![]() |
|
|
![]() |
#1 |
Ağaç Dostu
|
Van’a Çaldıran üzerinden gideceğiz. Önümüzde 2 önemli geçit var Tendürek ve Gönderme geçitleri. Tendürek dağına tırmanışta arkamızda bıraktığımız manzara karşısında Yerten ve Eser’le birlikte Fahri’yi durup biraz geri geri gitmek zorunda bıraktık, Ne var ki burada demişti ama daha sonra fotoğraf çekmiş olduğunu gördüm. Güzelmiş yani. Yolun büyük kısmında simsiyah, koyu kahverengi ya da gri tuhaf kaya parçalarını ilk gördüğümüzde şaşırdık. Bazen geniş bazen dar ama kilometrelerce bir alana yayılmış bir lav yığını. Geçitte ilerlerken dağdan çıkan tüfler ve bir lav akıntısının oluşturduğu göz alabildiğine uzanan görüntü çok farklı ve güzeldi. Tüf ve lav akıntılarının oluşumu bilgilerini Yerten hoca’dan dinledik, canlı yayın adeta. Tam bilim kurgu film çekimi için yer. Yüzüklerin efendisini gel burada çek kardeşim. Ne işin var Yeni Zelanda da. Tendürek Geçidi’nin görüntüsü şaşırtıcı olduğu kadar ürpertici de. Ama gerçekte ise burası adeta eşkiyaya kamuflaj için ideal bir alan. Çevrenin siyahlığı ve gecenin karanlığı birleşince düşünün. Bu yüzden sık sık askeri kontrol noktası var. Tendürek volkan konisi Doğu Beyazıt ile Çaldıran arasında 3533 m yükseklikte. Kars-Erzurum platosu bu dağdan çıkan tüflerden oluşmuş. Tendürek geçidi de 2650 m ile ülkemizin en yüksek ikinci geçidi. Gönderme geçidi Van Çaldıran arasında 1930 metre yükseklikte.(buradan aklımda kalan fazla bir şey yok). |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
Ağaç Dostu
|
Karadeniz’de gezerken, dağ taş yemyeşil, çiçekler tarla misali. Doğuda ise bir o kadar çıplak. Sadece Mayıs ayında olmamızdan mıdır, ağaç olmasa da yemyeşil çimenler var. Yaz sıcakları başlayıp onlarda sararınca buralarda yeşile hasret başlayacak demek ki. Muradiye’ye yaklaştıkça doğa ve köylerin görüntüsü de değişmeye başladı. Ağaçları, çiçekleri özlemişiz. Yol boyu düzenli evleri olan köyleri gördük. Deprem sonrası kurulan köylermiş. İlçeye gelmeden 10 km . mesafede Muradiye şelalesini gezeceğiz. Önce piknik alanından geçiyoruz. Pazar günü piknikçi vatandaşlarımız akın etmiş. Mangalların dumanları tütüyor, salıncaklar kurulmuş, yürüyenler top oynayanlar cıvıl cıvıl. Gençler suya giriyor, köprünün diğer yanında serpme ağla balık avlamaya çalışanlar var. Muradiye Şelalesi Bendimahi Çayı üzerinde 20- 25 metre yükseklikten akıyor. Kışın donunca da farklı güzel oluyormuş. Çay derin bir vadi içerisinden akıyor. Piknik alanı ve şelale bir yakada, kır lokantası diğer yakada. Şelaleyi karşıdan görmek için asma köprüden geçerken gençler köprüyü sallayarak bayağı eğlendiler. Sıkı tutunmak lazım, sağlam mıdır acaba? Fotoğraf çekip, kır lokantasında şelaleyi seyrederek bir şeyler içtik. Manzara güzel keyfimiz yerinde ama yola çıkmak lazım. Hedef son durak :Van !. Düzenleyen Vildan Sönmez : 04-11-2008 saat 02:09 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
Ağaç Dostu
|
VAN Van büyük, modern çarşı ve yapıları ile güzel bir şehir. Göl var, dere var, şelale var, ada var, havaalanı da var yani bana uyar, burada yaşayabilirim. Şehre girerken Fahri soruyor : Otele yerleşmeden, önce göle mi gitsek diye, tamam diyoruz biz de, vakit kaybetmeyiz. Fahri otele çekiyor arabayı! Eşyalarımızı otele bırakıp kaleyi gezmeye gittik. Kalenin bahçesindeki tesiste biraz soluklandık ayran aşı ve keledoş yemeğinin tadına baktık. Eser ve Yerten çok beğendi. Afiyet oldu. Bahçede örnek bir eski Van evi var, ama kapalı, içini gezemedik. Ovanın ortasında yüksek bir tepeye kurulu Van kalesi Urartulardan kalmış Osmanlılar zamanında cami, medrese, kışla, su kulesi ilave edilmiş. Ancak günümüze çok korunarak gelmediğini düşündüm. Kaleye çıkış biraz zorlu oldu. Dik ve kayalık bir yerden başladık. Ova göl ve Van şehri manzarası yükseklerden çok güzel görünüyor. Ama söylemezsem duramam kale kalıntısı beni şaşırttı. Fahri asıl kale ilerde dedikçe devam ettik. Akşam iniyor bir yandan, Karanlıkta dönüş zor olacak gibi. Yukarıda bir yerlerde Doğanay’la dönmeye karar verdik. Toprak bir patikadan bulduk, kolayca indik. Diğerleri devam ettiler. Kaleyi gezerken oldukça harap olduğundan mıdır, pek anlayamadım ama dönüşte araştırdım. Bulduğum fotoğraflarda gördüm ki Van Kalesi’nin oldukça ihtişamlıymış. Aşağıda bahçe içindeki tesis elektrik olmadığından akşamları kapalıymış. Ama az sonra kalenin ardından dolunay çıktı. Kale dolunayda gerçekten çok güzel görünüyor. Karanlık iyice bastırdı, zirve ekibinin dönüşünü beklerken biraz meraklandık. Akşam yemeğini Tamara otelin ocak başında yiyeceğiz. 4-5 kişilik ocaklar hazırlanmış, gerçekten çok güzel bir mekan. Doğanay ve ben 2 şer parçada kesildik de Fahri ve Eser adeta yarıştılar yemek konusunda.,Sohbet gruptakilerin eşleriyle tanışmalarını anlatmalarıyla renklendi. Fahri ile Kevser’i bir kez daha dinledik. Yerten ve Eser’in hikayeleri de çok hoştu. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
Ağaç Dostu
|
Ertesi güne Van’a özgü lezzetlerden nefis otlu peynir ve kuru kaymakla zenginleşmiş kahvaltıyla başladık ve soluğu bizi Ahtamar adasına götürecek iskelede aldık. Van gölünün sodalı mavi sularında kısa bir yolculukla adaya geldik. Badem ağaçları arasından yukarılara çıktık. Arkada başı karlı dağlar, Van gölü, kilise ve badem ağaçları sıralanmış sanki. Muhteşem manzara. Aşağıya indik kilise de görülmeye değer. Kırmızı kesme küf taşlarıyla yapılmış iç ve dış duvarları kabartma figürlerle bezeli. Çok güzel. İçeride duvarların birinde cennetten kovulma sahnesi, Adem, Havva, elma ve yılan resmedilmiş. Yapıldığı dönemde figürlerde gözler değerli taşlarla, kabartmalar altın yaldızlarla işlenmiş. Eskiden gümüş, değerli taşlar, inciler ve altın kakmalarla süslüymüş ancak zaman içinde talan edilmiş. Restorasyon için müteahhitler milyarlar almış sadece yol ve ışığı yanmayan tuvaletleri yapmış. Bunları motorcumuz bahçede çay içerken anlattı. Dönüşte Fahri, Yerten ve Eser kaptan köşküne yerleşti, sırayla motoru kullandılar. Bizde üst kat güvertede manzaranın tadını çıkardık. Sahilde ki restoranda Gölün ünlü inci kefalının tadına bakarken bahçedeki kavak ağaçlarının rüzgarda çıkardığı sesler kulağımızdaydı. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#5 |
Ağaç Dostu
|
Van ve Tatvan arasında yol tam seyirlik bir yanda göl, bir yanda dağlar, koyun sürüleri, dere, ağaçlar, çiçekler. İki yerde durup fotoğraf çekiyoruz. Biri mavi- mor, diğeri sarı çiçeklerden iki tarla adeta. Çiçekler diz boyunu aşıyor bazen. Fahri, Eser, Yerten üçlüsü atlıyor, zıplıyor yuvarlanıyor üzerlerinde. Yol üzerinde ciddi bir güvenlik kontrol noktasından geçiyoruz. Jandarmalar zırhlı araçlarla birlikte lokanta, büfeler ve benzinlik var, biraz bekletiliyoruz. Sıra var. Çünkü buraya gelene kadar da ciddi bir kamyon trafiği var. Tatvan’a gelmeden 2235 m . yükseklikteki Kuskunkıran geçidini aşıyoruz. Sarp ve onlarca tehlikeli virajla döne döne çıkıp, döne döne iniyoruz. Tatvan, Van gölü kenarında oldukça güzel bir ilçe. Motosikletli bir gence Nemrut kraterinin yolunu sorduğumuzda önce tarif etti, sonra beni takip edin dedi. Artık önden giden bir eskortumuz var. Sonra Tatvan çıkışında ayrıldık tarife göre gittik, Olmayacak, birine daha sorunca tarifin yanlış olduğunu anladık. Doğru yola girip dağı tırmanmaya başladık, Kayak tesislerinin olduğu yerden kuş bakışı Van gölü ve Tatvan manzarası çok güzel. Birkaç köy geçtik. Yol oldukça kötü. Otobüs ve büyük minibüs çıkamıyor. Kar ve çığ kalıntıları var hala. Sonunda önce uzaktan krater göllerinden büyük olanı uzaktan gördük, koyu bir mavi. Biraz daha gittik. Ilık göl karşımızda. Kenarında birkaç kamp çadırı var. Galiba Almanlar da var. Bravo vallahi. Dağın başı, soğuk, karanlık ve ıssız. Biraz ilerde buhar bacasına gidip ısındık biraz. Çevrede ilginç görünümlü kısa boylu ağaçlar var, Daha tek yaprak çıkarmamışlar. Yine akşam çökmeye başladı, gecikmeden Tatvan’a döndük. Fahri Pamukspor grubu için 3 minübüs kiralayacak. Şöförler odasının önünde Bir yandan sohbet edip bir yandan da çaylarımızı içerken Fahri sıkı bir pazarlığa başladı. Sonunda anlaştılar. Bu arada Eser ve Yerten arabada uyuyorlar. Hava iyice kardı. Kuşkunduran geçidini bu kez gecenin karanlığında geçtik. Kimsede çıt yok. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#6 |
Ağaç Dostu
|
Otelimize dönüp yemek yedik. Biraz oturup odalarımıza çekildik. Yarın dönüş var valizler toplanacak. Gelişimiz gibi dönüşte de parça parçayız. Doğanay ve ben 10.00 Yerten 14.00 uçağıyla Van’dan döneceğiz. Fahri Eser’i 17.00 uçağına Erzurum’a götürecek. Uçak havalandığında gezi bitti derken, aşağıda Van gölünü kuşbakışı izlemek harikaydı. Az sonra Nemrut krater göllerini de gördüm. Ve yol boyu elimde harita aşağıları izledim. Doğu ve İç Anadolu’nun karlı dağları inanılmaz güzel görünüyor. THY nin rotası süper. Bir anda Keban barajını ve nehri fark ettim. Kuzeyinde üstü karla kaplı dağlar, pamuk parçaları gibi bulutların arasından inanılmaz güzel görünüyordu. Hostes hanıma sordum fotoğraf çekmek yasakmış, içim gitti. Ama bu görüntü aklımdan hiç çıkmayacak. Cumartesi, Pazar, Pazartesi yani üç günde Artvin- Erzurum-Kars-Ağrı-Iğdır-Van-Bitlis olmak üzere 7 ilin toprağına ayak bastık. Tendürek, Gönderme, Kuşkunkuran olmak üzere üç önemli geçitten, sayısız jandarma kontrol noktasından geçtik. Sonunda yine İstanbul’dayız. Fahri’ye biz geldik demek için havaalanından aradığımda Eser’le Erciş yolunda giderken arabanın motorunun yandığını söyledi. Çok ama çok üzüldük. Vallahi gezinin tadı gitti bir anda. Tabii cana gelmektense mala gelsin denir, ama mal canın yongası da derler aynı zamanda.. Yine de Senin, Kevser’in, Doğa’nın canı sağ olsun Fahri Kardeş. Dilerim bol katılımcılı, bol kazançlı gezilerin olsun. Şimdi sıra Güney Doğu Anadolu’muzda. Gözümüz, gönlümüz, aklımız orada. Teşekkürler. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|