![]() |
|
|
![]() |
#1 |
agaclar.net
|
Sapla saman, bilerek ya da bilmeden birbirine karıştırılıyor… “Zeytin” hem orman ağaççığıdır/ağacıdır hem de değildir ! Çünkü, hem “orman ağaççığı/ağacı” sayılabilecek hem de sayılamayacak “zeytin” ağaççıkları/ağaçları vardır*: İnsan eliyle yetiştirilmiş ya da “yabanıl” iken aşılanarak zeytin elde edilebilen ağaççığa/ ağaca dönüştürülmüş olanlar, bilimsel olarak artık tarım/kültür bitkisidir. Öyle ki, bu ağaççıklar/ağaçlar artık aynı “zeytin” türünün bir çeşididir** Bu “zeytin” ağaççığı/ağacı çeşidi, ormanlarda doğal olarak bulunmaz ve orman ağaççığı/ağacı sayılmaz, sayılamaz. Uygun ekolojik koşullarda, bu kapsamda da, çoğunlukla Ege ve Akdeniz Bölgelerindeki “orman” sayılan arazilerde, maki ekosistemlerinde doğal olarak yetişebilen yabanıl zeytin ağaççıkları/ağaçları (ya da delicelikler) ise aynı türün farklı bir çeşididir***. Bu “zeytin “çeşidi tarım/kültür bitkisi değildir; içinde bulunduğu orman ve/veya maki ekosisteminin doğal bir bileşenidir. 1998 tarihli Ağaçlandırma Yönetmeliği’nin Danıştay 8. Daire tarafından iptal edilen 14. maddesinin “b” bendinde; “Devlet ormanı sayılan yerlerde; asli orman ürünü veren ağaç türlerinin yanı sıra tali orman ürünü veren orman ağacı ve ağaççıklarından ceviz ile yetişme muhiti şartları açısından tabii olarak yetişen kestane, antepfıstığı (menengiç, sakız ağacı), zeytin, mahlep ve harnup türleri kullanılarak …saf veya karışık ormanlar tesis etmek amacıyla özel ağaçlandırma izni verilebilir.” yaptırımına yer verilmiştir. Çok açıktır ki, bu yaptırımda sözü edilen “zeytin”, tarım/kültür bitkisi olan “Olea europaea sativa”dır. (ya da “Olea europaea var europaea”). Yine çok açıktır ki, özel kişi ve kuruluşlar da “devlet ormanı sayılan yerlerde asli orman ürünü veren ağaç türleriyle” yapacakları “özel ağaçlandırma” çalışmaları sırasında yalnızca bu “zeytin” çeşidinden ağaççık/ağaç fidanlarını dikmek isteyecektir; aşılanmadığında zeytin vermeyecek “Olea europaea sativa oleaster” (ya da “Olea europaea var. sylvestris”) çeşidinden fidanları ise dikmeyecektir . Bu yalın gerçekler göz önünde bulundurulduğunda;
Ancak, “3. Zeytinciler – Ormanlar Meydan Savaşı”nda zeytincilerin safında yer alanlar, bu son derece yalın gerçeği nedense göz önünde bulundurmamaktadır. Bu, yalnızca bilgisizlikle açıklanabilecek bir tutum mudur? Hayır, değildir. Çünkü, gerçek amaç, “bozuk” sayılan orman alanlarında ekonomik getirisi daha yüksek olan zeytincilik yapılmasına da hukuksal dayanak sağlamaktır ve bu amaçla da, deyim yerindeyse “Anayasaya, yasaya karşı hile” yoluna başvurulmaktadır. Bu gerçek, anılan panelde açıkça “Arkadaşlar bu türler hem orman ağacı olmaları ve hem de ekonomik bakımdan kıymetli olmaları nedeniyle doğal yetişme ortamlarında izin verilmek üzere Yönetmeliğe koyduk” ve “Böylece hem ülke ekonomisine ve kırsal kesime önemli bir girdi sağlanmış, hem de orman halk ilişkilerinin gelişmesi ve ormanlara sosyal baskının azaltılması yönünden önemli bir mesafe alınmıştır” diyebilen “eski genel müdür ve müsteşar yardımcısı” Eşref GİRGİN tarafından da dile getirilmektedir.**** İşte, tam da bu bağlamda, İ.Ü.Orman Fakültesi Öğretim Üyesi ve Ormancılık Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Sedat AYANOĞLU’nun, yukarıya da aktarılan yaklaşımının anımsanması gerekiyor. Prof.Dr.Sedat AYANOĞLU’nun; “...sanki oralarda bina ve tesis yapıyormuş gibi ki, ağaç dikmek de bir tesistir. İzne bağlanabilir ve hukuki şablonuna oturtulabilir...” biçiminde dillendirdiği yaklaşımının zeytincilerin ve yandaşlarının yapmak istediklerine, deyim yerindeyse hukuksal “kılıf hazırlamaktan” başka bir sonuç vermeyeceği açıklıkla ortaya çıkmıyor mu? ----------------------------- *Anımsatmakta yarar var: Bu bağlamda geçen “çeşit” sözcüğü, canlıların sınıflandırılmasında “alttür” kategorisinden sonra gelen bir sınıflandırılma kategorisidir ** TC Doğu Akdeniz Zeytin Birliği’ne göre “Olea europaea sativa”; GÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Sayın Prof.Dr. Hayri DUMAN’a göre de “Olea europaea var europaea”. *** Yine TC Doğu Akdeniz Zeytin Birliği’ne göre “Olea europaea sativa oleaster”; GÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Sayın Prof.Dr. Hayri DUMAN’a göre de “Olea europaea var. sylvestris”. ****Gerçekte, anılan Paneldeki konuşması sırasında; “… Eğe, Akdeniz ve Marmara bölgesi ormanlarında tabii olarak bulunan yüzlerce hektarlık delicelik (Olea Oleaster) ve yabani zeytinliklerin (Olea europaea) orman dışına çıkartılmasının yolu açılmış olacaktır. Orman Genel Müdürlüğü Orman İdaresi ve Planlama Daire Başkanlığı kayıtlarında, Eğe ve Marmara bölgesinde yer alan Muğla, İzmir ve Balıkesir Orman Bölge Müdürlüğü ormanlarında yabani zeytin ve deliceliklerin orman ağaççığı olarak yer aldığı ve ormanların asli unsurları olduğu görülmektedir.” diyebilen Eşref GİRGİN, sanki bu gerçeğin ayırdındadır. Ancak, Eşref GİRGİN, ilgili kuruluşun Genel Müdürü iken hazırladığı dava konusu 1998 tarihli Ağaçlandırma Yönetmeliği’nde özel kişi ve kuruluşların “devlet ormanı” sayılan yerlerde “özel ağaçlandırma” yaparken dikmelerine izin verilen “zeytinin”, gerçekte tarım/kültür bitkisi olan “zeytin” çeşidi olduğunu görmezlikten gelmektedir. Neden acaba ? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
agaclar.net
|
Hem hukuk dışı hem de orman ekosistemlerinde onarılamayacak yıkımlara yol açabilecek bir yaklaşım gündemdedir ! Zeytinciler ve yandaşları ormanlara karşı, deyiş yerindeyse, haksız ve hukuk dışı bir “savaş” başlatmıştır. Çünkü, yapmak istedikleri, hem Anayasanın 44, 63, 169 ve 170 hem de 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. ve özellikle de “devlet ormanı” sayılan arazilerde özel kişi ve kuruluşların “özel ağaçlandırma” yapmalarına izin veren 57 ile 115. maddelerine aykırıdır. Yapılmak istenen Anayasamızın 44. Maddesine aykırıdır, çünkü, bu maddeye göre; “...Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz”. Oysa, “bozuk orman” sayılan “devlet ormanı” arazilerinde “zeytinin” tarım/kültür bitkisi çeşidiyle zeytincilik yapılması, “ormanların küçülmesine” yol açacak bir işlemdir. Yapılmak istenen Anayasamızın 63. Maddesine aykırıdır, çünkü, bu maddeye göre; “Devlet tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar...”. Oysa, söz konusu uygulamayla “bozuk orman” sayılan orman ekosistemlerinin, makiliklerin, başta yabanıl zeytinler olmak üzere doğal bileşenleri kısmen ya da tümüyle ortadan kaldırabilecektir. Yapılmak istenen Anayasamızın 169. Maddesine aykırıdır, çünkü, bu maddeye göre; “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zaman aşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.” Oysa, söz konusu yaklaşımlarda “bozuk orman” olarak değerlendirilse de “devlet ormanı” sayılan alanlar, kamu yararının gözetilmesini güvenceye alabilecek hiçbir düzenleme yapılmadan ormancılık dışı bir amaca tahsis edilmesi öngörülmektedir. Öte yandan, Anayasanın 169. Maddesine göre, yalnızca; i) “Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler” ile ii) “31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik, gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler” ormancılık düzeni dışına çıkarıldıktan sonra ormancılık dışı amaçlarla kullanılabilecektir. Oysa, tarım/kültür bitkisi çeşidiyle zeytin plantasyonu kurulmak üzere tahsis edilecek alanlar henüz Anayasanın öngördüğü biçimde bir değerlendirmeye tutulmamış ve dolayısıyla da, en azından şimdilik orman sınırları dışına çıkarılmamış, halen “devlet ormanı” sayılan yerlerdir. Yapılmak istenen Anayasamızın 170. Maddesine aykırıdır, çünkü, bu maddeye göre; “bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen” yerlerin yalnızca “orman içi köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsis...” edilebilmesi olanaklıdır. Bu amacın dışında, bu gibi yerlerin ormancılık dışı bir amaca tahsis edilebilmesi, anayasal olarak olanaksızdır. Yapılmak istenen 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2. Maddesine aykırıdır, çünkü, bu maddenin “B” bendine göre; “31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımında orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı ve çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları...”, “orman” sınırları dışına çıkarılabilmektedir. Oysa, zeytin plantasyonlarına dönüştürülmesi için tahsis edilecek “bozuk orman” sayılan alanlar, daha önce de belirtildiği gibi henüz “orman” sınırları dışına çıkarılmamıştır. Yapılmak istenen 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 57. Maddesine aykırıdır, çünkü, bu maddeye göre “Orman sahasını artırmak maksadıyla orman sınırları içinde yangın ve çeşitli sebeplerle meydana gelmiş açıklıklarda; verimsiz, vasıfları bozulmuş ve amenajman planlarında toprak muhafaza karakteri taşımadığı halde muhafazaya ayrılmış orman alanları ile devlete ait olup orman yetişme muhiti şartları bakımından elverişli olan yerlerde, köy tüzel kişilikleri ve diğer gerçek ve tüzel kişiler tarafından...” ağaçlandırma yapılması olanaklıdır. Oysa, zeytinciliğe tahsis edilebilecek “bozuk orman” alanlarında yeni ormanların yetiştirilmesi ve/veya “bozuk orman” alanlarının imar ve ıslah edilmesi öngörülmemekte; bu alanların, zeytin plantasyonlarına dönüştürülmesi amaçlanmaktadır. Zeytincilik ve bu amaçla da herhangi bir alanı zeytin plantasyonuna dönüştürmek, orman yetiştirmek amacıyla ağaçlandırma yapmak değildir. Dolayısıyla da, bu işlemin 57. Maddenin “Orman sahasını artırmak” amacı ile doğrudan ya da dolaylı olarak hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Yapılmak istenen 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 115. Maddesine de aykırıdır, çünkü, bu maddeye göre yalnızca “Devlet ormanları üzerinde kamu yararına yapılacak her türlü yapı ve tesisler için herhangi bir şekilde irtifak hakkı tesisi...”ne izin verilebilmektedir. Açıktır ki “bozuk orman” alanlarında zeytincilik yapılması bu kapsamda değerlendirilebilecek bir işlem değildir. Öte yandan, zeytin plantasyonlarında yoğun olarak verim artırıcı kimyasal kullanılabilmekte, ormancılık bağdaştırılamayacak iş ve işlemler yapılmaktadır. Bu uygulamaların, zeytinliğe dönüştürülmüş “bozuk orman” alanlarında ve çevresindeki “verimli orman” orman ekosistemleri üzerinde olumsuz etkileri, çoğu durumda kaçınılmazdır. Kısacası, “bozuk ormanlarda” zeytincilik yapılması, en azından ekolojik yönden, deyiş yerindeyse “astarı yüzünden pahalı” bir işlemdir. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|