agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları (https://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/)
-   -   Kaz Dağları / Madencilerin orman talanı (https://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/5942.htm)

Oğuz Karsan 06-12-2007 11:54

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi bahçevan (Mesaj 177925)
Benzer Oyun Neyazikki Bergamada Oynandi.artik At Gözlüklerimizi çikarmak Zamani Gelmedimi.bunuda Hemen Belirteyim 1 Gr.altinada Sahip Değilim

Hoşgeldiniz.
Sayın Bahçevan.

Ayrıca sahiden bu işin altında başka bir neden olabilir.
Ben konuyu yerinde,bizzat ocağa gidip gözümle görerek,köylüden ve firma yetkililerinden aldığım bilgileri değerlendirerek,Çok yönlü araştırıyorum.

İlk başta edindiğim izlem şu; sanki biraz abartılıyor eğer abartılmıyorsa, Ağaçlar ve çevre,bu yaygarayı kopartanların sahiden umurundaysa, bizzat kapısına kadar giderek gözlerimle gördüğüm, başka firmaların yıllar önceden başlatmış olduğu çevre ve ağaç katliamına neden bu güne kadar ses çıkarılmadı ? İlginç değil mi?

Daha neler gördüm ve duydum yakında belge ve fotoğraflarıyla anlatacağım.

Selamlar

eskimo 06-12-2007 15:01

Kazdağları'nda arama yapan şirketler


* Çanakkale Madencilik: 2 adet arama sahası bulunan firma, yerli.

* Doğu Truva Madencilik: Kanadalı Teck Cominco'nun desteklediği Fronteer'e ait firmanın 1 adet arama sahası bulunuyor.

* Galata Madencilik: 1 adet sahası olan firma Ariana Madencilik'le çalışıyor. En büyük hissedarları İngiltere'den.

* Hüseyin Avni Akol: Yerli firmanın 1 adet arama sahası var.

* Koza Altın İşletmeleri: Ovacıt'ta altın çıkaran yerli firmanın 2 adet sahası bulunuyor.

* Kuzey Truva Madencilik: Kanadalı Teck Cominco'nun desteklediği Fronteer firmasına ait. 6 sahada arama yapıyor.

* Park Enerji: Yerli firmanın 4 sahası bulunuyor.

* Trakya Bakır İşletmeleri: Yabancı ortaklığı bilinmeyen firmanın 1 sahası var.

* Tüprag Madencilik: Kanadalı Eldorado Gold madencilik şirketinin Türkiye temsilcisinin 7 sahası bulunuyor.

* Yeni Anadolu Madencilik: Dünyanın en büyük madencilik şirketlerinden Rio Tinto'yla ilişkileri olduğu söyleniyor. Merkezi İngiltere'de ama Avustralya Borsası'nda işlem gören bir başka şirketleri daha var. 11 sahası var.

* Global Madencilik: Yerli firma 1 sahada arama yapıyor.

http://www.globalenerji.com.tr/hab-2...4,39@2300.html

eskimo 06-12-2007 15:09

Siyanürlü altın ayrıştırılmasını yasaklayan ülkeler


* Alman Parlamentosu, 10 Ekim 2001'de Avrupa Birliği düzenlemelerini gerekçe göstererek açık havada altın çıkarılması sırasında siyanür kullanılmasına hiçbir hükümet biriminin izin veremeyeceğine karar verdi.

* Çek Cumhuriyeti Meclisi ve Parlamentosu, Ağustos 2001'de siyanürlü altın çıkarılmasını yasakladı.

* Yunanistan'da Yüksek Mahkeme Nisan 2002'de siyanürle altın çıkarmak isteyen bir firmanın ruhsatını iptal edip, yasaklanmasına karar verdi.

* Romanya'da Şubat 2000'de yaşanan "Çernobil sonrası bölgedeki en büyük çevre felaketi" olarak gösterilen bir siyanür sızıntısı sonrası Macaristan ve Yugoslavya'dan geçen Tuna Nehri kıyılarına binlerce ölü balık vurdu. Ülke, AB düzenlemelerini kabul ederek siyanürlü altın çıkarılmasını yasaklamaya hazırlanıyor.

* ABD'de ise Wisconsin ve Montana eyaletlerinin hepsinde, Kolarado'nun 5 ayrı bölgesinde siyanür kullanılarak altın çıkarılması yasaklandı.

http://www.globalenerji.com.tr/hab-2...5,39@2300.html

eskimo 06-12-2007 15:31

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan (Mesaj 182072)
Ayrıca Orman İşletme Müdürlüğü, Yanıklar Köyü girişinde en az 5.000 adet ağacı kesmiş durumda.Sağ sol heryer koca koca kutukler ile dolu ve kesmeye devam ediyorlar.
.

Sayın Oğuz Karsan,
artık bir Milli ağaçlandırma Seferberliğimiz var,
Orman Rehabilitasyon kapsamında! kesilmiştir o ağaçlar.:o


Doğa derneği üyelerinden birinin şu sözünü hiç unutmam;
''Bir adam öldürdüm ama beş çocuk yaptım''...

Oğuz Karsan 06-12-2007 17:15

Sayın Eskimo,

Kesilen harika güzellikteki bir orman, Kesen Orman İşletme Müdürlüğü, Mantığı yok.

Ağaçlar yaklaşık 30 m boyunda 70 cm çapında.

Eğer gençleştirme veya her ne sebeple kesilmiş olurlarsa olsun, eski halini bilen biri olarak oradan her geçişimde üzüleceğim ve yeni fidanları dikecek binlerce dekar bozuk orman denilen türden arazimiz varken kesenler kim olursa olsun lanetliyeceğim.

Demek ki aynı mantıkla,Korucak,Köylü,Yaylacık sapağındaki ayrıca Bezirganlar,Söğütgediği,Cazgirler sapağındaki ve aşağı,yukarı şevik köylerine giden yol üzerinde hiç ağaç kalmayacak çok yazık.

Peki sizce bu uygulama doğru mu ?

Yani bir sürü boş alan varken, daha 100 yıl ömürleri olan ağaçları kesmek ne derece faydalı olabilir. ? Bu ne biçim bir politika
Ayrıca bir sürü adam öldürdük,yaptığımız çocuk da yok. Bence şu anki durum böyle. Eğer akılcı adımlar atıp uygulanabilirse ne ala, belki ileride olabilir.

Peki boş alanları kim ağaçlandıracak. Özel sektörü boşuna beklemesinler. Arazilerinde ağaç var diye o kadar çok kişinin canını yakmışlar ki. Bir daha kimse arazisini ağaçlandırmaz.

Artık kimsenin bir tane ağaç dikmeye isteği yok, Arazileri ellerinden gider endişesiyle, var olanlardan da kurtulmaya uğraşıyorlar.

Selamlar.

Oğuz Karsan 06-12-2007 18:47

Yolunuz Balya'ya düştü mü bilmem. 80 yıl önce terk edilen siyanürlü kurşun madeni

Kazdağları bilime mi teslim edilecek, yoksa para gelsin de nasıl gelirse gelsin diyen kör bir siyasi anlayışa mı?

Sayın Hassoman,

Bu hafta Bayramiçteydim,Dün akşam kar yağmaya başladığı için Bu gün istanbul a döndüm.

Bölgede ilk yaptığım şey Teck Cominco denen firmanın Etili deki şantiyesine gitmek oldu. Amacım bir şey yapıp yapmadıklarını gözlemlemek ve araç gereçlerine bakmaktı. Ama firmanın iki mühendisinin anlattıklarını dinleyince bazı süphelerimde haklı çıktığımı gördüm.

Esasında kesilen ağaçlar, zehirlenen çevre kimsenin sahiden umurunda değil. Eğer öyle olmasaydı bölgede 10 yıldan fazladır işletilen maden ocaklarını ve seramik hammaddesi çıkarırken etrafın rengini bile değiştiren madenlere tepki gösterirlerdi ama böyle bir durum yok ortada herkes halinden memnun.

Aşağı yukarı otuzdan fazla maden işletmesi zaten çevreyi katletmiş ,zehirlemiş ve ağaçları kesmişken kimse ses çıkartmamış. Ayrıca Kanadalı firmanın sondaja yeni başlamamış olduğunu ve yaklaşık bölgede yedi senedir sondaj yaptıklarını da söylediler. Ama iki sene Dünyadaki fiyat istikrarsızlığından dolayı, işe ara vermişler.
Ayrıca sondaj halen devam ediyor dediler. Ama sadece Muratlar Köyü ve çevresinde sondaj çalışmaları engellenmişler.

Ayrıca çok gerçekçi olarak çevreyi hiç kirletmediklerini iddia etmediler sadece kirlenmemesi için azami özeni zaten gösteriyoruz dediler.

Biraz araştırınca söylediklerinin bir kısmının doğru olduğunu ve esas problemin siyanür olmadığını da anladım.Çünkü İstanbulda da zaten hergün tonlarca siyanür ve hatta ismi bu kadar medyatik olmayan nice zehirli kimyasal maddeler yıllardır birçok sektörde kullanılıyor.Atıklar gizlice Kanalizasyona karıştırılıyor ama kimse yine sesini çıkartmıyor.Kazdağına gelince zaten yıllardır buralardaki herkes ağaçları kesiyor kimse pankartı alıp protesto etmemiş.Her taraf maden ocağı. birkaçını gidip gördük

Ama amaç farklı,sanki birileri bir anda nasıl Hepimiz Hırantız diye bağırttıysa ona benzer bir güç bu sefer bizleri farklı bir eylem için harekete geçirdi

Ben bunun emperyalizm mi veya ne olduğunu araştırmıyorum . Ama uyanık olmamız gerektiğini biliyorum.

Geçen hafta İstanbul a dönerken, Bayramiç-Çan-Yenice-Balya-Balıkesir-Bursa yolunu kullandım. Yanımda bulunan İsmi Alican Güngör olan Matbaacı arkadaşım ile Balya Belediye Başkanı na gidip görüştük.

Eskiden yapılanları kendisi de onaylamıyor. bölgede Eczacıbaşı ve başka bir Türk Firmanın maden araştırmaları yaptığını.Ama her iki firmanın da çevreye son derece duyarlı davrandıklarını söyledi.

Son olarak da, Altımızda dünyanın zenginliği var ama üzerinde fakir oturuyoruz dedi. Başkanın Sözlerine Katılmamak elde değil.

Selamlar.

hassoman 06-12-2007 22:44

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan (Mesaj 182281)

.... firmanın iki mühendisinin anlattıklarını dinleyince bazı süphelerimde haklı çıktığımı gördüm."....." Esasında kesilen ağaçlar, zehirlenen çevre kimsenin sahiden umurunda değil. "........." herkes halinden memnun.

Aşağı yukarı otuzdan fazla maden işletmesi zaten çevreyi katletmiş ,zehirlemiş ve ağaçları kesmişken kimse ses çıkartmamış."........" çevreyi hiç kirletmediklerini iddia etmediler sadece kirlenmemesi için...özeni gösteriyoruz dediler.

Biraz araştırınca söylediklerinin bir kısmının doğru olduğunu ve esas problemin siyanür olmadığını da anladım."....." Kazdağına gelince zaten yıllardır buralardaki herkes ağaçları kesiyor kimse pankartı alıp protesto etmemiş.Her taraf maden ocağı. birkaçını gidip gördük

Ama amaç farklı,sanki birileri bir anda nasıl Hepimiz Hırantız diye bağırttıysa ona benzer bir güç bu sefer bizleri farklı bir eylem için harekete geçirdi

Balya Belediye Başkanı na gidip görüştük.".... " bölgede Eczacıbaşı ve başka bir Türk Firmanın maden araştırmaları yaptığını.Ama her iki firmanın da çevreye son derece duyarlı davrandıklarını söyledi.

Son olarak da, Altımızda dünyanın zenginliği var ama üzerinde fakir oturuyoruz dedi. Başkanın Sözlerine Katılmamak elde değil.


Sayın Karsan,
Bu defa sizi anlamakta güçlük çektim. Gerçekten sizdeki bu 'u' dönüşünü hay'ra yormak isterim. Altın uğruna Kazdağları'nın altını oyanlara karşı gösterilen tepkileri çelmek isteyenlerin -bilerek ya da bilmeyerek- amaçlarına meyletmiş olmanızı üzüntüyle karşıladım

Yazınız içeriğindeki çelişkileri tek tek çıkarıp belirtmeye gerek yok; çünkü, çelişkiler zaten kendini ele veriyor.

"Esasında kesilen ağaçlar, zehirlenen çevre kimsenin sahiden umurunda değil." demişsiniz. Bu cümle bile tek başına yeter bana. Demek kesilen ağaçların ve zehirlenen bir çevrenin varlığını kabul ediyorsunuz. "Kimsenin umurunda değil " gibisinden genel bir yargıyı hangi gözleme dayanarak söylediğinizi bilemem. Bırakın çevredeki 12 Belediye Başkanının tepki için bir araya gelmelerini, bırakın sayısız platformlar çeresinde toplanmış olanları, bırakın çeşitli derneklerin çatısı altında buluşanları, bırakın pek çok bireysel girişimleri, bırakın hepsini bir yana en azından benim umurumda!..
Orada değil binlerce ağacın, tek bir dalın kırılmış olmasından bile bu çağın insanları olarak biz sorumluyuz biz!... Ben bizzat kendim Havran ilçesine bağlı bir köyde en az 15 bin zeytin ağacının kesildiğini biliyorum.
Kazdağları'ndaki kesilen ağaçların yeri insan eliyle yeiden ağaçlandırıldı diyelim. Meydana gelecek olan artık bir orman olmayacaktır. Yeşil bir örtü olacaktır. Bu sitede bir Orman uzmanı kalksın da bize Orman ile yeşil örtü arasındaki farkı anlatsın… Kaldı ki o yörede bundan böyle değil bir ağaç, bir ot bile bitmeyecektir. (Balya'yı gördüğünüz için bu gerçeği kolay anlarsınız..)

Sondaj yapılan çevredeki köylülerin bir kısmı bu şirketlerden elbette memnun... Bir iki yerel belediye de memnun hayatından. Çünkü yollarına kilit taşlar döşendi, kasabaya giden yollar asfaltlandı!.. Çünkü köylülerden sondaj çevresindeki zeytiliği olanlar oldukca paraya sattılar, kiminin çoluk çocuğu orada çalışıyor, kimi bu şirketler sayesinde nakliyecilik yapıyor (Bergamadaki şantiyeye toprak taşıyorlar)... Neymiş, Mühendisler çevrenin “kirlenmemesi için azami özeni zaten gösteriyoruz” demişler!.. (Peki ne yapacaklardı?) Bu söz ne kadar ihtimam edilirse edilsin öyle ya da böyle eninde sonunda çevrenin kirleneceğinin itirafı değil mi? Bu tür işler çevreyi kirletmeden yapılmaz ki?


Ha bir de şöyle demişsiniz: “Ama amaç farklı,sanki birileri bir anda nasıl Hepimiz Hırantız diye bağırttıysa ona benzer bir güç bu sefer bizleri farklı bir eylem için harekete geçirdi…” Bu komplo teorinize diyecek yok doğrusu. Neymiş dünyadaki altın borsasına hakim olan ülkeler, ülkemizden altın çıkarılmasına karşılarmış. Kardeşim zaten o ülkenin şirketleri gelip benim ülkemin içine ediyorlar. Benim derdim bu. Gördüğüm kadarıyla araştırmayı, gözlem yapmayı seviyorsunuz. Peki bu şirketler kendi ülkelerinde altın için kazı izni alabiliyorlar mı alamıyorlar mı? Hele Kazdağları gibi benzer yörelerde bir çivi çakabilirler mi? Bİr dal koparabilirler mi?.. Siz bana bunları araştırın gelin:

Ha, bir de, "Biraz araştırınca söylediklerinin bir kısmının doğru olduğunu ve esas problemin siyanür olmadığını da anladım….." demişsiniz…

Evet doğru söylüyorsunuz. Asıl mesele siyanür değil, asıl mesele Kazdağlarının altın uğruna altının oyulmasıdır. Biz madenciliğin ve madencilik sektörünün karşısında değiliz. Siyasete, vahşi kapitallizmin kurallarına değil; bilimin ve doğanın gereklerine kulak verin, Kazdağlarından elinizi ayağınızı çekin diyoruz. O kadar…

Diyorsunuz ki "Aşağı yukarı otuzdan fazla maden işletmesi zaten çevreyi katletmiş ,zehirlemiş ve ağaçları kesmişken kimse ses çıkartmamış. .." Ne yani bugüne kadar ses çıkartılmadı diye (ki tamamen yanlış bir bilgi) bundan sonra da mı çıkartılmasın. Bırakalım da katliama, zehirlemeye devam mı etsinler?...

Belki ilgisiz görünebilir ama sayenizde aklıma Nazi Almanyası’nda Papaz Martin Niemoller’in yaşadığı o ünlü deneyim aklıma geldi:
Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim.
Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim.
Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim...
Sonra beni almaya geldiler. Benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı…

Allah korusun sesimizi çıkarmaya çıkarmaya sonunda ses çıkaracak temiz çevre kalmayacak…

En can alıcı cümleyi sona saklamışsınız:
Son olarak da, Altımızda dünyanın zenginliği var ama üzerinde fakir oturuyoruz Evet o malum çevrenin dört elle sarıldığı veciz demogojik cümleyi bakıyorum da siz de benimsemişsiniz.

Peki sayın Karsan,
Bu şirketler altın ve elmas uğruna asırlardır Afrika'nın altını üstüne getirmediler mi?
Hangi Afrika ülkesi kendi topraklarından çıkarılan kıymetli madenler sayesinde zengin olmuş?.. Bir tek ülkeyi örnek gösterin bana!
Çıkan altının sadece -olursa- % 2'sinin ülkemizde kalacağını biliyor muydunuz?..
Bana kalırsa isterse % 100'ü kalsın hiç umurumda değil. Benim umurumda olan, tarih boyunca bereketli topraklar olarak anıla gelen Anadolu'nun hızla çölleştiği.. Bu bir kehanet değil, bilimsel bir gerçektir...

eskimo 07-12-2007 14:29

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan (Mesaj 182072)
.........
Bu arada Teck Cominco adlı Kanadalı maden devi olan firmanın Etili köyünde bulunan şantiyesine gidip baktım.Pek bir faaliyet yok gibi.
..............
Araçlar olduğu yerde duruyor.Köylülerden aldığım bilgiye göre Sögüt alan Köyünde uğraşıyor larmış.
............
Altı Yedi yıldır bölgede olduklarını Ve hala araştırma safhasında olduklarını sadece sondaj yaptıklarını ve hiç bir yere zarar vermediklerini, iki yıldır ara vermiş olduklarını ve yeni yeni faaliyete geçtiklerini,
............

Doğu Truva Madencilik: Kanadalı Teck Cominco'nun desteklediği Fronteer'e ait firmanın 1 adet arama sahası bulunuyor.

Bu firmanın 1 adet arama sahası varmış.
Eğer bir kaç yerde arama yapılıyorsa kanuna aykrı bir durum var demektir..

Alıntı:

Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı Kazdağı eteklerindeki Kısacık köyü yakınlarında, MTA tarafından 8 yıldır yürütülen çalışmalar kapsamında önemli bir altın rezervi tespit edildiği bildirildi.
MTA Kuzeybatı Anadolu Bölge Müdürü Vekili Ramazan Konakbay, yaptığı açıklamada, Ayvacık'a bağlı iki bölgede 8 yıldır altın arama çalışmalarının yürütüldüğünü, bu çalışamlar kapsamında Kısacık köyü yakınlarında önemli bir rezerve rastladıklarını söyledi.

yukarıda ki habere göre Kazdağları'nda arama yapan firmalar değil MTA imiş.

Yücel Özlem 12-12-2007 22:31

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan (Mesaj 168961)
Merhaba, Arkadaşlar benim bir önerim var. Artik daha sert olmalıyız diye düsünüyorum.Biz basit protestolarla vakit geçirirken adamlar Kazdağlarını delik deşik ettiler.Bayramiç-Çan karayolunun 25.nci Km sinden sol tarafa bakanlar ne anlatmak istediğimi daha iyi anlayacaktır.Asağı yukarı 200 dekarlık bir alan dümdüz edilmiş durumda.Orman işletme müdürlüğü hiç bir şey yapmıyor.Köylü vatandaş yakacak ihtiyacı için agaç keserse hapse düsüyor ama yabancı firmalar gozumuz gibi koruduğumuz ormanlarımızda istediği alanı kesip istediğini yapabiliyor.Buna dur demenin zamanı gelmedi mi ? . . .

Yorumsuz.

Oğuz Karsan 14-12-2007 20:31

Merhaba,

Sn. hassoman, Sn.Eskimo ve Sn.Yücel Özlem.

Ortada çelişkili bir durum olduğunun farkındayım. Ancak ben her 15 günde bir Bayramiç'e veya Altınoluğa gidip gelen biri olarak kalbimden geçenler ile gözlerimle gördüklerimin arasında bir yerdeyim.Çok samimi, Önyargısız ve tarafsız olmaya çalışsam da gönlüm çevre ve ağaçlardan yana. Bunda samimiyim lütfen inanınız.

Ama birkaç olaydan sonra işin öteki boyutunu da görebiliyorum. Mesela Marçep'in toplantılarına katılan kişilerin profili,farklı sayılar ve söylemler,Bayramiçde kurucularından olduğum Ba-çev toplantıları. Bana madalyonun arkasına da bakmam gerektiğini hatırlattı.

Arkadaşım Alican Güngör ile birlikte Etili deki Teck Cominco'nun şantiyesine gittik. İlk başta amacımız gözlemdi ama sonra iki saf karadenizli olarak şantiyeye girip bilgi istediğimizi söyledik. Görevli mühendisler sanki bizi bekliyorlarmış gibi ilgilendiler ve bize o ana kadar hiç sormayı düsünmediğimiz konularda aklımıza gelmeyen bir sürü bilgi verdiler.

Çevreyi kirletmeyeceğiz de demediler en azından olası kirlenmenin boyutlarını sergilediler. Kızmadılar, Bağırıp çağırmadılar ve Hiç slogan atmadılar.

Komplo teorileri hakkında birkaç bilgi verdiler. Bergamayı anlattılar. Kendilerinin bu bölgeye yeni gelmediklerini ve hala sondaj aşamasında olduklarını anlattılar.Kazdağlarında onlarca maden olduğunu ve 10 yıldan beri kesilen yıkılan ağaçlara kimsenin aldırmadığını, sondaj için büyük paralar harcandığını, her ay bölgedeki köylerin sularını kirletmediklerini ispat için örnek alıp tahlil yaptırdıklarını, her attıkları adımın şartnameye göre uygun olduğunu, Fakat sondajları bitmek üzereyken sanki birilerinin düğmeye bastığını sandıklarını söylediler.

İlk başta söylediklerini temkinli olarak dikkatlice araştırdık. Doğruydu.
Bu sefer araştırmayı bırakıp marçep'in broşürlerindeki sayıları inceledik. Abartılı idi. Başka araştırmalar yapınca bulmacanın birazı ortaya çıkmıştı. Bana göre, söylediklerinin en azından yarıdan fazlası doğruydu. Gerisini araştıramadan kar yağışı başladı. Diğer maden sahalarına gitmek imkansızlaşınca İstanbul'a geri döndük.

Sizin de araştırabilmeniz için verilen bilgileri aşağıya kopyalıyorum. Ayrıca,Ben henüz hiçbir tarafın fikrini benimsemiş değilim. Sadece endişelerim var. Yardımcı olun , Hepberaber araştıralım. Kazdağlarından ve ağaçlardan vazgeçmemiz mümkün değil. Ama yeraltı zenginliklerimizden nasıl faydalanacağız.?
Ayrıca, Hepimiz Ermeniyiz diye bağırmadan önce, Bu sefer biraz daha düşünelim.

Selamlar.

İstanbul'a geldikten iki gün sonra da aşağıdaki mektup geldi. Aynen aşağıya kopyalıyorum.

Merhaba Alican ve O&u;uz Bey,
Aþaðýda siyanürün kimyasal tepkimeyle ilgili denklemi de içeren, siyanürün altýn madenciliðinde kullanýmýný gösteren kýsa bir Tübitak makalesi var. Ayrýca size þirketimiz, çalýþmalarýmýz ve Altýn madenciliði konusunda detaylarý içeren dökümanalar da gönderiyorum. Umarým bunlar sizde kýsmende olsa oluþan sorulara cevap verebilir.

Sizinle tanýþmak ve sohbet etmek çok keyifli ve faydalý oldu, nezaketiniz için teþekkür ederim. Þantiyemize her zaman bekleriz, uygun bir zamanda buyrun gelin, size çalýþmalarýmýz hakkýnda daha kapsamlý bilgi verelim ve sohbet edelim.
Þirketimiz ile ilgili daha kapsamlý bilgiyi www.teckcominco.com adresinden ve Türkiyede altýn madenciliði ile ilgili bilgiyi de www.tuprag.com.tr veya www.kozaaltin.com adreslerinden elde edebilirsiniz. Size verdiðim yýllýk faaliyet raporunu dikkatle incelerseniz, madencilik ile ilgili ciddiyetimizi ve kapasitemizi kolaylýkla anlayabilirsiniz.

selam ve saygilar
yacute;larýmla

Bayram Artun
Y. Jeoloji Mühendisi
Proje Yöneticisi


Sodyum siyanür ile altýn üretiminin nasýl yapýldýðý hakkýnda bilgi arýyorum bana yardýmcý olursanýz çok makbule geçer fakat zararlarý ve faydalarýný aramýyorum kimyasal tepkimeleri. (Emin Balkan)

Açýk ocaktan alýnan altýn cevheri kýrýcýdan ve elekten geçirlidikten sonra mýcýr boyutuna getiriliyor. Mýcýr boyutundaki cevhere kireç ilavesi yapýlýyor. Bu ilavenin nedeni, ortamýn pH’ýný 10,5’in üzerinde tutma isteði. Bunun nedeniyse, siyanürün düþük pH ortamýnda (asidik ortamda) hidrojen siyanür gazýna dönüþüp havaya karýþmasýnýn önlenmek istenmesi. Bu nedenle ortama sürekli kireç ilavesi yapýlýyor. Daha sonra bu cevher, altýnýn serbestleþme tane boyutu olan 38 mikrona kadar öðütülüyor. Siyanür ilavesinin yapýlacaðý liç ünitesine alýnmadan önce öðütülmüþ cevher, % 45 katý, % 55 sývý olacak þekilde yoðunlaþtýrýlýyor. Siyanürün ayrýþtýrma sürecine dahil olmasýnýn nedeni, altýnýn siyanürle tepkimeye girerek çözünmesi ve sývý faza geçmesi. Siyanür, altýn ve gümüþle bileþik oluþturarak katý altýn ve gümüþün sývý bazda tutulmasýný saðlýyor. Çözeltinin cevher içermeyen kýsmý arýtma ünitelerine gönderilirken, cevher içeren kýsmýbaþka tanklara gönderiliyor. Burada akýþýn ters yönünde aktif karbon yüklemesi yapýlýyor. Karbonun göreviyse, altýn ve gümüþü çamurun içinden sýyýrmak. Altýn ve gümüþ karbonun yüzeyine tutunuyor ve çözelti elekten geçiriliyor. Çamur elekten geçerken, altýn ve gümüþlü karbon geçemiyor. Elekte kalan karbon, sýyýrma kolonunda su, asit ve siyanürle yýkanýyor. Burada, karbona yapýþmýþ olan altýn ve gümüþ karbonu terk ediyor. Altýn ve gümüþ yüklü olan sývý, elektrolit hücrelerinden geçiriliyor. Buradaki çinko gözeneklerine elektrik verildiðinde, yüklü altýn ve gümüþ tanecikleri bu gözeneklerde toplanýyor. Gözeneklerden çýkarýlýp temizlenen ürün, potada 1200ºC’de eritiliyor. Sonuçta, altýn ve gümüþ dore denilen nihai ürün külçelere dökülebiliyor.
Bu süreçte gözlenen

4Au + 8NaCN + O2 + 2H2O --> 4Na [Au(CN)2] + 4NaOH, 2Na [Au(CN)2] + Zn --> 2NaCN + Zn(CN)2 + Au (katý)

þeklindeki kimyasal tepkimelerle ilgili denklemleri Ýnternetten daha ayrýntýlý olarak bulabilmeniz mümkün. Ayrýca, arýtma iþlemlerini merak etmediðinizi belirttiðiniz için, geriye kalan siyanürlü çamura uygulanan iþlemlerden burada söz edilmedi. Altýn madencilðiyle ilgili geniþ bilgiyiyse, Bilim ve Teknik Dergisi, Mart 2002 sayýsýndan edinebilirsiniz.

Elif Yýlmaz


Türkiye’de
Siyanür Gerçeği
Ve
Ovacık Altın Madeni


Mart 2002 SORUN SİYANÜR MÜ?


BERGAMA’da yıllık sodyum siyanür tüketimi 120 ton
KÜTAHYA-GÜMÜŞKÖY’de yıllık sodyum siyanür tüketimi 1.100 ton
PETKİM Aliağa yıllık akrilonitril (vinil siyanür) üretimi 90.000 ton
TÜRKİYE’nin yıllık çeşitli siyanür bileşikleri ithalatı 177.000 ton

Üstelik

BERGAMA’da kullanılan sodyum siyanür KANSEROJEN DEĞİL
PETKİM Aliağa’da üretilen akrilonitril KANSEROJEN

Bu nedenle
8 saatlik işgünü boyunca kapalı ortamda maruziyet limiti

Sodyum siyanür 10 ppm
Akrilonitril 2 ppm

10 aylık deneme üretimi sonucunda
Ovacık Altın Madeni atık havuzunda siyanür seviyesi
0.2 ppm


TÜRKİYE’DE SİYANÜR GERÇEĞİ

EK 1) Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, sanayide kullanılmak üzere 2000 yılında 177600 ton çeşitli siyanür bileşikleri ithal edilmiştir. Bu ithalatın 175843 tonu akrilonitrildir. Maden sektörü de dahil olmak üzere çeşitli sanayi sektörlerinde kullanılan sodyum ve potasyum siyanür ithalatı ise 2000 yılında 1150 tondur. Ovacık Altın Madeni’nde bu miktarın % 10’u kullanılmaktadır.
EK 2) Akrilonitril, bir organik siyanür bileşiği olan vinil siyanürdür.
EK 3) Akrilonitril, tekstil, lastik ve plastik başta olmak üzere ülkemizdeki ana sanayi sektörlerinin çoğunda kullanılmaktadır.
EK 4) Akrilonitril, ithalatın dışında, İzmir yakınındaki Aliağa Petkim tesislerinde ACN KODUYLA imal edilmektedir.
EK 5) Petkim’in yıllık akrilonitril (ACN) üretim kapasitesi 90 bin tondur. Buna karşılık, Petkim verilerine göre, akrilonitril için 2005 yılında yurtiçi talep 220 bin ton ve 2010 yılında ise 256 bin ton olacaktır.
EK 6) Maden sanayinde kullanılan sodyum siyanür ile diğer sanayi sektörlerinde kullanılan akrilonitril arasında insan sağlığı açısından çok önemli bir fark vardır. Siyanojen grubunun uzun vadede kalıcı bir etkisi yok iken, Akrilonitril kanser yapıcıdır. Siyanür grubunun 8 saatlik işgünü boyunca kapalı ortamda sürekli maruziyet limiti 10 ppm iken akrilonitrilin 2 ppm dir.

eskimo 15-12-2007 11:33

Alıntı:

Maden Araştırmacılığı Tamamen Devlet Kontrolündedir
Artun basında çıkan haberlere cevap verdi...
............
Son zamanlarda basında yer alan haberlere de değinen Artun, haklarında çıkan yazıların gerçeklikten uzak, art niyetli ve hiç bir bilimsel veriye dayanmadığını söyledi. Artun ayrıca‘siyanürlü altın aramacılığı’ ibaresinin tamamen provokatif olduğunu ve yaptıkları çalışmalar dahilinde hiçbir kimyasal madde kullanılmadığının altını çizdi. “Sondaj çalışmalarının amacı yeraltındaki kaya birimlerinden örnek almaktır. Bu işlem esnasında çatlaklardan sondaj suyunun kaçmasını önlemek veya oluşan ısının düşürülmesi için tamamen doğal bir malzeme olan bentonit kullanılmaktadır. Kimyasal madde kullandığımızla ilgili haberler kesinlikle gerçek dışıdır. Bu bağlamda halka yanlış bilgi aktarılması da gazetecilik etiği ile bağdaşmamaktadır.’
http://www.gazetecan.com/?p=442
Bayram Altun'un basın açıklamalarından biri..
Bir de Hilmi Güler'in ''bir bardak genişliğinde alana sondaj yapıyorlar'' demesi ve bunun yanlış anlaşıldığını açıklamak üzere bir kaç açıklaması daha var...

Sonra açıklamalarında görüldüğü gibi doğaya hiç bir kimyasal zarar vermediklerini araştırma aşamasında olduklarını anlatıp durmuş ama daha sonrasında siyanürle altın arama çalışmaları konusunda basına pek bir bilgi verilmemiş size gönderilen bilgilerde ise bu konu hakkında bilgi verilmiş, siyanürün bahsedildiği gibi zaralı olamadığını bilimsel olarak açıklanmış...

Anlıyoruz ki! ''arama çalışmalarında çevreye zarar vermiyoruz'' diyen şirket(ler);
Altın çıkarma aşamasında da çevreye zarar vermediklerini iknaya çalışacak...

Bir çok bilim adamına göre,yargıya göre,köylüye göre,zeytinciye göre,bana göre zarar veriyorlar ve verecekler...
İster ön yargılı,ister ideolojik,ister bilgisiz deyin...

Ama artık pek umrumda değil
Balığın kokusu başından kuyruğuna indi.(hatta çürüdü)
Ben bıktım, sıkıldım.

Öleceğini bilerek yaşayıp,ölümlü torunlarına bir kaç kuruş daha bırakmak adına dünyayı da öldürmeye çalışan, bir canlı türü olarak dünyaya gelmekten hiç memnun değilim...

Hepimiz insanız

:(
Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
:(

malina 15-12-2007 11:58

Oğuz karsan,

Bu cümlenin konuyla ilgisi ne?
"Ayrıca, Hepimiz Ermeniyiz diye bağırmadan önce, Bu sefer biraz daha düşünelim."

"İstanbul'a geldikten iki gün sonra da aşağıdaki mektup geldi. Aynen aşağıya kopyalıyorum." demişsiniz...

Alıntı:

Merhaba Alican ve O&u;uz Bey,
Aþaðýda siyanürün kimyasal tepkimeyle ilgili denklemi de içeren, siyanürün altýn madenciliðinde kullanýmýný gösteren kýsa bir Tübitak makalesi var. Ayrýca size þirketimiz, çalýþmalarýmýz ve Altýn madenciliði konusunda detaylarý içeren dökümanalar da gönderiyorum. Umarým bunlar sizde kýsmende olsa oluþan sorulara cevap verebilir.
...
Açýk ocaktan alýnan altýn cevheri kýrýcýdan ve elekten geçirlidikten sonra mýcýr boyutuna getiriliyor. Mýcýr boyutundaki cevhere kireç ilavesi yapýlýyor. Bu ilavenin nedeni, ortamýn pH’ýný 10,5’in üzerinde tutma isteði. Bunun nedeniyse, siyanürün düþük pH ortamýnda (asidik ortamda) hidrojen siyanür gazýna dönüþüp havaya karýþmasýnýn önlenmek istenmesi. Bu nedenle ortama sürekli kireç ilavesi yapýlýyor. Daha sonra bu cevher, altýnýn serbestleþme tane boyutu olan 38 mikrona kadar öðütülüyor. Siyanür ilavesinin yapýlacaðý liç ünitesine alýnmadan önce öðütülmüþ cevher, % 45 katý, % 55 sývý olacak þekilde yoðunlaþtýrýlýyor. Siyanürün ayrýþtýrma sürecine dahil olmasýnýn nedeni, altýnýn siyanürle tepkimeye girerek çözünmesi ve sývý faza geçmesi. Siyanür, altýn ve gümüþle bileþik oluþturarak katý altýn ve gümüþün sývý bazda tutulmasýný saðlýyor. Çözeltinin cevher içermeyen kýsmý arýtma ünitelerine gönderilirken, cevher içeren kýsmýbaþka tanklara gönderiliyor. Burada akýþýn ters yönünde aktif karbon yüklemesi yapýlýyor. Karbonun göreviyse, altýn ve gümüþü çamurun içinden sýyýrmak. Altýn ve gümüþ karbonun yüzeyine tutunuyor ve çözelti elekten geçiriliyor. Çamur elekten geçerken, altýn ve gümüþlü karbon geçemiyor. Elekte kalan karbon, sýyýrma kolonunda su, asit ve siyanürle yýkanýyor. Burada, karbona yapýþmýþ olan altýn ve gümüþ karbonu terk ediyor. Altýn ve gümüþ yüklü olan sývý, elektrolit hücrelerinden geçiriliyor. Buradaki çinko gözeneklerine elektrik verildiðinde, yüklü altýn ve gümüþ tanecikleri bu gözeneklerde toplanýyor. Gözeneklerden çýkarýlýp temizlenen ürün, potada 1200ºC’de eritiliyor. Sonuçta, altýn ve gümüþ dore denilen nihai ürün külçelere dökülebiliyor.
...

Durum kara mizah gibi :)
Ne diyelim. Hımmmm tamam şimdi anladık mı :)

Oğuz Karsan 15-12-2007 14:24

Lütfen, Hemen harekete geçmeden olayı iyice ve her boyutuyla araştıralım.
 
Sn. Malina, Sn. Eskimo, Sn. hassoman

Kazdağları nın kirlenme ve Ağaçların kesilmesi olasılığı karşısında verdiğim ilk tepkimin, sizin şu anda hissettikleriniz gibi olduğu ortada.

Sanki Altını arayan firmanın adamıymışım gibi suçlamanız da çok yersin.Çünkü sanırım aynı taraftayız. Benim vurgulamak istediğim esas fikir, dikkatli ve uyanık olup, olayları her boyutuyla değerlendirmemiz ve birilerinin istediği için senaryoları gereği harekete geçmememizin lazım geldiğidir.

Yoksa ; vatan haini veya şerefsiz olmayan kimse, Eğer Ülkesinde çevre mahvolup, Ağaçlar katledilecekse kimse razı gelemez. Bundan başka Vatanımız yok herkes bunu da iyice anlamalı.

Ancak yine yanlış anlaşılmamak için bu konu ile ilgisi olmamasına rağmen çarpıcı ve neler olabildiğinin farkına varılabilmesi için tekrar örnek vereyim

Ben, Şişli Etfal Hastanesinde doğdum. Kurtuluş Caddesinde büyümeme ve birçok Ermeni ve Rum komşum olmasına rağmen, Agos Gazetesinin yerini yeni öğrendim.

Hrant Dink'in öldürülmesinin üzerinden beş saat geçmeden, Taksimde toplanan 5,000 kişiye yakın bir topluluk ellerinde ne ne zaman ve hangi matbaada bu kadar çabuk basıldığı belli olmayan pankartlar ile yürüyüp Hepimiz Ermeniyiz ve Hepimiz Hrantız diye sloganlar atarak. Hemen Osmanbey de bulunan Agos Gazetesinin önüne geldiler. Hepimiz aynı öfke ile öldürenleri lanetleyip insan olmanın gereği olarak teröre karşı yanlarında yer aldık.

Ama sonra bu olayın senaryo olduğu ortaya çıktı. Biraz düşünebilen herkes Hrant Dink'i gerçekten Ülkemizi zor duruma düşürmek isteyenlerin katlettiğini anlayabilir. Zaten Kurtlar Vadisi adlı dizide açık bir biçimde bu konu işlendi.

Eğer sahiden bu bir halk hareketi olsaydı.Öldürülen 10 ve daha sonra onların öcünü almak için sınır ötesi harekata hazırlanırken Dağlıca da katledilen diğer Mehmetçiklerimiz için de Mislisiyle benzer pankartlar ile Hepimiz Mehmetçiğiz diye sloganlar atarak İstanbul Ankara ve İzmir de de halk hareketleri olurdu ama olmadı. Birkaç yerel olay dışında hepimiz evde televizyon başında kahrolup, küfür etmekten başka bir eylem yapamadık.

İşte "Ayrıca, Hepimiz Ermeniyiz diye bağırmadan önce, Bu sefer biraz daha düşünelim." lafını bunun anlaşılabilmesi için yazdım.

Hemen her olayda ortalığa atlamadan biraz daha düşünelim. Bunda ne kötülük olabilir. Sadece düşünüp araştıralım diyorum.

Bu fikire bile tahammülünüz yok ise, O zaman belki siz başka birilerinin adına konuşuyorsunuz diye de düşünülebilinir .

Ayrıca, Hepinizi belirleyeceğiniz bir hafta sonu veya hafta içi, ne zaman isterseniz Bayramiçe ve Altınoluğa davet ediyorum. Temize çıkmam için bunun gerekli olduğuna inanıyorum.Hem Altınoluk, hem Bayramiçte evim olduğu için konaklama problemimiz de olmayacağından, rahat rahat, Gezip, Görüp, Araştırabiliriz.

Olayları yerinde görüp tesbit ederiz. Sonra isterseniz, Ağaçlar ve Çevre için ne yapmamız gerektiğine de karar verip, O zaman harekete geçeriz. Benim ilk izlenimime göre henüz birşeyi kaçırmış değiliz. İyice araştırıp öyle hareket edelim.

Hepinize, forumda okunaklı çıkmayan Teck Cominco'nun mektubunu elektronik posta ile iletmeye çalışacağım. Bu konuda lehte veya aleyhte bir fikrim şimdilik sahiden yok. Mustafa Kemal haricinde kimsenin adamı da değilim.


Herkese
Selam ve Saygılar

Yücel Özlem 15-12-2007 17:35

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan (Mesaj 185143)
Sn. Malina, Sn. Eskimo, Sn. hassoman

Sanki Altını arayan firmanın adamıymışım gibi suçlamanız da çok yersiz.Çünkü sanırım aynı taraftayız. Benim vurgulamak istediğim esas fikir, dikkatli ve uyanık olup, olayları her boyutuyla değerlendirmemiz ve birilerinin istediği için senaryoları gereği harekete geçmememizin lazım geldiğidir.
...
Ancak yine yanlış anlaşılmamak için bu konu ile ilgisi olmamasına rağmen çarpıcı ve neler olabildiğinin farkına varılabilmesi için tekrar örnek vereyim.
...
Hepinize, forumda okunaklı çıkmayan Teck Cominco'nun mektubunu elektronik posta ile iletmeye çalışacağım. Bu konuda lehte veya aleyhte bir fikrim şimdilik sahiden yok
...

Sayın Oğuz Karsan,

Buradaki yazıları tekrar inceledim.

Gördüğüm şu: sizin yazılarınız ve savunur göründüğünüz düşünceler arasında çelişkiler var. Ben de sizin yazınızı, yorumsuz vererek, bunu işaret etmeye çalışmışım.

"Lütfen, Hemen harekete geçmeden olayı iyice ve her boyutuyla araştıralım." son yazınıza başlık yaptığınız bu cümleyi baştan söyleseniz, yazılarınızda da birbiriyle çelişen biçimde kanaat belirtmek yerine, elinize geçen bulguları yorumsuz nakletseniz, sanırım sizin suçlanmanıza neden olabilecek, görüntü ortaya çıkmayacaktı.

Bu son yazınızda: "Bu konuda lehte veya aleyhte bir fikrim şimdilik sahiden yok." diyorsunuz. Ancak, yazılarınızda durum böyle gözükmüyor.

"Hepinize, forumda okunaklı çıkmayan Teck Cominco'nun mektubunu elektronik posta ile iletmeye çalışacağım." diyorsunuz. Yazıda ismen hitabettiğiniz kişileri kasdediyorsunuz sanıyorum.

Forum üyleri bu üç kişiden ibaret değil. Şimdilik üye sayısı 23,483. Ancak bu sayı her an artmakta ve bu sayının sanıyorum, on katından fazla kişi de üye olmadan izlemektedir.

Bence, bu mektubun doğrusu ne ise, yazınız içinde düzelterek, okunabilir hale getirmeniz, bu üç kişi dışındaki üyeler ve üye olmayan izleyiciler için, anlaşıabilir olmanızı sağlayacaktır.

Sizin hakkınızda bildiklerimiz, sizin yazdıklarınız ile sınırlıdır. Yazılanlara aksi sabit oluncaya kadar itibar etmek de ortak tavrımızdır. İşin gereği de bu olamalı. Kendinizi doğru ifade etmek konusunda, sanıyorum yazdıklarınıza daha çok dikkat etmeniz, gerekiyor.

Basında ve çeşitli internet kanallarında, kafalarımızın karışması için, zaten yeterinden fazla malzeme var. Burada mümkün olduğunca doğru bildiklerimizi doğru cümlelerle ifade ederek paylaşmaya çalışıyoruz.

Buduğumuz her bilgiyi, aklımızın süzgecinden geçirmaden, buraya taşımamızın doğru olmadığını düşünüyorum. Aktardığımız bilgilerin doğru olması yanında doğru ifade edilmesine de -anlaşılır olmak için- özen gösteriyoruz.

Bütün dikkatlerimize rağmen, yanlış anlaşılma ihtimalimiz hiç olamaz mı? Elbette olur. O zaman ben, önce yazdıklarımı ve diğer yazılanları tekrar okuyup sıkıntının nereden kaynaklandığını anlamaya; sonra da gerekli açıklamaları ve düzeltmeleri yaparak anlaşılır olmaya çalışıyorum.

Bunu yapmadığımız zaman, çoğu kere konu ifade ve uslup tatışmalarına kuban ediliyor. Umarım bu konu da bu şekilde bir kazaya uğramaz.

Sevgiler.

nevsune 15-12-2007 20:32

Sn Oğuz Karsan

Olaylara bakış açınızı bir diziyle açıklamaya kalktığınızda, diğer yazdıklarınız da inandırıcılığını kaybediyor sanki. Şunu unutmamak gerekir ki, dizilerde olaylar kurgulamadır.

Bu tartışmada siyasi göndermelere gerek kalmadan da fikirler savunulabilir ve böylece de konunun ciddiyetinden uzaklaşılmamış olur.

malina 15-12-2007 23:17

Eğer niyetiniz "Hemen her olayda ortalığa atlamadan biraz daha düşünelim. Bunda ne kötülük olabilir. Sadece düşünüp araştıralım" demekse, bunu bu kelimelerle söyleyin, merak etmeyin anlarız... Başka benzetmeler yapmanıza gerek yok.

Şimdi, bunu söyleyince böyle mi oluyoruz?

Alıntı:

Bu fikire bile tahammülünüz yok ise, O zaman belki siz başka birilerinin adına konuşuyorsunuz diye de düşünülebilinir .
Kastınızı fena aşmaya başladınız. Dikkatli olmanızı öneririm.

hassoman 16-12-2007 01:17

Yorumsuz
 
Aşağıdaki derleme, Mesut Mahmutoğulları'nın MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubu'nun sitesinde yer alan yazısından özetlenerek alınmıştır.

KIBRIS: LEFKE
1974 yılına kadar Cyprus Mines Corp.(CMC) tarafından işletilen madende bugüne binlerce dönümlük ölü toprak ve çevresinde bulunan zehirli bir göl kalmıştır.
Madeni işleten şirket önce AMACO daha sonra AMAX'la birleşir.

ABD: SUMMITVILLE ALTIN MADENLERİ
Summitville ABD'de Colorado Eyaleti sınırları içinde San Juan dağları üzerinde bir bölgedir. 1986 yılında açılan madeni SCMCI ve ortağı Kanada'lı GALACTIC RESORCES adlı şirket işletir. İşletme tipi bu gün Bergama Ovacık'taki altın madeninin aynısıdır. Şirket, atık barajından "sıfır deşarj" olacağını, doğaya hiçbir zehirli atık bırakılmayacağını garanti etmişti. Fakat madenin işletilmesinden bir ay sonra, atık barajından zehirli atığın sızdığı tespit edilmiştir. Atık barajında sızıntının önlenmesi için oluşturulan, kil tabakası ve plastik örtü asitlerin etkisiyle parçalanmış, maden yakınında bulunan nehir ve yeraltı su kaynakları sızıntıyla kirlenmiştir. Sonuç tam bir yıkımdır. Bölgedeki Alamosa nehri 27 kilometre buyunca siyanür bileşikleri, asit ve ağır metaller içeren maden atıklarıyla zehirlenir. Nehir balıkları ve vahşi hayvanlar kitlesel ölümle karşı karşıya kalır. Yoğun su kullanımıyla, çevredeki çiftliklerin su ihtiyacı karşılanamaz ve topraklar ölmeye başlar.

ABD: MONTANA ZORTMAN LANDUSKY MADENLERİ
Kanadalı PEGASUS adlı şirket tarafından 1979 itibaren işletilen bu madenden doğal ortama akan siyanür ve ağır metal sızıntıları, asit kaçakları vahşi hayvan ölümlerine, tüm içme suyu kaynaklarının kirlenmesine, maden çevresinde yoğun toprak zehirlenmesine neden olur. Bölgede yaşayan yerlilerin yoğun mücadelesi sonucunda, şirket 1996 Federal Mahkemenin kararıyla Amerikan tarihinin en büyük tazminat ödeme cezasına çarptırılır.

ENDONEZYA: IRIAN JAYA MADENİ
RTZ'nin işlettiği maden, 3500 metre yüksekliğindeki dağların üzerindedir. 3.6 milyon hektar alana yayılır. Günde 125.000 ton zehirli atık, yakında bulunan Ajikwa nehrine bırakılmaktadır. Bölgede korkunç bir çevre kirliliği yaşanır. Sular, balıklar, bitkiler, insanlar, toprak zehirlenir. Halk ayaklanır. Bu ayaklanma devlet güçleri tarafından silahla ve gözaltında öldürmelerle bastırılır. Öldürülenlerin ve kaybolanların arasında kadın ve çocuklarda vardır sayıları yüzlerle ifade edilmektedir. Benzer öldürme olayları Yeni Gine'de de olmuştur.
Felaketin bir başka bilinen sonucu da, sulanamayan başta pirinç tarlalarından ürün alınamaması yüzünden yaşanan kıtlıktır. Bu kıtlık yüzlerce insanın 1997 yazında açlıktan ölümüne neden olmuştur.

ROMANYA: BAIA MARE ALTIN MADENİ
2000 yılı Şubat ayı başında BAİA MARE siyanürlü altın madeninde meydana gelen çevre felaketi sonucunda Tuna nehri siyanürle zehirlendi. Felaketten Romanya, Macaristan ve Yugoslavya etkilendi. Madenin sahibi ESMERALDA isimli Avustralyalı bir şirkettir. Ve artık çok iyi tanıdığımız NORMANDY POSEIDON bu şirketin sahibidir.
Yine bu şirket Türkiye'de altın çıkarmak isteyen başta EUROGOLD (NORMANDY), TUPRAG, COMINCO ve ANGLO TUR altın şirketlerinin de ana ortağıdır.

PAPUA YENİ GİNE: OK TEDİ ALTIN MADENİ
Papua Yeni Gine'de 2100 metre yüksekliğinde OK Tedi dağındaki madenin zehirli atıkları yoğun yağmurlarla yaşanan toprak kayması yüzünden çevreye yayılır. 1100 kilometre uzunluğundaki Fly River nehri tamamen kirlenir. Kirlenme öyle büyük boyuttadır ki, nehre 800 km uzaklıktaki su kaynaklarında ağır metal ve siyanür kirlenmesi tespit edilir.
Madenci şirketin ortakları; Amerikan petrol ve maden şirketi AMOCO, Avustralyalı BHP(AAC'nin uzantısı), Alman Metalgesellschaft (MG), DEGUSSA; Dresner Bank tır.

YENİ ZELLANDA: TUI ALTIN MADENİ
1973 yılında 2,5 milyon ton maden atığı bırakılarak terk edildi. Kurşun, cıva ve kadmiyum içeren bu atıklar bölgenin tüm yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kirletmiştir. Özellikle Kadmiyum öldürücü bir zehir özelliğindedir. TUI madeninin bulunduğu bölgenin yerel meclisi, mevcut kirlenmenin önüne geçmek için yılda 600.000 - 1.000.000 dolarlık bir harcamanın gerekli olduğunu söylemektedir.

YENİ ZELLANDA: MARTHA HİLL ALTIN MADENİ
Martha Hill altın madeninde durum daha vahimdir. Atıkların oranı 30 milyon tondur ve atıklar yakınındaki Ohinemuri deresine bırakılmaktadır. Yoğun çevre kirliğine karşı yükselen muhalefet ve madende cevherin bitmiş olması öne sürülerek, madenci şirket bölgeden ayrılır. Fakat 1988'de yoğun tepkilere rağmen maden yeniden açılır. Şirketin ana ortağı AMAX'dır.
Eurogold şirketi Türkiye'den 17 gazeteciyi propaganda için bu madeni gezdirmeye götürmüştü. Gazeteciler geri döndüklerinde, Yeni Zelanda'daki altın madeninin güzelliğini, zehirli atık barajında yüzen ördekleri anlattılar. Ama çevre köylerden insanlarla konuşmuş olsalardı, yaşanan felaketleri öğrenebilirlerdi.

YENİ ZELLANDA: GOLDEN CROSS ALTIN MADENİ
Lefke'yi de kirleten CMC tarafından işletilen GOLDEN CROSS altın madeninde de aynı felaket yaşanmaktadır. Çevreye verdiği zararlar yüzünden Yeni Zelanda devleti mahkemelerince yargılanıp kapatılan maden bir süre sonra yeniden faaliyete geçti.

G. AMERİKA: OMAI ALTIN MADENİ
ABD Summitville'den kaçan GALACTIK RESOURCE adlı şirket, Golden Star ismi ile, G. Amerika'da Guyana'da altın madeni işletmek için kurulun çok ortaklı Omai Golden Mine adlı şirketi ile birlikte tekrar ortaya çıkar. Ortaklar yine tanıdığımız şirketler. Yani, yan kuruluşları ile ortak olan Alman MG, DEGUSSA, Kanadalı TECK (MG'nin ortağıdır) ve AAC şirketleridir. Bunlar tabi ki Türkiye'de altın çıkarmak isteyen şirketlerdir.
Aynı kaçınılmaz son burada da yaşandı. 19 Ağustos 1995 günü, Maden de bulunan atık barajı, yoğun yağmurlarla taşan Omai nehrinin azgın suları tarafından yıkılır. Zehirli atıklar beş gün içinde nehrin yan kolları ile 80 km kadar uzağa taşınır. 18 bin yerli yerlerinden olur. Ölümcül hastalıklar baş gösterir. Milyonlarca canlı zehirlenir ve ölür.

hassoman 16-12-2007 02:03

Kazdağlarımın altın uğruna altının oyulmasını sulandırma gayretleri boşa çıkacaktır.
 
2 Eklenti(ler)

Sn. hassoman, Sn.Eskimo ve Sn.Yücel Özlem.
Ortada çelişkili bir durum olduğunun farkındayım.........Çok samimi, Önyargısız ve tarafsız olmaya çalışsam da gönlüm çevre ve ağaçlardan yana...
.................Ama birkaç olaydan sonra işin öteki boyutunu da görebiliyorum. Mesela Marçep'in toplantılarına katılan kişilerin profili,
Oğuz Karsan



Bakın arkadaşlar,
Buraya kadar yazılanları okumak ve üstüne üstelik yazılanları anlamaya çalışmak için tam iki saatimi verdim. Ve kendi yazdıklarına kendi bile inanmayan birinin yazılarını boşu boşuna okuduğum için kendime sinirlendim. O yetmedi bana özelden e-maille gönderilen Altın arama şirketinin maaşlı elemanının, Oğuz Bey ile değerli arkadaşının kendilerini ziyaretlerinden duyduğu memnuniyetini yeniden davet ederek gösteren mektubunu da bir daha okumak zorunda kaldım. Ve anladım ki bizim yazdıklarımızın tek satırı bile okunmadan bize hitaben yazı yazılıyor...

Sözkonusu mektupda Türkiye bilmem kaç bin ton siyanür ithal etmiş, bunun sadece % 10’unu bunlar kullanıyorlarmış falan yazılı. Bu veriler üzerinde oynanan laf oyunlarını uzun uzadıya anlatmaya kalksam amaçlanan oyuna gelmiş olurum
Hem kaç ton siyanür kullanırsanız kullanın kardeşim…
Beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor…,
Beni Kazdağlarımın altın uğruna altının oyulması ilgilendiriyor..
Çekin şu veya bu şekilde kendi safınıza çektiğiniz işbirlikçilerinizle birlikte ellerinizi Kazdağlarımdan...

Hem bu kadar gayretkeşlik niye?..
Marçep ve Marçep'in toplantılarına katılan kişilerin profilinde ne varmış? Nasıl bir ifade böyle?.. Mesnetsiz ifadelerle sırf karşılar diye insanlara şaibe bulaştırmakla elinize ne geçecek? Bu kadarda mı gözünüz karardı? İşte size Marçep’in toplantılarına katılan kişilerin profillerinin resimlerini buraya ekliyorum. Bakar da belki biraz sıkılırsınız.

Altın arama şirketinin proje sorumlusu beyefendinin işi gücü yok galiba sağa sola laf yetiştirmekten arta kalan zamanlarında duygu yüklü davetiye mektupları yazıyor!.. Hem de özel kişilere özel davetiye!.. Sayın Arsan'ın kişisel davetine aldırmadan, agaclar net olarak biz de kendimizi şirkete davet ettirelim. Bakarsınız biz de nedamete erer, çarkederek ‘u’ dönüşü yaparız…

Binlerce üyesi olan yüzlerce sivil toplum örgütleri yanılıyor…
Çevre üniversitelerin yüzlerce bilim adamı yanılıyor
Yüzlerce tarafsız teknik eleman yanılıyor
onlarca meslek odaları yanılıyor
Yüzlerce sanatçı yanılıyor,
Yüzlerce köşe yazarı, gazeteci, yazar, çizer yanılıyor…
Onlarca yöre belediye başkanı yanılıyor…
Binlerce yöre kasabalıları yanılıyor
Şirketten nemalanmayan yüzlerce yöre köylüsü yanılıyor..
Yüzlerce yerel basın-yayın çalışanı yanılıyor…

Ve adı geçen Altın arama şirketinin maaşlı elemanı yanılmıyor iyi mi?…
Hani nerdeyse Kazdağlarındaki verimliliğini artırdıklarını, türleri daha da çoğalttıklarını, içlerini boşalttıkları yerlerin betinin bereketinin sayelerinde arttığını söyleyecek… Öyle ya, kıymetli maden uğruna yüz yıllardır delik deşik edilen ne kadar Afrika ülkesi varsa uluslar arası maden şirketleri sayesinde bolluğa erip, refaha ulaştılar da hepsi bu şirketlere yatıp kalkıp dua ediyor şimdi…


Kazdağlarımın altın uğruna altının oyulmasını sulandırma gayretleri boşa çıkacaktır.

Oğuz Karsan 17-12-2007 13:08

Merhaba,

Sayın Malina,

Sadece o cümlemi alıp değerlendirirseniz. Orada yazılanlara, ben de karşı çıkarım. Ama önceki cümlemi de lütfen yazınız. O zaman ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

" Eğer sahiden bu bir halk hareketi olsaydı.Öldürülen 10 ve daha sonra onların öcünü almak için sınır ötesi harekata hazırlanırken Dağlıca da katledilen diğer Mehmetçiklerimiz için de Mislisiyle benzer pankartlar ile Hepimiz Mehmetçiğiz diye sloganlar atarak İstanbul Ankara ve İzmir de de halk hareketleri olurdu ama olmadı. Birkaç yerel olay dışında hepimiz evde televizyon başında kahrolup, küfür etmekten başka bir eylem yapamadık.

İşte "Ayrıca, Hepimiz Ermeniyiz diye bağırmadan önce, Bu sefer biraz daha düşünelim." lafını bunun anlaşılabilmesi için yazdım.

Hemen her olayda ortalığa atlamadan biraz daha düşünelim. Bunda ne kötülük olabilir. Sadece düşünüp araştıralım diyorum.

Bu fikire bile tahammülünüz yok ise, O zaman belki siz başka birilerinin adına konuşuyorsunuz diye de düşünülebilinir . "

Özür dilerim ama ettiğim laf bu. Şimdi hepsini bir defa daha okuyun bakalım aynı tepkiyi verecek misiniz?.

Buna rağmen yine yanlış anlaşıldıysam. Tam olarak istediğim ifade edemememden kaynaklanmıştır. O taktirde yine özür dilerim.

Anlatmak istediğim ; Bilgisayarlarımızın başında değil, gidip yerinde görerek ve biraz daha araştırarak karar verelim.

Bu söylediğimden de. Madencilerin haklı olabileceği varsayımı çıkartılmamalıdır.

Saygılar.

hassoman 17-12-2007 16:12

Arkadaşlar,
Sayın Oğuz Karsan'ın profiline baktım.
Mesleği öğretmen yazıyor..
Bu nedenle yazılarındaki dilbilgisi kurallarını kullanma biçimini, noktalama işaretlerini nasıl kulandığını, anlatım biçimindeki mantıksal kurguyu ve olaylara yaklaşımındaki tutarlılığı, kullandığı dili çok ama çok önemsiyorum... Başka bir meslekten biri olmuş olsaydı bu denli önemsemezdim.

Malina'ya hitaben demiş ki:

Eğer sahiden bu bir halk hareketi olsaydı.Öldürülen 10 ve daha sonra onların öcünü almak için sınır ötesi harekata hazırlanırken Dağlıca da katledilen diğer Mehmetçiklerimiz için de Mislisiyle benzer pankartlar ile Hepimiz Mehmetçiğiz diye sloganlar atarak İstanbul Ankara ve İzmir de de halk hareketleri olurdu ama olmadı. Birkaç yerel olay dışında hepimiz evde televizyon başında kahrolup, küfür etmekten başka bir eylem yapamadık…” demiş.

Anlaşılan gösteriler sırasında kendisi evde oturmuş olduğu için herkesi öyle sanıyor. Örneğin ben Ankara Tandoğan’daki mitinge katıldım ve gösteri hiç de yerel ve bireysel değildi. Ülkenin çeşitli bölgelerinden gelen bir çok dernek üyesi vardı. Ayrıca, yurdumuzun hemen hemen tüm il ve ilçelerindeki tepkiler kitlesel değil de neydi? Bu kitlesel tepkiler sayesinde yetkililer halkın baskısını çok iyi hissetmişlerdir. Bu gün terör olayında yol alınmışsa büyük oranda halkımızın duyarlılığı sayesinde olmuştur.

Ve (deyimi mi lütfen mazur görün) olaya damardan girmiş:

“İşte "Ayrıca, Hepimiz Ermeniyiz diye bağırmadan önce, Bu sefer biraz daha düşünelim." lafını bunun anlaşılabilmesi için yazdım...”demiş...

İşte buna ‘ne alâka’ denmez de ne denir. Bir öğretmene, böylesi bir söylemin içi boş bir hamaset sloganından öteye gidemeyen sığ bir düşüncenin ürünü olduğunu,‘Hepimiz Ermeniyiz’ sözünden ne anlaşılması gerektiğini anlatmak gerçekten zordur. Ülkemizdeki 17 Ağustos debremi sonrası Yunanistan’ın en çok satan gazetesi Ta NeaHepimiz Türküz’ başlığıyla çıktığında eminim Yunanistan’daki Oğuz Bey gibi düşünen öğretmenler de benzer tepkilerini dile getirmişlerdir.

Son olarak Oğuz Bey şöyle diyor:
Anlatmak istediğim ; Bilgisayarlarımızın başında değil, gidip yerinde görerek ve biraz daha araştırarak karar verelim…

Oraya kimin gidip gitmediğini nereden biliyor?
Şantiyeye baklava börek yemeğe giderseniz evet sıcak karşılanır, hâttâ tadı damağınızda kalır bir daha gitmek istersiniz. Ama kamerayı omzunuza yükleyip sondaj mahallerine vardığınızda; 'buradan ötesi güvenlik nedeniyle yasak hemşerim’ diyenlerle tanışırsınız.

Oğuz Karsan 18-12-2007 12:37

Merhaba,

Sayın hassoman.

Ben de sizin profilinize baktım. Mesleği bölümüne emekli yazdığıniza göre, belki bilinmesini istememişsiniz. Zaten beni ilgilendirmez.

Benim anlatmak istediğim, toplumsal olaylarda insanımızın ya çok zor harekete geçtiği ya da basının da yardımıyla bazen dış servisler tarafından yönetilebildiğiydi. Hepimiz zaman zaman buna tanık olduk sanırım. Ama siz bu gerçeği alıp nerelere götürdünüz.

Ne olduğu tam anlaşılmadan, medya'nın da etkisı ile, Hemen tepki verilip yola çıkılan her toplumsal olayda durup düşünmeli ve süphelenmeliyiz. Tam anlamıyla araştırıp olayı kavradıktan sonra, eğer doğru yaptığımızdan emin olduğumuzda tabi ki yolumuza devam etmeliyiz.

Ayrıca toplumsal olaylar her zaman doğru neticeleri göstermeye yetmeyebilir. demokrasi yürüyüşlerinde sadece Çağlayandaki sayımızı da basın yaklaşık bir milyon dan fazla veriyordu ama seçimi kimin, hangi farkla kazandığı malum.

Ben her hafta veya onbeş günde bir Çanakkale, Bayramiç'e veya Balıkesir Altınoluğa gidiyorum. Ve her gidiş gelişimde de birşeyler görüp, araştırıyorum.Sizin gidip araştırıp araştırmadığınızı anlayamadım. Ama benim birşey görmeme gerek yok. Adamlar zaten bizi sondaj bölgelerine sokmaz diye düşünüyorsanız. Onu da sorar, öyle gideriz.

Herkese önerim araştırın, görün öyle karar verin. Sakın önyargılı olmayınız.

Bu ülkeye sevdiğini ve doğrusunu yaptığını zannederken ne çok zarar verenler oldu.

Yazılarımı çoğunlukla aklımı kullanarak değil, kalbimle yazarım.Dilbilgisi dersim de hep zayıftı. Ayrıca baklava, börek vermediler sadece kahve içtik.


Saygılar.

Yücel Özlem 18-12-2007 22:23

Alıntı:

Yoksa ; vatan haini veya şerefsiz olmayan kimse, Eğer Ülkesinde çevre mahvolup, Ağaçlar katledilecekse kimse razı gelemez. Bundan başka Vatanımız yok herkes bunu da iyice anlamalı.
Alıntı:

Mustafa Kemal haricinde kimsenin adamı da değilim.
Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan (Mesaj 168961)
... Artik daha sert olmalıyız diye düsünüyorum. Biz basit protestolarla vakit geçirirken adamlar Kazdağlarını delik deşik ettiler.Bayramiç-Çan karayolunun 25.nci Km sinden sol tarafa bakanlar ne anlatmak istediğimi daha iyi anlayacaktır.Asağı yukarı 200 dekarlık bir alan dümdüz edilmiş durumda.Orman işletme müdürlüğü hiç bir şey yapmıyor.Köylü vatandaş yakacak ihtiyacı için agaç keserse hapse düsüyor ama yabancı firmalar gozumuz gibi koruduğumuz ormanlarımızda istediği alanı kesip istediğini yapabiliyor.Buna dur demenin zamanı gelmedi mi ? . . .

Alıntı:

...
Benim anlatmak istediğim, toplumsal olaylarda insanımızın ya çok zor harekete geçtiği ya da basının da yardımıyla bazen dış servisler tarafından yönetilebildiğiydi.
....
Ne olduğu tam anlaşılmadan, medya'nın da etkisı ile, Hemen tepki verilip yola çıkılan her toplumsal olayda durup düşünmeli ve süphelenmeliyiz. Tam anlamıyla araştırıp olayı kavradıktan sonra, eğer doğru yaptığımızdan emin olduğumuzda tabi ki yolumuza devam etmeliyiz.
...
Alıntı:

Yazılarımı çoğunlukla aklımı kullanarak değil, kalbimle yazarım.Dilbilgisi dersim de hep zayıftı.
Sayın Karsan, aşağıda yazdıklarımı, lütfen dikkatle okuyunuz.

Gizli sevislerin en kolay yönettiği kimseler, aklı yerine, duygularını ikame edip; gerçekler ile masalları karıştıranlardır. Gizli servisler, toplumları bu kıvama getirmek için toplumun önem verdiği kavram ve kişileri bol bol kullanırlar. Sanatlarını bu kavram ve kişilerin arkasına saklanarak icra ederken, bir yandan da bir sahte hedef (öteki) yaratmak zaruretleri vardır.

Bu arada, kelimeleri ve kavramları bilerek karıştırdıklarına da sıkça tanık olunur. Farkedilirse, bunu masum yanlışlıklar gibi, göstermeye çalışırlar.

Aslı olmayan, mahiyeti anlaşılmayan şeyleri, ya da ilgisiz bir şeyi anlaşılmaz hale getirerek, belge gibi sunmaları, da işlerinin bir parçasıdır.

Lütfen, -bir mani yoksa- şu aklınızı, kullanmakatan korkmayınız. Akıl kullanmakla aşınan bir nesne değildir.:)

Yanlışından dönmek bir erdemdir!

Sonra da taa başından, bu başlıkta yazılanları tekrar ve dikkatle okuyunuz. Lütfen...

malina 19-12-2007 14:46

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan (Mesaj 185937)

Ne olduğu tam anlaşılmadan, medya'nın da etkisı ile, Hemen tepki verilip yola çıkılan her toplumsal olayda durup düşünmeli ve süphelenmeliyiz.

Tabii ki öyle yapmalıyız...

Ama sizinki biraz farklı...

Çok kişi "bu adamın yoğurdu iyi değil " diye bağırırken, siz "ben gidip yoğurtçuya sordum, beni çok güzel karşıladı, yoğurdunda sorun olmadığını düşünüyorum" diyorsunuz.

Ne yani, yoğurdum ekşi mi diyecekti? Daha dışarıdan, daha tarafsız fikirlere ihtiyaç yok mu sizce?

hassoman 24-12-2007 22:56

Kazdağlarımın altın uğruna altının oyulmasını sulandırma gayretleri boşa çıkacaktır
 
Sayın Karsan demiş ki:
Ben de sizin profilinize baktım. Mesleği bölümüne emekli yazdığıniza göre, belki bilinmesini istememişsiniz. Zaten beni ilgilendirmez."

Ben de diyorum ki:
Emekli bir adamın mesleğiyle ilgili bilinmemesi gereken nesi olabilir.:confused: Emekliyim işte. Ayrıntı istiyorsanız işte size ayrıntı.:p Devlete 28 küsür yıl hizmet ettikten sonra benden bu kadar deyip arkasına bile bakmadan çekip giden biriyim işte!.. :D Bu durumun nesinin bilinmesi istenmesin onu anlayamadım... Hoş görüle:D

Sayın Karsan demiş ki:
Ne olduğu tam anlaşılmadan, medya'nın da etkisı ile, Hemen tepki verilip yola çıkılan her toplumsal olayda durup düşünmeli ve süphelenmeliyiz.

Ben de diyorum ki:
Altın uğruna Kazdağlarımın altının oyulmasına karşı olarak basın-yayından önce o yöre insanları, yöre belediyeleri, sivil toplum örgütleri, bilimadamları ayağa kalktı. Basın-yayından ancak CnnTurk- NTV gibi haber kanalları konuyu yeteri kadar olmasa da ciddi biçimde ele aldı. Zaten bu kanalların da izlenme oranları sıfıra yakın. Yazılı basında ise bir-iki köşe yazarı olayın üzerinde duruyor. Geri kalan çoğunluğun umurunda bile değil. Ha bu arada ünlü altın şirketimiz Bergama'da şarkılı, türkülü yerel radyo yayını yapmakta iyi mi? Ve şarkı türkü aralarında da üzerlerine atılan yalan ve iftiralara karşı halkı bilinçlendirmekteler...

Sayın Karsan demiş ki:
Ayrıca toplumsal olaylar her zaman doğru neticeleri göstermeye yetmeyebilir. demokrasi yürüyüşlerinde sadece Çağlayandaki sayımızı da basın yaklaşık bir milyon dan fazla veriyordu ama seçimi kimin, hangi farkla kazandığı malum.

Ben de diyorum ki:
Haydaaa!.. Daha önce kimse sesini çıkarmıyor diyordu, şimdi de ne diyor sayın öğretmenimiz? (Neyse -Hepimiz Ermeniyiz- olayını pas geçmiş bu defa. Bu da bir aşamadır sonuçta...) Yani diyor ki sevgili öğretmenimiz demokrasi denilen şeyde azınlığın ve zayıf olanların dediği olmaz, çoğunluğun olur! Azınlıkta kalan ve güçsüz olan, çoğunluğun ve güçlünün tahakkümüne boyun eğmek zorundadır. Ya sesini kesecek ya da çekip gidecek!.. Çünkü çoğunlukta olup gücü elinde bulunduranlar daima haklıdır. Bu nedenle ne yaparlarsa yeridir... Bazıları bu çarpık durumun adına demokrasi diyebilir ama benden böyle bir anlayışa saygı duymamı kimse beklemesin.. Ancak, toplum bilimin babası olan İbn-i Haldun şöyle der: Tarih, toplumsal olayları meydana geldiği sırada değil, çok sonra değerlendirmesini yapar ve adını koyar... Yani diyeceğim bu seçim sonucunun hayır mı şer mi olduğunu tarih daha sonra belirleyecektir. Eh tarih sayfalarını karıştırdığımızda İbn-i Haldun'un pek de haksız olmadığı anlaşılıyor. işte sözün burasında ne ilgisi varsa Nazım Hikmet'in dizeleri aklıma geldi:

Çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
Duyuldu kim ölüm satılıp kâr edile,
Kendi kendilerin redd ü inkâr edile
ve duyuldu kabuguna tık ettigi civcivin.
Duyuldu uykusundan uyandıgı zıncirinden
başka kaybedecek şeyi olmayan devin.


Sayın Karsan demiş ki:

Herkese önerim araştırın, görün öyle karar verin.

Ben de diyorum ki:
Tek araştırması şantiyede kendisine ikram edilen sade kahve (yoksa orta şekerli miydi?) içerken şirketin maaşlı elemanının sözlerini dinlemek olan ve elinde tutuşturulan şirket teksini buraya kopyalayıp yapıştırmakla kalan (o da okunaklı değildi) birinin böyle bir öneriyle karşımıza çıkması çok hoş doğrusu.
Çünkü daha önce yazılanların hiç birini okumadığı bir kez daha anlaşılıyor. Hadi beni bırakın, sayın malina'nın, Yücel Özlem'in, eskimo'nun yazılarıda mı araştırmalara ve araştırma sonuçlarına dayanmıyor? Bu nasıl mantıktır?.. Hayret ki hayret!..

Sayın Karsan demiş ki:

Bu ülkeye sevdiğini ve doğrusunu yaptığını zannederken ne çok zarar verenler oldu.

Ben de diyorum ki:
İşte tek doğru sözü bu sayın öğretmenimizin.
Altın uğruna Kazdağlarımın altını oyanların işlerini karasevdaya varan ülke aşkıyla yaptıklarından kuşkum yok. Ne yani, Ferhat değil miydi aşkı için dağları delen?
Öğretmenimiz "Daha önce kimse sesini çıkarmıyordu ama..." derken de haklı çıktı işte?
Ferhat Şirin'in aşkı için dağları delerken bu kadar sivil toplum örgütü, bu kadar bilimadamı nerelerdeydiler, uyuyorlar mıydı? Dün Ferhat dağları aşkla delerken gıkını çıkarmayan bu köylü şimdi kalkmış, aynı kara sevdayla dağları delen altın şirketlerine karşı çıkıyor iyi mi?... Var bunda bir bit yeniği?.. Bu işte uluslararası servislerin parmağı var diyenlere hak vermeyip de ne yapacaksınız şimdi?

SONUÇ
Sayın Karsan siz benim ve diğer arkadaşların yazılarındaki soruların hiç birine yanıt vermediğiniz için yazdıklarınız ne yazık afaki olmaktan daha çok fena halde kuşkulu duruyor.
Son defa söylüyorum, daha önce sorduğumuz sorularımızı yanıtlamanızı, tereddütlerimizi gidermenizi rica ediyorum. Aynı benim yöntemimle cevap vermenizi rica ediyorum. Yok, yine aynı şeyleri yazıp duracaksanız vaz geçin e mi?

Ha bir de son soru:
- Siz kaç yılında hangi öğretmen okulundan mezun oldunuz? Gerçekten merak ettim...

Kazdağlarımın altın uğruna altının oyulmasını sulandırma gayretleri boşa çıkacaktır.

Oğuz Karsan 25-12-2007 13:24

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi malina (Mesaj 186291)
Tabii ki öyle yapmalıyız...

Ama sizinki biraz farklı...

Çok kişi "bu adamın yoğurdu iyi değil " diye bağırırken, siz "ben gidip yoğurtçuya sordum, beni çok güzel karşıladı, yoğurdunda sorun olmadığını düşünüyorum" diyorsunuz.

Ne yani, yoğurdum ekşi mi diyecekti? Daha dışarıdan, daha tarafsız fikirlere ihtiyaç yok mu sizce?

Sn. Malina,

Tarafsız olmaya çalışırken galiba anlaşılamıyorum. Herkes yazdığımın altında başka birşeyler arıyor. Ama beni suçlayanlar ise hala bilgisayarının başında konuşuyor. Gidip görmek ve araştırmak istemiyoruz. Peşinen hüküm verilmiş sanki.

Ben kimsenin yoğurdunda sorun yok demiyorum. Sadece yoğurdu tatmadan karar vermememiz gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Ayrıca sadece tatmakla da yetinmemeliyiz gidip imalathanesine de bir bakalım diyorum.

Malesef bazı arkadaşlara anlatamıyorum. Özellikle de, Sayın Hassoman'a.

Birçok kişi yoğurdu görmeden, tatmadan " Biz eminiz bu adamın yoğurdu kötüdür " diye bağırıyor,
Ben ise gidip tadalım, eğer yoğurdu ekşi ise zaten almamalıyız. Ama mahallede bir sürü yoğurtçu zaten yıllardan beri yoğurt satabiliyorsa, ayrıca daha önce başka yoğurtçuların, yoğurtçu diye bağırmaları bizi rahatsız etmemiş ise, bu yoğurtçudan neden rahatsız olacağız ? Bu yoğurtçunun nesi var ?.

Acaba yeni yoğurtçuyu diğer yoğurtçular istemiyor olamaz mı?. Bazı arkadaşlar her yoğurtçuya karşıysa tamam onu anlarım. Ama bir tek yoğurtçuyu hedef alacaksak, yoğurtçunun hem kendini hem de imalathanesini görmekte fayda olabilir. Yoksa her yoğurtçudan korkar dururuz.

Bence önemli olan yoğurtçuya karşı olmak değil, temiz ve sağlıklı yoğurt yaptırabilmek için sürekli denetleyebilmektir. Yoksa temiz ve sağlıklı yoğurt yiyemeyiz.

Ama biz zaten her yoğurda ve yoğurtçuya karşıyız diyecekseniz. O da tamam. Ama o zaman da hiç yoğurt yemememiz lazım.

Selamlar.

nevsune 25-12-2007 16:33

Sn. Oğuz Karsan

Bu yazışmaları büyük bir sabırla okurken, sizden gelmesini umduğum bilimsel yaklaşımları bir türlü göremiyorum. Bu işin sonunda ülke için, yöre insanı için ve doğa için zararlı olmayacak sizin bildiğiniz ama bizim anlayamadığımız bilgi, bulgu, araştırma (her ne ise) onları ortaya koyabilseniz, belki de bu ikna isteğiniz gerçek amacına ulaşacak.

Yazışmalara katılan arkadaşlar mesleki ve bilimsel araştırmalardan yola çıkarak zararları belirtiyorlar, öyle ise; siz de, size doğru gelen kaynakları bize bilimsel olarak gösterin ki, anlayabilelim.

Doğruları görmeyi hepimiz çok istiyoruz ama gerçeklere dayanan bilgi ve belgelerle.

malina 26-12-2007 11:25

DOĞAL, TARİHİ VE KÜLTÜREL VARLIKLAR YOK EDİLİYOR. KAZDAĞLARI BUNUN SADECE GÖRÜNEN KISMIDIR...

makale / TMMOB ve Oda Etkinlikleri
Tarih: 25 Aralık 2007

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, 25 Aralık 2007 tarihinde Kazdağları'nda altın arama faaliyetleri ile ilgili bir basın açıklaması yaptı.

DOĞAL, TARİHİ VE KÜLTÜREL VARLIKLAR YOK EDİLİYOR.
KAZDAĞLARI BUNUN SADECE GÖRÜNEN KISMIDIR...

AKP Hükümeti iktidara geldiği günden bugüne; yasa ve yönetmeliklerde yapılan değişikliklerde "madenciliğin önündeki engelleri kaldırma" ifadesiyle; tarihi ve kültürel mirası, ormanları, tarım alanlarını, kıyıları, sulak alanları, meraları yok etme yönünde "önemli" adımlar atmaktadır. Siyasi iktidarın bu yöndeki girişimlerinin sonucunda doğal, tarihi ve kültürel varlıklar yok edilmektedir. Bunun görünen yüzü şimdi de Balıkesir ve Çanakkale illerimiz içerisinde yer alan Biga Yarımadası ve özelde de Kazdağları'dır.

İçinde yaşadığımız dönemde kapitalist küreselleşmeye eklemlenme doğrultusunda Petrol, Doğalgaz, Enerji Piyasaları, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Serbest Bölgeler, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasası, İhale, Maden, Kamu Yönetimi ve Yerel Yönetimler ile Personel Rejimi Yasası gibi birçok yeni yasa çıkarıldı ya da çıkarılıyor. Doğal zenginliklerimizle ilgili yetkilerin yerel yönetimlere devredilmesi, özelleştirme ve serbest piyasa yöntemleri ile elden çıkarılması, devletin planlama, yönlendirme ve denetleme işlevlerinden ve sosyal devletten uzaklaştırılmasını hedefleyen bu yasalar, halkın sağlığı, güvenliği ve refahını doğrudan ve olumsuz etkileyecek hükümler içermektedir.

Bu yeni yapılanmadan madencilik sektörü de etkilenmektedir. Madencilik; sanayi başta olmak üzere, ekonominin diğer sektörlerinin temel hammadde gereksinimlerini sağlayan bir sektördür. Ekonomik kalkınmanın sanayileşmeyle sağlandığı toplumlarda enerji ve hammadde kaynağının sağlayıcısıdır. Madencilik sektörünün ülke kalkınmasındaki kritik önemi, fazla miktarlarda üretilip yurt dışına satılarak döviz elde edilmesinde değil, ülke sanayisine düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlamasındadır. Gerçekte, madencilik sektörünün planlanmasında ülke sanayi sektörleri ile entegrasyon ön planda tutulur.

Tüm bu bilinen gerçekliklere rağmen, 1978 yılında çıkarılan Devlet Eliyle İşletilecek Madenler Hakkındaki 2172 Sayılı Yasa gereği belirlenen demir, kömür sahalarının bir kısmının daha sonra 1983 ve 1984 yıllarında çıkarılan yeni yasalarla özel sektöre devredilmesinin yolu açılmıştır. 1985 yılında çıkarılan 3123 sayılı Maden Yasası ve daha sonra yapılan değişiklikle devletin madenlerin aranmasındaki işlevi ortadan kaldırılmıştır. Sümerbank'ın özelleştirilmesi ile başlayan süreçte; Etibank'ın, Etimaden'e dönüştürülerek küçültülmesi gerçekleştirilmiş; bakır, kurşun, çinko, krom, alüminyumda özelleştirmeler yaşanmıştır. Demir çelik sektörü özelleştirilmiştir.

Yaşadığımız bu süreçte demir ve kömür ithal edilirken, krom ihracatçısı olan ülkemizde ithal kroma dayalı tesisler geliştirilmektedir. Birçok maden türü de işlenmemiş ya da basit zenginleştirme işlemleri sonrası serbestleşmenin oluşturduğu piyasa koşullarında düşük fiyatlarla pazarlanmaktadır.

Bu süreçte, yabancı sermayenin ülkemiz madenciliğine yönelik ilgi alanının altın olması da bir rastlantı değildir. Bunun nedeni; rafinasyonun yurtdışında yapılıyor oluşu, kamunun bu alanda yatırım yapmaması ve altın fiyatlarında yükselme ile birlikte düşük tenörlü altın yataklarının ekonomik olarak işletilebilirlik değerlerine ulaşmasıdır.

Uluslararası sermayenin bu türden ülkemizi açık pazar olarak hızlıca kullanması, başka bir deyişle yapılan düzenlemelerle bu yağmanın önünün açılması, ülke gündeminde yoğun olarak altın madeni aranması ve üretilmesinin; ya işletme teknolojisi ve çevre ya da ekonomik boyutuyla gündeme gelmesine neden olmuştur. Altın arama ve üretilme işlemlerinin olduğu bölgelerde de insanımızın yoğun ve haklı direnişleri Türkiye mücadeleler tarihinde yerini almıştır. Öte yandan bu durum, bir bütünsellik içinde Türkiye madenciliğimizin temel tercihleri ve politikalarının neler olması gerektiği açısından yeterince değerlendirilmemiştir.

Ülkemizde resmi bilgilere göre ekonomik olarak işletilebilirliği belirlenmiş 600 ton altın vardır. Bu miktarda altının elde edilmesi için kabaca 400.000.000 m3 kazı yapılarak, kırma, öğütme, eleme, kimyasal işlem ve yıkama yapılması ve bozulan alanların düzenlenerek doğaya yeniden kazandırılması gerekir.

Ülkemizde 200 ton altının süs ve takı sektöründe işlendiği bilinmektedir. Ülkemizde işletilebilir altın rezervleri süs ve takı sektörünün üç yıllık ihtiyacı olan değerli metaldir. Bu açıdan da bakıldığında yarattığı toplumsal fayda nedeniyle altın işletmeciliğinin tekrar gözden geçirilmesi gerekir.

Ülkemizde altın işletmeciliğine başlanması ile gelişen süreçte yaşananlar, toplumda Devlet'e ve Devletin bazı organlarına olan güvenin sarsılmasına neden olmuştur. Ulusal çıkarın gözetildiğine dair şüpheleri arttırmıştır. Bergama ve Eşme'de yargı kararlarına uyulmaması, arama ve işletme sürecinde çevre, ekonomi ve toplum arasında denge kurulmaması ve/veya bunun gereklerinin sağlanmaması bilinen nedenlerdir. Her şeyden önce Bergama'da ve Eşme'de altın işletmeciliği ile ilgili yargı kararları derhal uygulanmalıdır. Kazdağları'nda veya ülkenin herhangi bir yerinde ortaya çıkan toplumsal tepkiler işin çevre ve toplum boyutunun yok sayılmasının sonucudur.

Madenlerin aranması ve bulunmasına yönelik çalışmalar bilim ve tekniğin gerekleri yerine getirilerek, toprağın, suyun ve havanın kirlenmesine neden olmadan yapılmalıdır. Arama sürecinde doğal yapıyı bozmamaya özen gösterilmelidir. Orman alanlarında ağaç kesimine son verilmelidir. Bu çalışmalarda MTA ve Maden İşleri Genel Müdürlükleri gibi madencilik kurum kuruluşları ile Orman Genel Müdürlüğü sorumluluklarını yerine getirmelidirler. Flora ve faunanın korunması için Çevre ve Orman Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı gereken duyarlılığı göstermeli, sorumluluklarını yerine getirmelidir.

DSİ Genel Müdürlüğü, altın işletmeciliği yapılan sahalardaki yeraltı suyu gözlem kuyuları verilerini, su seviyesi, su kalitesi değişimlerini periyodik olarak yayınlamalı, akredite olmuş laboratuarların örnekler üzerinde tahlil yapmalarına olanak sağlanmalıdır.

5177 sayılı yasa ile değişik 3213 sayılı Maden Yasası ve ilgili yasal mevzuat, ülke madenciliğinin yöre halkının istemlerini de gözetecek şekilde yürütülebilmesi yönünde yeniden düzenlenmelidir.

Madencilik faaliyetleri, teknolojik gelişmelere bağlı olarak açık işletme yöntemlerinin daha çok uygulandığı bir şekle dönüşmüştür. Bu süreçte açık işletme yöntemi ile doğanın görünen yüzü, topografik yapı büyük boyutlarda değişikliğe uğramaktadır. Bu değişimin olumsuz sonuçlarını ortadan kaldıracak önlemler bilinmektedir ve birçok ülkede uygulanmaktadır. Madencilikle bozulan arazilerin doğaya yeniden kazandırılması ekonomik ve ekolojik bir zorunluluktur. ÇED süreci ve bilimsel öngörülerin sağlanmasının yaratacağı caydırıcılık endişeleriyle eksik ve yetersiz yasa ve mevzuat düzenlemeleri ilerde oluşacak sorunların ana kaynağıdır.

Maden arama ruhsatlı alanlarda arama sürecinde ÇED zorunluluğu olmamasına karşın ÇED'in ölçütleri göz önünde bulundurularak çalışma yapılmalıdır. Kazı gerektiren işlerle sondajlı aramalarda bitki örtüsüne en az zarar verecek biçimde çalışılmalı, yeraltı suyunu kirletebilecek kimyasallar kullanılmamalıdır.

Orman alanlarında belirlenmiş çalışma kurallarına uyulması sağlanmalı, yapılan çalışmalar raporlarla belgelendirilmelidir. İşletme projelerine uygunluk ve yasaların gereklerinin yerine getirilmesi konusunda kamusal denetim işletilmelidir.

TMMOB, "Doğal kaynaklarımızın toplumsal faydaya dönüşümü içermeyen, salt parayı ön planda tutan her türlü faaliyet derhal durdurulmalıdır" diyor.

TMMOB, "Ülke sanayinin temel gereksinimi olan hammaddenin temini yerine madenciliği sadece kazı ve kırma işi olarak algılayan düzenlemeler derhal ortadan kaldırılmalıdır" diyor.

TMMOB, "Toprağı, suyu ve havayı temiz kullanmak insan hakkıdır. Tüm bunları temiz tutmak için mesleki bilgilerimizi kullanmakta kararlıyız. Ülkemizin kimyasallarla kirletilmesinin önüne geçilmelidir" diyor.

TMMOB, "Yargı kararlarına uymamak anayasal suçtur. Maden arama ve işletmeciliğinde yargı kararlarına derhal uyulmalıdır" diyor.

TMMOB, "Başta Kazdağları olmak üzere Türkiye'yi hafriyat alanına ve kimyasal çöplüğe dönüştürecek uygulamalardan vazgeçilmelidir. Doğal, tarihi ve kültürel varlıklarımız yok edilmemelidir" diyor.

TMMOB, "Yaşam alanlarımızın talanına DUR" diyor.

Siyasal karar vericiler ülkemizin aydınlık geleceği için bu uyarılarımızı dikkate almak ve gereğini yapmak zorundadır.


Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı

tmmob.org.tr

eskimo 26-12-2007 15:51

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi eskimo (Mesaj 182192)
Kazdağları'nda arama yapan şirketler


* Çanakkale Madencilik: 2 adet arama sahası bulunan firma, yerli.

* Doğu Truva Madencilik: Kanadalı Teck Cominco'nun desteklediği Fronteer'e ait firmanın 1 adet arama sahası bulunuyor.

* Galata Madencilik: 1 adet sahası olan firma Ariana Madencilik'le çalışıyor. En büyük hissedarları İngiltere'den.

* Hüseyin Avni Akol: Yerli firmanın 1 adet arama sahası var.

* Koza Altın İşletmeleri: Ovacıt'ta altın çıkaran yerli firmanın 2 adet sahası bulunuyor.

* Kuzey Truva Madencilik: Kanadalı Teck Cominco'nun desteklediği Fronteer firmasına ait. 6 sahada arama yapıyor.

* Park Enerji: Yerli firmanın 4 sahası bulunuyor.

* Trakya Bakır İşletmeleri: Yabancı ortaklığı bilinmeyen firmanın 1 sahası var.

* Tüprag Madencilik: Kanadalı Eldorado Gold madencilik şirketinin Türkiye temsilcisinin 7 sahası bulunuyor.

* Yeni Anadolu Madencilik: Dünyanın en büyük madencilik şirketlerinden Rio Tinto'yla ilişkileri olduğu söyleniyor. Merkezi İngiltere'de ama Avustralya Borsası'nda işlem gören bir başka şirketleri daha var. 11 sahası var.

* Global Madencilik: Yerli firma 1 sahada arama yapıyor.

http://www.globalenerji.com.tr/hab-2...4,39@2300.html

Alıntı:

HANGİ ŞİRKETLER VAR?

- Teck Cominco: Kanadalı maden devi olan şirket Kaz Dağları"nda başta Balıkesir İvrindi, Havran, Balya ve Çanakkale Ezine olmak üzere 7 mevkide çalışma yürütüyor.

- Doğu Truva Madencilik: Teck Cominco"nun desteklediği Fronteer"e ait firmanın Çanakkale Bayramiç"te 1 arama sahası bulunuyor.

- Kuzey Truva Madencilik: Kanadalı Teck Comico"nun desteklediği Fronteer firmasına ait. 6 noktada arama yapıyor. Hepsinin işletme ruhsatı var.

- Çanakkale Madencilik: 3 adet arama sahası bulunan firma, yerli.

- Global Madencilik: Yerli, Çanakkale Kocayayla köyünde altın, molibden, bakır, gümüş, çinko ve kurşun araması yapıyor. İşletme ruhsatına sahip.

- Hüseyin Avni Akol: Yerli firmanın 1 adet işletme ruhsatı var.

- Galata Madencilik: Firma Ariana Madencilik"le çalışıyor. En büyük hissedarları İngiliz.

- Koza Madencilik: Ovacık"ta altın çıkaran yerli firma 7 adet sahası bulunuyor.

- Tüprag Madencilik: Kanadalı Eldorado Gold madencilik şirketinin Türkiye temsilcisinin 5 sahası bulunuyor.

- Pregold Madencilik: Yerli olan şirketin 4 sahası var. Mali, Gana"da aramalar yapan şirketin sahibi Goldaş.

http://www.haberte.com/news_detail.php?id=46795
Haberler karşılaştırıldığında arma izinlerinin ve firmaların arttığı görülüyor.

hfz 28-12-2007 13:00

Katılımda bulunmak isteyen arkadaşlar için;



ÇANAKKALE ÇEVRE PLATFORMU TOPLANTIYA DAVET




SAĞLIKLI BİR ÇEVREDE YAŞAMA HAKKI İÇİN, KAZDAĞLARI’NA VE MADRA DAĞI’NA DOKUNULMAMASI VE GELECEK KUŞAKLARA MİRAS BIRAKILMASI İÇİN HEP BİRLİKTE MÜCADELE EDELİM.

Kazdağları’ nda altın madeni/kimya işletmeciliğine karşı bir araya gelen belediyeler ve kitle örgütleri tarafından oluşturulan KAZDAĞLARI VE MADRA DAĞI ÇEVRE PLATFORMU tarafından imzaya açılan deklerasyon Çanakkale ve Balıkesir illerindeki belediyeler ve kitle örgütleri tarafından imzalanıyor.
05 Ocak 2008 günü kamuoyuna deklere edilecek.

05 Ocak Cumartesi günü Burhaniye’de yapılacak KAZDAĞLARI VE MADRA DAĞI ÇEVRE PLATFORMU toplantısına otobüslerle gidiyoruz, ve gitmek isteyen arkadaşlarımızın başvurularını bekliyoruz.

19 Ocak Cumartesi günü Balıkesir ve Çanakkale başta olmak üzere bulunduğumuz tüm illerde, ilçe ve beldelerde alanlardayız.


BİZ KARŞI ÇIKARSAK YAPAMAZLAR!

SAĞLIKLI BİR ÇEVREDE YAŞAMA HAKKI İÇİN, KAZDAĞLARI’NA VE MADRA DAĞI’NA DOKUNULMAMASI VE GELECEK KUŞAKLARA MİRAS BIRAKILMASI İÇİN HEP BİRLİKTE MÜCADELE EDELİM.

Toplantı Zamanı : 05 Ocak 2008 Cumartesi Saat: 14:00
Toplantı Yeri : Burhaniye Belediyesi Çok Amaçlı Salonu


Bilgi Tel: 0 286 212 05 60
E posta: canakkalecep@gmail.com

Oğuz Karsan 29-12-2007 12:37

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi nevsune (Mesaj 187519)
Sn. Oğuz Karsan

Bu yazışmaları büyük bir sabırla okurken, sizden gelmesini umduğum bilimsel yaklaşımları bir türlü göremiyorum. Bu işin sonunda ülke için, yöre insanı için ve doğa için zararlı olmayacak sizin bildiğiniz ama bizim anlayamadığımız bilgi, bulgu, araştırma (her ne ise) onları ortaya koyabilseniz, belki de bu ikna isteğiniz gerçek amacına ulaşacak.

Yazışmalara katılan arkadaşlar mesleki ve bilimsel araştırmalardan yola çıkarak zararları belirtiyorlar, öyle ise; siz de, size doğru gelen kaynakları bize bilimsel olarak gösterin ki, anlayabilelim.

Doğruları görmeyi hepimiz çok istiyoruz ama gerçeklere dayanan bilgi ve belgelerle.


Merhaba,

Sn Nevsune,

Yazınızda " Bu yazışmaları büyük bir sabırla okurken, sizden gelmesini umduğum bilimsel yaklaşımları bir türlü göremiyorum. Bu işin sonunda ülke için, yöre insanı için ve doğa için zararlı olmayacak sizin bildiğiniz ama bizim anlayamadığımız bilgi, bulgu, araştırma (her ne ise) onları ortaya koyabilseniz, belki de bu ikna isteğiniz gerçek amacına ulaşacak." demişsiniz.

Ben bu konuda yazmaya başladığım ilk günden beri jeolog, maden mühendisi, metalurji mühendisi veya bu dalla uğraşan bilim adamı olmadığımı ve bu konuda fazla bir şey bilmediğimi söyledim. Yazı yazan arkadaşların birçoğunun benim gibi doğasever olmalarının dışında bu konuyla ilgili bilim adamı olmadığı da ortada.

Sadece olayların başlama noktasına en yakın kişi olduğumu zannediyorum.
Sondaj bölgelerine yakın bir yerde tarlam olduğundan, ayrıca bölgeye devamlı gidip geldiğimden, yaptığım gözlemlerimi anlatmaya çalıştım. Bu gözlemlerimde de, aslında durumun abartılı ve bölgede dağıtılan alelacele hazırlandığı belli olan broşür veya afişlerde anlatıldığı kadar vahim olmadığınını da gözlerimle gördüm.

Evet bazı bölgelerde ağaçlar sahiden katledilmişti ama bu yörede bunun normal sayılan işlerden olduğunu anladım. Bölgede yaşayan köylerin ve yerel yönetim daha önce yapılan çevre facialarının hiçbirisini bu kadar önemsememiş ve tepki göstermemişti. Esas anlaşılması zor olan hadise de buydu.
Hala bu konuda ilk başta gelen ve esas meselenin ağaç katliamı ve çevre konularının olduğuna emin olamıyorum. Beni suçlayan arkadaşların da şu konulara dikkat etmesini öneriyorum.
Firmanın yıllarca bölgede olmasına rağmen, bu konuda şimdiye kadar birkaç gerçek duyarlı vatandaş dışında hiç ses çıkarılmamış olması,
Bölgede bir sürü sondaj ve işlem yapan firma olmasına ve gördüğüm kadarıyla binlerce ağaç katledilmiş olmasına rağmen orman yönetimi başta olmak üzere bu güne kadar kimsenin duyarlılık göstermemiş olması.
Birden ayrı sayılar ile aynı sondaj makinası resminin değişik yörelerde dağıtılmış olması, daha önce kendilerinin sorumlu oldukları çevre ve ağaç katliamına göz yuman ve hatta rant sağlamış bazı kişilerin de birden bölgeye gelip icraatlarının tersi söylemler ile ortaya çıkmış olmaları hep aklımı kurcalayan sorular. Önyargısız bir biçimde bu sorulara cevap bulduğumda gerçekleri daha iyi kavrayacağım.

İlk başta altın arayan firma nın kestiğini sandığım ağaçları da aslında ilk görevleri ağaçları korumak olan orman idaresinin kestiğini gözlerimle gördüm, olay yerinde orman mühendisleriyle görüştüm. Bunu önceki yazılarımda belirtmiştim.

Ayrıca bilimsellik gözlem ve araştırmaya dayanmaz mı? Daha nasıl bir bilimsellik göstermemi bekliyorsunuz? Ağaçların kesilmesi karşısında gidip, kim, kaç ağacı kesmiş bakalım, usulsüz kesildiğini tespit ettiklerimizi ve eğer sahiden yeraltı suları kirletilmişse orman yönetimine ve cumhuriyet savcılığı na bildirelim. Araştırılması gereken konuları araştıralım demek bilimsel olmamak mı ?

Birilerinin yaptığı gibi gidip görmek ve araştırıp gerçekleri anlamak yerine internetten bolca yazı indirip, sunabilirim. Şimdi bu dediğimi de kesin başka tarafa çekerler. Bilimsel yazılara karşı değilim. Mesela Malina nın yazısına eklediği makalede çok güzel yönler var. Ben daha çok başkalarının yazılarını okurken, bir yandan da kendi gözümle görmek isterim. Başka türlü bir davranış objektif olmamı engeller.

Altın arayan firmalar doğaya zarar vermiyor demiyorum ki. Sadece araştırıp, görelim ve ne kadar zarar verdiklerini araştırıp biraz bilgi sahibi olalım derken, olayı farklı boyuta çekmek isteyen arkadaşlar, yazdıklarımdan farlı anlamlar çıkarmak için gayret gösteriyorlar.

Birkaçı eleştirirken bazıları beni firma temsilcisiymişim gibi algılamakta. Araştırıp yerinde görmeye de malesef karşılar.

Gördüklerimi naklettiğim ve ortaya dökülmek istenen olayı önyargısız anlamaya çalıştığımdan, bilgisayarı kullanabilme becerim ve ifade kabiliyetimin de eksikliğinden de olsa gerek, istediğimi tam anlatamıyor olabilirim.

Ama her yazımda gidip yerinde görelim ve araştırıp öyle karar verelim dememe rağmen, bazı arkadaşların hala ne dediğimi anlamamak istememeleri karşısında da bir önyargının bulunduğunu kabul etmem gerektiği sonucuna varıyorum.

Araştıralım, Bakalım, Gözümüzle Görelim, Siyasileri ve bu durumdan rant elde etmek isteyenleri değil, önyargısız olduğundan emin olduğumuz bilimadamlarını bölgeye davet edelim veya götürelim eğer sahiden kanunların izin verdiğinden farklı bir durum varsa,

1- Derhal devletin bu işlerle ilgili birimlerini harekete geçirelim.
2- Daha fazla kişiye bu bulguları güncel resimleri de eklenmiş broşürler vasıtasıyla bildirelim.
3-Eğer firma kanunların izin verdiğinden fazla ağaç kesmişse, orman idaresine bildirip, bu işi kontrol etmekle görevli kişilerin de hesap vermesini sağlayalım.
4-Eğer Bağımsızlığına güvenebileceğimiz medya kuruluşu varsa, davet edelim.
5-
6-

Kanun koyucular, ülkelerinin menfaatini gözetmek yerine eğer aksine yurtdışı firmaların ülkemiz zenginliklerini kolayca çıkarılıp yurtdışına götürülmelerine olanak sağlamasına ve sömürülmemizi kolaylaştıran kanunlar koymuş ise, Bu tip kanunların ilgili bölümlerinin iptali için uğraşmamız gerekir.

Ama ne olduğunu tam kavramadan, benim de ilk başta yapmış olduğum gibi hemen saldırmayalım.

Saygılar.

hassoman 29-12-2007 13:45

1 Eklenti(ler)
Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi hfz (Mesaj 188386)
ÇANAKKALE ÇEVRE PLATFORMU TOPLANTIYA DAVET

SAĞLIKLI BİR ÇEVREDE YAŞAMA HAKKI İÇİN, KAZDAĞLARI’NA VE MADRA DAĞI’NA DOKUNULMAMASI VE GELECEK KUŞAKLARA MİRAS BIRAKILMASI İÇİN HEP BİRLİKTE MÜCADELE EDELİM.

05 Ocak Cumartesi günü Burhaniye’de yapılacak KAZDAĞLARI VE MADRA DAĞI ÇEVRE PLATFORMU toplantısına otobüslerle gidiyoruz, ve gitmek isteyen arkadaşlarımızın başvurularını bekliyoruz.
19 Ocak Cumartesi günü Balıkesir ve Çanakkale başta olmak üzere bulunduğumuz tüm illerde, ilçe ve beldelerde alanlardayız.

Toplantı Zamanı : 05 Ocak 2008 Cumartesi Saat: 14:00
Toplantı Yeri : Burhaniye Belediyesi Çok Amaçlı Salonu

Bilgi Tel: 0 286 212 05 60
E posta: canakkalecep@gmail.com


Sayın hfz
Orada olmaya çalışacağım. Orada olamasam bile gönlüm ve yüreğim sizlerle olacak... Sizler gibi sağduyulu, duyarlı ve sorumluluklarını kişisel çıkarı için kullanmayan insanların varlığı gelecek için karamsar olmamızın gerek olmadığını gösteriyor sağolun varolun:D


Kazdağlarımın altın uğruna altının oyulmasını sulandırma gayretleri boşa çıkacaktır

Yücel Özlem 30-12-2007 13:11

Sayın Oğuz Karsan,

Önce, yazılarınızla ilgili genel düşüncemi söyleyeyim. Çok uzun yazılar yazıyorsunuz. Yazdığınız yazılarda birbiri ile çelişen ifadeler yer alıyor. Gerçekten sizi anlamakta zorluk çekiyorum. Çelişki farklı yazılar arasında olduğu gibi bazan aynı yazının cümleleri arasında da görülüyor.

Ben diğer başlıkta yazıştığımız örnek olay yüzünden (olayı önemli bulduğum ve gelişmeleri paylaşmanızın başkalarına da faydalı olacağını düşündüğüm için) sizinle diyaloğu koparmamaya gayret ediyorum.

Şimdi son yazınız hakkında bazı şeyler söylemek istiyorum. Nevsune Hanıma hitaben yazdığınız yazının başında zaten alıntıyı koyduğunuz halde tekrar tırnak içinde alıntı yapıyorsunuz. Oysa burada okuyup yazan insanlar, okuduklarını anlayabilecek düzeydedir. Bir kerede anlıyamıyanlar da anlamadığını fark ederse döner tekrar okur.

Hiç zaruret olmadığı halde, aynı cümlelerin tekrarlanması, okuyacak insanlara karşı bir tavır olarak algılanabilir.

Alıntı:

İlk başta altın arayan firma nın kestiğini sandığım ağaçları da aslında ilk görevleri ağaçları korumak olan orman idaresinin kestiğini gözlerimle gördüm, olay yerinde orman mühendisleriyle görüştüm. Bunu önceki yazılarımda belirtmiştim.
Bazan ormanın korunması için de ağaç kesilebilir. Orman idaresinin her yaptığı elbette doğru değildir. Ancak bu başlıkta siz bunu yazarsanız konuyu ve hedefi saptırdığınız düşünülebilir. Orman idaresi işlerini nasıl yapıyor. Orada yapılan kesim zaruri, gerekli ya da doğru mu bu elbette tartışılabilir. Ama yeri burası değildir. Aksi ispatlnıncaya kadar bu idarenin kanunen verilen görevi yaptığı kabul edilir.

Alıntı:

Ayrıca bilimsellik gözlem ve araştırmaya dayanmaz mı? Daha nasıl bir bilimsellik göstermemi bekliyorsunuz? Ağaçların kesilmesi karşısında gidip, kim, kaç ağacı kesmiş bakalım, usulsüz kesildiğini tespit ettiklerimizi ve eğer sahiden yeraltı suları kirletilmişse orman yönetimine ve cumhuriyet savcılığı na bildirelim. Araştırılması gereken konuları araştıralım demek bilimsel olmamak mı ?
Alıntı:

Birilerinin yaptığı gibi gidip görmek ve araştırıp gerçekleri anlamak yerine internetten bolca yazı indirip, sunabilirim. Şimdi bu dediğimi de kesin başka tarafa çekerler. Bilimsel yazılara karşı değilim. Mesela Malina nın yazısına eklediği makalede çok güzel yönler var. Ben daha çok başkalarının yazılarını okurken, bir yandan da kendi gözümle görmek isterim. Başka türlü bir davranış objektif olmamı engeller.

Alıntı:

Altın arayan firmalar doğaya zarar vermiyor demiyorum ki. Sadece araştırıp, görelim ve ne kadar zarar verdiklerini araştırıp biraz bilgi sahibi olalım derken, olayı farklı boyuta çekmek isteyen arkadaşlar, yazdıklarımdan farlı anlamlar çıkarmak için gayret gösteriyorlar.

Birkaçı eleştirirken bazıları beni firma temsilcisiymişim gibi algılamakta. Araştırıp yerinde görmeye de malesef karşılar.

Gördüklerimi naklettiğim ve ortaya dökülmek istenen olayı önyargısız anlamaya çalıştığımdan, bilgisayarı kullanabilme becerim ve ifade kabiliyetimin de eksikliğinden de olsa gerek, istediğimi tam anlatamıyor olabilirim.

Ama her yazımda gidip yerinde görelim ve araştırıp öyle karar verelim dememe rağmen, bazı arkadaşların hala ne dediğimi anlamamak istememeleri karşısında da bir önyargının bulunduğunu kabul etmem gerektiği sonucuna varıyorum.
Ben Everest'e çıkmadım. Amerika'ya da gitmedim. Avusturalya'ya ve hatta Suriye'ye de gitmedim. ancak buralar hakkında bir çok bilimsel bilgiye sahibim. Daha fazlasına da ulaşabilir ve öğrenebilirim. Bütün bunları da bilgisayrımın başında yapabilirim. Bu benim objektif olmamı engellemez.

Suriye'yi karış karış bilen bir dostum var bir tarihte Şam'da başına gelen bir sevimsiz olay yüzünden Suriye denilince dengesi bozulur. Bu yüzden makul ve objektif olamaz.

Siz, sanıyorum, size karşı ve düşman olan ötekiler bulup, yoksa da yaratıp, onlarla savaşmayı, alışkanlık haline getirmişsiniz. :)

Burada sizi yazdıklarınızla tanıyoruz. Kim, size neden, yazmadığınız şeyleri izafe etsin. Mesela ben sizi önceden tanıyor mu idim? Ya da başkaları tanıyor mu?

Yanlış anlaşıldığınızı söylediniz güzel. Doğrusunu da ifade etmeye çalışmışsınız bu da anlaşılabiliyor. Kendinizin doğru ifade etmemiş olabileceğinizi de kabul etme erdemini de gösteriyorsunuz. Halen, ötekilerle uğraşmak niye?

Gelin biz şu önemli işimize bakalım.

nevsune 30-12-2007 15:20

Sn. Oğuz Karsan

Size bir haksızlık yapmış olmama adına, başından bu yana tüm yazıları tekrar tekrar taradım ve cansiperane bir mücadele verdiğinizi gördüm. Önce mücadeleniz Kaz dağlarındaki katliamı durdurmak üzerine kuruluyken, birdenbire karar değiştirdiğinizi gördüm. Buna dayanak olarak da yazdığınız hep aynı şey; bilgisayar başındaki bilgilere rağbet etmeyin, gidin yerinde görün.

Bilgiyi, bilgisayar başında edinmenin kötülüğünü anlayamadığım gibi zaten bu konuda sevgili Yücel Özlem'in düşüncelerine katılıyorum. Dünyanın tüm bilgileri ne iyi ki teknoloji sayesinde elimizin altında. Bu yaşta hala bir şeyler öğrenme fırsatı tanıdığı için ben kendi adıma bu teknolojiden çok memnunum. Diğer arkadaşların da bilgisayardan indirip bize sundukları bilgiler; meslek kuruluşları, ciddi sivil toplum kuruluşlarının yaptıkları araştırma ve sonuçları ile ciddi haber değeri olan kaynaklar. Dizi film senaryolarını görüş olarak sunmuyorlar en azından. Siz de kendi görüşlerinizi aynı şekilde bir yerlerden indirme olanağına sahipsiniz, ama gerçekleri gösteren bilgi, belge şeklinde lütfen: ben yalnızca buna işaret etmiştim. Sevgili Yücel Özlem bu konuda, benim de fikirlerimin örtüştüğü şeyler yazdığı için fazla yer işgal etmeyeceğim. Peki ama cümlenizin ikinci yarısında bize anlatmak istediğiniz "oturduğun yerden ahkam kesme, git yerinde gör" ün yanıtı konusunda nasıl emin olabiliyorsunuz? Belki bu yazıları yazan kişilerin arasında o yörede yakınları veya evleri olanlar da vardır, belki o kişiler yerinde görmüşlerdir yanlışları. Sizin gördüklerinizle neden yetinsinler ki? Onlar da gördükleri vehameti anlatmak için cansiperane bir mücadele veriyor olabilirler.

Sn. Karsan burası bir forum. Elbette fikirlerimizi düzeyli bir şekilde çarpıştıracağız. Hepimiz aynı görüşte olsak zaten tartışmanın anlamı kalmazdı. Yalnız kötü olan şu ki, söylenecek söz tükendiğinde iş biraz laf kalabalığına dönüşmeye başlıyor. Konunun da ciddiyetinden uzaklaşılıyor.

Durum vahim, çok vahim, hiç öyle laf karmaşası ile örtülecek gibi değil.

Oğuz Karsan 01-01-2008 20:41

Merhaba,

Sayın Yücel Özlem

Heyecanlanıp yine yazımı yanlış yere yazmışım.

Silmek için aradım ama bulamadım. Herhalde site yöneticisi tarafından silinmiştir.

Bu oturuma ayak uyduramayacağıma karar verdim. Bundan böyle yazı yazmayacağım.

Zaten yazdıklarım da farklı anlaşılıyor.

Yazıştığım veya bana cevap yazma nezaketinde bulunan tüm arkadaşlara teşekkür ederim.

Saygılar.

nevsune 01-01-2008 21:13

Sn. Oğuz Karsan
Mesajınız silinmedi. Sizin de farkettiğiniz gibi yanlış bir yerde yer aldığını görünce arada kaynayıp gitmesin diye yeni başlıkta buraya taşımıştım.

hfz 04-01-2008 12:43

03.01.2008
Egeçep Özel Haberleşme
Alıntı:

Bugünkü Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu’nun 2007/12974 sayılı kararı ile Efemçukuru Altın Madeni sahası içinde yer alan toplam 35 parselin Tüprag Metal Madencilik A.Ş. (ELDORADO GOLD) yararına acele kamulaştırılma kararı verilmiştir.

Karar, Kamulaştırma Yasası’nın 27. maddesine dayandırılmaya çalışılmıştır. Oysa Kamulaştırma Yasası’nın 27.maddesi “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde” acele kamulaştırmayı öngörmektedir. Diğer yandan, Maden Yasası’nın 46.maddesindeki olağan kamulaştırma dahi yeterli görülmemiştir.

• Efemçukuru yöresini yaşanmaz hale getirecek, İzmir’i susuz bırakacak, olan içme suyunu da kirletecek olan Eldorado Gold’un Efemçukuru Altın Madeni’nin işletmesi yurt savunması olarak mı görülüyor?
• TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’nın ortaya çıkardığı, Kışladağ Altın Madenini işleten Tüprag’ın ana şirketi Kanada kökenli Eldorado Gold’un Başkanı Paul N.Wright’ın Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen’e 8 Kasım 2007 tarihli bir mektubunda istediği randevu gerçekleşti de orada mı bu karar alınmıştır?

Kısacası bu Hükümet, halkının ihtiyaçlarını mı yoksa çok uluslu şirketlerin çıkarlarına göre mi hareket ediyor?
Hükümetin Eldorado Kararı

Siyanürle altın çıkaran Eldorado Gold'a topraklarını satmayan İzmir Efemçukuru köylüleri şokta. İşte hükümetin aldığı karar:

İzmir Efemçukuru köylüleri, siyanürle altın çıkaran Eldorado Gold'a topraklarını satmaya yanaşmamıştı. Dün Bakanlar Kurulu "milli müdafaa ve yurt savunması" hallerinde kullanılan özel maddeyi işletip toprakları acele kamulaştırma kararı aldı. Parseller 7 gün içinde kamulaştırılacak.

Yabancı sermayeyi Türkiye'ye çekmeye çalışan hükümet, son kıyağını Eldorado Gold Altın Madeni Şirketi'ne yaptı. İzmir Efemçukuru köyünde yaşayan yaklaşık 800 köylünün yabancı altın madenine satmadığı toprakları, kamulaştırma yasasının "Milli müdafaa ve yurt savunması" maddesine dayanılarak şirkete verilmek üzere kamulaştırdı. hükümetin bu kararı dünkü Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Böylece, Kanadalı Eldorado Gold Altın Madeni Şirketi'nin Türkiye ayağı olan TÜPRAG A.Ş, altın çıkartırken kuracağı tesisler için istediği ve alamadığı toprakları, Hükümet sayesinde köylülerin ellerinden alacak. Bakanlar Kurulu'nun kararı "acele kamulaştırma" kararı olduğu için, kamulaştırma işlemleri 7 gün içinde tamamlanacak.

Satmak istememişlerdi

İzmir'in 20 kilometre uzağında bulunan Efemçukuru yöresinde Kanadalı Eldorado Gold Altın Madeni Şirketi'nin Türkiye ayağı olan TÜPRAG A.Ş'nin bölgedeki altın madeni işletme ruhsatı, İzmir'in içme suyunu karşılayan Çamlı Barajı'nın su havzasında bulunması nedeniyle 2005 yılında iptal edildi. Mahkeme kararı nedeniyle şirketten Bakanlığın verdiği ruhsat ve iznin iadesi 18.02.2005 tarihinde istendi. Ancak şirket İR:5419 sayılı işletme ruhsatı ve iznini iade etmedi. Ardından şirket temyize başvurdu. Temyiz süreci devam ederken şirket, bu sırada maden için gereken tesisleri kurmak amacıyla bölgedeki arazileri almak istedi. Ancak söz konusu topraklar 200 haneli ve yaklaşık 800 kişinin yaşadığı Efemçukuru köylülerine aitti. Köylülerin topraklarını satmaya yanaşmadığı gibi, şirkete karşı protesto eylemlerine başlamasıyla durum şirket açısından kritik bir hal aldı.

Mahkeme kararıyla iptal edilen ve hukuken hiçbir geçerliliği bulunmayan izin ve ruhsatları iade etmeyen şirket ve ruhsatı veren Enerji Bakanlığı, iptal kararının yürütmesini durdurması için Danıştay 8. Dairesi'ne başvurdu. Ancak mahkeme, 26 Nisan 2005 tarihinde iptal kararının yürütmesini durdurmayı da reddetti.

Siyanür kullanıyor diye faaliyeti durdurulmuştu

Tüprag Metal Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, yüzde 100 yabancı sermayeli bir şirket olarak Ankara'da kuruldu. Merkezi Kanada'da bulunan Eldorado Gold Corporation adlı madencilik şirketinin bir alt kuruluşu olarak Türkiye'de faaliyetlerini sürdüren şirketin, 2006 yılında açılan Uşak Kışladağ'daki altın madeni işletmesinin faaliyeti, üretimde "siyanür" kullanıldığı gerekçesiyle Danıştay 6. Daire tarafından geçen yıl Temmuz ayında durdurulmuştu.

Kaynak:http://w9.gazetevatan.com/haberdetay...1&Categoryid=2

Özcan2007 11-03-2008 20:46

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi güngör polat (Mesaj 159683)
sevgili üyeler
Dün gece fox tv'de kaz dağlarında altın arama için sontaj yaparken katledilen 200-300 yıllık ağaçları gördüm ve dehşete düştüm .Çünkü ida dağının güzelliklerini biliyorum.Habere göre bunu yapan global isimli bir maden arama firmasıymış.Sizlerden rica ediyorum.Bu doğa düşmanlarına tepkilerimizi hep beraber gösterelim.Bunun devamında izin alırlarsa bergama da yapılanlar yapılacak ve siyanür ormanı kaplıyacak büyük ihtimallede kazdıkları topraklarıda ağaçların üstlerine atacaklar dolayısıyla ne ağaç kalacak nede bitki. tabii bu arada oluşacak diğer zararlar konusunda sizin katkılarınızı bekliyorum.:mad: :(

Kazdağları altın arama sondajında çalışan 12 işçi hayatını kaybetmiş 09.03.2008 tarihinde. Silyanür bu kadar zehirli olduğunu bilmiyordum. Silyanürün doğaya daha çok zararı vardır. Birde doğa katliamı var. İmza toplamayla sondaj çalışmaları durmuyor. Birşey yapmamız lazım.
ÖLÜLER ALTIN TAKMAZ !

hassoman 12-03-2008 01:57

Sondaj sırasında kullanılan kimyasallar
 
1 Eklenti(ler)
Sevgili Özcan 2007,
Altın arama sırasında sadece siyanür kullanılmıyor. Bir çok kimyasal da işin içinde. Haklı olarak siyanür tartışılırken bu kimyasallar ihmal ediliyor.

Kullandıkları maddelerden biri Bentonit Kilidir.
Sondaj sırasında kullanılan suyun çatlaklardan sızmasını engellemek için kullanılıyor. Çevre ve orman Bakanlığı ve şirket yetkililerine göre bu kimyasal maddenin çevreye zararı yokmuş iyi mi?!..

Kullanılan diğer bir kimyasal madde ise Polimer.
Toprağın aşırı nemlenmesine yol açan bu kimyasalın kullanılmasındaki amaç kuyulardaki toprak parçalarının sondaj aletine zarar vermesini engellemek.. Madde toprakta jölemsi, yapışkan bir tabaka oluşturuyor. Artık o topraktan hayır beklemeyin, ama şirket yetkililerine göre bunun da çevreye hiç zararı yokmuş. ( Bu açıklamaları duyunca insanın bu kimyasalları ekmeğini sürüp sürüp yiyesi geliyor...) Çevre köylerde toprağın ölümüne neden olan, işte bu kimyasaldan başkası değil.

Eklenti 31970

Yetti mi?
Yetmedi!..
Kullanmak zorunda kaldıkları bir kimyasal daha var hazretlerin..

Sondaj sırasında ısınan makinelerin soğutulması için kullanlına soda kostik
Şirket yetkilileri bu maddenin zehirli olduğunu kabul ediyor ama yer altı sularına karışmayacağını garanti ediyorlar…
Gel de bunu köylülere anlat.

Rastlantıya bakın ki sondaj çalışmaları sırasında köylerin suları bulanıklaşıverdi; tadı, kokusu değişiverdi… Ama Allah var, bu sudan içen ölmüyor; sadece mide bulantısı ve kusma yapıyor… Bakanlık ve şirket yetkililerine inanmayacağızda bu köylülere mi inanacağız? Suların bulanıklaşması da tadının bozulması da, köylülerin mide ve bağırsak sorunları da hepsi psikolojik… :p Bayramiç Belediye Başkanına göre köylü yüz yıllardır kullandığı kaynak suya yanaşmıyormuş artık, hazır su içmeye başlamış…

hassoman 16-03-2008 19:16

Kaz Dağları'nın bin pınarından göz yaşı akmasın!
 
KAZ DAĞLARI İÇİN DEV MİTİNG

5 Nisan 2008 Çanakkale Cumhuriyet Meydanı

34 belediyeden oluşan Belediyeler Birliği’nin, Çanakkale ile
Balıkesir Üniversitelerinin, bu iki ilin barolarının desteklediği ve 300’e yakın sivil toplum örgütünü kapsayan Çanakkale-Edremit Körfezi Çevre platformları temsilcilerinin oluşturduğu Kaz Dağları ve Madra Dağı Çevre Platformu’nun düzenlediği “KAZ DAĞLARI VE MADRA DAĞI’NIN ÜSTÜ ALTIN’DAN DEĞERLİDİRMitingi 5 Nisan’da
Çanakkale’de Cumhuriyet Meydanı
’nda yapılacak… Bu güne kadar yapılmış en büyük çevre mitingi, olacağı belirtiliyor…




KAZ DAĞLARI ve MADRA DAĞI ÇEVRE PLATFORMU’nun
"KAZDAĞLARI VE MADRA DAĞINDA SİYANÜRLÜ ALTINA HAYIR" deklarasyonu


Bizler, Güzel yurdumuzun Çanakkale – Balıkesir illeri içinde yer alan ,’’Biga Yarımadası ve Edremit Körfezi’’ diye anılan eşsiz güzelliklere sahip bölgesinde yaşıyoruz.

Biga yarımadasının büyük kısmını kaplayan Kaz Dağları’nın güneyinde, Ege Denizinin kıyısında yer alan, kutsal zeytin ağaçları ile kaplı, dünyanın ikinci en bol oksijenini İnsanlığa sunan yeryüzü cenneti Edremit Körfezi yer alır. Körfezin doğusunda bulunan Madra Dağı yöre ekolojisini tamamlar.

Kaz Dağları’nın kuzeyinde yer alan, Bayramiç-Çan-Çanakkale ve çevre yerleşimleri meyve ve sebze yetiştiriciliğinde dünyaca ünlüdür. Biga – Gönen Türkiye’nin süt gereksiniminin %25’ini karşılar. Bin Pınarlı Kaz Dağları, efsanevi adı ile İDA Dağı;2002 dünya dağlar yılında “ Eko-Kültür Turizmi” için dünyanın en iyi 2 dağından biri seçilmiştir. 21450 hektarı Milli Park olan Kaz Dağlarında 78 i endemik olan 1000 civarında bitki çeşidi vardır. 32 endemik tür, dünyada sadece kaz dağlarında mevcuttur. Mitolojik ve arkeolojik bulgularıyla eşsiz güzellikteki bin pınarlı Kaz Dağları’mız, aynı zamanda Edremit Körfezi ve Çanakkale yöresinin ‘’içme suyu’’ kaynağıdır.

Eko – Kültür turizmi planlaması yapılarak, tümü ile koruma altına alınması gereken dünya mirası kaz dağlarımızda; “Siyanürlü Altın-Gümüş madenciliği” ve diğer Kimyasal Madencilik faaliyetleri tümü ile yasaklanmalıdır.

Kaz dağları ve Madra Dağında bu güne kadar verilen 100 civarında ruhsat iptal edilmeli ve yeni ruhsat başvuruları kabul edilmemelidir.

Edremit Körfezi’nin doğusunda yer alan, verimli ovaların arkasında Kozak Yaylasına uzanan Madra Dağı eşsiz su kaynaklarına ve bitki çeşitliliğine sahip olup, ekolojik dengenin tamamlayıcısıdır. Ayrıca doğanın armağanı “Atatürk Kayaları” nı Gömeç’te insanlığa sunan Madra Dağı’nda madencilik faaliyetlerine derhal son verilmelidir.

Yaşadığımız yörenin yer üstü zenginlikleri ve “sürdürülebilir-doğayı gözeten ekonomik faaliyetlerimiz” madenlerin getirdiğinden çok fazlasını ülkemize kazandırmaktadır. Edremit körfezinde, dünyanın en iyi zeytinyağını üretiyoruz. Bayramiç’in elması – kirazı ve yörenin tümünde ürettiğimiz diğer meyve, sebze ve süt ürünleri üst düzeydedir. Çanakkale ve Edremit körfezi turizmde ülkemizin geleceğidir. Deniz Turizminin yanı sıra, Eko-Kültür Turizmi, Termal Turizm ve Sağlık Turizmi olanakları ile “Dünya Kültür Mirası” olan yöremizin; madencilik faaliyetleri ile özelliklerini yitirmesine izin vermeyeceğiz.

Siyanürlü altın-gümüş madenciliğinde aşırı su tüketilmektedir. Küresel ısınma ile kuraklık ve çölleşme tehlikesi yaşayan dünyamızda en önemli değer artık “su”dur. Sularımızın madencilik faaliyetlerine feda edilmesine izin vermeyeceğiz.
Yüz milyonlarca ton toprak ve kayaların un ufak edilmesiyle oluşacak toz bulutlarının, başta zeytinlikler, tüm meyve ağaçlarımıza ve diğer tarım alanlarına – bitki örtümüze zarar vermesini kabul etmiyoruz.

Madencilik faaliyetleri ile açılacak olan 1 km çapında, 400 m derinlikte dev” cehennem çukurları” yerin altını üstüne getirecek, arsenik başta olmak üzere ağır metaller harekete geçerek tehlike oluşturacaktır. Milyonlarca ton cevhere siyanür püskürtülerek ayrıştırma yapılacak, siyanürlü çamurlar dev atık havuzlarında depolanacaktır. Siyanür en tehlikeli zehirdir ve buharlaşma yolu ile havaya karışıp, yağmurlar ile bitki-hayvan zincirine ve insana ulaşacaktır. Yöremiz 1. Derece Deprem Bölgesi olup, siyanürlü atık havuzlarının deprem nedeni ile çökmesi önemli ve korkutucu bir risktir. Yeraltı ve yer üstü su kaynaklarımıza; siyanür bulaşması ve toz etkisiyle büyük tehlike altında kalacaktır. Cehennem çukurları ve siyanürlü atık havuzlarına, maden çöplüklerine izin vermeyeceğiz.

Yüz binlerce ağacın kesilmesiyle , “Ekolojik Denge” onarılmaz şekilde bozulacak, çevrenin olumsuz etkilenmesiyle “astım ve kalp hastaları” için doğal tedavi merkezi olan yöremiz bu özelliğini yitirecektir. Dünyanın en güzel havasının madencilik faaliyetleriyle bozulmasını kabul etmiyoruz.

Başta Kaz Dağları, tüm yöremizi böylesine tehdit eden altın madenciliğinden devletimize, net karın sadece %2 si kalacak – çok uluslu tekeller yeraltı zenginliklerimizi götürecektir. Bizlere ise yok edilmiş doğa ve maden çöplükleri kalacaktır. Yer altı zenginliklerimizin acımasızca sömürülmesine, peşkeş çekilmesine asla izin vermeyeceğiz.

Tüm bu olumsuzlukları yaşamamızın nedeni; 5 Haziran (dünya çevre günü) 2004’te çıkarılan 5177 sayılı maden yasasıdır. Madencilik lobilerinin doymak bilmez hırsı için; ülkemizin yer üstü zenginliklerini ve tüm değerlerini yok sayarak, madencilik faaliyetlerinin önünü sınırsız açan bu yasa hemen değiştirilmelidir. Yerine , “ülkemiz çıkarlarına uygun, yer üstü- yeraltı dengesini gözeten, çevreyi ve doğal zenginliklerimizi koruyacak bir madenciliğe izin veren, çağdaş ve ulusal bir maden yasası” yapılmalıdır. Yaşadığımız yüz yıl; çevrenin mutlak korunmasını, su kaynaklarının çok önemsenmesini gerektiren bir süreçtir.

Yaşayabileceğimiz başka bir dünya yoktur.

Kaz dağlarında – Madra Dağında, Biga yarımadası ve Edremit Körfezi’yle birlikte tüm güzel yurdumuzda ; “Hayat-Altın’dan Daha Değerlidir”. Hayatımızın karartılmasına izin vermeyeceğiz.

Bizler;”Vatan toprağı kutsaldır kaderine terk edilemez” diyen büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yol göstericiliğinde, toprağımıza sahip çıkma bilinciyle çabalayan yurttaşlar olarak; insanların-hayvanların-bitkilerin, tüm doğamızın yaşamını son derece olumsuz etkileyecek, siyanürlü altın-gümüş madenciliğine karşı “örgütlü olarak” sonuna kadar mücadele etmeye kararlı olduğumuzu, ülkemiz ve dünya kamu oyuna duyuruyoruz.

Bu doğrultuda örgütlülüğümüzü; tüm yöremizi kapsayacak şekilde, ‘’KAZ DAĞLARI ve MADRA DAĞI ÇEVRE PLATFORMU’’ adı ile ve tüm Belediyeleri, Üniversitelerimizi, Barolarımızı, Sivil Toplum Örgütü ve Meslek Kuruluşlarını içine alacak, Muhtarlarımıza, Siyasi Partilerimize, Köylüsü-Kentlisi ile tüm yurttaşlarımıza ulaşacak anlayışta yaşama geçirdik.

Yaşam alanlarımızı hep birlikte savunacağız.

Yaşam alanlarımız Vatanımızdır, Vatanımızı savunacağız.

Unutmayalım ki yaşam hakkımıza, haksız saldırıya karşı koymak, ‘’anayasal ve evrensel’’ bir haktır.

KARARLIYIZ. HAKLIYIZ. KORKMUYORUZ. KAZANACAĞIZ.

BU CENNET TOPRAKLARIN GÜNLERİ SAYILI DEĞİLDİR…

BİZ İSTEMİYORSAK OLMAZ…

KAZ DAĞLARI ve MADRA DAĞI’NDA SİYANÜRLÜ ALTIN’a HAYIR!..

KAZDAĞLARI ve MADRA DAĞI
ÇEVRE PLATFORMU

nevsune 17-03-2008 15:27

Biliyorum, beyaz adam bizim gibi düşünmez. Beyazlar için bir parça toprağın diğerinden farkı yoktur. Beyaz adam topraktan istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Beyaz adam topraktan istediğini alınca başka serüvenlere atılır.

1854 yılında bir kızıldere kabile reisinin, topraklarına el koymaya çalışan beyazlara yazdığı bu mektuptaki sözler; kehanet miydi, yoksa zorbaların insanoğluna neler yapabileceğini gören ve gösteren bilgelik miydi?

O günden buyana dünyanın ne hale geldiği ortada. Orada Amazon ormanlarının katliamını yapanlar, uzantılarıyla da ülkemizi maden sömürgeciliği yoluyla talan etmekteler. Kaz dağları'nda olduğu gibi, Marmaris'te olduğu gibi 1216 maden arama çalışmaları yapılan yerde olduğu gibi.

Yazının bütününü merak edenler alttaki sayfayı okusunlar lütfen.

http://www.agaclar.net/forum/showthr...512#post215512


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 10:59.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025