![]() |
Biologus'tan alıntı:
Degidiklikler olmasi gerekiyor du ve oldu. Karsinda pek kimsenin olacagini sanmiyorum Sn Biologus, Öncelikle mesajınız ve saygılı sesleniş biçiminiz için teşekkür ederim. Atatürk Devrimleri'ne karşı olmamanıza sevindim. O zaman çok fazla tartışacak bir konu yok demektir. Ancak aşağıdaki birkaç noktayı da belirtmeden geçemeyeceğim: Matbaa: Benim Matbaa hakkındaki düşüncelerimin uydurulmuş olduğunu zannetmiyorum. Ortada o dönemde basılmış yüzbinlerce basılı kitap olmadığına göre (herhalde Atatürk'ün bu kitapları yaktırdığını düşünmüyorsunuzdur!), bu kitaplar basıldıysa, nereye gitti? Yani 1727'den önce Osmanlı'da çok sayıda kitap basılıp, vatan topraklarında millete satıldıysa, bir yerlerden çıkması gerekmez miydi? Herhalde, bu kadar yılda basılmış kitabı birilerinin saklamış olması gerekirdi. Neyse, bu konuda daha fazla bir şey söylememe gerek yok. Her şey ortada. Bu konu yabancı kaynaklarda da geçiyor. Yani yalnızca Turkiye Cumhuriyeti'nin uydurması değil! Osmanlı Konusu: Tabii ki amacım Osmnalı'yı tümden karalamak değil. Bu kadar büyük bir toprak parçasını 600 yıl yönetmek kolay olmasa gerek. Ama çok hata yapan devlet büyükleri vardı. Bunları anlatıp mutlaka ders çıkarmalıyız. Biologos: Canlı bilimi terimini sizden duymak çok umut verici. Benim böyle bir sorunum yok. Adımdan ne olduğumu en kara cahili bile anlıyor: Doğasever. Adlar: Sanıyorum bu konuda biraz önyargılısınız. Artık Türkiye bu ad sorununu aştı! Bunları gündemde tutmalıyım lütfen. Adınız ister Metin olsun, ister Biologos, ister Abdulmuttalib (p ile mi yazılıyor yoksa b ile mi bilemiyorum!), bizler için önemli değil. Çünkü o sizin adınız. Ana babanızın verdiği ad. Onlar öyle uygun gördülerse, bu devlet dahil hiç kimseyi ilgilendirmez. Daha fazla yazmak istemiyorum. Ancak size bir sorum olacak: Kaç yıldır Amerika'da yaşıyorsunuz? Saygılarımla |
Dogasever guzel muhabbet icin tesekkurler
ozelden yazarim kac senedir yasadigimi yoksa konu dagilacak iyice :) |
Başlığın adı "Forumda Türkçenin doğru kullanımı". İstenilen sadece Türkçenin doğru düzgün kullanılması, yazılan mesajlarda yazım kurallarına uyulması. Bunda tartışılacak ne var, hiç anlayamıyorum. Cümleniz büyük harfle başlamışsa, noktalama işaretlerini kullandıysanız, kelimeleri de bozmadan düzgün yazıyorsanız, kimin ne itirazı var ki? İster doğa yazın ister tabiat, ister misal yazın ister örnek ama doğru olsun.
Alıntı:
|
Alıntı:
Alıntı:
|
Arkadaşlar bence bu konu kapanmıştır. Sn Nevsune'nin dediği gibi, herkes istediği sözcüğü kullanabilir. Benim eski sözcükleri kullananlara herhangi bir sözüm yok zaten. Herkes doğal olarak istediği sözcüğü kullanabilir. Buna kimse karışamaz. Önemli olan anlaşılır olabilmek ve yazım kurallarına uymaktır. Tüm bunların dışında bir de dilin gelişimi söz konusudur. Bunu da kimse engelleyemez. Örneğin, bilgisayar sözcüğü tutmuştur. Kompüter diyenler zamanla azalacaktır. Bu çok doğaldır. Nasıl suyun akışını tersine çeviremezseniz, bu gerçeği de değiştiremezsiniz. Bu konuda Meyvelitepe'nin aşağıdaki mesajı son derece açık bir şekilde her şeyi anlatıyor:
"Dil" öyle bir şey ki, onu belirleyen tarihsel, kültürel ve ekonomik koşullardır. Kendi mecrasında akmak zorunda olan, önüne set çekilemez bir su gibidir. Bu akışa müdahale, ancak tarihe, kültüre ve ekonomiye, yani dilin mecrasına müdahale ile olur. Herhangi bir zaman kesitinde de yeknesaklığı yoktur. Bireyden bireye, kesimden kesime değişir. Benim kabul edemediğim yeni sözcükler yerine eskilerinin kullanılmasının önerilmesidir. Hatta istenmesidir. Yeni olanlar her zaman doğru da değildir. Örneğin, bilgisayar bence aslında doğru değildir. Çünkü bilgi sayılmaz! Ama bu sözcük halk tarafından benimsenmiştir. O yüzden, doğru da olsa yanlış da olsa kabul edeceğiz. Çünkü yine de birşey ifade ediyor. Kompüter, hiçbir şey ifade etmiyor (Türkçe anlam olarak!). Mesleğim gereği, ben de başkalarının çevirilerini düzeltiyorum ve kesinlikle misal, tabiat, şart, ihtiyaç, kriter, minimum, ebeveyn, prensip, konsept, vb. kullananların bu sözcüklerini örnek, doğa, koşul, gereksinim, ölçüt, en az, ana baba, ilke, kavram, vb. ile değiştirmiyorum. Çünkü yazdıkları sözcüklerin hepsi doğrudur ve benimsenmiştir. Bizlere düşen bu sözcükleri olduğu gibi kabul etmektir. Bu sözcükler zaman içinde ayıklanacak bazıları ise unutulacaktır. İnsanlara bunları kullanın demek baskı kurmak anlamına gelir ki buna da ilke olarak hepimiz karşıyız. Bırakın hepsi halkın eleğinden geçsin. Zaten bir dilin zenginliği sadece yabancı dillerden alınan sözcüklerin azlığı ya da çokluğu ile ölçülmemelidir. Diğer önemli bir nokta, alınan yabancı sözcüğün o dilin dilbilgisi kurallarına uydurulup uydurulamamasıdır. Türkçe işte bu konuda mükemmeldir. Hangi sözcüğü alırsanız alın, Türkçe'nin yapısına uymaktadır (Doğal olarak uymayan bazı sözcükler de olabilir). Türkçe'nin eklerini yabancı sözcüklere de fazla zorlanmadan uydurabiliriz. |
Her hangi bir nesneyi , duyguyu 4-5 değişik kelime ile ifade edebiliyorsak, dilin zenginliği sayesindedir. Sayın Doğasever'in dediği gibi ''Bırakın hepsi halkın eleğinden geçsin''
Bir fıkra vardır. Yabancı Türkçe öğrenmeye karar verir. tam 10 sene ayırır bu işe. Artık kendisinden emindir. Son denemelerinde yanındakine sorar. ''Geliyormusun?'' Karşısındaki cevap verir. '' aa'' Tekrar başlar. 1-2 sene daha çalışır. Yine aynı soru ''Geliyormusun?'' Cevap''Hıhı'' Ve bu böylece devam eder. |
Alıntı:
Siz şanslı kişilerdensiniz sayın Biologus. Yüce Rabbimin rüyalarda tavsiye ettiği yerde yaşıyorsunuz. Hem orada aya da gidiliyor. Merak etmeyin, biz bu zihniyetimizle yaya kalmayız. Yaya bırakılmak istenmezsek tabii. |
1929-14 Mayıs 2010. (Doğan AKSAN)
Anlam Bilimi ve Türk Anlam Bilimi (1971), Tartışılan Sözcükler (1976), Her Yönüyle Dil (1988), Türkçenin Gücü (1987), Şiir Dili ve Türk Şiir Dili (1993), Türkçenin Söz Varlığı (1996), Anlam Bilim Konuları ve Türkçenin Anlam Bilimi (1998) olan Doğan Aksan'ın ayrıca dil, bilim ve Türkçe ile ilgili 70'i aşkın araştırması bulunan ve çalışmalarıyla dilimize çok şeyler kazandıran Prof.Dr. Doğan Aksan Bugün son yolculuğuna uğurlandı. Türk Dilinin büyük ustası. Gözün arkada kalmasın. |
Sn. Biologus,
Bir bilim adamı Sn. Doğasever'in Osmanlı'da matbaa konusunda verdiği bilgileri ya doğrular, ya yalanlar ki bu durumda bir kaynak göstemesi gerekir ya da bu bilgilerden şüphe duyar ki bu durumda da konuyu ahkam kesecek kadar önemsiyorsa şüphe ifadesinin devamında ilgili kaynakları araştırmalıdır. Bu bilgilerin ... olduğunu sanamaz/düşünemez. Çünkü verilen bilgiler somut tarihleri ve kararları, somut rakamları içermektedir. Bu bilgilerin tamamı Osmanlı arşivinden veya bu arşivleri kaynak olarak kullanan yayınlardan rahatlıkla kontrol edilebilir. Bu bilgilere bakıp varsayımda bulunmak ben insanda 46 kromozom olduğunu sanıyorum/sanmıyorum demekten farkı yoktur. Tarihi herkesin kendince yorumladığı pek çok yayın var, haklısınız. Örneğin son dönem buralarda Atatürk'ü Vahdettin'in vatanı kurtarmak için Anadolu'ya gönderdiğini yazanlar var. Herhangi biri bunun böyle olduğunu zannedebilir. Nitekim biraraya geldiklerinde ne konuştuklarının bir kaydı yok. Ne olduğunu ne de olmadığını kanıtlayabiliriz. Ama Anadolu'da yoksulluk içindeki bir avuç vatansever tarifsiz zalimlikler yapan düşmanla çarpışırken, çarpıştığı düşmana ait uçaklarla Vahdettin'in Atatürk'ü ve düşmanla savaşanları hain/dinsiz ilan eden yazılar/fermanlar attırdığı somut bir vakadır. Benim mantığım bu ve bunun gibi somut olaylara bakıp Vahidettin'in hain olduğunu düşünmeme yetiyor. Siz bunu başka şekilde yorumlarsınız buna bir şey diyemem. Sizin fikriniz sizin yorumunuz der öyle kabul ederim. "... Cumhuriyet doneminde cikan gazeteleri okursaniz" gibi bir ifade kullanmışsınız. Hala Cumhuriyet döneminde olduğumuzun farkında olduğunuzu, burada "Cumhuriyetin ilk yıllarında" demek istediğinizi varsayıyorum. Gerçekten o tarihlere ait bir gazete okuyup okumadığınızı merak ediyorum. Günümüz Türkçesine çevrilmiş bazı gazeteleri okumuştum. Ben onları okuduğumda daha sıcağı sıcağına emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin zalimliklerini, ihanetlerini, dedelerimizin yoksunluklarını, fedekarlıklarını, azmini hissediyorum. Bu hissiyat ihanet içindeki çürümüş Osmanlı'ya maalesef bir sempati duymama engel oluyor. Önyargılar olmadan onları okuyanların aynı hissiyata kapılacaklarını düşünüyorum. Tabii ki benim düşüncem bu siz ne hissedersiniz bilemem. Sizin yorumunuz der öyle kabul ederim. Son bir söz de "uydurakça" sözünüze. Ne Türkçe, ne Farsça ne de Arapça da böyle bir söz yok. Harf hatası var varsayıp "uydurukça" derseniz öyle bir sözcük te yok. Doğrusu "uyduruk" ya da "uydurma" olacak. Hoş, bulduğunuz sözcük -uydurukça- uydurma da olsa bence güzel olmuş. Kullanılmasını da inanın hiç yadırgamadım. Görebildiğim kadarıyla Türkçe kurallara uygun üretilmiş bir sözcük. Nitekim tüm dillerdeki tüm sözcükler uydurma değil mi zaten. Hayatımıza yeni giren "şey"lere bir ad vermeyecek miyiz? Bundan 500-1000 yıl önce uydurulabiliyorsa 80 yıl önce ya da bugün uydurulmaması için bir neden var mı? Kaldı ki dil devrimiyle beraber yapılan Türkçeleştirmede yeni uydurulan sözcükler varolan Türkçe köklere Türkçe dilinin kurallarıyla yeni eklemeler yapılarak üretilenlere kıyasla çok daha azdır. Bunun neden yapıldığı, ne getirip ne götürdüğü burada birkaç sözcükle ifade edilebilecek bir şey değil bence. Mutlaka kaybettirdikleri var, ama kazancı daha büyük görmüşler ki böylesi zor bir işe girişmişler. Ben de kazancın çok daha büyük olduğunu düşünüyorum, tabii ki siz aksini düşünebilirsiniz. Sizin yorumunuz der öyle kabul ederim. Sonuç olarak Sn. Biologus, herhangi bir konuda istediğiniz gibi düşünebilirsiniz. Olduğunuz gibi kabul ederim sizi. Ama lütfen somut olayları sanmayın, ya doğrulayın ya yalanlayın. Tabiat sözcüğünün sizin için bir kokusu olabilir. Benim için bir özelliği yok, konuşurken tercih etmem. Oysa sizce uydurukça olan doğa sözcüğü çocuğuma ad olarak vereceğim kadar özel benim için. Siz tabiat deyin, eminim hepimiz anlarız. Ama tabiyat derseniz muhtemelen yanlış anlarız. Sn. Aksan'ı saygıyla anıyor, tüm yakınlarına ve yakın hissedenlere başsağlığı diliyorum. Sevgi ve saygılarımla not: Cumhuriyet'in ilk yıllarına ait bazı manşetleri Ankara Ticaret Odası'nın Unutulan Arşivler çalışmasında görebilirsiniz. |
http://www.akvaryum.com/Forum/foruml...la_k376664.asp
Bir başka site yazım kurallarına uyulması konusunda bilgi veriyor, güzel değil mi? :) |
Alıntı:
|
Gereksiz bir soru sorduğumu düşündüğümden yazımı değiştirdim. :)
|
"Biri mi" yoksa "birisi mi" doğru?
Forumda yapılan yazım hataları o kadar çok ki, bu soru yapılan hataların yanında önemsiz bir ayrıntı gibi durabilir. Ancak, ben kendi görüşümü bildirmeden önce yeni bir konu açmak istedim. Biri mi doğru yoksa birisi mi?
Birkaç örnek vereyim: Türkçe'de: İki - ikisi Altı - altısı Yedi - yedisi diyoruz ve bu doğrudur çünkü i veya ı gibi ince seslilerle veya Ankara- Ankarası Koru- korusu Soru - Sorusu gibi kalın seslilerle biten sözcüklerden sonra, -s- kaynaştırması getirerek söylüyoruz. Ama: üç - üçü (üçüsü değil!) beş - beşi (beşisi değil!) sekiz - sekizi (sekizisi değil!) on - onu (onusu değil) onbir - onbiri (onbirisi değil!) dediğimiz halde Neden "Bir" için "Biri" dememiz gerekirken bazen "Birisi" diyoruz? Anlamıyorum! Anlayan varsa bana anlatsın lütfen! |
Sayın Doğasever,
Ben de açtığınız konuya ekleme yapmak istiyorum. Ünlüyle biten bir sözcüğe ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde araya "n, s, y, ş" kaynaştırma ünsüzlerinden biri girer: Yolcu-n-un Ora-y-a Anne-s-i iki-ş-er |
Alıntı:
"Birisi" dediğimiz zaman bir kişiden, -belirsiz bir kişiden- bahsediyoruz. İngilizce "somebody" gibi. "Birisi kitabı raftan almış." Bu anlamda da "birisi" yerine "biri" ni kullanabileceğimizi sanıyorum. |
"Birisi" dediğimiz zaman bir kişiden, -belirsiz bir kişiden- bahsediyoruz. İngilizce "somebody" gibi. "Birisi kitabı raftan almış." Bu anlamda da "birisi" yerine "biri" ni kullanabileceğimizi sanıyorum.
Sn Nel Sizinle aynı görüşteyim. Aslında bu bizim işgüzarlığımız değil mi? Nedense, "bir" sözcüğüne de bahsettiğiniz tüm amaçlar için sadece bir -i takısı yeterliyken, toplumda birçok kişi nedense bunu yeterli görmeyip, bir -s- kaynaştırmasıyla bir -i takısı daha ekliyor. Bence bu ikinci -i takısı son derece gereksiz. Birincisi zaten bu işi dil bilgisi açısından yapıyor. Herhalde halkımız bunu sırf pekiştirmek için kullandı ve alışkanlık yaptı! Dil bilgisi açısından bence doğrusu "biridir." Buradan yola çıkarsak, nasıl "üçüsü geldi" demiyorsak, "birisi geldi" de dememeliyiz diye düşünüyorum. Aynı komik duruma düşülmüş olmuyor mu? Halk arasında sadece kulak alışkanlığı olduğu için garipsenmiyor olabilir ama benim kulağımı çok tırmalıyor! |
Önce bu iki kelimeye (biri ve birisi) etimolojik (kökenbilim) olarak bakalım.
biri>> (zamir) bir + i >> bir:isim kökü, -i: isimden isim yapma eki bir+i+s+i >> (zamir) bir:isim kökü -i:isimdem isim yapım eki -s-:kaynaştırma harfi -i:iyelik (aitlik) eki Anlam yönüyle bakacak olursak; Her iki kelime de canlılar için (hayvan,bitki,insan) kullanılabilir;ancak "birisi" sözcüğü yaygın olarak canlılar için kullanılmaktadır. Örnekler: biri>>> 1 . Bir tanesi: "Vagonun birine binip bölmelerden birine yerleşti."- M. Ş. Esendal. 2 . Bilinmeyen bir kimse: "İhtimal, hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi."- O. S. Orhon. 3 . Yüklem durumunda olan bir ad tamlamasının belirtileni olarak kullanıldığında belirtenin hor görüldüğünü anlatan bir söz: "Kendisi vaktiyle arabacının biri idi."- . birisi>> Herhangi bir kimse: "Birisi sezecek olsa kim bilir ne dedikodular çıkarılırdı."- E. Bener. |
Alıntı:
|
Bizler Tabiat ve Misal'i kullanıyoruz ama genç nesil Doğa ve Örneğin'i tercih ediyor.
Bence züppelik değil. İçine Nature veya example gibi kelimeler serpiştirilirse züppelik olur gibi düşünüyorum. |
Bu sözcüklerin hepsi kullanılabilir ve yerine göre biribirlerinin de alternatifi olmayabilirler. Metnin konusuna, uslûba, gidişata, kime yazıldığına ya da söylendiğine göre bazen "tabiat" iyi gider, bazen de "doğa" :)
|
Atatürk' ün TDK' yı kurmadaki amacı, dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak, arı bir dile dönüşümünü sağlamaktı ki; kurtuluş savaşıyla başlattığı bağımsızlık hareketi, tek boyutlu bir hareket olma özelliğini asla taşımadı.
"Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır." Sözüyle mücadelenin siyasi, ekonomik, ve kültürel boyutlu olduğuna dair vurgusunu farketmek gerek. Nitekim, cumhuriyeti kurduktan sonra savaş yorgunu bir ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulların yetersizliğinin ardına sığınılmadan, hızla gerçekleştirilen yeniliklerden ve ülkeye kazandırılan bir dizi kurumdan TDK, yalnızca biridir. Hangi konuda olursa olsun; bilimsel dayanağı olmayan bir eleştirinin bana göre hiç bir değeri olamaz. "doğa" ve "örneğin" sözcüklerine değinmek gerekirse türedikleri sözcükler incelendiğinde; kökenlerinin yine Türkçe sözcüklerden oluştuğunu görürüz. Biri "doğmak", diğeri ise "örnek" sözcüğünden türemiştir ki; ikisi de öz be öz Türkçe sözcüklerdir. Buna karşın, "tabiat" ve "misal" ise arapça kökenlidir ve kültür etkileşiminin bir sonucu olarak dilimize yerleşen sayısız yabancı sözcükten sadece iki tanesidir. Osmanlıca, başta arapça ve farsça, sonraları (sanırım kapitülasyonlardan sonra) fransızca kökenli sözcüklerin de etkisiyle öz Türkçe olma özelliğinden uzaklaşmış, deyim yerindeyse karma bir dile dönüşmüştü. TDK' nın uzunca bir zamana yayılan ve dil bilimcilerin katkılarıyla gerçekleştirdiği çalışmalar, dilimizi özgürleştirmek adına yapılmıştır. Unutulmamalıdır ki; diline yabancılaşan bir toplum, aslında kendine yabancılaşmaktadır ve aklı başıda hiç kimse o toplumun özgür olduğu iddiasında bulunamaz. Ve........Dilini önemsemek, doğru, düzgün ve etkili kullanma duyarlılığını göstermek; kendine, değerlerine ve toplumuna değer verenlerin çabasıdır. Asla züppelik gibi basit ve yüzeysel değerlendirmelerle tanımlanamaz. |
Alıntı:
Merhaba iş314 İlk olarak verdiğim Link'e bir göz atarsanız sevinirim. Yukarıda misalini verdiğiniz kelimelerin birçoğunu arkadaşlarımız kullanıyor. Örneğin; kimi doğa derken, kimi tabiat diyor. Tabii ki öz türkçe konuşalım. fakat dilimize yerleşmiş kelimeleri bir anda çıkarıp atabilir miyiz? Bir kelimenin yerleşmesi için uzun yıllar geçmesi gerekiyor. Ben bu büyük ailedeki hiç bir arkadaşımın züppelik olsun diye o kelimeleri kullandığını zannetmiyorum. agaclar.net sitesine de yakışmayan bir kelime olduğunu belirtmek isterim. |
Sayın Cumhur Tonba merhaba...
Alıntı yaptığınız üyenin o mesajına duyduğum tepkiden yola çıkarak yazmıştım ben de. Bir yanlışlık mı var, bana mı öyle geldi? Çünkü ortak bir nokta da bulunduğumuza göre cevabınız mesajını eleştirdiğiniz üyeye gitmeliydi diye düşünüyorum. Dilimize yerleşmiş sözcüklerin bir kalemde silinip atılmasının gerektiği şeklinde algılanacak bir cümlem olmadığı gibi iddiam da yok. Kaldı ki; bu ha diyince olabilecek bir şey de değil zaten. Gerekli olup olmadığı tartışılabilir doğal olarak. Yazının odaklandığı konu bu değil. Dediğim gibi, alıntı yaptığınız üyenin söz konusu mesajına bir tepkiydi. Yalnız, mesajınızda bir link göremedim. İyi bayramlar... |
Alıntı:
Saygı ve sevgilerimle. Dilerim affedersiniz. İş 314 e göndereceğim link de buydu. http://www.agaclar.net/forum/showpos...4&postcount=55 |
Alıntı:
De, benim de bir keresinde bir üyemize yaptığım gibi, şu 'Bey' i de 'Hanım' yapsak tam olacak :) Sağlcakla kalın. |
Alıntı:
Artık buralardan uzaklaşıp biraz ortalıkta gözükmemem lazım. Engin hoşgörünüz için minnettarım. (Tüm düzeltmeler yapılmıştır) |
Utanmaya başlıyorum ama:o
Keşke tüm hatalar böyle masumane olsa Cumhur Bey, ve herkes bu denli nazik... İnanın bazılarının yanında sizinkinin esamesi duyulmaz. Anlayışsızlıklar, kabalıklar ukalalıklar....O yüzden lütfen müsterih olun... |
Alıntı:
İşte böyle bir öztürkçe düşmanlığı vardı bu hocamızın.. Yukarıdaki yazıyı okuyunca bu anılar geldi aklıma.. |
katılıyorum.fakat eskiden kullanılan kelimeleri kullanmazsak eskiyi nasıl okuyacağız?
|
Merhabalar.Forumda yeni üyeyim.Başka forumlara da üyeyim.Her zaman dikkat ettiğim şey güzel türkçemizi en güzel şekilde kullanabilmek.****** bir çok kişi yazı dilinde de günlük konuşma dilini kullanabiliyor.Biz ne kadar iyi kullanırsak sanırım bize özenenlerde o kadar türkçe kullanımında ilerlemeye meyillenirler.Saygılarımla.
|
Alıntı:
Çok güzel Türkçe konuşmak ayrı birşey bunu yazıya dökmek ayrı birşey .Çok iyi biliyorum ki pek çok üye yazmaktan bu yüzden çekiniyor .Aslında ilk yazdığım mesajlara bakıyorum da ne kadar çok hata yapmışım . Zamanla yaza yaza gelişiyor .Bu yüzden arkadaşlarımız yazmaktan çekinmesinler .Hatalı yazılarını daha sonra dönüp düzeltebilirler . En çok dikkatimi çeken özel isimlerin büyük harfla yazılamaması ,Hele Türk ,Türkçe yazarken kullanılan küçük harfler mutlaka düzeltilmeli |
Alıntı:
Öztürkçe sözcüklerin kullanılması, dilimizin yaşaması ve gelişmesi açısından gerekli ve doğrudur. Bu bütün diller için böyledir, sadece dilimiz için değil. Fakat zaten yeni sözcükleri tanırken, benimserken eski sözcüklerin karşılığı olarak alıyoruz. Çünkü eski sözcüklerin de zaten bir anlam tanımlaması mevcut. Ayrıca yeni bir sözcüğün toplum tarafından kabullenilip kullanılması belli bir süreçte gerçekleştiğinden eski sözcüklerle birlikte kullanılır ki; bu iki sözcüğün de eş anlamda olduğu gerçeği sürekli hatırlanır. Öz Türkçe sözcüklerin kullanılması demek eskilerin aniden ortadan kalkması anlamına gelmez. Bu mümkün olmadığı gibi gerekli de değildir. Kaldı ki; her yeni sözcük de toplum tarafından benimsenecek diye bir kesinlik de yok. Yukarıda anlatmaya çalıştığım şekildeki bir dil kullanımı eskileri anlamayı neden zorlaştısın ki? Dilini özenli ve bilinçli kullanmaya çalıştığı sürece herkes eskiyi de yeniyi de anlamada belirttiğiniz anlamda bir zorlukla karşılaşmayacaktır bence. |
Sevgili hHatice, çok teşekkür ederim.
Evet, hepimizin hataları mutlaka vardır. Bu daha çok konuşma diliyle yazı dilinin karıştırılmasından kaynaklanıyor. Dediğin gibi, ancak bu hataların üzerine giderek ve isteyerek düzeltebiliriz. Sonuçta herkes dilbilimci olamaz ama en azından daha duyarlı davranmayı başarabilir. Bu da kültürümüze, değerlerimize saygının ve bu anlamda sorumluluğun gereğidir. |
Umarım; bu güzel ve faydalı yazışmaları üyelerimizin çoğu okur. Okurlar da cümlelerine başlarken selam, merhaba bile derken küçük harf yerine büyük harfle başlarlar.
Nedendir anlayamıyorum, pek çok üyemiz ki bunlar arasında öğretmen, üniversite mezunları da var, yazdıkları yazılarda cümle sonuna nokta koydukları halde hiç boşluk vermeden küçük harfle devam ediyorlar. Bizler bunları daha ilkokulda öğrenmedik mi? Sitede özel mesajla uyarı yazıyoruz ama dikkat eden üyemiz o kadar az ki. Ben bunların bilinmediğinden değil de önemsenmediğini veya yazılan yazıyı tekrar okumadan gönderilmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Vakit bulan arkadaşlar, lütfen yeni üyelerin kendilerini tanıtım yazılarını zaman zaman okumaya çalışın. Bana hak vereceğinize inanıyorum. |
Uyarı tazelensin istedim!
Yöneticileri kutluyorum. |
|
Noktadan sonra büyük harfle başlamadın mı ? Al sana Dannnnn.
Soru eklerini ayrı yazmadın mı? Bu sefer sana iki kere dannn, dannnn....olsa acaba aklımıza yer eder mi? Nasılsa silahlanacağız. |
Evet hatalarımız var kabul ediyorum.Doğru teşhis yazdıklarımızı o an şevkle yazıyoruz ve okumadan gönderiyoruz.Birazcık hoşgörü.
|
Popüler kültürün ki; en güçlü silah olan medyanın da desteğini almasıyla gelinen bu noktada biz öğretmenlerin çabası korkarım ki havanda su dövmekten öteye geçemiyor.
Mini minnacık çocukların hayallerini manken, dansöz bir de Polat Alemdar süslemekteyken, anneler babalar geleceğin Pele' sine kavuşup rahat bir yaşam sürme düşünün peşine takılmışken; kimin umurunda -de, da ya da noktadan sonraki büyük harf ! Durum budur. :( |
Alıntı:
|
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 20:55. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025