agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları (https://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/)
-   -   3. Boğaz Köprüsü (https://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/6973.htm)

MeyveliTepe 05-03-2014 23:50

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi In God We Trust (Mesaj 1256319)
Ben İstanbulun yerlisiyim dedemin dedesi dedemin babası dedem de babam da ben de İstanbulluyuz hatta annem İstanbul Rumu doğal olarak heybeliada ve balat-fener küçüklüğümden beri gittiğim yerler madem İstanbulu rantlarını bilecek kadar tanıyorsunuz siz halicin halini hatırlıyorsunuzdur?Benim burnumu tıkayarak geçtiğim haliç köprüsünün altındaki denizde dedem yüzermiş madem şehre birşeyler yapılması denizleri kirletiyor peki birşey yapılmadan haliç nasıl kirlendi?Siz heybeliadadan kalıp kalıp insan pisliğinin çıktığını da hatırlamıyorsunuzdur ben çok iyi hatırlıyorum iskeleye yaklaşamadığım kepçeyle pislik çıkardıkları at gübrelerinin üstüne döktükleri günleri madem rant var madem kötüye gidiyor buralar nasıl temizlendi yahu madem rant var neden metro yapılıyor yahu?Şehir merkezinde stad olmasına karşı olmamak zaten iyi çevreciliğin emaresidir şehirin içine stad yapıp insanları rahatsız etmek trafik oluşturmak metroda,vapurda,otobüste hayvanca küfür edip içerde bira,sigara içmek varken neden şehir dışına yapılsın ki stadlar?Hes konusu ise bambaşka hes yapılmasın,termik yapılmasın,nükleer yapılmasın peki elektrik neyden üretilecek?Rüzgar ve güneş enerjisinin Türkiyeye asla yetmeyeceği aşikar az kullanalım yetsin diyorsanız siz hala neden bilgisayar başında bu yazıyı okuyorsunuz?Kullandığınız bilgisayarın tükettiği elektrik %70 ihtimalle katı yakıt %20 ihtimalle hes kaynaklı.

Çok eskiden haliç temizdi, sonra kirlendi, sonra temizlenmeye başladı, demek ki rant yok. Dedesinin dedesinin de dedesi İstanbul yerlisi olanlar daha iyi bilir rant var mı yok mu. 40 senedir lafı edilen metrodan (birisinin verdiği örnekteki gibi bilezikler bozdurularak herhalde) biraz yapıldı, demek ki rant yok.

7-8 kişinin canı, bir çok kişinin sakat kalması, binlerce kişinin yaralanması pahasına, kamu alanı bir park, altı avm üstü rezidans, dışı immitasyon yapılamadı (şimdilik), stad, okul, park, gar, vs. başka bir çok kamu alanının artık kamu alanı olmaktan çıkartılmış olması zinhar rant değildir. 100 senelik tapulu arazilere, köylere, mahallelere 2B diye el koymanın da rant ile alakası olamaz. 3 katlı binalardan oluşan bahçeli, içlerinde eski, nadide ağaçlar olan mahallelerin komple yıkılıp ağaçsız 30'ar katlı binalarla dolduruluyor olmasının da hâşâ rant ile bir alakası olamaz.

Kişi başına düşen yeşil alan miktarı bakımından da şampiyonuz nasılsa. Tabii, buradaki "yeşil" de çok tartışmalı. Görünen iki çeşit yeşil var. Biri bu forumda bulunan kişilerin çoğunun anladığı, ağaç, yaprak, dere, börtü böcek gibi şeyler, biri de üstünde "Tanrının verdiği güvenle" gibi bir şey yazan yeşil var (elinde çok bulunduranların zaman içinde onu Tanrı zannettikleri de görülmüştür). Bir yerlere dört milyar ağaç dikilerek yeşillendirildiği de söyleniyor ama nerede görebilen de yok, nasıl ağaçsa bunlar resimlere çıkmıyor pek, bunların ikinci yeşilden olması epey muhtemel.

Bizler gibi yedi dededen İstanbul'lu olmayanların görebildikleri bu gibi şeyler. Bazıları elbette daha önce görüp yeşillenme aksiyonlarını zamanında alıyorlar.

pria 19-08-2014 15:32

Şimdi size bir soru sorayım. 3’üncü köprüyü seneye açalım. 93 kilometrelik
otoban ile birlikte. Mevcut iki köprüden geçen 405 bin araçtan kaç tanesi o yolu kullanacak?
Devlet yapımcı firmaya diyor ki; arkadaş bu köprüyü günlük 135 bin araç kullanacak. Bunu garanti ediyorum. Kullanmayanın parasını (araç başına 3 dolar) sana ödeyeceğim.

Devlet diyor ki; arkadaş otobana giren her araçtan kilometre başına 0.08 dolar alacaksın.Bu otobanı da 135 bin araç kullanacak. Günlük kullanım 135 bin olmaz ise olmayan kısmının parasını sana ödeyeceğim.

***

Sizce, ortalama araç başına 1.5 TL’ye mevcut köprüleri kullananların kaçı, neredeyse 50 kilometre daha fazla yol yaparak 3 köprü ve otobanını kullanır?

O yüzden devlet İstanbul’un ciğerlerine bir ok gibi saplanan otoban ve köprü için yapımcı firmaya her yıl KDV hariç 510 milyon dolar ödemeyi garanti ediyor. Bu sırada depremde evi yıkılacağı kesin olan yüzbinlerce kişi de hükümeti alkışlıyor. Demiyor ki; ey devlet, sen her yıl 510 milyon doları garanti etsen, 10 yılda biz zaten yıkılmayacak, sağlıklı konutlara taşınır ve kentsel dönüşümü tamamlarız.

***

Demiyor ki; Ey devlet her gün evime gidip-gelirken saatlerimi yollarda geçiriyorum. Sen firmalara bu kadar parayı garanti etsen, İstanbul raylı sistem ile ihya olur.

Demiyor. Demeyecek. Hükümetler de gözlerinizi boyamaya devam edecek. Çocuklarınız, torunlarınız o köprüden geçecek belki. Ama dert etmeyin siz depremde öleceksiniz. Değişen iklim ve nefes alamayan bir şehri de torunlarınıza hediye edeceksiniz.

Ben de üçüncü köprü istemeyenlere kervanına adımı altın harflerle yazdırmış olacağım. Hükümet de benim gibileri yem diye evi başına yıkılacakların önüne atacak.

Yavuz SEMERCİ



http://www.gazeteport.com.tr/yazar/2/yavuz-semerci/4755

pria 19-08-2014 15:36

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe (Mesaj 1256524)
Çok eskiden haliç temizdi, sonra kirlendi, sonra temizlenmeye başladı,.

İstanbul lağım kokuyor | Mehmet Tez

Cumhur Tonba 19-08-2014 17:29

İstanbul elden gitmiş, talan edilmiş.

3 değil 30 köprü yapılsa ne değişir ki?
Dünya incisini para uğruna, kazanç uğruna, rant uğruna ne hale getirdik. Sadece İstanbul'mu? Antalya'da beton yığını.

Tamam, yapalım. Rahatlayalım. Ya doğadaki hayvanlar. Her otoyol onları hapsediyor. Yapılan otoyollarda nazar boncuğu olsun. Bir tane hayvanlar için geçiş, tünel var mı? Yok. Kimsenin aklına bile gelmez bu sorun. Var değinde beni utandırın.

Velhasıl mirası sorumsuzca harcıyoruz.

ozanemre 20-08-2014 01:28

Hedef, İstanbul üzerinden Trakya Bölgesinin yani Türkiye’nin ranta kurban edilmesidir. Trakya, dolayısıyla Marmara Avrupa’nın arka çöplüğü yani sanayisi niteliği kazanmış, 3.Köprü de bu uygulamaların tacı olmuştur.

Coğrafi büyüklüğü, şehirleşme hızı ve aldığı göç göz önünde bulundurulduğunda, plansız şehirleşmenin en çarpıcı sonuçlarının İstanbul’da yaşandığı bilinmektedir. İstanbul’un nüfusu 1945’te 1 milyon iken, 2000’de 10 milyonu geçmiş ve günümüz itibariyle 15 milyonun üzerine çıkmıştır. 1950'li yıllardan başlayarak plansız bir şekilde gelişen İstanbul metropolünün yarattığı yıkıcı bölgesel sorunlar, Marmara'daki yakın illeri de etkilemeye başladı. 1980'li yıllarda yaşanan İstanbul'dan Trakya'ya birinci sanayi göçü, bölgenin ve İstanbul’un sürdürülebilir yaşam dengelerini altüst etmiştir. Zaten 2006 ve 2009 İstanbul çevre düzeni planları, ikinci ve daha vahim göç dalgasını öngörmüştü. Trakya Üniversitesi'nin yürütücülüğünde (Tekirdağ Ziraat Fakültesi öğrencilik yıllarımda sürecin içindeydim) 2000'li yılların başında hazırlanan "Trakya Altbölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı", bu olumsuzlukların giderilmesini ve bölgede sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanmasını amaçlıyordu. Ancak 2004 yılından itibaren, Çevre ve Orman Bakanlığı planda yaptığı değişikliklerle ve "uyumlaştırma" adı verilen uygulamalarla, Trakya'yı İstanbul'un çarpık gelişmesine teslim etti. Bunun sonucunda rant kaygısı taşıyan tepeden inme şehirleşme politikalarının yarattığı ve yaratacağı tahribatın en iyi örneklerinden biri İstanbul Boğazı’nda yapılan 3. Köprü ucubeliği ile taçlandırıldı. İstanbul’un kuzeyinde yapılan ve trafiğe bir çözüm olarak sunulan köprü ve bağlantı yolları, trafik sorununu çözmeyeceği gibi, İstanbul’un kalan son orman alanlarında ve su havzalarında geri dönülemez zararlara yol açacaktır. ( 3.köprü için 2 milyon ağacın kesileceği öngörülüyor.) Aynı zamanda nüfus ve yapılaşma baskısını ağırlaştıracaktır. 3. Köprü, İstanbul’un trafik sorununu çözmeyecektir çünkü köprünün yapımına gerekçe olarak gösterilen transit trafiği yeniden yönlendireceği öngörüsü, bu trafiğin boğaz geçişlerinin %2-3’ünü oluşturduğu düşünüldüğünde anlamlı bir geçerlilik kazanamayacaktır.

Öyleyse temel baskı ve yarattığı döngü neyin ürünü? Bölümüm olan Tekirdağ Ziraat Fakültesi Toprak Anabilim Dalı bünyesinde değerli hocalarımın 2009 yılında yürütmüş olduğu 'Arazi Varlığı Yönetiminde Çevre Düzeni Planı, İklim Değişikliği ve Çölleşme' adlı çalışma sorunun bu uygulamalar üzerinden doğrudan bağlantısı netleşmiş oluyor. Çalışmaya göre Türkiye'de toplam alanın 26.5 milyon hektarlık tarım arazisinin önemli bir bölümü (pek tabi bilinçli olarak) 'yanlış ve amaç dışı' kullanılarak, verimli ve iyi nitelikli tarım arazilerinden Bartın'ın üç katı, İstanbul'un ise tamamı boyutunda bir alan geriye kazanılamayacak şekilde yitirilmiştir. Günümüzdeki nüfus artış hızıyla yaklaşık yarım asır sonra, şimdiki nüfusumuz ikiye katlanacak; 2050'li yıllara ulaştığımızda stratejik ürün olan buğday üretimimizi de ikiye katlamamız gerekecektir. 2100'lü yıllara veya önümüzdeki yüzyıla yaklaşırken de şimdiki buğday üretimimizi dört kat daha fazla üretmek zorunda kalacağız.

Niçin bu bağlantıyı kurdum? Bu süreçte, rasyonel sürdürülebilir arazi kullanım programlarını hayata geçirmemiz gerekliliği varken biz Marmara dolayısıyla Trakya Bölgesini, yani 1. ve 2. sınıf verimli tarım topraklarımızı ve su kaynaklarımızı (ki akarsu ve göletlerin 49 yıllığına kiralandığını ve pazarlandığını, taban suyu seviyesinin kritik eşiğe yaklaştığını raporlar göstermektedir) Avrupa’nın sanayisine peşkeş çekiyor, kıtaları da vatana düşman yollarla birleştiriyoruz. Trakya ve Marmara’da son 10 yılda hava sıcaklığı 1.4 derece artış göstermiştir. Buna bağlı olarak da % 25 yağışlarda azalma gözlemlenmiş ve sularımız niteliklerini kaybetmiştir.

Bir milletin ileri ve güçlü olması köprü, yollar, yapılaşma ve sanayileşme ile ölçülemez, toprağına, doğasına yani kaynaklarına gösterdiği yüksek değer ile ölçülebilir.


Esen kalın.

Cumhur Tonba 20-08-2014 11:59

Alıntı:

ozanemre; Bir milletin ileri ve güçlü olması köprü, yollar, yapılaşma ve sanayileşme ile ölçülemez, toprağına, doğasına yani kaynaklarına gösterdiği yüksek değer ile ölçülebilir.
Sayın ozanemre. Evet. Çok haklısınız.
Aşağıdaki fotoğrafta bu gücü göreceksiniz. Dewltein gücünü değil da, para uğruna kural tanımaz, ülkesini sevmez, geleceğimizi yok eden insanların gücünü.


http://www.agaclar.net/forum/433221-post11.htm

Ozlem A 25-11-2014 22:20

Ekşi sözlükte gördüm ve tavsiyeye uyup derin bir nefes alıp baktım.. Kalbinizi sıkıştıracak bir görüntü..

Kuzey Marmara Otoyolu'nun havadan görüntüsü...

Charlaux 25-11-2014 23:36

Sıkıntının başladığı yer İstanbul,Ankara,İzmir gibi şehirlerin iş,hayat standartı konusunda başı çekmesiyle başlıyor.Britanya'daki şehirlere baktığım ve gezdiğimde görüyorum ki her şehir size aynı imkanları sunuyor ancak Türkiye'de durum maalesef böyle değil.

Gezi için gittiğim Leeds'te devlet müzelerinin tamamı ücretsizdi.Britanya'nın başkenti Londra'da tüm milletten insanları hesaba katsanız bile İstanbul'un yarısından az kişi yaşıyorsa bence bu birşeylerin yanlış gittiğinin bir göstergesidir.


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 23:02.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025