karnabaharın yapraklarını kopmposta atıyorum... |
merhaba Sayın dongyul;
tohumları çimlendirmeden önce aspirinli suda bekletmişdiniz,burdan yola çıkarak, -tohumları fısfısla çimlemeye veya yaprakları çıkdıkdan sonra söğüt ağacının suyu ile seyrelterek sulamaya devam etsek sizce etkisi nasıl olur. |
Alıntı:
Bir kaç yıl önce Tübitak proje önerisi okurken karşılaşmıştım Lise öğrencileri söğüt yapraklarından elde ettikleri suyla domates yetiştirmişler ve kontrol grubundaki domateslerden daha verimli ve daha uzun boylu bireyler meydana gelmişti.. Yani sizde böyle bir çalışma yaparsanız olumlu şeyler olacağını düşünüyorum... Ancak her tohumu çimlendirme de aspirin işe yaramadığını söyleyebilirim. |
Sayın dongyul;geri dönüşünüz için çok teşekkür ederim,
nisanda sebze tohumlarından bir kaç tanesini,çimlendirip yerine dikene kadar söğüt suyuyla suluyayım, merak ettim sonuç ne olucak. |
5 Eklenti(ler)
Bizim buralara da sonunda kar yağdı geçti... Kar yağdı geçti ama karnabaharlar, brokoliler devrildi neyse ki toparlandılar.... Tünel serayı kapatamadım o yüzden biraz kar zarar verdi... Eklenti 636690 Brüksel lahanaları oluşturduğu başları büyümemeye başladı ilk önce havaların soğuk gitmesinden dolayı düşündüm sonra ticari üretim yapan Amerika'daki bir çiftliğe sordum onlarda en üst başlarını kesmem gerektiğini söylediler ve kestikten sonra büyümeye başladılar. Eklenti 636691 Kumkuatlar; reçeli olmak üzere toplandılar. Eklenti 636692 Brokoliler kardan sonra gerçekten lezzetlenmişler... Eklenti 636693 Eklenti 636694 |
5 Eklenti(ler)
Karlar düşer... düşer düşer ağlarım... - Uzun zamandan sonra tekrar yazabildim... Bir süredir bahçemden uzakta kaldım sonunda bir süreliğine bahçemi görebildim... Kar taneleri her düştüğünde acaba bahçem ne oldu... Mandalinam soğuk yedi mi? Karnabaharlar soğuktan yandı mı? Tünel seramı kapatamadım gibi deli sorular sonunda son buldu... Ben yokken tabi ki de kimse bahçemle ilgilenmemiş tünel serayı kapatan olmamış mandalinalarım dallarında kar yemiş... Küçük tünel seralarım kar yüzünden zarar görmüş... Gelelim bahçemize... Mandalinaların son durumu bazıları dallarında bozulmuş, soğuk yemiş... Her sene soğuktan etkilenmesin diye bol samanlı gübre ile kök kısmını kapatırdım bu sene yapamadım ama zarar fazla görmemiş gibi... Eklenti 637189 Tünel seralar kardan etkilenmiş, normalde kar yağdığı geceler çıkıp tünel seraların üstünü temizliyordum ancak bu sene yapamadım...Sonuç ortada :( Eklenti 637190 Kar erimeye başlayınca yorgun argın halimle bir gazla tünel seranın üstünü örtmeye kalktım ve başardım... Amacım ilk bahar ekimini erken yapmak ve bu sayede ürünleri erken yetiştirmek bunu yapmak içinde kuru toprağa sahip olmak gerekiyor ıslak toprakta hiç bir şey yapılmaz kazılmaz kazsanız bile hep büyük toprak parçaları oluşturursunuz toprağı sıkarsınız bir nevi.. ama toprak kuru olursa işlemesi kolay olur ve ayrıca tünel seraların işlevsel olması için en önemli husus içeride su buharının ve suyun olmamasıdır bu sayede tünel seralarda sağlıklı bitkiler yetiştirirsiniz. Eklenti 637191 Eklenti 637193 Sonunda seradaki brokolileri toplamaya başladık.... Bir daha seraya brokoli dikermiyim asla dikmem... Çünkü lahanagiller kar yemeden lezzetlenmiyor. Bol yoğurtlu salatası yapıldı... Eklenti 637192 |
Sayın Dongyul bu sene bende brüksel lahanası ve brokoli denemeyi düsünüyorum.Sizden ekim zamanını ögrenebilirmiyim? Yaptığım en büyük hatalardan biri de bu..
Kamkat fidanı bende almıstım .Saksıda birkac ay yasadı bir daha denemeye korkuyorum açıkcası.. GT-I9300 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi |
Alıntı:
Bazı tohumlar erkenci bazıları orta erkenci bazıları geç çeşitler... Elinizdeki tohum nasılsa o şekilde ekim yapmalısınız... Örneğin; Brüksel lahanasını haziran sonu gibi ekiyorum... Diğerlerini de temmuzun ilk haftası tohumlarını ekmeye başlıyorum... 1 ay sürede fide haline geliyorlar ve sonrasında asıl yerlerine dikim işlemlerini yapıyorum... Lahanagilleri yetiştirmenin püf noktası kesinlikle tırtıllarla mücadele.... |
Sayın Dongyul haziran ve temmuz ayları gec degil mi? Burada havalar nisanda ısınmaya basliyor ekim ayında bile kıragı yağdığı oluyor.Bu sebzeler dondan etkilenmez dersen sorun yok ****** de..Biz bütün sebzeleri soguklara kalmaması ve tohum almak icin nisan mayıs aylarında mutlaka ekeriz..
GT-I9300 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi |
Bu arada lahanayı denedim gayet güzel oluyor ama gercekten tırtıllar başa bela oluyor..
GT-I9300 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi |
Alıntı:
|
Tesekkürler Sayın Dongyul...buranin iklimi cok fark ediyor...deneyerek ögrenecez artık..
|
yok mu yeni haber/foto? bağımlısı olduk :)
|
Alıntı:
Bende bu sitenin bağımlısı oldum, herkesin paylaştığını okumak çok güzel ve bilgilendirici ^^ |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 01:27. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025