![]() |
|
|
|
|
|
#1 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2014
Şehir: İzmir
Mesajlar: 3,893
|
Ben de diyorum bütün gece bahçede tıkırtılar kesilmedi, kim bu dolaşan gece gece... Derlediklerinizi şöyle bir okuyunca, kızdım kendime, hiç dedim bitkileri kendi haline bırakmamışım, tık demişler kükürt, gık demişler kül, yağmuru bile yağacağına pişman etmişim. Şuna inanıyorum hep; milyarca yıldır doğa-yaradan bir yoluna koymuş işleri ve tıkır tıkır işlemiş her şey. Ama insanoğlu elinin değdiği, gözünün gördüğü, sesinin gittiği canlı-cansız her şeyi katletmiş doğduğundan beri. Ve bu aç gözlülüğü de artarak devam ederek dünyanın sonunu getirecek gibi duruyor. Bu sebeple insanoğlu ne olursa olsun işleyen süreçlere müdahil olmamalı. Bahçede de durum aynı; en güzeli hiç bir müdahaleye yer olmadan sadece kompost ile yapılmalı her şey. Duruma göre mümkün olduğunca doğal mücadele edilmeli. Tabi bunu derken kimi sanal alemde yapıldığı gibi; hiç gübre atmayın, hiç ilaç vermeyin, bunların ismini bile söylemeyin, söyleyenleri de çarmıha gerin denmemeli. 'Koruma amaçlı, sıcaklar artınca, domatese sistemik mantar ilacı verilebilir' e cevap yazayım dedim amma uzattım konuyu. Herkes kendi bahçesinin dinamiklerine göre davranmalı sonuçta... @ halcur, bahçemi ziyaretinizden dolayı teşekkür ederim. İmkan olmalı bahçelerimizde çay-kahve eşliğinde sohbetlere devam etmeli di mi... |
|
|
|
|
|
#2 | |
|
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
|
|
|
|
|
|
|
#3 | |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2014
Şehir: İzmir
Mesajlar: 3,893
|
Alıntı:
- İlk görev yerim 1993 sonu Gaziantep - İslahiye, birlikte çalıştığımız Adana lı arkadaşımız vardı, sayesinde gezdik biraz. Çağırıyor hep, nasip... |
|
|
|
|
|
|
#4 | |
|
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
![]() Şekeri bırakalı 1(bir) yıl oldu. Çayı da bırakmak üzereyim(Zevk almadığım için). Sigaradan sonra hayattaki en büyük ikinci zevkimi de kaybettim. ![]() |
|
|
|
|
|
|
#5 | |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 19-02-2018
Şehir: Muğla
Mesajlar: 734
|
Alıntı:
Yok efendim sağlıklı yaşamak için şunları bunları yapmalıymışım. İyi, hoş da uzun yaşamak için yaşamak istemiyorum ki. Zevk aldığım şeyleri de yapmak istiyorum. Bu vücut denen nesnenin hiç mi toleransı yok ? Benimki toleranslı. 17 yaşından bugüne (63) şekerli çay içerim. (Hafif tatlı) Su gereksinimimi de çayla karşılarım. Rakı içmiyorsam su içtiğim pek görülmez. (yemek sofrasında su bulundurmam. O derece) Çay su sayılmadığı için susuzluktan öldüm mü ben ? Haftada 4-5 gün bisiklet sürerim üstelik. 25-30 km bisiklet üstüne çay gibi keyifli bir içecek bilmiyorum. Yolda da susuzluğumu termostaki çayla gideririm. Önlemler bir yere kadar. Bu tür önleyici önlemlere gelince kulak asmam. Avcı toplayıcı topluluklar nereden enerji sağlayabilirdi ? Karbonhidrat kaynağı olarak buğdayı bile bilmiyorlardı. Topladıkları meyvelerdeki şeker olmazsa ölürler. Yani bedenimiz o günlerden beri şeker yakmayı bilir. Benim çocukluğum pilav ve hoşaf yiyerek geçti. Karbonhidrat üstü şeker demek. Hala ölmedik ama. Arkadaşlarım da yaşıyor. Sorun gıda endüstrisini desteklemeye çalışan "endüstriyel bilim" anlayışı. Her hazır gıdaya şeker veya türevi, tuz, tatlandırıcı vb eklentilerle dengeli beslenme bozuluyor. Aradan bir şeyi çekip suçlu bu deyince de sistem sürüyor. Yeni ürünler ortaya çıkıyor. Şekeri kanserli hücreye verirsen hücredeki kanser coşuyor. (Çalışmanın bilimselliğine karşı çıkmıyorum.) Kanserli hasta kötüleşince hastaya serumu niye veriyorlar ? (Serumdaki şeker ne olacak ? ) Beden karmaşık işlemlerle ayakta kalıyor. Hücreye bakıp beden hakkında karar verilemiyor. Uzatmayayım. Önlem iyidir. Önleyici önlemlere gelince aynı fikirde değilim. V A Z G E Ç M E M . |
|
|
|
|
|
|
#6 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2014
Şehir: İzmir
Mesajlar: 3,893
|
Mutlaka olur; hastalara olayı anlatırken aşağıdaki örneği veririm hep, en anlaşılır şekilde böyle anlatılır diye düşünüyorum. - Hastalıkların insan vücuduna etkisinde pek çok önemli şey var. En fazla görülen - bilinen ve önlem alınabilecek hastalıklar şeker (diyabet) ve yüksek tansiyon. Bunlar da vücutta genelde damarları etkileyerek hasar verir. Vücuttaki damarları bahçe hortumuna benzetelim. Diyabet güneş, tansiyon da basınç olsun. Bahçeyi sularken hortumun ucunu ne kadar sıkarsanız (tansiyon) suyun hortumun çeperine yaptığı basınç artacak ve dolayısıyla ömrü kısalacaktır. İşiniz bitince hortumu katlar depoya kaldırırsanız ömrü uzar, ancak bahçede kendi halinde güneşin altında (diyabet) bırakırsanız da ömrü kısalacaktır. Peki hortumun hiç mi etkisi yok olaya; tabi ki çok önemli ve ona da kalıtım diyelim. Elimizde metresini 10 liraya aldığımız esnek mi esnek pırıl pırıl bir hortum var ise mutlaka ömrü daha uzun olacaktır. Ancak hurda plastikten yapılma eğilip bükülmesi bile zor metresi 2 liralık hortumu ne kadar korursanız koruyun ömrünü bir yere kadar uzatabilirsiniz. Ailesinde 80 yaşından önce ölüm görülmeyen birinin 40 yaşında kalp krizinden ölme ihtimali çok düşüktür. Gelelim şekerin, karbonhidratın vs. nin etkisine. Sabah kahvaltıda; tereyağın içine iki yumurta kırın, üzerine çökelek-kaşar peyniri vs. peynir ekleyin, yanında zeytin, domates, şekersiz çay... Diğer kahvaltı seçeneği; gevrek veya ekmek, üzerine bal - reçel - çikolata vs. - meyve suyu (taze sıkılmış hazır çok önemli değil) - şekerli çay veya kahve... Bu iki çeşit kahvaltı sonrası bedeninizde fark göremiyorsanız istediğiniz kahvaltıyla devam edin. Aynı şeyi öğle ve akşam yemeğinde de tekrarlayabilirsiniz. Yani pirinç - tatlı - un aldığınız öğün ile almadığınız öğünlerde fark yok ise kafanızı yormayın, canınızın istediğini yiyin gitsin. Benim çok fark ediyor mesela; uyku hali, daha çabuk acıkma, nabzın yükselmesi vs... Bir de şu var; belki de en önemli olan yaptığınızdan zevk alabilmek. Eğer bu kahvaltı, yemek ile oluyorsa abartmadan hayatın tadını çıkartmakta fayda var.Örnekleri çoğaltacam ancak özendirme gibi anlaşılabileceği için burada keseyim. Kişi değişimleri, kendine, yaşamına uyarlayarak uygulayabiliyorsa ne mutlu, ama olmuyorsa hayatı eziyete dönüştürmenin anlamı yok.NOT: @halcur ve @Portakal Rengi ile bir bahçede oturup sohbet etmek eminim çok zevkli olurdu. Zevklerimiz pek uyuyor zira. ![]() |
|
|
|
|
|
#7 | |
|
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Ben de "Başlarım şeker düşmanlığına!" demek istiyorum hatta "Tutmayın küçük enişteyi!" moduna girip gaza geliyorum ama şeker hastası olduğumu hatırlayınca isyanım anında sönüyor. "Hayat zevk vermiyorsa uzun yaşamanın cazibesi ne ola ki?" diyorum. Sonra aklıma geliyor. Şükür Adanalının şeker haricinde de bir sürü zevki var. Bisiklet sürme meselesi bence çok önemli. Ben yürümem, spor yapmam, bisiklet sürmem...kısaca sağlıklı ve yararlı bir faaliyetim yok. Biraz bahçede enerji sarf ederim. O kadar. Emin olun spor yapsaydım şekeri ve şekerin baş rolde olduğu tatlıları sabah kahvaltısı niyetine yerdim. Ben de haykırırdım: VAZGEÇMEM, diye. |
|
|
|
|
![]() |
|
|