![]() |
Tema
Alıntı:
|
Ne oldu da TEMA görüş değiştirdi? çok merak ediyorum.
|
Tema
Türkiye genelinde agaçlandirma çalismalarina destek için Türkiye için 100
milyon mesaj isimli proje baslatildi. Amaç milyonlarca mese tohumunu toprakla bulusturmak. Ekimi yapilacak milyonlarca tohumdan yeserecek fidanlar ile erozyonla mücadele bir destek daha alacak. Sponsorluk bedelleri reklam karsiligi çesitli firmalarca saglanacagi projede www.smsmese.org internet adresinden katilim formunu ücretsiz olarak doldurmaniz yeterli. Katilim yapan her kisi için sponsorlar 9 adet mese tohumunun ekimini yapacak. Projeye destek olmak için lütfen bu mailin forward ederek arkadaslariniza ulasmasini saglayin. Sözleşmede 20 adet reklam mesajı geleceği yazıyor. Ayrıca daha önce yazıldıysa affola :p |
Alıntı:
|
Merhaba. Siteyi incelerken '10 milyar meşe projesi ' ile karşılaştım.Ben de bu konuda çevremdekilere bilgi aktarmak istiyordum.Önce Tema'nın kendi sitesinden bu konunun ayrıntılarını görmek istedim.
Fakat bu projenin adı geçmesine rağmen ,destek verme şekli hakkındaki bilgiler çok farklı. Sponsorların telefonlarımıza reklam göndermelerinden ve ücretsiz olacağından bahsetmiyor. Tam tersine, tohum karşılığı ödenecek miktarlar (1,5-4,5 ytl gibi) belirtilmiş. Başkalarını bilgilendirebilmem ve soru işaretlerini silebilmem için en iyisinin Tema'ya telefon açmak olduğunu düşünüyorum. |
Alıntı:
bunu konuyu ortaya atan Mezzy'den rica etsek. :)) |
Tema sitesindeki proje süregelen bir proje oysa smsmese.org yeni... (22-Mart-2006 tarihinde domain olarak alınmış)
İsimlerinin benzer gibi algılanması bu karışıklığı yaratıyor. 100 Milyar Meşe projesi Türkiye için 100 milyon mesaj Kötü tarafı Tema'nın sitesine yeni kampanyanın tanıtım bilgilerini henüz koymamış olması... Bir linkle smsmese.org adresine yönlendirilmesi gerekirdi. Bu haliyle, Tema adını kullanarak, Temadan habersiz bir proje uygulanıyor gibi görünüyor. Bu çıkarımları ana sayfaya, çalışmalar ve haberlere bakıp orada bulamadığım için yapıyorum. Başka bir başlık altına gizlendiyse bilemem :) Lafın kısası siteleri güncellemenin önemi bir kez daha anlaşılıyor... |
Merak ettiğim bir şey var. Tema ektiği bu meşe palamtlarıyla ne kadarlık bir alanda ağaçlandırma gerçekleştirdi acaba.
Tema sitesinde 1998-2004 yyılları arasında 640 milyon palamut ekildiği söyleniyor. 6 yılda yapılan iş bana biraz az geldi. Bu durumda proje başarılı sayılabilir mi? Projeyi ne zaman tamamlamayı düşünüyorlar? Bunları araştırdım ama bulamadım. Bilgisi olan var mı? |
Tema'nın 10 milyar meşe projesi için görüşmem sonucu, yetkiliden öğrediğime göre 'smsmese.org' sitesindeki kampanyadan sorumlu kuruluş ile Tema'nın anlaşması varmış.
Bu kuruluşun ,reklamlardan elde edilecek gelirin bir kısmını Tema'nın daha önceden süregelen meşe kampanyasına aktaracağı söylendi.Yani her ikisininde çalışmaları aynı proje içinmiş. Artık gönül rahatlığıyla destek verebiliriz diyorum.Ne dersiniz? |
Alıntı:
Alıntı:
Birilerinin Tema adını ve insanların ağaç sevgisini kullanıp para kazanmaya çalışmadığından nasıl emin olacağız? |
Eklemem gerek, bu şüpheci tutumu özellikle takınıyorum. Müzmin Muhalifi oynuyorum. Tek amacım şeffaflık... Yoksa asla proje aleyhinde konuşmaya çalışıyor değilim.
Bu ayırımı anlayacağınızı tahmin ediyorum ama yine de yazayım dedim :) |
Ben bu tip kampanyalardan hoşlanmıyorum.
İki yönüyle karşıyım. Birincisi yardımda bulunup cezalandırılmak istemiyorum. İkincisi, bazı konuların kontrol edilememesi canımı sıkıyor. |
arkadaslar ben bu konulara yabancıyım ama bır fıdanın tuplu malıyetı 100 kuruş ben su soruyu sormadan gecemıyorum tema bu fıdanları kımden ve kac kurusa alıyor bılgısı olan varsa benı aydınlatsın lutfen
|
Tema gibi bir kuruluş neden reklamını yapıyor diye ne alcağı belli olmayan bir şirket ile anlaşsın. Madem adını kullanıp para toplayanlardan onların gönlünden kopan ne ise ona tamah ediyor, ben de çıkıp toplayayım da üç beş ne ise Temaya vereyim. Durum bu ise Tema artık içtenliğini kaybetmiş ve başka şeylere yönelmiş.
|
Bakıyorumda herkes kuşkuyla yanaşıyor.Bir karalamdır sürüp gidiyor.Meşe kampanyası 2023 te sonlanacak.Bir arkadaşımız 6 yılda alınan yolun azlığından dem vurmuş.Siz ağaç severle bu kampanyaya omuz verirseniz çok daha önce sonlanır.10milyar meşe kampanyası ilk kez adıyaman Kahta yani Gap bölgesinde başiladı.Altı yıl önce ekilen tohumlar boy verdi.
Temanın kampanyasını yapan kuruluş bu kampanyadan üçret almıyor.Kitlelere ulaşmanın bir yoluda bu .Toprak yoksa ağaç ta yok,Toprak yoksa ekmek te yok.Her kes eline cebine sokmak zorunda.Bu ülke hepimizin .Dedikodu yapılacak zaman değil.Bu toprakları geri getirmek öyle kolay değil.Topraklar gittikten sonra fotoğrafını çekeceğiniz ağaçta bulamıyacaksınız. |
Bu yazıyı başka bir yerde yazsaydın anlayabilirdim...buraya üye olduğuna göre buradaki insanların da en az senin kadar ağaçlar konusuna önem verdiğini bilmen ona göre hitap etmen gerektiğin ve mesajında düzeltmeler yapmanın uygun olacağını düşünüyorum. Bu bilgilerin yanlış olduğuna dair senin bir bilgin var ise merakla bekliyorum. Yoksa demogoji ile her önüme gelene para veremem.
|
[QUOTE=asc1485]Bakıyorumda herkes kuşkuyla yanaşıyor.Bir karalamdır sürüp gidiyor.QUOTE]
Kuşkuyla yanaşıldığı doğru ama karalayan kimse yok. Sorgulamak karalamak demek değildir. [QUOTE=asc1485]Dedikodu yapılacak zaman değil.QUOTE] Bu ifade çok hatalı. Açık tartışma ortamlarında söylenenlerin, özellikle de böyle bir sitede dedikodu olarak nitelendirilmesi kabul edilemez. Özür dilemeniz halinde maksadını aşan bir ifade olarak kabul edilebilir. Lütfen dikkatli olalım. Hiçbir kurum insandan bağımsız, canlı bir varlık değildir. Tüm kuruluşlar onu yaşatan insanların kimliğine göre karakter kazanır. TEMA oldukça büyük bir kuruluş, pekçok insan çalışıyor. Adının verdiği güvenilirlik bizleri sorgulamaktan alıkoymamalı çünkü bir elin beş parmağı aynı değil. Birgün bu siteden yola çıkarak büyüdüğümüzde insanlar bizleri de sorgulamalı. Sevgiler. |
Alıntı:
Rehabilitasyon çalışmaları bozuk orman alanlarının iyileştirilmesi anlamına gelir. Yani her yıl yukarıda bahsettiğim miktarda bozuk orman alanı verimli orman alanları içine katılmaktadır. Verimli orman alanları 1 yıllık emekle fidan dikip tohum ekmek suretiyle kazanılamaz. Rehabilite edilmeye başlanan bu sahaların uzun yıllar bakıma ihtiyacı olacaktır. OGM bunu bildiği için bu tür sahalar tam olarak verimli hale gelinceye kadar bakım çalışmaları yapmaktadır. İşin reklam kısmıyla ilgilenmediği için OGM'nün yaptığı çalışmalar görünmüyor. Tabiiki gönüllü insanları bir araya gelerek doğaya sahip çıkmaları çok güzel bir olay. Bunu başardığı ve doğa sevgisini sürekli gündemde tuttuğu için TEMA'yı tebrik etmek gerekli. Ama teknik olarak işe hakim olunsa, TEMA meşe palamudu ekilen yerlerde elde edilen fidanların bakımını da üstlenirdi. Maalesef TEMA'nın eksiği bu |
Merhabalar bu konuda yazışmalarınızı işten arda kalan zamanlarda okuyabildiğim kadar dikkatlice okudum ve bir kaç düşüncemi sizlerle paylaşmak isterim... Meslektaşlarım beni iyi anlayacaktır umarım!....
"Tema sitesinde 1998-2004 yyılları arasında 640 milyon palamut ekildiği söyleniyor. 6 yılda yapılan iş bana biraz az geldi. Bu durumda proje başarılı sayılabilir mi? Projeyi ne zaman tamamlamayı düşünüyorlar?" (Alıntı Sahibi YILMAZ) Ewet abicim seni bu konuda oldukça kuvvetlice destekliorum. Çok haklısınız..TEMA nın çalışmalarında hep kafalarda bir soru işareti bırakıyorlar. Ayrıca TEMA ağaçlandırmayı kendi yapmıyor yani .... "arkadaslar ben bu konulara yabancıyım ama bır fıdanın tuplu malıyetı 100 kuruş ben su soruyu sormadan gecemıyorum tema bu fıdanları kımden ve kac kurusa alıyor bılgısı olan varsa benı aydınlatsın lutfen" (alıntı sahibi AYHAN CORUK) Yani bu görüşe hiçbirzaman cevap alamıcaksınız TEMA fidan satın almıyor. Ağaçlandırmanın ödemelerini devlete yapıor. Bunun için de sadece fidan değeri değil işin içine diğer çalışmaların ücretlendirmesi de giriyor. Ayrıca TEMA fidan değil TOHUM kelimesini kullanıyor ağaçlandırmalarında. Bunun da sakıncası verilen rakamın gerçeği yansıtmamasıdır. Yani kısaca şöyle açıklayabilirim ki; 1000.000 fidan ile 1000.000 palamut arasında 1/4'lük bir yanılgı vardır. 1000.000 fidan ile 1000.000 ağaç elde edebilirsiniz ama 1000.000 meşe palamudu ile en fazla 300.000 ya da 400.000 elde edersiniz. Çünkü palamutla ağaçlandırmalarda. Tohum yatağına 3-4 palamut bırakılır bir ağaç için. Oradan da fidan ya çıkar ya da çıkmaz. Bundan başka "Bu kuruluşun ,reklamlardan elde edilecek gelirin bir kısmını Tema'nın daha önceden süregelen meşe kampanyasına aktaracağı söylendi.Yani her ikisininde çalışmaları aynı proje içinmiş." (Alıntı Sahibi NEVBAHAR) Eğer dediği doğruysa arkadaşımın; bu da ayrı bir aldatmaca. Bir proje tamamlanmadı diye farklı bir proje adı altında eski projeye destek sağlamak bence aldatmadan başka birşey değildir. Eğer yeni bir proje varsa ortalıkta ya eski proje başarıyla kapanmış demektir ya da önceki daha bitmemişse bu iki projenin birbirinden ayrıldığını kanıtlamaları gerekir. ve son olarak da.... "Ama teknik olarak işe hakim olunsa, TEMA meşe palamudu ekilen yerlerde elde edilen fidanların bakımını da üstlenirdi. Maalesef TEMA'nın eksiği bu." (Alıntı Sahibi YILMAZ) Bu görüşüne de son derece katılıyorum. Başarıları sosyal düzeyde yani reklamsal anlamda yok sayılamayacak düzeyde ama çalışmalarındaki kaliteyi merak ediyorum ben de... --------- Bunun yanında ben de bir STK'da çalışan biri olarak ve yaklaşık 4-5 yıldır devlet ormancılığının da hemen hemen içinde olarak kendi düşüncelerimi toplamak isterim. Öncelikle STK'ların amacı elbette ki devletin yetişemediği yerde halkın isteklerine öncülük etmektir. Yani halk ile bütünlük oluşturmaktır. Bu bağlamda biz de Ege orman vakfı olarak ege bölgesinde elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Ama biz TEMA gibi çalışmıyoruz tüm çalışmayı üstleniyor ve bakımlarını yapıyoruz. Bu konuda halkın güvenini almak inanın hiç de kolay değildir. Tkatir edersiniz ki insanlar verdikleri paranın karşılığını hemen almak isterler. Bu da ayıplanamaz bir gerçektir. Bir de bizim TEMA ya göre daha lokal çalıştığımız düşünülürse biz daha çok göz önünde ve daha çok kontrol altındayız. Çünkü benim TEMA' ya yaptığım bağış sayesinde yetişen ağaçları görmem belki hiç mümkün değil ama izmirde bu böyle değil. Çalıştığımız yerler insanların hergün evlerinden işlerine giderken görebilecekleri yerler oluyor. İşte bu sebepten insanlarla daha çok iç içeyiz. Kısacası TEMA'nın Türkiye'nin herhangi bir yerinde yaptığı ağaçlandırma hakkında beni ikna etmesi gerekiyor.. |
Bahsedilen kampanya çerçevesinde "Digitürk" sponsorluğunda benim adıma 9 meşe palamudu gömmüşler. Katılım belgesini dün aldım.
Keşke dikildikleri yeri de bilsem, ara sıra gidip sulasam, dibinin otlarını ayıklasam :( İyi tarafından bakmaya çalışıyorum. Dünyada dikili bir ağacım (pardon 9 ağacım) var artık :)) |
100 milyon mesaj
Tema Vakfı 100 milyon Mesaj adı altında bir proje başlatmış. Aşağıdaki
linke tıklayarak başvuru formundan kaydınızı yaptırıyorsunuz ve sadece cep telefonunuza sponsor firmalardan 20 mesaj alıyorsunuz (hiç ücret ödemiyorsunuz). Bu destekle her cep numarası için 9 adet meşe ağacı dikiliyor. Oturduğumuz yerden bir şeylere faydamız dokunsun http://www.qsms.net/mesaj.asp |
Çok güzel bir kampanya, firmalar eskiden bunları istem dışı gönderiyorlardı. Artık bu mesajlara ağaçlar hatırına katlanılabilir.
|
Arkadaşlar ümit kırıcı olmak istemem ama 9 Meşe palamudundan bahsediliyor projede kişi başına düşen. Sizin en iyi ihtimalle 3 meşe fidanınız olur. Ama o da iyi hiç dikili ağacı olmayan için. Neyse çok kırmayayım heveslerinizi.. Tebrik ederim..
|
Durup durduk yerde sadece bir bedelsiz mesaj yollamakla, 3 muhtelemel fidana aracı olmak elbette ki heves kırıcı değil, ne dersiniz?;)
|
K A M U O Y U N A
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Bursa Barosu ve TEMA Vakfı, verimli tarım arazilerimize yönelik vahim bir saldırıyı kamuoyuna duyurmak üzere 12 Mayıs 2006 Cuma günü İstanbul’da 1907 Fenerbahçe Derneği’nde bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Çelik KURTOĞLU, TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kemal YAVUZ, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan GÜNAYDIN, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet ATALIK ve Bursa Barosu Çevre Komisyonu’ndan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Av. İsmail İŞYAPAN katıldı. 4 kurum bu konudaki ortak görüşlerini kamuoyuna duyurdular. Toprağı koruma sürecinde toplum yararını savunan SİVİL TOPLUMUN YASAL YETKİSİ ELİNDEN ALINIYOR. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Bursa Barosu ve TEMA Vakfı, toplumun geleceğinin en önemli güvencesi olan ülke toprak kaynaklarının amaç dışı kullanımlarla talan edilmesi girişimlerine, her koşulda inançla bilinçle karşı durmayı, ulusal ve toplumsal sorumluluk ve ödev bilmektedir. Bu kuruluşlar ülkemizin çağdaş yönetimi açısından; sivil toplum kuruluşlarının kamu yönetimi sürecine sorumluluk anlayışıyla katılımlarını, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin olmazsa olmaz temel koşulu saymaktadır. TEMA Vakfı girişimi ile ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Üniversiteler, Hukukçular, her düzeyde Bürokratlar gibi geniş bir katılımla hazırlanan ve bilinen adıyla TOPRAK YASASI bunun en son örneğidir. Kamuoyuna üzüntüyle duyurmak isteriz ki: kısa bir süre önce bize ulaşan ve bir örneği Ek’te bulunan yazıdan da anlaşılacağı üzere, Anayasa’nın 44 ve 45’nci maddelerinde “Devlete ülke topraklarının korunması” görevi verilmesine rağmen, Devleti yönetmek için seçilenlerden oluşan Hükümet ve onun atadığı üst düzey yöneticiler, bu görevin gereğini yapmak yerine, adeta verimli tarım arazilerinin talanına hukuksal kılıf hazırlama ödevini yüklenmiştir. Üstelik; devlet adına Başbakanlık bu süreçte kamu yararını savunan sivil toplum kuruluşlarının sorumluluk taşıyan çabalarını talihsiz bir yaklaşımla “bertaraf edilmesi gereken olumsuzluklar” olarak nitelenmektedir. Bir yandan “bu engelin(!) aşılması”, bir yandan da “5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun Geçici Madde-1’i ile izinsiz yatırımlar için getirilen af süresinin uzatılması yönünde değiştirilmesi” açıkça bu yazı ile emredilmektedir. Bu Yasanın toprağı koruyucu hükümlerine rağmen “Bu ülkenin fabrikaya da ihtiyacı var” türünden çarpıtmalarla, verim yeteneği düşük niteliksiz geniş araziler dururken, esasen ülkemizde son derece sınırlı olan verimli tarım arazileri, giderek artan bir talan saldırısıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Toplumun yaşam güvenliği için zorunlu olan üretimin, ancak verimli arazilerden sağlanacağı gerçeği görmezden gelinmekte ve kamuoyu aldatılmaya çalışılmaktadır. Bilinmelidir ki; Toprak varlığımızın ancak üçte biri tarıma uygundur ve bu alanın da ancak üçte biri verimli tarım arazisidir. Bilinmelidir ki; toprak yoksa sanayi yoktur, üretim yoktur, kalkınma yoktur, yaşam yoktur. Ve yine bilinmelidir ki; bir avuç toprak üretilemeyen bir kaynaktır. Cargill Firmasının yatırımına olanak sağlayan İznik Gölü Çevre Düzeni Planı Danıştay 6. Dairesinin 26.11.2002 tarih ve E:2002/4839.K:2002/5652 kararıyla iptal edilmiş ve bu karar İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca onaylanmıştır. Plan yargı tarafından iptal edildiğinden, Cargill Firması yatırımının hukuksal dayanağı da ortadan kalkmıştır. Danıştay’ın KESİNLEŞMİŞ İPTAL KARARINA rağmen, söz konusu yatırıma hukuksallık kazandırmak amacıyla; 4737 sayılı Özel Endüstri Bölgeleri Kanununda 22.6.2004 tarihli ve 5195 sayılı Kanunla gerçekleştirilen değişiklikle Cargill firmasının yatırım yaptığı arazi Bakanlar Kurulunun 5.7.2005 tarih ve 2005/8944 sayılı kararıyla “Özel Endüstri Bölgesi” ilan edilmiştir. Bu karar üzerine açılan yeni davada; “hukuka aykırılığı belirlenmiş imar planlarının geçerli sayılması yolunda yargı kararlarını etkisiz kılacak yasal düzenlemelerin de yapılamayacağı” gibi gerekçelerle, Danıştay 10. Dairesi tarafından 8.2.2006 tarihinde Cargill Firmasının yatırım yapmasına olanak sağlayan Bakanlar Kurulu Kararının yürütülmesinin durdurulması kararı verilmiştir. Başbakanlık tarafından Tarım ve Köyişleri Bakanlığına gönderilen yazı ile Anayasanın 44 ve 45’nci maddeleriyle ülke toprağını korumakla ödevli kılınan Hükümetin en üst organının, toprağı talan ettiği yargı kararıyla belgelenen bir yabancı yatırımın sürmesi amacı ile bu firmanın da katıldığı toplantılarda çözüm arama çabası içine girdiği açıktır. Anayasanın 6’ncı maddesinde dile getirilen “Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.” temel ilkesine rağmen, Hükümetin yabancı bir kuruluşun yararı için ve o kuruluşla birlikte hukuk dışı çözüm arama çabası, kanımızca açık bir ANAYASA İHLALİ girişimidir. T.C. Başbakanlığının ; - yabancı bir firmanın ofisi anlamına gelecek biçimde kullanılması, - yabancı firmalara verimli arazileri pazarlayan bir konuma düşürülmesi, ULUSAL EGEMENLİK İLKESİ bakımından da kanımızca ürkütücü ve ibret vericidir. Bu ülkede ulusal doğal varlıklarımızın korunmasını toplumsal bir görev sayan yurtsever yetkililerin, görevlilerin ve siyaset insanlarının, her koşulda var olacağına içtenlikle inanıyoruz. Kuruluşlarımız ulusal egemenlik ilkesine, demokratik sorumlu sivil katılımcılığa ve ülke yararlarına aykırı bu girişimlerin geriletilmesi ve gündemden çıkarılması için, demokratik olanaklarını kullanmakta kararlıdır. Kamuoyunu toplumsal sorumluluk yaklaşımımıza, omuz vermeye ve çabalarımıza destek olmaya çağırıyoruz. Saygılarımızla, EK : Başbakanlığın Yazısının Fotokopisi |
''Ataturk ve Doga sevgisi'' konulu konferans
ATATURK'un Dogumunun 125.Yili dolayisiyla Latife Hanim Muzesi Muduru sayin Ahmet Gurel tarafindan verilecek ''Ataturk ve Doga sevgisi''konulu konferansa katiliminizi bekleriz.Saygilarimizla.
Alaettin Hacimuezzin TEMA Vakfi İzmir Temsilcisi Tarih:10 haziran 06 Saat:14.00 Yer:Fuar izmir Sanat Oditorium salonu |
tema
Arkadaşınızı Çağırın
Bu proje ye destek olmak için arkadaşlarınızı çağırın, En çok çağrıyı gönderen kişi için TEMA Vakfı Çanakkale Ağaçlandırma Sahasında 2000 Fidanlık Adınızı Taşıyan Hatıra Ormanı tarafımızdan kurulacaktır. Kurallar Kampanya destek verenler katılabilir. Çağrıların her mail adresine tek tek gönderilmesi gereklidir. Bu hediyeden yararlanmak için en son çağrı gönderme tarihi 20.12.2006 tarihidir. Sistemden bu ana kadar gönderilmiş 22300 adet çağrıdan tekil olanlar değerlendirmeye alınmıştır. Yarışma sonuçları 30 Aralık 2006 tarihinde açıklanacaktır. http://www.smsmese.org/arkadas.asp |
TEMA ağ alanı adresinden evlilik, doğum, tebrik, vs amacıyla fidan bağışı bir başkasının adına yapılabiliyor. Ben bunu kullanmaya başladım, hem tebrik ediyorsunuz, hem de ağaç dikilmesine katkınız oluyor. Ancak tavsiyem sertifikanın posta yoluyla değil, kargo ile ulaşmasını seçmeniz. Biraz daha fazla ödüyorsunuz ama sertifika sahibine ulaşıyor. Posta 2 kez kayboldu, ulaşmadı.
|
Bonsaisever “Tema gibi bir kuruluş neden reklamını yapıyor diye ne alcağı belli olmayan bir şirket ile anlaşsın. Madem adını kullanıp para toplayanlardan onların gönlünden kopan ne ise ona tamah ediyor, ben de çıkıp toplayayım da üç beş ne ise Temaya vereyim. Durum bu ise Tema artık içtenliğini kaybetmiş ve başka şeylere yönelmiş.” demiş.
İnsanlar artık bağış toplanmasından o kadar bıktı ki verdikleri paranın her kuruşunun ağaçlandırmaya gideceğinden emin olsalar bile kaçacak delik arıyorlar ayrıca bundan emin de olamıyorlar. Tema 25 yaş altı için üyelik bedeli için 3 ytl gibi cüzi bir rakam ister bunu da zaten üye kartları için kullanır .bu bile ödeyen gençlerde hımmm ne oldu paralar nereye gitti düşüncesi yaratıyor. Kaldı ki illerdeki ve ilçelerdeki tema temsilcilikleri ekonomik olarak çok kötü durumda çoğunun kendilerine ait bürosu yok olanlar kirayı denkleştiremiyor.Gelelim meşelere. Palamutu toprağa ulaştırmakla iş bitmiyor evet. Sulamak da yeterli değil .Geçen yıl Sivas’ta palamut tohumları kemirgen hayvanlara yem oldu. Kış uzun sürünce aç kalan hayvanlar yemişler.Eee ne yapalım ya çıkmazsa ya az çıkarsa diyerek elimiz kolumuz bağlı oturacak değiliz. Yine tohum toplayacağız, yine bağış yapacağız , yine dikeceğiz. Kampanyaya katılan dostlara teşekkürler ancak bir ricam var.Bulunduğunuz illerde meşe ağacı fazlaysa ekim kasım aylarında palamut toplayarak ya da toplatarak iç bölgelerdeki tema temsilciliklerine ulaştırırsanız büyük katkı sağlamış olursunuz. İlginize şimdiden teşekkür ederim |
Bir TEMA Projesi
http://www.smsmese.org bu adrese girip formu dolduruyorsunuz ve size sponsorlardan gelen mesajlar karşılığında kişi başına 9 meşe dikiliyor. Cebinizden de kuruş çıkmıyor :)
|
Toprağa sahip çıkmazsak başkasının kucağına oturacağız
Kurucusu olduğu TEMA Vakfı ile yıllardır toprak kaybına engel olmaya çalışan Hayrettin Karaca, artık insanlara bunu anlatmaktan sıkıldığını söylüyor. Ama yine de tehlikeye dikkat çekmeden duramıyor TEMA’nın kurucusu, şimdi de onursal başkanı olan Hayrettin Karaca’nın Yalova’daki Karaca Arboretumu’na gidiyorum. Kendisini yeşilliklerin içinde gazete okurken buluyorum. “Hoşgeldiniz” dedikten sonra “Bugün Bush beni yanına çağırıp ’dostum’ deseydi bunu hakaret olarak algılardım” diyor ve kahkayı basıyor. Ardından bel fıtığından sonra seyahatlerini azalttığını, yaşlılığın gelip çattığını belirtmeden edemiyor ve ekliyor: “Kendime bastonlu, yüzü buruşmuş sevimli bir nine arıyorum, haberiniz olsun.” Bu zamana kadar yaşadığı toprakla ve hayatla olan mücadelesini soruyorum, o anlatıyor... TEMA kurulduğundan bu yana erozyonla mücadelede ne kadar yol alındı? Neleri başardı, neleri yapamadı? Yıllardır toprağın değerini anlatmaya gayret ettik. Büyük başarılar ve sonuçlar aldık, noktayı koyduk diyemem ama hiçbir şey yapmadık da diyemem. Şimdiye kadar iki önemli şey yaptık. Mera ve Toprak Kanunu’nu çıkardık. Gelin görün ki, sardık kundakladık, ama öyle duruyor. İcraat yok. Neden? Kısaca nasıl anlatılır bilmiyorum ama... Toplumun büyük ilgisini ve desteğini aldık. Ancak siyasi kadroları maalesef bu yolda bir hizmete yönlendiremedik. 1946’dan bugüne kadar iktidar olmuş bütün hükümetler, Türkiye’nin topraklarına hizmet ederek değil tüketerek ve yok ederek iktidar olmayı amaçladılar ve bunu başardılar. Çok iddialı laflar bunlar... Kaç yaşında adamım, yalan mı söyleyeceğim! Toprağın değerini ben hiçbir hükümete anlatamadım. TEMA’yı idare edenlere anlatamadım da onlara mı anlatabileceğim? Toprak yasası adam gibi uygulansa bu ülkenin kaderi değişecek. MEŞELERİ EVİME DİKECEK DEĞİLİM Peki 10 milyar meşe palamudu kampanyası amacına ulaştı mı? Proje deprem zamanında ağırlaştı. Biz bu işi tek başımıza yapmıyoruz. Orman Bakanlığı’yla ortaklaşa yapıyoruz ve onların bize yer göstermeleri gerekiyor. Evime dikecek halim yok ya meşeleri... Yangınlar için ne diyorsunuz? Ahh ah... Yaralarıma dokunuyorsun. Gelibolu yandı. Diktik, yine yandı. Yandı diktik, yandı diktik. Yangından bir şeyler gidiyor ama yenileri geliyor. 1994’de Amerika’da Yellow Stone Milli Parkı günlerce yanmıştı. Bilim adamları ikiye ayrıldı. Biri yangını söndürelim dedi, biri söndürmeyelim. Sonra kendiliğinden söndü. O bölgede 160 yıldır olmayan 12 yeni bitki türedi. Bitkiler kendilerini yenilediler. Yanlış anlamıyorsam yangının iyi bir şey olduğunu mu söylüyorsunuz? Hayır tabii. Ancak ormancılarda yangın kültürü denen bir şey vardır. Bilerek bölge bölge yakılır ve yeni bitkilerin önü açılır. Yangınlardan hemen sonra dikim yapılıyor. Bir durun Allah aşkına, dikmeyin aceleniz ne! Gelibolu yangınından sonra Orman Bakanı Hasan Ekinci’yle televizyona çıkmıştık, canlı yayında. Ekinci, “Derhal dikim çalışmalarına başlayacağız” deyince panik oldum, “Hayır olmaz” diye bağırdım. Kameralar döndü bana. Orası ağaçlandırılamaz, beklemek lazım, hem bitkilendirilmemesi gerekiyor. Bir sevdamız var her yer çam olsun istiyoruz. Çam, çam, çam bıkmadık mı çam ekmekten sağa sola yahu! Bırakın çamı hangi toprağa ne ekilmesi gerekiyorsa o ekilsin. Yangından sonra bir yıl arazinin dinlenmesi, yağmurlarla toprağın suya doyması gerekir. Çam fidelerine sarılmayın hemen. Türkiye’yi bucak bucak dolaştınız. Toprak kaybının en trajik düzeyde olduğu yerler neresi? Şu soruya bak! Beni sinirlendirme böyle sorularla! Erozyona maruz kalan bölgelerin artık şakası yok. Dilimde tüy bitti. Yaşlandım, yormayın artık beni. Her yıl 10 milyar 400 milyon ton toprak kaybediyoruz. Derelere denizlere göllere gidiyor hepsi. Sel olunca bakan gidiyor bölgeye ve şöyle diyor: “Değerli vatandaşlarııım, acımız çok büyüktüüür, ülkemiz güçlüüüdür, bunları en kısa zamanda düzelteceeeğiiiz.” Ve gidiyor. Sel nerden geldi, niçin geldi kimse ilgilenmez. Biz millet olarak ağıt yakmayı çok severiz. Ağıtımızı yakar sonra olay yerini terk ederiz. Tedbirini alırsan o sel gelmez kardeşim. Senelerdir bunları dinliyorum, sıkıldım artık. Soruna cevap vereyim en iyisi daha fazla sinirlenmeden. En trajik bölge Harran Ovası. Harran bitmiş durumda. Tuzlanmış ve terk edilmiş... Çukurova’nın yüzde 30’u bitmiş, Konya ovası bitmiş! Sıkıldınız mı bunları anlatmaktan? Sıkıldım tabii, ömrüm bitiyor artık. Mecliste bütçe programı açıklanır, bir kere de erozyonla ilgili bir laf geçmez. Bir kere de benim hatırım için topraktan bahsedin yahu. Kurtuluş toprakta farkında değiller. Yıllarca “tarım” deyip durdular. Toprağın sorununu çözmeden tarıma çözüm bulunamayacağını anlamadılar. 20 yıldan fazladır duyuyorum bu lafları ve sıkıldım. Geldim 85 yaşına, siz hâlâ tarım sorunu deyin bakalım. Ben yaşamayacağım artık bu topraklarda, siz yaşayacaksınız, siz düşünün! Ayrıca toprağına sahip çıkmazsa bu millet başkalarının kucağına oturacak haberi yok. 330 bin kilometre yol gittim. Köy köy gezdim. Bel fıtığı yüzünden ara verdim, bir süre eskisi gibi gezemem. Oturduğum yerden kahroluyorum. DERTLERİ OY! YANGIN DEĞİL... TEMA siz kenara çekildiğinizde yoluna devam edebilecek mi? Şu anda TEMA’nın kurucu onursal başkanıyım. Devam edecek elbette. Sağlığımızda gençleri başa getirdik ki, neler yapabiliyorlar bakalım. Onların da yürüttüğünü görebilmemiz gerekiyor. Sağken yapmak lazım bunları. TEMA’nın bir gücü var, erozyon denince akla hemen vakıf geliyor, bunu başarmışız. Ancak hâlâ istediğim enerjiyi yakalayamadım, yanarım yanarım ona yanarım. Sorarsın şimdi neyi yakalayamadınız diye, söyleyeyim. Yurttaş hareketi istiyorum. Valilikler, silahlı kuvvetler, diyanetçiler TEMA’cı. Eee? Neden bir şey olmuyor. Kimseye bir şey anlatamadım. Bazen TEMA’ya bile... Neden kimseye bir şey anlatamadınız, ben de bunu anlayamadım... Bunu yaşadığım küçük bir hikâyeyle anlatayım. Yıl 1982. Kızıl ağaç var. Onu görmek, bilgi almak istiyorum. Orman idaresine gidip izin istiyorum. Bana “İnsanların ormanda açtıkları alanları tutanaklıyoruz, çok meşgulüz” diyorlar, ısrar ediyorum. Yanıma genç bir çocuk veriyorlar, ormanı gezmeye başlıyorum. Devam ederken bir adam ağacı baltalıyor, biri de tutanak tutuyor. Ağacı baltalayıp hudutlarını belirleyen adam soruyor tutanak tutana “Ne yapıyorsun?” diye. O da anlatıyor durumu. O zaman adam, “Şu ileride ki ağaçların olduğu yerleri de bana yaz orayı da alıyorum” diyor. Şaşırıyorum. Sonra anlıyorum nedenini Orman Genel Müdürlüğü haber salmış, “Seçimden sonra af var” diye. Şimdi sana soruyorum, yangın mı tehlikeli, yoksa oy derdi mi? Bana dava açan kızımı kucağıma alıp sevecek değilim Eşinizin ölümünden sonra kızınız size miras davası açtı... Olur öyle şeyler... Kırgınım kızıma, alıp kucağıma sevecek değilim tabii ki... Ama o değil, onun kocası yaptı ne yaptıysa. Diğer kızım ondan çok daha farklı yaklaştı miras konusuna. Herkes bir olmuyor işte. Kaderini değiştiremezsin. Böyle olması gerekiyormuş demek ki... Üzülüyorum ama alıştım. Evlat acısı yaşadım, şimdi beni ağlatma geçelim bunları. (Erozyon Dede’nin oğullarından Halil 1984’te dişçi koltuğunda narkozdan öldü. Diğer oğlu Atay ise 1993’te Tarabya’daki evinde eşi tarafından öldürüldü.) Kitabımda çapkınlıklarımı anlatacağım! Kitap yazıyormuşsunuz, neler anlatıyorsunuz kitapta? Hayatımın beşte birini konuştum, 500 sayfa olmuş. Nasıl olacak bilmem. Cilt cilt mi yapsam acaba. (Gülüyor) Çok acılar çektim, çok da övündüğüm günler yaşadım. TEMA’yı, sanayii hayatımı anlatacağım. Aile yaşantımı ve tabii ki çapkınlıklarımı anlatacağım. Çapkınlıklarımı şimdi de anlatırım ama teybini kapat! Karaca markası beni çok gururlandırdı maalesef yaşatamadılar İpini koparan danalar gibi kendimi çayıra bayıra saldım. Öyle olmasını 1940’da iş hayatına atılacağım vakit düşünüyordum. 1980’e kadar para kazanmak için çok çalıştım. Bugünkü aklım olsa yapmazdım. O tarihten sonra para kazanmayı bıraktım. Karaca markası beni çok gururlandırdı. Alanlar yıllarca giydiler kazakları ve tüketmediler. Benim para umurumda bile değil artık, ben doğaya döndüm yüzümü. Karaca’yı yaşatmayı başaramamışlarsa benim yapacağım bir şey yok. Hiç üzülmüyorum. “Yıllardır aynı kazağı giyiyor, parasını harcamıyor” açıkçası “varyemez” diyorlar size. Zenginsiniz ama yemiyorsunuz, neden? Ne derlerse desinler umurumda bile değil. (Gülüyor) Bir gün neden böyle olduğumu anlayacak ve utanacaksınız halinizden. Bu dünyada insanlar ikiye ayrılmıştır. Karnı aç olanlar ve gözü aç olanlar. Gözü aç olanları doyuramazsın. Dünyada servetler bir kişiye doğru akarken, fakirler hızla artıyor. Al sana bir örnek, 1993’de Amerika’da 22 kişinin serveti 48 ülkenin servetine eşitti. Bugün 3 kişinin serveti 48 ülkenin servetine eşit hale geldi. Tek başınıza küresel tüketimin karşısında mı durmayı amaçlıyorsunuz? Bir en büyük sayıdır küçüğüm. Bir olmazsa iki ve üç olmaz. İnancım var, başka bir şeye gerek yok. Hergün yeni bir şey satın alırsan toplum seni bir gün ama bir gün mutlaka yargılayacak. Ben, beni kullanmalarına izin vermiyorum, sen de verme. İnsanların kazandıkları kadar harcamaları doğal bir şey değil mi? Bu bir ahlak meselesi. Benim param mı yok yıllardır aynı kazağı ve yamalı pantolonu giyiyorum. (Yamaları gösteriyor.) Hakkın olanı tüket, karnını doyur, barın, sağlığına kavuş, eğitim al. Daha öteye gitme. 08.10.2006 Akşam Zeynep Bakır |
20-26 Kasim Erozyonla Mucadele Haftasi
20-26 kasim 06 haftasi EROZYONLA MUCADELE haftasi dolayisiyla, 20 kasim 06 pazartesi gunu saat 11.00'de Izmir Cumhuriyet meydani Ataturk Heykeli onunde saygi durusu ve celenk toreninden sonra ORTAK BASIN ACIKLAMASI yapilacaktir.Ilgi ve bilginize sunariz,katiliminizi bekleriz.
Saygilarimizla. Alaettin Hacimuezzin TEMA vakfi Izmir Temsilcisi ORTAK BASIN ACIKLAMASINA IMZA ATANLAR
|
EROZYONLA MUCADELE haftasi dolayisiyla 20 kasim 06 pazartesi gunu yapılan ORTAK BASIN ACIKLAMASI
TOPRAK EROZYONU TÜRKİYEYİ TÜKETİYOR Erozyon, sessiz ve sinsi seyreden, gözlerimizi alıştıra alıştıra topraklarımızı alıp götüren tam olarak algılanmamış gerçek bir krizdir. Toprak özellikleri, arazi eğimi, iklim ve bitki örtüsüne bağlı olarak doğal erozyon(yani toprakların su ve/veya rüzgar etkisiyle aşındırılıp taşınması olayı)zaten vardır. Ancak insanın doğaya müdahelesi temeline dayanan etkenlerle erozyon özellikle ülkemizde bir felaket niteliğine dönüşmüştür. Türkiye’de erozyon, AB’den 17 kat, Afrika’dan 22 kat, bizden 12 kere geniş olan ABD’den bile 7 kat daha fazladır. Türkiye’de çeşitli şiddetlerde erozyon olmaktadır. Arazilerimizin %63’ü çok şiddetli ve şiddetli, % 20’si orta şiddetli, % 7’si ise hafif şiddetli erozyonla karşı karşıya. (yani topraklarımızın % 90’ınında derecesi değişen ama kesin bir erozyon var) Topraklarımız giderek yok oluyor. Her yıl ülkenin 1.400.000.000 (Bir milyar 400 milyon) ton toprak hem de verimli üst toprağı yok oluyor. Bu toprak 70 bin adet 20 ton kamyonluk toprak demek.. Tarım arazilerimizin % 64’ü % 12’den fazla eğimlidir, sakıncalı olduğu halde bu arazilerde toprak işlemeli tarım yapılmaktadır. Erozyon yüzünden aşınıp taşınan bu topraklarımız denizlere, göllere, barajlara dökülmektedir. Örnek olarak her yıl KEBAN barajına 32 milyon ton toprak dökülmektedir, baraj gölü yapay olmakla birlikte VAN ve TUZ göllerinden sonra yüzölçümü itibariyle üçüncü göl durumundadır, çamurla dolduğu için 10 yıldır deniz araçları çoğu yerde kullanılamıyor. Böyle giderse 20 yıl sonra KEBAN bataklık olacak. Baraj yapılmadan önce, onu besleyecek akarsu vadileri, ormanları, engebeli tarım arazilerinde erozyona karşı önlemler alınmalıdır. Nitekim GAP Bölge Projesinin hesabına göre GAP barajlarına su akıtan yöre arazileri 10 milyar dolarla ıslah edebilecek durumdadır, bu başarıldığı takdirde sadece Atatürk Barajının ömrünün 50 yıl uzaması hesabıyla 750 milyar dolar kazancımız olacaktır. Topraklarımız sığ topraklardır; ancak % 14’ü 90 cm’.den daha derindir.Bu durum, tehlikenin boyutlarını çok net göstermektedir. Erozyonla üst toprak gittiği için bu topraklarla birlikte mineral ve organik madde de kaybedilmektedir. Türkiye’nin gübrelere ayırdığı yıllık kaynağın 4,5 trilyon lira olduğu düşünülürse ekonomik kaybın büyüklüğü daha kolay anlaşılır. Erozyonla kaybedilen bir başka değer ise sudur. Kaybolan toprak yüzünden her yıl yaklaşık 50 milyar m3 yağış depolanamamaktadır. Türkiyenin yıllık su kullanma kapasitesi 110 milyar m3’tür, kişi başına 1500 m3 su düşmektedir. Kişi başına 3000 m3’ten az düşen ülkeler su fakiri sayılıyor. Su fakiri bir ülke olarak kaybımız çok daha önemlidir. Toprak yerine konulamıyacak bir kaynaktır. 1 cm. toprağın oluşması için doğanın 200-1000 yıl arasında uğraş vermesi gerekir. Türkiye yılda 30 bin hektar arazi problemleri için çalışma hızına sahiptir, bu hızla gidilirse Türkiye’nin de 1000 yıla ihtiyacı vardır. Nüfus artışı dolayısıyla her yıl ülkemiz nüfusuna 1 milyon insan eklenmektedir. Bu insanlara iş-aş-barınma gereksinimleri bulmak varken erozyon yüzünden yoksullaşan milyonlarca kırsal nüfusun kentlere göç etmesi sorunu devasa boyutlara taşınmaktadır. Erozyon yüzünden dağda, yamaçta, ovada toprağın altındaki cansız tabaka(ana kaya) ortaya çıkmaktadır. Faydalı toprak katmanlarını kaybeden arazilerde-toprakların üretkenlik yeteneğini kaybetmesi (sonucu bitki yetişmeyen ekim yapılamayan yer) olarak tanımlandığı gibi-çölleşme başlamaktadır. Erozyon şiddetinin devam etmesi ve etkili tedbirler alınmaması halinde Türkiye’nin büyük bir bölümü, NASA Uzay Araştırma Merkezine göre 2040 yılında çöl olacaktır. Erozyon yetmezmiş gibi, toprak kirliliği yanlış tarım uygulamaları, tarım dışı amaçlı arazi kullanımları, azalan ormanlarımız ve meralarımız nedeniyle ülkemiz çölleşme tehdidi altındadır. Erozyon zararının en zalim düşman orduları tarafından dahi yapılması ihtimali yoktur. Çünkü düşman orduları ülkeden kovulduğunda topraklar geri alınmaktadır., halbuki erozyonla taşınan toprakların tekrar geri getirilmesine imkan yoktur. Yer bilimcilerinin, şehir plancılarının, ziraatçıların, ormancıların, çevrecilerin söyledikleri ve artık herkesin bildiği disiplinlere uyulmadığı için, erozyonun yoğun yaşandığı yörelerde, sellerin felaketine tanık oluyoruz. Doğayı olabildiğine sömürerek daha çok zengin olmak mümkündür, ama rant uğruna insanoğlu böylece kendi geleceğini karartmaktadır. Türkiye’nin erozyon tehdidi yanı sıra başta ABD olmak üzere Avustralya gibi gelişmiş ülkeler Kyoto protokoluna uymazlar ve sera gazlarının salınımı 1990 yılı seviyesine çekilmezse (Küresel Isınma) bir cendere gibi tüm dünyaya tabiî ki ülkemize de, çok kısa gelecekte büyük felaketler getirecektir. Biz kendi ülkemizdeki toprak-erozyon ilişkileri bakımından yapılması gerekenleri yapmak durumundayız. *Liderlerin, yöneticilerin insanlarımızın erozyon konusunda ikna edilmesi *Çerçeve nitelikli su yasasının çıkarılması *Toprak koruma, arazi kullanımı ve tarımsal alt yapının düzenlenmesinden birinci derece sorumlu, yeni bir kamu örgütü kuruluş yasasının (TOPRAK SU Yasası)hazırlanması ve yasalaşması *Detaylı (temel) toprak etütlerine dayalı toprak envanterinin çıkarılarak bilgisayar ortamında veri tabanı oluşturulması ve kullanıcılara sunulması *Arazi yetenek sınıflarına uygun arazi kullanım planlarının yapılması ve uygulanması *İyi nitelikli tarım arazilerinin mutlak koruma altına alınması *Ekolojik havzaların belirlenmesi *Tarımsal potansiyeli yüksek büyük ovaların özel koruma altına alınması *Sulak alanların korunması *Toprak analizlerine dayalı girdi kullanımının yaygınlaştırılması * (Araziye göre) Toprak işleme ve sulama yöntemlerinin belirlenmesi *Toprak kirliliği yönetmeliğinin ivedilikle çıkarılması *Erozyona karşı hassas olan alanların özel koruma altına alınması ve doğal örtünün gelişimi ve ağaçlandırma dışında faaliyetlere yasaklama getirilmesi *Toprak-Su konusunda Ar-ge çalışmalarına öncelik verilmesi *Erozyon konusunda ve su etiği konusunda halkın eğitimine önem verilmesi *Arazi toplulaştırma çalışmalarının yaygınlaştırılması *Ormanların ve meraların amaç dışı kullanılmaması *Bitki örtüsünün erozyonu önlediği gerçeğinden hareketle boş araziler varken ağaçlandırmak üzere makiliklerin tahsis edilmemesi *Orman köylerinin kalkındırılmasının desteklenmesi *Kırsal kesimde sosyal güvenlik politikalarının desteklenmesi gerekir. Başlıca güç ve varlık dayanağımız topraktır. Toprak yoksa hayat yok. Toprak yoksa ekmek yok “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” Saygı ile sunarız. TEMA Vakfı İzmir Temsilciliği TMMOB Orman Müh.Odası Şb. TMMOB Ziraat Müh.Odası Şb. EGEÇEP ( Ege Çevre ve Kültür Platformu) Küresel Isınma Platformu Tüm Ziraatçiler Dayanışma Derneği Doğal Kültürel Çevre İçin Yaşam Hareketi Empati Denizi Kültürel Etkinlikler Engelliler Topluluğu Güzelyalı İyileştirme Platformu İzmir Sevenler Platformu İzmir Atatürk Ormanını Koruma Derneği (ATA ORMAN) Ulusal Birlik Platformu ESTOP (Ege Sivil Toplum Örgütleri Birliği) İzmir Kültür ve Sanat Derneği |
Tema'nın yeni kampanyası
Bir insanin yıllık gazete, dergi, kürdan, kırtasiye vesaire ihtiyaçları için tam 7 ağaç kullanılıyor. Her birimiz yılda 7 ağaç tüketiyoruz! Sizin icin 7 değil tam 9 tane ücretsiz meşe ağacı dikilecek..Siz de kendi adınıza kampanyaya destek olmak için aşağıdaki adrese tıklayıp,formu doldurup yollayabilirsiniz.
Adınıza 9 Meşe ağacı dikilmesi karşılında sponsor firmalardan 20 adet kısa mesaj gelecek. http://www.smsmese.org/mesaj.asp Adınıza ağaçların dikilebilmesi için toplam 100 milyon gönüllüye ulaşmak gerekiyor. Daha çok kişiye ulaşmak için desteğinizi esirgememeniz dileğiyle.. |
Önemli
2/B Arazilerinin satışının durdurulması için 1 milyon imza gerekli
Ayrıntılı bilgi; http://www.tema.org.tr/2B/index.asp |
Antalyada 350.000 adet, kaz dağlarında bilinmeyen bin adet ağaçtan kaç gazete, kürdan kırtasiye vs. çıkar acaba TEMA bunu biliyor mu, yoksa bu işlerle uğraşmıyor mu.
TEMA'ya sponsor olan firmaların içinde turizm, maden şirketleri veya bunların paravanları varmıdır? 70 milyonluk Türkiyeden 100 milyon gönüllü arayıp 9 meşe dikimini bu şarta bağlaması ne kadar gerçekçi? Çok merak ediyorum bu kampanyanın akibeti nedir? TEMA Erozyon diye diye bence bu işin ciddiyetini erozyona uğratmış, hem bir sivil toplum kuruluşu, hem de vakıf olarak işlevini kaybetmiş, ticari büyük bir holding olmuştur. Geçmiş olsun ülkemize. |
Türkiye için 100 Milyon Mesaj
Sevgili Bademağacı, Sanıyorum siz bu kampanyayı destekliyorsunuz. Ancak, konuyu yanlış ilettiğiniz için bakın, Sayın M.Gürbüz haklı olarak ne diyor: "70 milyonluk Türkiyeden 100 milyon gönüllü arayıp 9 meşe dikimini bu şarta bağlaması ne kadar gerçekçi?"
Alıntı:
Bu tür kampanyalara, ben genelde kuşku ile bakar sorular sorarım. TEMA'nın çalışmalarında eleştirilebilecek bir çok yan da bulunabilir. Çalışanlar, yönetenler, karar alanlar hata yapıyor olabilir. Bakın Sayın Hayrettin Karaca dahi zaman zaman yakınıyor. Alıntı:
Ancak bütün bunlar, kurumu hedef haline getirmemeli diye düşünüyorum. Bu ve benzeri kurumlar toplum sahip çıktığı ve denetlediği ölçüde ayakta kalır. Hizmet eder. Saygılarımla. |
Sayın Yücel Özlem
Siz zaten gerekli düzeltmeleri yapmışsınız. Bence üzerinde bu kadar durulacak bir ayrıntı değil. Ayrıca TEMA;hala en güvenilir sivil toplum örgütü olma özelliğini koruyor. Bunu da sonuna dek hak ediyor. Ne mutlu ülkemize ki böyle ciddi,doğayı ve ekolojik dengeyi önemseyen bir kuruşumuz var. |
Alıntı:
Siz ya sayı saymayı bilmiyorsunuz ya dayak yememişsiniz :) |
Alıntı:
|
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 11:41. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025