![]() |
|
|
![]() |
#1 |
Ağaç Dostu
|
Kazdağlarına Dokunmasınlar!
Evet Oğuz Bey, yöreden alacağınız haberleri merak ve endişeyle bekliyoruz... Kazdağlarının ve çevre insanlarının yaşam huzurunun altın uğruna bırakın risk altına sokulması, rahatsız edilmeleri bile buradaki sondaj çalışmalarının durdurulması için tek başına yeterli bir neden olmalı. Orada insan eliyle olup biten çevre felaketinin duyduklarımızın, gördüklerimizin çok ötesinde olduğu bir gerçek... Kazdağlarında, körfez köylerinde (zeytin) kaç bin ağacın kesildiğini tam olarak bilen yok, ama binin üzerinde olduğu bir gerçek.. Kazdağları'nda sırf çıra çıkarmak için karnı deşilen çam ağaçlarına yanarken şimdi başımıza besbeteri çıktı.. Bu yaz İzmir'den gelirken Bergama Ayvalık kavşağına (yol ayırımına) geldiğimde karşıma koca bir kurşuni renginde tepe çıktı. Ortada insanı içini karartan bir şey vardı ama neydi? Önceleri anlayamadığımdan kendi kendime 'Ne iç karartıcı bir düzenleme yapmışlar' diye söylenmiştim. Meğer o devasa kurşuni tepe Bergama'nın altın ayırımından arta kalan topraklarıymış. Bergama'yı karış karış kazın o renkte toprağa rastlayamazsınız. Üzerinde tek bir ot bile yoktu. Bilseydim, yanaşır bir saksılık toprak alır, bir bitkinin yeşerip yeşermediğini test ederdim. Yolunuz Balya'ya düştü mü bilmem. 80 yıl önce terk edilen siyanürlü kurşun madeni aradan geçen onca zamana karşın halen çevre ve canlı yaşamı üzerindeki olumsuz etkisini çıplak gözle görebilirsiniz. Kendinizi alacakaranlık kuşağındaymışcasına içiniz ürperir.... Hekimlerden ve ziraat mühendislerinden oluşan bir heyet 1925 yılında yaptıkları inceleme sonucunda, “bülbül ve kanaryanın bir günden fazla yaşayamayacağı yer”, diye nitelmişler Balya'yı. Denebilir ki o zaman teknoloji geriydi. İyi ya hadı bugün kü teknolijiyle eski haline koyun Balya'yı?.. İTÜ raporunda Onca yıl sonra bile Balya'da var olan atıkların çevre sulak alanları ve barajları olumsuz etkileyeceğini yazıyor... Kazdağları bilime mi teslim edilecek, yoksa para gelsin de nasıl gelirse gelsin diyen kör bir siyasi anlayışa mı? Doğrusu Kendi ülkelerinde (kanada'da, İngiltere'de) çalışmalarına izin verilmeyen altın şirketlerin kendi ülkemde altın aramaları kanıma dokunuyor. Bu yoksul halimle varolan mutluluğumu, bu yolla gelecek olan zenginliğe her zaman tercih ederim. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
Ağaç Dostu
|
'Zeytinliği sattık, ağacı da yaktık'
'Zeytinliği sattık, ağacı da yaktık' Bölgede 2 bin kadar asırlık zeytin ağacı altın madeni için kesilmiş. Üç kilometre sınırından kurtulmak da çok kolay olmuş: Zeytin arazilerini satın alıp ağaçları da köylüye kestirmek. Babasına ait dokuz dönümlük zeytinliği dönümü 7 bin YTL'den satan Metin Demir halinden memnun: "Normalde o tepelerde zeytincilik çok zor. Satmaya kalksanız dönümüne 1000 YTL vermezler. İyi teklif olunca biz de sattık. Zeytinleri de kesip odun yaptık." Havran Ziraat Odası Meclis Başkanı Edip Savaş da şu örneği veriyor: "Evinize bir un çuvalı götürüyorsunuz, çocuklarınız aç olduğu halde çuvala dokundurmuyorsunuz, sadece bakıyorsunuz. Bizim durumumuz da budur. Burada altın var ve çıkarılmalı." Küçükdere Köyü'nden 50'yi aşkın kişi madende çalışıyor. Küçükdere Köyü'nde bir nakliye şirketi ve bir de kooperatif kurulmuş. Nakliyeciler ton başna 10.5 YTL alıyor. Küçükdere ve Büyükderelilerin çalıştığı nakliyecilik işinde, günde üç sefer yapan 15 kamyon çalışıyor. İda-Troya Platformu'nun kurucusu ve zeytinci Metin Nadir ise gelişmeleri endişeyle izliyor: "Edremit Körfezi'nde 20 milyon zeytin ağacı var. Dünyanın en kaliteli zeytinyağı burada üretiliyor. Halkın yüzde 70'i zeytincilik, geri kalanı diğer tarım ürünleri ve turizmden geçiniyor. Burada altın madenleri işletilirse zeytincilik biter." Ayrıntı haber için bkz: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=237935 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
Ağaç Dostu
|
Yolunuz Balya'ya düştü mü bilmem. 80 yıl önce terk edilen siyanürlü kurşun madeni Kazdağları bilime mi teslim edilecek, yoksa para gelsin de nasıl gelirse gelsin diyen kör bir siyasi anlayışa mı? Sayın Hassoman, Bu hafta Bayramiçteydim,Dün akşam kar yağmaya başladığı için Bu gün istanbul a döndüm. Bölgede ilk yaptığım şey Teck Cominco denen firmanın Etili deki şantiyesine gitmek oldu. Amacım bir şey yapıp yapmadıklarını gözlemlemek ve araç gereçlerine bakmaktı. Ama firmanın iki mühendisinin anlattıklarını dinleyince bazı süphelerimde haklı çıktığımı gördüm. Esasında kesilen ağaçlar, zehirlenen çevre kimsenin sahiden umurunda değil. Eğer öyle olmasaydı bölgede 10 yıldan fazladır işletilen maden ocaklarını ve seramik hammaddesi çıkarırken etrafın rengini bile değiştiren madenlere tepki gösterirlerdi ama böyle bir durum yok ortada herkes halinden memnun. Aşağı yukarı otuzdan fazla maden işletmesi zaten çevreyi katletmiş ,zehirlemiş ve ağaçları kesmişken kimse ses çıkartmamış. Ayrıca Kanadalı firmanın sondaja yeni başlamamış olduğunu ve yaklaşık bölgede yedi senedir sondaj yaptıklarını da söylediler. Ama iki sene Dünyadaki fiyat istikrarsızlığından dolayı, işe ara vermişler. Ayrıca sondaj halen devam ediyor dediler. Ama sadece Muratlar Köyü ve çevresinde sondaj çalışmaları engellenmişler. Ayrıca çok gerçekçi olarak çevreyi hiç kirletmediklerini iddia etmediler sadece kirlenmemesi için azami özeni zaten gösteriyoruz dediler. Biraz araştırınca söylediklerinin bir kısmının doğru olduğunu ve esas problemin siyanür olmadığını da anladım.Çünkü İstanbulda da zaten hergün tonlarca siyanür ve hatta ismi bu kadar medyatik olmayan nice zehirli kimyasal maddeler yıllardır birçok sektörde kullanılıyor.Atıklar gizlice Kanalizasyona karıştırılıyor ama kimse yine sesini çıkartmıyor.Kazdağına gelince zaten yıllardır buralardaki herkes ağaçları kesiyor kimse pankartı alıp protesto etmemiş.Her taraf maden ocağı. birkaçını gidip gördük Ama amaç farklı,sanki birileri bir anda nasıl Hepimiz Hırantız diye bağırttıysa ona benzer bir güç bu sefer bizleri farklı bir eylem için harekete geçirdi Ben bunun emperyalizm mi veya ne olduğunu araştırmıyorum . Ama uyanık olmamız gerektiğini biliyorum. Geçen hafta İstanbul a dönerken, Bayramiç-Çan-Yenice-Balya-Balıkesir-Bursa yolunu kullandım. Yanımda bulunan İsmi Alican Güngör olan Matbaacı arkadaşım ile Balya Belediye Başkanı na gidip görüştük. Eskiden yapılanları kendisi de onaylamıyor. bölgede Eczacıbaşı ve başka bir Türk Firmanın maden araştırmaları yaptığını.Ama her iki firmanın da çevreye son derece duyarlı davrandıklarını söyledi. Son olarak da, Altımızda dünyanın zenginliği var ama üzerinde fakir oturuyoruz dedi. Başkanın Sözlerine Katılmamak elde değil. Selamlar. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Sayın Karsan, Bu defa sizi anlamakta güçlük çektim. Gerçekten sizdeki bu 'u' dönüşünü hay'ra yormak isterim. Altın uğruna Kazdağları'nın altını oyanlara karşı gösterilen tepkileri çelmek isteyenlerin -bilerek ya da bilmeyerek- amaçlarına meyletmiş olmanızı üzüntüyle karşıladım Yazınız içeriğindeki çelişkileri tek tek çıkarıp belirtmeye gerek yok; çünkü, çelişkiler zaten kendini ele veriyor. "Esasında kesilen ağaçlar, zehirlenen çevre kimsenin sahiden umurunda değil." demişsiniz. Bu cümle bile tek başına yeter bana. Demek kesilen ağaçların ve zehirlenen bir çevrenin varlığını kabul ediyorsunuz. "Kimsenin umurunda değil " gibisinden genel bir yargıyı hangi gözleme dayanarak söylediğinizi bilemem. Bırakın çevredeki 12 Belediye Başkanının tepki için bir araya gelmelerini, bırakın sayısız platformlar çeresinde toplanmış olanları, bırakın çeşitli derneklerin çatısı altında buluşanları, bırakın pek çok bireysel girişimleri, bırakın hepsini bir yana en azından benim umurumda!.. Orada değil binlerce ağacın, tek bir dalın kırılmış olmasından bile bu çağın insanları olarak biz sorumluyuz biz!... Ben bizzat kendim Havran ilçesine bağlı bir köyde en az 15 bin zeytin ağacının kesildiğini biliyorum. Kazdağları'ndaki kesilen ağaçların yeri insan eliyle yeiden ağaçlandırıldı diyelim. Meydana gelecek olan artık bir orman olmayacaktır. Yeşil bir örtü olacaktır. Bu sitede bir Orman uzmanı kalksın da bize Orman ile yeşil örtü arasındaki farkı anlatsın… Kaldı ki o yörede bundan böyle değil bir ağaç, bir ot bile bitmeyecektir. (Balya'yı gördüğünüz için bu gerçeği kolay anlarsınız..) Sondaj yapılan çevredeki köylülerin bir kısmı bu şirketlerden elbette memnun... Bir iki yerel belediye de memnun hayatından. Çünkü yollarına kilit taşlar döşendi, kasabaya giden yollar asfaltlandı!.. Çünkü köylülerden sondaj çevresindeki zeytiliği olanlar oldukca paraya sattılar, kiminin çoluk çocuğu orada çalışıyor, kimi bu şirketler sayesinde nakliyecilik yapıyor (Bergamadaki şantiyeye toprak taşıyorlar)... Neymiş, Mühendisler çevrenin “kirlenmemesi için azami özeni zaten gösteriyoruz” demişler!.. (Peki ne yapacaklardı?) Bu söz ne kadar ihtimam edilirse edilsin öyle ya da böyle eninde sonunda çevrenin kirleneceğinin itirafı değil mi? Bu tür işler çevreyi kirletmeden yapılmaz ki? Ha bir de şöyle demişsiniz: “Ama amaç farklı,sanki birileri bir anda nasıl Hepimiz Hırantız diye bağırttıysa ona benzer bir güç bu sefer bizleri farklı bir eylem için harekete geçirdi…” Bu komplo teorinize diyecek yok doğrusu. Neymiş dünyadaki altın borsasına hakim olan ülkeler, ülkemizden altın çıkarılmasına karşılarmış. Kardeşim zaten o ülkenin şirketleri gelip benim ülkemin içine ediyorlar. Benim derdim bu. Gördüğüm kadarıyla araştırmayı, gözlem yapmayı seviyorsunuz. Peki bu şirketler kendi ülkelerinde altın için kazı izni alabiliyorlar mı alamıyorlar mı? Hele Kazdağları gibi benzer yörelerde bir çivi çakabilirler mi? Bİr dal koparabilirler mi?.. Siz bana bunları araştırın gelin: Ha, bir de, "Biraz araştırınca söylediklerinin bir kısmının doğru olduğunu ve esas problemin siyanür olmadığını da anladım….." demişsiniz… Evet doğru söylüyorsunuz. Asıl mesele siyanür değil, asıl mesele Kazdağlarının altın uğruna altının oyulmasıdır. Biz madenciliğin ve madencilik sektörünün karşısında değiliz. Siyasete, vahşi kapitallizmin kurallarına değil; bilimin ve doğanın gereklerine kulak verin, Kazdağlarından elinizi ayağınızı çekin diyoruz. O kadar… Diyorsunuz ki "Aşağı yukarı otuzdan fazla maden işletmesi zaten çevreyi katletmiş ,zehirlemiş ve ağaçları kesmişken kimse ses çıkartmamış. .." Ne yani bugüne kadar ses çıkartılmadı diye (ki tamamen yanlış bir bilgi) bundan sonra da mı çıkartılmasın. Bırakalım da katliama, zehirlemeye devam mı etsinler?... Belki ilgisiz görünebilir ama sayenizde aklıma Nazi Almanyası’nda Papaz Martin Niemoller’in yaşadığı o ünlü deneyim aklıma geldi: Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim... Sonra beni almaya geldiler. Benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı… Allah korusun sesimizi çıkarmaya çıkarmaya sonunda ses çıkaracak temiz çevre kalmayacak… En can alıcı cümleyi sona saklamışsınız: Son olarak da, Altımızda dünyanın zenginliği var ama üzerinde fakir oturuyoruz Evet o malum çevrenin dört elle sarıldığı veciz demogojik cümleyi bakıyorum da siz de benimsemişsiniz. Peki sayın Karsan, Bu şirketler altın ve elmas uğruna asırlardır Afrika'nın altını üstüne getirmediler mi? Hangi Afrika ülkesi kendi topraklarından çıkarılan kıymetli madenler sayesinde zengin olmuş?.. Bir tek ülkeyi örnek gösterin bana! Çıkan altının sadece -olursa- % 2'sinin ülkemizde kalacağını biliyor muydunuz?.. Bana kalırsa isterse % 100'ü kalsın hiç umurumda değil. Benim umurumda olan, tarih boyunca bereketli topraklar olarak anıla gelen Anadolu'nun hızla çölleştiği.. Bu bir kehanet değil, bilimsel bir gerçektir... |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|