agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Teorik bilgiler (https://www.agaclar.net/forum/teorik-bilgiler/)
-   -   Bitkilerde Etimoloji (https://www.agaclar.net/forum/teorik-bilgiler/2613.htm)

Todor 19-02-2007 06:50

bahçıvan: Farsça bağceban, bahçe bakan anlamında

Todor 19-02-2007 07:00

Marangoz: Yunanca marangos, İtalyanca marangón. Latince mare kökünden gelir. Mare deniz demektir. Herhalde ilk marangozlar gemi yapım ustaları idi.
Dülger: Farsça dürōger kelimesinden dilimize geçmiştir. Dürü (biçmek, yontmak) ve kar (iş, eylem) kelimelerinden oluşur.

Sebahattin 20-02-2007 17:21

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Halit Togay (Mesaj 62098)
Turfanda: Doğu Türkistan'da bulunan Turfan denen (şimdi Çin Halk Cumhuriyeti'nin Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde bulunuyor) denizden 150 metre kadar aşağıda bulunan bir ova-çöl . Yazları son derece sıcak olan bu havzada çevredeki yüksek arazilere göre yaz erken geliyor ve pamuk dahil bir tarım cenneti. su cevredeki dağlardan karız-keriz denen yeraltı sulama kanalları vasıtası ile getiriliyor. Aynılarından İran'da da var.
Su olunca , sıcak ve güneşli bir hava olunca sebzeler de Turfan -da yetişiyor.
Bir kelime Türkçe dil ailesinin en doğusundan çıkıyor ve en batısına nasıl böyle geliyor değil mi? Hem de çoktan unutulmuş bir coğrafi yer adı.

Harika bir bilgi.

Teşekkürler, Halit Bey.
Merakımdan soruyorum bu kadar kelimenin etimolojisini nereden araştırıyorsunuz?

ortanca 21-02-2007 22:00

ne kötü
 
Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Todor (Mesaj 61763)
Unutma beni çiçeği: Latincesini bulamadım
Bir delikanlı sevgilisi ile dağlarda dolaşıyormuş. Derken kız, yamaçta masmavi bir çiçek görmüş. "Sevgilim bana o çiçeği getirir misin?" demiş. Delikanlı bakmış yamaç çok dik, aşağısı uçurum. Ama sevgiliside çok istiyor. Gitmiş çiçeği koparmış. Koparmış ama tam kopardığı anda da ayağı kaymış. Son bir gayretle çiçeği kıza fırlatmış. Fırlatırkende bağırmış. "DARLING, FORGET ME NOT!". Ve delikanlı uçurumun dibine cansız yayılmış.
Delikanlının anısına o çiçeğe ingilizcede forget me not derler. Dilimize de aynı şekilde çevrilmiştir. Üzücü bir hikaye.

Bitkinin adı Senin yüzünden öldüm de olabilirdi...
Biz bayanların bazen en olmayacak şeyleri isteme huyumuza bir örnek..
olan fedakar gence olmuş..

Halit Togay 25-03-2007 21:43

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Todor (Mesaj 61608)
Yeşil: Yaş-ıl, taze bitki, yaş bitki rengi
Mavi: mayi den gelir. Mayi arapça Ma kökünden helir. Sıvı, su demektir.
Sarı : Zar dan gelir. Zar arapça altın demektir
Turuncu: Turunç dan gelir. Portakal rengi. İngilizcesi Orange, fransızcasıda oranj herhalde
Beyaz: Beyzadan gelir, arapça yumurta demektir. (Demek ki orda tavuklar beyaz yumurtluyor:))
Lacivert: Farsçca Lajvertden gelir. Gök rengi bir taşın adıdır.
Siyah: Farsça siyav kelimesinden gelir.

Renk: Farsça renk, boya.
Mavi: Mai, Farsçası abi. Ma ve ab ikisi de su manasına geliyor.
Beyzi: oval, yumurtamsı.

Halit Togay 25-03-2007 21:55

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Sebahattin (Mesaj 77147)
Turfanda: Doğu Türkistan'da bulunan Turfan denen (şimdi Çin Halk Cumhuriyeti'nin Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde bulunuyor) denizden 150 metre kadar aşağıda bulunan bir ova-çöl . Yazları son derece sıcak olan bu havzada çevredeki yüksek arazilere göre yaz erken geliyor ve pamuk dahil bir tarım cenneti. su cevredeki dağlardan karız-keriz denen yeraltı sulama kanalları vasıtası ile getiriliyor. Aynılarından İran'da da var.
Su olunca , sıcak ve güneşli bir hava olunca sebzeler de Turfan -da yetişiyor.
Bir kelime Türkçe dil ailesinin en doğusundan çıkıyor ve en batısına nasıl böyle geliyor değil mi? Hem de çoktan unutulmuş bir coğrafi yer adı

Harika bir bilgi. Teşekkürler, Halit Bey.
Merakımdan soruyorum bu kadar kelimenin etimolojisini nereden araştırıyorsunuz?

Turfandayı çok eskilerden okumuştum. Karızlarla ilgili yazıyı da yakınlarda Bilim ve Ütopya dergisinde okudum. Turfan'a Doğu Perinçek kendisi gitmiş sanırım.

Halit Togay 25-03-2007 22:23

Arpa:İşte gerçek bir Türkçe bitki ismi daha.

Halit Togay 25-03-2007 22:24

Buğday:Bu da Türkçe ve etimolojisi seçilemeyecek denli eski.

Halit Togay 25-03-2007 22:26

Yulaf: Arapça alef : hayvan yemi. Alf yem verme.

Halit Togay 25-03-2007 23:07

Mercimek:Farsça mürd:mersin mürdümek. Mercek lafı da mercimekten geliyor mercekler en azından bikonveks olanlar mercimek şeklindeler ya.

nil 17-04-2007 21:25

Kuzey=Kara
 
Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Todor (Mesaj 61610)
Güney: Gün-ey (gün yönü)
Kuzey: Kuz-ey (karanlık yönü) (kuzgun da aynı kökten gelir, kara kuş, karanlık kuş demektir)

Bilim ve Ütopya dergisinin ilk sayılarından birine yapılmış bir okuyucu katkısında okumuştum (ne kadar aradıysam da, sonradan o sayıyı bulamadım ne yazık ki): Eski bir Çin gravüründe bir Çin şehrini kuşatmış büyük bir Türk ordusu betimlemesi yer alıyormuş. Renkli olan bu gravürde ordunun kuzey kanadı kara bayrak taşıyormuş. Güney kanadı ak bayrak, doğu kanadı yeşil ve batı kanadı da kızıl bayrak taşıyormuş.

Besbelli, Türkler yönleri renklerle ifade ediyorlarmış. En azından askeri lisanda.

Sonra düşündüm... Latinler veya eski Akdeniz halkları Akdeniz'e 'iç deniz' anlamında 'karaların ortasındaki' adını vermişler. Peki biz niye Akdeniz demişiz? Tabii bize göre güneyde olduğu için... Karadeniz de kara bir deniz olduğu için değil, bize göre kuzeyde olduğu için Karadeniz adını almış. Yeşilırmak yeşil, Kızılırmak da kırmızı ırmaklar oldukları için değil, her ikisi de Karadeniz'de birbirine yakın yerlerden denize dökülen bu iki ırmak birbirlerine göre doğuda ve batıda yer aldıkları için böyle adlandırılmışlar. ...bence.

Sonra düşündüm... Ne çok Akdağ'ımız var... Ne çok Karatepe'miz, Karasu'muz, Aktepe'miz, Aksu'muz... Kızıltepe'miz, Yeşiltepe'miz, Kızıldere'miz... Demek bu renk isimlerinin bunca sık görülmesinin nedeni bu imiş diyorum. Gelip Anadolu'ya yerleşen Türkler kendi yerleşim yerlerine göre yanlarındaki yörelerindeki coğrafi oluşumları ve yerleri renklerle özdeşleştirmekten ziyade yönlerine göre isimlendiriyorlarmış meğer. Yoksa hiç kara bayır olur mu, kara dere olur mu? Kuzeye kuzey demişler elbet ama köylerinin kuzeyindeki dereye Karadere demişler onlar. Böyle böyle ad vermişler yeni coğrafyalarına. Doğu'yu Batı'yı yön ismi olarak her yerde görüyoruz ama bu isimleri sıfat olarak hiç görmüyoruz. İş sıfat tamlamasına gelince hep renk isimleri kullanılagelmiş.

Rüzgar isimlerinde de böyle olduğunu öğrendim sonradan. Mesela, halk arasında anlatıldığına göre baharda sert rüzgarlar uğuldayarak eserken aslında "kış ile yaz gidecektin-gelecektim diye kavga eder, bu arada ağyel (akyel) ile karayel birbirine karışır"mış.

İşte böyle...

Halit Togay 27-04-2007 22:25

Teşekkürler Nil.
Yeni bir açılım oldu benim için.

tourkana 28-04-2007 08:44

Teşekkürler Nil.Gerçekten çok ilginç ve güzel bir bilgi ...
Ama benim aklıma kuz-ey için neden siyah,gün-ey için beyaz sıfatı kullanıldığı takıldı.....Sonuçta herşeyin bir nedeni vardır , umarım bunu da öğrenebiliriz.

Todor 28-04-2007 08:53

Bizim köyün adı Karadere, ama kuzeyde olduğu için değil, karanlık dereden geliyor. Eskiden orman çok sık olduğu için, dereye hiç güneş vurmazmış.

nil 03-05-2007 22:55

Sevgili Halit Togay, Tourkana, Todor

Aktardığım bilgilerin ilginizi çekmesine sevindim. Böylece bir derginin eski sayılarından birinde unutulmaktan kurtulmuş oldular. Umarım birisi asıl kaynağa ya da yazılı-basılı bir referansa ulaşır bir gün.

Sevgili Tourkana, kuzey ile siyah, güney ile beyaz ilişkisine gelince...

Güney'e neden Güney dendiği bence açık. 'Gün' güneşi, günışığını tanımlıyor da ondan. Sonuçta 'güney' Güneş tarafı, yani Güneş'in gökyüzünde "gezdiği" yer değil mi? Aydınlığı beyazla ilişkilendirmekten daha doğal ne olabilir? Işığın renginin de beyaz olduğunu düşünürsek...

Eh, Kuzey de Güney'in tersi olarak ışık gelmeyen, ışığın olmadığı yer anlamında kullanılmış olsa gerek. Sonra karanlık. Derken kara...

('Kuz' belki soğuğu çağrıştıran bir sözcükten türedi kimbilir? Buzla benzerliğini düşünsenize? Ya da belki buz kuz'dan geldi... Arada bir ilişki olması ihtimali var bence)

Sevgiler,

Nil

tourkana 04-05-2007 18:31

sayın Nil,
Gün-ey tamam kelime olarak gün tarafı olabilir de benim anlamak istediğim Güney neden Gün tarafı...kuzey neden karanlık taraf....bunu kelimeler böyle diyordan daha öteye mantık yürütmeye çalışmıştım geçen hafta ,şöyle bir mantığı olabilir diye düşündüm :
"Kuzey bakılar daha az ışık alıyor,mesela gölge seven yosunlar ağaçların kuzey (karanlık) bölümlerinde oluşuyor ,güneyde yani daha fazla ışık alan yönde ise ağaçlar,bitkiler kuzeye göre daha canlı ve kuvvetli gelişip yaşıyor"..ya da "Güneş ışığının daha fazla göründüğü yön güney yönü olarak zamanında izlenmiş,buna istinaden bu isim takılmış olabilir.. "

Buket Aknar 06-05-2007 16:20

Güneş görmeyen yere ayni zamanda "Güzey" de denir.

nil 06-05-2007 16:21

Herkese Merhaba

Dün bir kitap aldım: Türklerin Tarihi (Kabalcı Yayınları). Yazarı Fransız Türkolog Jean-Paul Roux. Esaslı bir kitap, konunun meraklılarına tavsiye ederim.

İşte bu kitapta, 120. sayfaya geldiğimde baktım Raux da yukarıda bahsettiğim Ak-kara konusundan bahsediyor bir paragrafta:

"Ana yönler, Çin tarzında bir renk adıyla ya da evrenin dört ana öğesinin adıyla anılırdı. Örneğin, Osmanlılarda Karadeniz adı, sözkonusu denizin kuzeyde olması nedeniyle verilmiştir. Güneyde olan Akdeniz'in adı ise yine bu nedenle "ak" olan denizdir."

Çinliler de mi yönleri renklerle gösteriyorlarmış ne??

Selamlar,

Nilgün

tourkana 09-05-2007 23:41

Ben bu konuyu çok sevdim ve google da "yön renkleri" diye aratma yaptım, Ahmet Vural adlı yazarın "Kültürümüzde Renkler" adlı yazısını okuduktan sonra kafam karıştı yine,
Şöyle ki, biz güney yönü Ak-beyaz ile simgelenmektedir demiştik hatta Akdeniz örneğini vermiştik,ama Akdeniz o bahsi geçen dönemde Türklerin güneyinde değil batısındaydı,Ak rengin Batı'yı belirttiğini destekleyecek bir nokta da Atatürk"ün meşhur "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ,ileri" sözünde kastedilen yerin İzmir olduğu ve Akdeniz in batıda olduğu,sonra bunun yunanca'dan dilimize yerleşen EGe denizi olduğudur.
Peki Güney'i hangi renk temsil ediyor sorusuna ise Kızıl ile cevap veriyor,buna göre Selçuklu döneminde güneydeki Kızıldeniz in bu adı alma nedeni budur.
Doğu yönü ise Gök rengi ile belirtilmiştir demiştir.

Yeşil:Hayatiyet
Sarı:Hakimiyet
Kırmızı: Güçlülük diye ifade etmiş, bu renklerin gerek göktürklerde kullanıldığı,gerek Selçuklu imparatorluğunun bayrak renkleri olduğunu gerekse Osmanlı imparatorluğunda sancak renkleri olduğunu açıklamıştır..ve bu renklerin sadece bölücü örgüt tarafından kullanıldığının sanılmasından da oldukça rahatsız olduğunu dile getirmiştir.

Halit Togay 16-06-2007 21:57

sakız:

Halit Togay 16-06-2007 21:59

grimurya:

Halit Togay 16-06-2007 22:00

keleme:?

Halit Togay 16-06-2007 22:00

Bunların etimolojisini bilen var mı?

Todor 17-06-2007 00:55

Sakız: Eski Türkçe kabarmak, filiz çıkarmak, tomurcuklanmak anlamında sak kökünden gelir. Sakal ve saksı gibi.

Todor 17-04-2008 16:35

Önemli bir konuyu atlamışız. Ay adları. Kasımda budayacağız, ağustosta çiçeklenir diye konuşuyoruz ama ay adları dilimize nerden gelmiş?

Ocak:
Sözcüğün, odcak >>> ocak olduğu savlanırken, öte yandan Eski Türkçedeki "oc-mak, uc-mak" "ateş tutuşturmak" kökünden de olabilir. Ocak, ateş yakılan yer, ev, yuva sözcükleriyle bağlantılı olup ocakların yakıldığı, günlerin dışarıda çalışarak, avlanarak değil de, ocaklarda (evlerde) geçirildiği soğuk ay, anlamını taşımaktadır. Ocak adı ayrıca üç uzun çubukla ateş üstünde pişirme kabının tutulmasına yarayan düzeneğin, üçok'un adının evrilmesi sonucunda da bugünkü formuna kavuşmuş olabilir.

Şubat:
Süryanice şabat sözcüğünden Türkçeye geçmiştir. Esasen Babil takviminde 11inci aydır, Babil sürgünü sırasında Yahudi takvimine geçmiş.
Mart:
Eski Roma’da Mart ayının adı, Roma Savaş Tanrısı "Martius" idi ve bu ayın savaşa başlamak için şanslı bir zaman olduğu kabul edilirdi. Ocak ve Şubat ayları, savaşmak için uygun olmadıklarından Roma takviminin ilk ayı Mart idi.

Nisan:
Nisan sözcüğünün, Arapça (nisan), Süryanice (nisanna), Sümerce (nisag = ilk meyveler), Akadca (nisānu) ve İbranice (nîsān) sözcüklerinden alındığı söylenebilir.

Mayıs:
Yunan Tanrıçası "Maia'nın ayı" (maia's) anlamında Latince maius mensis'ten gelmektedir.

Haziran:
Süryanice sıcak anlamına gelen "hazıran" sözcüğünden alınmıştır.

Temmuz:
Eski Türkçe'de "tamu-z" "çok sıcak, cehennem" sözcüğünden, Sümerce/Sumarca/Sümmerce/Suomerce bereket tanrısının bir adı olan "dummuzzi" sözcüğünden gelme Süryanca/Süryanice "temmuz" sözcüğü aynen Türkçeye geçmiştir. Türkçe'de bu aya "Orak ayı" ya da "Ot ayı" denir

Ağustos:
Ağustos adının İngilizce karşılığı olan "August", bir rivayete göre, Roma İmparatoru Caesar Augustus’a ithafendir. Bir rivayete göre, Augustus da, tıpkı Julius Caesar’ın ayı Temmuz gibi (Julius’dan kaynaklanan July: Temmuz)) kendi ayının da 31 gün çekmesini istediği için Ağustos ayında 31 gün vardır. Augustus, Cleopatra’nın öldüğü zamana denk geldiği için, bu ayın, takvimde bulunduğu yere yerleştirilmesini istemiştir. Augustus bu aya adını vermeden önce Ağustos ayı, Mart ayı ile başlayan Roma takviminde altıncı ay olduğu için, Latince "Sextilis" olarak adlandırılmaktaydı.
Oysa ayın adı; Sanskritçe "agastamaasa" dır. Kökeni de budur.

(Agastamasa, Sanskrtiçe ağustos ayının karşılığı fakat anlamını bulamadım. Todor)

Eylül:
Süryanice "üzüm" anlamındaki aylûl'den (üzüm ayı) gelmektedir

Ekim:
Türkçe "ekme" eyleminden türemiş olup tarlaların sürülüp ekildiği ay anlamındadır. Anadolu'da bu ay için "Gazel ayı" dendiği de olur, "gazel" "kuru yaprak" anlamına gelir

Kasım:
Ayın adı bir iddiaya göre Arapça kâsim قاسم, (bölen)'den gelmektedir, ama neyi bölmektedir? Oysa Anadolu'da, bu yasa çıkmadan yüzyıllar öncesinden beri halk yılı, Kasım, Kasım Günleri ve Hızır, Hızır Günleri diye ikiye ayırır, Hızır Günleri 6 Mayıs günü ile başlar ve Kasım'a dek sürer.

Bir başka iddiaya göre ise, adın "koç katımı" ya da "katım ayı" olarak bilinen dönemin bu aya denk gelmesidir. T - S ses değişimi Türkçede başka kelimelerde de gözlenir.

Bu ay için Kasım adının sebebi budur. Hızır, Hıdır, Haydar حيدر ,خضر, tarihte türlü adlarla (Saint Valentine /Ermiş-Aziz Valentine, Aya Nikola/ Santa Klaus/Noel Baba, Dede Korkut ...) anılan bir biçimde Bilinen vaktin günü ne dek yaşayacak olan bir insandır, kimi inanışlar onu bir nebi/peygamber olarak sayarlar. Arapça söyleyişle Kasım قاسم, Kazım كاظم, İlyas الياس ya da İbranice Kazaam כזאם ile Ellas אללס, Alias אליאס ise Yahya يحيي (Yuhanna, Yohanna, Yohann, John, Ioannes, Ivan, Yohannes, Johannes, Hans, Johann, Jean, Giovanni ...) Peygamber'in takma adı olarak bilinir. 6 Mayıs günü Hızır ile İlyas (Ellez)ın buluştuğuna inanılır.

(Kasım ayında sürüye koç katarsanız, 150 gün sonra nisanda kuzularınız çıkar. Otun en bol olduğu, çayırların en yeşil olduğu zamandır. Günümüzde koç katımı hala kasım ayında yapılır.

Hızır ile İlyas arasındaki bağlantıyı hıdırellez başlığında yazmıştım.Todor)

Aralık:
İki bayram arasına denk geldiği için aralık olduğu rivayet edilir.

Kaynaklar:
http://tr.wikipedia.org
http://www.nisanyansozluk.com

Halit Togay 05-11-2008 21:15

Turkana Tourkana'nın okunuşu: Doğu Afrika'da göl yakınlarındaki Koobi Fora bölgesinde bilinen en yaşlı iki ayak üzerinde yürüyen hominid fosili olan Lucy'nin bulunduğu göl. Rudolf gölü olarak da bilinir. Bu fosilin leğen kemiği ve kalça eklem ve kemiklerinin yapısından iki ayak üzerinde yürüdüğü ve dişi olduğu anlaşılmış. Australopithecus Aferensis ti sanırım. O yıllar Beatles çok meşhur. Ekip de o sırada radyoda "Lucy in the Sky with Diamonds" adlı parçalarını dinledikleri için bu fosile Lucy adı verilmiş diye rivayet edilir.
Gerçi dostumuz Tourkana kendi nam-ı müstearının etimolojisi ile ilgili çok farklı bir izahatta bulunsa da ben bu fikir mecrasını takip ederek bu Tourkana'yı tercih ettiğine inanmak istiyorum.

Halit Togay 26-11-2008 05:28

Mantar: Rumca manitari den Türkçeye geçmiş.

Halit Togay 26-11-2008 05:29

Marul: Rumca maroulion dan maruli ve Türkçe marul.

Halit Togay 26-11-2008 05:45

Kır: Eski Türkçe'de geniş otlu arazi, ova, çayır. Türki lisanlarda da benzer.
İlginç olan Sümerce'de de kur kır demek. Rumca'sı da khora (kura-kora)
Ayrıca atın gri rengine de kır deniyor.

Halit Togay 26-11-2008 05:49

Ökse Otu: Nişanyan Yunanca iksia-iksos kökünü vermiş. Eyüboğlu Yunanca oksos (Macar Üzümü) kökenine işaret ediyor. Eyüboğlu'nun yorumu daha derin sanırım. Ökse otunun ağaçtaki biçimi de bildiğiniz gibi üzüme benzer.

Halit Togay 28-12-2008 11:04

Göynümek : (meyvelerde) yumuşamak, olgunlaşmak.

Cymbelina 19-12-2012 08:41

Muşmula ile ilgili arama yaparken çıkan sonuçlarda yolum buraya düştü;) ancak ne yazık ki buraya yıllardır birşey eklenmemiş. İnşallah hem buraya hem de ağaçlarla ilgili etimoloji başlığına ilgi devam eder. Konuya ilgi duyanlar bu kadar az mı?


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 23:26.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025