agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Bitki Dünyası > Tıbbi, ıtri, boyar, aromatik bitkiler
(https)




Beğeni Düzeni12Beğeniler
  • 5 Gönderen bitkiavcısı
  • 1 Gönderen bitkiavcısı
  • 2 Gönderen bitkiavcısı
  • 2 Gönderen bitkiavcısı
  • 2 Gönderen dünyam1

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 22-01-2014, 19:01   #1
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-04-2007
Şehir: İstanbul, Balıkesir
Mesajlar: 87
Galeri: 10
Şifa Kaynaklarımız: Sağaltıcı Bitkiler

Bitki, bitip tükenmez bir hazine. Çiçek açar tohum olur, çiçek açar meyve olur, çiçek açar sebze olur. Erip olgunlaşır da doğayı paylaştığı diğer canlı kardeşlerine şifa ve gıda olur. Baktığında güzelliği ile gözü ve gönlü; yiyip içtiğinde canı doyurur. Hep paylaşır. Kurda kuşa, börtü böceğe, insana… Hep verir, almadan vermeyi bilir. Hep o ağırbaşlı hali ile her daim yanı başımızda yer alır.

Yanı başımızdaki bitkiler de genellikle en şifalı olanlarıdır. Çevremizdeki en yaygın ve yaygınlığı nispetince de zıt bir tanımlama ile “yabancı ot” olarak adlandırdığımız bu bitkiler, bizlerin ihtiyacı olan şifayı ve gıdayı bir bütün olarak içlerinde barındırır. Yakınımızdakine ne kadar uzak olduğumuzun göstergesi olan bu “yabancı ot” tanımlamasını sanırım bir kez daha düşünmemiz gerekiyor. Bahçede, tarlada, balkondaki saksıda hep düşmanmışçasına muamele gösteriyoruz. Hatta “arsız, yaramaz ot” diyerek bunu perçinliyoruz. Halbuki bu dost bitkilere ne kadar haksızlık ettiğimizi öğrendikçe anlıyoruz. Bu bitkileri tanımalı ve onları dinlemeliyiz. Bize anlatacaklarını anca o vakit duyabiliriz.

Bu bitkileri önemli kılan bir diğer özellik de yenilebilecek taze gıda bitkilerinin mevsim şartları gereği yetişme imkânı bulamadığı yerlerde, kış aylarında da (kasım-mart arası) bulunabilmeleridir. Gıda olmalarının yanı sıra şifa açısından da önemlidirler.

Bu konuyu birkaç bitki ile açıklayarak bitkiler ve şifa üzerine biraz düşünce yolculuğu yapalım.

Sağlık Dostları

Kuşotu



İlk bitkimiz kuşotu. Latince’de Stellaria media adıyla bilinir. Kışı çok çetin geçen yerlerde de yetişebilir. Bu dönemde birçok bitki yetişme imkânı bulamazken kuşotu bahçede, duvar dibinde, saksıda, kısacası yetişmesi için ihtiyaç duyduğu nemi bulduğu her yerde 4-5 ay boyunca yetişmeye devam eder. Genellikle de toplu yaşam alanlarının yakınlarında bulunur. Karanfilgiller (Caryophyllaceae) ailesindendir; bir yıl yaşar. Ülkemizde 6 türü bulunur.

Toprak üzerinde kalan çiçekli kısmı gıda ve tıbbi amaçlı kullanılır. Avrupa’da yaygın olarak kozmetik amaçlı cilt bakım ürünlerinde ve cilt rahatsızlıkları için ilaç yapımında kullanılır. Tohumları Neolitik dönem mezarlarında görülen bitkilerdendir. Geleneksel olarak kümes ve kuşların beslenmesinde de tohumları kullanılır.

Tedavide deri kaşıntıları, egzama, sedef, hemoroit, yanık, yara ve ülser tedavisinde kullanılır. Kökleri hariç taze toprak üstü kısımlarından yemek yapılır. A, C vitaminleri ile silisyum kaynağıdır. Peynirli yufkalı böreği güzel olur. Tadı acımsı olup yemekleri çeşnilendirir. Yapraklarından güzel böreği, pilavı, çorbası yapılır. Yapraklı kısımlarından hazırlanan çayı da egzama gibi cilt hastalıklarına iyi gelir.



Çobançantası

Bir diğer bitkimizin adı çobançantası. Kaldırım taşlarının araları, duvar dipleri gibi zor yaşam alanlarında yaşamayı başarır. Latincede Capsella bursa-pastoris adıyla bilinir. (Capsa: Çanta, kese/ Pastoris: Çoban.) Brassicaceae (hardalgiller) familyasından 30-70 santimetre boylanabilen tek yıllık otsu bir bitki olarak tanımlanır. Hipokrat kadın hastalıklarına karşı önermiştir. Hienonymus Bock (1498-1554) kanama durdurucu özelliğinden bahsetmiştir. Lewis (1761) Materia Medica adlı eserinde sıkıştırıcı olarak tanımlamıştır.

İngiltere’de buzağıların bağırsaklarını temizleyici olarak, Amerika’da rahim düşmelerine karşı kullanılmıştır. Tedavide kanama durdurucu, tansiyon dengeleyici, bağırsak çalıştırıcı, afrodizyak etkileri için kullanılır.

Kökleri hariç taze toprak üstü kısımlarından yemek yapılır. A, C, K vitaminleri ile potasyum ve kalsiyumca zengindir. En önemli özelliği, kanama durdurucu olması diyebiliriz. Bu özelliğini bildiğimizde bir vakit bir yerde düşüp kanamalı bir durum olduğunda hemen çok yakınımızda çobançantası bize merhaba diyecektir.

Bundan birkaç yıl önce Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi'nde iken Amerikalı medikal herbalist Mathew Wood'u ağırlamıştık. Bahçede bitkilerle ilgili yerel kullanım bilgileri üzerine konuşurken ben Anadoluda kullanımlarını söylüyordum; Mathew ise Amerika'daki kullanımlarını söylüyordu. Çobançantasının rahim düşmelerine karşı halen kullanıldığını söylemişti.



Karahindiba

Yine çoklukla gördüğümüz, hem gıda hem şifalı özelliği ile tanıdığımız karahindibaya da yeri gelmişken değinmekte fayda var. Latincede Taraxacum sp. adıyla bilinir. Yunanca görme bozukluğu taraxis ile iyileşme anlamındaki akos kelimelerinin birleşmesiyle bu adı aldığı belirtilir. Papatyagiller (Asteraceae) ailesindendir; çok yıllıktır. Anayurdu Avrupa ve Asya’dır. Yılın her döneminde görülebilir, her dem taze bir bitkidir. Karahindiba bitkisi sıklıkla toplu yaşam alanlarının yakınında yetişir. Köyden, şehirden biraz uzaklara gittiğimizde daha az görürüz. Altın sarı çiçekleri ve puf puf uçuverecek tohumları ile hiç köy, kır bağlantısı olmayanımızın bile dikkatinden kaçmaz.

Ağır metal kirleticilerin bir indikatörü olarak kullanılır. İnsanda da toksin atıcı olarak tavsiye edilir. Tedavide ödem sökücü, karaciğer korucuyu, kan temizleyici, hazmettirici, iştah açıcı olarak kullanılır. Yaprakları tedavi ve gıda amaçlı olarak kullanılır. A, C vitamini ile kalsiyum, potasyum ve demir açısından oldukça zengindir.

Kökleri kurutulup çekildiğinde karahindiba kahvesi olarak içilir. Yaprakları salata olarak kıymetlidir. Çiçek sapları böcek sokmaları ve yanıkları hafifletir. Yaprakları kahverengi, kökleri de mora çalan bir renk verir. Bu özelliği ile de boya bitkisi olarak değerlidir.

Bitkilerle İlgili Bilgimizin Kaynakları
Bugün şifalı bitkilerle ilgili bilgilerin, geçmişin deneyim imbiğinden damıtılarak süzüldüğünü görüyoruz. Hayvanların davranışları da en çok izlenen deneyim kaynaklarından biri olmuş.

Kadim topluluklar deneyimlemeden önce doğayı çok iyi gözlemlemiş. Boyunları incinen kuğuların söğüt yaprağı yediğini; bitlenen porsukların mürver ağacının kökünü kazıdığını; gözlerinde katarakt oluşan keçilerin gözlerini çalılara sürterek opaklanmış lensleri çıkardığını; zehirli bitkileri ayırt edemeyen papağanların karınları doyunca zehri nötralize etmek için kaolen yediğini; Afrika’daki şempanzelerin aspella ağacının yapraklarını yiyerek bakterilerden korunduğunu; kedi ve köpeklerin karın ağrıları olduğunda ayrıkotu, kabız olduklarında akçöpleme otu yediğini; geyiklerin yaralandıklarında giritotunu çamurla karıştırıp dillerine sürdüğünü gözlemlemeleri, bitkilerin bugün kullanım alanının temelini oluşturmuş.

Aspella ağacının antibakteriyel özelliğinin bulunması, mürver yapraklarından insektisit elde edilmesi gibi gündelik hayatımızı etkileyen sonuçların nüvesini bu kadim bilgiler oluşturur.

Eski Mezopotamya’da İÖ 3000 yıllarında kullanılan bitkisel reçetelerde, eğirkökü (Acarus calamus), öksürükotu (Tussilago farfara) gibi günümüzde de kullanılan bitkiler bulunmuştur. Mısır Uzmanı George Ebers tarafından 1876 yılında Mısır’da bulunan, İÖ 1550 yılına ait 20 metre uzunluğundaki papirüs, 877 bitki reçetesi içerir. Hayıt, keten tohumu, safran, kimyon, soğan, sarmısak, hintyağı, haşhaş, kekik, adasoğanı gibi halen kullandığımız pek çok tanıdık bitkiye bu papirüste rastlamak mümkün.

Eski medeniyetler de pekâlâ bitkileri işleme, değerlendirme konusunda bilgiliydi. Mısırlılar mumyalamada bitki yağları ve reçineleri sıklıkla kullanmıştı. Piramitlerin yapımı sırasında işçileri güçlendirmek için bitkilerden yararlanmışlardı.
Dioscorides, Hippokrates, Galenos, Theophrastus, İbni Sina, İbni Baytar, Ebu Reyhan Biruni, Davud el Antaki gibi isimler bu yöntemin geliştirilmesinde önemli mihenk taşları olmuştur. Günümüzde de pek çok bilim insanı, deneyimlenen bilgileri bilimsel anlamda deneyerek, klinik çalışmalarını yaparak bilgileri güncellemektedir.


Veratrum album - Akçöpleme

Tıbbi bitkilerin modern anlamda araştırmalara konu olması 19. yüzyılda başlamıştır. Eczacı Friedrich Wilhelm Adam Sertürner, 1817 yılında haşhaştan morfin elde etmiştir. İlk defa bitkilerdeki bir madde izole edilerek kullanıma sunulmuştur. Bunu akçöpleme otundan (Veratrum album) veratrin, kahve çekirdeklerinden kafein, kınakına ağacı kabuklarından kinin, acıçiğdemden kolşisin, güzelavratotundan atropin, yüksükotundan dijitalin, söğüt kabuğundan salisilik asit maddesinin izole edilmesi takip etmiştir. Maddeye dayalı tıbbın etkisi ile 20. yüzyıl ortalarına kadar birçok sentetik ilaç maddesi geliştirilerek kullanıma sunulmuş, bitkiler ikinci plana itilmiştir. Ancak Leclerc gibi hekimler bitkilerle tedaviyi sürdürmüştür. Günümüzde Avrupa çapında ESCOP, Almanya’da E Komisyonu, İngiltere’de BHMA, WHO gibi otoriteler bu konuya çekidüzen vermektedir. Bugün kemoterapi başta olmak üzere çeşitli tıp kollarında bitkilerden elde edilen ilaçların kullanıldığını görüyoruz.

Türkiye’de bilgi birikimine katkısını hatırlamamız gereken merhum Prof. Dr. Turhan Baytop’u da burada anmakta fayda var.

Bitkiler Nasıl Şifa Veriyor?
Bazılarımızca “Ot, nasıl etki ediyor? Kocakarı ilaçları bunlar” gibi yaftalamalarla aşağılanan bitkiler, bünyelerinde bulunan bazı maddeler yardımıyla bizleri hastalıklardan korur veya hastalıklarımızı iyileştirir. Bu maddelere “etken madde” veya “etkili madde” diyoruz. Etken maddeler bitkilerde ilk etapta bulunmayan ikincil maddeler. Bitkiler aşırı soğuktan, sıcaktan, rüzgârdan, zararlılardan korunmak, nesillerinin devamlılığını sağlamak ve böcekleri çekmek için etken maddeleri üretir. O halde kendi sağlıkları için ürettikleri bu maddelerin, doğayı paylaştıkları insanların sağlığına da yararı olmasını düşünebiliriz. “Homeopati”, “Bach Çiçekleri Terapisi” gibi bütüncül tıp sistemleri de doğanın bu dili ile sağaltım yapar.

İnsan doğanın bir parçası ise doğadaki her şeyle etkileşim halindedir. Bu etkileşim benzerlik/sinyatür teorisini de içinde barındırıyor. Paracelcus bu durumu şu sözleri ile açıklamış: “Tabiat yarattığı her şeyi, onda gizlemek istediği niteliklerin görüntüsü ile biçimlendirir.” Herhangi bilimsel bir dayanağı olmasa da birçok bitkinin ilk kullanım alanının belirlenmesinde etkili olmuştur. Örneğin gut hastalarının ayak başparmaklarının şiş ve kızarık halini andıran Colchicum autumnale (acı çiğdem) soğanından elde edilen colchicine maddesi, gutun etkili ilaçlarındandır. Ceviz beyne; alıç kalbe; Cocculus orta kulağa; zencefil mideye; avakado rahme benzer ve bu benzerlikleri ile alakalı kısımlarda da faydaları görülür.

Dışarıdan baktığımızda kurumuş bitkilerin girift proseslerin olduğu kimya fabrikası gibi çalıştığını düşünemeyiz. “Kuru ottan nasıl şifa buluruz” diyebiliriz. Ancak şunu düşünmeyiz: Beslenmemiz için gereken her tür gıdayı topraktan meyve ve sebze olarak alırız. Yediklerimiz hayatımızı sürdürebilmemiz için çok büyük öneme sahiptir. Ve gıda bitkilerinin besleyici değerlerini hiç sorgulamayız. “Nasıl olur da bizi besliyor” diye soranımız oluyor mu hiç? O halde “şifanın da gıdanın da kaynağı doğa” diyerek konuyu özetleyebiliriz.

Etkili maddeler karmaşık bir kimyasal yapıya sahip olduğundan nasıl etki yaptıklarını açıklamak çoğu zaman güçleşir. Bu etkileri açıklamak için sinerjik, yani ortak etkiden yola çıkılır veya bitkinin içindeki bir madde temel alınarak etki şekli açıklanmaya çalışılır. Ancak tek bir madde ile bu etkilerin ortaya konulmaya çalışılması durumunda istenmeyen sonuçlar da ortaya çıkabiliyor. Şifayı tek bir madde sağlasa da, bitkide bulunan diğer maddeler iyileşmeye katkıda bulunabiliyor. Bazen tek bir madde etkili olabiliyor, bazen de bitki bileşiminde bulunan diğer maddeler etkiyi güçlendiriyor, dengeliyor, zararlı maddelerin gücünü baskılıyor, diğer sistemlere zarar vermeden tam bir iyileşme sağlayabiliyor. Bundan dolayı bitkilerin etki mekanizmasını açıklamak epey güç. Bir bitkideki onlarca maddeyi açıklarken “Hangi madde, diğer hangi madde/maddelerle, nasıl etki ediyor” sorusuna cevap bulmak için belki de bir ömür deneyler yapmak gerek.

Türkiye, bitki türleri bakımından dünyanın en zengin ülkeleri arasında ve pek çok bitkinin de gen merkezi. Tek başına Türkiye florası, on binin üzerinde bitki çeşidi ile Avrupa kıtasının toplamında yetişen bitki sayısına yakın. Üç bin kadar bitki ülkemize endemik. Pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da sadece tür zenginliğimiz ile övünüyoruz. Elimizdeki birçok değerin kıymetini bilemediğimiz gibi bitkilerimizin de kıymetini bilemiyoruz. Kıymet bilemediğimiz bitkilerimizin kıymetini ne yazık ki “el” biliyor. Bu sebeple Anadolu’muzdan her yıl onlarca bitkimiz ham halde dışarıya gönderiliyor. “Biyokorsanlık” yöntemiyle de birçok endemik bitkimiz kaçırılıyor. Bitkilerimize sahip çıkalım, koruyalım ve yerinde çoğaltma için projeler üretelim..

Bu makalemiz Atlas Dergisi Yeşil Atlas ekinde yayımlanmıştır.
Bkz: Atlas Dergisi Aralık 2013

Nazım Tanrıkulu
Hekim Sinan Tıbbi Bitkiler Araştırma Merkezi

Eklenen Resimler
  

Düzenleyen bitkiavcısı : 24-01-2014 saat 10:43 Neden: fotoğraf ekleme, Latince isimlerin italik yapılması
bitkiavcısı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2014, 16:14   #2
Ağaç Dostu
 
tabus's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-07-2006
Şehir: Antalya
Mesajlar: 392
Keşke..

Sağ olun, var olun..Yazan eller dert görmesin..Keşke bir kaç resimle söz konusu bitkiler tanıtılmış olsaydı..

tabus Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-01-2014, 10:44   #3
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-04-2007
Şehir: İstanbul, Balıkesir
Mesajlar: 87
Galeri: 10
Teşekkür

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi tabus Mesajı Göster
Sağ olun, var olun..Yazan eller dert görmesin..Keşke bir kaç resimle söz konusu bitkiler tanıtılmış olsaydı..
Sn. Tabus,

Beğeniniz için teşekkür ederim.

Birkaç fotoğraf eklenmiştir.

Teşekkürler,

tabus beğendi.
bitkiavcısı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-01-2014, 11:54   #4
Yeni Üye
 
nazbahçe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-05-2011
Şehir: istanbul
Mesajlar: 13
Bu bitkileri tanıyorum. Ne yazik bulamıyorum bilgileriniz için teşekkürler

nazbahçe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-01-2014, 13:34   #5
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-10-2013
Şehir: VAN
Mesajlar: 128
teşekkürler bilgilerinizi bizimle paylaşmaya devam edin

ocak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-01-2014, 15:43   #6
Ağaç Dostu
 
tabus's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-07-2006
Şehir: Antalya
Mesajlar: 392
Tekrar teşekkürler..Sırası değil, demez iseniz, halk arasında 'çay' olarak içilen bitkiler (dağ çayı, yayla çayı, ada çayı vs) hakkında da bilgiler verseniz çok makbule geçer.

tabus Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-01-2014, 15:46   #7
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 06-07-2010
Şehir: Adana
Mesajlar: 568
ilk resimdeki kuş otu bende saksıda var nerden geldiyse minik yapraklı yemyeşil duruyor hoşuma gittiginden söküp atmadım burayı okuyunca iyiki atmadım,ortasından biçsem börek yapıp yesek ne olur?

dünyam1 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-01-2014, 19:53   #8
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-04-2007
Şehir: İstanbul, Balıkesir
Mesajlar: 87
Galeri: 10
Kuşotu Böreği

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi dünyam1 Mesajı Göster
ilk resimdeki kuş otu bende saksıda var nerden geldiyse minik yapraklı yemyeşil duruyor hoşuma gittiginden söküp atmadım burayı okuyunca iyiki atmadım,ortasından biçsem börek yapıp yesek ne olur?
Taze kısımlarından (tohum oluşturmadan toplanmalı) böreği çok güzel oluyor.

Kuşotlu Börek Tarifi:
Gerekli malzemeler:
- 500 gr kuşotu
- Yeteri Kadar Sıvı yağ
- 1 su bardağı pirinç
- 1 su bardağı süt
- 3 adet yufka
- Yarım çay kaşığı karabiber
- Pul biber
- 250 gr peynir
- Yoğurt
Tarif:
Kuşotu yıkanıp kıyılır..
Islatılıp şişirilen pirinç ilave edilir. Peynirler ufalanıp eklenir.
Tepsi hafif yağlanıp yufkalar dizilmeye başlar. Arasına hazırladığımız iç konulur. Üzerine çırpılmış yumurta ve yoğurt sürülüp 45 dakika 200 derecelik fırına bırakılır.

Sn. Dünyam,

Yabani otları tanıttığım bir atölye çalışması kapsamında böreğini yapmıştık. Bu çalışmadan görseli buraya ekledim. Börek nefis olmuştu.

Eklenen Resimler
 
dünyam1 ve çiğdem42 beğendi.
bitkiavcısı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-01-2014, 20:00   #9
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-04-2007
Şehir: İstanbul, Balıkesir
Mesajlar: 87
Galeri: 10
Dağ çayı, adaçayı arasındaki fark

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi tabus Mesajı Göster
Tekrar teşekkürler..Sırası değil, demez iseniz, halk arasında 'çay' olarak içilen bitkiler (dağ çayı, yayla çayı, ada çayı vs) hakkında da bilgiler verseniz çok makbule geçer.
Sn. Tabus,

Dağçayı veya yayla çayı bitkisi Sideritis türlerinin Türkçe karşılığı olarak kullanılıyor.

İç Anadolu, Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerimizde yayılışı olan dağçayları (Sideritis sp.) bu yörelerde "adaçayı" olarak biliniyor. Sideritis türlerinin bazıları endemik olup yetiştirme çalışmaları da yapılıyor.

Ancak adaçayı dediğimizde Latince karşılığı olan Salvia türleri aklımıza gelmeli.

İki tür de uçucu yağ içeriyor.

tabus ve çiğdem42 beğendi.
bitkiavcısı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-01-2014, 20:31   #10
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 06-07-2010
Şehir: Adana
Mesajlar: 568
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi bitkiavcısı Mesajı Göster
Taze kısımlarından (tohum oluşturmadan toplanmalı) böreği çok güzel oluyor.

Kuşotlu Börek Tarifi:
Gerekli malzemeler:
- 500 gr kuşotu
- Yeteri Kadar Sıvı yağ
- 1 su bardağı pirinç
- 1 su bardağı süt
- 3 adet yufka
- Yarım çay kaşığı karabiber
- Pul biber
- 250 gr peynir
- Yoğurt
Tarif:
Kuşotu yıkanıp kıyılır..
Islatılıp şişirilen pirinç ilave edilir. Peynirler ufalanıp eklenir.
Tepsi hafif yağlanıp yufkalar dizilmeye başlar. Arasına hazırladığımız iç konulur. Üzerine çırpılmış yumurta ve yoğurt sürülüp 45 dakika 200 derecelik fırına bırakılır.

Sn. Dünyam,

Yabani otları tanıttığım bir atölye çalışması kapsamında böreğini yapmıştık. Bu çalışmadan görseli buraya ekledim. Börek nefis olmuştu.
teşekkur ederim size tarifi okuyunca bunu yapmalıyım dedim öncelikle saksı ve otu çogaltmayı düşünüyorum artık

dünyam1 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Etiketler
şifa kaynakları


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 11:41.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024