![]() |
|
|
![]() |
#1 |
Ağaç Dostu
|
ANİ Kars’dan doğuya Ermenistan sınırına doğru 45 km’lik mesafede Ocaklı Köyü’ne Ani harabelerine doğru yola çıkıyoruz, Ani harabeleri bence bu turun 1 numaralı noktası. Araçtan inip surları ve burçları gördük. Ama kapıdan girince resmen nutkumuz tutuldu. Tek kelimeyle muhteşem. Bu yaşıma kadar birçok tarihi eser gördüm çoğuna bakıp geçtim doğrusu. Ama Ani harabeleri kadar etkilendiğim bir yer olmadı. 8,5 hektar alanda kurulu kent kalıntıları birbirinden kısa yürüyüş mesafelerinde. Biz 1,5 saate koşarcasına tamamladık. Ama en az 2-3 saat hakkı buranın. Anadolu’nun muhteşem coğrafyası içindeki Ani harabelerinde, binlerce yıl koyun koyuna yaşamış Ermeniler, Persler, Selçuklular, ateşe tapanlar, Hıristiyanlar, Müslümanlar. Her kültürden izler var burada. Anadolu’da inşa edilen ilk cami ve ermeni kilisesi yan yana. Zaten Ermenistan’la aramızda sadece Arpaçay nehri sınır oluşturuyor. Nehrin karşı kıyısındaki Ermenistan topraklarındaki taş ocakları, kamyonlar ve çalışanlar görünüyor. Yakın zamanda, kalıntılara zarar vermemesi için Unesco patlayıcı kullanımını yasaklamış. Ani harabeleri bir Ortaçağ kentinden günümüze kalanlar. Zamana direniyor, kısmen restorasyon yapılmış ama hemen göze batıyor. Duvarlarda yazılar, maalesef Ali Ayşe’yi burada da seviyor. Adam Kars’a kadar gelmiş, Ani harabelerinin duvarına yazmış, pes vallahi. Ani harabelerinde MS 1001 yılında kilise olarak inşa edilmiş “Büyük Katedral”, 1064 yılında Sultan Alpaslan’ın Ani’yı fethinden sonra camiye çevrilmiş. Duvarlarında, Hz. İsa’nın hayatının anlatıldığı Tigran Honen Kilisesi, Güneş saatiyle dikkati çeken Abukhamrent Kilisesi ile Aziz Prkich Kilisesi de başlıca yapılar. Selçuklu mimarisinin izlerini taşıyan Ani harabelerinde ayrıca saray, kervansaray ve hamam bulunuyor. Ani, Hıristiyan Ermeni inanışınca kutsal sayılan yerlerden biri. Ani harabelerinin kapı kanatlarının altından olduğu ve Ruslar tarafından götürüldüğü söyleniyor. Düzenleyen Vildan Sönmez : 04-11-2008 saat 02:07 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
Ağaç Dostu
|
Ani’den Kars’a dönüp ( 45 km ) oradan Digor’a 75 km yolumuz var. Fahri görevlilere başka yol var mı diye sorunca görevli araca baktı 10- 15 km .de Digor’a giden toprak bir yol olduğunu ama otomobil veya otobüsün giremiyeceğini söyledi, Arabaya baktı senin araba gider dedi. Yola girdik, ama öyle bir yol ki kuş uçmaz kervan geçmez dediklerinden. Issız, çamur, çukurlu, tümsekli, Hava da kararıyor bir yandan. Görevli haklıymış, bu yola bizden başkası girmez! Böylece jeep safarimizi de tamamladık. Neyse Digor yoluna girdik. Artık otelimizde yemeğimizi yiyip dinleneceğiz diyoruz. Önümüzden demir profil yüklü arkası açık bir kamyonet gidiyor. Hızla giderken yola bir şey düştü. Havaya zıpladı, bomerang gibi dönerek üstümüze geliyor, Aman, aman, Allah, dikkat, biz bağırıyoruz, Fahri direksiyonda sağ sol yaparak durdu. Cisim de yok oldu derken Doğanay bağırdı: Arabaya saplanmış diye. 60-70 Santimlik üçgen profil sol ön fara resmen ok gibi girmiş. Diğer araca yetiştik. Jandarma ve polisi aradık. Arabadan indik olabilecekleri düşünüp senaryolar üretirken 3 kız tir tir titriyoruz, soğuktan sandık. Az sonra titrememiz daha doğrusu korkumuz geçince, Yerten’in getirdiği çekirdekleri çitlemeye başladık. Ama gidiş ve geliş yönünde gelen araçlar farlarını yakıp uzakta bekliyorlar. Yolda bir şeyler olduğunu farkediyorlar ama yanımızdan geçmeye korkup geri dönüyorlar gece vakti. Görev bölgesi dışı da olsa silahlı jandarmalar geldi. Balıkesir’li teğmen duruma bakıp anlaşmamızı önerdi. Bu arada da 3 gün önce 10 km .ilerde yola baskın yapıldığını söyledi. Polisi arayıp, anlaştığımızı söyledik Tuzluca’da zabıt tutup Iğdır üzerinden Doğu Beyazıt’a doğru hareket ettik. Saat 23.00 de otelimize vardık. 11.00 de Erzurum çıkış, 23.00 de Doğubeyazıt, Ne dersiniz? Simer otelde bizi bekliyorlardı. 2.gün Meteor çukuru, Nuh’un gemisi ve İshakpaşa Sarayı var programda. “Ağrı” deyince aklımıza ilk Ağrı dağı gelir ya, hava koşulları görmemize izin vermedi. Otelimiz aslında Ağrı dağı manzaralı ama hava kapalı. Kahvaltımızı edip meteor çukuruna doğru yollara düştük tekrar. Düzenleyen Vildan Sönmez : 04-11-2008 saat 02:14 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
Ağaç Dostu
|
Meteor çukuru Küçük Ağrı dağının eteklerinde. Gürbulak Gümrük Kapısı'nın hemen yanından tarif edilen yola girdik, yol tabelası yok. Uzakta Sarıçavuş köyü var, bizim gittiğimiz yönde ise jandarma karakolu. Askerler önce gidin diye işaret ediyorlar, biz devam edince silahlı bir asker bize doğru koşuyor. Geri dönüp diğer yola gidiyoruz, 2 km kadar sonra çukuru buluyoruz. Kırın ortasında etrafı tellerle çevrili, başka da hiçbir koruması olmayan bir çukur. 1892 yılında büyük bir göktaşı 60 m derinliği 35 metre genişliğinde bir çukur açmış. Alaska’dan sonra dünyada 2. ancak yağmur, rüzgar ve karların taşıdığı topraklarla dolmuş, şimdi derinlik sadece 30 metre ama yine de çok ilginç Yerten yine bilgi veriyor bize.u Meteor çukurumuzu da gördükten sonra Nuh’un gemisine sıra geldi. Yine tepelere tırmandık Küçük bir tesisin yanından geçtik. Gemiye benzer bir oluşum arıyoruz. Bir çoban sürüsünü otlatıyor. Yanına gidip sorduk, meğer geçmişiz. Tesisten görülüyormuş. Geri göndük. Bir parça hayal gücünüzü kullanmanız gerekiyor. Nuh’un gemisinin izi bir doğal anıt, gemi şekline benzer bir iz. Tepedeki bakımsız kafenin duvarlarında Nuh’un gemisi hakkında detaylı bilgiler ve burada yapılan sismik araştırmalarla ilgili fotoğraflar var.. Yiyecek ya da içecek hiçbir şey yok. Görevli amcanın 4 karısı 17 çocuğu varmış. Fotoğraf çektirmeyi de çok seviyor. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
Ağaç Dostu
|
Artık İshakpaşa sarayına gidebiliriz. Yapımı 99 yıl süren İshakpaşa sarayı 1784 de tamamlanmış. Yüksek bir tepede kurulu. Yukarılardan sarayı seyretmek mi, yoksa saraydan ovayı seyretmek mi güzel karar veremedim doğrusu. Büyüleyici bir yer. İshakpaşa sarayı da en beğendiğim tarihi eserler arasında artık. Osmanlı mimarisi’nin harikalarından biri. Onca kalabalık olmasa sanki bir masalın içindeymişsiniz de bir yerlerden bir şehzade, zindanlarda bir mahkum göreceğiniz hissine kapılabilirsiniz. Kapılarda ve duvarlarda muhteşem çiçek ve meyveleri tasvir eden oymaları, hayvan ve insan figürleri, haremlik, selamlık, göz kamaştırıyor. Osmanlı, Selçuklu Fars mimarisi ile Avrupa Barok üslubunun etkileri görülüyor. Aynı zamanda külliye özelliğini taşıyan sarayın taş duvarlarındaki boşluklarla, merkezi ısıtma sistemi daha o yıllarda oluşturulmuş. İshak Paşa, misafiri olan İran elçisi Topkapı Sarayı’na gidip İshak Paşa’nın sarayının daha güzel olduğunu söyleyince devrin padişahının hışmına uğrayıp görevden alınmış ve sürülmüş. Mem-u Zin” adlı eserin yazarı, Ahmedi Hani’ye ait, “Hani Baba Türbesi “ de İshak Paşa Sarayının üst kısmında. İshakpaşa Sarayı yakınındaki kayalıklar üzerinde“Doğubayazıt Kalesi” kurulmuş, Saraydan çıkıp bir kez de tepeden seyredip fotoğraflarımızı çektikten sonra Doğu Beyazıt’a geldik. Doğu Beyazıt’ta yöresel yemekler yapan bir yere gittik. Özellikle keledoş köftesi ünlü, hazırlaması uzun sürdüğünden önceden sipariş vermek gerekiyormuş. Biz de Doğu Beyazıt’ta İstanbul’lu olarak, Bursa usulu İskender yiyoruz. Ben daha hızlı yiyip bir fotoğraf stüdyosu buldum. Makinemin hafıza kartı dolmuş. Acele üç CD ye yazdırdım. Sağanak yağmur bastırdı ama Oh içim rahat ya. (Bana öyle geliyormuş meğer, CDlerin başından birkaç foto açılıyor geri kalan yaklaşık 200 fotoğraf hata veriyor. İstanbul’a dönünce Taner ve Nida çok uğraştıysa da olmadı. İshakpaşa’dan 2-3 tane var, Nuh, Meteordan ve hiç fotoğrafım yok.) |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#5 |
Ağaç Dostu
|
Van’a Çaldıran üzerinden gideceğiz. Önümüzde 2 önemli geçit var Tendürek ve Gönderme geçitleri. Tendürek dağına tırmanışta arkamızda bıraktığımız manzara karşısında Yerten ve Eser’le birlikte Fahri’yi durup biraz geri geri gitmek zorunda bıraktık, Ne var ki burada demişti ama daha sonra fotoğraf çekmiş olduğunu gördüm. Güzelmiş yani. Yolun büyük kısmında simsiyah, koyu kahverengi ya da gri tuhaf kaya parçalarını ilk gördüğümüzde şaşırdık. Bazen geniş bazen dar ama kilometrelerce bir alana yayılmış bir lav yığını. Geçitte ilerlerken dağdan çıkan tüfler ve bir lav akıntısının oluşturduğu göz alabildiğine uzanan görüntü çok farklı ve güzeldi. Tüf ve lav akıntılarının oluşumu bilgilerini Yerten hoca’dan dinledik, canlı yayın adeta. Tam bilim kurgu film çekimi için yer. Yüzüklerin efendisini gel burada çek kardeşim. Ne işin var Yeni Zelanda da. Tendürek Geçidi’nin görüntüsü şaşırtıcı olduğu kadar ürpertici de. Ama gerçekte ise burası adeta eşkiyaya kamuflaj için ideal bir alan. Çevrenin siyahlığı ve gecenin karanlığı birleşince düşünün. Bu yüzden sık sık askeri kontrol noktası var. Tendürek volkan konisi Doğu Beyazıt ile Çaldıran arasında 3533 m yükseklikte. Kars-Erzurum platosu bu dağdan çıkan tüflerden oluşmuş. Tendürek geçidi de 2650 m ile ülkemizin en yüksek ikinci geçidi. Gönderme geçidi Van Çaldıran arasında 1930 metre yükseklikte.(buradan aklımda kalan fazla bir şey yok). |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#6 |
Ağaç Dostu
|
Karadeniz’de gezerken, dağ taş yemyeşil, çiçekler tarla misali. Doğuda ise bir o kadar çıplak. Sadece Mayıs ayında olmamızdan mıdır, ağaç olmasa da yemyeşil çimenler var. Yaz sıcakları başlayıp onlarda sararınca buralarda yeşile hasret başlayacak demek ki. Muradiye’ye yaklaştıkça doğa ve köylerin görüntüsü de değişmeye başladı. Ağaçları, çiçekleri özlemişiz. Yol boyu düzenli evleri olan köyleri gördük. Deprem sonrası kurulan köylermiş. İlçeye gelmeden 10 km . mesafede Muradiye şelalesini gezeceğiz. Önce piknik alanından geçiyoruz. Pazar günü piknikçi vatandaşlarımız akın etmiş. Mangalların dumanları tütüyor, salıncaklar kurulmuş, yürüyenler top oynayanlar cıvıl cıvıl. Gençler suya giriyor, köprünün diğer yanında serpme ağla balık avlamaya çalışanlar var. Muradiye Şelalesi Bendimahi Çayı üzerinde 20- 25 metre yükseklikten akıyor. Kışın donunca da farklı güzel oluyormuş. Çay derin bir vadi içerisinden akıyor. Piknik alanı ve şelale bir yakada, kır lokantası diğer yakada. Şelaleyi karşıdan görmek için asma köprüden geçerken gençler köprüyü sallayarak bayağı eğlendiler. Sıkı tutunmak lazım, sağlam mıdır acaba? Fotoğraf çekip, kır lokantasında şelaleyi seyrederek bir şeyler içtik. Manzara güzel keyfimiz yerinde ama yola çıkmak lazım. Hedef son durak :Van !. Düzenleyen Vildan Sönmez : 04-11-2008 saat 02:09 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#7 |
Ağaç Dostu
|
VAN Van büyük, modern çarşı ve yapıları ile güzel bir şehir. Göl var, dere var, şelale var, ada var, havaalanı da var yani bana uyar, burada yaşayabilirim. Şehre girerken Fahri soruyor : Otele yerleşmeden, önce göle mi gitsek diye, tamam diyoruz biz de, vakit kaybetmeyiz. Fahri otele çekiyor arabayı! Eşyalarımızı otele bırakıp kaleyi gezmeye gittik. Kalenin bahçesindeki tesiste biraz soluklandık ayran aşı ve keledoş yemeğinin tadına baktık. Eser ve Yerten çok beğendi. Afiyet oldu. Bahçede örnek bir eski Van evi var, ama kapalı, içini gezemedik. Ovanın ortasında yüksek bir tepeye kurulu Van kalesi Urartulardan kalmış Osmanlılar zamanında cami, medrese, kışla, su kulesi ilave edilmiş. Ancak günümüze çok korunarak gelmediğini düşündüm. Kaleye çıkış biraz zorlu oldu. Dik ve kayalık bir yerden başladık. Ova göl ve Van şehri manzarası yükseklerden çok güzel görünüyor. Ama söylemezsem duramam kale kalıntısı beni şaşırttı. Fahri asıl kale ilerde dedikçe devam ettik. Akşam iniyor bir yandan, Karanlıkta dönüş zor olacak gibi. Yukarıda bir yerlerde Doğanay’la dönmeye karar verdik. Toprak bir patikadan bulduk, kolayca indik. Diğerleri devam ettiler. Kaleyi gezerken oldukça harap olduğundan mıdır, pek anlayamadım ama dönüşte araştırdım. Bulduğum fotoğraflarda gördüm ki Van Kalesi’nin oldukça ihtişamlıymış. Aşağıda bahçe içindeki tesis elektrik olmadığından akşamları kapalıymış. Ama az sonra kalenin ardından dolunay çıktı. Kale dolunayda gerçekten çok güzel görünüyor. Karanlık iyice bastırdı, zirve ekibinin dönüşünü beklerken biraz meraklandık. Akşam yemeğini Tamara otelin ocak başında yiyeceğiz. 4-5 kişilik ocaklar hazırlanmış, gerçekten çok güzel bir mekan. Doğanay ve ben 2 şer parçada kesildik de Fahri ve Eser adeta yarıştılar yemek konusunda.,Sohbet gruptakilerin eşleriyle tanışmalarını anlatmalarıyla renklendi. Fahri ile Kevser’i bir kez daha dinledik. Yerten ve Eser’in hikayeleri de çok hoştu. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|