![]() |
Alıntı:
|
Organik Tarım hakkında şimdiye kadar yazılmış en kapsamlı kitap nihayet çıktı. URAK ve T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın ortaklaşa hazırlamış olduğu ve Organik Tarım sektörü için önemli bir kaynak kitap olan "Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Elde Etmede ORGANİK TARIM SEKTÖRÜ: Sektörel Stratejiler ve Uygulamalar" adlı kitap siparişle alınabiliyor.
Kitabın içeriğine şuradan göz atabilirsiniz: Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Elde Etmede ORGANİK TARIM SEKTÖRÜ: Sektörel Stratejiler ve Uygulamalar Kitabın fiyatı: 50 YTL. + Kargo ücreti Sipariş vermek ve bilgi almak için: Ayça Cangel (aycac@urak.org) |
Organik Tarim
Arkadaşlar izmitte içinde üzüm bağı ve çeşitli meyveler bulunan bakımsız hafta sonu amaçlı kullandığımız boş kısmı ile otuz dönüm arazimizide biraz daha ciddi profösyönelce organik ürün elde etmek istiyorum bu konuda bilgiye ihtiyacım var sizlerin ön bilgileriyle değerlendirme yapacağım. doğayı ve doğal olanı seviyorum, bu konuda bilgili arkadaşların yardımına ihtiyacım var. herkese selamlar
|
organik domates yetiştiriciliği hakkında yardım edermisiniz
Arkadaşlar herkese merhaba,
Benim sorum seracılıkla ilgili olacak, yaklaşık 12 dönümlük bir arazim var ve 5 dönümlük bölümünde sera kurmak ve organik domates yetiştirmek istiyorum, su ve ışık problemim yok yer adanada. etrafıda açık bi tarla. bana nelere ihtiyacım olduğunu yazabilirseniz çok mutlu olucam şimdiden teşekkür ederim. |
Organik domates yetiştirmekten ziyade (Domates nasılsa yetişir) organik ürün yetiştirmedeki sertifika alma aşamaları ve organik bir bahçede aranan şartları ve organik ürün üretimindeki malzeme girdisini nereden bulabileceğiniz konusunu araştırmalısınız.
Bir çok anlamda gerek yetiştiricilik gerekse yer ile ilgili olarak araştırmalarınızı organik ürünlerde ve organik ürün üretim yerlerinde aranacak özellikleri araştırıp bulabilirseniz çok daha net bilgilere ulaşırsınız. Bunun içinde Adana gibi bir yerde Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile irtibata geçmelisiniz diye düşünüyorum... |
ORGANİK TARIM KANUNU
Kanun Numarası : 5262 Kabul Tarihi : 1/12/2004 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 3/12/2004 Sayı :25659 Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 44 Sayfa: BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Tanımlar Amaç Madde 1- Bu Kanunun amacı; tüketiciye güvenilir, kaliteli ürünler sunmak üzere organik ürün ve girdilerin üretiminin geliştirilmesini sağlamak için gerekli tedbirlerin alınmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir. Kapsam Madde 2- Bu Kanun, organik tarım faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin kontrol ve sertifikasyon hizmetlerinin yerine getirilmesi ve Bakanlığın denetim usul ve esasları ile yetki, görev ve sorumluluklara dair hususları kapsar. Tanımlar Madde 3- Bu Kanunda geçen; a) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını, b) Organik tarım faaliyetleri: Toprak, su, bitki, hayvan ve doğal kaynaklar kullanılarak organik ürün veya girdi üretilmesi ya da yetiştirilmesi, doğal alan ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma, pazarlama, ithalat, ihracat ile ürün veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya kadar olan diğer işlemlerini, c) Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu: Organik ürünün veya girdinin, üretiminden tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek ve sertifikalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri, d) Kontrol kuruluşu: Organik ürünün veya girdinin, üretiminden tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri, e) Sertifikasyon kuruluşu: Tüm kontrolleri tamamlanmış organik ürün veya girdiyi, kontrol kuruluşunun yaptığı kontrol ve bu kontrole ilişkin bilgi ve belgeler ile gerek duyulan hallerde yaptıracağı analizlere dayanarak sertifikalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri, f) Yetkilendirilmiş kuruluş: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu, kontrol kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu olarak Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri, g) Kontrol: Organik tarım faaliyetlerinin bu Kanuna uygun olarak yapılıp yapılmadığının belirlenmesi, düzenli kayıtların tutulması, sonuçların rapor edilmesi, gerek görülmesi halinde ürünün organik niteliğinin laboratuvar analizleri ile test edilmesini, 9086 h) Kontrolör: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu adına veya kontrol kuruluşu adına, organik tarım faaliyetlerinin her aşamasının ilgili mevzuata göre uygulanmasını kontrol etmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek kişiyi, ı) Sertifiker: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu adına veya sertifikasyon kuruluşu adına, kontrolü tamamlanmış ürünün veya girdinin organik olduğunu onaylamak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek kişiyi, j) Denetim: Organik tarım faaliyetlerinin, bu Kanuna uygun olarak yapılıp yapılmadığını tespit etmek amacıyla yetkilendirilmiş kuruluşlar, işletmeler ve müteşebbisler ile kontrolör ve sertifikerlerin, Bakanlık veya Bakanlık tarafından denetim yetkisi verilen kuruluşlarca yapılan her türlü denetimini, k) İşletme: Yetkilendirilmiş kuruluşun kontrolü altında, söz konusu kuruluşlarla sözleşme yapılmak suretiyle organik ürün üretilen, işlenen, depolanan ve pazarlanan yerleri, l) Müteşebbis: Organik tarım faaliyeti yapan gerçek veya tüzel kişiyi, m) Sertifikasyon: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin, organik ürünün ve girdinin mevzuata uygun olarak belgelendirilmesini, n) Sertifika: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin, organik ürünün ve organik girdinin mevzuata uygun olduğunu gösteren belgeyi, o) Çalışma izni: Bu Kanuna göre çalışacak kontrolör, sertifikerler ile yetkilendirilmiş kuruluşlara Bakanlık tarafından verilen izni, p) Organik ürün: Organik tarım faaliyetleri esaslarına uygun olarak üretilmiş ham, yarı mamul veya mamul haldeki sertifikalı ürünü, r) Organik girdi: Organik tarım faaliyetlerinde kullanılan materyali, s) Organik ürün etiketi: Organik ürün veya ambalajı üzerinde yer alan, ürünü tanıtan veya içindekini belirten herhangi bir kelime, detay, ticarî marka, tescilli marka, paket üzerinde yer alan resim, sembol, doküman, ilân, tabela veya tasma gibi her türlü yazılı ve basılı bilgi ve materyali, t) Organik ürün logosu: Nitelikleri ve kullanımı bu Kanun kapsamında çıkarılacak yönetmelikte tanımlanan basılı işareti, u) Akreditasyon: Yeterliği onaylanmış kurum ve kuruluşlar tarafından; kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarının, laboratuvarların ulusal ve uluslararası kabul görmüş teknik kriterlere göre değerlendirilmesini, yeterliğinin onaylanmasını ve düzenli aralıklarla denetlenmesini, v) Organik: Bu Kanunda geçen organik kelimesi ekolojik ve biyolojik kelimeleriyle eşdeğer anlamı, İfade eder. İKİNCİ BÖLÜM Komiteler, Yetkilendirilmiş Kuruluşlar ve Müteşebbis Komitelerin oluşumu, yetki, görev ve sorumlulukları Madde 4- Bu Kanunun uygulanmasında; organik tarımın geliştirilmesi yönünde çalışmalar yapmak ve Bakanlık içi koordinasyon ve değerlendirme hizmetleri ile yetkilendirilmiş kuruluşların, işletmelerin, müteşebbislerin, kontrolör ve sertifikerlerin faaliyetlerini izlemek üzere Bakanlık bünyesinde Organik Tarım Komitesi kurulur. 9087 Organik tarımın ticaretini, tanıtımını, araştırmalarını ve diğer organik tarım faaliyet stratejilerini belirlemek ve Bakanlık dışı kurum ve kuruluşlarla koordinasyon ve izleme hizmetlerini yapmak üzere Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi kurulur. Bu Komite; ilgili kamu kurum ve kuruluşları, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve özel sektör temsilcilerinden olmak üzere en az on kişiden oluşur. Bu komitelere bağlı olarak, yeter sayıda alt komite oluşturulabilir. Organik Tarım Komitesi ve Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesinin oluşumu ve çalışma şekli ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Yetkilendirilmiş kuruluşlar Madde 5- Bu Kanunun uygulanmasında; organik tarım faaliyetlerinin her türlü kontrol ve sertifikalandırma işlemleri, Bakanlıkça veya Bakanlıkça yetkilendirilmiş kuruluşlarca yapılır. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, yeterli ve tecrübeli personel ile teknik alt yapıya sahip olmak zorundadır. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu tarafından sertifikalandırılmamış ürünler, organik ürün veya organik girdi adı altında satılamaz. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu organik olmayan tarımsal ürün ve girdilere, organik ürün veya organik girdi sertifikası veremez. Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile kontrolör ve sertifikerler, Bakanlıktan çalışma izni almak zorundadır. Yetkilendirilmiş kuruluşların çalışma izni bittiğinde, Bakanlıktan süre uzatımı almadan tekrar faaliyette bulunamazlar. Bakanlık tarafından verilen çalışma izni devredilemez. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu, kontrol ve sertifikasyon olmak üzere iki ayrı birimden oluşur. Kontrol biriminde görev yapanlar sertifikasyon biriminde, sertifikasyon biriminde görev yapanlar da kontrol biriminde görev yapamazlar. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, bu Kanuna uygun olarak çıkarılacak yönetmelikte belirlenen dönemlerde Bakanlığa rapor vermek, bilgi ve belgelerini Bakanlık yetkililerine göstermek zorundadırlar. Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile kontrolör ve sertifikerlerin; çalışma izni, izin süresi, süre uzatımı, izinlerinin iptali, görev ve yetkileri, yetki kullanımı, kontrol ve sertifikasyon sistemi ile kontrolör ve sertifiker çalıştırmaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir. Müteşebbis Madde 6- Müteşebbisler, yetkilendirilmiş kuruluş kontrolünde çalışmak zorunda olup, bu Kanun kapsamında Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelik hükümlerine aykırı faaliyette bulunamazlar. Müteşebbisler, kontrol veya denetim amacı ile Bakanlık yetkilileri ile Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş kuruluşların yetkililerine; işletmeye giriş izni vermek ve muhasebe kayıtları ile diğer ilgili dokümanlarını göstermek zorundadırlar. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, elde ettikleri bu bilgi ve belgeleri, Bakanlık dışında üçüncü şahıslara veremezler. 9088 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Uygulama Esasları Organik tarım faaliyetleri Madde 7- Organik tarım faaliyetlerine ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Orman sayılan yerlerde ürün toplanması ile ilgili usul ve esaslar, Çevre ve Orman Bakanlığının görüşü alınarak, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Hammaddesi tarımsal kaynaklı olan organik ürünlerden elde edilen nihai ürünlerin, imalat veya sanayi ürünü olması halinde, bu nihai ürünlerin üretilmesi ve tüketiciye ulaşıncaya kadar olan aşamalar ile ilgili usul ve esaslar Bakanlığın olumlu görüşü alınarak, ilgili bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikle belirlenir. Organik ürünlerin satışı ve pazarlaması, 24.6.1995 tarihli ve 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tâbi değildir. Organik ürünlerin ve girdilerin reklam ve tanıtımı Madde 8- Organik ürün ve girdilerin etiket ve logoları yalnızca organik ürünler ve girdiler için kullanılır. Organik ürünlerin ve girdilerin etiketi ve logosu, reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı veya ürünün yapısına, özelliklerine, içeriğine, kalitesine, orijinine ve üretim tekniklerine göre hatalı bir izlenim yaratacak, ürünün sahip olmadığı etki ve özelliklere atıfta bulunacak biçimde olamaz ve tüketiciyi yanıltacak yazı, resim, şekil ve benzerlerini içeremez. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yayın yapan ulusal, bölgesel, yerel radyo ve televizyonların, üretici ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi amacıyla organik tarımla ilgili ayda en az otuz dakika eğitici yayın yapmaları konusunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu gerekli tedbirleri alır. Organik ürünlerin ve girdilerin ihracatı Madde 9- İhracat sertifikası olmayan organik ürün veya girdiler, organik ürün veya organik girdi adı altında ihraç edilemez. İhraç edilen fakat alıcısı tarafından iade edilen ürün ve girdiler, mahrecine iade olarak kabul edilir. Söz konusu ürünler ve girdiler, ithalatta yapılan kontrol ve belgelerden muaf olup, gümrük idareleri tarafından sadece ayniyat tespiti yapılarak, ilgili mevzuat çerçevesinde yurda girişlerine izin verilir. Organik ürünlerin ve girdilerin ithalatı Madde 10- İhracat sertifikası olmayan organik ürün veya girdiler, organik ürün veya organik girdi adı altında ithal edilemez. Gümrükler dahil yapılan kontrollerde, organik olmadığı tespit edilen ürün ve girdilerin, yurt içine organik ürün veya girdi adı altında sokulması, dağıtılması ve satışının yapılmasına izin verilmez. Bu ürün ve girdiler, sorumlu müteşebbise iade edilir ya da ilgili ulusal mevzuatına uygun olmaları halinde, yurt içinde organik olmayan ürün veya girdi olarak değerlendirilmesine izin verilir. Denetim Madde 11- Bu Kanunun uygulanmasında; yetkilendirilmiş kuruluşlar, işletmeler ve müteşebbisler ile kontrolör ve sertifikerlerin her türlü denetimi Bakanlık tarafından yapılır. 9089 Bakanlık gerekli gördüğü hallerde denetim yetkisini kısmen veya tamamen, akreditasyonu yapılmış; kamu kurum ve kuruluşlarına, özel sektör tüzel kişilerine ve üniversitelere devredebilir. Denetim hizmetlerinde çalışacak personelin yetki ve sorumlulukları ile hizmet içi eğitimine ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Ceza Hükümleri, Cezaların Tahsili ve İtiraz Ceza hükümleri Madde 12- Bu Kanun hükümlerine uymayanlara uygulanacak cezaî hükümler aşağıda belirtilmiştir: a) 5 inci maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, onmilyar lira idarî para cezası verilir. b) 5 inci maddenin üçüncü fıkrasına aykırı hareket ettiği tespit edilenlere, ellimilyar lira idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, yetki ve izin belgeleri iptal edilir. Başka ad ve unvan altında olsa dahi, bu Kanun kapsamında çalışmalarına izin verilmez. c) 5 inci maddenin dördüncü fıkrasına aykırı hareket edenlere, onbeşmilyar lira idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, idarî para cezası iki katı olarak uygulanır ve kendilerine bir daha çalışma izni verilmez. d) 5 inci maddenin beşinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmimilyar lira idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, çalışma izinleri iptal edilir. e) 5 inci maddenin altıncı fıkrasına aykırı hareket eden kuruluşlara, onbeşmilyar lira idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, idarî para cezası iki katı olarak uygulanır ve çalışma izinleri iptal edilir. f) 5 inci maddenin yedinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmimilyar lira idarî para cezası verilir. g) 6 ncı maddenin birinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, onmilyar lira idarî para cezası verilir. h) 6 ncı maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmimilyar lira idarî para cezası verilir. ı) 8 inci maddeye aykırı hareket edenlere, onbeşmilyar lira idarî para cezası verilir. Aykırılık etiket bilgilerinden kaynaklanıyorsa, etiket bilgileri düzeltilinceye kadar ürüne el konulur ve yukarıdaki para cezası uygulanıp ürün piyasadan toplattırılır. Toplatma masrafları müteşebbisten tahsil edilir. j) 9 uncu maddenin birinci fıkrası ile 10 uncu maddeye aykırı hareket edenlere, otuzmilyar lira idarî para cezası verilir. k) Bu Kanuna göre denetimleri engelleyen kişi ve kuruluşlara, onmilyar lira idarî para cezası verilir. 9090 Cezaların tahsili ve itiraz Madde 13- Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları, Bakanlık veya o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verilir. İdarî para cezalarına dair kararlar ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İtiraz zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur ve tahsil edilen para cezaları Hazineye gelir kaydedilir. BEŞİNCİ BÖLÜM Geçici ve Son Hükümler Geçici Madde 1- Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde Bakanlıkça hazırlanarak yürürlüğe konulur. Bu yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan yönetmeliklerin, bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Yürürlük Madde 14- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme Madde 15- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür |
0rganik Tarim
Değerli arkadaşlar foruma fazla katılmadım bilgisayara biraz çok aşina değilim öncelikle belirteyim sürçi lisan edersek af ola,gelelim benim sorunuma gölcükte bundan on yıl önce hafta sonu geçirmek için otuz dönüm orman içi izmit körfezine bakan bir arazi almıştık içinde beş dönümü üzüm bağı kısmi yerlerinde kiraz ve çeşitli meyveler bulunmaktadır burası atıl vaziyette organik tarım yapmak istiyorum özellikle nar,ceviz ,kiraz,zeytin,kivi,vs bu konuda sizlerden bana yol gösterici olmanızı rica ediyorum. ayrıca ben istanbulda yaşıy0rum işlerimde yoğun olmasına rağmen buraya el atmak istiyorum değerli fikirleriniz için şimdiden teşekkür ederim.
|
Merhaba organik tarımla ilgilenenler sanırım fukuoka yı duymuştur. Aşağıda kitabından "doğal tarımın dört ilkesi " başlıklı bölümünü ekliyorum.
Masanobu Fukuoka Bu tarlalarda gezerken dikkatle bakın. Pervane böcekleri ve güveler telâş içinde uçuşurlar. Balarıları çiçekten çiçeğe konarlar. Yaprakları aralarsanız gölgenin serinliğinde oynaşan böcekler, örümcekler, kurbağalar, kertenkeleler ve diğer küçük hayvanlar görürsünüz. Köstebekler ve yer solucanları toprağı kazarlar. Bu dengeli bir pirinç tarlası ekosistemi. Böcek ve bitki toplulukları burada düzenli bir ilişki sürdürüyorlar. Bir bitki hastalığının bütün tarlayı kaplamasına karşın mahsûlün hiç etkilenmediğini görmek alışılmadık bir şey değil. Ve şimdi, bir an için komşunun tarlasına bakın. Yabanî otlar, herbisit[1] kullanılarak ve toprağın sürülmesi yoluyla tamamen temizlenmiş. Toprakta yaşayan hayvanlar ve böcekler ilaçlar sayesinde yok edilmiş. Kimyasal gübre kullanılarak toprağın organik maddeleri ve mikroorganizmaları tümüyle yakılmış. Yazın tarlalarda çalışan çiftçilerin gaz maskeleri ve lastik eldivenler giydiklerini görebilirsiniz. 1500 yıldır sürekli olarak tarım yapılan bu pirinç tarlaları, tek bir kuşağın sömürücü tarım uygulamaları nedeniyle heba olmuştur. Dört İlke Birincisi TOPRAĞI İŞLEMEMEKTİR, yani toprağı sürerek ya da belleyerek altını üstüne getirmemektir. Yüzlerce yıldır, çiftçiler toprağı sürmenin ürün yetiştirmek için gerekli olduğunu varsaydılar. Ama toprağın sürülmemesi doğal tarım için esastır. Toprağın sürülmesi bitki köklerinin yayılması ve mikro organizmaların, küçük hayvanların ve yer solucanlarının aktiviteleri gibi doğal yollardan kendi kendine gerçekleşir. İkincisi SUNÎ (KİMYASAL) GÜBRE YA DA HAZIRLANMIŞ KOMPOST KULLANMAMAKTIR.[2] İnsanlar doğanın işine karışınca, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, açılan yaraları kapatamazlar. Pervasız tarım uygulamaları toprağın ihtiyaç duyduğu besinleri yok eder ve bunun sonucunda toprak yıldan yıla zayıflar. Eğer toprak kendi haline bırakılırsa, düzenli bitki ve hayvan yaşamı döngüsüne bağlı kalarak doğal yoldan verimliliğini korur. Üçüncüsü TOPRAĞI SÜRME YA DA HERBİSİT KULLANMA YOLUYLA YABANÎ OTLARI TEMİZLEMEMEKTİR. Yabanî otlar, toprak verimliliğini oluşturmakta ve canlı topluluğunun dengesini sağlamakta üzerlerine düşen rolü oynarlar. Temel bir ilke olarak yabanî otlar yok edilmemeli, denetim altında tutulmalıdır. Sap malçı, mahsûllerin arasına ekilmiş beyaz yoncadan oluşan bir zemin örtüsü ve geçici olarak su basmak (göllemek) benim tarlalarımda etkin bir yabanî ot denetimi sağlıyor. Dördüncüsü KİMYASALLARA BAĞLI KALMAMAKTIR.[3] Toprağın sürülmesi ve sunî gübre kullanılması gibi doğal olmayan uygulamaların sonucunda zayıf bitkiler ortaya çıktığından beri, hastalık ve böcek dengesizliği tarımın büyük sorunlarından biri haline geldi. Doğa, kendi haline bırakıldığında, kusursuz bir denge içindedir. Zararlı böcekler ve bitkiler her zaman vardır, ama sayıları doğada, zehirli kimyasalların kullanılmasını gerektirecek miktarda artmaz. Hastalık ve böcek denetimine karşı duyarlı bir yaklaşım, sağlıklı bir çerçevede dayanıklı ürünler yetiştirmektir. Toprağın Sürülmesi Toprak sürüldüğü zaman doğal ortam tanınmayacak şekilde değişir. Bu gibi girişimlerin geri tepmesi, kuşaklar boyunca çiftçinin kâbus görmesine neden olmuştur. Örneğin, doğal bir alan sürüldüğü zaman yengeç çayırı (digitaria), çatalotu, labada ve kuzukulağı gibi çok güçlü otlar bitki örtüsünü egemenlikleri altına alırlar. Bu otlar kök saldıkları zaman, çiftçi her yıl yabanî otları ayıklamak gibi neredeyse imkânsız bir işle baş başa kalır. Büyük sıklıkla, tarla terk edilir. Bu gibi sorunlarla uğraşmakta tek duyarlı yaklaşım, en başta durumu yaratan doğal olmayan uygulamalardan vazgeçmektir. Çiftçi, aynı zamanda, neden olduğu hasarı onarma sorumluluğu taşır. Toprağı sürmekten vazgeçilmelidir. İnsan yapımı kimyasal maddeler ve makineler kullanarak yok etmeye yönelik bir savaş sürdürmek yerine, sapları yaymak ve yonca ekmek ibi yumuşak yöntemler kullanılırsa, çevre doğal dengesine geri döner ve sorun çıkaran yabanî otlar bile deneyim altına alınabilir. Suni Gübre Toprak verimliliği uzmanlarıyla sözleşirken hep şu soruyu sormamla tanınırım: “Eğer bir tarlayı kendi haline bırakırsanız verimliliği artar mı, yoksa azalır mı?” Genellikle biraz sustuktan sonra şuna benzer bir yanıt verirler: “Evet, bir bakalım… Azalır. Hayır, hatırlarsak, bir pirinç tarlasına uzun süre hiç sunî gübre verilmediğinde, alınan ürün dönüm başına 240 kg seviyesinde sabitlenir. Toprak ne güçlenir ne de zayıflar.” Bu uzmanlar sürülmüş ve göllenmiş bir tarladan söz ediyorlar. Eğer doğa kendi haline bırakılırsa verimlilik artar. Bitki ve hayvanların organik atıkları yüzeydeki bakteri ve mantarlar tarafından çürütülür. Yağmur suyunun hareketiyle, besinler toprağın derinliklerine taşınarak mikroorganizmalara, yer solucanlarına ve diğer küçük hayvanlara yiyecek olur. Bitki kökleri, en alt toprak kademesine uzanarak besinleri tekrar yüzeye taşırlar. Toprağın doğal verimliliği hakkında bir fikir sahibi olmak istiyorsanız, bir ara dağlara doğru yürüyüşe çıkın ve sunî gübre olmadan ve toprak sürülmeden büyüyen dev ağaçlara bir bakın. Doğanın verimliliği hayal gücümüzün ulaşabileceklerinin ötesindedir. Doğal orman örtüsünün kesin ve birkaç kuşak boyunca Japon kızılçamı ve sedir ağaçları dikin. Toprak zayıflar ve erozyona açık hale gelir. Diğer yandan, toprağı zayıf, kırmızı killi bir yapıda olan çıplak bir dağ alın ve çam ya da sedir ağacıyla birlikte zemin örtüsü olarak yonca ve çevrince ekin. Yeşil gübre[4] toprağı zenginleştirdiği ve yumuşattığı için, ağaçların altında yabanî otlar ve çalılar yetişir ve zengin bir yeniden gelişme döngüsü başlar. Bazı durumlarda toprağın en üstteki 10 santimlik kısmı on yıldan kısa bir sürede zenginleşir. Tarım mahsûlleri yetiştirilmesinde de hazırlanmış gübre kullanımı terk edilebilir. Çoğu durumda, kalıcı bir yeşil gübre örtüsü ile tüm sap ve kabukların tarlaya verilmesi yeterli olacaktır. Sapın çürümesini kolaylaştıracak hayvan gübresi sağlamak için ördekleri tarlaya salardım. Eğer yavru ördekler, fideler henüz gençken tarlaya salınırlarsa, pirinçle birlikte büyürler. On ördek, bir dönüm için gerekli tüm gübreyi sağlar ve aynı zamanda yabanî otları kontrol altında tutar. Bunu, sonradan yapılan bir otoyol yüzünden ördeklerin yolu geçerek tarlalara gidip sonra da kümese geri dönmeleri imkânsız hale gelinceye kadar yaptım. Şimdi sapların çürümesini kolaylaştırmak için az miktarda tavuk gübresi kullanıyorum. Diğer bölgelerde, ördek ve otlayan diğer küçük hayvanların kolayca kullanılmaları hâlâ mümkün. Çok fazla gübre kullanmak da sorunlara yol açabilir. Bir keresinde, pirinç dikiminin hemen ardından, 5 dönüm yeni ekilmiş pirinç tarlasını bir yıllığına kiraladım. Tarlalardaki büyün suyu boşalttım ve kimyasal gübre kullanmadan, yalnızca az miktarda tavuk gübresi kullanarak devam ettim. Tarlaların dördündeki mahsûl normal şekilde gelişti ama beşincide, ne yaparsam yapayım, pirinç bitkileri çok kalın çıktılar ve samyelinin neden olduğu yaprak yanıklığı hastalığının saldırısına uğradılar. Tarlanın sahibine bunu sorduğumda, bana tavuk gübresini kış boyunca o tarlaya döktüğünü söyledi. Sap, yeşil gübre ve biraz kümes hayvanı gübresi kullanarak, hiç kompost ya da ticarî gübre kullanmadan da yüksek verim alınabilir. Onlarca yıldır arkama yaslanıp doğanın toprağı havalandırma ve gübreleme yöntemini gözlemliyorum. Ve izlerken de, dünyanın kendi verimliliğinin hediyeleri olarak gayet bereketli sebze, narenciye, pirinç ve kış tahılı mahsûlleri alıyorum. Yabanî Otlarla Başa Çıkmak Yabanî otlarla uğraşırken akılda tutulması gereken bazı temel noktalar şunlardır: Toprağın sürülmesine son verildiği zaman yabanî otların sayısı ciddi ölçüde azalır. Aynı zamanda, belli bir alandaki yabanî ot türleri de değişir. Eğer tohumlar, önceki ekin hâlâ tarladayken serpilirse, yabanî otlardan daha önce filizlenir. Kış yabanî otları, ancak pirinç hasadından sonra filizlenirler, ama o zamana kadar kış mahsûlü hemen sonra filizlenir, ama pirinç halihazırda güçlü bir şekilde büyümektedir. Tohumlamayı ürünler arasında zaman boşluğu bırakmayacak şekilde zamanlamak, ekine yabanî otlar karşısında büyük bir avantaj sağlar. Hasadın hemen ardından büyün tarla sapla örtülürse, yabanî otların filizlenmeleri yarıda kesilir. Aynı zamanda ekinle birlikte beyaz yonca ekmek de yabanî otları kontrol altında tutar. Yabanî otlarla mücadele etmek için genellikle kullanılan yöntem toprağı sürmektir. Ama toprak sürüldüğü zaman, derinlerde yatan ve başka türlü gelişme şansları olmayan tohumlar, toprağın yüzeyine çıkarak orada filizlenme şansını yakalarlar. Bundan da öte, bu koşullarda çabuk-filizlenen, hızlı-büyüyen türlere avantaj sağlanmış olur. Bu nedenle, denilebilir ki yabanî otları kontrol altında tutmak için toprağı süren çiftçi, biraz da gerçek anlamda, kendi talihsizliğinin tohumlarını atmaktadır. “Zararlıların” Kontrolü Hâlâ bazı insanlar var ki, kimyasal kullanmazsa meyve ağaçlarının ve tarladaki ekininin gözleri önünde solacağına inanıyor. İşin gerçeği şu ki, insanlar kimyasalları kullanmak suretiyle, istemeden de olsa, bu temelsiz korkularını gerçeğe dönüştürebilecek koşulları hazırladılar. Geçtiğimiz günlerde, Japon kızılçamları bir çam kabuğu biti salgınından ağır zarara uğradı. Şimdi ormancılar helikopterler kullanarak havadan ilaç püskürtme yoluyla bunu durdurmaya çalışıyorlar. Bunun kısa vadede etkili olacağını inkâr etmiyorum, ama biliyorum ki, bunun başka bir yolu olmalı. Son araştırmalara göre, bit yanıkları doğrudan istilâlar değildirler ve aracı ipliksolucanlarının hareketlerini izlerler. İpliksolucanları ağaç gövdesinin içinde ürer, su ve besin taşınmasını engeller ve sonunda çamın kuruyup ölmesine yol açarlar. Temeldeki neden, şüphesiz, henüz açıkça anlaşılamamıştır. İpliksolucanları ağaç gövdesinin içindeki bir mantarla beslenirler. Neden bu mantar ağacın içinde böylesine çoğalarak yayılmaya başladı? Mantar çoğalmaya başladığında ipliksolucanları orada mıydı? Yoksa ipliksolucanları, mantar zaten orada olduğu için mi ortaya çıktı? Sonunda, kimin önce geldiği sorusuna varıyoruz: Mantar mı yoksa ipliksolucanı mı? Daha da ötesi, hakkında çok az şey bilinen ve mantara eşlik eden bir başka mikrop ve mantar için zehirli olan bir de virüs var. Her yönden müdahale üstüne müdahale gelse de söylenebilecek bir tek şey var, alışılmadık sayılarda çam ağacı hızla kuruyor. İnsanlar çam bitinin gerçek nedenini bilemezler, uyguladıkları “çözümün” nihaî sonuçlarını bilemedikleri gibi. Eğer bu durumla bilgisizce uğraşılırsa bu ancak bir sonraki büyük felaketin tohumlarını atar. Hayır, kimyasal ilaç püskürtmeyle bitten gelen zararın azaldığını bildiğim için sevinemem. Tarımsal kimyasallar kullanmak bunun gibi sorunları çözmek için en uygunsuz yoldur ve bunun yapacağı tek şey gelecekte daha büyük sorunlara yol açmaktır. Doğal tarımın bu dört ilkesi (toprağı sürmemek, sunî gübre ve hazırlanmış kompost kullanmamak, yabanî otları toprağa sürerek ya da herbisitlerle yok etmemek, ve kiyasallara bağlı kalmamak) doğal düzene uyar ve doğanın zenginliğinin tazelenmesine yol açar. Bütün çabam bu düşünce çizgisinde oldu. Benim sebze, tahıl ve narenciye yetiştirme yöntemimin özü budur. *** 1 Yabani otları öldürmek için kullanılan kimyasal maddelerin ortak adı. 2 Gübre olarak Bay Fukuoka beyaz yoncalardan oluşan bir emin örtüsü kullanır, dövülmüş sapları tarlaya geri verir ve az miktarda kümes gübresi ekler. 3 Bay Fukuoka hiçbir kimyasal madde kullanmadan mahsûllerini yetiştirir. Bazı meyve ağaçlarına böceklerin tırmanmasını engellemek için makine yağı çözeltisi kullanır. Kalıcı ya da geniş spektrumlu zehirler kullanmadığı gibi bir ilaçlama “programı” da yoktur. 4 Yonca, burçak ve çevrine gibi toprağı tavına getiren ve besleyen zemin örtüsü bitkileri. kaynak: yabanil.net |
organik tohum kullanmaniz lazim.
|
Alıntı:
kimse girmesin ve doğal tarım bölümlerinde bir gelişme var mı ? |
organik tarım
arkadaşlar şimdiye kadarki anlatılanları takip etmeye çalışıyorumda bir arkadaşım bana yapılan bu çalışmaların hormonlu üretim olduğunu iddia etti gerçekten yapılan bu çalışmalar doğol yollarla üretilen bitkilerden farklı mı ?
değilmi ? :o |
Organik tarımda hormon olmaz.
Varsa organik değildir. |
organik tarım hakkında merak edilenlere biraz cevap olabilirim sanıyorum.. varsa eğer cevap vermekten mutluluk duyarım
|
Organik Tarım Nedir?
Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların (ilaç, gübre gibi) olumsuz etkilerinin insan ve toplum sağlığı üzerindeki zararları artarak kendini hissettirmeye başlamıştır. Tüm bu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal savaş ilaçlarının hiç ya da mümkün olduğu kadar az kullanılması, bunların yerini aynı görevi yapan organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerinin alması temeline dayanan Ekolojik Tarım Sistemi geliştirilmiştir. FAO ve Avrupa Birliği tarafından konvansiyonel tarıma alternatif olarak da kabul edilen bu üretim şekli değişik ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde “Ekolojik Tarım”, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca’da “Biyolojik Tarım”, İngilizce’de “Organik Tarım” , Türkiye’de ise "Ekolojik veya Organik Tarım" eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.
Kaynak: www.ankara-tarim.gov.tr Neden Organik Tarım? Giderek artan nüfusa orantılı olarak yaşadığımız çevre ve yediğimiz ürünlere dikkat etmek gerektiği gibi hassas konular tartışılmaya başladı Türkiye’de. Örneğin organik tarım ile ilk önce yediklerimizin önlemini almalıyız. Neden olarak; >>Gelecek nesilleri korumak, >>Kimyasalların insanlar, çevre ve hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerinden korunmak, >>Toprak verimliliğini ekolojik koşulları göz önüne alarak doğal yollarla uzun dönem için sağlamak, >>Toprak ve genetik kaynak erozyonunu önlemek, >>Su miktar ve kalitesini korumak, >>Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve enerji tasarrufu yapmak, >>Üretici ve tarımsal işletmelerde çalışan insanların sağlığını korumak, >>Küçük çiftçilerin güvenliğini üretim döngüsü veya gelir düzeylerini arttırarak sağlamak, >>Ekonomiyi desteklemek, >>Sağlıklı ve besin kalitesi yüksek ürün elde etmek. Kaynak: www.egeliihracatcilar.com Türkiye Organik Tarımda İnsan sağlığına ve çevreye dost organik tarım ürünleri tüm dünyada büyük ilgi görüyor. Artık kozmetik, tekstil, mobilya gibi sektörlerde de organik ürünler üretiliyor. Üretimi 300 bin tonlara ulaşan Türkiye dünyanın üçüncü büyük ihracatçısı. Ancak yüzde 95’i markasız olan ürünler dünyada farklı etiketlerle satılıyor. Tüm dünyada doğal ürünlere olan ilgi hızla artıyor. Bu yüzden insan sağlığına ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren organik tarım ürünlerine büyük bir talep var. Dünya ülkeleri yılda 25 milyar dolarlık organik ürün tüketiyor. Üstelik bunlar sadece gıda ile sınırlı değil. Kozmetik, tekstil, mobilya gibi sektörleri de kapsıyor. Türkiye organik tarım ürünleri konusunda dünyanın en büyük üç ihracatçı ülkesinden biri. Ancak ihraç edilen ürünler markasız olduğu için asıl potansiyel bir türlü ortaya çıkmıyor. Markasız ürünlerimiz ihraç edildiği ülkelerdeki firmalarca kendi etiketleri yapıştırılarak pazarlanıyor. Organik Ürün Çeşidi 200’ü Buldu 10 yıldır organik ürünler satan Nuhun Ambarı’na uğruyoruz. Burada her bir adım, farklı bir kokuya atılıyor. Mor fesleğenden defneye çeşit çeşit baharat arasından, kestane ve orman gülü ballarının yanına varıyorsunuz. Elma, kayısı hatta yumurta bir yana, organik tuz ve toz şeker bile var. Mağazayı eşiyle birlikte işleten Şeref Şen, ürün çeşitliliğinin hızla arttığını belirtiyor. Gerçekten de Türkiye’nin 1996’da 26 ürünle sınırlı yelpazesi, bugün 200 çeşide ulaşmış durumda. Üstelik bunlar sadece gıda ürünleri. Organik ürünler sadece yiyip içtiklerimizle de sınırlı değil. Organik bebek pijaması ve pantolondan masa ve sandalyeye, oyuncağa, rujdan göz kalemine kadar uzanan geniş bir pazardan söz ediliyor artık. Türkiye’nin organik tarım alanında aldığı yolu rakamlar da kanıtlıyor. Tarım Bakanlığı’nın resmi kayıtlarına göre 10 yıl önce 10 bin ton olan üretim miktarı, bugün 300 bin tonlara ulaştı. Organik tarım yapılan alanlar ise 6 bin hektardan 175 bin hektara çıktı. Yıllık ihracat da 30 ila 40 milyon dolar arasında seyrediyor. Üstelik bu sadece resmi rakamlar. Uzmanlara göre kayıtdışının çok yoğun olduğu sektörde ihracat 100 milyon doları rahatlıkla aşıyor. İç tüketime gelince... Dünya ülkeleri yılda 25 milyar dolarlık organik ürün tüketiyor ve bu oranın her yıl yüzde 30 büyüdüğü tahmin ediliyor. Elbette dünyadaki gelişmeler, Türkiye’ye de yansımış durumda. Çin ve Hindistan’la birlikte dünyanın en önemli üç ihracatçı ülkesinden biri olan Türkiye, düşük iç talep sıkıntısını yavaş yavaş aşmaya başladı. Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Başkanı Ahmet Altındişli’ye göre Türkiye’de iç pazar büyüklüğü 20 milyon dolara ulaşmış durumda. Organik ürün tüketiminin gelecek birkaç yıl içinde 30 milyon dolarlara ulaşacağı tahmininde bulunan Altındişli, tüm büyük marketlerin organik ürünlere yer açmasının talep artışının göstergelerinden biri olduğunu belirtiyor. Altındişli, organik ürün satış noktalarının da özellikle büyük kentlerde ciddi bir ilerleme kaydettiğini, sadece İstanbul’da 25’in üstüne çıktığını anlatıyor. Markalar Doğarsa Geleceğimiz Parlak Türkiye’nin organik tarımda geleceği parlak görünüyor. Ancak sorunlar da var. İç talep hâlâ istenen düzeye ulaşmış değil. Bundan da önemlisi Türkiye, organik tarımda markalaşamıyor. Dış pazardan yüksek talep gelmesine karşın ihracatın yüzde 95’i markasız. Tıpkı zeytinyağında olduğu gibi dökme usulde ihracat yapılıyor. Düşük katma değerli markasız satılan ürünler, yurtdışına çıktıktan sonra Avrupalı firmaların etiketleriyle dünya pazarlarına açılırken Türkiye’nin potansiyeli gölgede kalıyor. Referans’ın araştırmasına göre bu açmazın dışında kalan ve ihracatının tümünü markalı yapan tek firma Elit Naturel. Organik nar ve karadut suyu gibi işlenmiş ve farklı ürünlerle dışarda pazar açan firma dışında Türkiye’nin en büyük üretici ve ihracatçısı konumundaki Işık Tarım bile ihracatının yüzde 97’sinde kendi markasını kullanmıyor. Markalı organik ürün pazarının Avrupalı firmalar tarafından çoktan paylaşıldığına ve bu zinciri kırmanın yüklü yatırım gerektirdiğine işaret eden firma temsilcileri ve pazar uzmanları markasız çıkışın Türkiye’nin organik tarım ürünlerindeki geleceğini riske soktuğunu kabul ediyor. Ancak hükümetin markalaşma çalışmalarına destek sunmaması durumunda riskin büyüyeceğine dikkat çekiliyor. Gıda dışı organik ürün pazarı ise henüz çok yeni olduğu için Avrupalılar tarafından tutulmuş bir pazar söz konusu değil. Bu nedenle marka sıkıntısını aşmak bu alandakiler için çok daha kolay. Bilinçli yaşam akımı geliştikçe büyüme vaat eden organik tekstil, kozmetik ve mobilya sektöründeki firmalar ürünlerine aldıkları talebin toplam tüketimin yüzde 1’inin bile altında kaldığını belirtiyor. Ancak "merakla gelen siparişlerin" yerini, yerleşik bir pazara bırakacağı görüşünde birleşiyorlar. Claudia Schiffer’ın Kızı Giyiyor Fuar Baby markasıyla dünyaya açılan ve Türkiye’nin organik üretimde gıdayı sınır kabul etmediğini kanıtlayan Alkım Tekstil’in sahibi Yusuf Eroğlu, iç pazardaki talep artışını meraka dayandırıyor. Bebek giyimi ile Almanya’nın ünlü Babywalz mağazasına giren hatta ünlü top model Claudia Schiffer’in kızının marka kataloğunda yer aldığı Fuar Baby’nin organik serüveni aslında çok kısa. Sadece 6 ay önce üretime geçtiklerini belirten Eroğlu, "Müşterilerimiz, organik tekstil ürünümüz olup olmadığını soruyordu. Merak ediyorlardı. Doğal ürünlere yönelik dünya çapında gelişen eğilimin Türkiye’de de kendini göstermeye başladığını fark edince üretimimizin yüzde 10’unu organik ürünlere ayırmaya karar verdik" diyor. Avrupa ülkelerinde organik tekstil pazarının toplam pazarın hâlâ yüzde 2’siyle sınırlı olduğunu ancak büyüme vaat ettiğini anlatan Gültekin, Türkiye’de de bir tür talep sıçraması yaşanacağını ifade ediyor. "Ürün fiyatları normal ürünlerin yüzde 50 üstünde. Yüksek fiyat, talebi düşük tutuyor. Ancak gelecek yıllarda ciddi bir sıçrama bekliyoruz" diyen Gültepe, 2007’de organik üretim payını yüzde 10’dan 20’ye çıkarmayı planladıklarını belirtiyor. Yıllık cirolarının 8 ila 8.5 milyon dolar arasında değiştiğini söyleyen Gültekin, yeni yatırımların ciro artışını da beraberinde getireceğini ifade ediyor. Organik Oyuncak Fabrikası Yolda Evinde dikiş makinesiyle peluş oyuncaklar yapan Yusuf Tamer’in öyküsü ise organik oyuncak sektörünün işlenmeye açık olduğunu kanıtlar nitelikte. Oyuncakçılığın baba mesleği olduğunu söyleyen Sinem Oyuncak’ın sahibi Tamer, üretime merdiven altı başlamış. Türkiye Tekstil Hazırgiyim Deri Sanayi Teknoloji ve Tasarım Araştırma Geliştirme Vakfı yetkilileriyle tanışması ise her şeyi değiştirmeye yetmiş. Vakfın temasta olduğu Almanya merkezli bir firmadan organik oyuncak talebi alan Tamer, şimdi Almanya dışında Japonya ve ABD’ye ihracat yapıyor. "Talebi karşılamakta zorlanıyoruz. Fabrika kuracağız" diyen Tamer, bir yıl içinde organik ürün sertifikasıyla üretime geçeceklerini de belirtiyor. İtalyanlar Organik Nazmi’den Un İstedi Yurtdışından organik ürün üreticilerine gelen teklifler, Sinem Oyuncak’ın sahibi Yusuf Tamer’le sınırlı değil elbet. Erzurumlu "Organik Nazmi" de İtalya’dan makarnalık un siparişi aldı. Türkçe öğretmenliğinden emekli olduktan sonra baba mesleği çiftçilikte ilerlemeye karar veren Nazmi Ilıcalı, 3 yıl önce "Daphan Ovası Sözleşmeli Organik Tarım Projesi" ile Erzurum’da 633 çiftçiyle organik tarım hareketi başlatmış. Bugün 12 ilden 4 bin üyeli bir birliğin başkanlığını yürüten Ilıcalı’nın başarısı İtalyanların bizzat kendisini ziyaret etmesini sağlamış. İtalyanların 10 bin ton un istediğini anlatan Ilıcalı, "Bu, bölgeye en az 10 milyon dolarlık döviz girecek demek" diyor. Ilıcalı, organik tarıma girişini ise "Doğu bölgelerde yetişen ürünler düşük fiyata alıcı bulabiliyor. Ama bunları organik ürüne çevirip gelirimizi artırabileceğimizi fark ettim. Böylece organik tarıma girdim" sözleriyle açıklıyor. Rujdan Oyuncağa Organik İthalat Da Artıyor Dünyada 4000’e yakın organik ürün çeşidi var. Bu ürünlere Türkiye’den de talep artınca ithalatta da artış başlamış. Fransız Greenmanma’nın bitki özü içeriğiyle organik kozmetik ürünlerini Türkiye’ye taşıyan Ganime Ceylan, makine mühendisliği firmasında çalışırken doğal ürünlere olan ilgisini girişimciliğiyle birleştirmiş. Rujdan allık ve göz kalemine, gündüz ve gece kremleriyle ayak bakım setlerine kadar 78 çeşidi satışa sunan Ceylan, iç pazardan beklediklerinin üstünde talep aldıklarını söylüyor. Ahşap at arabaları, trenler, yap-boz seçenekleri ile tamamı el yapımı yüzde 100 doğal oyuncakları Avrupa’dan ithal eden Efsane Ticaret ise, 2-3 yıl önce bu alana girmiş. Avrupa’da yüzlerce doğal oyuncak üreticisi olduğunu, buna karşın bu sayının Türkiye’de bir ya da iki ile sınırlı kaldığını söyleyen şirket sahibi Mehtap Şen, "İnsanlar çocuklarının metal ve kanserojen nitelikteki plastik ürünlerle bir arada yaşamasını istemiyor. Pek çok kişi kendisi için ayırmadığı bütçeyi çocuğunun sağlığı için ayırmaya razı" şeklinde konuşuyor. Marka Yapmakla Kalmadı New York Times’a Çıktı Türkiye’de organik tarım ürünü ihraç eden 76 firma var. Küçüklü büyüklü hemen hepsi organik tarımda Avrupalılarla rekabetin güçlüğünden ve markalaşma maliyetinin kaldırılamaz boyutta olduğundan söz ediyor. Ancak tek bir şirketle sınırlı olsa da istisnalar var. Elite Naturel markalaşmakla kalmamış, dünyanın en büyük gazetelerinden New York Times’a başarısıyla konu olmuş bir firma. Yıllık ciroları yaklaşık 10 milyon dolar. Bunun 2.5 milyon doları ihracattan. Şirket bugün,Elit markasıyla nar ve karadut dışında organik güllerden ürettiği bir şerbet de ihraç ediyor. Bu ürünlerin dışında, kavun suyundan ayva ve elma suyuna kadar uzanan ürün seçenekleri de var. Çağrı Eşmekaya, "Kanada’dan Avustralya’ya, ABD’ye, Avrupa ve Çin’e kadar pek çok ülkeye satış yapıyoruz. Her birinde 1 ila 3 distribütörümüz var. Kaliteli ve farklı tatlarda üretim yaptığımız için tadanlar devamını istiyor. İnsanlar yeni lezzetlere açık. Biz de onlara bunu sunmaya çalışıyoruz" diyor. Marka İnisiyatifi Büyüklerde Türkiye’de organik tarımın geleceği konusunda araştırmaları bulunan eski Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TÜGEM) Organik Tarım Dairesi Başkanı Salih Zeki Yıldız, markalaşma yolundaki Türkiye’nin inisiyatif kullanabilir noktaya gelmesi gerektiğini söylüyor. "Dünya pazarlarında inisiyatif İngiltere ve Almanya gibi güçlü ülkelerin elinde" diyen Yıldız, pazara markalı çıkabilmenin temel kurallarını "Kaliteli üretimden taviz verilmemeli. Ayrıca ölçek büyütüp, maliyet düşürülmeli ve üretimin sürdürülebilirliği sağlanmalı" şeklinde açıklıyor. Yıldız, organik tarımın istenen noktaya gelebilmesi için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor: Dekar başı destek miktarı 13 YTL’den 20-25 YTL’ye yükseltilmeli. Organik tarımda, ürün bazlı birliklerin kurulması teşvik edilmeli. Birlik kuruluşu ve üyeliğiyle ilgili müeyyideler azaltılmalı ve basitleştirilmeli. Üretici birlikleri, küçük ölçekli üreticilerin ortaklıklara girişmesini sağlayabilmeli. Dünyada 25 milyar Dolarlık Pazar Var 130 ülkede 24.1 milyon hektarda organik üretim yapılıyor. Dünya organik tarım alanlarının büyüklüğü 40 İstanbul’a eş. AB ülkelerinin toplam üretim alanı 5.6 milyon hektar, işletme sayısı 175 bin. Dünyada 25 milyar dolar, AB’de 15.4 milyar dolarlık bir organik tarım pazarı var. Türkiye’de Üretim 10 Yılda 30 kat Arttı Türkiye, Çin ve Hindistan’la birlikte en önemli ihracatçı ülke. Türkiye’nin en önemli ihraç pazarı AB ülkeleri. Almanya, İngiltere, İsviçre, Avusturya, Hollanda, Fransa ve Danimarka başlıca alıcı ülkeler. İhraç edilen ürünler arasında kuru kayısı, incir ve üzümün dışında anason, rezene, kişniş, badem, ceviz, çamfıstığı, reçel ve konserveler bulunuyor. 1996’da 10 bin ton olan üretim, 300 bin tona ulaştı. 103 bin hektarda, 300 farklı çeşit ürün yetiştiriliyor. Türkiye’nin ihracatı resmi olmayan kayıtlara göre 100 milyon doların üstünde. İç pazar büyüklüğü ise 20 milyon dolar. Hormon ve Kimyasal İlaç Kullanımı Yasak Gelişmiş ülkelerde 1980’lerde uygulanmaya başlanan ve doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren organik tarım, kimyasal ilaç, hormon ve mineral gübre kullanımını yasaklayan bir üretim modeli. Bu yöntemde tarım ürününü hastalıklardan korumak vb. ihtiyaçlarını gidermek için sadece uluslararası kuruluşlarca onaylanmış doğal ilaç ve gübreler kullanılabiliyor. Organik tarımda genetiği değiştirilmiş organizmaların üretimine ya da girdi olarak kullanımına izin verilmiyor. Ürünün organik ürün olarak satışa sunulması da kurallara bağlı. Bunun için atılacak ilk adım, Tarım Bakanlığı tarafından belirlenmiş 7 kuruluştan birine sertifikasyon başvurusunda bulunmak. Sertifika sahibi işletmelerin ürünleri, sertifika kuruluşları tarafından periyodik kontrollere tabi tutuluyor. Onay verilmemiş bir ilacın kullanımı tespit edilirse, sertifika da iptal ediliyor. Kaynak: Referans Gazetesi/Pınar Arat |
Japonlar organik Türk çayını sevdi
Karali Çay Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karali, Japonya’ya deneme amaçlı olarak gönderdikleri 2,5 tonun üzerinde ’organik çayın’ büyük ilgi gördüğünü söyledi. Karali, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Rize’deki bahçelerinde 2000 yılında organik çay üretimine başladıklarını, 2005 yılında organik çay üretim sertifikası aldıktan sonra ihracat konusundaki çalışmalarını hızlandırdıklarını belirtti. Japonya’ya geçtiğimiz ay organik çay ihraç ettiklerini, bu ülkeye ilk aşamada deneme amaçlı olarak 2,5 tonun üzerinde çay gönderdiklerini ve ürünün büyük ilgi gördüğünü ifade eden Karali, şöyle konuştu: "Gelişmiş ülkelerde, özellikle organik ürünlere ilgi sürekli artıyor. Karali Çay olarak, organik çay üretiminde ve yurt dışı pazarlarda önemli aşamalar kat ettik. Geleneksel çay kültürleriyle tanınan Japonlar’a Türk organik çayını tattırdıklarını dile getiren Karali, bu ülkede ürünlerine gösterilen ilgiden oldukça memnun olduklarını, geleneklerine çok bağlı olan Japon tüketicisine Türk çayını sevdirmeyi başardıklarını vurguladı. kaynak:milliyet |
Yiyecek ve giyeceklerden sonra kremler de organik
Organik yiyecekler, çamaşırlar, jeanler, pedlerden sonra organik meyve suyundan yapılmış kremler de artık kadınların yoğun ilgisini görüyor. Madonna, Kate Hudson, Cameron Diaz, Scarlett Johansson, Katie Couric, Marcia Cross ve Alison Lohman gibi ünlü yıldızların da kullandığı tamamen ‘organik’ meyve suyu ve bitki özlerinden oluşan tek cilt bakım markası Juice Beauty yakın zamanda ülkemizde de satılmaya başlandı. Organik kremlerin diğerlerinden farkını, etki mekanizmasını ve tüm özelliklerini Kimyager ve Organik Ürün Uzmanı Çağla Ercanoğlu ile konuştuk. # Organik meyve suyundan elde edilen kremlerin diğerlerinden en önemli farkı nedir? Günümüzde tarımsal üretimde kullanılan ilaçlar, hormon ve kimyasal gübre gibi maddeler insan sağlığı üzerindeki zararlı etkilerini artarak göstermeye başladı. Tüm bu olumsuz etkileri kaldırmak amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal savaş ilaçları yerine aynı görevi yapan organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerine dayalı yapılan tarım üretimiyle organik ürünler üretiliyor. Organik meyve suyundan üretilen ürünler, tamamen organik şartlarda üretilen meyvelerden oluşuyor ve bu sebepten dolayı diğer kremlerden en önemli farkı içeriğinde hiçbir zararlı kimyasal madde barındırmaması. Sürekli büyüyen kozmetik sektöründe, gıdalarda kullanılması yasak olan zehirli kimyasallar barındıran ürünler de kullanılıyor ve bu durumdan çoğu tüketici haberdar değil. # Peki, etkisi diğerlerine göre nasıl? Juice Beauty’nin hazırlanışında su yerine, taze sıkılmış organik meyve suyu özleri kullanılıyor. Patent bekleyen organik meyve suyu bazı, tüm diğer markaların kullandığı su bazından farklı olarak, antioksidanlar, çok değerli vitaminler, hayatî önem taşıyan bitkisel besleyiciler ve güçlü hidroksil asitler bakımından doğal ve zengin bir formül sunuyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırmada, organik meyve sularının, organik olmayan meyve sularına kıyasla 2 kat daha fazla besleyici olduğu da saptanmıştır. # Bu ürünler yaşlanmaya karşı etkili mi? Güçlü antioksidan teknolojisi ve DMAE, alfa lipoik asit, koenzim Q10, peptidler, yağda çözülen C vitamini, çok değerli yağ asitleri ve organik içerikler, yaşlanma etkilerine karşı en başarılı sonuçları veriyor. Peeling etkili ürünlerin özünü, organik meyve suları ve ham şeker kamışından elde edilen doğal alfa ve beta hidroksil asitler oluşturuyor. Kusursuz bir pH dengesine sahip olan Juice Beauty ürünleri, en hassas ciltlere bile uygun formüllerle üretiliyor. # Meyvelerin gerçekten organik olup olmadığı kontrol ediliyor mu? Juice Beauty’de kullanılan tüm organik maddeler, ABD Tarım Bakanlığı’nın resmen tanıdığı bir kurum tarafından onaylanmıştır. Juice Beauty ürünlerinde kullanılan başta meyve suları, aloe vera, bal, bitkisel ürünler, bitki yağlar, şeker ve temel yağ asitleri olmak üzere tüm organik hammaddeler, USDA tarafından onaylanan sertifikalı organik çiftliklerde yetiştiriliyor. Ayrıca, tüm organik içerikler, yetiştirildiği eyalete göre, CCOF (California Sertifikalı Organik Çiftçiler Birliği), Oregon Tilth, Uluslararası Kalite Garantisi (Quality Assurence International) ve Washington Tarım Bakanlığı gibi, yerel organik sertifikalara da sahip. Kesinlikle hiçbir ürünümüz hayvanlar üzerinde test edilmiyor ve hayvanlardan elde edilmiş hiçbir katkı maddesi de içermiyor. # Nasıl bir teknoloji kullanılıyor? Organik ürünlerde de kozmetik sektöründe uygulanan yüksek teknolojiler uygulanıyor. En önemli fark, etken maddelerin organik olmasıdır. Ayrıca zararlı kimyasallar kullanılmıyor. # Bir ürün açıldıktan sonra kaç ay kullanılabiliyor? Koruyucu maddeler kullanılıyor, fakat paraben gibi sağlığa zararlı olanları tercih edilmiyor. Ürünler ambalajda belirtildiği gibi açıldıktan sonra 18 ay kullanılabiliyor. Raf ömürleri ise 2-3 yıl arasında değişiyor. kaynak:akşam gazetesi |
Bir de şu var, organik diye yetiştirilen ürünler arılar ve rüzgar tarafından, polenlerle olsun tohumla olsun genetiği değiştirilmiş ürünlerle karışıyor. Bu sebeple bilim adamlarının iyi bir araştırmayla ürünün orjinallerini bulup, gerek doğadan gerek kayıtlardan, böylece ancak bu türler çoğaltılmalı. Aksi takdirde genetiği değiştirilmiş, bozulmuş bir ürünü kimyasal ilaçlar kullanılmadan üretipte doğal üretim diye insanlara kakalarsan bu doğal gıda değildir. Bunların çok dikkatlice araştırılması gerekiyor.
|
organik tarımda samimiyet
Alıntı:
Bizim yapmamız gereken,sorumluluklarımızı en ahlaki düzelde yerine getirmeye çalışmaktır. |
Piyasadaki ürünlerin denetimi yeterli midir?
Kimler tarafından bu denetimler yürütülüyor?
Devletin denetimi yeterli midir veya denetimde uyguladığı sistem? Denetiminde denetiminin olması gerekmiyor mu; aynen rekabet ortamı gibi.. Bazı durumlarda parayla susturulabiliyor gerçekleri açıklayabilecek olanlar. Parayla susturulamayacak kadar fazla ve geniş kapsamlı araştırma-denetleme birimleri mevcut mu? Gerçekleri kendi çıkarlarına çevirecek sözleri söyleyenlerin yalanlarını ortaya dökecek kadar yaptırım gücü yüksek dernekler,kurumlar var mı? Ayrıca yiyeceklerimize zehir katanların ve organik yaşamı altüst edenlerin kimlikleri ve şirketleri, ürettikleri markalar ve ürünlerinin adı teşhir ediliyor mu? Yapılanlar yeterli mi? Şirketler için kötü imaj birçok şeyi altüst eder; çünkü onlar için reklam çok önemlidir. Hele güvenilir kurumların katkılarıyla ve delilleriyle ortaya konmuş bilimsel kanıtlar bir düzenbazlıktan ve zararlı bir oluşumdan söz ediyorsa bu çok dikkat çeker ve bunu yapanlar için büyük yıkımlara sebep olur. İmajı zedelenir, müşterisi azalır bazıları iflas eder.. |
Hayret'ya organik tarimdan herkezin gozu korkmus oysa'ki o kadar basitki,yeterki kucuk sorunlara dikkat edelim aslen çok basittir.Inanin hayret ediyorum turkiyede tarimin en ust seviyede olmasi gerekirken bu hale gelmesi,dusundurucu.Yazilanlar çizilenler dogrudur ancak is icrata gelince isler degismektedir.Unutmayinizki istemek basarmaktir.
travaux paysagist ibrahim simsek Not bu arada turkce yazima laf etmeyiniz kurallariniz agir |
İstemek Başarmaktır
Evet, istemek başarmaktır. Zaten bu formu açan ve katılan insanlar, bir şeylerin farkına varıp, kaliteli bir paylaşım ve üretim için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Karşılığı, evlatlarımız ve geleceğimiz için daha iyi bir yaşam.
|
Armutlu yarımadasında organik tarım çalışmaları
5 Eklenti(ler)
Yalova valiliği tarafından yapılan çalışmalarla, Armutlu yarımadası ekolojik turizm ve organik tarım geliştirme havzası oldu.
Armutlunun Mecidiye, Hayriye ve Selimiye köyleri organik tarım havzasını oluşturmakta, aralarında Fıstıklı ve Kapaklı Köylerinin de bulunduğu beş köy aynı zamanda Yeşil - Mavi turizm seyir yolu üzerinde yer almaktadır. http://www.yesilmaviyol.com/proje.asp Mecidiye köyünde 6 yetiştirici 2007 yılında organik tarım sertifikası almış, Fıstıklı'dan 75 çiftçi organik zeytin yetiştiriciliği yapmak üzere sertifikasyona giriş yapmışlardır. Ayrıca Armutlu kaymakamlığı sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı tarafından hayata geçirilen Hayriye köyü süt sığırcılığı, Fıstıklı köyü seracılık, Selimiye köyü kiraz yetiştiriliciği projeleri başarıyla uygulanmakta, bölgede önemli geçim kaynaklarından olan arıcılık kaymakamlık tarafından açılan kurslarla desteklenmektedir. 2004 yılından bu yana Yalova valiliği ile ortak çalışmalar yapan, Dr. Sosyolog Tülay Andiç'in sahibi olduğu Thuya Ekoçiftlik ekopansiyon ekolojik turizm sertifikalı bir işletme olarak Armutlu yarımadası orman köyleri ekolojik tarım, ekolojik turizm konseptli bölgesel kalkınma modelinin pilot çalışması. http://www.thuya-ekopansiyon.com/ Dün Mecidiye köyünde, sertifikalı üreticilerin katıldığı ilk organik ürünler pazarı açıldı, Pazarda yöre ürünler olan zeytin, zeytinyağı, bal ve kekik ilk göze çarpan ürünlerdi; Eklenti 43662 Zeytinyağından yapılmış doğal sabunlar; Eklenti 43663 Bal ve dut pekmezi Eklenti 43665 Eklenti 43664 Thuya ekoçiftlik ürünleri Eklenti 43666 |
Organik nedir ? Kimin organiği ?
Merhaba,
Organik nedir? Eğer Organik bir meyveden kasıt, katkısız, ilaçsız ve kimyasal müdahale olmadan kendi haline yetişen yiyecek ise, Ülkemizde yetiştirilen ürünlerin yarısından fazlası zaten kayıtsız organik sınıfına girebilir. Çünkü ürünlerinin organik olduğunu belgeleyecek o pahalı sertifikaları asla satın alamazlar. Ama Organik olmanın tanımını yabancılar gibi belirlemeye kalkarsak zaten organik yiyecek diye birşey olamaz çünkü otobana yakın olanları da organik saymıyorlar, 10 mil çevre içinde herhangi bir ilaçlamayı da kabul etmiyorlar. Ama bizim insanımızın yetiştirdiği meyve ve sebzenin büyük bölümü organik sayılır. Hangi çiftçimiz o pahalı gübreleri kullanabiliyor ki? Hangi çiftçimiz pahalı ilaçları satınalabiliyor ki? Bizim çiftçimizin çoğunun birkaç ineği, keçisi, koyunu veya başka hayvanı vardır. Dolayısıyla, çoğu hayvanlarının gübresini kullanır. Böylelikle organik tanımına tam olarak girmese bile en azından sağlıklı besinler ürettikleri kesin. Ama yabancıların organik tanımına girebilmemiz için yine yabancılara bir sürü para ödememiz gerekecekse varsın sebzemiz, meyvemiz sertifikasız olsun. Ben köylümüze ve çiftçimize güveniyorum. İlk başta birkaç ilaç veya tohum pazarlamacısının ucuz dedikodusunun peşinden gidip, bedava olduğundan bazı zararlı malzeme kullanmış olabilirler. Ama artık uyandılar. Herkes eski sisteme döndü veya dönüyor. Saygılar. |
Oğuz Bey benim gözlediğim kadarıyla, en azından kendi çevrem için konuşursam, Adana'da şehir içinde bir mahallede yaşayan bizlerin süpermarketlerden aldığı sebze ve meyvenin hemen hemen hiç biri bahsettiğiniz yoksul köylüler tarafından üretilmiyor.Bugün bir süpermarketten veya şehir pazarından alacağınız tüm sebze/meyve bahsettiğimiz kimyasalları rahatça alabilecek ve malesef alan, tüketen belli büyüklükte çiftçiler tarafından üretiliyor.
Kendi mahallemdeki süpermarket zincirinde satılan ürünlerden salatalık, domates, biber ve nektarin benim şahsen tanıdığım insanlar, çiftçiler tarafından üretilip satılıyor, depolarında çuval çuval duran, üretimde kullanılan kimyasal gübrenin haddi hesabı yok. Zamanında, belki 15 sene önce TRT'de bir programda göstermişlerdi.Kamera eşliğinde bir köye incelemeye gidiyor ilgili ekip, oradaki yoksul köylüye soruyorlardı ne kadar gübre/ilaç attığını.Yetkili kameraya konuşurken bir kaç gram atılacağını söylerken, köylü bir maşrapa getirdi, "bununla doldurup doldurup atıyoruz" dedi.Hiç unutmam o programı :) |
Benim burada gördüğüm uygulama da herkesin seralarında kendi için yetiştirdiği bir küçük kısım var, onlar kendi kısımlarını ilaçlamadan yiyip diğer kısımlarını (ilaçlananlar) satıyorlar.
Organik tarım yapan bir köyümüzde 12 çiftçiyle işe başlanmıştı,katılmayanlar zamanla katılanlarla gerek dalga geçerek gerekse müdahale ederek bütün üyeleri vazgeçirerek organik tarım projesine ket vurdular. Sertifika paralarına destek olunan köyde şu an devam ettiren bir kişi var. O da muhtar. |
Sayın Cello.
Peki koyununuz organik gıdalarla beslendimi? Onuda hesaba katmanız lazım. |
Merhabalar !
Gerçekten vali beyi burdan kutlamak lazım. Benim düşüncem bu mavi yeşil yol projesi Yalovaya verilebilecek en büyük hizmetti. Sadece Elmalık köylüleri tarafından bilinen İSTİKAM TEPE diye bir yer bu proje kapsamında açılmış bir piknik alanı. Çok güzel düzenlenmiş. Yaklaşık bir ay önce bir iş sonrası arkadaşlarımla birlikte gidip bir öğlen vakti bizde malgal yapıp doyasıya manzarayı seyrettik. Ferda hanım organik tarım konusunu forma taşımanız ve bizlerle buluşturmanız gerçekten güzel bir çalışma. Bize yukarı köylere bir yol göründü Yalovadan. Bir şey öğrenmek istiyorum bu organik ürün satışları belli tarihlerdemi yapılıyor yoksa her gün varmı merak ettim. Sevgi ve saygıyla. |
Organik Tarım Konusunda En Önemli Soruna Bir Çözüm Önerisi
Organik tarım, özellikle son 10 yıldır giderek artan oranda kullanılmaya başlayan bir kavram. 1940’lardan önce böyle bir kavram yoktu. Çünkü bir tarımsal ürünün organik ya da organik olmaması konusu, olabilirliğini düşünmeye hiç gerek olmamıştı. 1970’ lere kadar olan süreçte de pek ihtiyaç hissedilmedi. Ancak 1970’ ler sonrası insanlar, özellikle Avrupa halkları, tarımsal ürünlerin üretimi sırasında birçok kimyasal kullanıldığını, bu kimyasalların sağlığa ve çevreye zararlı olabileceği düşünülerek konu üzerinde odaklanılmaya başlandı ve görüldü ki tarımsal ürünlerde hastalıklara karşı kullanılan ilaçlar, bu ürünleri tüketen insanların da sağlığını olumsuz etkileyebilmekte. Görüldü ki kullanılan gübreler yeraltı sularını tehdit ediyor, ürünleri lezzetsizleştiriyor, toprakları bozuyor ve en önemlisi “gelecekte acaba o eskiden yediğimiz mis gibi gıdaları bulabilecek miyiz? Çocuklarımız, torunlarımız bunları tadabilecek mi?” sorusunu sormamıza yol açıyordu.
Peki, organik tarım tam anlamıyla nedir? Açıkçası bu konuda benim dahi çok şikâyetim var. Açık açık bu kavramın ne olduğunu, neleri içerdiğini bilmiyoruz. İnternette yaptığım kısa bir arama sonucu aldığım organik tarım tanımlarına gelin bir göz atalım: Tanım 1- "Organik Tarım, kelime itibariyle sentetik ve kimyasal ilaçlar ile gübrelerin kullanımının yasak olduğu kontrollü bir üretim şeklidir”. Sorgulama 1- Bu ifadeden anlıyoruz ki organik tarımda sentetik ve kimyasal ilaçlar ve gübreler yasaktır ve bu üretim kontrollüdür. Peki, organik tarım sadece bu mudur? Tanım 2- Organik (ekolojik/biyolojik) tarım; toprağı, havayı, suyu koruyarak ona zarar vermeden sürdürülebilir üretimi sağlamak; biyoçeşitliliği korumak, kontrollü ve sertifikalı üretim metodu ile tüketiciye sağlıklı ürünler sunmaktır. Sorgulama 2- Bu bence daha iyi bir tanım. Tanım 3- Ekolojik Tarım; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Sorgulama 3- Bu tanım daha çok gıda güvenliği kaygılarına odaklanmış bir tanım. Tam olarak açıklamıyor. Tanım 4- Organik tarım, geleneksel tarımla karşılaştırıldığında daha az dış tarımsal girdilerin kullanıldığı, fakat daha çok biyolojik yoğunluğun yer aldığı alternatif bir tarım sistemidir. Sorgulama 4- Evet bu da işin bazı kısımlarını açıklayan bir tanım. Hiç tarımsal girdi kullanmadan üretim yapmak söz konusu değil. O halde bu işin adı tarımsal üretim değil doğadan toplayıcılık olmalı. Ki onda bile girdi olarak işgücü var. Tanım 5- Organik Tarım (Biyolojik, Ekolojik Tarım): Tarımsal üretimin insana ve çevreye zarar vermeden gerçekleştirildiği, ekolojik sistemde sentetik kimyasallar ve bu kimyasalların hatalı uygulamaları sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik bir tarım yöntemidir. Organik tarım bir “alternatif tarım” yöntemi değildir. Geleneksel tarımın, günümüz teknoloji ve koşullarında uygulanmasıdır. Konvansiyonel tarım ise “sentetik kimyasal tarım” olarak ifade edilmelidir. Sürdürülebilir, IPM, alternatif, iyileştirilmiş tarım yöntemleri organik tarım olarak değerlendirilemez. Bu tarım yöntemlerinde sentetik kimyasalların kullanımı kontrol altına alınırken organik tarımda sentetik kimyasal girdiler kullanılmamaktadır. Sorgulama 5- İşte bir otorite daha çıkıyor ve az önce başka bir tanımcının “alternatif” dediğine “alternatif değildir” diyor. Kafamız daha da karışıyor. Organik tarım yönetmeliğinde iyi bir tanım var gibi. Ancak buradaki tanım da organik tarımı açıklamıyor, organik tarım faaliyetlerini açıklıyor. Buna göre “organik tarım faaliyetleri: Toprak, su, bitki, hayvan ve doğal kaynaklar kullanılarak organik ürün veya girdi üretilmesi ya da yetiştirilmesi, doğal alan ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma, pazarlama, ithalat, ihracat ile ürün veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya kadar olan diğer işlemlerini ifade eder.” denilmekte. Daha da çok tanım bulabilir ve değerlendirebiliriz ancak okuyucuyu sıkmak istemiyorum. Burada bir gerçeği kısaca anlatmak istedim. Bu gerçek açığa kavuştuğunda şu sorular cevap bulabilecek: 1- Organik tarım neden yeteri kadar gelişmiyor? 2- Organik tarımsal üretim yapmak neden zor? 3- Organik ürünleri pazarlamak neden zor? 4- Neden tüketici istediği organik ürünü kabul edilebilir fiyata istediği zaman ulaşamıyor? Açıkçası organik tarımın “ne” olduğu, nasıl yapılması gerektiği şu an itibarı ile tam belirli değildir. Tarım Bakanlığımızın yayınladığı yönetmelik elbette kimi konuları ortaya koyuyor (yönetmeliği http://www.tarim.gov.tr/arayuz/10/ic...fl=organik.doc web adresinde görebilirsiniz). Ancak maalesef bu yönetmelik uluslar arası çapta denetlenebilir değil. Bazı kuralların nasıl olması gerektiğini ortaya koyuyor ancak bize tam olarak bir yol haritası çizmiyor. Sayın bakanımız bir beyanında, “tarım sektöründe entelektüeller yok, bu yüzden sektör gelişmiyor” demiş. Bu görüşe katılıyorum ve konuyla ilgili eleştirilerimi açıklayıp, düzeltmelerle ilgili yol almayı umuyorum. Bana göre en önemli sorunlar şunlar: 1- Mevcut yönetmelik, uluslar arası anlamda tanınır olabilecek yapıya haiz değil. Bu yönetmeliğin uluslar arası anlamda geçerli olabilmesi için öncelikle ISO 45011 standardına uygun yazılması gerekmekte. 2- Yönetmelikteki bazı izin verilen maddeler, uluslar arası alanda izin verilmeyen maddeler. Geçenlerde organik elma üreten bir tanıdığım bana elma iç kurdu ile nasıl savaşabileceğini sordu. Adını hatırlamadığım bir kimyasal adı söyledi. Dediğine göre bu kimyasal ülkemizde organik tarım için izinli ancak Avrupa’ da yasakmış. Bu durumda şöyle bir soru oluşuyor kafamızda: Avrupa’ nın organik ürünleri bizimkilerden daha mı organik? 3- Şu an bir üretici organik tarım üretimine başlamak istese elbette öncelikle bir sertifikasyon kuruluşuna gitmek zorunda. Oradan aldığı kimi yönergelerle üretimini yapmaya çalışıyor. Üretimle ilgili çalışmalar kontrolörler vasıtası ile yürütülüyor. Çok net bir sistem olduğu söylenemez. Bence sağlıklı yapı şöyle olmalıydı: devlet onay birimi olmalı, bir sivil toplum örgütü yayım birimi olmalı. Örneğin bu örgütün oluşturduğu teknik komite ve standart komitesi standartları yayınlamalı. Standartlar tüketici derneklerinden, üniversitelerden, bakanlıktan, perakendecilerden görüş alınarak çıkarılmalı. Ve bir de tescil ve sekreterya işlerini yürüten bir özel şirket olmalı. Başvurular bu şirkete gelmeli, başvuru başına kuruş bazında cüzi bir ücret alınmalı ki şirket faaliyetine devam etsin. Bu şirket ilgili bilgi ve raporları dönemsel olarak bakanlığa ve kamuoyuna açıklamalı. Şu an maalesef organik tarımda sadece ülkemiz değil dünya çapında tam bir sistematik yapılanma yok. Bence organik tarım bu yüzden yeterince yaygınlaşamıyor. Bu konuda en etkin çalışan uluslar arası kurum IFOAM. IFOAM’ ın uluslararası alanda geçerli olan bir standardı var ( http://www.ifoam.org/organic_facts/j...e-Document.pdf web adresinde görebilirsiniz). Ancak dünya çapında sadece bazı belgelendirme kuruluşları IFOAM standartları ile çalışıyor. Bence ülkesel bazda IFOAM ile anlaşmak ve ülkemizde yerel bir IFOAM bürosu açmak, organik tarım konusunda çalışan bir sivil toplum kuruluşunu bu standartları ülkemize adapte ederek tercüme eden bir birim haline getirmek ve bir (belki yarı resmi) bir şirket aracılığı ile belge ve sistem takibi yapmak çok faydalı olacaktır. Böylece tüm dünyadaki ilgili çevrelerin eleştirilerine rahatça göğüs geren bir organik tarım sistemine sahip olunabilir. Böylece organik tarım ülke çapında kolayca yayılır. Zamanla organik tarımsal üretim bilgisine, organik ürünlere ulaşmak kolaylaşır; ürünlerin fiyatları makul seviyelere gelebilir ve organik ürün ihracatımız sağlıklı şekilde artar. Bu yöntemin uygun olduğunu düşünmemin sebebi, iyi tarım uygulamalarında Eurep derneğinin, Eurepgap standartlarında benzer yapıyı kurmuş olması. Şu an Eurepgap sistemi olabildiğince sağlıklı ilerliyor. Belge sayıları artıyor, üretici sürekli standardize edilmiş iyi bilgiye ulaşabiliyor. Sayı vermek gerekirse 2002 yılında 4.000 olan Eurepgap belgeli üretici sayısı şu an 50.000 in üzerinde. Bu sayı, grup üreticileri 1 belge aldığı için gerçek sayının çok daha fazla olduğunu düşünmeliyiz elbette. Oluşturulacak iyi bir istemin acilen gerektiğine inanıyorum. Bana “Nasıl organik tarım yapacağız?” diye soran üreticilere göreceli olmayan, net cevaplar vermek istiyorum. Yukarıda bahsettiğim yapının organik tarım sektörünün bu en önemli sorununa iyi bir çare olacağını düşünüyorum. Benim de üyesi olduğum “Organik Tarım Derneği” ile bu konuda çalışmalar yapmak, ilgili kişilere iyi ve doğru bilgileri uygun standartların şemsiyesi altında aktarabilmek istiyoruz. Bizimle bu çalışmalara katılmak veya organik tarım konusunda gönüllü çalışmalarda bulunmak isterseniz, www.otd.org.tr web adresinden, sembolik bir üyelik ücreti ödeyerek derneğimize üye olabilirsiniz. Konu ile ilgili bilgi eksiğim veya hatalarım varsa affınızı diler, sözlerimi 20 yüzyıl öncesinden azat edilmiş bir köle olan Epiktetos lakaplı bir filozofun öğüdü ile tamamlamak isterim: “Yürürken bir çiviye basmamaya, ayağının burkulmamasına özendiğin gibi, seni yöneten aklın da çarpılmamasına özen!” Saygı ve sevgilerimle, Hakan Ozan Erzincanlı Ziraat Yüksek Mühendisi www.tarimsal.com |
Merhabalar,
Üretilmesini tavsiye ettiginiz sebze ve meyveleri paylaşabilirmisiniz. İlker |
Her türlü sebze ve meyve, çevreye uyumu göz önünde bulunduralarak organik üretim yöntemleri ile yetiştirilebilir.
|
Maddi kazanç olarak düşünülürse diye sorumu genişletmek isterim
|
Organik tarım yapacağımız tarlayı nasıl işlemeliğiz ve gübreyi hangi aşamada kullanmalıyız. Yardımcı olursanız sevinirim
|
Organik sebze ve meyveler, arz- talep dengesine göre maddi getiri sağlarlar. İnsanlar, yiyeceğimiz yiyeceklerin sağlığımıza ve genetiğimize etkisini öğrendikçe, yediği yiyeceklerin nasıl üretildiği konusunda da titizlik gösterirler. Bu bağlamda hangi sebze veya meyvenin daha çok kazanç getireceği konusunda ayırım yapmak zor olur.
Bu konuda, en çok kimyasal kirlenmeye uğramış yiyeceklere alternatif üretmek mantıklı olandır. |
Organik tarımda, sentetik kimyasal maddelerin (örn. genelde gübreler, ot ilaçları, bitki koruma ürünleri, insektisitler ve pestisitler) kullanımı yasaklanmıştır. Bitkiler öncelikle hastalıklara dirençli türlerin seçilmesi ve uygun toprak işleme metotları vasıtasıyla korunmaktadır. Bunlar:
- ürün rotasyonu, örn. aynı arazide ardışık olarak aynı ürün yetiştirilemez. Bu metodun temelini oluşturan mantık, parazitler gelişemez ve bitki besinleri aşırı tüketilmez. - sıra çalıları ve ağaçların dikilmesi, sadece peyzajı daha hoş yapmaz, aynı zamanda parazitlerin doğal predatörleri için barınak sağlar ve komşu alanlardan gelen kirlilik maddelerine karşı fiziksel bir bariyer oluşturur. - ara ürün yetiştirme, örn. bir ürün diğerlerinin parazitleri tarafından seviliyorsa, farklı ürünlerin paralel işlenmesi. Organik tarım, iyi-bozunmuş gübre ve organik kompostlar (örn. çimen vb.) ve yeşil gübre gibi doğal gübreleri kullanır. Örn. bu amaç için dikilmiş yonca ve hardal gibi bitkilerin toprağa karıştırılması. Bitkileri hastalık ve zararlılardan korumak gerektiğinde, bitkisel, hayvansal veya mineral orijinli doğal maddeler kullanılır, örn. bitki ekstraktları, faydalı predatörler, kaya unu veya toprak yapısını ve kimyasal kompozisyonunu ıslah eden ve bitkileri kriptogamik saldırıdan koruyan doğal mineral maddeler. Organik toprak işleme teknikleri, doğal dengeyi düzenler. |
Organik gübre verilmesi; Bitki ekimi yapılmadan ve yapıldıktan sonra , toprak ve yaprak tahlillerine göre gübreleme yapmak, ideal olan gübreleme yöntemidir.
|
Herkese Merhaba;
Ben biyolojik mücadele ile ürünlerimi yetiştiriyorum ve inanın daha az masraf ve daha çok ürün elde ediyorum .Gübre masrafımda azaldı .Bilgi almak isteyen arkadaşlara solarizasyondan itibaren anlatabilirim . |
Merhaba arkadaşlar, benim bir dönüm kadar bir bahçem var ve organik sebze yetiştirmek istiyorum. Fakat bu işlerle ilgili fazla bilgim yok. Kasım ayında derin sürüm yaptırdım bundan sonraki aşamada çiftlik gübresi kullanmak istiyorum fakat zamanını bilmiyorum. Kesekleri kırdırdıktan sonramı şimdimi yoksa ekimden hemen öncemi gübre kullanmam gerekiyor. Yardımlarınızı bekliyorum
|
Arkadaşlar merhaba!Ben de organik tarım meraklısıyım.Hatta İstanbul da açılan organik pazarı duyunca ,keşke Antalya nında bir organik pazarı olsa diye iç geçirmiştim.Sonunda bizim de bir organik pazarımız oldu.İlk haftalar müdavimiydim,şimdilerde hiç uğramaz oldum.Halk arasında malum bu tür güzel şeylere çamur atma sevdası her zaman vardır.Etrafta tohumlarının organik olup olmadığıyla ilgili söylentiler var.Ben tohumlarınında sertifikalı olduğunu düşünüyorum.Yanlışsa lütfen düzeltir misiniz?
|
Bir de fiyatları zannedildiği gibi anormal değil,bu da biraz kafamı karıştırıyor.Pahalı olmasını tabikide istemem ama organik sebzeler pahalı olur diye biliyorduk hep.Sadece kurutulmuş ürünler bayağı pahalı oluyor.
|
Organik Soğan Yetiştiriciliği
Alıntı:
İklim istekleri: Ilık iklimlerden serin iklimlere kadar değişik iklimlerde yetişebilen soğan bitkisi gündüzleri sıcak ve kurak, geceleri ise serin şartları sever. Ayrıca yağışlı bir ilkbahar iklimi ister. Işıklanma ve sıcaklık soğan için vazgeçilmez faktörlerdir. Gelişme döneminde 18-20 oC civarındaki sıcaklıklar istenir. Baş bağlama döneminde ise sıcaklığın 23-26 oC civarlarında olması ideal baş gelişmesi için gereklidir. Baş kuruma döneminde kuraklık arzulanır. Aksi halde yağışlar ile nemlenen toprakta soğanlar hemen yeniden kök meydana getirerek gelişmelerini sürdürmeye başlarlar. Gün uzunluğu da soğan üretiminde önemli diğer bir faktördür. Soğan tam anlamıyla bir geçit bölgesi bitkisidir. Toprak istekleri: Soğan kumlu killi, killi kumlu, humuslu, kuvvetli topraklarda iyi yetişir. Fazla sulak topraklardan elde edilen soğanların depo ömürleri kısadır. Zayıf topraklardan alınan soğanların başları ufak kalır ve verimleri düşer. Soğan besinlerce zengin, derin ve kabuk bağlamayan topraklarda iyi yetişir. Taban suyu yüksek arazilerde ve ağır killi topraklarda yetiştirilmemelidir. Organik topraklarda yüksek verim elde edilir. Asidik toprakları sevmez, alkalin karakterli toprakları tercih eder. Soğan için uygun pH değerleri 6.5-7.5 arasıdır. Erken dönemde pazar için yetiştirme yapılacaksa allüviyal karakterli topraklar tercih edilmelidir. Böyle topraklarda yetiştirilen soğanlar erken hasat edilirler, ancak depolanma süreleri kısa olur. Kış mevsimi için yetiştirilecek soğanlar killi topraklarda yetiştirilmelidir. Killi topraklarda yetiştirilen soğanların depo ömrü daha uzundur. Toprak işleme ve ekim: Soğan tarımında toprak işlemenin amaçları; iyi bir tohum yatağı hazırlamak, ön bitkiden kalan sap artıklarını gömmek, toprağı havalandırmak, yabancı otları yok ederek toprakta depolanan suyu artırmaktır. Bu amaçla, ön bitkinin hasadından sonra soğan ekilecek tarla kulaklı pulluk ile sürülmeli, ilk sürümden sonra, düşen yağışlar nedeniyle önemli bir otlanma görülürse toprak kazayağı ile işlenmelidir. Ön bitki tahıl ise anız yakılmamalı, biçerden arta kalan saplar saman makinesi ile alındıktan sonra gölge tavı (anız tavı) kaybolmadan dekara 2 kg üre gübresi verilerek sürülmelidir. Eğimli tarlalarda sürüm-ekim işlemleri eğim doğrultusunda değil, eğime dik olarak yapılmalıdır. Soğan ekilecek tarlada toprağın çok iyi işlenmiş ve ekime hazırlanmış olması gerekir. Zira soğanın çimlenme süresi çimlenme dönemindeki hava şartlarına bağlı olarak 3-4 haftaya kadar uzayabilir. Aynı zamanda soğan tohumları küçük ve kalın kabuklu olduğundan suyu alabilmesi için toprakla iyi temas etmesi gerekir. Bu nedenle soğan ekimi yapılmadan önce toprak iyice inceltilir ve biraz sıkıştırılır. Kazayağı ile yüzeysel olarak işlenip diskaro ile inceltilen toprak sürgü çekilerek düzeltilmiş ve bastırılmış olur. Tarım topraklarının üretim gücünün ve sağlığının korunması, ilaçlara bağımlılığın azaltılması ve üretilen soğan bitkisinin sağlığı için ekim nöbeti uygulanmalıdır. Tarım yapılan alanlarda aynı bitkinin aynı tarlaya üst üste ekilmesi toprağın fakirleşmesine ve o bitkinin hastalıklarının artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle soğan tarımından yüksek verim alabilmek için mutlaka ekim rotasyonu yapılmalıdır. Organik soğan tarımında ekim nöbeti planlamasında dikkat edilecek esaslar şunlardır: 1. Soğan toprakta azot depolama özelliği olan baklagillerle ekim nöbetine girmeli, 2. Yüzeysel köklü bitkilerle (hububat, pırasa, marul, soğan) ekim nöbetine girmeli, 3. Az su tüketen hububat gibi bitkilerle ekim nöbetine girmeli, 4. Monokültür üretimden kaçınılmalı ve 5. Münavebe planında yer alan bitkiler toprağın verimlilik özelliklerini dengelemelidir. Tohum: Ekimde kullanılacak tohum, genetik olarak yapısı değiştirilmemiş, döllenmiş hücre çekirdeği içindeki DNA dizilimine dışarıdan müdahale edilmemiş, sentetik pestisitler, radyasyon veya mikrodalga ile muamele görmemiş biyolojik özellikte olmalıdır. Hastalık ve zararlılara dayanıklı, bölgeye adapte olan uygun bitki tür ve çeşitler ekilmelidir. Organik tarımda genetiği değiştirilmiş çoğaltım materyalleri kullanılmaz. Organik bitkisel üretimde kullanılacak tohum, fide, fidan, anaç, misel, çelik, yumru gibi çoğaltım materyalleri organik tarım metoduyla üretilmiş olmalıdır. Ancak fide dışındaki çoğaltım materyallerinin organik olarak elde edilememesi durumunda, modern üretimden gelen, Yönetmelikte organik tarımda kullanılmasına izin verilen organik gübre ve toprak düzenleyiciler (Yönetmelik Ek-1 A) ile bitki ve hayvansal orijinli maddeler (Yönetmelik Ek-1 B) dışındaki herhangi bir yapay kimyasal madde ile muamele görmemiş çoğaltım materyali kullanılabilir. Yabancı otlara karşı dayanıklı çeşit tercih edilmelidir. yetiştirilecek çeşit hastalıklara karşı hassas ve ilaçsız ise mutlaka bu hastalığa karşı Yönetmelikçe izin verilen ekimden/dikimden önce çevre dostu bir tohum ilacı ile ilaçlanmalıdır. Organik tarım için başvuru: Organik bitkisel üretim, yetkilendirilmiş kuruluş ile sözleşme kapsamında ve onun kontrolünde yapılır. Organik soğan yetiştirecek çiftçi önceki ünitelerde isim ve adresleri verilen organik tarım kontrol ve sertifikasyon kuruluşundan herhangi biri ile temasa geçerek organik soğan yetiştireceğini beyan eder ve kimlik bilgileri ile tarla bilgi ve belgelerini sunar. İlgili kuruluş müteşebbisin tarlasını inceleyerek organik yetiştiricilik yapılıp yapılmayacağına karar verir. Organik yetiştiricilik yapılacak nitelikteyse sözleşme imzalanır ve kuruluş, müteşebbis bilgilerini en yakın Tarım İlçe Müdürlüğüne verir. Tarım İlçe Müdürlüğü bu bilgileri bağlı bulunduğu Tarım İl Müdürlüğü İstatistik Şube Müdürlüğüne sunar. Bu şube ise ilgili bilgileri istatistik amaçlı olarak Tarım Bakanlığı bünyesindeki Organik Tarım Komitesine aktarır. Organik tarım kontrol ve sertifikasyon kuruluşu organik tarım yapacak müteşebbisi geçiş sürecine alır. Geçiş süreci soğanda iki yıldır. Geçiş sürecinde soğan gibi tek yıllık bitkilerde ekim tarihi göz önünde tutulur. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu; arazinin önceki yıllardaki kullanım durumu, yapılan uygulamalar, bölgedeki genel durum ve yetiştirilen ürünler, risk durumları, konu ile ilgili müteşebbis kayıtları ve raporlarının incelenmesi neticesinde geçiş sürecini uzatabilir ya da kısaltabilir. Yetkilendirilmiş kuruluş tarafından yapılan kontrollerde arazide toprak koruma tedbirleri alınıp alınmayacağına karar verilir. Organik soğan üretiminde, gereksiz ve toprakta erozyona neden olacak şekilde toprak işleme yapılamaz. Toprağın verimliliği ve biyolojik aktivitesi şu yöntemlerle sağlanır: Çok yıllık ekim rotasyon programı içerisinde baklagil ve derin köklü bitkiler yetiştirilmeli veya yeşil gübreleme yapılmalıdır. Tek ürün için, yılda dekar başına 17 kg saf azotu geçmeyecek şekilde organik hayvansal üretimden elde edilen gübre kullanılmalıdır. Yönetmelik hükümlerine göre üretim yapılan arazilerden elde edilen karışık veya karışık olmayan organik materyallerin kullanılması gerekmektedir. Organik soğan yetiştirilecek alanlarda, bu önlemlere rağmen yeterli toprak verimliliği ve biyolojik aktivitenin sağlanamaması halinde, Yönetmeliğin Ek-1 A bölümünde yer alan gübre ve toprak iyileştiriciler [ekstansif hayvancılıktan elde edilen çiftlik gübresi, kurutulmuş çiftlik gübresi ve suyu alınmış kanatlı hayvan gübresi, kanatlı ve çiftlik gübresi içeren kompostlaştırılmış hayvan gübresi, hayvanların sıvı dışkıları (taze gübre sızıntısı, idrar, vb.), solucan (vermicompost) ve böceklerin kompostu, guano, hayvansal kaynaklı ürünler ve yan ürünler (kan unu, tırnak unu, boynuz unu, kemik unu veya jelatinsiz kemik unu, balık unu, et unu, tüy, saç ve chiquette unu (öğütülmüş deri ya da kürk unu), yün, kürk, saç, sütçülük ürünleri, bitkisel kaynaklı ürünler ve yan ürünler; örneğin, yağlı tohum küspesi, kakao kabukları, ıskarta malt, vb.den elde edilen gübreler, kompostlaştırılmış veya fermente edilmiş ev atıkları, kompostlaştırılmış veya fermente edilmiş sebze materyalleri karışımı, kültür mantarı üretim artıkları, deniz yosunu ve deniz yosunu materyalleri, talaş ve tahta parçaları, kompostlaştırılmış ağaç kabuğu, ağaç külü, peat, killer, örneğin, perlit, vermiküllit vb., yumuşak kaya fosfatı, alüminyum kalsiyum fosfat, bazik curuf, ham potasyum tuzları, örneğin kainit, silvinit vb., magnezyum tuzu içerebilen potasyum sülfat, stillage ve stillage ekstraktı, doğal kaynaklı kalsiyum karbonat, örneğin tebeşir, marn, öğütülmüş kireçtaşı, breton toprağı (alg kireci), fosfat tebeşiri, doğal kaynaklı magnezyum ve kalsiyum karbonat, örneğin magnezyum tebeşiri, öğütülmüş magnezyum kireçtaşı vb., magnezyum sülfat, örneğin kieserite, kalsiyum klorür çözeltisi, kalsiyum sülfat (jips, alçı taşı), şeker üretiminden elde edilen endüstriyel kireç, elementel kükürt, sodyum klorür, öğütülmüş kayaç, iz elementler, mikrobiyal gübreler] kullanılabilir. Kompost aktivitasyonu için genetiği değiştirilmemiş uygun bitkisel kaynaklı karışım veya mikroorganizma karışımları kullanılabilir. Gübreleme: Sonbahar toprak işlemesinden önce yukarıda bahsedilen, Yönetmeliğin izin verdiği organik materyallerden dekara 17 kg saf azotu geçmeyecek şekilde, örneğin organik hayvancılıktan elde edilen iyi yanmış ahır gübresi %1 N içeriyorsa, bundan dekara 1200 kg verildikten sonra toprak işlenerek kök bölgesine karıştırılmalıdır. Toprak analiz sonuçlarına göre fosfor yetersiz ise veya önceki yıllarda bitkilerin fosfor noksanlığı çektiği biliniyorsa sonbahar toprak işlemesinde dekara 30 kg öğütülmüş ham kaya fosfatı (%25 P2O5) uygulanmalıdır. Fosfor noksanlığında bitkiler zayıflamakta, başlar küçük kalmakta ve kökler cılızlaşmaktadır. Azot ve fosfor kaynağı olarak Yönetmelikte izin verilen iyi yanmış ahır gübresi, kompost, yeşil gübre ve ham kaya fosfatı gibi materyaller sonbahar sürümünde veya ekim öncesi toprak hazırlığı sırasında kök bölgesine karıştırılmalıdır. Yine toprak analiz sonuçlarına göre potasyum noksan ise ya da bitkilerin yaşlı yaprakları orta derecede klorozlu ve solgun, erken ölüm görülüyorsa, baş oluşumu zayıf ve kalitesi düşük (Aktaş ve Ateş, 1998) ise ham potasyum tuzu, örneğin kainit (%14-20 K2O) ekim öncesi toprak hazırlığında dekara 30 kg verilmelidir. Ayrıca potasyum noksanlığının yanında magnezyum noksanlığı da varsa magnezyum tuzu içeren potasyum sülfat ya da sadece magnezyum noksanlığı söz konusu ise magnezyum sülfat, örneğin kieserit (%30 K2O) dekara 20 kg dozunda uygulanmalıdır. Magnezyum noksanlığında soğanın alt yapraklarında sararmalar ve cılızlaşma meydana gelir. Toprak killi ise, fazla kireçli değil ise kaliteli ahır gübresi yeteri miktarda sonbahar sürümünde uygulanmışsa bitkiler fazla potasyum ve magnezyum noksanlığı çekmezler. Soğan yetiştirilen topraklar kireçli olduğundan ve ahır gübresi veya kompost uygulaması yapıldıysa, sulamalar düzenli ise kalsiyum noksanlığı da görülmez. Kalsiyum noksanlığında soğanın büyüme ucu gelişemez, kökler cılızlaşır, sap kırılabilir ve meyvelerin uç kısımları çürür. Organik gübre uygulamalarında bitkide kükürt eksikliği de meydana gelmez. Kükürt noksanlığında bitkinin genç yaprakları tamamen sararır. Organik ahır gübresi veya kaliteli kompost zamanında ve yeterli miktarda kullanılmışsa soğanda iz element noksanlıkları pek gözlenmez. Ancak toprak killi, çok kireçli, yüksek pH’lı ve düşük organik maddeli ise bilhassa demir ve çinko noksanlığı görülebilir veya gizli noksanlık mevcuttur. Demir noksanlığında üst yapraklarda damarlar arasında sararma (kloroz) meydana gelir. Çinko noksanlığında ise boğumlar arası daralır ve yapraklar küçülürken aynı zamanda yapraklarda renk açık yeşile döner. Böyle durumlarda Yönetmelikçe izin verilen, en az %12 Fe içeren demir tuzu, örneğin demir sülfat (%19 Fe) ilkbahar toprak işlemesinde tabana 1 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.5 kg/da ya da en az %5 Fe kapsayan şelatlı demir gübrelerinden ilkbahar toprak işlemesinde tabana 0.4 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.3 kg/da dozunda uygulanabilir. Çinko uygulaması için en az %15 zn içeren çinko tuzu, örneğin çinko sülfat (%23 Zn) ilkbahar toprak işlemesinde tabana 1 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.5 kg/da ya da en az %5 Zn kapsayan şelatlı çinko gübrelerinden ilkbahar toprak işlemesinde tabana 0.4 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.3 kg/da dozunda kullanılabilir. Mangan noksanlığında üst ve orta yapraklarda damarlar arasında kırmızı-siyah nekrozlar meydana gelir. Toprakta mangan noksanlığı mevcutsa ve organik gübrelemelerle dahi bitkilerde noksanlık belirtisi gözleniyorsa Yönetmelikçe izin verilen, en az %17 Mn içeren mangan tuzu, örneğin mangan sülfat (%27 Mn) ya tabana 1 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.5 kg/da ya da en az %5 Mn kapsayan şelatlı mangan gübrelerinden ilkbahar toprak işlemesinde tabana 0.4 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.3 kg/da dozunda verilmelidir. Genellikle bakır noksanlığı görülmediği için ayrıca bakırlı gübre uygulamaya gerek yoktur. Uygun bir organik gübreleme ile genellikle bor noksanlığı da görülmemekle birlikte, noksanlık durumunda bitkinin büyüme ucu gelişemeyerek dumura uğrar ve boğumlar arası daralır. İhtiyaç halinde Yönetmelikçe izin verilen, en az %14 bor içeren borlu gübre, örneğin borik asit (%17 B) ya ilkbahar toprak işlemesinde tabana 0.3 kg/da veya damla sulamalarla ilk dönemde 0.2 kg/da dozunda verilmelidir. Organik gübrelemelerle eksikliği giderilemeyen besin elementleri ancak Organik Tarım Yönetmeliğinde kullanılmasına izine verilen ve 18.3.2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmelik’in Ek-1’inde belirtilen gübrelerle takviye edilebilir. Bu mineral gübreler şunlardır: Aluminyum-kalsiyum fosfat (%30 P205), öğütülmüş yumuşak fosfat kayası (%25 P205), kalsiyum sülfat (%25 CaO, %35 SO3), elementel kükürt (%98 S; %245 SO3), borik asit (%14 suda çözünür B), sodyum borat (%10 suda çözünür B), kalsiyum borat (%7 toplam B), boron etanol amin (%8 suda çözünür B), çözeltide boratlı gübre (%2 suda çözünür B), süspansiyonda boratlı gübre (%2 suda çözünür B), bakır tuzu (%20 suda çözünür Cu), bakır oksit (%70 toplam Cu), bakır hidroksit (%45 toplam Cu), bakır şelatı (%9 suda çözünür Cu, beyan edilen değerin en az %80’i şelatlı olmalı), bakır esaslı gübre (%5 toplam Cu), bakırlı gübre çözeltisi (%3 suda çözünür Cu), bakır oksiklorür (%50 toplam Cu), bakır oksiklorür süspansiyonu (%17 toplam Cu), demir tuzu (%12 suda çözünür Fe), demir şelatı (% 5 suda çözünür Fe, beyan edilen değerin en az %80’i şelatlı olmalı), demirli gübre çözeltisi (%2 suda çözünür Fe), mangan tuzu (%17 suda çözünür Mn), mangan şelatı (%5 suda çözünür Mn, beyan edilen değerin en az %80’i şelatlı olmalı), mangan oksit (%40 toplam Mn), mangan esaslı gübre (%17 toplam Mn), mangan esaslı gübre çözeltisi (%3 suda çözünür Mn), sodyum molibdat (%35 suda çözünür Mo), amonyum molibdat (%50 suda çözünür Mo), molibden esaslı gübre (%35 suda çözünür Mo), molibden esaslı gübre çözeltisi (%3 suda çözünür Mo), çinko tuzu (%15 suda çözünür Zn), çinko şelatı (%5 suda çözünür Zn, beyan edilen değerin en az %80’i şelatlı olmalı), çinko oksit (%70 toplam Zn), çinko esaslı gübre (%30 toplam Zn), çinko esaslı gübre çözeltisi (%3 toplam Zn)’dir. Parantezle gösterilen besin elementi değerleri en az olması gereken değerlerdir. Organik soğan yetiştiriciliğinde tabana uygulanacak yeterli miktar ve kalitede yanmış ahır gübresi ve kompost bulunamamışsa veya yeşil gübreleme yapılmamışsa Bakanlıkça belgeli ve mikro besin elementlerini de içeren bir organo-mineral gübre ve toprak düzenleyici olan katı hümik asitten ilkbahar toprak işlemesinde tabana en az 10 kg/da ve damla sulama ile ilk birkaç sulamada sıvı hümik asitten toplam 2 L/da dozunda uygulanmalıdır. Organik tarımda gübrelemede kullanılacak bazı ürünler; yanmış çiftlik gübreleri, sıvı hayvansal atıklar, saman, torf, organik ev atıkları, mezbaha atıkları, deniz yosunları, talaş, doğal fosfat, potasyum, kalsiyum, kireç, magnezyum kayaçları ile bakır, demir, mangan, molibden, çinko, bor gibi mikro besin maddeleri ve kükürt içeren bazı doğal maddelerdir. Organik tarımda toprağın bünyesi, arazinin eğimi, taban suyu yüksekliği, yetiştirilecek bitkinin çeşidi dikkate alınarak bilinçli ve öncelikle toprağın organik madde kapsamını artırıcı yanmış ahır gübresi veya yeşil gübrelemelerle takviye edici yönde hareket edilmelidir. Organik gübrelerden yanmış çiftlik gübresi, kompost, fiğ ile yeşil gübreleme toprakta ayrışarak besin maddelerini, toprağın su tutma kabiliyetini artırır ve erozyonu azaltarak toprağın verimliliğini koruyarak sürdürülebilir tarımın yapılmasını sağlar. Dikkat edilecek en önemli konu, özellikle organik çiftlik gübresi çevreyi kirletmeden depolanmalı ve insan dışkıları ve kanalizasyon atıkları kesinlikle gübrelemede kullanılmamalıdır. Organik atıklardan ağır metaller ve nitrat sızmasının yeraltı ve yerüstü sularıyla tarım alanlarını kirletmesi mutlaka önlenmelidir. Çapalama: Bitkiler fazla boylanmadan, damla sulama boruları serilmeden önce sıra araları kazayağı, çapa makinesi veya el çapası ile işlenmelidir. Bu işlem, toprağı kabartarak topraktan buharlaşma ile su kaybının azalmasını ve yabancı otların mekanik olarak yok edilmesini sağlar. Sulama: Soğanda verim ve kaliteyi etkileyen en önemli faktörlerden birisi toprakta kök derinliğinde bitkilerin faydalanabileceği faydalı rutubetin bulunup bulunmamasıdır. Susuzluğa en hassas olduğu dönem baş bağlama başın büyümesi dönemleridir. Soğanın etkili kök derinlinin yüzlek ve mevsimlik su tüketiminin 600 mm civarında olması sebebiyle en yüksek verim ve kalite için bitki olgunlaşıncaya kadar toprak nemi tarla kapasitesi nem seviyesine yakın düzeyde tutulmalıdır. Olgunlaşma başladığında ise soğan başlarının kurumasını sağlamak amacıyla sulama yapılmamalıdır. Sulamaya başlamak için toprak neminin çok düşmesini beklememelidir. Toprakta yeterli rutubet varsa veya havalar yağışlı ise baş bağlama dönemine kadar sulama yapılmamalı, aksi takdirde damla sulama ile bir kaç kez sulama gerçekleştirilmelidir. Baş bağlama ve baş büyüme dönemleri suya karşı en hassas dönem olduğu için bu dönemlerde serin havalarda 3 günde bir, sıcak havalarda ise 2 günde bir tercihen sabahın serin saatlerinde 2-3 saat süreyle damla sulama yapılmalıdır. Bu yöntemde bitki istediği suyu kök bölgesinde her zaman hazır halde bulduğundan kuraklık veya aşırı ıslaklık stresine girmemekte ve daha iyi gelişerek bol ve kaliteli ürün vermektedir. Organik tarımda karık yöntemiyle sulama yapılamaz. Sanayi ve şehir atık suları ile drenaj sisteminden elde edilen drenaj suları organik tarımda kullanılamaz, gerekli hallerde suyun uygunluğuna yetkilendirilmiş kuruluş tarafından yapılacak kontrollerde karar verilir. Sulama suyu çevre kirliliğine yol açmamalıdır. Sulama, toprak yapısında bozulmaya ve erozyona yol açmamalıdır. Bitki koruma: Organik Tarım Yönetmeliği gereği hastalık, zararlı ve yabancı otların mücadelesinde; hastalık ve zararlılara dayanıklı tür ve çeşit seçimi yapılmalı, uygun ekim nöbeti takip edilmeli, uygun toprak işleme yöntemleri uygulanmalı, kültürel, biyolojik ve biyoteknik mücadele metotları uygulanmalı, bitki hastalık ve zararlıları ile yabancı otlara karşı bu hususların uygulanamaması veya yetersiz kalması halinde Yönetmeliğin Ek-1 B bölümünde belirtilen girdiler (böcek öldürücü olarak jelatin, neem ağacından elde edilen azadirachtin, krizantemden elde edilen piretrin, Derris spp, Lonchocarpus spp. ve Terphrosia spp.den elde edilen rotenone, böcekleri çekici olarak kullanılan hidrolize proteinler, mantari hastalıklar için lesitin, böcek öldürücü, kırmızı örümcek öldürücü, mantari hastalık ve çimlenmeyi önlemek için nane yağı, çam yağı ve kimyon yağı gibi bitkisel yağlar, böcek öldürücü veya uzaklaştırıcı olarak Quassia amara ağacından elde edilen quassia, budama ve aşı yaraları için balmumu) kullanılır. Zararlılara karşı biyolojik mücadelede genetik değişiklik yapılmamış bakteri, virüs ve fungus gibi mikroorganizmalar, örneğin Bacillus thuringiensis, granül oluşturan virüs vb. gibi mikroorganizmalar kullanılır. Sadece tuzak, yayıcı ve cezp edicilerde; cezp edici olarak DAP gibi amonyum tuzları, meltametrin, mollussisit olarak metaldehit, eşeysel davranış bozucu olarak feromon, böcek öldürücü olarak piretroitler, Bactrocera oleae ve Ceratitis capitata’ya karşı lambdayhalotrin gibi maddeler kullanılır. Tuzaklar ve yayıcıların içerdikleri maddelerin çevreye bulaşması ve ekimi yapılmış ürünlerle teması önlenmeli, kullanıldıktan sonra toplanmalı ve kullanım süresi dolanlar güvenli bir şekilde yok edilmelidir. Kalıcı etkileri olan sentetik kimyasal gübreler, ilaçlar, hormonlar ve büyüme düzenleyicileri kullanılmamalıdır. Organik tarımda geleneksel olarak kullanılan maddeler şunlardır: mantari hastalıklardan korunmak için 3 kg Cu/da dozunu geçmeyecek şekilde bakır hidroksit, bakır oksiklorür, bakır sülfat ve bakır oksit, böcek öldürücü olarak Arap sabunu (potasyum sabunu), böcek öldürücü, kırmızı örümcek öldürücü ve mantari hastalıklarla mücadelede kireç-kükürt (kalsiyum polisülfit), zararlıları uzaklaştırıcı olarak kuvars kumu, mantari hastalıklara karşı, kırmızı örümcek öldürücü ve zararlı uzaklaştırıcı olarak kükürt kullanılır. Organik tarım bitkileri arasında yüzeye yayılan preparatlar olarak mollussisit için demir III fosfat kullanılır. Bitki hastalık ve zararlılarının kontrolünde kullanılan bazı ürünler; balmumu, kaya tozu, kükürt, bordo bulamacı, sodyum silikat, sodyum bikarbonat, potasyum sabunu (Arap sabunu), bitkisel ve hayvansal yağlar ile parafin yağıdır. Çeşitli hastalıklardan korunmak için dayanıklı çeşitler yetiştirilmeli, hastalıklı bitki artıkları tarladan uzaklaştırılmalı ve ekim nöbeti uygulanmalıdır. Yabancı ot mücadelesinde mekanik, kültürel yöntemlerin yanında çevre dostu olan doğayı kirletmeyen kimyasallar kullanılabilir. Bu esaslar doğaya zarar vermeyen bir üretim sistemini sağlar. Sürdürülebilir tarım da bu ilkelerden hareket etmektedir. Yabancı ot mücadelesi soğan yetişme devresinin ilk ayında çok önem taşır ve otla mücadele verimde önemli bir artış sağlayabilir. Hızlı gelişme yeteneğine sahip yabancı otlar özellikle ilk gelişme devresinde faydalı tarla alanını kaplayıp soğan bitkisinin gelişmesini engelleyerek ve bitki besin maddeleri ile suya ortak olarak önemli oranda zarar yaparlar. Soğan bitkisi geliştikçe yabancı otların büyümesini büyük ölçüde engellemektedir. Aşağıda değişik yöntemlerle ot mücadeleleri hakkında bilgiler verilmiştir: 1. Ekimde yabancı ot tohumu bulundurmayan tohumluk kullanılmalıdır. 2. Mümkün olduğunca doğru ekim nöbetine uyulmalıdır. 3. Rizomlarla vejetatif olarak büyüyüp gelişen ayrık gibi otların toprak işlemesi sırasında kullanılan aletlerle bir tarladan başka bir tarlaya taşınması engellenmelidir. 4. Tarla sınırlarındaki yabancı otlar ile de mücadele edilmelidir. 5. Sıra araları, soğan bitkileri belli bir büyüklüğe gelince çapalanmalıdır. Böylece hem yabancı ot mücadelesi yapılmış olur, hem de kapillarite borucukları bozulduğundan buharlaşma ile toprak rutubet kaybı azalır. Hasat: Hasat uygun zamanda yapılmalı, ne erken ne de çok geç yapılmamalıdır. Organik ürünlerin hasadında kullanılan teknik araç ve gereçlerin ekolojik tahribat ve kirlilik oluşturmaması gerekir. Elle toplama materyalleri ürünün organikliğini bozmayacak yapıda ve hijyenik olmalıdır. Hasatta olduğu gibi, organik ürünlerin depolanmasında da bazı kurallara dikkat edilmelidir. File torbalarda üst üste fazla doldurmadan serin ortamda tutulmalı ve taşınmalıdır. Taşınırken üzerleri herhangi bir bulaşmayı önlemek için temiz, boyasız, baskısız pamuk bez ile örtülmelidir. Organik ürünlerin depolama alanları, ürünlerin tanınmasına imkan verecek ve Yönetmelikçe uygun bulunmayan başka ürünlerle, maddelerle karışmaya veya bulaşmaya meydan vermeyecek biçimde düzenlenmelidir. Organik ürünlerin depolandığı alanlarda kullanılan yalıtım malzemeleri ve soğutma ile ilgili ekipmanlar bu amaç gözetilerek seçilmelidir. Ayrı olarak depolamanın mümkün olmadığı durumlarda organik ürünlerle geleneksel tarım ürünlerinin karışmasını engelleyecek tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirleri de yetkilendirilmiş kuruluş kontrol etmelidir. Basınç, sıcaklık ve yetkilendirilmiş kuruluşça uygun görülen gazlarla kontrol edilebilen koşullarda depolama uygulamaları yapılabilir. Organik ürünlerin depolanması sırasında ürünün organik özelliğini kaybettirecek ilaç ve ilaçlama yöntemi kullanılamaz. Organik ürünlerin depolanmasında sentetik kimyasal maddeler kullanılamaz ve doğal olmayan uygulamalar yapılamaz; tüm bu işlemler yetkilendirilmiş kuruluş tarafından kontrol edilir. Müteşebbis tarafından depolama koşulları ile depolanan organik ürünün giriş ve çıkış miktarları ve tarihine ilişkin kayıtlar düzenli olarak tutulur. Yetkilendirilmiş kuruluşa onaylatılır ve çizelgenin bir nüshası müteşebbis tarafından, diğer nüshası yetkilendirilmiş kuruluş tarafından saklanır. umarım hocam kızmaz...:p |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 17:06. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025