agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Topraksız Tarım (https://www.agaclar.net/forum/topraksiz-tarim/)
-   -   Topraksız tarım hakkında endişeler (https://www.agaclar.net/forum/topraksiz-tarim/33091.htm)

smnvrl 13-11-2013 11:23

Bir düşünceyi savunacağız diye karşı tarafı bitirmeye çalışıyoruz bu kadarına gerek var mı ? halen aylar önce yapılan tartışmaların tekrarını görüyorum. Bunun sonucu nasıl olacak kim haklı çıkacak? Ortada deneyler konuşulmadan yapılmadan edilmeden lobisi güçlü olan mı haklı çıkacak ? İşe başlamadan olumsuzluklarını bizzat görmeden bu kadar tartışmamıza gerek var mı ?

Burada görüş bildiren kişiler hep belli tecrübeye sahip değerli insanlar, Sizden bir okuyucu olarak (Daha önce tartışmacı idim) ricam,

Savunduğumuz düşünceleri, fikirleri , teknikleri deneysel olarak paylaşalım. En iyi yere getirmeye çalışalım. Topraksız da topraklıda gübresi de her alan bize lazım.

Saygılarımla.

fozada 13-11-2013 11:44

Sözkonusu olan marul üretimi ise, topraksız tarım yöntemi uygulandığında yapraklarda bir nitrat birikimi olabileceği biliniyor. Ancak her derdin bir devası var sözünden hareketle, bu konuda birkaç şey daha söylemek isterim.

Marul yetişirken, bünyesine aldığı nitratı fotosentez yoluyla nitrojene çeviriyor. Ancak ışık ortamının yetersiz oluşu fotosentez olayını aksatırsa, yani bitki fotosentezi gereği kadar döngüleyemezse, bitkinin aldığı nitrat da nitojene çevrilememiş ve nitrat olarak bünyesinde kalmış oluyor.

Aslında duruma bu açıdan bakıldığında, toprakta yapılan marul üretiminde de eğer yeterli gün ışığı yoksa ve kimyasal gübre kullanılıyorsa bu sorunun ortaya çıkacağı düşünülebilir. Topraksız tarım yapanlara bu yüzden nitrat testi yapmaları öneriliyor. Nitrat oranının sınır değerlerin üzerinde olması durumunda, fotosentezi teşvik etmek amacıyla UV lambaları kullanılması tavsiye ediliyor.

Bunun haricinde yine yüksek nitrat durumunda tanktaki besin eriyiğinin tamamen boşaltılıp, klor içermeyen bir suyla, nitrat değerleri kabul edilebilir düzeye inene kadar beslenmesi gerektiği ifade ediliyor. Ayrıca bu tür durumlarda nitrat oranı düşük bir besin eriyiği ile beslenip, normal değerlere çekilmesi de tavsiye edilenler arasında.

Bu gösteriyor ki, marul hasat edilmeden önce nitrat testine tabi tutulmalı, nitrat oranı yüksekse, bahsedilen yöntemlerle nitrat değerinin kontrol altına alınması ve hasadın sonra yapılması gerekli.

Nitrat test kitleri yurtdışında, 30-35 dolar gibi bir fiyatla satılıyor. Türkiye'de var mı bilemiyorum. Elbette test kiti "bitki test kiti" olmalı. Zira su, toprak ve bitkinin kendisi için ayrı ayrı kitler mevcut.

kiziltan 13-11-2013 11:49

Sayin smnvrl

Merhaba, size katiliyorum, bitki yetistirme uzmanlari, kimyagerler, genetikciler bosa okumus sanki, ben de dahil gaza gelip kendimizi onlarin konularina sokuyoruz.

Otomasyon sistemi arastirmalarina, iklimlendirme sistemi yapimina, ufak bazi mekanik sistemlerin yapimina hem tartisarak hem deneyerek varim. Sanirim sadece izleyici olarak kalacagim, sonunda lobisi olan, malzeme satip kazanan falan isi sertlestirecek, mesajlar silinecek falan.. ben izleyeyim yeter.Sagolun

Todor 13-11-2013 19:47

En basitinden şöyle düşünüyorum ben;
Hangi şekilde yetişmiş bir ürünü yurt dışına satmanız daha kolay, hangi ürün için GLOBALGAP sertifikası almanız daha kolay?

Hep anlatmaya çalışıyorum ama çok açık olamıyorum sanırım. Topraksız tarımda başarılı olabilmek için birden çok faktör var. Anca bu faktörler bir araya gelirse başarılı kabul edilebilinir. 100 milyar masraf yapıp senede 10 ton domates çıkartırsanız olmaz, ürününüzde toprakta yetişine göre fazla pestisit, nitrat varsa olmaz. Neden bitkilerin vegatatif gelişiminde 150 ppm azot aşılmamalı deniyor, neden potasyum klorür değilde potasyum sülfat kullanıyoruz? Neden mangan sülfat yerine potasyum per manganant değil? Bilim insanları bir çok soruya kafa yormuş ve cavaplamış. Amerika'yı tekrar tekrar keşfetmek manasız.

En az iki kat ürün alacaksınız,
Ürününüz çok daha sağlıklı olacak,
Ürün kaliteniz daha yüksek olacak,
İşçiliğiniz daha az olacak,
Dünya kaynaklarını çok daha tasarruflu kullanacaksınız.

Bunlardan birini bile yerine getiremiyorsanız başarılı bir yetiştirici değilsiniz. Ben yaptım oldu mantığı olmuyor, toprakta 40 günde yetişen marulu 50 günde yetiştirince olmuyor. Yetiştiriğiniz taze soğan acı ve kükürt kokulu ise olmuyor, üzerinde satışa geldiği halde hala ilaç kalıntısı varsa, bir patlıcan için 10 ton su 5 kw elektrik tüketiyorsanız başarılı olmuş olmuyorsunuz.

Hidrofonik, sağlıklı bir üretim şeklidir hem sizin için, hem dünyanın geri kalanı için.

ido2323 13-11-2013 20:17

Evet soruları cevaplayalım;

Bildiğiniz gibi endüstrinin gelişmesi ile birlikte insan oğlu son 1 asırda toprağı ve havayı inanılmaz düzeyde etkilemiştir, 1 asır önce 18 ppb olan karbondioksit gazı günümüzde 600 ppb düzeyine kadar fırlamıştır. % 4 e fırladığında dünya üzerindeki canlıların çoğu asidoz sebebi ile ölmüş olacaktır. Aynı durum toprak içinde geçerlidir baca gazları ekzos gazları atmosferde su buharınında etkisi ile yeryüzüne (toprağa) asit yağmuru şeklinde ulaşmkatadır. Ve toprağa karbonik asit sülfirik ya da nitrik asit formunda olacak şekilde düşmektedir ve toprağın yüzyıllardır koruduğu doğal ekosistem ve denge mahvolmaktadır. 1 asır önceyi kıyasladığımızda günümüzde organik tarım yaptığını sanan kuruluş ya da kişiler hacivat ve karagöz oyununun bir çeşidini sergiliyorlar aslında ortada organik ya da doğal olan birşeyler yok çünkü ne atmosferimiz ne de toprağımız artık doğal değil her neyse burda bu sitede yazmaya başlasam sayısal değer versem eminim insanların vicdanı parçalanır her neyse gelelim biz bu durumdan nasıl en az etkileneceğiz;

ah o kahrolası av tüfeklerinin saçmaları evet o havaya sıktığınız avlandığınıuz av tüfekleri allah topunun belasını versin havaya ateş edildiğinde kurşun saçmalar toprağa karışmakta ve asit yağmurlarınında etkisi ile toprakta kurşun çözünmektedir. Bildiğiniz gibi kurşun inanılmaz derecede kanser yapan bir ağır metaldir, bizde o kurşun içeren tarlada yetişen buğdaydan yapılan ekmeği yemekteyiz, ister inanın ister inanmayın analiz yaptığım bazı unlarda muhteşem kurşun çıkmaktadır, aynı durum toprakta bulunan antimon kadmiyum aluminyum v.b. metallerin fazla asidik ortamda çözünmesi ile daha da çok kanser yapıcı bir hal almaktadır.(İsterseniz yağmurlu bir günde yağmur suyunun phını ölçüp kendi gözlerinizle görebilirsiniz 4 e kadar düştü diyenlere rastlayacaksınız.) Bu bağlamda bu bilgileri bilmenizde fayda var çünkü bilen çok az kişi var gelelim yediğimiz gıdalara evet yediğimiz gıdalar alayı koruyuvu maddesi içerir ve en çokta bitkiler etkilenir.
Mesela sodyum benzoat potasyum sorbat askorbik asit sitrik asit ve ya gulutamatlar
En acayibi ise salam sucuk ve sosiste bulunan sodyum nitritttir. Lütfen küçük çocuğu olan üyelerimiz varsa yedirmesin mide ve bağırsak kanseri yaptığı ispatlanmıştır. Konumuzla ne alakası var şöyle bi alakası var sodyum nitrit içeren gıda maddeleri bitki ile buluştuğunda bitkinin kök kısmındaki oksijeni absorblar yani bitkinin kökleri oksijensiz kalır ve organik madde reaksiyonu sekteye uğrayıp kansorejen fonel ve amin içerikli komponentler haline geçer ve kanser yapar. topraksız tarımda böyle bi fantazi siz suya nitrit içeren maddeler katmadığınız sürece olmaz.

Organik gübreyi merak eden arkadaşlara şunu söyleyeyim isterseniz dünyaları birleştirin günümüz dünyasında organik tarım aşkı mümkün değil eğer organik gübrem var ve ben bunu bitkilerimde kullanacağım derseniz bitki organik gübreyi şöyle alır.
mesela organik magnezyum kaynağı olarak verdiğim linkteki tuzun magnezyum demir ya da sodyum tuzu organik ortamda iyonlarına ayrışır bitki magnezyumu kullanırken edtayı ise organik karbon olarak köklerinden alır yani karbondioksit gazı gibi karbon kaynağı olmuş olur ( ama organik karbon)
Ethylenediaminetetraacetic acid - Wikipedia, the free encyclopedia

Not:Bir çok bitki yaprakları sararıp dökülürken yapraklarında inanılmaz düzeyde organik maddeler bulundurur(Mg,K,Na,PO4,NO3,NH4,Ca,....), yani mi sararıp dökülen yaprakları toplasak güzelce sirke ile yıkasak öğütüp güneşte kurutsak bu organik gübre olur mu ? Öyle güzel olur ki... kalın sağlıcakla yazacak sabır kalmadı.

kiziltan 13-11-2013 20:43

Merhaba Sayin Todor

Sizden tekrar okuyabilmek guzel, topraksiz tarim icin yatirim yaparken gubre formulunu, sulama frekansini, durgunsu mu akan su mu falan dusunmemize hatta yepyeni bir otomasyon icadina ihtiyacimiz yok, bence. Piyasada olanlari daha ucuza yapabilen seracilara ucuza satarsa yeter, once ucuza taklit sonar tecrube kazanip yeni system.Montaj otomobil yapmadan kafadan otomobil uretilmiyor ki. Bunlar zaten belli sizin de dediginiz gibi Amerika zaten kesfedilmis tekrar aramak gereksiz.

Ulkenin hangi cografyasinda yapalim ki zaten veremli olan topragi betonla kaplamayalim, verimsiz, ucuz kaliteli uygun suyu olan yeri bulalim, ihracat icin havaalani liman gibi yerlere yakin olalim, devlet yeterli teknisyen egitimi icin yardimci olsun, sonra karar verelim yatirima.

Isciligi aza indirebilecek teknik cozumler uretmek icin ugrasalim, hangi urunde sansimiz var bakalim, herkes domates yapti ben de yapayim iyi sonuc vermiyor. Hollandali, Ispanyol donumde 70 ton yapiyorsa ben de 70 ton yaparsam sansli olmak icin , nakliye dezavantajini kompanse edebilmek icin yapabilecegim ne olablir? Benim isciligim gercekten ucuz mu? Avrupa`da calisan Turk ile Yalova`da calisan Turk isini ayni titizlik ve ciddiyetle yapiyorsa benim isciligim ucuz olur, yoksa bu avantajim yok benim. Boru firmasi cikip yeni teknoloji getirdim 80 ton/donum urun alacaksin diyor ama serayi bana iki kati fiyata veriyorsa beni bastan olduruyor, aslinda ban o yatirima girdigimde intihar ediyorum.

Yeni urunler bulmam gerek, isciligi ucuza getirmem lazim. Son zamanlarda Turkiye`de luks lokantalar disinda gormedigimiz icin haberdar olmadigimiz mini sebze surgunleri var, kimse denedi mi? Hidroponik, kucuk alanda fazla katmadeger veriyor, kisin aydinlatma masrafina katlanirsan isitma kolayligi sagliyor, kapali salonlarda yapabiliyorsun, yani tavuk da oldugu gibi aydinlatma yapiyorsun, gunes isigi olmasa da oluyor.. Urun cok hafif oldugundan ucakla tasiyabiliyorsun, ithalatci istedigi kaliteyi taahhut edersen her gun sevkiyat sarti koyuyor, yani satici olarak devamli musterim olsun diye ugrasacagina, tersine o gelip hergun vereceksen alirim diyor.

Bizler forumda oturup baska seyler konusuyoruz. Bu mikro sebzelerde ekmek var, hidroponik ama sadece su kullaniliyor, GUBRE YOK . Satildigi ambalaji icinde uretiliyor isciligi gaha az. Avrupa`da bildigim kadariyla 2 cok buyuk uretici var, baskasi girmesin diye uretebilenle anlasma yapip tum malini aliyor, ithalediyor.

Buyuk masrafi tohum, geri kalanlar cok ucuza maloluyor, ithal girdi yok, iscilik sade iscinin yapabilecegi seylerden ibaret.

Bunlar icin tohum pesindeyim, birkisim urunler Turkiye`de yok, olanlar da alt tur olarak tutmuyor, bu nedenle disaridan getirmeye ugrasiyorum. Bir kere akinca sonraki tohum sorunsuz, ekip tohum alabiliyorsun, hibrit veya GDO sorunu olmadigindan kendi tohumunu uretebiliyorsun.

Bu konuda gercekten ugrasmak isteyen varsa ozel mesaj atsin, yeterli ilgi olursa konu basligi actiralim, tum bildiklerimi paylasmaya varim. Ilk deneme uretimi icin yeri olan varsa ilk harcamalarinda ortak olabilirim bile ( ben Turkiye`de degilim ).

Yeni urunler denenmezse, Trakya`da, Izmir`de sera kurup bir sezon zor dayanan marulcular gibi olmak var. Antalya`da durgun su domates serasi herseyi calisir durumda yerinde "kiralik" ,sahibi kabzimal , ekonomik olsa kiraya verir mi?

Isciligi biraz azaltabilecek bir sistemi youtube da gordum, youtube girip "gandpa" diye aratin goreceksiniz, japonca sesli ama ingilizce altyazili. Koca serada bir kisi hem dikip hem topluyor.

Cok uzun oldu, kusura bakmayin, ben kimyadan gubreden, bitki yetistirmenin detaylarindan anlamam o tartismalara girmem, giremem ukalalik olur. Onlari siz yazin ben okurum, ama cok detayli olunca anlamiyorum bile, lazim olunca bir muhendis bulur teknik kismini ona emanet veririm diyorum.

Hidroponigin saglikli olduguna inaniyorum, olmasaydi Avrupa Birligi ve ABD hemen yasaklar kullanilmis seralari bize ucuza satar cikardi !

vetman996 13-11-2013 22:05

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi kiziltan (Mesaj 1217808)
Sayin Karagulle ile ayni dusunuyorum. Topraksiz tarim girdilerinde kansorejen tehlikesi var olabilir, ama ayni tehlike geleneksel tarimda da var. Mevsimi disinda urun yetistirilmesinin tehlikeli oldugunu bilim insanlari soyluyorlar, bu konu tum seralari sorguluyor.

Sadece kullanilan besin maddeleri degil, hibrit tohum, ilaclar, gun isigi yetmediginde suni isiklandirma, gibi bir suru etkileyen faktor var zaten.

Hangi turde tarim yapsak asilama bile urunu etkiliyor. Kabak uzerine domates asilamak, kabak uzerine karpuz asilamak urun miktarini artirdi ama garip meyve ve sebzeler cikti. Kim cocuklugumuzun domatesini, karpuzunu, salataligini, cilegini bulabiliyor, sikayetci degil. Bu zorlama urunlerin tehlikesi yillar sonar ortaya cikiyor ve hata yapmisiz deniyor.
Bizlerin bu kansorejenlik iddiasina cevap bulmamiz zor. Elestiri gibi algilamasin ama bu konuda hassa olan sn vetman, tavuk ciftliginde yetistirdigi tavuklar hakkinda yazilan ve soylenenleri duyunca vazgecebiliyor mu? Yoksa kabuledilen bu diyerek devam mi diyor. Ayni karari topraksiz tarimda da verebilir saniyorum.

Bence topraksiz tarim kucuk ciftci icin uygulanabilir ve ekonomik degil. taze sogan yapip iscilik masrafi agir gelince birakan arkadaslar var. Hemen birakmali mi? Yabancilar taze sogani temizleyip kumeleyip baglayan makinayi yapmis saatte 5 ton ambalajlayabiliyor. Simdi bu makinayi edinmenin maliyeti olunca uretimin de okadar buyuk olmasi gerekiyor, ve geliyoruz ekonomik yatirim buyuklugu hesabina ve amatorlukten dolayi vazgeciliyor. Bu forumda makinaci, elektronikci, otomasyoncular var, birlesip ufak bir sistem kurulsa ve ucuz olsa bir konuyu halletmis oluruz. Sonuc alamasak ya da yeteri kadar ucuz olmasa da yine kaybetmeyiz, denedik olmadi deriz.

Topraksiz tarim iyiymis deyip, en sicak yerde ( Mersin ) ustelik damda yaparsan sonuc alamazsin arkadas. Ekonomik olmaz, sen o cografyada marulun dibini bahcene gom, birak hic ugrasma yinede bir miktar yetisir. Sanirim sn Levent Ali bunu biliyor sadece isin otomasyon yazilimini denemek istiyor, ticari yonunde degil isin.

Birileri Yalan Dunya ve Todor u bu basliga cagirsa iyi olacak kendi basliklarina ugramiyorlar nasil ulasirim bilmiyorum. Bu arkadaslar eskiden bu konulari epeyce yazdilar.

Değerli Kiziltan merhaba.

Topraksız tarım mı ? topraklı tarım mı? bu konu çok tartışıldı. Bunların tekrar tekrar tartışılmasını ben doğru bulmuyorum. Her ikisinin de avantaj ve dezavantajları var. Söz konusu sağlık olunca topraksız tarımın daha sağlıklı olduğu da ortada.

Benim dikkat çekmek istediğim konu ise topraksız tarımda kimyasal gübre kullanıldığı için çok da masum olmadığı. Topraksız tarım sanki organik tarım gibi lanse ediliyor.

Tek derdim topraksız tarımı daha az kimyasal kullanarak yapılabilirliğini göstermek.

Foruma ilk yazımı yazarken biraz sert giriş yapmışım ve bu da yanlış yorumlandı. Polemiklere girmeden bildiklerimi yazmaya çalıştım. Bazı cevapları yazmayacağım ki dostlarım üzülmesin. Konuyu ticari çıkar için yazdığımı düşünen dostlar adına üzüldüğümü bildirmeliyim.

Ben topraksız tarıma inanmış biriyim. Bunu doğal gübrelerle yapılabilir hale getirebilirsek her bitkisever kendi evinde dahi bunu kolayca yapabilir düşüncesindeyim.

Topraksız tarım dünyada çok tutulan bir sistem. Büyük yatırımcı kesiminin kullandığı sistem "hydroponic sistem" veya "ortam kültürü sistemi". Biraz daha orta kesimin kullandığı sistem ise "aquaponic garden" sistemi.


Sayın Kiziltan. siz ilk yatırım maliyetinin yüksekliğinden bahsetmiştiniz. Ar-Ge seramızda ilk yatırım giderlerini %60 düşüren bir sistem kurduk ve güzel sonuç aldık. Yanlış değil ilk yatırım giderlerini %60 düşürebiliyoruz.

Ben topraksız tarımı 2-3 dönüm, doğal gübreli ve bahsettiğim ilk yatırım maliyetlerini düşürdüğümüz sistemle yapmayı düşünüyorum. Doğal gübrenin olabilirliğine inanıyorum ama denemelerimiz devam ediyor. Eğer bunu başarabilirsek çocukluğumuzun domatesini, karpuzunu, salatalığını, çileğini bulabiliyor olacağız.

Geçen yıl Salihli'de topraksız tarım yapan büyük bir firmanın serasındaki üretim müdürü mühendis arkadaşla konuştuğumuzda "Bu yıl 1 milyon dolar zarar ettik. Küçük bir hata bize pahalıya patladı" dedi. Bu sera Hollanda'lı bir firmanın kontrolünde kurulmuş ve üretim yapıyordu. Bahsettiğiniz satılık seralar küçük hatası pahalıya patlamış seralar olabilir mi acaba.

Tavuk çiftliğimizdeki tavuklar için cevabımı yeri burası olmadığı için özel yazabilirim. Ama kesinlikle hormon kullanmıyoruz ve yararlı mikroorganizmayı agaclar.net sayesinde öğrendim. Yararlı mikroorganizmalar sayesinde Antibiyotik kullanmaya gerek kalmayabiliyor.

Her şey gönlünüzce olsun.

Selamlar... Saygılar...

kiziltan 13-11-2013 23:07

Merhba Sn Vetman

Umarim teziniz dogrudur ve yeni bir yol bulursunuz ve daha saglikli urunler satabilirsiniz, bunu herkes ister.

Topraksiz tarimin ilk yatiriminda, tabana beton dokulecek, tercihedilen sisteme gore havuz yapacaksin/ kanal veya boru alacaksin/ , bunlarin ayaklari olacak, sera cam/naylon/polikarbon tercih edilecek, otomasyon olacaksa eger EC ve PH icin sensorler, depolar oransal vana-pompa sistemi kuracaksin, isitma sogutma sistemi hizli ve hassa olacak, sisleme ve golgeleme sistemi kuracaksin, karbondioksit sistemi kuracaksin... peki sevgili arkadasim yatirim maliyetini nasil dusureceksin? Her yapacagin tasarruf kaliteni etkileyecek diyorum, nerede tasarruf oluyorsa lutfen soyle de biz girecek olsak hata yapip parayi bosa vermeyelim.

Salihli deki sera buyuk zarar yazdiysa bu benim dediklerimin teyidi oluyor. Topraksiz tarim hata kabuletmiyor, bir hata buyuk zarar demek. Hollanda`li kurmussa diyelim ki sistemler dogru, basinda muhendisler var kucuk ( yoksa buyuk mu diyelim ) hata buyuk zarar.

Sayin Vetman, Salihli zaten rahat ziraat yapilabilen bir yer degil mi? 20 donum yer al ustune 5.000.000 dollar/euro yatir domates uret. Hadi baskasini hesaplayalim, oralarda tarla metrekaresi 10 TL civarinda , aldin 20 donum yer, yatiracagin 5 milyon dollar eder 10 milyon Tl ne yapar 1000 donum tarla. ( 5 milyon x 2 /10 ) Topla etti 1020 donum. Sevgili arkadasim o paraya 1000 donum tarla aliniyor. Hadi biz alalim 500 donum kalaniyla tum tarim makinalarimizi alalim. Artik ne istersen ek bic, hangisi kazanir hangisi kaybeder , hangisi daha riskli ?

Topraksiz tarim Japonya, Malezya, Hollanda gibi arazinin pahali oldugu yerde yogun uretim icin iyi. Avustralya`da yerlesim yerleri arasinda mesafe uzun olunca lokal uretim icin iyi. Allah bize vermis Ege, Akdeniz, Denizli, Aydin, Antalya, Cukurova biz kalkip o cografyada o iklimde o sulak arazide topraksiz tarima sermaye yatiriyoruz, ustelik ithalediyoruz.

Sn Todor soyluyor ya, ya daha kaliteli ve ucuz ureteceksin, ya iki misli ureteceksin yoksa zarar ediyorsun, cunku aldigin kredi yatirdigin para alternatif kazanci olabilir degil mi?

Tavuk konusunu sanirim aciklayamamisim, ben hormondan degil baska seyden bahsediyorum. Yumurta icin hayvanlari isiga bogup geceyi gunduzu sasirtmiyor muyuz, yumurtasi etkilenmiyor mu, kendisi tavugun etkilenmiyor mu? Et tavuguna uretim hizli olsun ucuz olsun diye basinca antibiyotigi, basinca balik ununu et sagliksiz olmuyor mu? Dogal surecte 6-8 ayda gelecegi kiloya 45 gunde gelen tavuk tamamen zararsiz mi?
Bence bunun topraksiz tarimda bir karsiligi var, dogal olarak 50-60 ( mevsime ve iklime gore ) yetisecek marulu zorlayarak 35 gunde yetistirince etkileniyor olabilir diyorum, bilimsel dayanak gosterecek bilgim yok, kim biliyorsa soyler. Siz besicilik de yapiyorsunuz, daha cok ve cabuk et uretebilmek icin hayvana dogal gidasinda olmayan balik unu ve kemik unu verince oluyor deli dana hastasi. Hayvan **** bitki, dogal gelisim surecine mudahale edince sonuc kotu oluyor. Ancak topraksiz tarimda bu tur zorlama pek yok onun icin cok riskli olarak degerlendirmiyorum.

Kisacasi diyorum ki bizim ulkemizde su, iyi iklim ve verimli toprak olan yerlerde topraksiz sera yapmamak lazim, sartlarin uygun olmadigi yerlerde uygun sartlar icin kurmak tamam.
Sogan cucugunu perlite dikip gubre verecegine, topraga dikip sulasan arada nekadar fark cikiyor, tam rakamlari bilmiyorum, sanirim Todor ve M.Ayhan biliyordur soyler.

Topraksiz tarim sagliksiz ve gereksiz demiyorum, tarima uygun yerde bu tip sera yatirimi gereksiz diyorum, Trakya`da tarim arazisine fabrika kurmak gibi oluyor, Mersin`de Antalya`da verimli araziye beton dokup topraksiz sera kurmak. Sartlarin tam uygun olmadigi yerlerde ise kurulmasi ve uygulanmasi cok faydali.

Seralarin neden satildigina gelince, satanlara sormali para kazandiklari ya da soylendigi gibi 5 yilda yatirim geri dondugunden degil ! Yanlis hesap, arastirmadan yatirim, batiyorlar sevgili Vetman, serada domates ekmekle tarlaya bugday ekmek ikiside para kazandirmaz, katma degerli mal calismak bunu da yatirimdan once arastirmak sart. Seraya biz domates ekiyoruz, Hollanda`li gul ekiyor , kim cok kazaniyor, daha iyi ornek var mi?

Veteriner degilim, ziraat muhendisi de degilim, ben makinaciyim. Bilmeden kimsenin ihtisas alanine girip ukalalik ettimse kusura bakmasin. Bendeki Rizeli`nin sade mantigi.

Sizin arastirmalar icin hem para hem zaman harcadiginizi biliyorum, basarlar dilerim. Lutfen devamedin bilin ki birseyler bulanlar deneme cesareti olanlardi ve sizden daha akilli degillerdi.
Saygilarimla
KIZILTAN

idris şenol 15-11-2013 19:25

sevgili arkadaşlar topraklımı topraksızmı tartışması çok önce yapıldı bitti ,bu form topraksız tarım formu topraklı yapmak isteyenlere saygım sonsuz ,aynı zamanda bende topraklı bahçemde hayvan gübresi ile ürünler yetiştiriyorum işin o yünü ayrı
velakin dünya artık topraksız tarıma yelken açmış durumda biz haala topraklımı topraksızmı tartışmasını yapmak biraz gülünç :))birazda abest....<
çorluda can tekstil sahibi sanırım mehmet can abimiz ,can tekstilin sahabi aynı zamanda topraksız 100 dönüm seraya sahip ,tekstilden çıkan sıcak suyu serada kullanıp tarkya ortamında dometes yetiştiryor ,domtesler kiler marketlerde yok satıyor ben devamlı takipteyim kışın sadece birkaç defada olsa bu dometeslerden alıyorum harika tad renk şekil
Hollandalılar sistemi kurmuş ve tahütname imzalaımşlar şirket bilgileri gizli ve ürün satma garantisi vermişler nitekim ruslar en büyük müşterisi
şimdi bu kısa muhabet kıssadan hisse hikayesi ,artık imkansızlaıklar geride kaldı
biz bişeyler yapamaıyoruz diye tüh kaka demek gelecekte yeniliklere yelken açmayı geciktirir ,matabaa 200 yıl bize gelmemesinden ne farkı olur
http://www.cangrouptr.com/ltr/agrocan.php

kiziltan 15-11-2013 19:49

Sn Idris Senol`un yazdiklari cok guzel.

Trakya`da kisin domates yetisirilemeyecegine gore elindeki sicak sudan faydalanip isitmis serayi. Yani ucuza getirmis isitmayi.

Isi profesyoneline vermis, Hollanda`lilara, bir de anlasma yapmis " buy back " yani kurdugun serada yetisen mali alacaksin demis.

Soylediklerim dogru cikti :

1- Topraksiz tarim yatirimini normalde yetistiremeyecegin yerde uygun sartlari saglayarak
yapacaksin.
2- Iklim sartlari geregi bu urunu toprakli tariminda yetistiremeyen musterin olacak. Iste
Rusya.
3- Nakliye kolay olacak, trakya`dan gemiye koymak Istanbul Hali`ne goturmekten kolay.
4- Yatirim icin milyon dolari odedigi firmaya demis ki " Senin teknolojin, senin gozetimin
oyleyse ver garantini al mali " O`da almis.

Topraksiz tarim yatirimi bu zaten, dedigim tum sartlar yerine gelmis isin buyuk kismi hallolmus.

idris şenol 15-11-2013 20:04

demekki sadece Anamurda veye Antalyada bu iş olacak diye birşey yok,yeterki eldeki imkanları iyi deyerlendirip problemleri belirleyip imkanları deyerlendirip seçimimizi yapabililiriz
sn kudret tezel kimyager deyil elektirik mühendisi ama araştırıcılık bitmek tükenmek bilmeyen maşallah enerjisi onu zıraat müh danışmaı haline getirmiş
illaki zıraat müh gerek yokmuş.))

kiziltan 15-11-2013 20:29

Sn Senol katilmiyorum. Sn Tezel`i takdir ediyorum. Ama bir sera kuracak olsam basina gecirmem. Ne yaparsa yapsin yillarini veren okuyan ziraatcileri tercihederim. Sn Tezel beni anlayacaktir. Ne zaman bir sera kuramiyorsa eger kiralar, calisytirir basarir ozaman size katilirim.

Dini konulari ilahiyatciya sorarim, Kuran`i 50 kere hatmedene degil. Bu konu cok aciliyor hep soyledigim bir sey var:

Ben makinaciyim, oturup dogumla ilgili 10 kitabi onar kez okusam, dogum soyle boyle diye konussam, dogru da konussam, caresiz birisini dagin basinda dogurtsam. Kim dogum uzmani yerine bana esini, kizini, gelinini dogum icin emanet eder?

Sayin Tezel`in tecrube ve bilgisine inaniyor guveniyorum, saygi duyuyorum, kendileri de biliyor ama daha ilerisi icin bir iddialarini duymadim kendilerinden. Bir iddia ortaya koyarlarsa dusunurum. Kolayi var derim ki Antalya`da bir sera yillik kirasi kaca, ben vereyim ( mesela ) 3000, sen calistir, sonunda kazanirsak kari senin ben 3000+1000 TL alayim, kaybedersek zarar senin ben parami alayim. Baskasi hakkinda sizinle konusmam aslinda dogru degil, kendileri boyle bir sey soylemeden dahasini yazmayayim.

Topraksiz tarim, dogru yerde, dogru boyutta, dogru urun ile profesyonel idaresinde cok iyi yatirim. Biri eksik olsa batar. Bu benim fikrim.

vetman996 18-11-2013 18:21

Yorumsuz
 
Sayın İsmail Karagülle Abimizden müthiş yorum.

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi İsmail Karagülle (Mesaj 1130533)
Kar etmeyen iş yoktur.
Ama batmayan iş de yoktur.
Ticaret köşe dönme olarak algılanmamalı.

Tarım sektörü ticaretin en az kazandıran dalıdır.

Ama unutmamak lazım ki dünya toprakları artmıyor. Ama insan nüfusu artıyor.
Kapitalist sistem artan nüfusu nasıl doyururum diye çareler arıyor. Afrika ve diğer geri kalmış ülkelerde tarım plantasyonları kuruyor.(uzun zamandır yapıyor)

Şimdilerde tarımdan kısa zamanda çok ürün almanın çareleri aranırken yapılan teknolojik uygulamalar insanları kanser vs gibi hastalıklarla mücadele etmeye mecbur bıraktığından iyi tarım , organik tarım gibi uygulamalara geçiyor.

Anlatmak isteğim , Çok büyük arazilerin sahibi ve büyük sermaye sahibi değilseniz .

Küçük bir araziniz varsa, iyi tarım veya organik tarım yapın . Ürettiğiniz ürün, hem insanları hasta etmesin , hem de ürününüzü iyi paralara satabilin .

Az bir toprakla ve az bir sermaye ile konvansiyonel tarımdan para kazanmak çok zor.

Ama küçük bir arazide organik tarım yaparsanız , emeğinizin karşılığını alırsınız.

Ben bu sene sertifikasyon işlemini yapmadan deneme üretimi yaptım .

Hem de bu işi hiç bilmeden sorarak öğrenerek yaptım .

120 metre kare seradan 150 kilo ıspanak aldım .
480 kök marul aldım .

ıspanakları konuyu bilen çevreme sattım . kilosunu 3 tl den sattım .

Eğer bu ıspanağı toptan verseydim . 50-70 krş tan verebilirdim .
marulları toptan satsaydım 40-50 krş tan satabilirdim .

Ben tanesini 2 tl den sattım .

Üstelik sertifikam yok . Sadece üretimi hiç bir ilaç kullanmadan tamamen doğal şartlarda yaptığımı bilen çevreme sattım .

Ispanak ve marul veremediğim tanıdıklarımız da bize niye vermedin diye gönül koydular.

Yani dünya organik ve iyi tarıma doğru doğru giderken , biz de buna ayak uydurmalıyız. Planlarımızı buna göre yapmalıyız.
Sağlıcakla kalın.

Topraksız tarımı organik bir şekilde yapabilsek nasıl olurdu acaba?

Selamlar... Saygılar...

kiziltan 18-11-2013 21:09

Sn Vetman

Bu azmin ve caliskanliginla sen bulursun bu cevabi, yilma ugras, bu kadar uzaktayken benim elimden gelen dua etmek.

Aquaponic, hem balik hem bitki diyecegim ama dengeyi kurmak cok zor, bitkiler olse baliklar gidiyor, baliklar azalsa ve ya cogalsa bitkiler godoyor.

Yakinda bir alabalik ciftligi olsa, onlarin suyu surekli akip gittigi icin atik sularini kullanabirsin lazimoldugu kadar, fazlasini birakirsin dereye gider. Ama dikkat etmek lazim, antibiyotik verdiklerinde sakin suyu kullanma bitkiler icin hepsini oldurur!

Tecrube ettigin cilek sende epey bilgi biriktirdi. Kafama takilan bir soru var. Levent Ali Bey PVC boru ilr akansu sistemi calisiyor, su belli aralikla geciyor borudan. Bu arada durgun su sisteminde ise bitki surekli su icinde, kok havalansin diye oksijen veriyorlar .

Simdi akansu sisteminde boruyu tamamiyla doldursan, bitki koku icinde, durgunsu olmuyor mu? Boru icine akvaryum borusu gecirip hava basarsan su icinde cozunmus oksijen miktari yukselir, boru yuvarlak oldugundan tam dolmayacak ustte 1-2 mm bosluk kalinca kokler oksijen almis olacak. Bu calisir mi sizce ?

Neden kafama takildi soyleyeyim, boyle calisabilse, elektrik kesintilerinden ve surekli EC oynamasindan biraz korunmus olur, gunde birkackere gidip gelmez basina.

Saygilarimla

yağmur 18-11-2013 21:57

Ben topraksız tarımla ilgili yazıları takip eden bir forum üyesi (bir ev hanımı merakı sadece yoksa bu işe atılmak için değil) olarak sizlere bir soru sormak istiyorum ancak birazda çekiniyorum doğrusu tartışma vs. olsun istemem. Benim merak ettiğim konu topraksız tarım yaparken kullandığınız plastikler genel itibariyle pvc sanıyorum. Bu pvc en zararlı plastik kabul ediliyor ve kesinlikle yiyecek maddeleriyle temas etmemeli deniliyor. Acaba topraksız tarımın başka bir materyal kullanılarak yapılması mümkün değil midir? Ya da diğer daha az zararlı plastiklerle? Örneğin pp kullanılarak?

kiziltan 18-11-2013 22:07

Sn Yagmur

PVC ve PP ya da PET hangisini koyasniz sisteme, hele asit ortami olusunca teorik zararli olabilir. Hic zarar olmasin derseniz cam kullanin derim, gucu yeten varsa yapar. Durgunsu sisteminde bu plastikler yok, havuzlar beton, ekim yapilan siniler polystyrene ( yani beyaz kopuk ).
Eger kanal, yani boru degil ustu acik kanal yaparsaniz, ongerilimli sekilde beton kullanin.

Ancak okudugum hicbir yazida acikca zararli oldugundan bahsedilmiyordu,

leventali 19-11-2013 00:40

Herkese iyi akşamlar,

Herkesin bir birini kırmadan, yanlış anlamadan bu kadar ince bir konuyu tartışabilmesi ne kadar güzel. Ben konuyu taşıttıktan sonra devam etmez diye bu başlığa hiç uğramamıştım. İsmim bayağı bir zikredilmiş arkadaşlar tarafından. Konuyla alakalı olmayan bir kaç şey de ben yazmak istiyorum. 3 aylık tecrübeden sonra, 3 aylık biri haddinde.

Öncelikle İsmail Bey'e bir cevap vermek istiyorum. Sitem algılamasın, zira her daim önünde saygıyla eğileceğim bir büyüğüm. Onun her kelimesinin altında bir öğreti ararım ben.

Sera otomasyonu yazma fikrim yoktu. 2.5 yıl süren yoğun bir yazılım sürecim oldu. Bunu bilen bilir. Bu 2.5 yılda 1 numara artık gözlüğüm, her tarafı sızlayan kemiklerim vs. oldu. Nihayetinde bitirdik bitirmesine ama ister istemez sıkıldık her şeyden. Tat alamaz olduk Türkiye'ye geldiğinden beri kullandığımız internetten. Yeni bir uğraşı gerekti. Bir tesadüf eseri, bir müşterimin Kayseri'deki bahçesini uzaktan cep telefonuyla önce jenanatörü, sonra sulamayı çalıştırma isteğini hayata geçirirken yaptığımız araştırma sırasında tanıştım Agaclar.Net'le.

Aklımın bir köşesinde her zaman tarım oldu. Sera oldu. Halk tabiriyle elektronik, mühendis tabiriyle otomasyon sera. Zaman zaman bu otomasyonu yazabilmek için girişimlerde bulunsam da boşa çıktı.

Küçük bir sera kurup, şöyle 3-5 metre, hani hobi olsun, bende şu ilgimi çok çeken akan su kültürünü bir deneyim dedim. Tabi annemi kıramadığımdan 20 m2 bir sera oldu.

Ben sanat okulu Tesviye bölümü mezunuyum. Üniversiteyi GÜTTEF'te (Gazi Turizm Otelcilik ve İşletmecilik Eğitim Fakültesi) okudum. Döndüm sevdiğim yazılımı yaptım bugüne kadar.

Sanat okulunda bize sera yapmasını öğretmezler. Ama kaynak yapmasını öğretirler. Yani bir resim varsa, eğer eliniz biraz da yatkınsa, benim gibi aradan 20 sene de geçse bu bilgiyi unutmaz yaparsınız.

Serayı yapınca, otomasyon yazma fikride beraberinde geldi. İyi bir tüccar değilim. İyi bir tarımcı hiç değilim. İyi bir öğrenci olduğum da söylenemez, zira herkesin bir defada anladığını ben 10 defada anlarım. Bazen 20, 30... Ama iyi bir yazılımcı olduğumu bastıra bastıra söyleyebilirim.

İyi bir program tarifle yazılmaz. Yazılır yazılmasına ama ilk başladığınızla, sona geldiğiniz durum arasında bin kez değişiklik yapar, bin tane yama diye tabir ettiğimiz şeylere maruz kalırsınız. Sonra öyle bir noktaya gelirsiniz ki yama kaldırmaz, komple yeni baştan, edindiğiniz tecrübeler ışığında programı yeniden yazarsınız.

3 ayda bu konuda okuduklarım, okuduğum makalelerdeki tecrübeler, okuduğum öneriler, kendi araştırdığım konular bir sera programı yazma algoritmasını çıkartmaya yetmez. Dikkatinizi çekti mi bilmem ama elektronik donanımını yapmayı bir süre erteledim. Nedenlerini yazarım birazdan.

JTİ sigara fabrikasının dağıtım, muhasebe ve mobil uygulamasını yazmak için firmada 15 gün onlarla birlikte çalıştım. Her bir departmanında. İşler nasıl yürüyor diye. Her kullanıcının karşılaştığı sorunlar, sahada karşılaşılan sorunlar, mobil uygulamada çıkacak aksaklıklar vs... Sonra oturup programı yazıp teslim ettik. Hala da kullanıyorlar.

Benim bir çiftçilik tecrübem olmadı. Sera konusu ise hiç. Hele benim gibi damda sera sanırım iki elin parmakları kadar yoktur Türkiye'de. Hemde Tarsus'ta. Çukurova'da yani.

Yazılarımda da bahsettim. Belki bir yıl sadece süreç çalışacak ve ben öğreneceğim. Belki bir yıl sonra yazmaya başlayacağım. Belki bir yılda, belki iki yılda bitecek yazılım diye. Eldeki imkanlar dahilinde çok da verimli olmayan bir çalışma yapıyorum. Sensörler aracılığıyla alınacak bilgileri şu anda manuel olarak ben yazıyorum. Sera içi ısısı 25 dereceleri geçtiğinde içeride vantilatör çalışıyor. Yeterli mi bunu bilemiyorum. Deneyerek öğreniyorum. Ama sera ısısı hiç 47 dereceyi bulmadı. 35 dereceye ulaştığı bir gün jüt ve vantilatör koydum. oda içeriyi 25-28 dereceleri arasında tutuyor. Tanktaki ısı ise bir kaç defa benim hatamdan 25 dereceyi buldu.

Anlatmaya çalıştığım şey, şu ana kadar yapmış olduğum onlarca hatayı ve farkına hata olarak varmadıklarımı da deneyerek, bizzat test ederek yapıyorum.

Besin eriyiklerini Kudret Bey'den getirttim. İçeriğini bilmiyorum. Kendisine de hiç sormadım. Yukarıda teknik bilgileri olduğu kesin arkadaşların bahsettiği maddelerden kullanmış da olabilir kullanmamış da.

Ona rağmen ben ürünü tahlil ettirdiğimde olumsuz sonuç Kudret Bey'den kaynaklı olmayacak. zira ben doğru EC ölçümünü 5 günde öğrendim. Eksik verdim, fazla verdim, suyum çeşme suyu vs. vs. vs.

Ben yapılabilirliği denedim. Hataları görmek istedim. O günkü duygu, düşünce ve tecrübelerimi sakınmadan yazmaya çalıştım. Yazdım da. Ama her içimden geldiği gibi değil. Zira burası mayınlı arazi. Bir kaç kez de mayınların patladığı aşikar. Yaptığım üç kuruşluk Ar-Ge çalışması için böyle bir siteye zarar vermekten çekindim.

Emekli değilim. Hem çalışıp, hem buna zaman ayırıyorum. Şu yazıyı yazmaya başladığım saat ile şu dakika bakıyorum 3 saate yakın zaman geçmiş. Şu saatte bile uzaktan yardım destekte bulunabiliyorum. Yani çalışıyorum aynı zamanda.

Bu işe amatör olarak girip, amatör olarak devam etmek isteyenler yani ticari düşünmeyenler, marulları kaldırdıktan sonra yazacağım rapor bölümünü okusunlar. Tüm içtenliğimle tecrübelerimi, kalem kalem yazılmış masrafları bulabilecekler.

Zor mu kolay mı konusu. Zor kardeşim. Bunu bir kabul edelim zor. Neden zor? Çünkü bizim çiftçi Memet'in karakterini biliyorum. Şimdiki yaptığı gibi saldım çayıra tarımı, topraksız tarımda da yaparsa biz zehirden başka bir şey yemeyiz. Burada yazılanlardan bu çıkıyor.

Ama işin ehli, eğitimli (ille üniversite mezunu değil), bir müddet bu alanda çalışmış, yeterli birikimi olan, kuralları "İhlal etmek için yazılmış." diye algılamayan birisi için topraksız tarım kolay. Ve bu kişinin ürettiği ürünler, topraklı topraksız fark etmeksizin çiftçi memetin ürününden daha sağlıklı, daha güvenilir, daha lezzetli.

Sayın Todor son noktayı koymuş zaten. Bunlardan biri eksikse olmaz, diye.

Sayın İdo2323

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi ido2323 (Mesaj 1217784)
Ancak kökleri yenilebilen bitkiler ve ya ürüne besin eriği sıçramış ise durum farklıdır bu durum da sıvı haldeki besin eriği buharlaşıp ürünün üst kısmında ya da kökü yenen bitkilerde direkt bileşikler bulunur, iyonlar bulunmaz ve kanser yapar buna dikkat etmek gerekir.

diye yazmış. Yazdıklarından anladığım kadarıyla yeterli teknik bilgi, donanım ve yetkinliğe sahip bir arkadaşımız. Aynı yetkinlikteki kişilerden buna itiraz da gelmemiş. Yani bizim besin eriyimiz öyle hoyratça kullanabileceğimiz, dikkatsizce oraya buraya dökeceğimiz, kafamızın estiğince EC yükseltip düşereceğimiz bir şey değil. Bunun buharlaşma riskinde bile sorun var anladığım kadarıyla. Hele ki bitki yapraklarına, meyvelerine değmesi başlı başına bir sorun. Yanlış anladıysam düzeltsin lütfen.

Yazılanları okuyunca, içeriğini, oranını bilmediğimiz bir besin eriyiğini kullanmamızın çok da doğru olmadığını da çıkarsadım. Yanlışsam lütfen düzeltsin.

Yazılanı okuyunca, çocukları bu sera içinden uzak tutmam gerektiğini anladım. Yanlışsam yine düzeltsin.

Amatör de olsa yaptığımız işin risklerini bilelim, öğrenelim. Kaldırıp atalım demiyorum. Ama öyle basit, kolay, masrafsız olmadığını söylüyorum.

Bu besin eriyiğine elimizi değiriyoruz. Bazan üstümüze sıçrıyor. İşimizi bitirip elimizi sabunla yıkıyoruz ama risklerini bilmek istiyorum.

Örneğin ben öneri üzerine PH'ı düşürmek için sülfürik asit kullanıyordum. Sayın Ankafar bunun doğru olmadığını söyledi. Marullar son haddine geldiği için bir şey kullanmıyorum şu anda.

Hediye gelen PH metre arızalı çıkınca ölçüm yapabileceğim bir şey de kalmadı. Yarın gidip PH kağıdı alacağım o gelene kadar.

Toparlayacak olursam bunca yazdıklarımdan şu sonuçlar çıkar:

1- Topraksız besin eriyikli tarım, dikkatli, düzenli, teknik, yeterli donanımla ve bilgiyle uygulandığında sağlık açısından bir sakıncası yok. Daha verimli. Daha az işçilik, daha az maliyet.

2- Bilgisiz kişilerin elinde, bu tartışmanın fitilini ateşleyen Sayın Vetman'ın tabirine ilaveyle saatli bomba!

3- Sayın Kızıltan'ın önerileri dikkate alınıp, yetiştirilecek ürün seçimi karlılığı artıracak unsurlardan en önemlisi. Herkesin ektiğinden ziyade, tüketimi az da olsa, ekonomik değeri yüksek ürünler seçilmeli.

4- Topraksız tarımı öcülükten kurtaracak olan kurumlar üniversiteler. Bu konuda yapılmış ve yapılmakta olan araştırmalar ve sonuçları mevcut. Sonuçlarını herkesin anlayabileceği dilde paylaşsınlar.

5- Amatörce bu işi yapacak arkadaşlar şunu bilsin ki, ilerisi için ticari düşünmüyorsanız oldukça maliyetli bir iş. Oldukça zahmetli bir iş. Bir çok konuda yeterli bilgiyi bulamayacaksınız. Bulsanız da eğitiminiz, bilginiz yetmeyebilecek. Zira bir çok alet, edevatla tanışacaksınız.

İlk evine akvaryum alanların yaşadığı tüm şeyleri yaşayacaksınız. Zevkinden çok eziyete dönüşecek her şey. Ya yılmadan öğreneceksiniz ve artık her şeyi öğrendiğiniz için balığınızı doğurtup, yemini bile kendiniz hazırlayıp işin zevkini çıkarttığınız gibi, bitki, balık besleyip akvaryumcuyla ürün becayişi yapacaksınız, ya da depoya kaldıracak veya en yakın arkadaşınıza onca para harcadığınız bir ton ıvır zıvırıyla vereceksiniz.

Peki yine amatörce, daha az eziyet çekerek, daha temiz bilgiyle ve daha az maliyetle bu iş yapılıp zevkine varılamaz mı?

Elbette varılır. Kendi başlığımda da önerdim. Önerirken de sitenin amaçlarına uygun olup olmadığını bilmediğimi belirttim. Uygun değilse boşuna tartışmanın bir anlamı olmayacağını da belirttim.

Nedir çözüm? Minik bir kooperatif...

Bilgiler için kalemini esirgemeyen herkese teşekkür ederim.

Saygı ve sevgilerimle...

vetman996 21-11-2013 00:18

Yorumsuz.
 
Hydroponic sistemde yetiştirilmiş bir dometes.

Bunun nedeni kimyasal gübreler olabilir mi? Sorular... Sorular... Sorular...

Strange Hydroponic Tomato Has Seedlings Growing Inside - YouTube

vetman996 21-11-2013 00:29

Bu da hydroponic sistem.

Mükemmel dizayn edilip otomasyon kurulmuş.

İzlerken imrenmemek elde değil.

İçinizde gel gitler yaşıyorsunuz. Acaba? Sorular... Sorular... Sorular...

hidroponik - YouTube

ykaya194 21-11-2013 06:09

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi vetman996 (Mesaj 1221239)
Bu da hydroponic sistem.



hidroponik - YouTube

Tam bir seri üretim.Bu işi mutlaka yapmalıyım.

ankafar 21-11-2013 09:03

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi vetman996 (Mesaj 1221235)
Hydroponic sistemde yetiştirilmiş bir dometes.

Bunun nedeni kimyasal gübreler olabilir mi? Sorular... Sorular... Sorular...

Daha fazla konuyu uzatmak istemiyordum fakat buna cevap vermek gerek. Gerçekten amacınız ne tam olarak anlayabilmiş değilim. Zira daha önceden bunun topraksız tarım ile alakası olmadığını belirtmiştim.

Bunun neden olduğunu araştırmak yerine bilimsellikle alakası olmayan söylemler ve anlamsız videolarla buradaki insanların aklını neden karıştırmak istiyorsunuz? Şunu belirteyim asla bu işi ticari düşündüğünüz için böyle yazılar yazdığınızı düşünmedim ancak son zamanlarda neredeyse her konunun altına solucan gübreniz ve açacağınız e-ticaret sitesinin viral reklamını yaptıkça fikirlerim değişmeye başladı. Bence bunlar kötüdür öcüdür demek yerine kurarsınız bir domates serası vs en az 1 dönüm olacak şekilde alırsınız yıllık 30 ton ürün dersiniz ki bu daha iyidir. Bu olmadan verim olarak bir fark olmaz diyemezsiniz. Yahut anlaşırsınız bir şirketle yaptırırsınız klinik araştırmanızı bu konuda(bakanlığın belirttiği ölçülerde) bu daha sağlıklıdır dersiniz. Ondan sonra seçimi insanlara bırakırsınız.

İlk mesaja bakalım demişsiniz ki; Kıymetli dostum, dikkat ettiniz mi Kudret Hocanın topraksız tarımda yetiştirdiği limonun içindeki çekirdekler tekrar filizlenmiş. İşte bunlar bile topraksız tarımda kullandığımız gübrelerin sonucu.
-İşte bu kadar kesin konuşabilmeniz için neyin ne olduğunu çok iyi bilmeniz gerekir. Bir konuda uzman olmadan o konuya hakimmiş gibi konuşmak belki de ülkemizin en büyük sorunu. O yüzden lütfen bu kadar kesin konuşmalardan kendimizi alıkoyalım.

Bu konuyu biraz araştırsaydınız zaten bulabileceğiniz şekilde sizi ve aklı karışmış diğer kişileri bilgilendireyim;
-Çimlenmeyi etkileyen 2 ana çeşit hormon vardır Absisik asit ve Giberellik asit. ABA (absisik asit) çimlenmeyi önlerken GA (çeşitli giberellinler vardır hatta bunlar bir hormon grubudur) çimlenmeyi teşvik edici etki yaparlar.

-Normalde bitkilerin içerisinde ABA miktarı çimlenmenin önlenmesi için yeterli düzeydedir. (yani normal koşullarda kestiğiniz bir meyvede bu şekilde çimlenme görmezsiniz)

-Biyolojide Viviparity denilen bir olgu vardır. Yani zigotların anaç materyalden bağımsız bir şekilde gelişmesi. Bitkilerde bu olay ABA olmadığı durumlarda kendisini gösterir. (Bazi ağaç türlerinde kozalak içerisinde çimlenme olur bu normal viviparitidir).

-Bazi bitkiler viviparous mutant olabilirler yani sistemlerinde ABA sentezinin yok olması yahut az miktara düşmesi yaşanabilir. Bu yüzden çimlenme meyve içerisinde başlar.

-Domatesler, pirinç, mısır, kabak, turunçgiller vs bu tarz mutasyonlara açık bitkilerdir aslında bu çimlenme bu türler için anormal değildir. Doğada mutasyonlar olur bunlarda normaldir. (örneğin şu an yediğimiz beyaz kültür mantarı 1926 da ortaya çıkan normalde kahverengi olan mantarın mutant halidir ancak beyaz renk daha çekici olduğu için dünyaya yayılmıştır)

-Bunun yanında özellikle saklama koşulları etkili olur. Uzun süre kuru ve soğuk yerde tutulan domates içerisindeki sıvı (domates suyu) jelleşerek domateste çimlenmeyi teşvik eder.

kursun 21-11-2013 11:45

Domates içerisinde bu çimlenme görüntüsünü
toprakta yetiştirdiğim domateste de görmüştüm. (Sanırım pembe domatesti)

Mehmet Can 21-11-2013 21:14

Sayın ANKAFAR düşüncelerime tercüman olmuşsunuz teşekkür ederim size.

kiziltan 21-11-2013 21:55

Sn. Vetman

Yeni ugrasinizla ilgili bir tez calismasi buldum saniyorum. Cukurova Universitesi`nde yapilmis bir yuksek lisans tezi, basligi :

SERA TOPRAKSIZ DOMATES YETISTIRICILIGINDE KIMYASAL VE ORGANIK GUBRELEMENIN KARSILASTIRILMASI .... Abdullah BOZKOYLU

Ulasmak icin google da arama kismina bcawt69p-292013-14.pdf yazip arattiriniz CUKUROVA UNIVERSITESI FEN BILIMLERI TRAGLOR baslikta 95 sayfa pdf olarak bulacaksiniz.

Ben detayli ilgilenmedigimden soyle bir okudum. Umarim isinize yarar.
Saygilarimla
Engin KIZILTAN

İsmail Karagülle 30-11-2013 15:41

Taşınma yaramıyor. En hararetli tartışmalar bile taşınma sonunda duruveriyor. Belki de iyi oluyordur.
Böylece tartışmaları yumuşatmanın en iyi yolu tebdil-i mekan oluyor..
Yani iyi bir metod olarak uygulanabilir.

vetman996 26-12-2013 10:50

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi İsmail Karagülle (Mesaj 1225057)
Taşınma yaramıyor. En hararetli tartışmalar bile taşınma sonunda duruveriyor. Belki de iyi oluyordur.
Böylece tartışmaları yumuşatmanın en iyi yolu tebdil-i mekan oluyor..
Yani iyi bir metod olarak uygulanabilir.

Sayın İsmail Abi Merhaba.

Kendime verdiğim kısıtlamayı bitirdim döndüm geldim yine.

Sizce bu tartışmanın bitmesinin nedeni tebdil-i mekan mı yoksa benim uyguladığım sistem mi?

Size bahsettiğim gibi bir cevap yazmıştım. Tekrar okuyunca ağır olduğunu gördüm. Düşündüm: Ya Huzur Bulacaktım, Ya Hüzün Duyacaktım. Bu yazımı yayınlayınca hüzün duyacaktım ama ben huzur bulmayı tercih ettim.

Bir araştırma yazısı okumuştum. Kimyasal gübrelerin aşırı kullanımında Giberellik asit hormon düzeyinin bozulacağı ve çimlenmenin teşvik edileceği yönündeydi. Ben de bu yazıya dayanarak yazmıştım tartışma konusunu.

Ben topraksız tarımı değil, topraksız tarımdaki dengesiz gübre kullanılmasının sakıncalarını anlatmak istemiştim aslında.

Ticari düşünenler istedikleri şekilde kimyasal gübre kullanımına devam etsinler ama amatörce bir şeyler üretmek isteyenler ise kimyasal gübrelerin yanında doğal gübreyi de kullansınlar istedim. En azından kimyasal gübrelerin masum olmadığını bilsinler istedim.

Çok şey mi istedim bilmiyorum ama saygı gösterdiğim dostların tepkisine bir mana veremedim.

Ben en azından Leventali Bey'in kimyasal gübreyi kullanırken konu mankenimiz için gösterdiği hassasiyeti görünce kendi kendime teselli buldum.

vetman996 26-12-2013 11:18

Yazıdaki bir başka konu ise benim reklam yaptığımdı. Evet ben kimyasal gübrelere karşı solucan gübresinin reklamını yapacağım. Çünkü bu bizim ve gelecek kuşakların daha sağlıklı beslenmeleri için önemli bir konu. Kimyasal gübrelerden kurtuluş reçetemiz. Ben bunun reklamını yapmamın bir sakıncası mı var acaba.

Solucan gübresi üretimi için mutlaka solucan satın almanıza da gerek yok. Zor bir süreçtir ama doğadan solucan toplanarak da bu iş yapılabilir. Ben bu düşüncedeyim. Topraksız tarımı amatörce yapmak isteyen dostlar kendi elde ettikleri solucan gübresini kullanarak topraksız tarım yapabilirler. Bu konuda daha detaylı paylaşımlarım olacaktır.

Leventali Bey bizi Topraksız Köylü Kahvesine davet etmiş ama biz siteye girmeden kahve de kapanmış. Hayırlısı olsun.

Tartışmalar besin eriği üzerinde devam etmiş. Hatta bazı kırgınlıklar da olmuş. Besin Eriği Formullerinin ne kadar değerli olduğunu sonradan öğrendik. Formüllerini aldığımız üstadların üzerine basa basa "bu formülleri kimseyle paylaşma sakın. Yoksa hakkımı helal etmem" tarzındaki ifadelerine bir anlam verememiştim.

Bu formüller hayvan yemi hazırlarken kullandığımız rasyon örneklerine ne kadar benziyor. Her hayvan yetiştiricisinin rasyon hazırlamak için bilgisi olması gerekmediği gibi, her besin eriği hazırlayıcısının formül hazırlama bilgisi olmasına da gerek yok aslında. Bazı kuralları tabi ki bilmesi gerekiyor.

Hele amatör yetiştiriciler için Hoagland formulü yeter aslında. Tabi denenmiş ve başarılı sonuçlar alınmış formüller var elimde. Ama bunları kimseyle paylaşmayacağıma söz verdim malesef. Diğer üstadlar izin vermiyor ama Kudret Hocam izin verirse bize vermiş olduğu kendi formülünü paylaşabilirim.

Her şey gönlünüzce olsun efendim.

Selamlar... Saygılar...

vetman996 26-12-2013 11:37

Yorumsuz
 
Değerli Dostlar Merhaba.

Kimyasal gübrelerin zararlerı hakkında okuduğumuz bir çok bilimsel yayınlara ve haberlere bir yenisi daha eklenmiş. Tartışmalara girmemek için yorum yazmıyorum.

Sayın İsmail Karagülle Abiden "Allah Razı Olsun" ifadesini duymayı ne kadar istediğimi anlatamam.:D

Bilinsiz gbre kullanmnda kanser riski - Hrriyet

Bilinçsiz gübre kullanımında kanser riski

A.A

Toprak analizi yaptırılmadan bitkiye verilen kimyasal gübrelerin de kanserojen özellik gösteren yanlış zirai ilaç ve hormon kullanımı gibi olumsuz etki yapabildiği bildirildi.

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sait Gezgin, Türk tarımının en büyük sorunlarının başında bilinçsiz gübre kullanımının geldiğini söyledi.

Halen Türkiye'deki çiftçilerin sadece yüzde 4'ünün toprak analizi yaptırdığını bildiren Prof. Dr. Gezgin, diğer çiftçilerin kulaktan dolma bilgilerle tarladaki bitkisi için gübre kullandığını, bu durumun ise toprağın yapısını bozarak büyük ekonomik kayıplara neden olduğunu belirtti.

Toprak analizi yaptırılmadan yanlış gübre kullanımının ülke ekonomisine yıllık maliyetinin yaklaşık 8 milyar doları bulduğunu ifade eden Prof. Dr. Gezgin, “Toprak analizi yaptırılmadan bitkiye verilen kimyasal gübreler, toprakta ve bitkilerde nitrat, kadmiyum, arsenik, krom gibi ağır metallerin birikimine neden olarak, kanserojen özellik gösteren yanlış zirai ilaç ve hormon kullanımı gibi olumsuz etki yapıyor” dedi.

KANSEROJEN ETKİ

Prof. Dr. Gezgin, pek çok yerde kimyasal gübreler azot ve fosforun gereğinden çok fazla kullanıldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
“Bu besin elementleri toprakta bitkinin ihtiyaç duyduğu miktarın onlarca katı fazlasına ulaşabiliyor. Bu kez bitkilerdeki fazla nitrat birikimi hem tarım ürününde verimi ve kaliteyi düşürüyor, hem de bitkinin yapısında biriken nitrat bu ürünleri tüketen insanlarda kanserojen etki yapıyor. Sadece azot değil, diğer bazı besin elementlerini içeren gübrelerin bilinçsiz kullanımında da aynı sorunlar yaşanmaktadır. Böylece toprağın verimi azalıyor, hatta o bölge artık tarım yapılamaz hale geliyor. Yanlış gübre kullanımının yol açtığı olumsuzluklar, tıpkı ilaç kalıntısında olduğu gibi ihracata gönderilen ürünlerin de sağlıksız olduğu gerekçesiyle geri dönmesine yol açıyor.”

Bilinçsiz ilaç kullanımının da bitkilerde ilaç kalıntısına neden olduğunu belirten Prof. Dr. Gezgin, şöyle devam etti:

“Her ilacın üzerinde, bitkinin içinde hangi sürede kaybolacağı, ilaç atıldıktan kaç gün sonra hasat yapılabileceği yazmaktadır. Ancak pek çok çiftçi, ilacı attıktan hemen sonra, ürünü fiyatı yüksek iken satma kaygısıyla toplayıp pazara götürüyor. Bitkide henüz yok olmamış ilaç kalıntısı da doğrudan insanlara geçerek kanserojen etki yapıyor.”

Bitki büyüme düzenleyicileri olan hormonun ise doğru kullanıldığında sakıncalı olmadığının altını çizen Prof. Dr. Gezgin, sorunun temelinde, gübre ve ilaçta olduğu gibi hormonda da bilinçsiz kullanımın yattığını ifade etti.

İLAÇ, GÜBRE VE HORMON KULLANIMI REÇETEYLE YAPILSIN

Prof. Dr. Gezgin, yanlış gübre kullanımı sorununun çözülmesi için, 2004 yılında çıkarılan İyi Tarım Uygulamaları Yönetmeliği'nin hayata geçirilerek, gübre, ilaç ve hormon kullanımının toprak analizi sonunda yazılacak reçeteyle uygulatılmasının, bir zorunluluk olduğunu savundu.
Türkiye'de çiftçilerin çoğunun bilinçsiz gübre kullanmaya devam ettiğini söyleyen Gezgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu bilinçsiz gübre kullanımı aynı zamanda çiftçilerimizin hem ürün, hem de fazla harcama nedeniyle gelir kaybına neden oluyor. Reçeteye dayalı gübre kullanımına başlanmasıyla topraklarımızın sürdürülebilir kullanımı sağlanmış olacaktır. Çiftçilerimiz azot başta olmak üzere çeşitli kimyasal gübreleri gereğinden fazla kullanmaya öyle alışmış ki, toprak analizi yaptıktan sonra tavsiye ettiğimiz gübre miktarlarını çok yetersiz buluyorlar.”

Prof. Dr. Gezgin, Türkiye'de pek çok yerde yeteri kadar toprak analiz laboratuvarı bulunduğunu, çiftçilerin bu konuda bilinçlenip toprak analizi yaptırması, gübre ve ilacı da yazılacak reçeteyle kullanmaları durumunda hem maliyetlerini düşürüp yüksek miktarda ürün alacaklarını, hem de insan sağlığına zarar veren ürünlerin yetişmemiş olacağını kaydetti.

İsmail Karagülle 26-12-2013 11:44

Hoş geldin Vetman , hassasiyetini anlıyorum . Düşüncelerinin art niyetli olmadığını , tartışılmasının kimseye zararı olmayacağını düşünüyorum .

Benim yazılarımın geneline bakacak olursan , besin eriyiği meselesinin biraz uzman işi olduğunu , topraksız tarım amatörce yapılacaksa hazır eriyik bulabilmenin bir nimet olduğunu anlatmakistemişimdir.

Besin eriyiğinde bulunan maddelerin kimyasalmaddelerin bir çoğunun kullanımında tehlikeler olduğunu , biliyor ve bunu anlatmaya çalışıyorum .

Ben bir ara ph ayarlamak isterken ellerimdeki derinin bir santim sarktığını gördüm .
Asit aynı kapta bulunanbeze bulaşmış .Ve ben de farkında olmadan o bezi elimde tuttuğumda , ellerimin derisi sarkıverdi.

Yani bu basit bir hata , uzman biri bu hatayı yapmaz ama acemi biri çok kolay bu hataya düşebilir.

Neyse yeniden hoş geldin . Senin gibi arkadaşları izlemekten zevk alıyoruz. Bir daha kendini kenera çekerek bizleri de cezalandırmazsın inşallah .☺

İsmail Karagülle 26-12-2013 11:46

hoş geldin kardeşim
 
Allah razı olsun .:D:D:D

vetman996 26-12-2013 13:21

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi İsmail Karagülle (Mesaj 1232798)
Allah razı olsun .:D:D:D

Hoş bulduk Değerli Abicim.

EGOlarımızı bir kenara bırakarak paylaşımlarda bulunabilmek için bazen bir kenara çekilip, hüzün duymak yerine huzur bulmayı seçmek gerekebiliyor. Bana bu süre çok uzun geldi. Umarım bir daha başvurmak zorunda kalmam.

Besin eriğini hazırlamanın zorluğunu biliyorum. Hazır besin eriği bulmanın büyük bir nimet olduğunu da biliyorum. Ama besin eriği için formülleri bu kadar sır gibi saklamanın mantığını anlayamıyorum. Halbuki Topraksız Tarım kitaplarında veya bilimsel makalelerde bu formüller mevcut.

Besin eriğini kullanacak arkadaşların çalışmaları da amatörce olduğu için Ec ve Ph değerlerini kontrol ettikleri müddetçe ve formüllerindeki maddelerde eksiklik olmadığı müddetçe Hoagland formulünden bile gayet başarılı sonuçlar da alırlar. Bu konuyu bu kadar büyütmeye gerek olmadığını düşünüyorum.

Kıymetli İsmail Abi, özel mailinizde belirttiğiniz Hocama karşı benim tarafımdan yapılmış her hangi bir yanlışlık mı var. Ben bunu tam olarak anlayamadım. Benim kendisini eleştirdiğimi düşünüyorsunuz sanırım. Bu kanıya nasıl vardığınızı merak ediyorum. Kendisine saygım sonsuzdur.

Selamlar... Saygılar...

kiziltan 26-12-2013 13:34

Hosgeldiniz Sn Vetman. Solucan gubresi isi bir tarafa besin formulu, amator hazirlasin islerine girmissiniz, birileri bu ABD ve Israil operasyonu siz hazir almaya devamedin, zaten bu iste fiyat farki falan yok derse sasmayin.

Su solucan isinde internette gordugumuz tesislerden fakli olarak neleri deniyorsunuz, mumkunse paylasabilir misiniz, burada bir miktar aldim bir ise yaramadi, sonra bir uretici ile konustum, cok kar oldugundan sahtesini piyasaya suruyorlar dedi. Orada herhangi bir sertifika mecburiyeti var mi, dolandiricilar kimseyi magdur etmesin.

Saglicakla kalin
Engin KIZILTAN

İsmail Karagülle 26-12-2013 15:54

Hoş gelişler ola.
 
Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi vetman996 (Mesaj 1232812)
Hoş bulduk Değerli Abicim.

EGOlarımızı bir kenara bırakarak paylaşımlarda bulunabilmek için bazen bir kenara çekilip, hüzün duymak yerine huzur bulmayı seçmek gerekebiliyor. Bana bu süre çok uzun geldi. Umarım bir daha başvurmak zorunda kalmam.

Besin eriğini hazırlamanın zorluğunu biliyorum. Hazır besin eriği bulmanın büyük bir nimet olduğunu da biliyorum. Ama besin eriği için formülleri bu kadar sır gibi saklamanın mantığını anlayamıyorum. Halbuki Topraksız Tarım kitaplarında veya bilimsel makalelerde bu formüller mevcut.

Besin eriğini kullanacak arkadaşların çalışmaları da amatörce olduğu için Ec ve Ph değerlerini kontrol ettikleri müddetçe ve formüllerindeki maddelerde eksiklik olmadığı müddetçe Hoagland formulünden bile gayet başarılı sonuçlar da alırlar. Bu konuyu bu kadar büyütmeye gerek olmadığını düşünüyorum.

Kıymetli İsmail Abi, özel mailinizde belirttiğiniz Hocama karşı benim tarafımdan yapılmış her hangi bir yanlışlık mı var. Ben bunu tam olarak anlayamadım. Benim kendisini eleştirdiğimi düşünüyorsunuz sanırım. Bu kanıya nasıl vardığınızı merak ediyorum. Kendisine saygım sonsuzdur.

Selamlar... Saygılar...

Vetman , o yazı yaklaşık bir ay önceye ait olmalı , ne yazdığımı net olarak hatırlayamıyorum . Ve artık o konunun kapatılması gerektiğine inanıyorum.
Ve geriye doğru araştırıp ne yazmışım diye bakmak da istemiyorum . Bunun bir şeye yarayacağını zannetmiyorum .

Fakat ben bu konuda , senin yanlış yaptığını zannetmiyorum .
Ben bu işin polemik olmadan yürümesinden yanayım.

Özetle , solucan gübresi yapılmalı ,
Bunun topraksız tarımda denemesine devam edilmeli ,

Besin eriyiğini herkesin kendisinin yapmasına çalışılmalı ,

İsteyen bir araya gelsin bir arada malve hizmet alımı yapsın . Bu devam etmeli.

Farklı bakış açıları , birbirine husumet gibi algılanmamalı.

Farklı düşünceler olacak bunların çatışmasından doğrular çıkar.

Benden şimdilik bu kadar.

Eğer bir iş yapılamamış ise , bunun nedeni sadece işi yapanın bir yerlerde yaptığı yanlış yüzündendir.
Böyle düşünürsek , bir sonraki denememizde başarmamız daha kolay olur.

Vetman son söz genel bir sözdür. Senin için asla geçerli değildir. Yaptıklarından bu bellidir.

capsaicin 15-03-2014 21:25

Peki, tüm bu 6 sayfa içinde merak eden, soran olmamış, benim sormak istediğim birkaç soru var.

1. Bütün bu naylonlar, borular vs kimyasal ürünler; bu topraksız sulu üretimle zamanla bunların içindeki kimyasallar su aracılığıyla bitkiye ve meyvesine geçmiyor mu?

2. Besin amaçlı hazırlanan tüm bu kimyasal isimli karışımların/sıvı gübrelerin kısa, uzun, orta vadede insan sağlığına herhangi bir zararı olup olmadığıyla ilgili araştırmalar var mı? Topraklı tarımda kullanılan solucan, yanmış çiftlik gübresi gibi standart gübrelerle aynı zararsızlıkta, güvende denilebilirler mi?

3. Genel olarak baktığımızda topraksız tarım; vücuda zararlı kimyasal girme/girmeme açısından %100 güvenli mi? Bunun yapılmış testleri var mı?

4. Sağlık, besleyicilik, lezzet, aroma açısından organik, doğal gübreli, bahçe mahsülünün yanına yaklaşabilir mi?

5. Kışın pazarlarda satılan tatsız, tutsuz domates, salatalık, çilek gibi sebze/meyveler bu şekilde hızla mahsül alınan topraksız tarım ürünü mü, yoksa standart sera ürünü mü?

6. Bonus soru: Bu satılan domatesler, çilekler neden bu kadar lezzetsiz? Kuru ekmek bile daha lezzetli hale geldi. Seradan ise seranın zararı nedir ki lezzete, aromaya bu şekilde etki ediyor?

Eleştiren değil, bilmeyen biri olarak bunları merak ederek sordum.

ateşkaptan 15-03-2014 21:37

Eğer forum da yazılanları okumuş olsaydınız, bu sorulara muhatap olmayacaktım.

Sadece Hollanda'yı örnek göstersem veya İsrail çöllerinde yapılanları google eart den inceleyebilseniz,

bu ülkelerin neden bu işleri yaptığını merak edebilir duruma gelebilir ve bana bunu sorma ihtiyacını duymazdınız.

Lütfen bir daha forumu gezerseniz, bütün sorular zaten içinde,

Saygılar.

fagu03 16-03-2014 00:45

3. soruya cevap vereyim. Almanyanin domates salatalik kivircik eisberg bilimum cogu meyva ve sebze hollanda ispanya dan karsilanir. Coguda topraksiz klturlerde yetisir. Bence zararli olsaydi yas ortalamasi 82 olmazdi. Japonyada 81. japonyada bu sistemleri yillardir kullaniyor.

MeyveliTepe 16-03-2014 01:05

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi capsaicin (Mesaj 1259708)
Peki, tüm bu 6 sayfa içinde merak eden, soran olmamış, benim sormak istediğim birkaç soru var.

1. Bütün bu naylonlar, borular vs kimyasal ürünler; bu topraksız sulu üretimle zamanla bunların içindeki kimyasallar su aracılığıyla bitkiye ve meyvesine geçmiyor mu?

2. Besin amaçlı hazırlanan tüm bu kimyasal isimli karışımların/sıvı gübrelerin kısa, uzun, orta vadede insan sağlığına herhangi bir zararı olup olmadığıyla ilgili araştırmalar var mı? Topraklı tarımda kullanılan solucan, yanmış çiftlik gübresi gibi standart gübrelerle aynı zararsızlıkta, güvende denilebilirler mi?

3. Genel olarak baktığımızda topraksız tarım; vücuda zararlı kimyasal girme/girmeme açısından %100 güvenli mi? Bunun yapılmış testleri var mı?

4. Sağlık, besleyicilik, lezzet, aroma açısından organik, doğal gübreli, bahçe mahsülünün yanına yaklaşabilir mi?

5. Kışın pazarlarda satılan tatsız, tutsuz domates, salatalık, çilek gibi sebze/meyveler bu şekilde hızla mahsül alınan topraksız tarım ürünü mü, yoksa standart sera ürünü mü?

6. Bonus soru: Bu satılan domatesler, çilekler neden bu kadar lezzetsiz? Kuru ekmek bile daha lezzetli hale geldi. Seradan ise seranın zararı nedir ki lezzete, aromaya bu şekilde etki ediyor?

Eleştiren değil, bilmeyen biri olarak bunları merak ederek sordum.

Mesajınızı Sn.Ateskaptan'ın uygulamalarını anlattığı başlıktan buraya taşıdım. Sanırım bu başlığa daha uygun. Sorularınız ile belirttiğiniz endişeleriniz epey tartışılmış ama henüz tüm boyutlarıyla ortaya konmamış olabilir.

Buradan devam edebiliriz.

sulukök 16-03-2014 02:41

Sayin Capsaicin,

Kimya konusunda uzman değilim. Tarım konusunda da öyle. Bütün konulara ve de tabii sağlık işe ilgili her konuya bilimsel yaklaşılması gerektiği düşüncesine katılırım. Bu nedenle cevaplarım yeterli olmayacaktır. Kategorik ve de yüzeysel olacaktır. Bir de bu forumda amatörce de olsa bir şeyler yapmaya çalıştığım için yanlı olacaktır. Ama yine de, kapalı cevap vermek yerine düşünmeye ve öğrenmeye yönlendirici olmaya niyetli cevaplar vermeye çalışacağım.

Sorularınızın çoğu için en altta yatan temel soru "bitki besinini nasıl alır", ve de "insanlar besinini nasıl alır" konularına kadar iner. Çünkü bitkiler ve insanlar besin zincirinin çok farklı düzeylerindedir ve "besinleri" çok farklıdır. Bitkiler çoğunlukla temel elementleri bir takım tuzlardan iyon şeklinde alıp, güneş ışığından yararlanıp daha karmaşık moleküllere dönüştürürken, biz nsanlar bu karmaşık molekülleri besin olarak alıp, parçalayıp öyle kullanırız.

Yani sorulara cevap ararken bu madde bitkiye nasıl etki eder, bize nasıl etki eder diye ayrı ayrı düşünmek gerekir.

Plastikler konusu günlük hayatın en yaygın sorunlarından biri, sadece topraksız tarımın değil. Zararlı mı değil mi? Çok fazla araştırma var. Eminim zararsız olduğunu bildirenler kadar zararlı olduğunu bildiren bilimsel / akademik çalışma vardır. Yemeklerimizi plastik kaplarda yiyoruz ve zararsız olduğu söyleniyor. özellikle PET ve PP türü plastikler. Buradan anlamamız gereken, bu maddeler bizim besin karışımlarımız ile bozunmuyor, besinimize karışmıyor, bize zarar vermiyor.

Peki plastikler bitkiye zararlı mı. O çok farklı bir soru, çünkü besini farklı. Ama plastikler kimyasal bakımdan birçok kimyasal maddeye / reaksiyona karşı çok dayanıklı. Bir de bitki kendi besini olan temel maddeler yerine, karmaşık plastik moleküllerini köklerden içeri alabilir mi? O bambaşka soru. Alıp da zarar görürse belki daha iyi, bitki ölür, biz de yemeyiz, sorun kalmaz. Alabiliyor ve yaşıyorsa, bir soru daha var ki sorduğunuz asıl soru o: O yabancı maddeyi biz yersek ne olur?

İşte bunun için bitkilerin nasıl beslendiğini, köklerin hangi maddeleri nasıl emdiğini bilmek gerekiyor ki, sanırım bunu en iyi yapan topraksız tarım araştırmacılarıdır. Çünkü amacı / hedefi bu. Şu maddeler şu oranda kullanılacak diyebilmek için gerçekten bu araştırmaların yapılmış olması gerekir.

Hepsi yapılmış mıdır, yeterli midir. Hayır. Günlük konularda bütün konularda (besin, ilaç, cep telefonu, vd.) yapılmış mıdır, yeterli midir. Hayır.

Lezzet, besleyicilik konularu da aynı. özü şu: Bizim formül dediğimiz 16 elementlik liste, ve karışım oranları tam ve doğru mu? Ki forumda ve benzer ortamlarda bu konunun tartışıldığını görebilirsiniz.

Kural olarak:
- Her bitki için geçerli tek formül yok. ya da farklı olursa daha iyi.
- Bir bitkinin her dönemi için tek formül yok, ya da farklı olursa daha iyi.
- Bugün 16 temel element konuşuluyor, ama araştırmalar sürüyor, bu liste uzayabilir. Mesela vanadyumun da bitkiler için önemli bir element olduğunu okudum bir yerlerde. Bir süre sonra iz elementler listesine girecektir.

Bunlar daha iyi araştırılıp, daha fazla detaylandırıldığında bitkiler daha lezzetli, daha besleyici olacaktır.

Bitkiler çok temel maddeleri tuzlar şeklinde alıyorsa, çok yüksek derecede karmaşık moleküllerden oluşan doğal gübre nasıl ve neden daha iyi oluyor?

1. Bunlar çok zengin depo. Topraktaki diğer canlılar tarafından bölünüp parçalanıp, bitkini ihtiyacı olan temel maddelere yani alabileceği şekle dönüştürülüyor.

2. Dozlama konusu: Tüm maddeler öyle birden bire değil, yavaş yavaş bozunarak, birlikte ve dengeli olarak verilmiş oluyor. Ama doğal gübreyi de çok verirseniz "yakar", yani aynı şey olur.

Peki pazardakiler neden kötü? Yetersiz araştırma veya uygulama sonucu. Çoğunlukla hormonlu üretim sonucu. Topraksız tarım hormonlu üretim demek değil.

Topraksız tarım seracılığın bir üst aşaması. Serada daha çok fiziksel koşulların denetlenmesi hedeflenmişken, topraksız tarımda buna kimya da ekleniyor. Yani topraktan sağlanan tüm besinler doğru ve dengeli olarak verilmeye çalışılıyor.

Bu nedenle sadece sera biraz eksik. Kışın ille de domates yetiştireceğim derseniz zorlama oluyor. Tozlanma için arı kullanmaz hormon kolaycılığına kaçarsanız o zaman işte plastik domatesler çilekler çıkıyor ortaya.

Kabaca benim bakış açım bu. Umarım yeterince merak ve öğrenme kapısı açmışımdır.

capsaicin 16-03-2014 09:40

Sulukök komşum ayrıntılı cevabın için teşekkür ederim. Bazı merak ettiklerimde aydınlandım. Fakat bu başlıkta beni tatmin edemeyen şey kimyasal gübre ve bu plastik/yan malzemeler konusu. Neden? netlik, kesinlik yok. Kesin bilinen birkaç şey var doğada değil mi?

Her şeyin fazlası zarar.
Kimyasallarla ne kadar çok oynarsan, geri dönüşü de o kadar vahim olur.
Doğanın dengesini bozarsan senin de dengen bozulur.

Bugün bana ileri derece karmaşık kimyasal bir bileşim gösterin ki insan sağlığına zararı ortaya çıkmamış olsun. Ayrıca kimyasal konusunu bazı kişilerce lego gibi algılanıyor. Yani doğadaki x cismini al. Analiz et, içinde a,b,c,d maddeleri olsun. Oranları da çıksın. Hah bende lab'da ayn oranda a,b,c,d yi karıştırayım işte x yaptım. Hayır öyle olmuyor işte. Kimyasallarla ve oranlarıyla oynayıp elde ettiğimiz karışımla doğadakinin sadece görsel aynasını yaratmış oluyoruz. Birebir aynısını değil. Dolayısıyla yarattığımız şey mutant aslında.

Bu; deniz akvaryumu kurup, deniz yaptım demekle eşdeğer. Deniz akvaryumunda deniz balığı yaşamıyor mu? yaşıyor, peki o deniz midir, deniz şuyuna eşdeğer midir? Kimyasal gübreyle, sulu ortamda bitki yetişiyoruz, peki o doğa mıdır, doğadaki yetişme midir? Olmadığı zaten bitkilerin gelişim oranlarından ve verimliliğinin artmasından belli. Bakın herkes verimliliğe kafayı takmış durumda. Ben daha bu forumda bir kişiden "yahu arkadaşlar tamam gübre gübre gübre, bol verim, bol mahsül, büyük bitki ,bol çiçek, bol yaprak diyoruz da, bu doğanın akışına uygun mu" sorusunu görmedim. Bir insanın günlük alması gereken vitamin ve mineraller de belli. Az alırsa olacakları bell, -çok alırsa- olacakları belli değil mi? Kimi zararsız idrarla, terle atılma gibi yan etkiler, kimi ise vücutta birikmeler mesela değil mi? Beyinde aluminyum birikmesinin hala alzheimer ile alakası olup olmadığı tartışılıyor mesela.

Herkes çiçeği de çok çiçek versin, domatesi de çok domatesi versin, menekşesinden de bol iri yaprak fışkırsın derdinde. Bakın kötü demiyorum. Bilmiyorum da zaten. Ama bu bitkiler doğada bu kadar bol besini bulabilirler miydi? Doğada toprakla buluşan bir domates tohumu, bitkiye dönüp, kedi halinde yetiştiğinde, asla bizlerin yaptığı gibi bol besin bulamayacaktı. Toprakta ne varsa onu alacaktı. **** yüzyıllardır çiftçiler sadece çiftlik gübresiyle ürün alırken, amerikanın kurcalamaları sonucunda bugün neredeyse full kimyasal olan sebze, meyve dünyası arasında hiç fark yok mu. 40 yaşını geçgin arkadaşlar kaçınız nerede o eski domatesler, salatalıklar demiyorsunuz?

Eskiden, ülkemizde, ne gelişmiş akıllı gübreler kullanılırdı, ne kimyasal gübreler, ne de çok gübre kullanımı. Gübre bitki besinini alsın, zayıf olmasın, sağlıklı kalsın diye kullanılıyordu, çok mahsül versin diye, çok büyük olsun diye değil. Yanlış mıyım?

Denilebilir ki topraksız tarım, veyahul su ortamında üretim artık günümüzde çok gelişti. Bunun hocaları var. Üniversitede bölümleri var. Her şey bilgiyle yapılıyor. Yıllardır kullanılıyor bir zararı yok. E ben size şunu sorayım yıl ne? 2014. Marsa yerleşme planları yapıldığı, sizin bilgisayarınızndan bir tıklı aldığı sinyalı fiber kabloyla cam içinden ışık koduyla başka kıtaya yollayıp, oradan aldığı veriyi yine bilgisayarınıza ışık koduyla verip müziğinizi çalan, videonuzun oynatan ve bunu 1 saniyede yapan bilgisayarlarınızın olduğu gelişmiş dinyada bugün en eski doğal gıdalarımızdan biri olan yumurtanın sarısı/beyazı, her gün yenmeli mi yenmemeli mi, kolestrol zararı var mı yok mu konularında bir netlik yok. Bilim adamları ikiye ayrılmış, her 2-3 yılda bir birbirlerinin tezini çürütüyorlar.

Kolestrol konusu ayrı, iyi mi, kötü mü, oranı ne olmalı, gerekli mi, ne kadar gerekli hala belli değil. Her 5 senede bir karşı iddialar atılıyor. Herkes cephelenmiş durumda.


Biz daha doğanın bize verdiği binlerce yıldır yediğimiz yumurtanın sırrını tam olarak çözememişken, köfte harcı yapar gibi karıştırıp yaptığımız kimyasal gübrelere, ve bu gübrelerin bitki aracılığıyla bize zararı olup olmadığına ne derecede, ne kesinlikle emin olabiliriz?

Yani "almanya yiyor, yaş ortalaması 82, demek ki sorun yok" kabul edilebilir bir bilimsel cevap değil bence. Ona bakarsak tüm şampuanlarda, tüm diş macunlarında zararı yıllardır kanıtlanmış sls var. Tüm kozmetik kremlerde, tıraş ürünlerinde zararı kanıtlanmış parabenler var. En az 50 yıldır kullanılıyor. Verecekleri zararı verecekleri kişilere veriyorlar. "Bak kullanılıyor, sorun yok" demek olmaz. Bir maddenin zararlı olduğunun anlaşılması için ona maruz kalan her canlının etkilenmesi gerekmez ki. 10 kişiden 2sine bile zarar verebiliyorsa zararlıdır. Çünkü o 10 kişiden biri siz de olabilirsiniz. Ayrıca zarar veren maddelerin hepsi kısa vadede sorun gösterecek diye birşey yok. Orta, uzun vadede, hatta jenerasyonda bozukluk yaratabilir. Belki sende sorun yok, ama uzun vadede çocuğunun kısırlığına neden olacak? Evinizde yemek yapıp, aluminyum folyoya sarıp fırına veriyorsunuz. Aluminyumun yüksek ısıda ortama karıştığı biliniyor mesela. Aluminyumu da onyıllardır kullanıyoruz? birşey olmuyor diyoruz, ama olan şeylerin acaba aluminyum folyo kullanımından olup olmadığını ne kadar biliyoruz? Ne kadar araştırması var? Büyük üreticiler bu araştırma tiplerine ne kadar prim verdirir sizce? Tıptaki bizi iyileştirsin amacıyla kimyasalar ve doğadaki maddeler karıştırılarak yapılan ilaçların tamamının önemsiz, ya da önemli pek çok yan etkileri de var değil mi?

Daha yumurta çözülmemişken, biz bunlara ne kadar muvaffakız, bir oturun düşünün bence. Burada topraksız tarım yapan arkadaşlar alınmasın, üniversitede okumuşu hatta öğretim üyesi de vardır aramızda. Ben karşı çıkmıyorum. Ben sadece aklımdaki soruları yazıyorum. Üretim yapacağımdan falan da değil. Merak. Ha bana ürün alırken seçme şansı sunulsaydı bu normal bahçe ürünü, bu topraksız sulu tarım ürünü diye, o zaman seçer miydim topraksız tarım ürününü?

Asla. Zaten bu yüzden de bize neyin ne olduğu, nereden gelmiş olduğu, nasıl üretildiği bilgisi verilmiyor. Aynı restoranın mutfağının nasıl olduğunu bilememeniz gibi. Önünüze geleni yiyorsunuz.

Ama bakın bu benim kişisel tercihim kimse alınmasın. Belki de gerçekten sorunsuzdu ve tamamen güvenli bir yöntemdir. Ben sadece buna ünanmadığımı ve kendi adıma bilimde daha ne kadar geri olduğumuzu hele kimyasallar konusunda, düşündüğümde bu sistemin güvenine inanamıyorum. Bu konuda kendisinden ağaç teknolojisi dersi almış olduğum sayın Ersin Yücel hocama da danıştım. Bakalım ne diyecek. Kendisinin pek çok konuda araştırmaları, çalışmaları ve yayınları vardır.

Profesr Doktor Ersin YCEL - Akademik Tantm Sayfas

Histroy Channel'ın modern marvels serisinde "farming technology" adlı bir bölüm var. Eskiden günümüze amerikada ziraatçiliğin nasıl bozulup kimyasala ve hormona döndüğünü, herşeyin nasıl kitleler için, bol ürün, bol sürüme dönüştüğünü, bilgisiszliğin, araştırmamanın, cahilliğin getirilerini anlatan çok güzel bir belgesel. Misal yılarca ddt'yi dezenfektan diye çocuklarının yüzlerine sıkmışlar. O zaman acaba ddt zararlı mı diye sorsak, olur mu canım bak herkes kullanıyor, mis gibi dezenfektan, sen de sık çocuğuna okula yollamadan cevabı almaz mıydık?

"Ne hikmetse" pek çok bölümünü youtube'da dahi bulup izleyebilirken, bu herşeyi açıkca gösteren belgesel telif hakkı nedeniyle kaldırılmış tüm ortamlardan. Büyük üreticilerin gücü diyorum ben buna. Ama isteyen ulaşabilir. Beceremeyen bana özelden nasıl izleyebileceği konusunda yardımcı olmaya çalışırım.

sulukök 16-03-2014 11:10

Sayın Capsaicin,

Bircok konuda kesinlik / netlik yoktur, çünkü bilimde kesinlik yoktur. Öyle olması da normaldir. Çünkü bilim kuşkucudur. Eksik ya da yanlış yapma olasılığı her zaman vardır. Bir başka çalışma bir öncekinin sonuçlarının eksik-yanlış olduğunu gösterebilir. Ancak unutmamamız gereken, yanlış olan bilim ya da bilimsel yöntem değil, o tekil çalışmadır.

Yanlış olma olasılığı sadece Topraksız tarıma özgü olmadığı için, arada örnekler vermeye çalıştım zaten, günlük yaşantımızdaki diğer konularda da aynı yanlışlar olabileceğini belirttim, yumurta konusu da buna güzel bir örnek olmuş. Yani mesela plastik ya da alüminyum kaptan cola içmek ne kadar sağlıklı ise, topraksız tarım ürünleri de en az onlar kadar ya da daha sağlıklı diyebilirim.

Topraksız tarım laboratuvarda x, y, z maddelerini karıştırıp domates elde etmek şeklinde bir üretim değil (... henüz. Eminim o günler de gelecektir, o bambaşka bir teknoloji). Burada gerçek üretici hala "doğal", yani domatesin kendisi. Bu teknik ile biz sadece domatesin istediği (ya da bizim öyle zannetiğimiz diyelim) besinleri kontrollu olarak veriyoruz.

Sadece bir örnek olarak, şekildeki azot döngüsüne bakarsak bitkinin azotu nasıl kullandığını görebiliriz:

Azot Dngs

Şimdi bu döngü tam mıdır, doğru mudur, bütün bitkiler için geçerli midir? Buna hayır demek için aksi yönde bilimsel çalışma yapıp sonucu ortaya koymak gerekir. Aksi durumda bilimi inkar etmiş oluruz.

Cevabı evet diye kabul edersek, o zaman topraksız tarımda doğru yoldayız demektir. Cevabı belki diye verirsek, o zaman topraksız tarımdan kaçmak yerine bu yöntemle daha lezzetli domatesi yetiştirmek için daha çok araştırma yapmamız gerekir demektir.

Bu sadece azot değil, diğer maddeler için de benzer şekilde, ve de hepsi farklı döngülerde alınıp veriliyor olabilir. Ama bugünkü bilimsel bulgularla 16 element için nasıl alınıp verildiği konusunda en azından bir konsensüs var. Aksi görüş olamaz mı. Tabii ki. Ama bilimsel olarak kanıtlamak kaydıyla, toptan redderek değil.

Bu nasıl yapılacak? Tek tek kökleri ve değişik ortamlarda/durumlarda inceleyerek. Bilimin yaptığı da bu. Kök ucu konulu aramalardan rasgele seçtiğim biri şu:

Root Development and Abiotic Stress Adaptation | InTechOpen

Tesadüf, işin biraz da tarhsel / evrimsel boyutunu anlatmış. Kök ucu, root tip, meristem gibi sözcüklerle ararsanız binlerce bilimsel makale bulursunuz. Kimi hangi maddenin nasıl alındığını araştırmış, kimi ortamın etkisini, kimi köke yapışan mantarı, vb..

Ancak bu tür çalışmalar bize verdiğimiz kimyasalların zararlı olup olmayacağı konusunda ışık tutabilir. Ve topraksız tarım da bu tür çalışmaların üzerine kurulu. İlk başta "yav şu üç gübre yerine 5-10 farklı madde versek olmaz mı " diye bile başlamış olabilir, ama artık bugün bunun bilimi var.

Yumurta konusu çözülmedi, ne yapacağız. Hiç yemeyelim mi?

Biz yemeye, bilim adamları araştırmaya devam edecekler. Yarın yine farklı bir sonuç çıkacak, ama zamanla daha kapsamlı, farklı durumları daha iyi açıklayan daha kalıcı sonuçlara ulaşılacak.

Topraksız tarım da öyle. Siz yemeyeceksiniz, kabul. Ama araştırmalar devam edecek. Bilerek / isteyerek yiyenler gün geçtikçe artacak.

Unutmamak gerekir ki en ilkel tarım bile doğayı değiştirme yönünde bir çalışmadır. Sonra biraz daha iyisi, biraz daha iyisi derken bu günlere gelinmiş. Hangi noktada durabilirdik ki?


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 00:37.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025