![]() |
bahçıvan: Farsça bağceban, bahçe bakan anlamında
|
Marangoz: Yunanca marangos, İtalyanca marangón. Latince mare kökünden gelir. Mare deniz demektir. Herhalde ilk marangozlar gemi yapım ustaları idi.
Dülger: Farsça dürōger kelimesinden dilimize geçmiştir. Dürü (biçmek, yontmak) ve kar (iş, eylem) kelimelerinden oluşur. |
Alıntı:
Teşekkürler, Halit Bey. Merakımdan soruyorum bu kadar kelimenin etimolojisini nereden araştırıyorsunuz? |
ne kötü
Alıntı:
Biz bayanların bazen en olmayacak şeyleri isteme huyumuza bir örnek.. olan fedakar gence olmuş.. |
Alıntı:
Mavi: Mai, Farsçası abi. Ma ve ab ikisi de su manasına geliyor. Beyzi: oval, yumurtamsı. |
Alıntı:
|
Arpa:İşte gerçek bir Türkçe bitki ismi daha.
|
Buğday:Bu da Türkçe ve etimolojisi seçilemeyecek denli eski.
|
Yulaf: Arapça alef : hayvan yemi. Alf yem verme.
|
Mercimek:Farsça mürd:mersin mürdümek. Mercek lafı da mercimekten geliyor mercekler en azından bikonveks olanlar mercimek şeklindeler ya.
|
Kuzey=Kara
Alıntı:
Besbelli, Türkler yönleri renklerle ifade ediyorlarmış. En azından askeri lisanda. Sonra düşündüm... Latinler veya eski Akdeniz halkları Akdeniz'e 'iç deniz' anlamında 'karaların ortasındaki' adını vermişler. Peki biz niye Akdeniz demişiz? Tabii bize göre güneyde olduğu için... Karadeniz de kara bir deniz olduğu için değil, bize göre kuzeyde olduğu için Karadeniz adını almış. Yeşilırmak yeşil, Kızılırmak da kırmızı ırmaklar oldukları için değil, her ikisi de Karadeniz'de birbirine yakın yerlerden denize dökülen bu iki ırmak birbirlerine göre doğuda ve batıda yer aldıkları için böyle adlandırılmışlar. ...bence. Sonra düşündüm... Ne çok Akdağ'ımız var... Ne çok Karatepe'miz, Karasu'muz, Aktepe'miz, Aksu'muz... Kızıltepe'miz, Yeşiltepe'miz, Kızıldere'miz... Demek bu renk isimlerinin bunca sık görülmesinin nedeni bu imiş diyorum. Gelip Anadolu'ya yerleşen Türkler kendi yerleşim yerlerine göre yanlarındaki yörelerindeki coğrafi oluşumları ve yerleri renklerle özdeşleştirmekten ziyade yönlerine göre isimlendiriyorlarmış meğer. Yoksa hiç kara bayır olur mu, kara dere olur mu? Kuzeye kuzey demişler elbet ama köylerinin kuzeyindeki dereye Karadere demişler onlar. Böyle böyle ad vermişler yeni coğrafyalarına. Doğu'yu Batı'yı yön ismi olarak her yerde görüyoruz ama bu isimleri sıfat olarak hiç görmüyoruz. İş sıfat tamlamasına gelince hep renk isimleri kullanılagelmiş. Rüzgar isimlerinde de böyle olduğunu öğrendim sonradan. Mesela, halk arasında anlatıldığına göre baharda sert rüzgarlar uğuldayarak eserken aslında "kış ile yaz gidecektin-gelecektim diye kavga eder, bu arada ağyel (akyel) ile karayel birbirine karışır"mış. İşte böyle... |
Teşekkürler Nil.
Yeni bir açılım oldu benim için. |
Teşekkürler Nil.Gerçekten çok ilginç ve güzel bir bilgi ...
Ama benim aklıma kuz-ey için neden siyah,gün-ey için beyaz sıfatı kullanıldığı takıldı.....Sonuçta herşeyin bir nedeni vardır , umarım bunu da öğrenebiliriz. |
Bizim köyün adı Karadere, ama kuzeyde olduğu için değil, karanlık dereden geliyor. Eskiden orman çok sık olduğu için, dereye hiç güneş vurmazmış.
|
Sevgili Halit Togay, Tourkana, Todor
Aktardığım bilgilerin ilginizi çekmesine sevindim. Böylece bir derginin eski sayılarından birinde unutulmaktan kurtulmuş oldular. Umarım birisi asıl kaynağa ya da yazılı-basılı bir referansa ulaşır bir gün. Sevgili Tourkana, kuzey ile siyah, güney ile beyaz ilişkisine gelince... Güney'e neden Güney dendiği bence açık. 'Gün' güneşi, günışığını tanımlıyor da ondan. Sonuçta 'güney' Güneş tarafı, yani Güneş'in gökyüzünde "gezdiği" yer değil mi? Aydınlığı beyazla ilişkilendirmekten daha doğal ne olabilir? Işığın renginin de beyaz olduğunu düşünürsek... Eh, Kuzey de Güney'in tersi olarak ışık gelmeyen, ışığın olmadığı yer anlamında kullanılmış olsa gerek. Sonra karanlık. Derken kara... ('Kuz' belki soğuğu çağrıştıran bir sözcükten türedi kimbilir? Buzla benzerliğini düşünsenize? Ya da belki buz kuz'dan geldi... Arada bir ilişki olması ihtimali var bence) Sevgiler, Nil |
sayın Nil,
Gün-ey tamam kelime olarak gün tarafı olabilir de benim anlamak istediğim Güney neden Gün tarafı...kuzey neden karanlık taraf....bunu kelimeler böyle diyordan daha öteye mantık yürütmeye çalışmıştım geçen hafta ,şöyle bir mantığı olabilir diye düşündüm : "Kuzey bakılar daha az ışık alıyor,mesela gölge seven yosunlar ağaçların kuzey (karanlık) bölümlerinde oluşuyor ,güneyde yani daha fazla ışık alan yönde ise ağaçlar,bitkiler kuzeye göre daha canlı ve kuvvetli gelişip yaşıyor"..ya da "Güneş ışığının daha fazla göründüğü yön güney yönü olarak zamanında izlenmiş,buna istinaden bu isim takılmış olabilir.. " |
Güneş görmeyen yere ayni zamanda "Güzey" de denir.
|
Herkese Merhaba
Dün bir kitap aldım: Türklerin Tarihi (Kabalcı Yayınları). Yazarı Fransız Türkolog Jean-Paul Roux. Esaslı bir kitap, konunun meraklılarına tavsiye ederim. İşte bu kitapta, 120. sayfaya geldiğimde baktım Raux da yukarıda bahsettiğim Ak-kara konusundan bahsediyor bir paragrafta: "Ana yönler, Çin tarzında bir renk adıyla ya da evrenin dört ana öğesinin adıyla anılırdı. Örneğin, Osmanlılarda Karadeniz adı, sözkonusu denizin kuzeyde olması nedeniyle verilmiştir. Güneyde olan Akdeniz'in adı ise yine bu nedenle "ak" olan denizdir." Çinliler de mi yönleri renklerle gösteriyorlarmış ne?? Selamlar, Nilgün |
Ben bu konuyu çok sevdim ve google da "yön renkleri" diye aratma yaptım, Ahmet Vural adlı yazarın "Kültürümüzde Renkler" adlı yazısını okuduktan sonra kafam karıştı yine,
Şöyle ki, biz güney yönü Ak-beyaz ile simgelenmektedir demiştik hatta Akdeniz örneğini vermiştik,ama Akdeniz o bahsi geçen dönemde Türklerin güneyinde değil batısındaydı,Ak rengin Batı'yı belirttiğini destekleyecek bir nokta da Atatürk"ün meşhur "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ,ileri" sözünde kastedilen yerin İzmir olduğu ve Akdeniz in batıda olduğu,sonra bunun yunanca'dan dilimize yerleşen EGe denizi olduğudur. Peki Güney'i hangi renk temsil ediyor sorusuna ise Kızıl ile cevap veriyor,buna göre Selçuklu döneminde güneydeki Kızıldeniz in bu adı alma nedeni budur. Doğu yönü ise Gök rengi ile belirtilmiştir demiştir. Yeşil:Hayatiyet Sarı:Hakimiyet Kırmızı: Güçlülük diye ifade etmiş, bu renklerin gerek göktürklerde kullanıldığı,gerek Selçuklu imparatorluğunun bayrak renkleri olduğunu gerekse Osmanlı imparatorluğunda sancak renkleri olduğunu açıklamıştır..ve bu renklerin sadece bölücü örgüt tarafından kullanıldığının sanılmasından da oldukça rahatsız olduğunu dile getirmiştir. |
sakız:
|
grimurya:
|
keleme:?
|
Bunların etimolojisini bilen var mı?
|
Sakız: Eski Türkçe kabarmak, filiz çıkarmak, tomurcuklanmak anlamında sak kökünden gelir. Sakal ve saksı gibi.
|
Önemli bir konuyu atlamışız. Ay adları. Kasımda budayacağız, ağustosta çiçeklenir diye konuşuyoruz ama ay adları dilimize nerden gelmiş?
Ocak: Sözcüğün, odcak >>> ocak olduğu savlanırken, öte yandan Eski Türkçedeki "oc-mak, uc-mak" "ateş tutuşturmak" kökünden de olabilir. Ocak, ateş yakılan yer, ev, yuva sözcükleriyle bağlantılı olup ocakların yakıldığı, günlerin dışarıda çalışarak, avlanarak değil de, ocaklarda (evlerde) geçirildiği soğuk ay, anlamını taşımaktadır. Ocak adı ayrıca üç uzun çubukla ateş üstünde pişirme kabının tutulmasına yarayan düzeneğin, üçok'un adının evrilmesi sonucunda da bugünkü formuna kavuşmuş olabilir. Şubat: Süryanice şabat sözcüğünden Türkçeye geçmiştir. Esasen Babil takviminde 11inci aydır, Babil sürgünü sırasında Yahudi takvimine geçmiş. Mart: Eski Roma’da Mart ayının adı, Roma Savaş Tanrısı "Martius" idi ve bu ayın savaşa başlamak için şanslı bir zaman olduğu kabul edilirdi. Ocak ve Şubat ayları, savaşmak için uygun olmadıklarından Roma takviminin ilk ayı Mart idi. Nisan: Nisan sözcüğünün, Arapça (nisan), Süryanice (nisanna), Sümerce (nisag = ilk meyveler), Akadca (nisānu) ve İbranice (nîsān) sözcüklerinden alındığı söylenebilir. Mayıs: Yunan Tanrıçası "Maia'nın ayı" (maia's) anlamında Latince maius mensis'ten gelmektedir. Haziran: Süryanice sıcak anlamına gelen "hazıran" sözcüğünden alınmıştır. Temmuz: Eski Türkçe'de "tamu-z" "çok sıcak, cehennem" sözcüğünden, Sümerce/Sumarca/Sümmerce/Suomerce bereket tanrısının bir adı olan "dummuzzi" sözcüğünden gelme Süryanca/Süryanice "temmuz" sözcüğü aynen Türkçeye geçmiştir. Türkçe'de bu aya "Orak ayı" ya da "Ot ayı" denir Ağustos: Ağustos adının İngilizce karşılığı olan "August", bir rivayete göre, Roma İmparatoru Caesar Augustus’a ithafendir. Bir rivayete göre, Augustus da, tıpkı Julius Caesar’ın ayı Temmuz gibi (Julius’dan kaynaklanan July: Temmuz)) kendi ayının da 31 gün çekmesini istediği için Ağustos ayında 31 gün vardır. Augustus, Cleopatra’nın öldüğü zamana denk geldiği için, bu ayın, takvimde bulunduğu yere yerleştirilmesini istemiştir. Augustus bu aya adını vermeden önce Ağustos ayı, Mart ayı ile başlayan Roma takviminde altıncı ay olduğu için, Latince "Sextilis" olarak adlandırılmaktaydı. Oysa ayın adı; Sanskritçe "agastamaasa" dır. Kökeni de budur. (Agastamasa, Sanskrtiçe ağustos ayının karşılığı fakat anlamını bulamadım. Todor) Eylül: Süryanice "üzüm" anlamındaki aylûl'den (üzüm ayı) gelmektedir Ekim: Türkçe "ekme" eyleminden türemiş olup tarlaların sürülüp ekildiği ay anlamındadır. Anadolu'da bu ay için "Gazel ayı" dendiği de olur, "gazel" "kuru yaprak" anlamına gelir Kasım: Ayın adı bir iddiaya göre Arapça kâsim قاسم, (bölen)'den gelmektedir, ama neyi bölmektedir? Oysa Anadolu'da, bu yasa çıkmadan yüzyıllar öncesinden beri halk yılı, Kasım, Kasım Günleri ve Hızır, Hızır Günleri diye ikiye ayırır, Hızır Günleri 6 Mayıs günü ile başlar ve Kasım'a dek sürer. Bir başka iddiaya göre ise, adın "koç katımı" ya da "katım ayı" olarak bilinen dönemin bu aya denk gelmesidir. T - S ses değişimi Türkçede başka kelimelerde de gözlenir. Bu ay için Kasım adının sebebi budur. Hızır, Hıdır, Haydar حيدر ,خضر, tarihte türlü adlarla (Saint Valentine /Ermiş-Aziz Valentine, Aya Nikola/ Santa Klaus/Noel Baba, Dede Korkut ...) anılan bir biçimde Bilinen vaktin günü ne dek yaşayacak olan bir insandır, kimi inanışlar onu bir nebi/peygamber olarak sayarlar. Arapça söyleyişle Kasım قاسم, Kazım كاظم, İlyas الياس ya da İbranice Kazaam כזאם ile Ellas אללס, Alias אליאס ise Yahya يحيي (Yuhanna, Yohanna, Yohann, John, Ioannes, Ivan, Yohannes, Johannes, Hans, Johann, Jean, Giovanni ...) Peygamber'in takma adı olarak bilinir. 6 Mayıs günü Hızır ile İlyas (Ellez)ın buluştuğuna inanılır. (Kasım ayında sürüye koç katarsanız, 150 gün sonra nisanda kuzularınız çıkar. Otun en bol olduğu, çayırların en yeşil olduğu zamandır. Günümüzde koç katımı hala kasım ayında yapılır. Hızır ile İlyas arasındaki bağlantıyı hıdırellez başlığında yazmıştım.Todor) Aralık: İki bayram arasına denk geldiği için aralık olduğu rivayet edilir. Kaynaklar: http://tr.wikipedia.org http://www.nisanyansozluk.com |
Turkana Tourkana'nın okunuşu: Doğu Afrika'da göl yakınlarındaki Koobi Fora bölgesinde bilinen en yaşlı iki ayak üzerinde yürüyen hominid fosili olan Lucy'nin bulunduğu göl. Rudolf gölü olarak da bilinir. Bu fosilin leğen kemiği ve kalça eklem ve kemiklerinin yapısından iki ayak üzerinde yürüdüğü ve dişi olduğu anlaşılmış. Australopithecus Aferensis ti sanırım. O yıllar Beatles çok meşhur. Ekip de o sırada radyoda "Lucy in the Sky with Diamonds" adlı parçalarını dinledikleri için bu fosile Lucy adı verilmiş diye rivayet edilir.
Gerçi dostumuz Tourkana kendi nam-ı müstearının etimolojisi ile ilgili çok farklı bir izahatta bulunsa da ben bu fikir mecrasını takip ederek bu Tourkana'yı tercih ettiğine inanmak istiyorum. |
Mantar: Rumca manitari den Türkçeye geçmiş.
|
Marul: Rumca maroulion dan maruli ve Türkçe marul.
|
Kır: Eski Türkçe'de geniş otlu arazi, ova, çayır. Türki lisanlarda da benzer.
İlginç olan Sümerce'de de kur kır demek. Rumca'sı da khora (kura-kora) Ayrıca atın gri rengine de kır deniyor. |
Ökse Otu: Nişanyan Yunanca iksia-iksos kökünü vermiş. Eyüboğlu Yunanca oksos (Macar Üzümü) kökenine işaret ediyor. Eyüboğlu'nun yorumu daha derin sanırım. Ökse otunun ağaçtaki biçimi de bildiğiniz gibi üzüme benzer.
|
Göynümek : (meyvelerde) yumuşamak, olgunlaşmak.
|
Muşmula ile ilgili arama yaparken çıkan sonuçlarda yolum buraya düştü;) ancak ne yazık ki buraya yıllardır birşey eklenmemiş. İnşallah hem buraya hem de ağaçlarla ilgili etimoloji başlığına ilgi devam eder. Konuya ilgi duyanlar bu kadar az mı?
|
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 23:26. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025