agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Beğeni Düzeni15Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 02-08-2006, 07:50   #1
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Alıntı:
Fiskobirlik olmadan olmaz!

Fiskobirlik depolarında 2005 ürünü 50 bin ton fındık var. Geçen yıl Fiskobirlik yanlış ürün tahmini yaparak yüksek fiyatla fındık aldı. Fındık elinde kaldı. Bu fındığın parasını üreticiye ödeyemedi. Geçen yılın fındığından üreticiye 100 milyon dolar borcu var.

Fiskobirlik bu borcu ödeyemeden bu yıl fındık alacak durumda değil.
Bu yıl kabuklu fındık üretiminin 700 bin tona yaklaşacağı tahmin ediliyor. Halbuki 500 bin ton kabuklu fındık talebi var. (Hatırlatma: 2 kg kabuklu fındıktan 1 kg iç fındık çıkıyor. İhracat imkânı 220 bin ton, iç piyasa tüketimi 30 bin ton iç fındık. Bu nedenle 500 bin ton kabuklu fındığın üzerindeki fındık elde kalacak.)

Bu yıl fındığın elde kalmaması, şimdilerde 2.20 YTL dolayında dolanan kabuklu fiyatının 3.0 YTL'nin üzerine çıkabilmesi için Fiskobirlik'in 200 bin ton kabuklu fındık satın almak için piyasaya girmesi zorunlu.

Fiskobirlik'in 200 bin ton kabuklu fındığın kilosuna ortalama 3.0 YTL ödeyebilmesi (ve de bu kadar fındığı depolarda saklayabilmesi) için 600 milyon YTL'ye (yaklaşık 400 bin dolara) ihtiyacı var.


Fiskobirlik güçsüz kaldı
Fiskobirlik'e, geçen yıl stoka attığı fındıkların borcunu ödemesi için 100 milyon doları, artı bu yıl depolarına fındık istif etmesi için 400 milyon doları, toplam 500 milyon doları hiçbir banka vermez. Sadece hükümet verebilir. Hükümete de IMF verdirmez.
Fındık sorunu Fiskobirlik'siz çözülemez. Fiskobirlik'in görev ve sorumluluğunu TMO yapamaz.

Her tarım ürününde ve de özellikle fındıkta ürünün bol olduğu, arzın talebi aştığı dönemlerde, fazla ürünü piyasadan çekmek için destekleme alımı zorunludur. Bu olmazsa, ürün fiyatı gerçek fiyatın altına düşer. Üretici ezilir. Çünkü üreticiyle alıcılar arasında bilgi ve finansman asimetrisi vardır. Alıcılar kolaylıkla anlaşarak finansman gücü zayıf çiftçinin malını ucuz fiyatla satın alır.
Fındık, İzmit'ten Rize'ye, Türkiye'de çok ailenin geçim kaynağıdır. Fındık Türkiye'nin dünya pazarında hâkimiyeti elinde bulundurduğu tek üründür. Fındık ve çay Karadeniz'in dik yamaçlarının tek ürünüdür.

Fiskobirlik 1938 yılında kuruldu. 50 fındık satış kooperatifinin birliğidir. 1938 yılından bu yana doğru-yanlış fındık üretiminin, alım-satımının ihracatının içinde oldu. 200 bin ton kabuklu depolama kapasitesi var.

Fındıkta destek zorunlu

Depolarında 150 bin ton boş kapasite var. Bugüne kadar politikacıların, yöneticilerin hatalarının faturası Fiskobirlik'e çıktı. Bu demek değil ki, Fiskobirlik'siz bu işler olur. Fiskobirlik yerine TMO veya bir başka kuruluş destekleme yapamaz. Bizim ülkede "lisanslı depoculuk" kısa sürede işlemez. (Bunun ne olduğunu çok kimse bilmiyor. Bir başka yazıda anlatırım.)

Bizde destekleme için yapılan ödemeler kayıp gibi değerlendirilir. Halbuki, "Verilen nedir, alınan nedir?" ona bakmak gerekir. Eğer destekleme alımıyla piyasadan çekilen ve depolanan fındık sayesinde iç fındığın tonunun ihraç fiyatı 3 bin dolardan 6 bin dolara yükselmişse, bu, toplam ihracat gelirinin 660 milyon dolardan 1.3 milyar dolara yükselmesi anlamına gelir.

Depolanan fındığın bir kısmı denize dökülse bile, sonuçta (verilen ile alınan karşılaştırıldığında) hem üreticinin, hem ülke ekonomisinin kazançlı çıktığı görülür. (Hatırlayınız: Kakao ürünü bol olduğunda, hükümetler parasını vererek ürünü tarlada yaktırıyor. Böylece ihraç fiyatının düşmemesini sağlıyor.)
Güngör Uras / Milliyet

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-08-2006, 08:03   #2
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Alıntı:
Telefondaki milletvekili önce yalanladı, sonra kabul etti


SAAT: 16.43

Müdüre telefon eden ben değildim

AKP Ordu milletvekili Enver Yılmaz, Ordu’daki olaylı fındık mitingi sonrası açığa alınan Emniyet Müdür Vekili Rıdvan Güler ile olaylar sırasında telefonla görüşen kişinin kendisi olmadığını belirtti. Yılmaz, ayrıca bu konuda hiç bir basın kuruluşuna açıklamada bulunmadığını kaydetti. Yılmaz, haberin tekzibi için ilgili haber ajansına bir yazı gönderdiğini bildirdi.

SAAT: 18.14

Olaylar sırasında müdürü ben aradım

Enver Yılmaz, görevden alınan Emniyet Müdürü Rıdvan Güler’le olaylar sırasında görüştüğünü söyledi. Yılmaz, "Sayın Valinin talimatı doğrultusunda yolun neden açılmadığını sordum. Emniyet Müdürü Güler de kendisinin yolu açamayacağını ifade ederek (siz gelin açın) şeklinde bana cevap verdi" dedi. Yılmaz, "Görevini yapmayanlara karşı siyasi ve vicdanı görevimi yaptım" dedi.
Hürriyet


Alıntı:
İktidarın polisi...


GÖREVİNİ başarılı bir şekilde yaptığı ve yasaları doğru uyguladığı için mağdur edilen kamu görevlilerinin son örneği olarak karşımızda Ordu Emniyet Müdür Vekili Rıdvan Güler var.

Güler, Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner’in talebi üzerine İçişleri Bakanlığı tarafından "merkeze", bir diğer deyişle "kızağa" alındı.


Çünkü Güler, 30 Temmuz 2006 Pazar günü Ordu’da, fındık üreticisinin sesini duyurmak amacıyla düzenlenen mitinge katılanlara karşı "zor" kullanmadı.

Oysa bilinen o ki, Ordu’nun iktidar partilimilletvekillerinden özellikle biri, Güler’e Ankara’dan talimat veriyor, "zor kullanılarak halkın dağıtılmasını ve mitingciler tarafından trafiğe kapatılan Samsun-Giresun karayolunun açılmasını" emrediyordu.

Güler bu emri (!) dinlemedi. Yolun şehir merkezindeki kısmı 8-9 saat kapalı kaldı. Ama güvenlik güçleri acil durumlar için hem şehir içindeki arka yolları, hem de Fatsa-Gürgentepe-Ordu yolunu açık tuttular. Gerçi ulaşım sorunu yaşandı ama güvenlik güçleri ile halk arasında çıkabilecek bir arbede bu sayede önlendi. Kan akmasına fırsat verilmedi. Nitekim olayı bizzat yaşayan Ordulularla başta Ordu Gazeteciler Derneği olmak üzere çeşitli meslek kuruluşlarının güvenlik güçlerine teşekkür etmek gereğini duymaları, kimin doğru yaptığını ortaya koydu.

Aslında "güvenlik gücü" deyince miting sırasında görev yapan polisten ayrı olarak Jandarma’yıda dikkate almak lazım. Nitekim sadece Ordu’daki Alay Komutanı Kıdemli Albay Nevzat Yıldız’dan ayrı olarak Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Hüseyin Güney de Ordu’daki mitingde görev yaptılar. Bu görev sırasında onlarla Emniyet Müdürü Güler arasında belli ki bir görüş farkı olmadı.

O halde uygulanan önlemler, Güler’in görevden alınmasını gerektirecek şekilde hatalı ise Jandarma komutanlarına neden kimse bir şey demiyor?

Yok uygulananlar yerindeyse Güler’in görevden alınması nasıl açıklanıyor?

Görüldüğü gibi ortada çuvala sığmayan bir mızrak var. O da yeni bir mızrak değil... Adını koyalım:

Polis bu ülkede -öteden beri- sadece káğıt üstünde "devletin polisi"dir. Aslında o "hükümetin" hatta "iktidar partisinin" polisidir. Çünkü amirleri ondan kanuna değil, iktidardakilere hizmet etmesini ister. İktidara hizmet etmezse cezalandırır.

Nitekim Gökhan Aydıner’in son olarak Rıdvan Güler’e yaptığı da "iktidar partisi milletvekilinin talimatını dinlemediği için" cezalandırmaktan ibarettir.

Demek ki sorunu iktidar partisi mensuplarını ıslah ederek değil, polisi kanundan başka hiçbir gücün yönlendirmesine izin vermeyen -bir bakıma Silahlı Kuvvetler gibi- bir konuma kavuşarak çözmek mümkün olur. Aksi halde, "beni de yerimden alırlar" korkusu içinde görev yapan polisten ancak bugünkü kadar görev beklenebilir. O da bazen böyle başarıyı cezalandırmakla sonuçlanır.
Oktay EKŞİ / Hürriyet

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-08-2006, 10:19   #3
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Alıntı:
Fındık üreticisi gerçeği gördü


Fındık Karadeniz'e Çin'den gelmiştir. Kadim Çinlilerin kutsal saydığı beş üründen biridir. 2 bin yıl evvel Çin pazarlarında şekerle karıştırılıp satıldığını biliyoruz. Bu terkip, yani fındıkla şekerin bu dostluğu hâlâ bozulmuş değildir. Fındık Karadenizli için de kutsal bir üründür. Son yıllara kadar, Giresun Limanı'ndan ilk parti malın ihraç edildiği gün, bütün Karadeniz'de 'Fındık Bayramı' olarak kutlanırdı.

Hal böyleyken, fındığın her hasat döneminin bir karabasana dönüştürülmesi, ancak Türkiye'ye mahsus bir garabettir, bir cehalettir, bir hıyanettir. Kullandığım ifadelerin keskin olduğunun farkındayım ama, kendi kendimize şu soruyu sormalıyız:

Nasıl olur da bir ülke, üretim ve pazar tekeline sahip olduğu, böylesine alternatifsiz bir ürünü, tatminkâr bir fiyatla pazarlayamaz? Nasıl olur da bir ülke, bu kadar avantajlı olduğu bir üründe bile, her seferinde alıcıların oyununa gelir ve milyarlarca dolar zarar eder?

Yıllardan beri usanmadan tekrarlanan yalanlar karşısında bu ülkeyi yönetenler nasıl olur da bir türlü uyanamazlar?

Avrupalı ucuza kapatmak istiyor

40 yıldan fazla bir süredir her kampanya döneminde Avrupalı ithalatçı sanayiciler ve onların Türkiye'deki mümessilleri tarafından ısrarla dile getirilen iddiaların asıl amacı, psikolojik üstünlüğü ele geçirerek Türk üreticisinin ve karar mercilerinin direncini kırmak ve Türk fındığını ucuz fiyattan kapatmaktır.
Buna karşılık, ihracatçılarımız yapısal ve moral açıdan yetersizdir. Ne dünya pazarlarına açılacak bilgi ve finans birikimleri, ne de fındığın gerçek değerini oluşturacak moral güçleri vardır. Belli sayıdaki Avrupalı sanayici ithalatçının talebi doğrultusunda Türkiye'den mal temin edecek Avrupa'ya servis yaparlar. Başka bir ifadeyle, Türkiye fındık ihraç etmez, Avrupalı istediği fiyattan ihtiyacı kadar fındığı Türkiye'den temin eder.

Bu 'gâvurun ekmeğini yiyen' temsilci ve distribütörlerin nabzına göre şerbet vermeyi marifet sayan yöneticiler bir gerçeği göz ardı ediyor. Fındık herhangi bir ticari ürün değildir. 6 milyon insanın kaderi doğrudan veya dolaylı fındığa bağlıdır. Bütün bir Karadeniz havalisinin sosyo ekonomik ve hatta kültürel yapısı, yaşam tarzı fındık üzerine kuruludur.

Biz, fındık üreticisinin, Avrupalı ithalatçıya ezdirilmesinin neden olacağı sosyal patlamalar konusunda herkesi uyardık. Karadeniz kıyılarını vuracak 'sosyal tsunami'ye dikkat çektik.


Üretici artık oyunun farkında

Ordu'daki mitinge 100 bin insanın katılmasının anlamı budur. Bu miting, fındık üreticisinin hak arayışı hareketinin başlangıcıdır. Şayet mahsul çıkmadan soruna bir çare bulunamazsa, iş Ordu'yla sınırlı kalmaz, bu 100 bin kişi Ankara'ya dayanır, ben de başlarında olurum.

Üretici, kendi emeği, alın teri ve çoluk çocuğunun rızkı üzerinde oynanan oyunun artık farkındadır. Kimse yalanlarla bu halkı aldatamaz. Halk, kimlerin üç kuruşluk kişisel menfaatları uğruna, fındık üreticisinin milyarlarca dolarını yabancılara peşkeş çektiğini artık bilmektedir.

Bu yılki tepkinin büyüklüğünün ana sebeplerinden birisi işte bu uyanıştır.
Hiç kimse bu hareketi basit bir 'Ben de isterim' hareketi zannetmesin. Karadenizli bu yıl ne yaptığının, ne yapmak istediğinin farkındadır.
Bu yıl Türkiye bir mevzi ele geçirmiştir.

Bu, önemli bir kazanımdır. Geçtiğimiz yıl, rekolte düşüklüğü sebebiyle oluşan fiyatlar Türkiye'ye de Karadenizliye de bir şey göstermiştir.
Karadenizli, arzı kontrol edebildiği takdirde, fındığı 7-8 liraya satabileceğini görmüştür.

Türkiye, 10 dolara fındık ihraç edebileceğini, 2 milyar doların üzerinde döviz girdisi sağlayabileceğini görmüştür.

Karadenizli bir hususun daha farkındadır ve başta bu ülkeyi yönetenler olmak üzere herkes de bu gerçeği görmelidir ki, bu yılki fındık mücadelesi bundan sonraki 20-30 yılın fındık fiyatlarını belirleyecektir. Bu mücadelenin başarısına göre, bundan böyle fındık fiyatı denince ya 10 dolar akla gelecek ya da iki dolar akla gelecektir.

Bundan böyle, fındık ihracatı denince ya 500 milyon dolar düşünülecek ya da 2.5 milyar dolar düşünülecektir.

Bu mücadele başarısız olur; Türkiye'yi yönetenler uyanmaz, üretici yabancı sömürüsüne yenilir ve fındık 2-3 dolar seviyesine düşerse, önümüzdeki 10 yıl içinde, Karadeniz'den 1 ile 2 milyon arasındaki insan açlık ve yoksulluk sebebiyle İstanbul'un varoşlarına yığılacaktır. Bırakınız başka göç edecek sorunları, böyle bir kitlenin yaratacağı asayiş sorunlarını aşmak için milyarlarca dolar kâfi gelmeyecektir.

Bu yılın geçmiş yıllardan bir farkı da, Başbakan'ın ithalatçı sanayicilerin Türkiye temsilcisi ağzıyla konuşmuş olmasıdır. Başbakan açısından bir talihsizliktir ve oluşan tepki biraz da bundandır.

Üstüne farz olan olmayan, ilgili ilgisiz, bilgili bilgisiz, her önüne gelen Karadeniz havalisinin kaderiyle oynamaktadır. Sayın TOBB Başkanı, adeta alıcıların sözcülüğünü yaparcasına "Fiyatlarımız yüksek olursa komşularımız fındık eker" diyor. Ben bu iddianın nasıl bir cehalet eseri olduğunu ve 40 seneyi aşkın bir süredir hayâsızca tekrarlayıp durduğum, çeşitli defalar dile getirdim ve bu yalanları rakamlarla çürüttüm. Sayın TOBB Başkanı'na bir tek sözüm var: Siz bu kafayla Kayseri'ye bile fındık eker hatta kim bilir altı ay sonra hasat bile yaparsınız.

Ordu mitinginde şöyle de bir mesaj daha vardı: Fındığı rakı masasında tanıyan uzmanlar fındıktan ellerini çeksinler.

Lokman Kondakçı
Eski Fındık İharacatçıları Birliği Başkanı


Radikal

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-08-2006, 14:29   #4
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Alıntı:
Üretici, ‘birlik’ ile hükümetin arasında kaldı

Son bir haftadır fındık fiyatlarının düşüklüğü sebebiyle hükümet protesto ediliyor, üreticiye daha fazla destek verilmesi isteniyor.
Hükümet ise konunun muhatabının özerk bir kuruluş olan sektörün en büyük oyuncusu Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik) olduğunu belirterek, çözüm için orayı adres gösteriyor. Zaman, yıllık 2 milyar doları bulan ihracat ve ağırlıklı olarak Karadeniz Bölgesi'nde sağladığı istihdam dolayısıyla önemli tarım ürünlerinin başında yer alan fındığı masaya yatırdı, konunun temelinde yatan problemleri taraflarıyla görüştü.

Ortaya çıkan tabloya göre Fiskobirlik'te aslında çok bilindik bir hikaye yaşanıyor. Uzun yıllar yüksek fiyattan aldığı fındığı, düşük fiyata sattığı için aldığı kredileri geri ödeyemeyen birlik, varlığını hep yeni desteklerle sürdürdü. Uluslararası Para Fonu'yla yürütülen ekonomik program çerçevesinde 2003 yılında birlik ve kooperatiflere aktarılan destekler kesildi. Yıllardır devletten aldığı kaynakla ayakta duran birlik Hazine'den para alamayınca krize girdi. Çözüm olarak hükümet, 2005 sonunda bütçe imkanları çerçevesinde 1,9 milyar YTL’lik borcu Hazine'ye devretti. Ancak ‘özerk' birlik, sezon başında fiyatların 4-5 YTL aralığında seyredeceği konuşulurken açıkladığı 7,5 YTL'lik ‘yüksek' alım fiyatından depolarını doldurdu. Fiyatlar 2-3 YTL'ye düşünce tekrar zarar etti. Bankalardan ‘kötü geçmişi' yüzünden kredi alamayan birlik, üreticinin fındık parasını 11 aydır veremiyor.

Dünyadaki kabuklu fındık rekoltesinin yüzde 75'i Türkiye'de üretiliyor. Bu, bütün ülkelerin ‘iç fındık' talebini karşılayacak miktarı oluşturuyor. Bu bakımdan söz konusu ürün, dış ticaret bakımından da çok büyük anlam taşıyor. Fiskobirlik, fındık üretiminin kontrollü ve bilimsel yöntemlerle geliştirilmesi, piyasada istikrarı sağlama gibi amaçlarla 1938 yılında kuruldu. Şimdi 50 kooperatif çatısı altında 233 bin 820 ortağa sahip. Bir dönem amacına uygun faaliyet gösteren birliğin bütçesi, siyasi rant sağlamak için açıklanan yüksek alım fiyatları yüzünden bozuldu. O zamandan beri devlet teşvikiyle ayakta kalan birliğin depolarında kalan fındık, dönem dönem devlet tarafından satın alınarak asker ve öğrenciye dağıtıldı. Yaşanan krizden Fiskobirlik'i sorumlu tutanlar, yönetimin basiretsiz davrandığını öne sürüyor. Kabinenin Karadenizli bakanlarından Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak, sorunun kötü işletmeciliğinden kaynaklandığını vurguluyor. 5,5 YTL'lik fındığı Fiskobirlik'in 7,5 YTL'ye aldığını vurgulayan Özak’a göre ‘mesele, birliğin meselesidir’. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker de fındık fiyatlarının, hükümetin dışında ve hiçbir ilişki kurulmadan ve sorulmadan ilan edildiğini belirtiyor.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, "Artık kamu kaynaklarından borçlanma dönemi bitti, kendi ayakları üzerinde durması gerekiyor. Borç onların sorunu. Borcu varsa malı da var." diye konuşuyor. AK Parti Ordu Milletvekili Cemal Uysal, birliğin depolarındaki 51 ton stokun piyasa üzerinde baskı oluşturduğunu ve fiyatların düşmesinde büyük rol oynadığını ifade ediyor. Uysal, piyasa oyuncularının, birliğin deposundaki ürünü 3 yeni lira zararla satamayacağını bildiğini belirterek, "Eğer satarsa, 150 milyon YTL gibi bir rakam yapar ki bunun karşılanması imkansız. Burada tek sorumlu Fiskobirlik." değerlendirmesinde bulunuyor.

Devletten aldığı kaynak kesilen birlik, ödemeler için bankalardan kredi de kullanamıyor. Bankaların Fiskobirlik'e soğuk bakmasının altında yatan sebeplerin başında Pamukbank olayı geliyor. Mali yapısı bozulduğu gerekçesiyle Haziran 2002'de el konulan Pamukbank'ın yönetimi, 1989'da kredi verdiği Fiskobirlik'ten alacağının faiziyle birlikte 414 milyon doları bulduğunu öne sürmüştü. Üreticinin parasını alabilmesi için Fiskobirlik yönetimiyle birlikte partilerinin Düzce Milletvekili Yaşar Yakış başkanlığında bütün bankaları gezdiklerini anlatan Uysal, "Ancak kimse tarihi boyunca aldığı hiçbir krediyi ödememiş bir kuruluşa para vermek istemiyor." tespitini dile getiriyor. Sezon başında arkadaşlarıyla birlikte yönetimi ‘yüksek fiyat' konusunda ikaz ettiklerini belirten AK Parti Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen, "Bankalar niye herkese kredi veriyor da onlara vermiyor? Bu işleri idare edemeyecek bir yönetime bankalar kredi vermez." diyor.

‘Fiyatı bağımsız kuruluş belirlesin’
Fındık Üreticileri Sendikası Genel Başkanı Kutsi Yaşar’a göre üretici Fiskobirlik'le hükümet arasında sıkışıp kaldı. Hükümet, birlik yönetimini devirmek için üreticiyi cezalandırıyor. Fiyatların dibe vurmasından ise Fiskobirlik sorumlu. Yaşar, “Hükümet her şeye rağmen fındığa sahip çıkmalı.” çağrısında bulunuyor. Piyasada halen 80 bin ton fındık stoku bulunduğunu, fındık fiyatlarının düşmesi nedeniyle birliğin borcunu ödeyemez hale geldiğini anlatan Fatsa Ticaret Borsası Başkanı Ahmet Koç da birlik yönetimine talip olduklarını açıkladı. Koç, "Fiskobirlik yöneticileri, yönetimi bize devretsinler. Bu sorunu biz çözeriz.” iddiasında bulunuyor.

Fiskobirlik'i ocak ayından itibaren satış yapması konusunda uyardıklarını kaydeden Koç, 135 milyon YTL’lik borca karşılık birliğin elinde 125 milyon YTL’lik ürün bulunduğunu öne sürüyor. Fiyatın belirlenmesinde Fiskobirlik'in tek otorite olmasının, sorunun en önemli kaynağı olduğunu savunan Ordu Ticaret Borsası Başkanı Nejdet Gürsoy ise şu teklifte bulunuyor: "Fiskobirlik fiyatı belirleyen kuruluş olmaktan çıkarılmalı. Fiyatı bağımsız bir kurul tespit etmeli." Türkiye'nin yıllık fındık ihracatı 500 bin ton civarında gerçekleşiyor. 2006 rekoltesinin 650 bin tonu bulacağı hesaplanıyor.

‘Bizi devre dışı bırakmak istiyorlar’
Yeni sezonun açılmasına günler kala geçen dönemden kalan 140 milyon YTL'lik borcunu ödeyecek kaynak bulamayan Fiskobirlik yönetimi ise hükümeti kendilerine karşı acımasız davranmakla itham ediyor. Birlik başkanı Salih Erdem, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yanlış bilgilendirilip yönlendirildiğine inanıyor. Hedefin Fiskobirlik'i devreden çıkarmak olduğunu öne süren Erdem, "Üreticiye borcumuzu ödemek için elimizden geleni yapıyoruz. Ama her defasında engelleniyoruz." iddiasında bulunuyor. Erdem, bir de özeleştiri yapıyor: "2005'te paramız bittiğinde piyasadan çekilip alıma devam etmeseydik daha iyi olabilirdi." Erdem’e göre bütün sorunların fındık üreticilerinin ancak yüzde 20’sinin ortağı olduğu Fiskobirlik ile ilişkilendirilmesi yanlış. İlgili kişi ve kuruluşlar birlikte hareket etmeli, ülke ve üretici menfaatlerine yönelik orta ve uzun vadeli bir Milli Fındık Politikası oluşturulmalı.

Fındığı lisanslı depoya bırakan kredi alabilsin
Fındık konusunda yaşanan gelişmelere tüccar ve sanayicinin çatı örgütü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) de dahil oldu. Nihaî çözümün, lisanslı depoculuk kurulmasıyla gerçekleşeceğini dile getiren Birlik Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu şunları ifade ediyor: "Lisanslı depoculuğu kimseyi ortadan kaldırmak için önermiyoruz. Bu, tamamıyla insanların fındığını depolayabilecekleri bir enstrüman. Fındığını depoya bırakan kişi karşılığında aldığı evrakla ister kredi alsın, ister satsın, ihtiyacı olan kişi gitsin depodan alsın." Birlik yönetiminin fındık sorununun çözümü için oluşturulan çalışma grubunun başkanı TOBB Başkan Yardımcısı ve Ankara Ticaret Borsası Başkanı Faik Yavuz da konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Fiskobirlik yanlış yapsa bile hükümet 'ben karışmam' diyemez. Önce 147 milyon YTL'lik kredi için mekanizma bulunmalı. Üretici buğdayda olduğu gibi malını depoya verip sertifikasını alırsa, bankacılar kredi için yarışır. Yıl, henüz kaybedilmiş değil. 15 gün var." ifadelerini kullanıyor.


'Zararına satış' ihalesi ilgi görmedi

Borcunu ödemek için 'zararına satış' ihalelerine çıkan Fiskobirlik, bundan sonuç alamadı. 7 YTL'den alınan 2005 ürünü 10 bin ton fındık 6,50 YTL'den satışa sunuldu. Ancak serbest piyasada fındık 4,50-5 YTL olduğu için ihaleler sonuçsuz kaldı. Birliğin depolarında 2005 ürünü 51 bin ton dolayında fındık bulunuyor.

Fiskobirlik raporu: Giresun'daki müdür yardımcısına Ordu'da lojman


Fındık krizinin odağındaki Fiskobirlik yönetiminin icraatlarını inceleyen kurumun kendi müfettişleri, çeşitli usulsüzlüklere rastladı. Giresun'da görev yapan genel müdür yardımcısı için Ordu'da lojman kiralandığı ve makam aracının günde 4 kez Ordu-Giresun arasında gidip geldiği belirtilen raporda, birliğin satış zinciri Fiskomar'ların inşaatlarının belli firmalara ihalesiz verildiği, 13 yönetici için 148 bin YTL misafir ağırlama gideri yapıldığı, 3 bin YTL'ye varan yemek faturalarının kuruma ödetildiği gibi bazı iddialar da yer aldı. Fiskobirlik Denetim Kurulu tarafından kaleme alınan rapora göre yönetim kurulu üyeleri, birlik çıkarlarıyla ilişkili olmadığı halde, giderleri kurumdan karşılanmak üzere ‘takım halinde' bütün yurtdışı, kongre, fuar açılış ve benzeri organizasyonlara katıldı. Sürekli zarar eden Fiskomar'larda işin ehli olmayan birlik yöneticilerinin yakınları istihdam edildi.

Önceki gün yaplan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, birlik hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulacağını dile getirmişti. Çiçek'in işaret ettiği Fiskobirlik'le ilgili iddialar, Denetim Kurulu raporlarında ayrıntısıyla yer alıyor. Bu iddiaların başında, birlik yöneticilerinin şahsi harcamalarını kuruma fatura etmeleri geliyor. Konu raporda, "Yemek ve içki bedellerinin yönetim kurulu temsil harcaması adı altında muhasebeleştirildiği, il içi ve dışı tüm davet, açılış, nişan ve düğün törenlerine ayrı ayrı gönderilen çiçek bedellerinin temsil giderlerinden karşılandığı görülmüştür." cümleleriyle anlatılıyor. Yöneticilerin makam araçlarını özel işlerinde kullandığı, bu nedenle kuruma yüksek faturalar ödetildiği iddia edilen rapora göre Fiskobirlik'teki israf ve aşırı harcamaları ortaya koyan en çarpıcı örnek, Genel Müdür Yardımcısı Levent Ağca'ya Ordu'da lojman kiralanması. Giresun'da görev yapan Ağca, bu yüzden her gün 45 kilometrelik Ordu-Giresun arasında sefer yapıyor. Ağca'nın şoförü ise Giresun'da ikamet ediyor. Her sabah genel müdür yardımcısını almak için Giresun'dan Ordu'ya gelen araç, akşam ise yeniden Giresun'a dönüyor. Her gün Giresun-Ordu arasında dört kez gidip gelen araç 180 kilometre yol yaparken şoföre de harcırah ve fazla mesai ücreti ödeniyor.

Denetim Kurulu raporunda, Fiskomar'ların toplam tutarı 15 milyon YTL'yi bulan inşaatlarının belli firmalara ihalesiz verildiği belirtilerek şu tespitte bulunuyor: "Düzce Alışveriş Merkezi inşaatında 5.234.808.164.542 TL (yaklaşık 5,2 milyon YTL), Ordu Alışveriş Merkezi inşaatında 2.859.171.289.990 TL (yaklaşık 2,9 milyon YTL), Trabzon Alışveriş Merkezi inşaatında 6.910.351.017.605 TL (yaklaşık 6,9 milyon YTL) tutarındaki işin doğrudan temin yöntemine göre verildiği tespit edilmiş olup miktarlar dikkate alındığında doğrudan temin usulünün asıl amacından uzaklaşılarak Yapım İşleri Yönetmeliği’nin 1. maddesindeki açıklık ve rekabet prensiplerine tamamen aykırı olarak bazı firmalara iş yaratma ya da işin tamamının ihaleye katılma yeterlilik kurallarını devreye sokmaksızın söz konusu firmalara verilmesini sağlamak için kullanıldığı görülmüş olup bu şekilde işlem yapılmasının nedenleri açıklanmalıdır."

İsa Yazar, Ahmet Dinç, Ankara / Zaman

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 18:19.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025