![]() |
çekirdek
1 Eklenti(ler)
Teşekkürler M.Gürbüz.
İpi var aslında ama onu çok dikkate almıyor. Sürgün dolanmayınca ben dolandırıyorum uzadıkça. Çok ta önemli değil gerçi. İpin bağlanma noktasını sürgünün istediği yere kaydıracağım galiba. |
Bence bambuyu alın ve tek başına ip kalsın, ipin uç kısmını yukarıda bir yere tutturursanız ipi bir daha ıskalamaz göreceksiniz.
|
Tamam, o şekilde deneyeyim.
Elimde kocaman saksıya dikilmiş üç kök daha hoya var. Onlar şimdilik hiç gelişme göstermiyorlar. Siteden öğrendiklerime göre ana neden saksının büyüklüğüymüş galiba. Ama onları ayırıp ta küçük saksılara almayı göze alamıyorum. Sanırım daha epey bekleyeceğim gelişimleri için. |
Sevgili Çekirdek deneyimlerim sonucu küçük ve orta boy saksı çiçeklerinde, büyük saksı kullanmak boyca gelişmelerini durduruyor. Sanki daha çok kök büyümesine neden oluyor gibi. Uzmanlar boşuna saksının altından kök çıkıntıları görmeden büyük saksıya almayın demiyorlar.
|
Alıntı:
Biz üreticiler aynı bitkiye birkaç saksı değiştiririz kademeli olarak, sağlıklı ve garantili büyütmenın yolu budur, küçük bir fideyi 25 cm. saksıya dikerseniz kökü doldurmaya çalışırken, üstte bulunan birkaç yaprakla da kökü de besleyemez hale gelir bir süre sonra, faaliyetini minimuma yani ölmeyecek pozisyona alır bekler, gübre vs. ile gayret edersede beklediğiniz gibi olmaz. Eğer ortam sıcaksa fidelerinizi küçük saksıya alabilirsiniz, ilk sulamalarını bolca yapın, 10 gün ışıklı gölge bir yerde tutun daha sonra güney bir pencereye alın (Kış için) kısa zamanda değişmeleri görürsünüz, tabaklarında sakın su bırakmayın, kalorifer gibi havayı kurutan şeylerdn uzak tutun, sık sık nemlendirin. Hoşçakalın. |
2 Eklenti(ler)
Önerilerinizi bir çabuk yerine getirdim. Hazır ay da hilal değil iken.:)
Etrafı da iyice dağıttım, bu işleri yapmak güzel de dağınıklığı toplamak daha az güzel... İlk resimdeki 5 litrelik su kovasına ekilmişti, bana veren arkadaş tarafından. Çok büyüyeceği düşünüldüğü için beni zahmetten kurtarmak istemiş demekki, yanlış olarak. O kovada kalsaydı yaklaşık beş yıl beklerdim sanırım... |
İş çıkardık diyeceğim ama çiçekleri sevdiğinizi biliyorum. Gördüğüm kadarıyla da maşallah teşkilat hazır her şey var, ay da hilal olmadığına göre geleceği hayırlı demektir:) Hoşçakalın.
|
Ben de bugün diktiğim koca saksılardan daha küçük saksılara aktardım Hoyalarımı. Sizler sayesinde bilgilenip doğrusunu yapıyoruz Mucip Bey. Teşekkürler.
|
Ben de deneme amaçlı, kök çürümesinden iki kez kaybettiğim fideden kalan 2 yaprak mum çeliğini suda köklendirip, neredeyse tamamı kırılmış ceviz kabuğundan oluşan bir ortama diktim. İçine çok çok az miktarda torf ve perlit koydum.
Müthiş hafif ve süzek oldu;) Şimdi çürüsünde görelim bakalım. Bu seferde ölmeye niyeti varsa, susuzluktan ölmek zorunda kalacak zira verdiğim su olduğu gibi aşağıdan çıkıyor. İnşaallah ceviz kabuğunun bitki üzerinde zehirleyici bir tesiri yoktur, yoksa hepten gitti demektir benim carnosa. Sırada fındık kabuğu var, tabi bulabilirsem. |
Bizim burada fındık kabuğundan bol birşey yok sevgili Hoyadag:) Temennim çeliklerini çabucak köklendirebilmen.
|
Kabuk fikrini Bu mesajdan esinlendim. Sevgili Devrilgenkayık topraksız, çiçek çiçek gülümseyen bir hoyası olduğundan bahsediyor.
Bakalım hayırlısı. Ama bu iş tutarsa sizden bir çuvalcık fındık kabuğu istirham edeceğim sevgili İklimsiz :) Bu arada şöyle bir baktım da, topraksız ortam için neler kullanıyorlarmış neler, mangal kömürü, ağaç kabuğu, perlit, hindistan cevizi lifleri vs, vs. Aranızda hindistan cevizi bahçesi olan var mı arkadaşlar? |
Sevgili Hoyadag laf aramızda fındık kabuğunun haricinde hindistan cevizi torfu da var bende;) 4 gün önce küçük bir miktar ıslatıp ( az bir miktar bile ıslanınca bir güzel şişiyor) fesleğen tohumları etmiştim, bugün baktım şapkalı kafalar çıkmış dışarı. Siz bana, eğer bu hafta çeliklerim gelmezse bir sürpriz yapabilirim dediniz ya belki ben de size bir güzellik yaparım ha ne dersiniz;)
|
Nereden buldunuz Hindistan cevizi torfunu Allah aşkına hem de Giresunda. İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş derler. Bazılarımızın ihtiyacı, bazılarımızın elinde olmasa nasıl tanışıp kaynaşabilirdik ki.
Bu topraksız yetiştirme ortamları özellikle multiflora gibi toprakta ve suda köklenmesi sorunlu olan(bu bilgi tecrübeye dayanmıyor) özel türler için gerekli olacak bizlere. Bakalım haftasonuna kadar gelebilecekmi sizin çelikler. Bu arada siz 3 tür için sipariş vermiştiniz değil mi? |
Benim siparişim 3 türdü evet. Hoya ,inconspiuca, hoya camphorifolia, hoya cumingiona. Hindistan cevizi torflar tuğla gibi bloklar haricinde, ee arayan bulurmuş:) Sizin için de bulunur meraklanmayın:)
|
Mucip bey biraz geç olmakla birlikte ancak cevap yazabiliyorum. Teşekkür ediyorum. Verdiğiniz biilgiler olmasa biz ne yapardık acaba? Gerçekten iyi ki varsınız. Siz olmasaydınız bu çeliklerde bu kadar yüksek tutturma şansı ve her konuda bu kadar çabuk bilgilenme imkanımız olmazdı. Bu arada benim chouke sizlere ömür maalesef.
|
Sevgili İlknur Hanım, çok üzüldüm.:(:(
Sevgili Elfogi'nin de Lacunosa'sı alarm veriyormuş. Belki kurtulma şansı olabilir mi diye düşünüyorum. Mesela çok nemli ortamda ise topraktan çıkarıp, kurumasını bekleyip tekrar denese gibi. Sevgili Elfogi bozulmanın görüntülerinden bahsederseniz belki Mucip Bey farklı bir yol söyleyebilir size.. |
İlknur hanım merhaba,
Chouke'ye bir şans tanıdık ama olmayacağı belliydi, sağlık olsun yarın öbürgün üretebilenlerle değiş tokuş yapılarak herkesin her çeşitten çiçeği olur, biraz sabır gerekiyor sadece. Sizlere yardımcı olabildimse ne mutlu, paylaşmaktan güzel bir şey yok, işin güzellği de burada. Sevgi ve selamlar. |
Sevgili Elfogi merhaba,
Tehlikede olan çelikten biraz bilgi verirmisin. |
Ben densifloradan 2 çelik yapmıştım biri öldü. Çok taze bir çelikti. 12 gün önce dikilmişti. Dibinden kararmaya başladı ve öldü. Toprak nemli olduğu için ilk gün dışında hiç su vermedim.
Taze çelikler gerçekten zorluyor. Diğerleri şimdilik iyi görünüyor. |
Benim lacunosanın da torf içinde kalan kısmı çürümüş...çürüyen yeri olduğu gibi kesip kalanı tekrar diktim, ama umudum yok...
Umarım lacunosa yı köklendiren arkadaşlar olur...Forumda hoya keriden sonra, sorunlu 2. hoya, hoya lacunosa sanırım... Hakan Bey sizde lacunosanın durumu nedir? |
Sevgili İlkin'in gönderme dediğim halde ısrarla gönderdiği, Silverpink ve Serpens sürmeye başlamışlar, bu kadar kötü haberden sonra bakmak geldi içimden iyiki bakmışım, benden de iyi haber olsun.:)
|
Mucip bey benim şu anda en büyük sorunum ışık. Malum kış mevsimi ve çelikler güneş ışığından fazla yararlanamıyor. Bir de pencere kenarı gece soğuk olunca orayada koyamıyorum.
Çeliklerin asgari ışık gereksinimi nedir? |
Sevgili Sempe, Çelikler için güneş ışığı gerekmez, köklenip sürmeye başlayıncaya kadar ortamın ışığı yeterli, (sızan ışık) bendekiler kitaplıkta ve pencereye 2.5 mt. uzaklıkta kış döneminin kısa gün süresi bile yeterli. Sulama ve sıcaklık önemli, en çok yol göstermekte zorlandığım konu sulama, çünkü herkes kendine göre toprak hazılamış az ver çok ver diyemiyorum fakat tek çaresi az sulayıp sabredip biraz geç köklemesini beklemek, kaybetmektense yol bu. Selamlar.
|
Teşekkür ederim. 12 gündür hiç sulamadım ama toprak hala ıslak. Ben perliti biraz fazla kaçırdım galiba.
|
Fatma ablam bugün işyerinde bana ne dedi biliyor musuz?
"Bana verdiğin bitki ne kadar hızlı büyüyor öyle, 4-5 yaprak verdi bile" O anda kendimi tutamayıp gayriihtiyari zıpladım sandalyeden. Diyeceksiniz ki Fatma abla da kim? İlginçtir ki onunla da agaclar.net sayesinde tanışmış oldum, kısaca anlatayım: İşyerinde hemen hergün atelyemize uğrayıp temizlik işlerini yapan bayanın adını bile bilmezdim. (Bundan utanıyorum ama, modern toplumların hastalığı işte. İşi düşmüyorsa kimse kimseyi tanımıyor.) Taki işyerinde boş bir vaktimde hayran hayran hoya fotoğraflarına bakarken yanıma gelene kadar. Baktım ki fotoğraflara bakarken adeta kendinden geçmiş. Dedim ki sizde mi mum çiçeği yetiştiriyorsunuz? "Evet, ama benimki bunlardan değil pembe açıyor" Tabi olarak carnosayı anlatıyordu. Yoksa çiçek açtı mı dedim. "Onun çiçek açmıyan türü de mi var, üzeri çiçek dolu dedi" Şoku atlattıktan sonra "bakın dedim o çiçeğin daha ne cinsleri var. Hakikaten çok ilgilenince ben de o zaman yeni gelmiş olan Red Buttons çeliklerinden birini ertesi gün kendisine verdim ve ona RB 'ın resmini göstererek "işte böyle açacak dedim, neredeyse zıplayacaktı sevincinden. Nasip işte mum çiçeğinin adını bile bilmiyorsunuz ama Amerika'dan ithal bir çelik gelip sizi bulabiliyor. Ona çeliği nasıl dikeceği, nasıl sulayacağı hakkında hiçbirşey söylemedim. Evet, anladınız değil mi olayı. Benim yerinden kımıldamayan RB, ablamın elinde 4-5 yaprak vermiş. O bizim uzmanlarımızdan, çevirilerimizden, dünyanın dört bir tarafından aldığımız yardımların, tabiri caizse ilimin hepsinden mahrum. Ama benim anladığım irfan sahibi biri. Tabi olarak irfan ilmi heryerde mağlup ediyor. Şimdi ben kendisine soracağım "abla nasıl suladın, neye diktin, güneş alıyor mu" Mucip bey, sakın yanlış anlamayın, elbette bu bilgileri sizden en sağlıklı şekilde alıyoruz, Allah sizden razı olsun. Ancak bu kerameti çözmek için sormazsam çatlarım. Aslında pek farklı birşey duymayı da ummuyorum çünkü bu işin ardında bakımdan farklı daha derin birşeyin olduğuna eminim. Bakım elbette önemli ama bitkilerin sadece biyolojik değil, tıpkı bizim gibi metafizik ve psikolojik varlıklarının da olduğunu kabul edersek iş daha derin. Etmeyebiliriz de ******, sonuçta bu ispatlanabilir birşey değil. Ancak o zaman daha dün gelen RB çeliğinin bunca yaprak verecek kadar büyümesini nasıl açıklarız bilmiyorum. Hadi o yapraklandı, biz nerede hata yaptık. Şundan korkuyorum ki, ablam bir sonraki bahar gelip bana RB fotoğrafını göstererek işte bu senin bana verdiğin çiçek diyecek. İnşaallah bu bahar gelip de çiçek açtı demez, o zaman akıl sağlığımı nasıl muhafaza ederim bilmiyorum. Eh ben kaç yıl beklerim kendi RB'ım çiçeklenecek diye Allah bilir. Hikayeyi bilenler bilir, "Vermemişse Mabud, neylesin sultan Mahmud" Ne diyeyim, "Ya nasip", |
Sevgili Hoyadag, çok güzel bir olay bu, soruya vereceği cevabı sabırsızlıkla bekliyorum ve size vereceği cevabın çok basit ve şaşırtacak kadar sade olacağını da biliyorum. Hoşçakal.
|
Fazla üzerine düşüyoruz, çok fazlaaa... 'Ben artık vazgeçiyorum. İlgilenmeyeceğim aklıma gelinceye kadar' diyeceğim ama... 'Hiç aklımdan çıkmıyorlar ki.'
|
Planım şu, bu bahar sipariş verip, kendisine köklenmesi zor bir çelik, mesela Kerrii, hediye edeceğim. Bakalım keramet mi, yoksa bildiği birşeyler mi var. Eminim onu da köklendirip beni hepten şaşırtır. Çok mu acımasız oldum, yok yok, kaybederse çeliği o zaman çeliğin köklenmesinin zaten neredeyse imkansız olduğunu söylerim üzülmesin diye.
Ne dersiniz yapmalı mıyım? |
Sevgili Hoyadag'ın Fatma ablasıyla yaşadıklarını tüylerim ürpererek okudum. Buyrun işte "kıssadan hisse" dedikleri şey tam da bu. Varlığını bile farketmediğimiz, kendi dünyamıza öylesine dalıp, belki önemseyemediğimiz bir insanın sevgisiyle yeşerttiği bir mum çiçeği çeliği... İşin sırrının bilmediğimiz birşey olduğunu sanmıyorum. Bismillah deyip toprağa sokuyordur ve onun orada olduğunu bile neredeyse unutuyordur. Sevgili Hfz nin dediği ve çoğumuzun yaptığı gibi " sakınılan göze çöp batar" Fatma hanım bunu yüreğinde hissedenlerden.
Hiç çekinme Hoyadag, ona Kerri ver. Hiç şüphem yok köklendirecektir:) Ama bunu nasılsa başaramaz diye yapma. Fatma abla köklendirecek diye, o bunu başaracak diye ver. |
Aynen katılıyorum sevgili İklimsiz, anlatmaya çalıştığımı çok güzel ifade etmişsiniz.
Kerrii'ye gelince, nasıl olsa başaramaz diye olur mu hiç, zaten ifade etmiştim: Alıntı:
|
Lise yıllarımda, Bilim Ve Teknik dergisinin bir sayısında, havucun tencerede ağladığı ile ilgili bir yazı vardı. Havucun ağlamasından kasıt " beni çiğ ye, pişirme" idi aklımda kaldığı kadarıyla. Bitkilerin de ruhu var elbet. Nasıl, ne biçimde, neresinde bunu bilemiyoruz ama mutlaka bu konuda bilimsel çalışma vardır. Belki Fatma hanım onların ruhuna erişebilmeyi başarıyordur. Hani, bazı insanlar için derler ya " toprağa odun soksa yeşeriyor" **** " eli bereketli". Vereceği cevaba şaşırmayacağımıza emin olarak gene de bekleyeceğim. Saygılar.
|
Bizimde bir Nebahat teyzemiz vardı allah rahmet eylesin öğle güzel afrikamenkşeleri yetişdirirdiki herkez bayılırdı.
Çok güzelde çiçekler açardı onlarla konuşur sesli sesli severdi aynı apartmanın alt katında **** üst katında aynı penecereye alır götürürdü komşular. En fazla bir hafta sonra küserdi. Çiçekleri dökerdi sonunda da ölürdü. İlgi istedikleri kesingibi görüküyor bu durumda sadece sulamak yetmiyor. |
Bu konuda Mythbusters (Discovery Tv'de yayınlanan ve halk arasında inanılan şeylerin gerçekliğini deneylerle inceleyen bir program) araştırma yapmıştı. Bitkilerin hislere sahip olup olmadığını incelemeye çalıştılar elden geldiğince tabi. Yanlış hatırlamıyorsam kısaca şöyleydi:
Adam boyunda bir salon bitkisi bulup hertarafına insanlar için kullanılan ve biyolojik birkısım tepkileri ölçen yalan makinesi nevi'nden bir alete ait elektrotlar bağladılar. Sonra da bitkiye bağırıp çağırmaya ve ona vurmaya başladılar. İnanır mısınız bilmem ama o ana kadar sakin duran ibre kımıldamaya ve kağıdı karalamaya başladı. Hadi bu fiziksel etkiye verilen tepki diyelim. Peki şuna ne diyeceksiniz. Adam bitkinin karşısına geçti ve onun hakkında korkunç şeyler düşünmeye başladı. Örneğin onu fırına atıp yaktığını veya parçalamaya başladığını hayal etti. Bu hayallerinin zamanını elinde bulunan anahtara basarak kaydettiler. Sonra da zaman çizelgesinde bitkinin verdiği tepkileri ve anahtara basılma anlarını karşılaştırdılar. Yine inanır mısınız bilmem ama bitki tam olarak adam kahredici şeyler düşündüğü anlarda ibre kağıdı karalamış, yani tepki vermişti, belki de korkmuştu. Daha bitmedi, bir sonraki aşamada elektrotların bağlandığı bitkinin yanına başka bir bitki getirip ona işkence ettiler. Sonuçta bitki, bizim ölçebildiğimiz kadarıyla tabi, eziyet gören kardeşini kendince yine hissetti. Çocukluğunuzdan hatırlarsınız, bir kabahatiniz olduğunda, babanızın bir bakışı bile size ne etkiler yapardı. Gözlerine baktığınızda onların yüreğini okurduk, seviyor mu, yoksa kızgın mı o anda. %100 ispatlanması mümkün olmasa da sanırım bitkiler de, tıpkı yüreği temiz bir çocuk gibi düşüncelerimizi okuyor, mutlu oluyor veya strese giriyor, üzülüyorlar. Bitkileri seviyorum, onların canlı olduğunu hissediyorum, bu dünyada boşuna ve sebepsiz varolmadıklarına inanıyor, üzüldüğümü veya sevinçli olduğumu hissettiklerini düşünüyorum. |
Yeryüzünde her şey bir şekilde enerji.. İnsanların yaydığı olumlu ya da olumsuz enerji doğal olarak bitkileri de etkiliyor. Bunun için konuşmanız gerekmiyor. Enerji alanınızda ne varsa bitki onu algılıyor, sözlerinizle insanları kandırabiliyorsunuz ama bitkileri asla.;) Tartışılan konuda forumda bir başlık da var ama şu an bulamadım.
Ben yine de öncelikle ihtiyaçları doğrultusunda davranmayı tercih edeceğim. Sevgili Hoyadag, Lacunosa başlığında yazdığınız torf konusuna katılıyorum. Ben çeliklerimi dikeli bugün bir hafta oldu. İlk cansuyundan sonra hiç su vermediğim halde dün akşam açtığım Kerrii saksıları hala inanılmaz ıslak torf ile doluydu. Hatta torfu elimde sıktığımda suları damladı. O yüzden yeni ve kuru torf ile karıştırıp tekrar sabitledim Kerrii'leri. Çiçeklerime böyle bir ortam verdiğimde sanırım sevgim öncelikli olamıyor. Öncelikli olan onların köklenme ve bakım istekleri. |
Sevgili dostlar, benim 45. sayfada 1891 nolu mesajımı okurmusunuz.
|
Alıntı:
Dilinize, gönlünüze sağlık. |
Alıntı:
:p Aynı anda aramışız, kusura bakmayın mükerrer oldu, bende de 64. sayfa. Ama en güzeli yine de sonuçta 'karşılıksız sevgi' ye varmışız hep birlikte sanırım. |
Hoyadag ve Hafize hanım, teşekkürler, ben beceremedim işte, bende bu işi bilmiyorum.
|
Alıntı:
Bana, düzeltme yapmam için Paul bey ile yaptığı röportajı göndermişti. Şimdi büyük ihtimalle e-dergimizin önümüzdeki sayısında yayınlanacak röportajdan, kullanılan toprak ile ilgili kısmı buraya alıyorum: "Mumçiçeği çeliklerini dikeceğimiz toprak karışımından da bahseder misiniz? - Mumçiçekleri genelde ağaç gövdelerinde büyürler. Bu gövdeler, zamanla biriken kurumuş yaprak vb. gibi materyaller açısından zengindirler. Yani, mumçiçeklerinin istediği toprak türü, havalı topraklardır. Sert olmamalı. Yani şu toprak gibi olmamalıdır (Kendisine bir başkası tarafından verilen, alelade bir toprağa dikilmiş mumçiçeği çeliğinin toprağını gösteriyor (Fotograf)). Bu, bahçe toprağı aslında. Ben genelde insanlara orkid kompostu türü topraklar kullanmalarını öneriyorum. Yanlış anlaşılmasın, ille de orkid kompostu olsun demiyorum. Söylemeye çalıştığım şey, toprağın havalı ve hafif kompost şeklinde olmasının iyi olacağı. Yani suladığınızda su içerisinde çok uzun süre kalmamalı, çabucak akıp gitmeli. Orkid kompostu da bu özelliğe sahip, su kolayca arasından akıp gidebiliyor. Bu özelliğe sahip başka topraklar da olabilir. Mesela, torf tabanlı bir kompost olmasını tavsiye etmem. Sana kullandığım toprağı göstereyim istersen. (Fotoğraf). İçinde bir miktar normal toprak ve perlit de var. Yani özetlersem, toprak suyu tutmayıp rahat geçirebilecek şekilde mümkün olduğunca hafif ve havalı olmalı. Mumçiçekleri suyun içinde sürekli kalmaya dayanamazlar cünkü. Kökleri çürümeye başlar." Aslında yeni birşey yok, Mucip bey'in de adeta beynimize işlercesine defalarca ifade ettiği noktaları belirtmiş Paul bey. Ancak genel olarak şöyle bir yanılgı var sanırım arkadaşlarımızın arasında. "Torfa diktim ama çok az suladım." İyi ama, o çok az su, tamamen saksıda kalmıyor mu? Ortam sıcaklığı da bir miktar düşükse, su buharlaşmıyor, aşağıdan da akmıyor, dolayısıyla ne kadar az su koyarsanız koyun bitki ıslak toprağın içinde uzun zaman kalıyor. Ortam sıcaksa daha kötü, çürümeyi hızlandırıyor. Oysa Mucip bey de defalarca ifade etti, isterseniz musluğun altına koyun, isterseniz kovayla sulayın, ama saksıda kalmasın, aksın gitsin. Bu durumda çok az sulamak bizi kurtarmıyor, o az su tamamen bitkinin bedeni etrafında kalıyor. Mutlaka ama mutlaka suyu tutmayan bir ortam bulmalıyız, en azından nazlı türler için. Lacunosa başlığında da ifade ettim, satıcılarda onlarca çeşit torf var. Eminim değişik su tutma oranları da vardır ama kimse bu konuda yeterli bilgi sahibi değil. Birçoğunun üzerinde de, yüksek su tutma kabiliyeti olduğu yazılı. İşte bu kabiliyet, mum çiçeğinin katili oluyor. Ben riske girip kaybettiğim çeliklerden dolayı biraz tuzlu olsa da, artık orkide toprağı kullanıyorum. Öyle hafif ki yapraklı çelikler içinde dik olarak zor duruyor, devrilmeye kalkıyor. Artık ölmeye niyetleri varsa, susuzluktan ölmek zorunda kalacaklar. Sözün özü, su tutan bir toprakta, az su bile mum çiçeğinizi öldürebilir. Mutlaka hafif ve süzek bir ortam bulun, sonra da bol bol sulayın. Haydi herkese kolay gelsin. Not:Fotoğraflar bende bulunmadığından yayınlayamadım. |
Günaydın ;) Gece gece ne kadar güzel yazışmalar yapmışsınız, hem kıskandım hem de çok hoşuma gitti :p İyiki sizleri tanımışım iyiki buradayım...
Benim eşimin annesi de senin Fatma Abla gibi ne ekse tutuyor Hoyadag, elinde mi bir keramet var anlamadım. Belki de dediğiniz gibi seviyor onları ama çok da üstlerine düşmüyor. Ekiyor ve unutuyor, arada bir gidip suluyor. Sonra da ilkin benimki filiz verdi seninki ne durumda deyip de bende birşey yoksa gülüyor :D:D Mucip Abi demek senin minikler sürmeye başladı. Vay canına, maşallah maşallah ;) Benim silverpink'te de iki gündür bir hareketlenme var, minik bir şey çıktı üzerinde birazdan resmini yayınlayacağım. Sanırım sürgün veriyor ;);) Hepinizin çeliklerinin büyümesini ve çiçeklenmesini canı gönülden istiyorum... Sevgiler. |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 17:59. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025