![]() |
|
|
![]() |
#1 |
agaclar.net
|
Arsakay, senin de belirttiğin nedenlerle, tek başamıza olduğumuzu düşünüp alabileceğimiz önlemleri belirleyeyim diye düşünüyorum. Bu konuya başka bir forumda başlamıştım ama ilgi gösteren olmadı... Kanatlı hayvan yetiştiricileri ne yapacağını daha çok biliyor. Önemli olan diğerlerinin ne yapabileceğini netleştirmek. Taslak olduğu için bazı yerdeki bilgiler yok, onları da birlikte dolduralım. Eksik ve yanlışları düzeltelim... Kuş Gribinden Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır? Kanatlı hayvan yetiştirmeyenler için: - Bahçe, balkon gibi size ait yerlerde ölmüş kuş görürseniz, 111 11 11 nolu telefona haber veriniz. Kuş gribinden öldüğünün kesinleşmesi için gereken araştırma yapılmak zorundadır. - Gecikme olabileceği hallerde ya da bölgede bunun kesinleştiği yerleşim yerinde oturuyorsanız sizin yapabilecekleriniz:
Muhtara haber veriniz. (Bir yere haber vermek gerek ama ilgilenen yer neresi? Karantinaya alınmış bölgede yaşıyorsanız:
Kuş gözlemi sırasında arazide karşılaşılabilecek kuş ölüsü ya da dışkısıyla temas edilmemelidir. Ancak şüpheli görülen ölümlerde örnek toplanması yararlı olabilir. Toplu halde ölümlerle karşılaşıldığında, özellikle su kuşları söz konusuysa, durum rapor edilmelidir. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
agaclar.net
|
Kıtalararası Kuş Göçlerini İzleme Derneği (http://www.mig-b.org) Başkan Yardımcısı Or.Müh.Ahmet Yaşar Yıldız çok önemli bir haber... (22.01.2006) İstanbul’da doğal yaşamdan canlı ve ölü olarak toplanan su kuşlarına yapılan tahlilllerde hiç bir örnekte Kuş Gribi virüsüne rastlanmadı. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
agaclar.net
|
Kuş Gribi Nasıl Önlenir? Son zamanlarda kuşlar ve beraberinde getirdikleri hastalıklar Türkiye’nin gündemini alt üst etti. Gündemi karıştırmakla kalmadı, kuşlara karşı bir paranoya başladı, hatta komplo teorisyenleri işe el attı ve karanlık düşmanlarımızın bize karşı bir biyolojik savaş açtığı veya ilaç firmalarının karlarını maksimize etmek için bu belayı başımıza sardıkları iddia edildi.. Yakında bu konu Kurtlar Vadisine senaryo olursa şaşırmayacağım.. Kanat takıp uçan Polat kanatlı düşmanlara karşı.. Ne oldu da Kanatlı dostlarımız, kanatlı düşmanlarımız haline geldi?? İnanması çok güç ama neredeyse Hitckok’un Kuşlar isimli korku filmi gerçek oluyor. Bu paranoyaya bir DUR demenin, aklı öne geçirmenin vakti geldi de geçmektedir. Öncelikle herkesin şunu bilmesi gerekir ki, Kuş Gribi hastalığı, yaban kuşlarının evcil kuşlarımıza bulaştırdığı bir hastalık değildir. Tersine, bu hastalık, insanoğlunun, kontrolsüz bir biçimde evcilleştirerek (milyonlarca) ürettiği kötü şartlarda beslediği kanatlı kuşlarda ortaya çıkarak gelişmiş ve bu ölümcül virüsler ne yazık ki yabani kuş popülasyonlarına bulaşmıştır. Bu duruma nasıl geldik? Siyasette, tarihte, bilim ve teknikte, her alanda hatalarımız ve eksiklerimizi görmek ve bunlardan ders almak için sormamız gereken bir sorudur bu. Şimdi biz ilgi alanımız içinde aynı soruyu soralım ve yanıtlarını arayalım.. Kuş giribi ile ilgili gelişmeler uzun zamandır bilinmekteydi. Göçmen kuşlara bulaşan hastalık taşıyıcı bireylerin ülkeden ülkeye uçarak hastalığı kümes hayvanlarına yaymasına yol açıyor ve taşıyıcı göçmen yaban kuşları ölmese de, hijyenik kurallara uygun olmayan koşullarda yaşayan kanatlılar kısa sürede bu hastalıktan etkileniyordu. Hastalık 2003 yılından itibaren uzak Doğuda, Endonezya, Malezya, Vietnam, Tayland, Laos, Çin, Kore, Rusya ve hatta Japonya’da kümes hayvanlarından insanlara bulaşmış hatta ölümlere yol açmıştı. Avrupa’da da özellikle Hollanda’da virüse rastlanmıştı. Hastalık dünyanın çeşitli ülkelerinde ortaya çıkarken, Türkiye’de de benzer gelişmelerin olacağını tahmin etmek hatta beklemek için kahin olmaya gerek yoktu. Çünkü Avrupa’nın ve Asya’nın (Eski dünyanın) en önemli göç yolları İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Arhavi-Borçka ve Hatay-Belen üzerinden geçmektedir. Her kış binlerce yaban kazı kışlamak üzere, Anadolu üzerindeki sulak alanlara gelmektedir. Kısacası, bu hastalığın en çok etkileyeceği ülkelerden birinin Türkiye olacağı gün gibi açıktı. Bizler kuşları ve doğayı sevenler ve onu gözleyenler bu konuda faaliyet göstermek üzere bir sivil toplum örgütü oluşturduk: Kıtalararası Kuş Göçlerini İzleme Derneği. Göçlerin izlenmesinin insan sağlığı açısından önemli olduğunu söyledik; Posterler, broşürler basıp dağıttık; Bakanlıklara yazılar yazdık; Kampanyalar düzenledik. Avrupa Komisyonu desteğiyle bir uluslararası konferans düzenleyip uyarılar yaptık; Tavukçuluk sektörünün önde gelen firmalarına haber gönderip yaklaşan tehlikeyi bildirdik; önlemler almak gerektiğini bunun için çalışmalara erkenden başlamak gerektiğini söyledik; Hükümet yetkililerine çok önemli bir tehdidin yaklaşmakta olduğunu bunun için gerekli bakanlıkların sektörle bir araya gelerek acilen bir kriz masası oluşturmalarını önerdik. Sonuçsa ortada. Kısacası Hastalık ‘GELİYORUM’ dedi. Biz UMURSAMADIK. Bunları anlatırken aklıma bir fıkra geldi: “Temel’i uyarmışlar doğanın dengesi ile sakın oynama: Tehlikelidir. Temel cevap vermiş: ben ne Doğan’ı ne de yengesini tanırım.” Şimdi Ne Yapmalıyız? Doğal tasarımı itibariyle bir kanatlı virüsü olan H5N1 virüsüne hiçbir insan bağışık değildir. Virüs dünya ölçeğinde 100’den fazla sayıda insanda enfeksiyona neden olmuş ve hastalanan bu kişilerin yarıdan fazlası ölmüştür. Tüm toplumu etkileyen bir salgının gerçekleşmesi için virüsün bir memelide değişim geçirmeyi başararak insandan insana bulaşan bir tasarıma kavuşması gerekmektedir. Bilim adamları şimdi bu olasılığın gerçekleşmesinden korkmaktadır. Günümüzdeki H5N1 virüslerini, deneysel olarak enfekte edilen farelerdeki ve dağ gelinciklerindeki ölüme yol açma olasılığı, 1997’de ve 2004’ün başlarında enfeksiyon yapan aynı virüslere kıyasla daha yüksek; ortamda kalma süresi, yine aynı virüslere kıyasla daha uzundur . Öyle ise bilim adamları endişelenmekte haklıdır. Şimdi risklerin daha büyümesini önlemek amacıyla şunları önerebiliriz: 1.Kanatlılar kesinlikle kapalı ortamlarda ve hijyen standartlarına uyularak beslenmeli ve hastalığa karşı aşılanmalarına özen gösterilmelidir; 2.Hasta olduğundan şüphelenilen kanatlılar kesilerek yenmemeli ve bu hayvanlara temas edilmemelidir; 3.Açıkta satılan beyaz etler kesinlikle tüketilmemeli, çiğ yumurta ve türevlerinden (mayonez, krema) uzak durulmalıdır; 4.Yaban kuşlarının avlanması süresiz olarak yasaklanmalıdır; 5.Yaban Kuşlarının göçü bilimsel yöntemlerle izlenmeli, risk oluşturan alan ve bireyler kontrol altına alınmalıdır. Burada fark edeceğiniz gibi en zorlu görev sonuncu görevdir. Ancak dünyanın en önemli kuş göç yolu üzerinde yer alan Türkiye bunu başaramazsa, küresel pandeminin yine ülkemizde patlayacağı söylenebilir. Türkiye derhal bir kriz masası kurmalı ve geliştireceği projelerle Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kurumlara acil olarak başvurmalıdır. SONUÇ: İnsanoğlu evcilleştirdiği ve kontrolsüz bir biçimde milyonlarca ürettiği kanatlı kuşlarda gelişen ölümcül virüslerin yabani kuş popülasyonlarına bulaşmasını başarmıştır. Şimdi doğa çok bilinen bir ders vermekte, kendine yapılan olumsuz müdahaleleri bir kez daha sert biçimde yanıtlamaktadır. Depremleri, selleri, tayfunları durduramadığımız gibi bu gelişmeyi de durdurmamız olanaklı değil. Yapmamız gereken en önemli şey, doğaya saygı göstererek, alabileceğimiz önlemleri gözden geçirmek ve en önemlisi de milyonlarca yıldır, hiç değiştirmeden aynı rotayı kullanarak göç eden kuşların, yollarını kesmek yerine, süratle yollarından çekilmek olmalıdır. Serhan Oksay 20/1/2006 www.pusula.tv |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#5 |
ağaç dostu
|
[QUOTE=malina] Taslak olduğu için bazı yerdeki bilgiler yok, onları da birlikte dolduralım. Eksik ve yanlışları düzeltelim... QUOTE] malina ne zamandır mesajına yanıt vermedim özür ![]() Bu konu hakkında birşeyler yazabilmem için araştırma yapmam gerekli. Nadir görülen hastalıklar arasında olduğu için bu bize tıp fakültesinde okutulmuş bir konu değil. Sanırım bu yıl anlatmaya başlamışlardır. 70 derece konusuna gelince burada kastedilen deniz seviyesine göre suyun kaynama noktasının değişmesi olabilir ki Türkiye'de suyun 70 derecede kaynadığı bir yer bildiğim kadarı ile yok!! ![]() Burada sanırım 70 derecede pişirilmesi önemli olan (bilimsel bir değerse eğer), bu durumda diğer önemli bir parametre de pişirme süresidir. Yani bir an için 70 dereceye çıkıoması yeterli olmaz, belirli bir süre o ısıda devamı gerekiyor. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|