![]() |
13.FIAP Doga Bienali
Hırvatistanda yapılacak olan 13.FIAP Doga Bienaline katılacak Türk fotoğrafılar belli oldu.
Saydam dalinda 20 adet dia ve Renkli basli dalında 10 adet baskı ile katılanacak bienalin küratörlüğünü Ali İhsan Gökçen yaptı. Bienalin tematik konusu “Sudaki Dinamizm” di. Yaklaşık 40 ülkenin katılması beklene bienalin sonuçları Temmuz ayında açıklanması beklenmektedir. http://www.tfsf.org/13dogasecilen.pdf |
Dünya Çevre Günü etkinlikleri
Dünya Çevre Günü dolayısıyla çeşitli sivil toplum örgütlerince yapılan açıklamalarda, çevre kirliliğine dikkat çekildi.
Karadeniz Doğa Koruma Federasyonu (Kardoğa) Başkanı Kenan Kuri, yaptığı yazılı açıklamada, tüm dünyada çevre korumacılığına, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımına özenle öncelik tanınırken, Türkiye'deki çevre ve doğa korumacılığının sadece söylemlerde ve uygulanmayan yasalarda kaldığını savundu. KARDOĞA Türkiye'nin dört bir yanında yaşanan çevre ve doğal kaynakların büyük bir sorumsuzlukla tahrip edilmesi sorununun Karadeniz Bölgesinde daha da çarpıcı olduğunu belirten Kuri, şöyle dedi: “Doğal kaynaklarımızın ve biyolojik ç eşitliliğimizin en yoğun olduğu Doğu Karadeniz'de, gelecekteki teminatlarımız arasında büyük öneme sahip olan bu zenginliğimiz bilinçsizce tahrip edilmekte ya da tüketilmektedir. Çeşitli sosyo-ekonomik gerekçelere sığınılarak doğanın tahrip edilip kirletilmesi, geleneksel ekonomik faaliyetlerden olan balıkçılık ve hayvancılığın gittikçe gerilemesi ve ulusal çevre koruma yasalarımız ile uluslararası sözleşmelerde alınan kararların ülkemizde uygulanmayışı nedeniyle bu yıl Dünya Çevre Günü'nde de kutlanacak bir şey göremiyoruz. Korkarız yakın bir gelecekte Çevre Günü bir nostalji günü olarak anılacak.” İZMİR İzmir'in Bergama İlçesi Ovacık Altın Madeni'nin işletmeciliğini yapan Koza Altın İşletmeleri Şirketi'nden yapılan açıklamada, maden çalışmalarının mevcut en yüksek teknoloji ve en yüksek çevresel performansla yürütüldüğü belirtilerek, “İnsana saygı ön koşulunu da yerine getirerek üretimini sürdürürken ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayan şirketimiz, bölgenin en büyük zeytinliğini oluşturacak” denildi. Açıklamada, Ovacık Altın Madeni İşletmesince, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde maden sahasına 50 bin zeytin fidanı dikileceği bildirildi. MERSİN Mersin'in Karaduvar Mahallesi'ndeki balıkçılar, tekneleri ile geldikleri Atatürk Parkı'nda deniz kirliliğini protesto ettiler. Karaduvar Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Mehmet Almış, burada yaptığı konuşmada, deniz kirliliğinin ekonomik ve sosyal boyutlu zararlarının olduğunu söyledi. Bu nedenle her kesimden insanın bu konuda duyarlı olması gerektiğini belirten Almış, gerekli önlemlerin alınmaması halinde çoğu balık türü neslinin tükenebileceğini kaydetti. Akdeniz Sosyal Platformu Başkanı Kemal Dama da kentin önemli sorunlarından bir tanesinin de deniz kirliliği olduğunu ifade ederek, ”Dünya Çevre Günü nedeniyle sorunlarımızı değil, güzelliklerimizi konuşmak isterdik. Ama maalesef şimdilik bu durum mümkün değil. Umarım önümüzdeki dönemlerde bu sorunlar çözülür ve istediğimiz bir çevre temizliğine kavuşuruz” dedi. “Bir fidan dik hayat boyunca yalnız kalma”, “Yaşamın kendisi deniz, orman, gökyüzü” ve “Petrol geçici, Doğa kalıcı” gibi çeşitli pankartlarla kıyıya gelen balıkçılar, açıklamanın ardından tekrar tekneleri ile Karaduvar'a döndüler. ANTALYA Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Antalya Şube Başkanı Hediye Gündüz, yazılı açıklamasında, dünyanın temel sorunları arasında ilk sırada hava kirliliği ve küresel ısınmanın geldiğine dikkati çekti. Türkiye'nin milli parklar, sulak alanlar, ormanlar ve denizlerinin korunması gerektiğini belirten Gündüz, koruma altında olan yerlerin de gelecek nesillere tahrip edilmeden bırakılmasının sağlanması gerektiğini kaydetti. Gündüz, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Birleşmiş Milletler Çevre Raporuna göre betonlaşma tüm Akdeniz ülkelerinde 20 yılda 4 bin kilometre kıyı şeridini tahrip edecek ve toplam kıyıların yüzde 50'sine ulaşacak. Kıyılarda 2000'de 143 milyon olan nüfus, 2025'te 174 milyon olacak. 2025 yılına kadar 1.5 milyon hektar tarım alanı kentleşme ve altyapıya kurban gidecek.” BERGAMA KOZA ALTIN MADENİ'NDE 50 BİN ZEYTİN AĞACI Bergama Ovacık Altın Madeni'nde 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle 50 bin zeytin ağacı dikimine başlandı. Geçen yıl maden çalışanlarıyla eylem yapmak isteyen çevreciler arasında yaşanan gerginlik nedeniyle bu yıl jandarma ekiplerinin yoğun güvenlik önlemleri aldığı Ovacık Altın Madeni çevresinde Bergama ve Aliağa'dan gelen yaklaşık 150 kişilik jandarma robocop ekipleri geçen araçları tek tek kontrol etti. Koza Altın Madeni'nde çam fidanı diken Bergama Kaymakamı Hüseyin Eren, çevre bilincinin yaygınlaştırılması gerektiğini söyledi. Dünya çevre gününde zaman zaman söylem ağırlıklı, zaman zaman da eyleme yönelik faaliyetler yapıldığını belirten Kaymakam Eren, yasal olan her türlü etkinliğin yanında olduğunu söyledi. Ovacık Altın Madeni'ndeki 50 bin zeytin fidanı dikimini desteklediklerini ve yanında olduklarını vurgulayan Eren, geçen yıl 200 bini devlet, 300 bini vatandaşlar tarafından toplam 500 bin zeytin fidanı dikildiğini kaydetti. Koza Altın İşletmeleri A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Cemalettin Çetin ise sürdürülebilir madenciliğe önem verdiklerini ve çevreye saygıyı ön planda tuttuklarını söyledi. Daha önce maden alanında 5 bin ağaç diktiklerini şimdi de ilk etapta 10 bin olmak üzere 50 bin ağaç dikileceğini söyleyen Çetin, ciddi ve farklı bir madencilikle ön plana çıktıkların kaydetti. MOGAN GÖLÜ'NDEN 800 BİN TON DİP ÇAMURU ÇIKARILDI Ankara Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Daire Başkanı Hatice Akgül, Büyükşehir Belediyesi ekiplerince Mogan Gölü'nden 800 bin ton dip çamurunun çıkartıldığını bildirdi. Akgül, Mogan Gölü'ne 15 kilometre uzaklıkta bulunan Tuluntaş ve Haymana yolu üzerindeki kaynaklardan Mogan'a su getirileceğini söyledi. ASKİ'nin bu konuda çalışması olduğunu ifade eden Akgül, şöyle konuştu: “Mogan Gölü çevresine 40 trilyon liraya yakın yatırım yapılıyor. Bu kapsamda Büyükşehir Belediyesi de Mogan Gölü'nden 800 bin ton dip çamuru çıkarttı. Pilot bölge olarak seçilen Atatürk Sahil Parkı-Haymana yolu arasındaki bölgeden dip çamurunun çıkarılması, olumlu sonuç verirse Mogan Gölü'nde bulunduğu bildirilen 2.5-8 milyon ton dip çamuru da temizlenecek.” Hürriyet |
Teknoloji ve sanayideki hızlı gelişme ile nüfus artışı çevreye yönelik tehditleri her geçen gün biraz daha artırıyor.
Çevre sorunları özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya gündemini işgal eden en önemli sorunlardan biri haline geldi. Artan nüfus ve kentleşme, yeşil alanların azalması, evsel atıkların çevreye bırakılması gibi sorunları beraberinde getirirken, modernliğin ve gelişmenin göstergesi teknoloji ve sanayileşme de mevcut çevre sorunlarına yenilerini ekledi. Çevreye bırakılan atıkların miktarı ve türü arttı. Kirliliğin boyutları, katı atık kirliliği olarak şekillenen yerel kirlilikten, asit yağmurları halindeki bölgesel kirliliğe, küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesi olarak ortaya çıkan küresel kirlenmeye kadar genişledi. DÜNYAYI TEHDİT EDEN SORUNLAR Çevre duyarlılığından uzak gelişen endüstrileşme çabaları gerek ağaç gibi kendini yenileyebilir, gerekse madenler gibi kendini yenileyemez enerji kaynakları üzerinde olumsuz etkiler doğuruyor. Ağaç ve bitki dokusunda tahribat artıyor, bunun sonucu ormanlar ve bitki türleri gittikçe azalıyor. Erozyon ve çölleşme dünyayı tehdit ediyor. Fosil yakıtların yoğun kullanılması asit yağmurlarını artırıyor. Sera gazları küresel ısınmaya yol açarken, bu durum dünyanın önünde önemli bir tehlike olarak beliriyor. İklim değişiklikleri kuraklık ve sellere neden oluyor. Çevre kirliliği başta insan olmak üzere canlılar üzerinde de olumsuz etkilere yol açıyor. Kanser gibi öldürücü hastalıklarda önemli artışlar yaşanırken, bazı bitki ve hayvanların nesilleri çevre sorunlarının etkisi altında yok oluyor. TÜRKİYE DE ÇEVRE SORUNLARIYLA MÜCADELE EDİYOR Çevreyle ilgili sorunlar Türkiye'de de kendini hissettiriyor. Türkiye'de, son 40 yılda 3 Van Gölü büyüklüğüne sulak alan kaybedilirken, 561 canlı türü nesillerinin tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya... Doğa Derneği'nin öncülüğünde 8 üniversiteden bilim adamlarının katılımıyla yapılan araştırmada, yalnızca Türkiye'de bulunan 561 canlı türünün nesillerinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirlendi. 550 bitki, 8 balık, bir kurbağa, bir memeli ve bir kelebek türünden oluşan bu canlılar, Türkiye'de tek bir noktada yaşıyor ve büyük oranda insanların yarattığı tahribat nedeniyle yok olmak üzereler. 561 türün önemli bir kısmı Akdeniz Bölgesi'nde, özellikle Antalya'da yaşıyor. Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu da yok olan türlerin yoğunlaştığı bölgeler arasında. Göller Bölgesi ve Orta Anadolu'da ise 8 balık türü yok olma sınırında. Araştırmalara göre, Türkiye'de üreyen dört kuş türünden biri barajlar nedeniyle yok oluyor. Sulak alanlarda yaşayan kuşların durumu ise daha da kötü. Türkiye'de üreyen her dört su kuşu türünden üçü son 10 yılda barajlar nedeniyle ciddi oranda azaldı. SU KAYNAKLARI AZALIYOR Su kaynaklarındaki azalma da geleceği tehdit eden sorunlar arasında yerini alıyor. Su tüketimi içme ve temizlik ya da tarımda sulama ile sınırlı kalmıyor, otomobilden çikolata üretimine, gazete, dergi basımına kadar her şeyden suya gereksinim duyuluyor. Otomobil üretmek için 380 bin, bir dergiye 9 litre, bir kilo demire 100 litre su kullanılıyor, 100 gram çikolata için bir litre suya ihtiyaç duyuluyor. Türkiye'deki kullanılabilir su varlığının yüzde 10'u endüstriyel, yüzde 75'i ise tarım amaçlı değerlendiriliyor. ANADOLU'NUN AKCİĞERLERİ; ORMANLAR Türkiye ormanlarının korunmaya muhtaç sıcak noktaları olarak bilinen Küre Dağları, İstanbul Ormanları, İbradı-Akseki Ormanları, Karçal Dağları, Amanos (Nur) Dağları, Babadağ, Yenice Ormanları, Datça Yarımadası-Bozburun ve Fırtına Vadisi uluslararası doğa koruma arenasında yer alıyor. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Avrupa orman stratejisine göre, Rusya'dan sonra en fazla, korumada öncelikli bölge anlamına gelen sıcak noktaya, sahip ikinci ülke Türkiye. Nüfusun giderek arttığı Türkiye'de tarım toprakları ise giderek azalıyor ve başta sanayii kuruluşlarının atıkları olmak üzere çeşitli kimyasallarla kirleniyor. Verimli tarım toprakları her yıl, erozyon, tuzlulaşma ve alkalileşme gibi doğal etmenlerin yanında sanayi kuruluşları, kentsel yerleşim, turizm yapılaşmaları, kum ve tuğla ocakları işgali sonucu amaç dışı kullanımla hızla azalıyor. Tüm dünyada kendisini gösteren çevre sorunları her yıl 5 Haziranda geniş katılımlı etkinliklerle tartışılıyor. 1972 yılında Stockholm'de 13 ülkenin katılımıyla düzenlenen toplantının ardından ilan edilen “5 Haziran Dünya Çevre Günü”, sağlıklı bir yaşamın öncelikli şartı olan sağlıklı bir çevre bilincinin yerleşmesi için gerçekleştirilen çabalara sahne oluyor. Her 5 Haziran daha temiz bir dünya için umut oluyor. Hürriyet |
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE’NİN
DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ KONUŞMASI 5 HAZİRAN 2003 Sayın Vali, Sevgili çevre dostları, Sevgili gençler, Geleceğin aydınlık dünyasının, yaşanılabilir dünyasının korunması için emek harcayan yaşlısıyla, genciyle insanına hizmet etmek için yarışan bilim adamlarını sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Değerli dostlar, Son 200 yıldır dünya insanlığının yaşamış olduğu büyük savaşlar ve sanayileşmeler çevreye, dünyaya, insanın geleceğine çok büyük tehlike oluşturmaktadır. 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk duyduğumu ifade ediyor, hepinizi sevgi ile selamlıyorum. 5 Haziran, 31 yıl önce Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından Dünya Çevre Günü olarak ilan edilen evrensel bir gündür. Dünya Çevre Günü, ülkemizde ve dünyada çevre korumacılığının yaygınlaştırılması, çevre, kalitesinin iyileştirilmesi ve bilinçli katılımların sağlanması amacıyla her yıl olduğu gibi çeşitli etkinliklerle değerlendirilmektedir. Bugünde, bu vesile ile bir araya gelmiş bulunmaktayız. Burada çevrenin tüm canlılar için önemini dile getirmek. Ve sesimizi daha geniş kitlelere duyurmak için varız. Sevgili çocuklar; Çevreyi kısaca; "tüm canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri, karşılıklı olarak etkileşim ve dayanışma içinde bulundukları fiziksel, biyolojik, sosyal, kültürel ve ekonomik ortamdır" diye de tanımlayabiliriz. Hızlı nüfus artışı, plansız sanayileşme ve kentleşme, dünyanın akciğeri olan ormanların yok edilmesi, nükleer denemeler, bölgesel sav aşlar, verimi artırmak adına kullanılan yapay gübreler ve ilaçlar ve de bazı kimyasal maddeler çevrenin kirletilmesinde önemli etken olmuşlardır. Bunun sonucu olarak da, kirlenen hava, su, toprak ve diğer doğal ortam canlılar için zararlı olabilecek boyutlara ulaşmıştır. Hava, su ve toprak insan yaşamı için gerekli ana unsurlardır. Bu unsurlardan birinin bozulması dahi, doğal dengeyi bozacak ve canlılar için de yaşanmaz bir ortam oluşmasına sebep olacaktır. Dünya nüfusunun yüzde 40'ını barındıran 80 ülke, şimdiden su sıkıntısı çekmeye başlamıştır. İnsan için su, çok önemli bir varlıktır. Vücudumuzun 2/3’ü de sudur. Dünyanın 2/3’ü de su ile kaplıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse, su hayat demektir. Değerli öğretmenler; Toplumun her kesiminin çevre konusunda bilgilendirilmesi ve duyarlı hale getirilmesinin temelinde eğitim yatar. Bu eğitim, örgün eğitim kurumlarında verilebildiği gibi, yaygın eğitim kurumlarında da verilebilmelidir. İnsanların; kendilerinin de doğanın bir parçası olduklarını, çevreye yaptıkları her tahribatın kendilerine bir şekilde zarar olarak döneceği bilincini de aşılamalıyız. Tüm eğitim alanlarında olduğu gibi, çevre eğitiminin temelinde de sevgi unsurunun olduğunu unutmadan, doğa sevgisinin geliştirilmesi hususunda, hem çevremize, hem de öğrencilerimize vereceğimiz çok şeyin olduğuna inanıyorum. Kısaca; bu görevde en büyük pay, siz öğretmenlerimize düşmektedir. Değerli konuklar; Çevrenin korunması ve geliştirilmesi konusunda gösterilen çabaların amacı, insanların daha sağlıklı ve daha güvenli bir çevrede yaşamasıdır. Bu açıdan kamuoyunun mutlaka çevre konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Topluma çevre bilincinin aşılanması ve çevre sorunlarına karşı önlemlerin alınması eğitimle başlar. Çevre sorunlarını duyurmada, önlemler almada ilk başvurulacak yol eğitimdir. Toplumu oluşturan bireylerin yaşamları süresince olumlu davranış değişimlerine sahip olmalarının sağlanması, bu kapsamda insanların doğal, tarihi, kültürel, ekonomik, sosyal, kentsel ve kırsal tüm çevre ile olan ilişkisinin kavratılarak, çevreye sahip çıkılması sağlanmalıdır. Çevre ile ilgili konularda aktif katılımı sağlayıcı ve olumsuzluklara karşı tepkiyi oluşturan bir eğitim sistemi geliştirilerek, bireysel çıkarların toplumsal çıkarlardan ayrı düşünülemeyeceği gereğini kavrayan bir anlayış düzeyine erdiren eğitim sistemi ile her yaş ve kesimdeki kitleye erişilmelidir. Çevre eğitimi çok yönlü bir eğitim olup, katılımcı bir politika gerektirir. Çevrenin korunması bütün kamu kuruluşlarının, uluslararası kuruluşların ve tüm gönüllü kuruluşların görev alanlarının ayrılmaz bir parçasıdır. Değerli konuklar; Günümüz çevre sorunları yerel ve bölgesel olmaktan çıkmış, küreselleşmiştir. Dolayısıyla çözümlerde bu boyut içinde değerlendirilmelidir. Bu alanda uluslararası kuruluşlarla da oluşturulan mevcut işbirliği çerçevesinde var olan çevre sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesi hususunda ortak çalışmalar yapılmaktadır. Ülkemiz bugüne kadar doğa koruma ile çevre kirliliğini önleme ve kontrolü adına bir çok uluslar arası sözleşmelerde taraf olmuş, bu çerçevede uygulama çalışmalarını da devam ettirmektedir. Bu doğrultuda Bakanlığımızca Avrupa birliği mevzuata uyum çalışmaları hızla sürdürülmektedir. Avrupa Birliği mevzuatı ile uyumlu hale getirilen kanun ve yönetmeliklerin uygulanması aşamasında kurumsal yapının güçlendirilmesi çok büyük önem arz etmektedir. 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yapmış olduğumuz etkinliklerde, çocuklarımız ve onların yetişmesinde büyük katkıları olan siz öğretmenlerimizle çok faydalı çalışmalar yaptık. Bu nedenle değerli öğretmenlerimizi ve sevgili çocuklarımızı tebrik eder, başarılı çalışmalarını kutlarım. Bizlere emanet edilen bu topraklar üzerinde, birbirimizin haklarına saygılı, sağlıklı ve güzel bir çevrede tüm canlıların yaşama hakkına saygılı bir anlayış içinde, elinizden gelen her şeyi yapacağınıza yürekten inanıyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE |
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE’NİN
5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ KONUŞMASI 5 HAZİRAN 2004 Değerli çevre dostları 5 Haziranlardan birisini daha kutluyoruz.Çevre yılda bir yapılan toplantılarla, bir takım etkinliklerle geliştirilemeyecek kadar hem insanlık için hem de insanlığın yegane yaşam alanı olan dünya için son derece önemlidir. İnsanoğlu tabiatla asırlardan bu yana sürdürmüş olduğu savaşı kaybettiğini görmesi gereklidir. Şimdi yeni bir konsepti geliştirme zamanıdır. Savaşarak değil barışarak ve anlaşarak dünyamız ve dünyamızın içindeki değerleri koruyarak mutlu olabileceğimizi hayatımızı sürdürebileceğimizi anlamalıyız. Önüne çıkan her şeyi yakan yıkan mahveden, hiçbir değer tanımayan anlayışın bu gün dünyada yerinin olmadığını insanoğlu ancak 21. yüzyılda fark etmeye başladı. Almanya’nın Bonn kentinde yapılan yenilenebilir enerji konferansına katıldık. Dünya’daki ülkelerin %90’nının katıldığı bir konferanstı. Katılımlar üst düzeydendi. Rio’daki, Johannesburg’daki bu gün çılgınca sanayileşme, bilinçsizce sanayileşme çevre parametrelerine dikkat etmeden sanayileşmenin dünya insanlığını karşı karşıya bırakabileceği tehlikeler konusunda bilim adamları çeşitli senaryoları tartışıyorlar. 2020, 2050, 2100 yılında dünyanın nasıl bir dünya olacağını insanlar bu konuda projeler üreterek yaptığımız yanlışlardan artık dönmemiz gerektiğini anladık. Bu durumdan da ancak sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir sanayileşme, sürdürülebilirlik kavramı dünyanın en revaçta olan kavramlarından biridir. Anadolu’da bu salondaki pek çok insanın çocukken duyduğu bazı sözler vardır ki bunların hiç birisinin geçer akçe olmadığını görüyoruz. Ben deniz kenarında doğmuş bir çocuğum. Karadeniz de bir sahil kasabasında doğdum. Kiminin nehir kenarında, kiminin göl kenarında, kiminin dağın başında ne ise ormanın içerisinde yaşarken büyüklerimiz bize akan su kir tutmaz derlerdi.Deniz deryadır kirlenmez. Bunu yüz sene önceki insan Anadolu’nun o imkansızlıkları içerisinde yaşamış tabiatla amansız mücadele vermiş nenelerimizin söyledikleri kendi şartlarına göre teselli bulacakları tarafı vardır. Ama günümüzde artık bunların doğru olmadığını görüyoruz. Çılgınca üretme, çılgınca tüketme dünyadaki gelişmişliğinizin ölçüsü ne kadar ürettiğiniz değil, ne kadar tükettiğinizle ölçülüyor. Dünyada’ ki en gelişmiş ülkeler kişi başına en fazla kağıt tüketen, kişi başına şu kadar enerji tüketiyor. Her şey tüketime endekslenmiş. Elbetteki tüketiminde bir maliyeti olacaktır. Bu maliyet olumsuz şekilde bütün insanlığın omuzlarına bugün konuluyor ki ormanlar elden çıkıyor. Bütün dünya ülkeleri çölleşmeyle karşı karşıyadır. Biraz önce müsteşar yardımcısı arkadaşımızın ifade ettiği gibi Ozon tabakasında incelmeler, delinmeler oluyor. Yer altı suları tükeniyor, kirleniyor. Denizler elden çıkıyor. Nehirler aynı şekilde Türkiye’nin tablosunu burada çizdiler. Türkiye bugün şehirlerindeki insanoğlunun yaşantısının ayrılmaz bir parçası olan çöpleri depolamada sıkıntılarımız var. Ya dağın başındaki ormana döküyoruz. Ya denize döküyoruz, nehirlere döküyoruz, göllere döküyoruz ve yahut ta vahşi bir şekilde tabiatın her hangi bir noktasına terk ediyoruz. Arkamızı döndüğümüz zaman da onlardan kurtulduğumuzu zannediyoruz. Ama şunu görmek lazım. Bizim halimiz rüzgara karşı tüküren insanın halidir. Bunun insanın gelecekte ki yaşantısını ne kadar derinden etkileyebileceğini ciddi sağlık sorunlarını, çevre sorunlarının insanları ne kadar tehdit eder hale gelmiş olduğunu görüyoruz. İşte bunu bugün burada bu salondan elbetteki ülkemizin insanlarına duyurmaya mesajımızı onlara iletmeye çalışıyoruz. Bunun bir eğitim meselesi olduğunu sadece bir bakanlığın bir kurumun yapabilecek olduğu bir iş olmadığını bu konuyla alakalı olarak sivil toplumun bütün kesimlerinin ülkedeki bütün kurum ve kuruluşların bu seferberlik içerisinde mutlaka ve mutlaka yer almaları gerektiğini ancak bu şekilde başarıya ulaşabileceğimiz gerçeğini de burada ifade etmek istiyorum. Bizim yapmış olduğumuz kanun ve düzenlemeler 2003-2004 yılı içerisinde çalışmalar süratli bir şekilde devam ediyor. Bizim şehirlerimizin çevre düzeni planları yoktu. Nerede fabrika , nerede sanayi, nerede sanayi bölgesi nerede turizm bölgesi, neresi tarım, neresi orman , neresi iskan bunlar çok belli değildi. 2003 yılının Türkiye’sinde bütün şehirlerimizin ancak %7’sinin planı var. İstanbul’un bile planının tamamı yok. Ankara’nın bile şehir olarak il sınırları ile kastediyorum planı yok. Böyle şehirlerde herkes istediği yere istediğini yapabileceğini düşünüyorsa, sadece düşünmekle kalmayıp dilediğini yapıyorsa yarın öbür gün kalkınmış büyük Türkiye’nin dünyadaki yarışta en önde koşacak ülkenin insanının karnını doyuracak tarım arazilerinin sanayi istilası ile karşı karşıya kalıyor ise yine önümüzdeki yıllar içerisinde yer altı suları hızla tüketiliyorsa örnek olarak Trakya’yı verebiliriz. Bundan 15 sene önce yer altı sularının seviyesi 150 metredeyken bugün 400-450 metreye inmiştir. Bu ne demektir biliyor musunuz ? Ülke elden çıkıyor demektir. Bunun manası ülke çölleşiyor. Güneydoğuda GAP’ta suyu bilinçsiz kullanmanın maliyetinin ne kadar ağır olduğunu görüyoruz. Topraklar hızla tuzlanıyor ve verimsizleşiyor. Denizler Karadeniz’e Rize’den başlayın Zonguldak’a kadar, Bulgar sınırına kadar her kes çöpünü denize dökerse Karadeniz size nasıl balık versin ? Nasıl bolluk bereket versin ? Siz Marmara’yı dört bir tarafından kuşatırsanız. Her tarafından sanayi tesislerinin kara kapkara kirli sularını salarsanız o denizin mutluluk getirmesi, güzellik sunması mümkün olabilir mi ? Fırat’ın, Dicle’nin, Van gölünün diğerlerinin bunlardan farkı yok. Halbuki dünyanın en güzel yaşanası cennet gibi bir yurdu kendi ellerimizle yaşanamayacak hale getiriyoruz. Türkiye’nin çölleşmemesi için yapmış olduğumuz mücadelede 2003 yılı içerisinde 120.000 hektar ağaçlandırma yaptık. Yaklaşık 170.000.000 fidan diktik. 2004 yılı içerisinde bunu daha yukarı çıkararak sürdüreceğiz. Bu sene 200.000.000 fidanı toprakla buluşturacağız. Her sene bu belli bir trend içerisinde artmak mecburiyetindedir. Geçen sene orman yangınlarında 2.500 hektarlık orman kaybettik. Yılı içerisinde yenisini diktik ama eski haline gelmesi için 40 sene 50 sene 100 sene lazım. Bizim bugün Türkiye olarak katı atıkların düzenli depolaması atık suların düzenli olarak arıtılması, tabiatla barış içerisinde bu mücadeleyi sürdürebilmemizin temel koşulu Türkiye’ye çok daha fazla yatırım yapmaktan geçer. Türkiye’de çevreye yaklaşık olarak 1 Milyar euro’luk yatırım yapılıyor. Önümüzdeki 15 yıl içerisinde eğer Türkiye Avrupa Birliği standardında bir çevre anlayışına istiyorsa ki; gelmek mecburiyetimiz vardır. Bu Avrupa Birliğine gireceğimiz için değil Türkiye’nin topraklarının bizim olarak kalması için insanlarının sağlıklı olarak yaşaması için sürdürülebilir bir anlayışı sanayileşmede çevrede ve kalkınmada ülkemizde ikame etmek için bizim 45-50 Milyar euro’luk yatırım yapmamız lazım. Bunun için daha çok yerli kaynağı harekete geçirmemiz lazım. Şehirlerde yaşamanın elbetteki bir bedeli vardır. Güzele sahip olmanın, güzeli korumanın da mutlaka bir bedeli vardır. Bunun gereğini öyle zannediyorum ki belediyelerimizde, bakanlığımızda ve bütün kurumlarımızda yapacağız. Bu tam bir işbirliği gerektirir. Biz bu sorunu birlikte çözmemiz gereken bir sorun olarak algılıyoruz. Bu konuyu yol göstermek, yardımcı olmak, koordinasyon yapmak hükümetin yerel yönetimlerle, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte aşabilecek olduğu ulusal bir sorun olarak görmekteyiz. Günümüzdeki çevre anlayışının ulusal bir sorun olmaktan daha öte uluslar arası boyutlara eriştiğini ifade etmekte fayda görüyorum. Değerli çevre dostları sizlere geleceğin dünyasını, geleceğin Türkiye’ sinin bugünkünden daha güzel olması için elimizde yeterince fırsatın olduğuna inanıyorum. Yeter ki bunun farkına varalım. Yeter ki güzelliklere dört elle sarılalım. Çocuklarımızın geleceğine, ülkemizin geleceğine saygı duyalım diyor. Tekrar herkesin Dünya Çevre gününü kutluyorum. Değerli katılımcılara bizimle birlikte oldukları için saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum. ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE |
2005'te konuşmamış mı? İnternette bulamadım :)
|
Konya'da 5 Haziran Dünya Çevre Günü Etkinlikleri
* Anadolu Doğa ve Kültür Belgeselleri Derneği/ADOKBEL tarafından 5 haziran Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında 'Konya'da Doğal Yaşam' isimli fotoğraf sergisi yapılacaktır.
Sergi Konya'da trafiğe kapalı Zafer Meydanı'nda (Camlı Köşk yanı) 1 hafta süre ile görülebilir. * Anadolu Doğa ve Kültür Belgeselleri Derneği-ADOKBEL tarafından yürütülen Bölgesel Çevre Merkezi REC-Türkiye tarafından desteklenen Beyşehir Gölü Belgeseli tamamlanmıştır. Film, Beyşehir Gölü ve havzasında yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerini dile getirirken, bölgedeki zengin biyoçeşitliliği de gözler önüne seriyor. Filmin galası 5 Haziran 2006 Dünya Çevre Günü'nde Konya'da yapılacaktır. Yer:Esnaf Sanatkarlar Odası Gösteri Merkezi Saat:18:00 ÇEVRE İÇİN SİNEMA www.adokbel.org Kaynak: Sürdürülebilir Tarım Haber Grubu mesajları |
5 Haziranda İzmir'de Güncel Çevre Sorunları Paneli
5 Haziran Dünya Çevre Günü PANEL Güncel Çevre Sorunları Panel Yöneticisi Prof.Dr.Kamil Okyay SINDIR TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri, Zir.Müh.Odası İzmir İl Başkanı Panelistler Çevre Sorunları ve Hukuki Süreç Arif Ali CANGI – EGEÇEP Dönem Sözcüsü Planlama ve Çevre Ulaş Şansal KILIÇKAYA – Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yok Olan Ormanlar ve 2B Gerçeği M.Fevzi YILMAZ – Orman Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi Türkiye’nin Çevre Profili Faruk İŞGENÇ – Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Tarih : 5 Haziran 2006 Pazartesi Saat : 15:30 Yer : Konak Belediyesi Alsancak Kültür Merkezi İletişim TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreterliği TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi 1462 Sokak No : 33 Alsancak, İzmir Tel : 0232 422 00 68 Faks : 0232 422 27 64 |
5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ...
Çevre; insanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdır. Sağlıklı bir yaşamın sürdürülmesi ancak sağlıklı bir çevreyle mümkündür. Son yıllarda teknoloji ve sanayiinin hızla gelişmesi, çevre sorunlarının da artmasına neden olmuştur. Plansız endüstrileşme ve sağlıksız kentleşme, bölgesel savaşlar, tarımda kimyasal maddelerin bilinçsizce kullanımı, gerekli çevre koruma önlemleri alınmadan yoğun üretime geçen sanayi tesisleri çevre kirliliğini tehlikeli boyutlara çıkarmıştır. Bunu gören dünya kamuoyu, çareler aramaya başlamış ve ilk defa da “Çevre ve İnsan” konusu ile ilgili 5-16 Haziran 1972 tarihinde Stockholm’de 13 ülkenin katılımıyla bir toplantı yapmışlardır. Bu toplantının sonuçlarından biri de 5 Haziran’ın Dünya Çevre Günü olarak kutlanması kararıdır. Bu tarihten itibaren Dünya Çevre Günü, ülkemizde de dünya çevre korumacılığının yaygınlaştırılması, çevresel kalitenin iyileştirilmesi ve bilinçli bir katılımın sağlanması amacıyla evrensel bilinçlendirme günü olarak kabul edilmekte ve değerlendirilmektedir. Araştırmalara göre dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin % 50’sinin son 35 yılda meydana geldiği belirtilmektedir. Bu gerekçelerle karşı karşıya kaldığımız dünyamızda daha sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yaşam ancak çevre koruma konusunda tüm tedbirlerin alındığı, halkın azami derecede bilinçlendiği ve her bireyin çevreci olarak üzerine düşen görevi yaptığı oranda yakalanabilir. Anayasamızın 56. maddesinde “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir” denilmektedir. Toplumun tüm kesimlerini çevre konusunda bilgilendirmek, bilinçlendirmek, olumlu ve kalıcı davranış değişiklikleri kazandırmak ve sorunların çözümünde bireylerin aktif katılımlarını sağlamak amacıyla Çevre ve Orman Bakanlığı olarak doğa koruma ve çevre eğitimine büyük önem vermekteyiz. Çevrenin korunması, geliştirilmesi ve iyileştirilmesi konularında gösterilen çabalar, insanların daha sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşamalarına imkan sağlayacaktır. Bu düşünceler ışığında tüm vatandaşlarımızın Dünya Çevre Gününü kutluyor, güzel ve güçlü bir Türkiye’nin oluşturulması yönünde herkesi işbirliğine davet ediyorum. Osman PEPE Çevre ve Orman Bakanı http://www.osmanpepe.com.tr/haber_detay.asp?id=149 Sitede tarih yok, ama yıl: 2006 |
Alıntı:
|
HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA
Panel: Türkiye’de Çevre Yönetimi – Mevzuatı ve Yenilenmiş Çevre Kanunu Panelin Yeri: Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi – Kennedy Cad. No: 4 Saat: 14:00 Açılış Konuşması: Ertuğrul ÜNLÜTÜRK - TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Oturum Başkanı: Dr. Ethem TORUNOĞLU - TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Onur Kurulu Üyesi Konuşmacılar: Mehmet BOZTAŞ – CHP Aydın Milletvekili Nuran TALU – Küresel Denge Derneği Başkanı Arif Ali CANGI – Avukat |
Çarşamba günü saat 14'te kim boş olabilir ki? Ancak emekliler, işi gücü olmayanlar ve konuyla ilgili görevliler katılabilir...
Yanılıyor muyum? |
Bir de işi olmayıp boş boş gezmek için tatile gelmiş olanlar :)tabi onların da konu ile ilgili olması lazım.
Keşke geçen ay olsaymış :P |
:)
Gerçekten çok hoş bir site.
|
Hasankeyf'e sadakat
www.kesfetmekicinbak.com adresinde hasankeyf'e sadakat başlıklı bir dilekçe var hasankefin sular altında kalmasını engellemek için.
|
http://www.kesfetmekicinbak.com/apps...p/view_m.php/3 adresinden de direk dilekçe çıkıyor karşınıza arkadaşlar
|
1 Eklenti(ler)
Barcelona'daki bu "canlı ağaç" bir yandan çevreden geçenleri eğlendirmeye çalışırken bir yandan da para topluyor.
www.hurriyetim.com Eklenti 2535 biz de böyle bir eylem yapalım :D |
Hemen budamaya kalkarlar :D
|
O durumu biliyor bence, baksana zaten budanmış ağaç gibi dolaşıyor :)
|
Enerji güvenliği için önce iklim değişikliği kontrol altına alınmalı
Çevreciler 15 Temmuz’da St.Petersburg’da yapılacak olan G8 toplantısına katılacak liderlere mesaj gönderdi. Dünya Doğayı Koruma Vakfı'nın (WWF), dün tüm dünyada eşzamanlı olarak yayımladığı raporda, 'Enerji tartışmalarında çevreyi göz ardı etmek pahalıya patlar' denildi.
“G8” olarak adlandırılan dünyanın en gelişmiş ülkelerinin, 15 Temmuz’da St.Petersburg’da yapacağı toplantının bu yılki ana başlıklarından en önemlisi “enerji güvenliği” olacak. Geçen kış yaşanan doğalgaz krizi ve artan taleple birlikte gündeme gelen enerji sıkıntısı, Rusya’nın liderliğini yaptığı G8 toplantısına damgasını vuracak. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), dün tüm dünyada eşzamanlı olarak yayımladığı raporda, liderlere enerji tartışmalarında çevreyi gözardı etmenin pahalıya patlayacağı mesajını verdi. WWF, geçen yıl İskoçya’nın Gleneagles kentinde yapılan toplantıda verilen sözler yerine getirilmez, enerji verimliliğinde ve yenilenebilir enerjiye geçişte gerekli adımlar atılmazsa sadece enerji güvenliği tartışması olacağı görüşünde. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) Genel Müdürü Filiz Demirayak, “İklim değişikliğinin temel nedenlerinin başında kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlar geldiği göz önüne alınarak 'enerji güvenliği' ile 'iklim güvenliği' birlikte değerlendirilmeli. Dünyanın ortalama sıcaklığı 0.7 derece arttı. 2 derece geçilirse başta iklim mültecileri olmak üzere, sıtmadan susuzluğa kadar birçok çevre felaketi yaşanacak. Hükümetler 2. Dünya Savaşı sonrasında yapılan Marshall Planı’nda olduğu gibi enerji güvenliği için bir araya gelmeli" dedi. WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Atilla Aksoy ise iklim değişikliğinin küresel bir sorun olduğunu belirterek "G8 liderleri dünya enerji sorununa tek başına çözüm olamaz. Bu noktada ulusal çözümler büyük önem taşıyor" dedi. WWF de nükleere karşı WWF, “İklim Güvenliği Olmadan Enerji Güvenliği” olmaz başlıklı raporda nükleer enerji tartışmalarına da değindi. G8 ülkelerinin enerji bakanları tarafından martta yapılan açıklamada, nükleer enerjiyi tercih eden ülkelerin “güvenli ve risksiz” bir yol izlemeleri sözlerine atfen, buradaki anahtar kelimelerin “risksiz ve güvenli” olduğu belirtildi. Nükleer enerji taraftarlarının, atık ve nükleer silahlanmayla ilgili risklere hâlâ yanıt veremediği, kurum ve söküm maliyetlerinin nükleer enerjiyi diğer kaynaklara oranla daha pahalı bir seçenek haline getirdiği savunulan raporda, “Bu nedenle WWF nükleer teknoloji kullanımını çözüm olarak kabul etmeyi reddediyor” denildi. |
Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği duyuruları
MASAJ TERAPİSİ KURSU
DÜZENLEYEN: MERKEZEFENDİ GELENEKSEL TIP DERNEĞİ YER: ZEYTİNBURNU TIBBİ BİTKİLER BAHÇESİ EĞİTMENLER: TATJANA ROTTENBERG, MARGARİTA DIMITROVA Geleneksel tedaviler konusunda seminerler ve kurslar düzenleyen derneğimizde, Fitoterapi ve Aromaterapi kurslarına ek olarak bayanlar için Masaj Terapisi kursu başlayacaktır. Ayrıntılı bilgi telefonla alınabilir. Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi Merkezefendi mahallesi Yeniçiftlik yolu 1/1 İstanbul 0212 664 41 55 www.merkezefendi.org merkezden@yahoo.com Tatjana Rottenberg Homeopati, akupunktur, osteopati, klasik masaj, shiatsu, ayak masajı (foot-reflex massage), tetikleme noktaları masajı (trigger points massage), doğurganlık masajı (fertility massage) konularında eğitim almış olan Tatjana Rottenberg, tecrübeleriyle kendi masaj tarzını yaratmıştır. 1995’den beri masaj terapisi yapmaktadır. Margarita Dimitrova Kineziterapi (fizyoterapi ve rehabilitasyon), refleksoterapi (refleks noktaları masajı), akupresür (Çin nokta masajı), klasik masaj, tıbbi masaj, segmenter masaj, bağ dokusu masajı, spor masajı konularında eğitim almış olan Margarita Dimitrova, tecrübeleriyle kendi masaj tarzını yaratmıştır. 1980’den beri masaj terapisi yapmaktadır. |
Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi'nden Fatoş Hanım, bizi bu ve diğer kursların kesin tarihleri ve detayları hakkında bilgilendirecektir.
Sormak veya öğrenmek istediğiniz detaylar varsa yazabilirsiniz. |
"9 Eylül 2006 - Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası Ayder Yaylası Konseri"
Eğer bir terslik olmazsa gideceğim. http://www.ntvmsnbc.com/news/375663.asp http://www.zaman.com.tr/?hn=329606&b...t&trh=20060813 |
MÜZİK TERAPİ SEMİNERİ
Yrd.Doç.Dr. RAHMİ ORUÇ GÜVENÇ TÜMATA Türk Müziğini Araştırma ve Tanıtma Grubu
7 Ekim 2006 Cumartesi 10:00 – 17:00 60 YTL Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi Merkezefendi mahallesi Yeniçiftlik yolu 1/1 İstanbul 0212 664 41 55 www.merkezefendi.org merkezden@yahoo.com Not: Seminere katılacaklar yanlarında yastık ve battaniye getirmelidirler |
2. Süs Bitkileri Sergisi
ÖDEMİŞ 2. SÜS BİTKİLERİ SERGİSİ...TÜRKİYE BULUŞUYOR..::16-19 KASIM 2006::..SALIPAZARI ÖDEMİŞ/İZMİR...ORGANİZASYON park-der(ödemiş park bahce bitkileri üreticileri derneği)....ilgililere duyurulur..
|
Ooo, eğer güzel bir organizasyon olursa bu sergi kaçırılmaz. Ne de olsa Türkiye'deki en fazla dış mekan süs bitkileri ve meyve fidanı yetiştiricileri Ödemiş'te...
|
Kesin gidilir derim,bu organizasyonlar kaçmaz.
|
Oraya kadar gidecek arkadaşlar Bademli köyüne uğramadan gelmesin derim.Türkiye nin neredeyse tüm meyve fidanları bu köyden çıkıyor.
Yine Türkiye nin en büyük Devlet fidanlığı Ödemişe giderken Torbalı ilçesinde..Uğranması gereken yerlerden.. (Erkan Hocam,bakalım etobur bitkileri süs bitkileri olarak kaç yıl sonra böyle fuarlarda göreceğiz?Oysa sarraceniaları bilen gören olsa yanından ayrılmaz...) |
Geçen seneki organizasyonda ilk olmanın ve havanın yağmulu olmasının sıkıntıları yaşanmıştı. Umarım bu sene hava şartları daha elverişli olur.
|
PANEL - Bursadaki arkadaslarin dikkatine
1 Eklenti(ler)
Yedigimiz Gıdalar Sağlıklı ve Güvenli mi ?
Tarih: 14 Ekim 2006 Cumartesi Yer : Tayyare Kültür Merkezi-Bursa Saat: 13:00 Panel Başkanı : Prof.Dr.Utku ÇOPUR Konuşmacılar : Gıda Mevzuat ve Denetimi Mehmet Ali KOÇKAYA Bursa Tarım İl Müd.Yard. Sağlıklı Beslenme Dr.Yavuz DİZDAR Hekim-Gazeteci Gıda Güvenliği ve Tüketicilerin Rolu Sıtkı YILMAZ TÜDEF-Tükder Gen.Baş.Yrd. Türkiyede Organik Tarım Üretimi Levent Gürsel ALEV Organik Ürün Üreticisi Düzenleyenler : TÜKDER ve Nilüfer Yerel Gündem 21 |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 09:17. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025