agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları (https://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/)
-   -   Greenpeace (https://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/26917.htm)

Halil Önen 08-04-2012 01:50

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Odeh (Mesaj 942674)
Bilmem gören gözler ne der? Tek tek bakalım ilaçlarımıza.. ....
Bağda kurşuni küf için 4 çeşit ilaç var. (A)
Bağda külleme için 4 çeşit ilaç var. (B)
Son 4 ü bağda kullanılmıyor.
2 adedi de sert çekirdekli meyvalar için tercih edilen ilaçlar
.

Bir hastalığa bir ilaç kullanılır. Haydi olmadı beceremedik diyelim olsun 2...

.... Acıdır, ama böyledir.

...
Etken MaddeAmacıHastalıkSonuç[/B]
CyprodinilFungusit* Elmada Karaleke, * Kayısıda Çiçek MonilyasıBağda kullanılmıyor. Sert çekirdekli meyvalarda geçerli…
ProcymidoneFungusit* Bağda ve Domateste Kurşuni Küf , * Hıyarda Beyaz çürüklük , * Kayısıda Çiçek monilyası , * Ayvada Monilya.A
PyrimethanilFungusit* Bağda ve Domateste Kurşuni küf, * Elmada karaleke.A
CarbendazimFungusit* Elma,Yeni Dünya ve Armutta Karaleke, * Taş çekirdekli meyveler ve Ayvada Monilya, Antep fıstığında Karazenk, * Kabakgillerde Külleme, * Pancarda Yaprak lekesi, * Çeltikte Kurtboğazı yanıklığı, * Buğdayda Sürme.Bağda kullanılmıyor. Sert çekirdekli meyvalarda geçerli…
AzoxystrobinFungusitBağ Mildiyösü ve KüllemeB
ImazalilFungusitBağda Kurşuni küfA
BoscalidFungusitBağda kurşuni küfe karşı A
MetrafenoneFungusitBağda küllemeB
MyclobutanilFungusitBağda küllemeB
Triadimenol/TriadimefonFungusitBağda KüllemeB
DiniconazolFungusitBuğdayBağda kullanılmıyor.
FlusilazolFungusitElmada kara lekeBağda kullanılmıyor.
IprodionFungusitSera ve örtü altında kullanılıyorBağda kullanılmıyor.
TetraconazolFungusitşekerpancarında yaprak leke hastalığına karşıBağda kullanılmıyor.

Bu sadece fungusit için, insektisitleri incelemedim.

Sevgili Odeh, GP. eksik yazmış;

içinde tütünde kullanılan ve oldukca zehirli ve etki süresi odukca uzun olan ilaç görülmüyor.

Halbuki saklım güvesine karşı 30 dönümde kullanılmıştı. Beni verdiğim organik ilaç ile karşılaştırma yapılmış ve aynı sonuç alınmıştı...( bundan benim haberim sonra oldu)

Bu işin ironik yanı:

Yukarıda verdiğiniz fugisit ve insektisitler ilaç kutularının üzerinde yazan tarifeler.

Derki bunu bağda kullanacaksın, tütünde bunu kullanacaksın der...

Ve tütünde kullandığın bağdakinden pahalıysa ve seni biri gözetlemiyorsa ya da vicdanının sesini kapadıysan; son tahlilde karşına çıkar...

Tamaron zehiri _ yasaklı olmasına rağmen_ son tahlilde domateste çıkar mı, çıkar...

Bunlar GP in sorunu olmamalı, bunlar bizim sorunumuz; dile getiriliş biçimi ne olursa olsun. zehir zehirdir...

Üzüm_sen genel başkanı Adnan Çobanoğlu'nun şu sözleri,

'' Yoğun kimyasalların kullanıldığı endüstriyel tarım yerine bilgi ve bilgelik gerektiren geleneksel köylü tarımına geçilmeli'' derken;

''dünyada açlığın sebebi, devletlerin uyguladığı yanlış tarım politikaları ve yanlış tarım uygulamalarının sonucudur'' deme hakkımız vardır...

Odeh 08-04-2012 02:11

Hakkınız var, sonuna kadar sayın Önen.

Bu fırsat ile tekrar ifade etmek şart oldu. Ben organik, biyolojik ya da muadili her türlü mücadelenin bayraktarı olacak kadar inanıyorum.

Diğer yandan pestisitlerin bir numaralı üreticisi ve mızmızlanıcısı olan zevzeklere inanmıyorum. Tavşan kaç, tazı tut! Hep aynı oyun... Yetti gari!

Pestisit var. Doğru. Zaten konu olup olmaması değil. Az mı çok mu? konu bu da değil. Konu, açık bir iftiradır.

Konu; 2,5 milyar dolar bütçesi olan zevzeklerin 3-5 tuhaf adlı ilacı garibim milletimin -ve aciz bakanının- burnuna dayayıp "al ülen oku" bunu dediğinde kimsenin okumaya cesaret edemeyişi, kendini aciz ve suçlu hissederek "bak yav ne haltlar yemişiz, evropalıları bile zehirlemeye kalkmamız bir yana bir de bunu içeride vatandaşa yedirmişiz" denmesidir.

Bu ne acınası bir aşağılık kompleksidir...

Pestisit ile mücade artık zararlı ile mücadelenin önüne geçmelidir bu ayrı, yalan ve evrakta sahtecilikle insanımızı, kazanılan ve boğazdan geçmeden başka türlü yürütülen 3-5 kuruşu da iç etmeye kalkan, mahsülü mevsiminde iki paralık etmeye çalışanlar ile buradaki uzantısı olan çanakçıları ayrı bir konudur.

Odeh 08-04-2012 02:18

Buradakinden kasıt ülkedir.

Halil Önen 08-04-2012 02:44

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Odeh (Mesaj 942473)
Üşenmedim tek tek baktım ilaçlara...

Allahaşkına hangi bağda bu kadar fungusit kullanılabilir?! Bu sonuçlar bir değil birden fazla ürünün birleştirilmiş ve SAPTIRILMIŞ toplamıdır. Bu kadar da açık!
Buyurun, tecrübeli olanlar yorumlasın.

Etken MaddeAmacı
Acetamipridİnsektisit
AzoxystrobinFungisit
BoscalidFungisit
CarbendazimFungisit
CyprodinilFungisit
DiniconazolFungisit
Fenvalerat(RS/SR)İnsektisit
Fenvalerat(RR/SS)İnsektisit
Flufenoxuronİnsektisit
FlusilazolFungusit
Gibberellin SuareBitki Hormonu
Indoxacarbİnsektisit
IprodionFungusit
Metalaxylİnsektisit
MetrafenoneFungusit
MyculobutanilFungusit
ProcymidonFungusit (yasaklı görülüyor)
Propargitİnsektisit
PyrimethanilFungusit
Quinalphosİnsektisit
TetraconazolFungusit (bunu insanların da kullanndığı görülüyor)
Thiophanat-methylİnsektisit
Triadimeno/TriadimefonFungusit
ImazalilFungusit

Bir kg kuru üzüm tahlili yaptık diyelim. Peki bu kadar fungusit ve insektisit çıkar mı?....

Çıkar...

1_ üzümde kullanılmaması gerekenlerde kullanılmıştır. ( Adam 400 lt. tarala elma ilaç yapmıştır, 200 lt sini bağa atmıştır, ya da bunu bağda da etkili olduğunu duymuştur)

2_ Fungisitler ve insektisitler _ bakanlığın ve ilçe tarımın tavsiyeleri ile_ dönüşümlü kullanılanılmıştır. Amaç zararlı bağışıklık geliştirmesin diye...

Şimdi bir örnek oluşturalım:

İlce tarım bana _ ki bakanlık desteklidir_ 9 çeşit fungisit önerir ve ''bunları dönüşümlü kullanacaksın'' der... bir sezonda.

Ben ''A'' fugusiti kullanırım. Etkisini alamazsam...
''B'' fungisiti kullarım. _ (fungisitlerin geneli ucuzdur ve kullanım kolaylığı vardır)
''C'' fungusiti tam etkiyi almak ve işi garantilemek için kullanırım...

Yani ben bir sezonda 3 fungisit kullanmışım demektir.

Aynı sezonda 3 insektisit _ ki daha fazladır_ kullandığımı düşünelim...

(Diyelim ki 10 ton üzüm çıkardım...)

Şimdi,

yandaki komşum Memet ağa da benden farklı ''D'' ''E'' ''F''_ ki öyle olmalı ve genelde öyledir_ 3 fungisit kullandı, diyelim... (10 ton üzüm çıkarı)

Onun yanındaki komşu Ahmet ağa da ''G'' ''H'' ''I'' fungisitleri kullandı... (10 ton da o çıkardı)

(Bağda izin verilen fungisit sayısı 9 ile sınırlı olmasaydı örnekleri çoğaltırdım)

Ve 30 ton üzüm kurutuldu, tüçcara gitti satıldı...

Tüçcar bunları bir araya getirir ve karıştırır_ paçal yapar... Çünkü üzüm aynı yöreden olsa da biraz farklıdır. ( eğer fiyatların yükselmesini beklerse kuru üzüme kurtlanmasın diye birşeyler de katabilir)

(Bu arada üzümü kurutmak için potasa denilen ve zeytin yağı ile karıştırılmış suya en az on defa daldırılıp çıkarılmıştır. Bunun içindeki kimyasallarda da sınır vardır)

Ve bu 30 ton karışımdan 1 kg. numune aldınız hassas terazide ölçtünüz...

Kullanımına izin verilen 9 fungisiti bulursunuz...

Ama ben garanti ediyorum daha fazlanın bulunacağına:

Kim bilir, GP olmasaydı bunları yazıyor belki de biliyor olmayacaktık...

Kim bilir?

(Unutulmasın burada kullanılan iğnedir ve onun acısıdır);) Benim, Üzüm_sen, 'GP' vb. örgütlerin elinde cuvaldır olmalıdır; Tarımın_ olmayan_ politikalarını, insanın açlığı ve sağlığı için kullananlara karşı...)

Sizlere sevgiler ve saygılar...

Güzin Çakar 08-04-2012 03:54

Greenpeace'in raporu ile ilgili bir örnek vermeye çalışacağım. Çok ilgisiz gibi görünsede lütfen ne alakası var demeden, önyargısız bakmaya çalışın.
Elimizde 100g beyaz boya olduğunu düşünelim.İçine en fazla;
1)6g sarı veya
2)4g yeşil veya
3)2g turuncu veya
4)4g mor veya
5)0,5g siyah boya katıldığında rengin hala beyaz göründüğünü kabul edelim.
Ayrıca 100g beyaz boyaya ne renk olursa olsun 10g.dan fazla boya katılırsa beyaz rengin değişeceğini düşünelim.

Şimdi biz elimizdeki 100g. beyaz boyaya;
3,5g sarı
3g yeşil
1,1g turuncu
2,5g mor
0,1g siyah kattığımızda,
Hepsi sınırların altında mıdır? Boyamız hala beyaz mıdır?İlave ettiğimiz renkler yalnız 5 tane midir? Bu boyanın rengi ile ilgili yorum yapanlara sen karışma deme hakkımız var mıdır? Sen karışma dediğimiz de bizim durumumuzda ve gururumuzda bir iyileşme görülür mü?

(Konu ile ilgisi anlaşılamazsa, bu mesajı kısa bir süre sonra silerim. )

Halil Önen 08-04-2012 08:55

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Odeh (Mesaj 942704)
...
Diğer yandan pestisitlerin bir numaralı üreticisi ve mızmızlanıcısı olan zevzeklere inanmıyorum. Tavşan kaç, tazı tut! Hep aynı oyun... Yetti gari!...

Aynen katılıyorum dostum;

bende inanmıyorum. Hatta Greenpeace gibi çevreci örgütün bir fungusu AB de kalıntısı 100 dür, 50 olmalıdır;

ya da fungus ile insektisit karıştığında kalıntısının normların altında olmalıdır gibi bir düşüncesi olabilir mi?

Kalıntının azının çoğunun hesabını bana niye yaptırıyorsun. Çiftçinin kurduğu üzüm_sen gibi bir örgüt _ ticari kaygıyı düşünmeden_ buna kökten karşı çıkabiliyorken...

Yumurtada çalsan, tavukta çalsan hırsızlık hırsızlıktır.

malina 08-04-2012 11:20

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Odeh (Mesaj 942674)
Mâdem kutsal dokunulmaz örgütümüz yayınlamış, inceleyelim...

Sizden bir kez daha böyle saçma ve gereksiz iddia okursam gerekeni yapacağım. Artık can sıktınız...

Odeh 08-04-2012 12:16

Can sıkmak? Can sıkan yönetimin ta kendisidir.

Konuyu yazmaya başlayabilmemiz bile kaç gün sürdü.
Onu deme, bunu yazma, belgesini getir, silerim, niye eleştiriliyor, başlık o olmaz bu olur...

Sürekli baskı, tehdit, paylar gibi ifadeler... Bu nedir!

Ne örgütmüş!

Diyorum ki başka bir sayfada bir şirketi cinayetle suçluyoruz yönetim gayet sessiz, belki memnun bile... Tık yok.
Burada baskı, sürekli tehdit...

Bu koşulda yazılamaz. Yönetimden 2-3 defa ricada bulunduk silinecek mi kilitlenecek mi bildiriniz, boşa emek vermeyelim diye. Tenezzül bile edilmedi yanıt vermeye.

Konu sizin buyurun.

malina 08-04-2012 12:54

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Odeh (Mesaj 941785)
Greenpeace konusu yürümez, nedenleri yukarıda.

İnsanların her makam, kişi, kurumu sorguladığı, kemikleşmiş sistemleri bile didik didik ettiği bir dönemde Greenpeace hakkındaki şüpheler dile getirelemeyecek! Temsilcisi istenecek, tek şikayette konu silinecek. Vay be!

Forumda birçok kişi, firma, kurum, dernek, vb. hakkında zülf-ü yâre dokunan binlerce sayfayı ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Bence silin konuyu...

Bir de önerim var. Üyeler konu açmadan önce "konu temizdir kağıdı" almak için yönetime başvurmalı. Böyle aç, yaz, sildir... Olmuyor, insanın yazdıklarının silinmesi ağrına gidiyor.

Dediğim gibi, bence silin konuyu...

Konuyu niye silelim, konuşuyoruz burada... Pazarlıkla konu silme, kilitleme yapmıyoruz. Gidişat belirliyor, mesajlarınızdaki içerik değil, üslup belirliyor.. Devam ettiğimize göre konuda sorun yok.

Ama sizinle ilgili daha iyi bir çözüm var.

malina 08-04-2012 13:12

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi syılmaz (Mesaj 942291)
Evet, hâlâ aynı düşünüyorum. Bana göre bu forumda 3 önemli konu açtım.

Biri kilitlendi, biri silindi, bu da manipüle edildi.

Neler yapmışım diye kontrol edeyim dedim.

Açtığım konunun silinmesi

Antalya ormanları & yaylaları ile Antalya'dan manzaralar

syılmaz 08-04-2012 13:33

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi malina (Mesaj 942866)

Sanırım mesajımı yanlış yorumladınız.

Kilitlenen konu 'Avcı Doğa Dostu mudur?', silinen konu da 'Umut Vakfı & Bireysel Silahlanma' dır.

Ayrıca kendimce 3 önemli konuyu belirtmiştim yoksa açtığım konu sayısı daha fazladır.

MeTePe 08-04-2012 14:06

Bu konudaki tartışma doğru yönde gidiyor mu şüpheliyim!

Sanırım bu konuda mesaj yazmış olan herkes tarımsal üretimde pestisit, insektisit vs. kullanıldığı konusunda hemfikir. Ayrıca herkes bunların olabildiğince az kullanılmasını arzu ediyor.

Ama burada gıdalardaki kimyasal kalıntıların doğru olup olmadığı değil, greenpeace'in bu gerçeği bir silah gibi kullanması gündeme taşınmış diye düşünüyorum.

O yüzden "üzümde kalıntı var mı, yok mu?" tartışmasının konuya pek katkısı olmadığını düşünüyorum. Bu kalıntıların az veya çok olduğunu hepimiz biliyoruz. Gerek ithalat yapan ülkeler gerekse tarım bakanlığı bu konuyu izliyor. Benim takıldığım kısım GP neden birden bu konuya el atar ve özellikle Türkiye kökenli ürünleri önplana çıkartarak uyarıda bulunur? Her ne kadar bunu doğrudan yapmasa da basında haber yaptırarak gündeme getirmesi de çok farklı sonuç vermiyor.

Ne yazık ki, ben ürünlerimizde ciddi miktarda kimyasal kalıntı olduğu kadar, bu konunun gündeme taşınmasının ardında kasıt da olduğu kanaatindeyim. Hedefin kim veya ne olduğunu tam olarak bilemiyorum.

malina 08-04-2012 14:25

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi syılmaz (Mesaj 942875)
Sanırım mesajımı yanlış yorumladınız.

Kilitlenen konu 'Avcı Doğa Dostu mudur?', silinen konu da 'Umut Vakfı & Bireysel Silahlanma' dır.

Ayrıca kendimce 3 önemli konuyu belirtmiştim yoksa açtığım konu sayısı daha fazladır.


Avcı doğa dostu mudur?

Şimdi anlaşıldı :) Bireysel silahlanmanın önlenmesini avcılığınız yüzünden istemiyorsunuz... "Umut Vakfı & Bireysel Silahlanma" konusunda yazışmalarla ilgili size bilgi verdim olay nereye gidiyor anlattım sanırım.
Yaşananlara bakınca endişemde hiç de haksız değilim.

syılmaz 08-04-2012 14:34

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi malina (Mesaj 942896)
Avcı doğa dostu mudur?

Şimdi anlaşıldı :) Bireysel silahlanmanın önlenmesini avcılığınız yüzünden istemiyorsunuz...

Yanlış yorumluyorsunuz. :) Hep diyiyorsunuz ya keşke önce bir sorsaydın diye, ben de şimdi diyiyorum ki bu yorumu yapmadan önce niyetimi sorsaydınız. :)

Benim en büyük hobim ve tutkum, ateşli silahlar, bunların çalışma mekanizmaları ve ateşli silahlara yapılabilecek modifiyelerdir. Avcılık, bu hevesimin sonucu ortaya çıkan ve benim için ikinci planda kalan bir hobidir.

Ayrıca kişinin silah bulundurma & taşıma hakkını da en doğal haklarından biri olarak görüyorum ve Umut Vakfı'na bu sebeple karşıyım.

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi malina (Mesaj 942896)
"Umut Vakfı & Bireysel Silahlanma" konusunda yazışmalarla ilgili size bilgi verdim olay nereye gidiyor anlattım sanırım.
Yaşananlara bakınca endişemde hiç de haksız değilim.

Endişelerinizde haklı olabilirsiniz ama konu çığrından çıkacak olursa, kilitleyebilirdiniz. Silmek bana göre doğru olmadı ama sizin bileceğiniz bir şey tabi.

malina 08-04-2012 15:10

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi syılmaz (Mesaj 942900)
Yanlış yorumluyorsunuz. :) Hep diyiyorsunuz ya keşke önce bir sorsaydın diye, ben de şimdi diyiyorum ki bu yorumu yapmadan önce niyetimi sorsaydınız. :)

En azından önceden niyet okumanın neye benzediğini öğrendiğini umudedebilir miyim? :)

Zeytinlibahçe 08-04-2012 15:11

Greenpeace tüm eylemlerinde kamuoyu oluşturup, dikkatleri bu konu üzerine çekmeyi hedeflemelktedir.

Geçmişe dönük yaptıkları eylemlere hızlıca bir göz atalım;

-Tüm ülkelerde nüklere karşı eylemler yapmışlar
-GDO mu? yemezler demişler.
-Bizde orkinoslara karşı eylemler yapmışlar ( yavru balıklar bizde olduğu için)
-Japonya da balinalara karşı
-Dünyanın bir çok ülkesinde çevre kirliliğine karşı eylemleri var. Bunların çoğu gelişmiş ülkelerde.
-Adana incirlik de Japonya ya atılan atom bombasına karşı ABD ya karşı.
-05.09.2009 da Fransanın üzüm bölgesi Beaujanjolesis de yaklaşık 700 kişilik çıplak eylem hala unutulmadı.
-Kuzey kutup bölgesinde petrol arayacak olan dünya devi bir ''major campany'' ye karşı Yeni zelanda da yaptıkları en son eylem.

Daha birçokları.........

Sahi, sizce bunlar kimin tarafında?

syılmaz 08-04-2012 15:23

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi malina (Mesaj 942917)
En azından önceden niyet okumanın neye benzediğini öğrendiğini umudedebilir miyim? :)

Olur. :)

Konu ile ilgisi yok ama birşey sormak istiyorum. 'Bilgilendirilen Üye' ne demektir?

syılmaz 08-04-2012 15:25

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Zeytinlibahçe (Mesaj 942918)
Greenpeace tüm eylemlerinde kamuoyu oluşturup, dikkatleri bu konu üzerine çekmeyi hedeflemelktedir.

Geçmişe dönük yaptıkları eylemlere hızlıca bir göz atalım;

-Tüm ülkelerde nüklere karşı eylemler yapmışlar
-GDO mu? yemezler demişler.
-Bizde orkinoslara karşı eylemler yapmışlar ( yavru balıklar bizde olduğu için)
-Japonya da balinalara karşı
-Dünyanın bir çok ülkesinde çevre kirliliğine karşı eylemleri var. Bunların çoğu gelişmiş ülkelerde.
-Adana incirlik de Japonya ya atılan atom bombasına karşı ABD ya karşı.
-05.09.2009 da Fransanın üzüm bölgesi Beaujanjolesis de yaklaşık 700 kişilik çıplak eylem hala unutulmadı.
-Kuzey kutup bölgesinde petrol arayacak olan dünya devi bir ''major campany'' ye karşı Yeni zelanda da yaptıkları en son eylem.

Daha birçokları.........

Sahi, sizce bunlar kimin tarafında?

Sn. Zeytinlibahçe, gerçekten bilmediğim için soruyorum.

Greenpeace şimdiye kadar hiç ağaç dikmiş midir? Denizden çöp toplamış mıdır?

Yoksa, sadece balıkçı gemilerini basan, kendilerini bir yerlere zincirleyen, ulu orta soyunan, eylemleri anarşistleri andıran bir grup mudur?

Zeytinlibahçe 08-04-2012 15:39

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi syılmaz (Mesaj 942928)
Sn. Zeytinlibahçe, gerçekten bilmediğim için soruyorum.

Greenpeace şimdiye kadar hiç ağaç dikmiş midir? Denizden çöp toplamış mıdır?

Yoksa, sadece balıkçı gemilerini basan, kendilerini bir yerlere zincirleyen, ulu orta soyunan, eylemleri anarşistleri andıran bir grup mudur?

Siz benim sorduğum soruya cevap vermediniz ama ben vereyim, Evet.

Denizden çöp toplamaktan daha fazlasını yapıp, denizleri öncelikle kirletilmemesi yönünde sayısız eylemleri olmuştur.

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi syılmaz (Mesaj 941139)
İşte Greenpeace gibi taşeron organizasyonların nihai amacı Dünya’nın Petrole olan bağımlığını devam ettirmektir. Nükleer bu nedenle onlar için kabustur.

Yalnızca bir tanesi Greenpeace Yeni Zelanda

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi syılmaz (Mesaj 941139)
Daha öncede 'Kaç santim' kampanyası ile küçük balıkların avlanılmasına (çinekop bu sınıftaydı) karşı kampanya yürüttü, televizyonda izlediğim bir programda Greenpeace yetkilisi ile balıkçılık sekörünün bir yetkilisi tartışıyordu, şu an ismini ve görevini tam hatırlayamadım, balıkçılık sektörüyle ilgili kişi, Greenpeace'in kampanya yürüttüğü balıkların sadece göçmen balıklar üzerine olduğunu, bu balıkların Türkiye'de avlanılmaması durumunda İtalya ve Fransa kıyılarında onların balıkçıları tarafından avlanacağını, sözkonusu ülkelerde lüferle ilgili Greenpeace'in talep ettiği boyutta bir kısıtlama olmadığını, o ülkelerde bu konu ile ilgili herhangi bir kampanya yürütmediğini, Greenpeace'in samimiyetsiz olup asıl amacının Türkiye'nin çıkarlarını zedelemek olduğunu iddia etti.

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Zeytinlibahçe (Mesaj 941469)
Önce İskenderun körfezinde avlanmaya başladılar, yavru balık sürüleri batıya doğru göç ettikçe onlarda peşinden avlanarak gidiyorlardı. normal olarak 350-500 kg. ağırlığa ulaşabilen orkinosların 3-5 kg iken avlanması sizce ne kadar doğru?

Sizce ne kadar doğru?

syılmaz 08-04-2012 16:09

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Zeytinlibahçe (Mesaj 942934)
Siz benim sorduğum soruya cevap vermediniz ama ben vereyim, Evet.

Ben nette araştırdım ama ağaç dikme kampanyası gibi bir şeylerini görmedim, belki ben göremedim. Yalnız şunu belirteyim, başka çevreci grupların yaptığı ağaç dikme organizasyonlarını kendileri sahiplenmişler, bunu kastetmiyorum elbette.

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Zeytinlibahçe (Mesaj 942934)
Denizden çöp toplamaktan daha fazlasını yapıp, denizleri öncelikle kirletilmemesi yönünde sayısız eylemleri olmuştur.

Ben eylem olarak değil, icraat olarak sordum. Gerçekten doğa namına elleriyle birşey alıp koyduklarını görmedim. Ha umarım yapıyorlardır, sevinirim.

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Zeytinlibahçe (Mesaj 942934)
Yalnızca bir tanesi Greenpeace Yeni Zelanda

Verdiğiniz örnekte de bir icraat yok, eylem var. Petrol aranmasına karşı çıkıyorsanız, otomobil kullanmıyorsunuzdur umarım. Biliyorsunuz egzos gazı doğa için çok tehlikeli. Ve kimse araba kullanmazsa, petrole de gerek kalmaz.

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Zeytinlibahçe (Mesaj 942934)
Sizce ne kadar doğru?

500 kg. ağırlığa ulaşıyor demişsiniz. Demek ki oldukça uzun bir ömrü var. Türkiye kıyısındayken yavru, İspanya kıyısındayken birden devasa birşey mi oluyor?

Ayrıca ilk sorunuza cevap vermediğimi belirtip sitem etmişsiniz.

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Zeytinlibahçe (Mesaj 942918)
Sahi, sizce bunlar kimin tarafında?

Bence, anarşi ve kaos ortamından hoşlanan, eylemlerini samimi bulmadığım çünkü ortada icraatlarını göremediğim bir grup.

Biraz subjektif bir yorum olacağının farkındayım ama isminde 'barış' kelimesi geçen bir örgüt benim için dakika 1 gol 1'dir.

Zeytinlibahçe 08-04-2012 18:01

Kendinizle çelişiyorsunuz.

Bu tür tartışmalarda henüz ''pes'' edeni hiç görmedim. Dolayısıyla, görüyorum ki, sizinde her soruya cevap vermeden bir cevabınız var.

Nihayetinde insanın hayata karşı bakış açısını sorgulamanın da pek bir anlamı yok.

Size kolay gelsin, herkes yoluna :)

syılmaz 08-04-2012 18:11

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Zeytinlibahçe (Mesaj 943001)
Nihayetinde insanın hayata karşı bakış açısını sorgulamanın da pek bir anlamı yok.

Kesinlikle. Size de kolay gelsin. :)

üzüm 08-04-2012 19:44

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası'nın yaş meyve ve sebzelerde pestisit kalıntısı ile ilgili görüşü

...
Sonuç olarak

Greenpeace tarafından hazırlanan rapor 2009-2010 yıllarındaki ürünlere ait olmakla birlikte, kalıntı sorunu devam etmektedir. 1 Ocak- 31 Mart 2012 tarihleri arasında 1‘i limon, 5‘i domates, 25‘i biber olmak üzere 30 ürünümüz AB sınır kontrol noktalarından pestisit kalıntısı nedeni ile geri dönmüştür. (Bilgi için bakınız; https://webgate.ec.europa.eu/rasff-window/portal/)

Türkiye, AB‘den 2008 yılında 308, 2009 yılında 278 ve 2010 yılında 255 adet olumsuz bildirim almıştır. Bu verilere göre Türkiye, tarım ürünleri ihracatında uyarı alan ülkeler arasında Çin‘den sonra ikinci sırada yer almaktadır.

Geri dönen ürünlerin pestisit kalıntı düzeyine baktığımızda, ülkemizde izin verilen limitlerin çok altında olduğu görülmektedir. Buna rağmen ürünlerin sınırdan geri çevrilmesinin nedeni, AB‘de kullanım izni olmayan (yasaklanmış) ilaçların kullanılmasıdır.

Avrupa Birliği Sağlık ve Tüketici Genel Müdürlüğü‘nün hazırladığı "Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sistemi Yıllık Raporu 2010"da Formetanate tarım ilacı aktif maddesinin AB‘de bazı ürünlerde kullanılmasına karşın biberde kullanılmasının yasak olduğu, ancak Türkiye‘den gelen biberlerde bu maddenin tespit edildiği ve Procymidone aktif maddesinin AB‘de kullanımının yasak olmasına karşın Türkiye‘den gelen ürünlerde bu maddeye rastlandığı belirtilmektedir.

İhraç edilecek yaş meyve ve sebze için çeşitli aşamalarda analiz ve kontroller söz konusu iken, pestisit kalıntısı çıkıyor olması, üretiminin % 90‘dan fazlasının tüketildiği iç piyasa için gecikmeden çok sıkı önlemlerin alınması gerçeğini olanca açıklığı ile göstermektedir.

İhraç edilen yaş meyve ve sebze miktarı düşük olmasına, bu ürünlerle ilgili alıcı ülkelerin sıkı denetimleri bilinerek daha özenli davranılmasına karşın, yine de ilaç kalıntısı bulunan ürünlere rastlanılması, bu konudaki endişeleri sadece ihracat açısından değil, iç tüketim açısından da artıran bir durumdur.

Çok basit önlemler alınmadığı için ürünlerimiz geri dönmekte, ülkemiz ve üreticimiz itibarını yitirmekte, halkımızın sağlığı riske edilmektedir.

Türkiye‘de ilaçların ruhsatlama, satış ve uygulama sistemi yerine oturmadığı sürece kalıntı sorunu yaşanmaya devam edecektir. Türkiye sadece ihracatı değil, iç tüketimi de dikkate alarak üretilen ve tüketilen yaş meyve ve sebzenin tamamında zirai ilaç kalıntısı konusunda denetimlerini ve analizleri yapabilecek laboratuarlarını artırmak zorundadır. İç tüketime konu ürünlerle ilgili denetim ve analizler göstermelik değil, Avrupa Birliği ve Rusya‘nın gösterdiği titizlikle yapılmalı, üreticileri bilgilendirmeye yönelik tarımsal yayım çalışmalarına önem verilmelidir.

Kullanılan pestisitlerin niteliklerinin iyileştirilmesi, ruhsatlarının gözden geçirilmesinin yanı sıra kullanım ve hasat sırasında da kurallara uyulmasının sağlanması gereklidir. Bunun için üretimin her aşamasında ziraat mühendisleri ile üreticilerin bir araya gelmesini sağlayacak yapıların kurulması gerekir.

Ülkemizde hayata geçirilmeye çalışılan serbest tarım danışmanlığı üreticilerin örgütsüzlüğü ve yanlış destekleme politikaları nedeni ile yeterince etkin kılınamamıştır.

Gelişmiş ülkelerdeki modeller de dikkate alınarak ülkemizdeki üreticiler kooperatif, birlik, şirket benzeri örgütlü yapılar altında bir araya getirilerek bu örgütlenme bünyesinde yer alan danışman mühendisler aracılığı ile üretimde kullanılan pestisitler ve diğer tüm girdi kullanımı, hasada kadar her aşamada denetlenmelidir.

Gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için tarımın gerçek anlamda desteklenmesi, çiftçilerin gelir seviyesinin mühendislik hizmeti alabilecek seviyeye yükseltilmesi, gıda denetimleri ve denetimci sayılarının artırılması, gıda işletmelerinde ziraat, gıda, kimya mühendislerinin istihdamının zorunlu hale getirilmesi, yaşanan olumsuzlukların giderilmesi için üreticiler başta olmak üzere konuyla ilgili ihracatçılar dahil tüm tarafların bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.

malina 09-04-2012 12:18

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi üzüm (Mesaj 943035)
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası'nın yaş meyve ve sebzelerde pestisit kalıntısı ile ilgili görüşü

...
Sonuç olarak

Greenpeace tarafından hazırlanan rapor 2009-2010 yıllarındaki ürünlere ait olmakla birlikte, kalıntı sorunu devam etmektedir. 1 Ocak- 31 Mart 2012 tarihleri arasında 1‘i limon, 5‘i domates, 25‘i biber olmak üzere 30 ürünümüz AB sınır kontrol noktalarından pestisit kalıntısı nedeni ile geri dönmüştür. (Bilgi için bakınız; https://webgate.ec.europa.eu/rasff-window/portal/)

Türkiye, AB‘den 2008 yılında 308, 2009 yılında 278 ve 2010 yılında 255 adet olumsuz bildirim almıştır. Bu verilere göre Türkiye, tarım ürünleri ihracatında uyarı alan ülkeler arasında Çin‘den sonra ikinci sırada yer almaktadır.

Geri dönen ürünlerin pestisit kalıntı düzeyine baktığımızda, ülkemizde izin verilen limitlerin çok altında olduğu görülmektedir. Buna rağmen ürünlerin sınırdan geri çevrilmesinin nedeni, AB‘de kullanım izni olmayan (yasaklanmış) ilaçların kullanılmasıdır.

Avrupa Birliği Sağlık ve Tüketici Genel Müdürlüğü‘nün hazırladığı "Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sistemi Yıllık Raporu 2010"da Formetanate tarım ilacı aktif maddesinin AB‘de bazı ürünlerde kullanılmasına karşın biberde kullanılmasının yasak olduğu, ancak Türkiye‘den gelen biberlerde bu maddenin tespit edildiği ve Procymidone aktif maddesinin AB‘de kullanımının yasak olmasına karşın Türkiye‘den gelen ürünlerde bu maddeye rastlandığı belirtilmektedir.

İhraç edilecek yaş meyve ve sebze için çeşitli aşamalarda analiz ve kontroller söz konusu iken, pestisit kalıntısı çıkıyor olması, üretiminin % 90‘dan fazlasının tüketildiği iç piyasa için gecikmeden çok sıkı önlemlerin alınması gerçeğini olanca açıklığı ile göstermektedir.

İhraç edilen yaş meyve ve sebze miktarı düşük olmasına, bu ürünlerle ilgili alıcı ülkelerin sıkı denetimleri bilinerek daha özenli davranılmasına karşın, yine de ilaç kalıntısı bulunan ürünlere rastlanılması, bu konudaki endişeleri sadece ihracat açısından değil, iç tüketim açısından da artıran bir durumdur.

Çok basit önlemler alınmadığı için ürünlerimiz geri dönmekte, ülkemiz ve üreticimiz itibarını yitirmekte, halkımızın sağlığı riske edilmektedir.

Türkiye‘de ilaçların ruhsatlama, satış ve uygulama sistemi yerine oturmadığı sürece kalıntı sorunu yaşanmaya devam edecektir. Türkiye sadece ihracatı değil, iç tüketimi de dikkate alarak üretilen ve tüketilen yaş meyve ve sebzenin tamamında zirai ilaç kalıntısı konusunda denetimlerini ve analizleri yapabilecek laboratuarlarını artırmak zorundadır. İç tüketime konu ürünlerle ilgili denetim ve analizler göstermelik değil, Avrupa Birliği ve Rusya‘nın gösterdiği titizlikle yapılmalı, üreticileri bilgilendirmeye yönelik tarımsal yayım çalışmalarına önem verilmelidir.

Kullanılan pestisitlerin niteliklerinin iyileştirilmesi, ruhsatlarının gözden geçirilmesinin yanı sıra kullanım ve hasat sırasında da kurallara uyulmasının sağlanması gereklidir. Bunun için üretimin her aşamasında ziraat mühendisleri ile üreticilerin bir araya gelmesini sağlayacak yapıların kurulması gerekir.

Ülkemizde hayata geçirilmeye çalışılan serbest tarım danışmanlığı üreticilerin örgütsüzlüğü ve yanlış destekleme politikaları nedeni ile yeterince etkin kılınamamıştır.

Gelişmiş ülkelerdeki modeller de dikkate alınarak ülkemizdeki üreticiler kooperatif, birlik, şirket benzeri örgütlü yapılar altında bir araya getirilerek bu örgütlenme bünyesinde yer alan danışman mühendisler aracılığı ile üretimde kullanılan pestisitler ve diğer tüm girdi kullanımı, hasada kadar her aşamada denetlenmelidir.

Gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için tarımın gerçek anlamda desteklenmesi, çiftçilerin gelir seviyesinin mühendislik hizmeti alabilecek seviyeye yükseltilmesi, gıda denetimleri ve denetimci sayılarının artırılması, gıda işletmelerinde ziraat, gıda, kimya mühendislerinin istihdamının zorunlu hale getirilmesi, yaşanan olumsuzlukların giderilmesi için üreticiler başta olmak üzere konuyla ilgili ihracatçılar dahil tüm tarafların bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.

Bana ne, bana ne, greenpeace bizi kötüledi! :)

malina 09-04-2012 12:21

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi syılmaz (Mesaj 942928)
Greenpeace şimdiye kadar hiç ağaç dikmiş midir? Denizden çöp toplamış mıdır?

Bu eleştirileri Doğa İçin Çal için de yapanlar var. Müzik yapacağınıza gidip ağaç dikin diyorlar...

Ağaç dikmek var olan tüm sorunların çözümü...

uzaytek 09-04-2012 13:07

Greenpeace'ın somut başarıları

Alıntı:

2009: Greenpeace'in en uzun süren kampanyası sonucunda Kanada'da Büyük Ayı Yağmur Ormanı'nı Koruma Anlaşması devreye girdi ve İsviçre'nin yarısı kadar bir alan ağaçsızlaşmaktan kurtarılmış oldu. Kampanya doğrudan şiddetsiz eylemlerle, tüketici baskısıyla ve dünya çapındaki binlerce İnternet eylemcisiyle kazanıldı.
Başarılar | Greenpeace Akdeniz

Sakaki 09-04-2012 13:24

SORU:

Şimdi Greanpeace'in yürüttüğü Türkiye ilgili eylem de başarılı sonuç verir ve kullanılan pestisit miktar ve oranları çok daha düşürülürse ve bunun sonucu olarak:

a) Daha faydalı ve daha zehirsiz sebze meyveye kavuşursak,
b) Avrupa ve Dünyaya ihracatımız bundan ötürü daha da artarsa,

O zaman kim kazanmış olacak?:

i) Greenpeace?
ii) Türkiye ve Türk halkı?
iii) İthalatı yapan ülkeler ve onların halkı?
iv) Üretici ve/veya iharactçı?

Bunun sonucu olarak kaybedecek olan:

i) Kimyasal tarım ürünleri üreticileri?
ii) Bunları üreten şirketlerin vergi ödediği Avrupa ülkeleri?
iii) Bu ülkelerin halkı?

İronik... :D

Zeytinlibahçe 09-04-2012 13:57

Son yaptıkları Yeni Zelanda daki eylemde tutuklandılar. Tüm dünyanın gözünü kutuplara çevirip, haberimizin olmasını sağladılar.

Anlaşılan ne yaparlarsa yapsınlar silah kullanmıyorlarsa adı icraat olmayacak :)

üzüm 09-04-2012 14:04

Sayın Sakaki,
Alıntı:

Bunun sonucu olarak kaybedecek olan:

i) Kimyasal tarım ürünleri üreticileri?
ii) Bunları üreten şirketlerin vergi ödediği Avrupa ülkeleri?
iii) Bu ülkelerin halkı?
Kimyasal tarım ürünleri üreticileri niye kaybediyor ki?

Ürüne uygun ruhsatlı ilaçlar (ihracatda Türkiye'de ruhsatlı olması yetmiyor) kullanılsa, kullanım talimatlarına (süre, miktar. vs.) uyulsa...

Sakaki 09-04-2012 14:22

Sn üzüm, konunun başından takip ederseniz anlarsanız neden öyle yazdığımı :)

MeTePe 09-04-2012 14:33

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Sakaki (Mesaj 943370)
O zaman kim kazanmış olacak?:
.

Şimdi bana göre bu çok yüzeysel bir çıkarsama...

Pestisitleri bir tarafa bırakırsak, GP eylemlerinin başka bir yönüne bakalım:

GP, nükleer, hidroelektrik, kömür veya petrol bazlı tüm enerji üretim ve tüketimlerine karşı.

Ne tavsiye ediyorlar? Güneş ve rüzgar!

Bunların teknolojisi kimde var? Gelişmiş ülkelerde..

Demek ki Greenpeace'in amacı gelişmiş ülkelerin teknoloji satmasını sağlamak. :)

Bakın, gördüğünüz gibi farklı sonuçlar da elde edilebilir. Aslında bu dile getirdiğim şey komplo teorisi değil, Kyoto protokolünün ruhudur. Protokolü okuyanların göreceği üzere, gaz salınımının azaltılması bir yana, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere gaz salınımını azaltıcı teknolojiler satması öngörülmüştür.

Sakaki 09-04-2012 15:07

Sn MeTePe,

Her ne kadar yok deseniz de bana göre de sizinki komplo teorisinden öteye geçmiyor. Neden mi? Çünkü:

Diyorsunuz ki:
"Ne tavsiye ediyorlar? Güneş ve rüzgar!
Bunların teknolojisi kimde var? Gelişmiş ülkelerde..
Demek ki Greenpeace'in amacı gelişmiş ülkelerin teknoloji satmasını sağlamak. :)"

Ancak şu an kullandığımız enerji kaynaklarının teknolojisini sanki biz mi üretiyoruz ki böyle bir varsayım yapmanızı haklı çıkarsın? Yani nükleer enerji santrali teknolojisi biz de var mı? Peki Termik santrallerimizi neden hala Alman firmaları kuruyor? veya Tam donanımlı petrol arama ve çıkarma teknolojilerine sahip miyiz?
HAYIR.

O halde her halükarda alıcı rolündeyiz zaten.

syılmaz 09-04-2012 15:23

Çok zararsız sanılan güneş enerjisi belki de sanıldığı kadar zararsız değil. Santrallerin kurulduğu bölgede çiftçiler güneş enerjisine karşı.

GNE ENERJS FTLKLER DOAYA ZARARLI MI ?.. - Norm Enerji Sistemleri Ltd.

Sakaki 09-04-2012 15:47

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi syılmaz (Mesaj 943448)
Çok zararsız sanılan güneş enerjisi belki de sanıldığı kadar zararsız değil. Santrallerin kurulduğu bölgede çiftçiler güneş enerjisine karşı.

GNE ENERJS FTLKLER DOAYA ZARARLI MI ?.. - Norm Enerji Sistemleri Ltd.

Yukarı bıyık, aşağı sakal durumu :)
Neyse, bu farklı bir konu zaten, mevzu çok sapmasın da başlık değişmesin yine :D

malina 09-04-2012 15:49

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi syılmaz (Mesaj 943448)
Çok zararsız sanılan güneş enerjisi belki de sanıldığı kadar zararsız değil. Santrallerin kurulduğu bölgede çiftçiler güneş enerjisine karşı.

GNE ENERJS FTLKLER DOAYA ZARARLI MI ?.. - Norm Enerji Sistemleri Ltd.

Site haritasına baktım da haberler kısmı çok uzun... Zararlı olduğuna dair başka yazı bulabildiniz mi?

Norm Enerji Sistemleri Site Haritası

Alıntı:

...

Alamosa’da altı güneş çiftliği var. İlçe yöneticilerinden Darius Allen 650 hektarlık alanın güneş enerjisine ayrıldığını, altyapının yeterli olması durumunda güneş çiftliklerinin daha da yayılabileceğini söylüyor: “Şu anda enerji iletim hatları kapasitelerini doldurmuş durumda."

Bu tek sorun değil. San Luis Vadisi aynı zamanda bir tarım ve hayvancılık bölgesi. Çiftçiler tarlaların güneş enerjisi sektörüne aktarılmasından dolayı kaygılı. Rio Grande Su Koruma Bölgesi’nden Steve Vandiver, “Burada tarım ölürse geriye hiçbir şey kalmaz,” diyor.
...

Whitten ve eşi Julie, tarlalarının hemen yanında inşa edilmesi planlanan 800 hektarlık güneş çiftliğinin yapımının durdurulması için girişimde bulunmuş.

Whitten ailesi mücadeleyi kazanmış, proje durdurulmuş.
Julie Sullivan, “Güneş enerjisine karşı çıkacağım hiç aklıma gelmezdi,” diyor.
Whitten çifti, güneş enerjisi elde edilen santrallerin tarımın yerini almaması gerektiği görüşünde.

Biz Trakya'daki tarım arazilerimizde neler yapıyoruz? :)

syılmaz 09-04-2012 19:16

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi malina (Mesaj 943471)
Site haritasına baktım da haberler kısmı çok uzun... Zararlı olduğuna dair başka yazı bulabildiniz mi?

Türkçe kaynaklarda bulmak zor ama ingilizcesi olanlar google'a 'solar energy damage to environment' ya da benzer ifadeler yazıp aratabilirler. Zararları ile ilgili siteler çıkıyor.

Ayrıca insan yapısı herşey ama herşey doğaya uyumsuzdur.

Yine ayrıca bilip bilmeden herşeye karşı çıkan zihniyet zamanı geldiğinde bunlara da karşı çıkacaktır.

Bir örnek,

Enerji Enstitüsü | Köylüler 'Kanser Yapacak' Diye Rüzgâr Santraline Karşı Çıkıyor

MeTePe 09-04-2012 20:22

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Sakaki (Mesaj 943437)
Ancak şu an kullandığımız enerji kaynaklarının teknolojisini sanki biz mi üretiyoruz ki böyle bir varsayım yapmanızı haklı çıkarsın? Yani nükleer enerji santrali teknolojisi biz de var mı? Peki Termik santrallerimizi neden hala Alman firmaları kuruyor? veya Tam donanımlı petrol arama ve çıkarma teknolojilerine sahip miyiz?
HAYIR.

O halde her halükarda alıcı rolündeyiz zaten.

Bu söylediğiniz pek doğru değil... Kullandığımız teknolojilerden örneğin HES konusunda ciddi deneyimlere sahibiz. Termik santral veya diğer konvansiyonel yöntemlerde dünyanın pek çok ülkesi teknoloji sunabiliyor. Doğal gaz santralleri sıradan bir jeneratörden hallice.

Hiç sunmasalar dahi bir termik jenaratör üretmek ne kadar zor olabilir. Bunu yapan ve yapabilecek olan çok sayıda firma var türkiyede.

Güneş enerjisi sadece gelişmiş ülkelerin sahip olduğu (aslında henüz onlarda da olmayan) bir teknoloji. Rüzgarda henüz emekleme dönemindeyiz. Şu ana kadar bu teknolojiyi hep satın aldık.

Ayrıca bahsettiğim konu kyoto protokolünün maddeleri arasındadır. Yani gelişmiş ülkelerin bu teknolojileri satması, gelişmekte olan ülkelerin de satın alması protokole yazılmış bir hükümdür. Komplo teorisi değil, bizzat gerçeğin kendisidir.

Ne rüzgar, ne güneş enerjisinin karşısında değilim. Ama bunlar kesin çözüm de değil, ucuz da değil. Sadece alternatif enerji kaynaklarıdır.

Sakaki 09-04-2012 20:48

Sn MeTePe,

Birincisi gerek HES gerekse Termik santrallerin inşaat kısmında deneyimli şirketlerimiz var. Bunlar gerekli altyapı teknolojilerine sahip olduğumuz anlamına gelmez, ayrıca malesef bu teknolojileri de üretiyor değiliz.

Kyoto protokolüne gelince, protokolün 2013'e kadar Türkiye'ye getirdiği bir zorunluluk yoktur. Kaldı ki Türkiye kendi rızası 2008'de imza atmıştır.

Ayrıca protokol uyarınca kimse kimseden bir teknoloji satın almak zorunda değil.
Protokol uyarınca "Kota" uygulamaları söz konusudur.
Kota uygulamalarının içeriği ise çok geniş ve kapsamlı bir konudur.

Kyoto protokolünü daha detaylı incelemenizi tavsiye ederim.

MeTePe 10-04-2012 00:33

Sayın Sakaki,

Termik santrallere bir şey diyemeyeceğim ama bir yakınım Türkiye'nin en deneyimli HES müdendislerinden biridir ve yapılan pek çok büyük barajın projesinde imzası vardır. Ülkemizdeki HES'lerin projesinden, çimentosuna kadar herşeyinin yerli kaynaklarca yapılabildiğini bizzat biliyorum. Tek istisnası türbünler olup, bunu üreten çok sayıda ülke ve firma mevcut. Serbest piyasaya tabi bir ürünü mutlaka üretmeniz gerekmez.

Bunu üretemediğinizden değil, ekonomik olmadığı için yapmazsınız.

Alıntı:

Kyoto protokolüne gelince, protokolün 2013'e kadar Türkiye'ye getirdiği bir zorunluluk yoktur. Kaldı ki Türkiye kendi rızası 2008'de imza atmıştır.
...
Kyoto protokolünü daha detaylı incelemenizi tavsiye ederim.
Tavsiyenize teşekkür ederim. Detaylarını oldukça iyi bildiğim bir konudur. :) Hatta imzalanmaması için imza verenlerden biriyim. Ülkemize tahmini maliyeti 15-40 Milyar dolar civarında olduğunu söyleyenler olmuştur. Bunu 200 milyar dolarlara kadar çıkartan kişiler de oldu.

Kyoto konusuna fazla girip konuyu dağıtmak istemiyorum. Ama Türkiye hiç de kendi rızasıyla imza atmamıştır. Yapılan uluslararası baskılarla (ki bunun başını GREENPEACE çekmiştir) imza atmak zorunda bırakılmıştır.

En son imza atan ülkelerden biridir. Çünkü Türkiye o anlaşmada kendisinin neredeyse 20 katı gaz salınımı olan Almanya ile aynı kota grubuna dahil edilmiştir.

Her neyse... uygulanma olasılığı her geçen gün biraz daha azalan bir anlaşma.

Benim burada asıl üstünde durduğum konu, anlaşmanın içeriğinden ziyade bu konuda yürütülen baskı kampanyasıdır. Uluslararası bir anlaşmada bizim kendi ülke çıkarlarımızı gözeterek davranmamızdan doğal bir şey olamaz. Bu konuda başka bir örgütün (özellikle yurtdışı kaynaklı bir örgütün) ülke politikamızı yönlendirmesini benim kabul etmem mümkün değil.

Aynı şekilde, gerek pestisitler, gerek insektisitler, gerekse çevre, doğa, enerjinin uygun kullanımı vs. gibi konularda bazı çevreci örgütlerin yaklaşımlarını kesinlikle normal bulmuyorum. Bergama'daki siyanür meselesinin altından Altın firmalarının kapışmasının çıktığını, Alman vakıflarının bu işe nasıl karıştığını henüz unutmadık.

Elbette çevre konularında toplumsal duyarlılık için özen gösterilsin. Ama bunun için önce çocuklarımıza sokağa çöp atmamalarını öğreterek işe başlamamız lazım. Bilim ve teknolojiye güvenmelerini ve kullanabilmelerini öğretmemiz lazım. Örneğin yukarıda örneği verilen raporun benim görebildiğim kadarıyla ne teknik, ne yöntem, ne bilimsellik anlamında bir içeriği yok. Sadece bu tür raporlara bakarak fikir sahibi olmak son derece yanıltıcıdır. Örneğin ben bu tür bir çevre kuruluşunun başında olsam bu çalışmayı tamamen bağımsız ve tarafsız olduğu şüphe götürmez kuruluşlara yaptırır, sonuçları da broşür yaptırıp dağıtmak yerine ilgili kamu kuruluşlarına verip denetleme görevini yerine getirmek isterdim.

Şu anda ortaya konulan tablo ise Türkiye'nin yaş sebze, meyve ürünlerinin zehirli olduğu ve avrupada tüketilmemesi gerektiğidir. Siz istediğiniz kadar analiz raporları, test sonuçları vs. ortaya koyun. İnsanların aklında bir kez bu imaj oluştuktan sonra bunu silmek çok zor olur.

Bu durumdan en fazla kimin zarar göreceğini de tahmin etmek zor olmasa gerek.

pria 10-04-2012 19:35

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Odeh (Mesaj 942370)
... Migros gibi bir markete girdim. O girdiğim markette sebze ve meyvelerin fiyatlarını aldım. Nektarinin fiyatı 19,98 Euro, domates 10 Euro, üstelik bu en düşük domates fiyatı. Ispanak 5 Euro. Biz kaça yiyoruz ıspanağı? 3 liraya, 4 liraya, 2 liraya mevsimin soğuk ve don olmasına göre değişiyor. Problem zaten burada düğümleniyor. Bakın soğan kaç para? 24 lira şimdi sıkı durun salatalık tam 12,80 Euro 31 TL bizim 3 liraya 4 liraya aldığımız bakın 31 TL, fasulye 25 TL bu da üzüm 25 TL bunlar şubat ayı rakamlarıdır. ...

...Almanya’da Fiyat Alarmı: Meyve ve Sebze Fiyatları artıyor!

Sıcaklar ve kuraklıktan dolayı tarımsal üretimin kötüye gitmesi yılın ilk üç ayında Almanya’da meyve, sebze ve patates fiyatlarını bir önceki yıla göre %27 oranında artırdı. Dolmalık biberin fiyatı 4,48 € olurken, salkım domates 2,77 €, Golden elma 1,52 €/kg fiyatına ulaştı.

Türkiye Yaş Meyve Sebze Portalı


Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Almanya'da en ucuz domatesin kilosu 10 euro diyor..Ama, bu işin içinde olan Türkiye Yaş Meyve Sebze İhracatçı Birlikleri'nin web sayfasında domatesin kilosunun 2.77 euro olduğu belirtilmiş..

Ne kadar büyük çelişki değil mi?


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 12:37.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025