![]() |
3 Eklenti(ler)
İçinde birkaç tohumluk çeşit olsa da, çoğu sebzelik olan alandan bir görünüm. Geçen sonbahardan bu yana derin köklü yabani otları temizleyerek, bu son derece verimsiz ve kumdan oluşan alanı 300-35 m^2'lik bir alana evirdim. Burda yetişen sebzeler doğrudan restorana ve pazara gidiyor. Aynı zamanda ilerde tohumluk yetiştirmek veya tohum kataloğumuza eklemek isteyeceğim çeşitlerin performans/lezzet denemelerini de yapmış oluyorum.
Eklenti 665258 Bu mevsim denediğim bir göbekli marul çeşidi. Göbek marul, bizim iklimimizde görece çok daha çabuk tohuma kalkabilen bir marul sınıfını temsil ediyor. Doğru zamanda (yıl sonuna doğru ya da yılın ilk bir iki ayı içinde) ekildiğindeyse verimli sonuçlar alınabilir. Tabii doğru çeşitleri bulmak gerek. Eklenti 665259 Benekli olan aşağıdaki çeşitse Frank Morton'ın Pasifik Kuzeybatı ikliminde (diğer deyişle bize ülkenin buraya en uzak yerinde) ıslah ettiği bir çeşit. Gayet güzel büyümeye devam ediyor. Eklenti 665260 Sebzelik alandaki damlama bandının sulama aralığı 6 inch (aşağı yukarı 15 cm). Kimi marullar mevcut iriliklerinin çok daha üstüne çıkabileceği halde, çoğu çeşidi bu sulama aralıklarına denk gelecek şekilde tıkış tıkış yetiştirmeyi seviyorum. Bu şekilde aynı alandan çok iri olmasa bile makul boyutlarda (her birini 2$'a sattığım) çok sayıda marul hasat etmek mümkün oluyor. Eğer marulların daha büyümesini istersem, birbirine komşu olan marulları ardışık şekilde hasat edip ortada kalanları yerde bırakabilirim. Bu şekilde dış yaprakların daha fazla gelişmesi için yer açılmış oluyor. |
4 Eklenti(ler)
Diğer bazı denemeler ve verim-yoğun yeşillik üretimi için kurduğum sebze yatakları. Kuşkonmazın, rahatsız edilmeden alışacağı, drenajı iyi olan bir yere ihtiyacı var. Bizim yaz yağmurlarımıza tarla şartlarında dayanması mümkün olmadığı ve mevsim sonunda toprağı alt üst edeceğim için denemeyi bu yataklarda yapıyorum. Birkaç sert dondan sonra kuruyan dalları biçmem gerekiyor. Fideleri tavsiye edilenden daha az aralıklarla diktim ama ben zaten bu tip yoğun, tıkış tıkış yetiştirmeyi seviyorum. Aslında tohumdan yetiştirdiğim için üçüncü yılında verime kalkacaklar ama ilk yıldan itibaren yenmeyecek diye bir kural yok :)
Eklenti 665261 Tohumu yoğun sıklıkla dikilmiş roka yatakları. Bunları torbalayıp satıyorum (250 gr'ı $3). Eklenti 665262 Buraya da Ege'nin teresi ekildi. Geniş yapraklı olup, 25-30 günde hasada gelen ve ticari tohumluk olarak satın alabileceğiniz başka bir tere çeşidi olduğunu sanmıyorum. Toprak yüzeyini iyice suladım ve tohumları serptikten sonra yine iyice sulayıp en alttaki resimdeki paneli yatağın üstüne kapattım. Tohumları üstüne tekrar toprak eklemeyeceğim. Güneş vurup tohumları kurutmadan önce çimlenmelerini bekleyip paneli açacağım. Bunlardan tohum almayi ümit ediyorum. Eklenti 665263 Eklenti 665264 |
Alıntı:
|
Evet doğru, meşe olacak :)
Alıntı:
|
Alıntı:
|
1 Eklenti(ler)
Sayın Birnefestoprak, harikasınız.
Doğa ile haşırneşim olan insanları takdir ediyorum. Yaptığınız işi göstermelik yapmıyor ve öğretici yanınız takdire şayan. Yaptığınız işi profesyonel yapmanız ayrı bir güzellik. Tohum üretmeninz ve bunu paylaşmanız, eğitmenlik yönünüzü kutluyorum. Ekmeğini doğadan kazanıp emekli olan biri olarak, doğa şartlarına kafa tutarak bir şeyler üretmek için, emek ve zaman harcadık. Tekstil işçisi iken, Avrupa'da 40 yılını bağcılık, ormancı, çiftçilik yapmış günün 20 saatini toprakla yoğrulan, yaptığı işi severek yapan biriyim. Tebrik ediyorum. Gizli takıpcinizim... |
2 Eklenti(ler)
İstanbul /incirli güzel hijyenik rahat nostalji bir yer.
Her dakika üzerinizden geçen uçak ✈ sohbetin içine ediyor. |
Alıntı:
Birnefestoprak arkadaşımızdan özür dileyerek siz okuduğunuz zaman silmek üzere yukarıda mesajınızda koyu harflerle öne çıkartmaya çalıştığım 40 yıllık birikimlerinizi ilgili konu başlıklarında aktarabilirmisiniz. Daha önce atmış olduğunuz resimlerde bağ ile ilgili fotoğraflarınız bulunmakta idi. Bu şekilde bağ budama bizim burada pek mümkün değil. Arkadaşım 1300 rakımlı yerde şimdiye kadar sonbahardan budamasına rağmen asmalar ilkbahar geldiğinde gene ağlamakta, soğuklardan zarar görmekteler. İspanyadaki bir bahçede sizin resimlerinizdeki gibi uzun direk ve teller üzerine asma omcaları yapılıyor. Alt anaçlar ise bizim burada yaprak asması olarak kullanılan çok arsız ve ince büyük yapraklı bir anaç. Bu anaca aşılı bir tane eski siyah üzüm ise diğerlerinden geç olgunlaşmakta. Anacın üsteki aşılı kısmını çok güzel beslediğini ancak bu nedenle de geç olgunlaştırdığını düşünüyorum. Bu asmanın resimlerinin bulunduğu link aşağıda. http://www.agaclar.net/forum/bagcilik/39354.htm Benim bahçemde çok çeşitli asma anaçları bulunmakta. Ancak hangi türler olduğunu hala öğrenemedim. Bir tanesi çok fazla çiçek vermekte. Bazı asma türleri ise döllenme istemekte. Bu asmalardan bırakmak döllenmesi açısından uygun olur mu? Özellikle bağcılık konusunda ve diğer çiftçilik ile ilgili bilgi ve birikimlerinizi aktarabilirseniz hep birlikte yararlanmış oluruz. Bağcılık - agaclar.net |
Yukarda bir iki sebze için fiyat verdim. Bunu, burda bir çiftçinin mahsülünü satış fiyatları hakkında fikir vermek için düzenli olarak yapacağım. Belki toptan bir listeyi de zaman bulursam buraya geçiririm.
Türkiye'de yanlış bir kanı var. "ABD'de de sebze ve meyve fiyatları Türkiye'deki gibi oldukça yüksek" denildiğinde, "ama orda insanlar daha fazla kazanıyor", diye cevap veriliyor. Bu doğru değil. Biz karı-koca (eşim üniversite hocası, ben çiftçiyim) bu sınıfa dahil olduğumuz için söyleyeyim; orta sınıfın alt kademelerinde (ing. lower middle class) konumlanmış bir ailenin sağlıklı yiyebilmesi için sağlam ve ev hanesinin gelirine göre yüksek sayılabilecek bir mutfak bütçesi ayırması lazım. Maaşlar Türkiye'ye göre yüksek görünse bile, geçim şartları da onunla orantılı fakat değerlendirmeyi burdaki sebze fiyatlarını doları TL'ye çevirip hesaplamamanızı öneririm. Bunun dışında birkaç noktayı daha belirteyim: - Benim fiyatlarım, markette "organik" etiketiyle satılan sebze fiyatlarına denk ya da onlardan daha düşük ve yöremizde üretim yapan birçok çiftçiye göre çok daha uygun. Doğal yoldan üretim yapıyoruz diye eşeğin kulağına su kaçırmanın lüzumu yok. - Restorana verdiğim sebzelerin fiyatları çoğu kez pazar fiyatlarından biraz daha düşük çünkü şef Seymour, birçok kalemi haftalık olarak toptan alıyor. Toptan demem sizi yanıltmasın; küçük bir restoranın haftalık marul ihtiyacı 25-30 adedi geçmez. Bir de aynı restoran bir tek benimle çalışmıyor. - Yemek yapma alışkanlıklarının kültürler arasında farklılık gösterdiğini unutmayın. Örneğin pazara gelen karı-koca için 0.5-1 kg'lık bir lahana birkaç kez salata (salatayı, başka sebzeleri de içine katarak çoğaltacaklar) yapmak için yeterli (lahanadan sarma yapılmayacığını varsayıyoruz :)). Dolayısıyla bunun fiyatının restoran fiyatından daha yüksek olması oldukça normal bir durum. Sonuçta restoran, bir hafta boyunca yüzlerce kişiyi ağırlayacak. - Burda, yerel çiftçilerin kendi ürününü getirdiği pazarlarda, yapılan işin zorluğunu bildiği için, pazar müşterisi pazarlık yapmaz. Ben bir kez bir Çinli müşteriye celtuce için istediği fiyatı verdim çünkü Çin o bitkinin anavatanı, vermesem ayıp olurdu :) Siz de lütfen köylü pazarlarında köylüyle pazarlık yapmayın. - Benim esas işim sebze yetiştirmek değil ama tohum çalışmalarım için ivedi bir gelir kaynağı oluyor. Bu arada, tohumluk çeşitlerle ilgili gözlem de yapmış oluyorum. Bunun yanında, restoranın şefiyle söz konusu çeşitlerin lezzet skalası ve kullanım alanlarıyla ilgili bol bol tartışıyoruz. Benim için çok faydalı ve öğretici bir süreç oluyor. - Sebze fiyatlarına referans olması bakımından, aylık çiftlik masraflarımızın sadece biri olan kirayı vereyim: Tarla sahibimiz, geçen Eylül ayında sözleşmemizin süresi dolunca kiraya %50 zam yaptı ve aylık ödediğimiz kira şimdi $150 (birim alan başına ülke ortalamasının 2-3 katı kadar kira ödüyorum). Yani sadece roka üstünden düşünecek olursak, ve başka hiçbir şey satamadığımı varsayarsak, sadece kirayı ödemek için restorana bir ayda 50 torba roka satmam gerek. Ne onun bir ayda bu kadar alması mümkün, ne benim bu kadar üretmem. Rokayı pazara da götürüyorum ama pazarda ne kadarını satacağım, ne kadarının elimde kalacağı belli olmuyor. - Bu yıl şirketimizin 5. yılı. 5 yılın genelde dönüm noktası olduğu ve eğer bu kadar süre piyasada kalabildiyseniz, sonrasında rahat edeceğiniz söylenir. Bu doğru mu göreceğiz yalnız geçen seneki gelirimiz, sulama sisteminin kurulmasından traktör alımına kadar birçok yeni ve bizim bütçemize göre büyük masrafın karşılanması için yapılan giderlerin üçte birinden az oldu. Yani, yine cepten yedik ve kenarda köşede kalan paramızı da tükettik. Bu senenin hedefi, geliri gidere denk getirmek ki ilk bir ayın sonunda bu hedefi tutturmuş gözüküyoruz ama sebzenin yetiştirilemediği, tohum satışlarının yavaşladığı yaz aylarında bu sene bizi ne maceralar bekliyor göreceğiz :) Bu işlere girişecek olanların en çok merak ettiği konuların başında haklı olarak maddi konular geliyor ama bu konulardaki sorular genelde niyeyse pek cevaplanmak istenmez. Sorusu olanlar sorabilir, belki bana kalması gerektiğini düşündüğüm bir iki nokta dışında hepsini cevaplayabilirim. |
birnefestoprak;
gerçekten büyük bir amme işine el attınız. pek çok kişi yaptığı masrafları ve kazandığı miktarlardan hiç bahsetmez.(tanısada / tanımasada) bu fiyatları söylemeniz en azından benim tarafımdan bir girişimcilik hevesi doğuruyor. kendi işimi severek yapıyorum fakat yetiştirdiğim ürünleri satabilmek ayrı bir gurur ve heyecan kaynağı. geçen sene 400 m2 lik bahçemin maksimum 350 m2 sine ekim dikim yapabilmeme rağmen 3 haneyi doyuracak kadar hatta tüm kışlıklarını neredeyse çıkaracak kadar ürün yetiştirdik. turşularımızı, soslarımızı hepsini önceki senelerde pazardan aldığımdan daha fazla yapabildik. bunun yanı sıra çok sevdiğim biberlerden şirkettekilere pazar fiyatından sattım, sırf evlerine hormonsuz ya da zehirsiz sebze götürsünler diye. sonrasında o kadar çok talep geldi ki inanın satmayı durdurdum çünkü şirkette lezzetlerinden dolayı tartışma çıktı. önce ben istedim yok önce sen istedin yüzünden bende yeterli talebi karşılayamayınca satışı durdurdum. satış için bende eklemek isterim. biberler pazarda yazın genelde 2.5 tl ile 3.5 tl arasında olurdu. ben 3.25 ile 3.5 arasında sattım. fasulye iyi para ediyor (bu sene daha fazla ekeceğim) 4 liradan aşağı satılmadı. badem salatalık çok sevilen bir salatalık oldu. salatalık çok istendi fakat satmadım. siyah biberi önce tanıttım sonra 4 liradan hiç zorlanmadan satabildim. hatta inanılmaz bir talep geldi diyebilirim. Benim Sorum: bu türden çiftlik işlerine girebilmek için temel olarak ne kadar bir bütçe ayrılmalı? ürettiğimizi satabilmek için ne tür pazarlara bakmalıyız? |
Alıntı:
http://www.agaclar.net/forum/turkiye...ndem/41887.htm Avrupa'da ve Türkiye'de farklı bağcılık anlayışı vardı. Vardı diyorum! Çünkü, Türkiye ye her gelişim de devletin mühendis olarak atadığı ziraatcılarla sohbetimizde hiç anlaşamadık. Şimdi o insanlarla yine görüşürüz mahcubiyetlerini görüyorum. Deneyimsiz gençlerdi, okuduklarını dile getiriyorlar dı. İnterneti ben çok önemsiyorum bilgi akışından dolayı. Özellikle bağ için söylüyorum, gözlerin ağlaması hava şartlarına bağlı. Erken budama ile ilgisi yok. Bitki uykuya geçtiğinde budama yapabilirsiniz. Paylaşımı silmeyin lütfen. |
Siz zaten kendi pazarınızı oluşturmuşsunuz. Üretim ölçeğinizi büyütmenizi gerektirecek bir neden bence yok. Türkiye'deki dinamiklerle burası oldukça farklı. Burda (Tampa Körfezi'ni kastediyorum) bile yüzde yüz yerel mahsulle yemek yapan şef/restoran bulmak kolay bir iş değil.
Merak ederseniz, Tampa Bay Times'ın restoran eleştirmeni Laura Reiley'nin müthiş bir araştırmacı gazetecilik örneği sergileyerek hazırladığı iki bölümlü yazı dizisini okuyun (İngilizce bildiğinizi söylediğiniz için paylaşıyorum): Farm to Fable: A Times investigation into Tampa Bay's local food scene. Gittiği kimi restoranlarda çıtçıtlı poşete yediği yemeklerden örnekler doldurarak, burdaki üniversitenin laboratuvarında test ettirdi. Bir örnek vermem gerekirse, orfoz servis ettiğini söyleyen bir restoranın müşteriye aslında tatlı su çipurası verdiği ortaya çıktı. Reiley, bu çalışmasıyla geçen sene Pulitzer ödülü için finalistler arasına girmişti (kazanamadı ama yine de büyük bir başarı). Bu çalışmada kendi yetiştirmediği ürünü kendisininmiş gibi satan çiftçilerden, yerel üreticilerden aldığını iddia ettiği ürünleri aslında marketlerin organik sebze/meyve (taa ülkenin öbür ucundan gelen sebze/meyveler) reyonlarından alan yukarda örneğini verdiğim restoranlara kadar herkesi ifşa etti. İşte biz bu makalelerde üstünde durulan konuların gelişmekte olduğu ama bir yandan da restoranların "hemen dibimizdeki çiftçiden alıyoruz" bahanesiyle kazıkladığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Ülkenin farklı yerlerinde durum farklıdır tabii. Benim çalıştığım şef, şimdi North Carolina eyaletinde gidip gördüğü çiftliklerde üretilen buğdaydan yapılan unu kullanıyor ve bunu da kendisi elemeye başladı (elekten geçmeyen kepeği de pizzanın altına yayıyor). Zaten kalitesi çok iyiydi ama tam buğday unu kullanmaya başladıktan sonra pizzanın tadı ve kalitesi önemli oranda arttı (aynı undan Desem ekmeği de yapıyor ki o da çok lezzetli). Eh, benim ve yöremizin bir iki üreticisinin daha mahsulümüz de fena sayılmaz. Et de yörede üretiliyor ve aynı zamanda kasaplığı da var, eti de kendi işliyor. Bu sene Laura Reiley'nin en iyi 50 restoran listesine ilk 10'dan girdi (Pizzeria Gregario) ki küçük bir pizza restoranının bu listeye girmesi büyük başarı olduğu gibi ekteki makalede de anlatılan nedenleri bu mesajda da sıralamaya çalıştım: Top 50 Restaurants of Tampa Bay for 2018 | Food | Tampa Bay Times. Reiley, küçük bir hoşluk yapıp benden de bahsetmiş :) Geçtiğimiz 30 Aralık'ta bir domates tadımı için hem gazeteci Reiley'yi hem de şef Seymour'u pazara davet ettim; kırmayıp geldiler öyle bir etkinlik de yaptık. Bütün bunları şu yüzden anlatıyorum: Kolay olmasa da burda işbirliği oluşturabileceğimiz isimlerle çalışma imkanımız var. Türkiye'nin de Vedat Milor gibi bir değeri ve özellikle İstanbul'da yerel üreticiyle çalışma meraklısı şefleri var ama işlek bir pazarın oluşması uzunca bir süre zor gözüküyor. Çiftçinin durumu da zaten ortada. Türkiye gibi müthiş bir mutfak hazinesini ve dünyanın en eski tarım topraklarını çevreleyen bir ülke için oldukça üzücü bir durum. Sadece peynir çeşidi olarak 180'in üstünde peyniri olan Anadolu'nun peynircilikte Fransa yanında bu kadar sönük kalması kabul edilebilir bir durum değil. Konu konuyu açıyor ama kar amaçlı bahçecilikte genel olarak yapıldığını düşündüğüm ve benim de tecrübe ettiğim bir hata: büyük ölçekten başlamak. Böyle olunca verim de ürün kalitesi de düşük oluyor. Tekrar başa dönersem, siz aynı ölçekte kalarak permakültür uygulamalarıyla Fransız yoğun üretim bahçeciliğini harmanlayarak hem kendinizi besleyebilirsiniz hem de bir yan gelir kapısı oluşturabilirsiniz. 10 dönümde üretim yapacağınıza lezzeti ve kalitesi yoğun sebzeleri üreteceğiniz 500 m^2'de kalıp ürününüzü ona göre fiyatlandırın. Yalnız o fiyatın da bir doygunluk seviyesi olacak. Bunun için marketlerin organik ürün reyonları iyi bir referanstır çünkü siz ilk elden müşteriye satacaksınız. Alıntı:
|
geçenlerde sayın @g.c. ye de mesajımda belirtmiştim. Mevlananın bir sözü var: Kısmet etmişse Mevla, el getirir, yel getirir, sel getirir. Kısmet etmez ise Mevla, el götürür, yel götürür, sel götürür. Dediğiniz gibi biz elimizden gelen gayretle iyi şeyler yapmaya çalışıyoruz. iyi insanlarla iletişim kurmaya kötüleri de düzeltmeye çalışıyoruz.
ilk paragrafta bahsettiğiniz dürüst yemek yapabilen bir yer bulmak gerçekten çok zor. bu nedenden dolayı pizzayı, hamburgeri, köftemizi mümkün mertebe evde yapıyoruz. bunları küçük bir apartman dairesinde yapmak gerçekten kolay değil. hele hele hem kendisi hem de eşi çalışan bir de üstüne çocuğu olanların yapması hiç kolay değil. küçücük bir tarladan yiyeceğimizden fazlası çıkıp satabilmişsek bu bizi mutlu ediyor. ki bu küçücük bahçemizde bile bu sene daha önceki seneler aldığımız domateslerden maksimum 20 şişe konserve, melemen , turşu vs. yapardık. zar zor kışı atlatırdık. ancak bu sene mahsül o kadar güzel olmuştu ki 40 şişe ben, 35 şişe kardeşim, 15 şişe ablam, 40 şişe annem ürün yaptı. şirkette çalışan ya da başka arkadaşlar hep organik tarım mı yapıyorsun diye soruyor? onlara ben organik değil temiz tarım yapıyorum diyorum. bizim kaygımız az olsun temiz olsun. |
top 10 da olmanıza çok sevindim. özellikle yazının sonunda ürünlerini nasıl temin ettiği ile alakalı olarak isim vermeleri gerçekten çok taktir edilesi. Bu gurur her ne kadar sizin olsa da eminim sizin isminizin olmasından da pizza şefi de o kadar mutludur. iyi yemek yapmanın zor olduğu bir zamanda hem iyi yemek yapıp hem de kaliteli ürünler kullanmak işletme için büyük bir zorluk, bu işi siz iyi çözmüşsünüz. çünkü temiz ürünler genel algı da pahalıdır ancak siz bunu ulaşılabilir tuttuğunuz için başarıda kendiliğinden gelmiş görünüyor.
|
:) Musa Bey, Ben Top 10'da değilim. Gazeteciyi şahsen tanıyorum; bundan dolayı dolayı bir jest yapmış. O gün oldukça yorgun ve bezgindim. Arazi çalışmasının üstüne eve gelince tohum envanterinin tutulmasından notların girilmesine emaillerin cevaplanmasına kadar herşeyi kendim yaptığım için bazen tükenmiş hissediyorum. Öyle bir anda okuyunca mutlu oldum. Teşvik eder, iyidir böyle ayrıntılar, hayata dair ufak mutluluklar.
Alıntı:
|
Bu arada 2017'nin sonlarına doğru, Türkiye'deki Slow Food şubesini marul dolması lüpletmekten öteye götüremeyen yerli ve milli Slow Foodçulara inat güzel bir gelişme yaşandı :) Amerika'nın önde gelen mutfak tarihçilerinden (daha çok Güney yemeklerini ve tohumlarını araştırıyor) Prof. David Shields, Slow Food Ark of Taste'in Güney komitesine beni de davet etti (son kitabı The Culinarians: Lives and Careers from the First Age of Fine Dining önemli bir kaynaktır). Ben her ne kadar Anadolu tohumlarını yetiştirsem de, tohum çalışmalarımı bildiği için katkıda bulunmamı istedi; hiç düşünmeden kabul ettim. Komitede benimle birlikte, Güney Carolina'nın tecrübeli karpuz yetiştiricisinden Thomas Jefferson'ın Monticello'daki tarihi evinin (https://www.monticello.org/site/hous...storic-gardens) bahçecisine kadar farklı işler yapan 7 kişi bulunuyor.
Ark of Taste (tr. Lezzet Gemisi), kabaca Slow Food'un her ülkenin kendi içindeki atalık ve genelde nadir, lezzet ve ürün geçmişi/hikayesi en az iki nesil öncesine dönük şekilde belgelenebilen sebze, meyve ve hayvan ürünlerini kapsayan bir listesi. ABD için bu liste, ülkenin büyüklüğü ve yetiştirme/gelenek farklılıkları göz önüne alınarak farklı bölgelere ayrılmış. Benim görev aldığım komite, ülkenin Güney eyaletlerini inceliyor. Komite, listeye aday gösterilen ürünleri değerlendiriyor ve değerlendirme sonunda oylama yapıyor. Oylamadan geçen ürünler, listeye ekleniyor. Listeye eklenen ürün ve üreticisi teşvik ediliyor ve hem korunması hem de üreticisine gelir kaynağı sağlanmış oluyor. Prestijli bir liste olduğu için, üreticiler fiyatlandırmayı ona göre yapıyorlar. Listenin güncel halini burda ve bölgelerle ilgili ayrıntıları burda bulabilirsiniz. |
birnefestoprak yeni gelişmelere çok sevindim. siz böyle şeyler anlatınca bize çok yabancı geliyor. böyle şeyleri burada parayı bastır listeye gir şeklinde gördüğümüzden dolayı iyi şeyler düşünmeye vaktimiz yok :o son zamanların popüler algısı ucuzsa kötüdür pahalıysa iyidir. bu algı ülkemize cuk diye oturuyor. o nedenle ne doğru ne yanlış yorumlamak gerekiyor. önceki mesajlarınızda sizin söylediğiniz şeylerin aynısı fazlasıyla mevcut. Esnaf yüzüne baka baka yalan söylüyor. Her işte LİYAKAT aranır bir özellik oldu.
|
Aklıma gelen sebzeler için satış fiyatlarını ilk mesajda, en altta tablo halinde yazdım. İlgilenenler bakabilirler.
|
birnefestoprak özellikle bamya çok ucuzmuş. Türkiye yakında sizden bamya ithalatı yapar. ankara'da bamya 15-20 lira kilosu.
|
Fazla sevilmez ve yenmez de ondan. Aslında geleneksel olarak Güney sebzesidir. Özellikle Louisiana'nın Cajun mutfağında, ki bence Kuzey Amerika'nın en önemli yöresel mutfaklarından biri, yahnilerde önemli bir yeri var. Buralarda sıklıkla kızartması yapılır.
Pazara gelen müşteri genelde yapış yapış olmasından şikayet ediyor. Limonlu suya yatırsa bu sorun da kalmayacak ki yatırılmasa ne olur. Pek bir pişirme işlemi/hazırlık gerektirmediğinden çabukça tüketilen sebzeler daha çok satıldığı için, bunların fiyatları daha yüksektir. Yoksa nemli ve sıcak geçen yazları kulaklarımızdan bamya fışkıracak kadar üretmemiz mümkün. Alıntı:
|
Alıntı:
|
Evet, pişirmesini bilmiyorlar. Dediğim gibi çiğ yenen bir sebze olmadığı için kolaya kaçacakları sebzeleri daha çok alırlar. Bu, bölgesel bir sorun. Maalesef ülkenin bu bölgesindeki insanların çoğu sebze tüketimi konusunda düşük eğitime sahip.
Alıntı:
|
5 Eklenti(ler)
Bu sene bu ülkenin önde gelen yeşillik ve marul ıslahçılarından olan Frank Morton'ın ıslah ettiği birçok marulu denedim. Morton'ın iklimi Pasifik Kuzeybatı, Oregon iklimi; bize olabilecek en uzak mesafede. Oregon, tohum çiftçiliğinin ve ıslahçılığının öncülerinin yer aldığı, organik tarımın başını çeken, tohum konusunda birçok verimli işbirliğine açık, çok önemli bir eyalet. Burda birçok küçük ve saygın tohum şirketi de bulunuyor.
Morton'ın kimisini yeni piyasaya sürdüğü benekli marul çeşitlerine hayran kalmamak elde değil. Bunlar hem lezzet, hem yaprak kalınlığı hem de renk/doku kombinasyonu bakımından eşsiz marullar. Dubya Dapple Density Eklenti 667454 Joker Eklenti 667455 Manoa Leopard. Bu, çok ilginç bir çeşit. Hem Yedikule gibi baş marul şeklinde hem de iceberg tipinde gelişim gösteriyor. Lezzeti de çok iyi. Morton'ın geçen sene piyasaya sürdüğü bir çeşit. Yeni çeşitler için bir uygulaması var: Çeşidin ıslahını henüz yeni tamamladıysa, tohum paketinin içine konulan tohumlar %90 oranında Manoa Leopardsa, geri kalan %10'u da ıslah sürecinde karşılaştığı farklı tipte marullara ait oluyor. Yani, söz konusu çeşit kendi iklimine adapte olup biyoçeşitliliği daralmadan önce farklı iklimlerde tohumları yetiştirenlere farklı seçenekler sunmuş oluyor. Bu marulları yetiştirdiğimden haberi var. Bizim iklimimiz çok sıcak olduğu ve önümüzdeki günlerde sıcaklıklar marul için makul olmayan derecelere ulaşacağı için, tohuma kaçmaya en çok direnç gösteren bitkilerden tohum almamı rica etti. Alıp göndereceğim; büyük ihtimalle ordan yeni birşeyler çıkaracak. Eklenti 667456 Pele. Bunun yaprak sapının kalınlığı yüksek olmasına karşın kaliteli bir taze fasulye gibi gevrekliğini koruyor ve liflenmiyor. Aynı zamanda çok lezzetli. Eklenti 667457 Aloha Gem. Bu benekli değil ama çabuk büyüyen bir çeşit. Henüz tadına bakmadım. Eklenti 667453 |
4 Eklenti(ler)
Bugün size iyi niyetle başlanan bir iş kibirle gölgelendiğinde, o işin nasıl fiyaskoyla sonuçlanabileceğinin hikayesini anlatacağım.
Bundan birkaç sene önce, tohumlarını bu sene burda da paylaştığım 150 yaşındaki Bradford karpuzunun, Bradford Ailesi'nin 7. nesil üyesi Nat Bradford tarafından geri getirilmesi büyük olay olmuştu. Bradford karpuzu, bu ülkenin bugün tohumu bulunabilen en eski atalık karpuzlarından birisi. Geri getirilmesine önayak olan kişi yukardaki mesajlardan birinde de bahsettiğim, önemli bir yemek tarihçisi olan Prof David Shields. Shields'in yönlendirmesiyle, daha önce vefat eden dedesinin sakladığı tohumları bulan torun Bradford, 2015 yılında karpuzu bu tohumlardan yeniden yetiştirdi. Burda böyle hikayeler önemseniyor ve teşvik ediliyor çünkü hem tohum koruma altına alınmış hem tohumun bekçiliğini yapan çiftçiye hem de karpuzdan üretilecek yeni ürünlerle restoranlara ve diğer yerel iş kollarına ek gelir kaynakları sağlanmış oluyor. Şimdi bu karpuz Slow Food'un Ark of Taste listesine girmekle kalmadı; aynı zamanda turşusundan reçeline, viski türevlerine kadar çeşitli ticari ürünlerin ana maddesi olarak, yetiştirildiği yörenin restoranlarında menülere girerek kendi çapında hatırı sayılır bir pazar oluşmasını sağladı. Bu başarıda, çiftçinin meraklı, istekli ve yetenekli olmasının büyük payı var. Bradford karpuzun geri getirilme hikayesi, atalık tohumların koruma altına alınması bakımından rehber niteliği taşırken aynı zamanda "bu iş nasıl yapılmaz?" sorusunun cevabını da içinde barındırıyor. Kötü örnek de öğretici olduğu için çok faydalıdır. Bu tip bir örnek için, yukardaki mesajlardan birinde de bahsettiğim Pulitzer'e de aday gösterilen başarılı bir araştırmacı gazeteci ve Tampa Bay Times'ın yemek eleştirmeni olan Laura Reiley'nin Haziran 2017'de kaleme aldığı şu yazıya bakmak yeterli. Yazıyı kısaca özetleyeyim: Daha önce Bradford karpuzun geri getirilmesine önayak olan Prof David Shields, o çalışmanın başarısının ardından Bradford karpuzla Georgia Rattlesnake adındaki bir başka önemli atalık karpuz çeşidinin hibritlenmesiyle 1911 yılında ıslah edilmiş Florida Favorite adını taşıyan karpuzun geri getirilmesi için Tampa'da iki başarılı restoranı (The Refinery ve Fodder & Shine) bulunan şef Greg Baker'la iletişime geçiyor. Eklenti 668302 Bradford karpuz Eklenti 668305 Georgia Rattlesnake karpuz Shields, saygın bir akademisyen olmasına karşın, ıslah konusunda saha tecrübesi yok. Sonradan anladığıma göre, genetik konusunda da literatür araştırması yapmadan telkinde bulunmuş. Shields, Baker'a şunu öneriyor: "Georgia Rattlesnake'in tohumu zaten mevcut. Bradford'ı da geri getirdik. Bu durumda Georgia Rattlesnake'le Bradford'ı hibritleyerek, Florida Favorite karpuzu da geri getirebiliriz." Bu tavsiye üstüne heyecanlanan Şef Baker, restoran için sebze aldığı çiftçi Will Crum'la iletişime geçip ıslah çalışması için çiftçiyi teşvik ediyor ama sonradan anlaşıldığı üzere, çiftçi de bu iş için gereken okumaları ve araştırmayı yapmadan teklife balıklama atlıyor. Çiftçi Will Crum, Bradford ve Georgia Rattlesnake karpuzlarını arıların çiçekleri tozlamaları için yanyana yetiştirerek, iki çeşidi birbiriyle insani müdahale olmadan hibritliyor. Meyvelerden karışık şekilde tohum alarak sonraki sene tohumları yeniden ekiyor. İki kafadar, bir bilene, tohum ıslahçılarına ya da üniversitedeki uzmanlara danışmadan Florida Favorite karpuzunu ıslah yoluyla geri getirdiklerini sanarak üç sene boyunca uğraşıyor :) Araya girip neden yanıldıklarını anlatayım: 100 sene önce iki farklı karpuz kullanılarak ıslah edilmiş atalık bir karpuzu, aynı iki anaç çeşidi kullanarak yeniden elde etme olasılığı koca bir sıfır. Bradford ve Georgia Rattlesnake, meyve şekli bakımından birbirine çok benzeyen iki karpuz. Bunların hibritlenmesiyle elde edilecek karpuzun F1 neslinin de şekil bakımından (oval meyve şekli her iki karpuzda da baskın bir özellik) her iki karpuza benzeme olasılığı yüksektir. Curcuna, F2 neslinden itibaren, farklı genetik olasılıkların (farklı çekirdek renginde, şeker oranında, kabuk kalınlığında ve belki de şekilde meyvelerle) ortaya çıkmasıyla başlar. Önünde sonunda, ıslahın amacına göre stabil bir tohum elde edilecektir ama bu tohumun 1911'deki Florida Favorite'la aynı olması mümkün değil. Bir de F1 nesil, ebeveynlerden daha uniformdur. Hibrit tohum piyasasının müşterisinin bu kadar bol olmasının nedenlerinden birisi bu. Hibrit tohumdan elde edilecek meyvelerin büyüklüğü, verimi, şekli, açık tozlanan bitkilere kıyaslandığında birörnektir. Dolayısıyla, sonuçlanmamış bir ıslah çalışmasında F1 nesle bakarak nihai bir değerlendirme yapmak çok yanıltıcı olabilir. Buraya kadar, ıslah çalışması uygulayıcılar için öğretici bir süreç olarak kabul ediliyorsa hiçbir sorun yok fakat işin içine kibir, haksız kazanç ve doğru ve saygısızca yapılan bir işten nemalanma karışacaksa, burda haftanın yedi günü bu işlerle uğraşan biri olarak müdahale etmemem düşünülemezdi :) Şef Baker'a, yaptıkları çalışmanın Florida Favorite karpuzu geri getiremeyeceğini, tohumlar stabil hale geldikten sonra bile ancak orjinal karpuzun benzer bir kopyasını elde edeceklerini, bu yüzden ıslah çalışması tamamlandıktan sonra, tohuma yeni bir isim vermeleri gerektiğini defalarca anlatmaya çalıştım. Hiç bilmediği bir işte, üstelik kendisine işi yanlış yaptığı söylendiği ve yardımcı olmak üzere düzeltme imkanı verildiği halde ısrar edip müşteriye "geri getirdiğim atalık karpuzdan yaptığım yemek" diyerek yüksek fiyattan karpuz kakalamaya çalıştığı ve kendine haksız bir ün getirmek için bunun reklamını restoranı aracılığıyla yapmaya devam ettiği ve üstelik yanlış sonuca ulaşsa da bütün işi yapan çiftçinin ta kendisi olduğu için peşini bırakmadım. Sonuç: Yöremizde ve bu ülkede benim gibi tarım yapan atalık tohum çiftçilerine, tohum ıslahçılarına ve en önemlisi atalık tohuma saygısızlık yaptığını düşündüğüm bu şef, karpuzun bir daha lafını edemez hale geldi. Bu gibi kişilerle açlıktan öleceğimi bilsem çalışmam mümkün değil. Büyük ihtimalle bana da çok kızgın ama işini doğru yapanlarla işbirliği yapmamız yeterli olduğuna ve herkesin beni sevmesi gibi bir derdim olmadığına göre bunda da hiçbir sorun yok. Bütün bunlar olurken bir yandan da gazeteci Laura Reiley'le birçok kez email yoluyla görüştüm. Nasıl oldu da böyle kötü bir yazı kaleme aldı anlayamasam da, sonradan onun da pişmanlık duyduğunu düşünüyorum. Yaptığı yanlışlardan biri, tohumun tarihçesini tam anlamıyla araştırmamış olması. Halka açık arşivlerde bulunmasa bile, şahsa ait arşivlerdeki belgelerde atalık çeşitlerle ilgili detaylı bilgi/fotoğraf/çizim bulmak mümkün. Yazıyı ilk okuduğumda, Florida Favorite adının tanıdık geldiğini düşündüğüm için hemen arşivimin altını üstüne getirdim. Karpuz, 1948 yılına ve o zaman Florida'da iş yapan bir fidanlığa ait fide kataloğunun 10. sayfasında karşıma çıktı. Eklenti 668303 Eklenti 668304 Başka bir ifadeyle, tohum 100 yıl önce kaybolmamış, 1948 yılında yani bundan yaklaşık üç nesil önce bir fide kataloğunda yer bulacak şekilde yaygın şekilde yetiştiriliyormuş. Bugüne kadarki tecrübeme göre, eğer böyle çok uzak sayılmayacak bir süre önce bulunabiliyorsa, tohum bugün mutlaka biryerlerde ekilmeye devam ediyordur. Reiley, tarihleme konusundaki hatasını kabul etti. Bilimsel açıdan da yanlışlarla dolu bir makale olduğu için editörleriyle görüştü fakat editörler, makalede anlatılan hikayeyle yapılan işin aynı olmadığını ve farkın sadece çeşit adlandırmasından ibaret olmadığını anlamadıkları ve düzeltme konusunu genel okuyucu anlayamayacağı için düzeltme yayınlamak istemediler. |
Buraya son yazdığımdan beri nerdeyse dört yıl geçmiş. Biz bu arada Florida'dan West Virginia'ya göç ettik ve yeni bir tohum çiftliği kurmak için üç sene uğraştık. Eksikleri olsa da sanırım önümüzdeki ilkbahar daha sakin ve daha az masraflı bir dönem geçireceğiz.
Geçtiğimiz yaz nedenini daha sonra belirlediğimiz bir nedenden dolayı yaşadığım bir alerjik reaksiyonla oldukça çetin geçti ama aynı zamanda Amerikan Meclisi kütüphanesinin sponsorluğunda yapılan bir belgeselin dördüncü ve son bölümüne konuk olmak ve 2019'da aldığımız sera kitinin biraraya getirilmesi dahil birçok işi de tamamladık. İlişkiler, mutfak ve tohumlar hakkındaki belgeseli izlemek isteyenler için (şimdilik Türkçe altyazı yok ama belki bir vakit bulduğumda çevirisini yapıp videoya ekletebilirim): |
Sayın birnefestoprak
Bölgede yaşıyor olmanız sebebiyle soruyorum. Farklı gübreleme yöntemleri ile beslenen domateslerde fusarium solgunluğu hastalığının ilerleyişi hakkında denemelerin yer aldığı bir makale inceledim. Bu makalede "Stokesdale" isimli domates cinsi dikkatimi çekti. Denemelerde Süper fosfat uygulama ile bu tür %100 başarı ile ayakta kalıyordu. Gerçi bir sonraki yıl ancak %25 başarı sağlıyordu :D Neyse kimdir bu Stokesdale nedir nerden buluruz tohumunu diye araştırırken neredeyse hiç sonuca ulaşamadım. Zira ülkemizde 1950 ve muhtemelen 1960 arası ekimi yapılan meşhur bir tür fakat sonradan adı sanı geçmiyor. Malum artık ticari ekimler için memlekette binbir çeşit tohum var. Bu domatesin menşei ABD görünüyor. Bu tür hakkında bilginiz varmı? O bölgede de ülkemizdeki gibi kayıp mı oldu? Yoksa bizim artık tercih etmediğimiz ama oralarda hala kullanılan değerli bir tür mü? İlgili makale: https://dergipark.org.tr/tr/pub/bitk...sue/3544/48195 |
2 Eklenti(ler)
West Virginia'ya taşındığımızdan beri uzun zamandır çok istediğim Anadolu buğdaylarının arşivleme ve değerlendirme işi üstünde yoğun şekilde çalışıyorum.
Bu sene daha önceki senelerden tohum seçimiyle ardışık hasatlardan elde ettiğim buğdaylarla birlikte yetiştirdiğim atalık çeşit sayısı 100'ün üstüne çıktı. Bunlara ek olarak bu seneki üretime 7 çavdar ve 3 arpa çeşidini de dahil ettim. Ardışık üretimle tohumunu seçtiğim kimi buğdayların kış dayanımı, soğuk toprak çimlenme oranları, hastalık direnci ve verimi bu iklimde çok iyi oldu. Kış performansı çok iyi olmayan çeşitler de var ama onlardan da yeterli miktarda tohum hasat edebileceğiz. Onları da bir rotasyon planı dahilinde tarlanın başka bir yerine seneye baharda dikip tekrar deneyeceğim. |
Alıntı:
|
Hiç duymadım. Genelgeçer pazarın kullanımına sunmak için dönem dönem bu tip ıslah çalışmaları yapılıyor. Belli bir üretim istasyonunda üretilen bu çeşitler bazen farklı bölgelerde kabul görebiliyor. Örneğin biz Florida'da yaşarken Florida Üniversitesi, Tasti-Lee adında hibrit bir çeşit piyasaya sürmüştü. Raf süresi ve lezzeti çok iyiydi. Dönemsel müşteri tercihlerine göre o da yerini başka birşeye bırakacak muhtemelen.
Alıntı:
|
Sn TCM'nin karpuzla ilgili kısa yorumuna binaen okumaya başladım, zevkle tamamını okudum.
Çalışmalarınız çok güzel. Özellikle Anadolu tohumlarını yaşatıp isimlendirme konusundaki çalışmalarınız çok iyi. Tebrikler. Zaman bulabilirseniz lezzet, dayanıklılık, verim odaklı fikirlerinizi/yorumlarınızı zevkle okumaya devam ederiz. |
Sayın birnefestoprak, bize rehber olan bu sayfanıza daha sık uğramanız dileğiyle. Ürünleriniz bereketli olsun.
|
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 03:00. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025