agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Daha İyi Bir Yaşam İçin
(https)




Beğeni Düzeni8Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 15-12-2008, 21:26   #1
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
Beslenme biliminin iki devrimcisi: Dr. Weston Price ve Dr. Francis M. Pottenger

Dr. Weston Price ve Dr. Francis M. Pottenger bundan 70 yıl kadar önce doğal beslenme ile müzmin hastalıklar arasındaki ilişkiyi ortaya koymuş çok önemli iki bilim adamı. Ama her ikisinin de, ne zamanında ne de günümüzde değeri tam olarak anlaşılamamış.

Zaten rantçı ilaç ve gıda sanayine hizmet eden hakim medya bu tip bilim adamlarını unutturmaya çalışıyor. Bereket ki artık web ortamında bu eski değerli insanların yapıtları tekrar halkın yararına sunulabiliyor. Bu bağlamda internetin özgür sesi ‘you tube’ geçenlerde Dr. Weston Price ve Dr. Francis M. Pottenger için bir video gösterisi hazırlamış. Aslında her iki bilim adamı da Beslenme Bültenini izleyicilerinin yabancısı değil. Bu sayımızda hem bu bilim adamlarının yapıtlarının Prof. Dr. Ahmet Aydın tarafından hazırlanan bir özetini okuyacak hem de youtube tarafından hazırlanan video gösterisini seyredeceksiniz.

Dr. Weston Price

Dr. Weston Price bundan 70-80 yıl önce beslenme ile fiziksel ve ruhsal yozlaşma arasındaki ilişkiyi ortaya koymuş çok önemli bir bilim adamı. Ama ne zamanında ne de günümüzde değeri tam olarak anlaşılabilmiş değil. Yine de bazı beslenme otoritelerince yazdığı ‘Beslenme ve Fiziksel yozlaşma’ (orijinali Nutrition and Physical Degeneration) beslenme biliminin kitab-ı mukaddesi olarak kabul edilmekte.


Dr. Weston Price yılarca süren araştırma gezilerinde geleneksel Kanada ve Alaska Eskimoları, geleneksel Alaska, Kanada, Amazon ve Florida Kızılderilileri, Avusturyalı Aborjinler, YeniZelanda’lı Maoriler, izole İsviçre dağ köylüleri, başta Masai’ler olmak üzere Afrika yerlileri ve Okyanusya yerlileri gibi onlarca etnik topluluklarını incelemiş ve şu şaşırtıcı sonuca ulaşmış. Doğal gıdalarını tüketen topluluklardaki insanların sağlıkları çok mükemmelken; kendi geleneksel gıdaları yerine Batılıların rafine edilmiş gıdalarını yiyenlerin hızla fiziksel ve ruhsal dejenerasyona maruz kalmaktadır.

Price çektiği binlerce kıyaslamalı fotoğrafla mevcut durumu belgelemiş ve bu fotoğraflardan bir bölümünü meşhur kitabına koymuş. Bu fotoğraflardan bazılarını Anne Karnındaki Beslenmenin, Çocuklarda Görülen Hastalıklar Üzerine Etkisi başlıklı slayt gösterimizde bulmak mümkün.

Kendi geleneksel gıdaları yerine doğal olmayan (rafine) gıdalar ile beslenen topluluklarda Dr. Price’ın saptadığı bozukluklar

Gelişmemiş elmacık kemikleri (dar yüz)
Dar burun ve burun delikleri
Adenoid vejetasyon (geniz eti büyümesi) ve sinüzitler
Damak kubbesinin yüksek olması
Dudak-damak yarıkları
Üst ve alt çene kemiklerinin dar olması
Dişlerin sığışamaması (ortodontik bozukluklar; dişleklik)
Diş çürüklerinin fazla olması
Boyun uzun olması
Dar kalçalar (zor doğum)
Doğuştan şekil bozuklukları
Kronik dejeneratif hastalıklar


Dr. Francis M. Pottenger 1930'larda, pastörize ve çiğ sütle beslenmenin 900 kedi üzerindeki etkilerine ilişkin 10 yıllık bir çalışma yürüttü. Bir grup yalnızca çiğ süt alırken, diğer grup aynı kaynaktan alınan pastörize sütle beslendi.

Çiğ süt içen grup kuvvet bularak büyüdü, hayatı boyunca sağlıklı, aktif ve canlı kaldı ama pastörize sütle beslenen grup kısa süre sonra durgun, sersem ve normalde insanlarla görülen kalp krizi, böbrek yetmezliği, tiroit bozukluğu, solunum rahatsızlıkları, diş kaybı, kemik zayıflığı, karaciğer iltihabı gibi kronik yozlaştırıcı rahatsızlıklara karşı savunmasız hâle geldi.

Ama Dr. Pottenger'in en çok dikkatini çeken ikinci ve üçüncü nesillere olanlardı. Pastörize sütle beslenen grubun yavrularının hepsi zayıf ve küçük dişler, kalsiyum eksikliğinin açık ifadesi olan güçsüz kemiklerle doğdular. Bu durum pastörize sütten kalsiyum emiliminin olmadığını gösteriyordu.

Çiğ sütle beslenen grubun yavruları ebeveynleri gibi sağlıklı kaldı. Pastörize sütle beslenen grubun üçüncü kuşak yavrularının birçoğu ölü doğarken, kurtulanlar ise kısırdılar ve üreyemiyorlardı. Çiğ sütle beslenen grup soyunu sürdürürken, pastörize sütle beslenen grupta dördüncü nesil olmadığı için deney bitmek durumunda kaldı.

Not: Her iki bilim adamı hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler Price-Pottenger Foundation ve Weston A. Price Foundation isimli vakıfların web sitelerine girebilirler.
http://beslenmebulteni.com/bes/index...101&Itemid=312

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-02-2010, 12:54   #2
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Saklanan gerçekler mi?

Merhaba.


Çiğ süt tüketenlerden birisi olarak,

Elektronik posta yolu ile gelen mektubu sizlerle paylaşmak istedim.



Alıntı:
SÜT VE MEYVE SUYU KUTULARINDAKİ POLİETİLENİN SÜTE GEÇİŞİ

TETRA PAK’IN CEVAPLARINA CEVAPLARIMIZ

Öncelikle Tetrapak firmasına istenilen soruları bilinçli tüketiciliğin bir gereği olarak sormak zahmetine katlananlara, bana geri bildirimde bulunanlara teşekkürlerimizi bildiriyoruz. Bu talebimizi 2-KUTU SÜT VE KUTU MEYVE SUYU İÇENLER OKUSUN başlığıyla yayınlanmasına müsade eden google gruplarının moderatörlerine de teşekkürlerimi sunuyorum.

Tetrapak ambalajlarında BPA’nın bulunmadığını ,BPA ‘nın Polikarbonat gibi polimerlerin üretiminde kullanılan bileşik olduğu cevabını verdi. Yazımızın sonunda tetrapakın cevabının orjinalini okuyabilirsiniz.!

Tüm Çiğ Süt Üreticileri grubuna gelen cevaplar satırı satırına ,kelimesi ,kelimesine aynı olduğunu bize gelen bildirimlerde görebiliyoruz.

Bu sorunumuza gelen cevaplamalarıyla tartışma bitmedi...

Kullanılan Polietilen (o da plastik türevlerinden olup ,halk arasında naylon denmektedir.) insan sağlığına uygun mu?

Tetrapak ‘ın kullanıyoruz dediği polietilen maddesi süte geçiyormu geçmiyormu ?

Eh ! Şimdi de tetrapak’a sorsak polietilen süte geçiyormu ? Bu soruyu onlara sormayacağız.

Biz cevaplayacağız.

Bu güne kadar televizyonlarda ‘’en sağlıklı süt kutu süt’’ reklamını artık tetrapak değiştirmelidir. Bu reklam tarzı çiğ süt üreticisini kutu sütçülere mahkum etmenin , en sağlıklı sütün çiğ süt ,pastörize süt olduğunun gölgelenmesinin reklamıdır. Bu reklam çocuklarımızın,annelerin, genç kız ve erkeklerin ninelerin dedelerin süt içmeleri gerektiğinin değil, gerçek besin olan çiğ sütün öldürülerek (UHT’leştirilerek ) polietilene ! konulmasının hikayesidir.

Tetrapak artık en sağlıklı süt kutu süt reklamı yerine ülkemizdeki insanlarımızın bilhassa çocukların günde iki bardak süt içmeleri gerektiğini öğretici reklamlar yayınlatmalılar.

Geçtiğimiz yıl çiğ süt 0,39 TL’lerde sürünür iken süt inekleri kasaba giderken Çiğ Süt Üreticisini o sokak sütçülerimiz kurtardı.

Ülkemizde süt ineği sayısı 1-3 arasında olan insan sayısı 900.000 kişidir. Büyük işletmeler zarar edip ineklerinin tamamını kasaba gönderirler ike işte bu aile işletmeleri ineklerini kasaba göndermedi. Gönderemezdi. Çünkü onun sütü, yoğurdu,peyniri ekmekten sonra ikinci besinleriydi. Bu 900.000 işletmeyi dörtle çarparsak 3.600.000 kişiye tekabül ediyordu. Süt tozu furyası bu işletmeleri yıkamadı.

Sütte % 50 -60 kayıt dışılık var deniyor ! Bu kayıtdışılığı işte bu süt ineği 1-3 sayısına sahip aileler oluşturuyor. Ey kayıtdışılığı önlemek isteyenler : Gözünüzü bu ailelere mi diktiniz ! Bu aileler ancak artan sütünü satıyor. Sütünden peynir ,tereyağ yapıp kasabada satıyor. Bu aileler de ineklerini kasaba gönderselerdi şimdi raflarımızda ithal kutu sütleri görür olacaktık. Gerçi süt ithal etmiyorlar da süt tozunu ithal edip yaptıkları sütü kutulandırıyorlar sevgili tetrapakımızın naylon ambalajlarında. AB tarım politikaları süt ineği işletmelerinden 1-3 sayıda olanları değil sayısı 50 olanları destekle demiş olmalılar ki bu yılki destekleme kararı ve geçmişteki süt ve hayvancılık destekleme kararları bunu gösteriyor. Çiğ Süt fiatları yine dibe vurduğu takdirde yine büyük işletmeler zarar görecek. 1-3 sayıya sahip olanların dayanma güçleri besledikleri süt ineklerinin ürününü tükettiklerinden gelmektedir. Büyük işletmeler para kazanmak için vardırlar. 1-3 sayısına sahip aileler için yaşam kaynaklarıdır.

Tarım bakanlığı geçmişte olduğu gibi 2 süt ineği X 50 kişi sosyal projelerine ağırlık vermeli asla vazgeçmemelidir.

Sütün hijyen bir şekilde tüketiciye ulaştırılması vb gerekçelerdir büyüklerin desteklenmesi.

Allah aşkına Ultura yüksek ısıda ,neredeyse metali eritecek ısıda işlem gören sütte ne mikrop ne yararlı prebiyotik kalıyor. Somatik hücremi kalıyor bu yüksek ısıda bir şey kalmıyor. Üstüne üstlük bir de kutu süt adı altında polietilenin içine konuluyor. Üç dayanıklı uht kutu sütümüz.!

Domuz gribinin tehlike olduğunu yine o kadar tehlikesiz olduğunu Avrupamızdan öğrendik. Neyin sağlıklı olduğunu ,neyin sağlıksız olduğunu onların kriterlerinden ,kalite değerlerinden mi öğreneceğiz.

Polietilen içmemiz yememiz zararlı mı zararsız mı?

Polietilen süte geçiyormu geçmiyormu ?

Hiç kimse geçmez demiyor ?

Evet uzmanlar tetrapak kutularındaki polietilen malzeme süte geçiyor diyor.

Ben de diyorum ki süte geçiyorsa neden izn veriyorsunuz ? Zararlı değil mi diye soruyorum.

Uzmanlar zararlı mı zararsız mı sorumu cevaplamıyorlar şu cevabı veriyorlar :

Süte geçen polietilen miktarı << Kabul edilebilir miktardır >>

Bu kabul edilebilirlik miktarını kim belirlemiş ?

Avrupa Birliği’ nin EN -1186-1-15 standartı belirlemiş ! Türkiye’de bu satandardı sorgulamaksızın kabul etmiş.

Evet uzmanlar diğer detay bilgiler sundular.

Şimdi benim yorumum ve sorularım: Süte geçen polietilen miktarı ’’ klinik araştırmalar ‘’ sonucunda mı insan sağlığına zararlı olmadığı tesbit edilmişte standarda girmiş yoksa Avrupa’nın süt ve meyve suyu ambalaj sanayicilerimi belirlemiş. Ülkemizde standartları ilgili sanayicilerin temsilcilerinden oluşan komiteler hazırlayıp ilgili standart kuruluşumuza kabul ettirip yayınlattırmaktalar.

Polietilenin alternatifi cam ambalajdır. Uzmanlarla konuşmamda saydam cam ambalajlarda malzeme geçişinin söz konusu olmadığını ,renkli cam ambalajlarda renk geçişi muayenesi yapıldığını ifade ettiler. Konuştuğum uzmanlar kamu görevlisi olmaları nedeniyle ve kendilerinden izin almamış olmam nedeniyle burada isimlerini zikretmekten kaçındığımı söylemek isterim. Bunun MİGRASYON testi olduğunu 3 ay sürelik UHT süt kutularının 10 güne tekabül ettiğinden + 40 santigrat derecede denendiğini, pastörize süt kutularının ise + 4 santigrat derecede 4 günlük teste tabi tutulduğunu izah ettiler.

En iyi ambalajın CAM AMBALAJ olduğuna bir kez daha inandım...!

Sağlıksız ve hiçbir besin değeri olmayan süt tozundan yapılan süt ve süt ürünlerinden yoğurt

Güya << Kabul edilebilir değerlerde >> bize yedirilen polietilen !

Acaba bu kabul edilebilir süte geçen polietilen kobay fareleri tarafından denenip sağlıklı oldukları isbat edilimiş mi ? Doğrusu bunu araştıracak ülkemizdeki Ülkemizdeki GIDA MÜHENDİSLİĞİ FAKÜLTELERİ’nin alanı sadece gıdanın uzun süreli –kısa süreli amabalajlanması ilmi ile uğraşırlarken fincancı katırlarını ürkütecek konulara girmeleri yasak mı ? Yoksa Avrupa’dan zorunlu ithal edilen gıda biliminin içinde polietilenin gıdaya << kabul edilebilir geçişi>> inin insan sağlığına uygunluğu TIP FAKÜLTELERİNİN sahası değilmidir. Gıda mühendisliği fakülteleri bu güne kadar bu polietilen geçişten haberdarlar iken Tıp Fakülteleri ile işbirliğine girip bunun insan sağlığına uygunluğunu Tıp fakültelerine bunu kobaylar üzerinde denettiremezlermiydiler ?

Büyük ilaç firmalarının ilaçlarını koşa koşa hastalar üzerinde deneyen doktorlarımız ,ambalajlardaki polietilenin << Kabul edilebilir >> seviyesinin insan sağlığına gerçekten zarar vermediğini bir de kendileri kobaylar üzerinde deneyemezlermiydiler bu güne kadar ?

Tıp Fakültelerimizde ilaç klinik araştırmalarında bulunan doktorlarımız bilmektedirler ki ; İlaçalar sağlığını kaybetmiş insanları sağlığına kavuşturmanın bir parçasıdır.

Sağlıklı gıda ise hastalıkları önceden önlemenin bir parçasıdır. Sağlıklı gıda konusu yabancı ülkelerin sanayicilerinin insaf ve merhametine bırakılamayacak kadar önemlidir. Ülkemizde şayet süt ve meyve suyu kutularında tetrapakın naylonlu ambalajı kullanılmaya devam edilecek ise << kabul edilebilir polietilen geçişi>> Türk tıb doktorlarımız tarafından da incelenip sonucu kamuoyuna açıklanmalıdır. Dünya’da ve ülkemizde ilaçların klinik araştırma sonuçlarında bile tartışmalar sürerken insan sağlığı için sağlıklı gıdanın ilaç kadar önemli olduğuza inanıyoruz.

Ülkemizde yeterince bilim adamı var. Artık EZBERLERİ BOZALIM. Avrupa Birliğinin EN vs. Standartlarını tercüme edip almadan veya almışken bunlar doğrumu diye sorgulayalım. Bunun bir zahmeti yoktur. Ha denilebilinirki Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bu yanlış. << Kabul edilebilir değerler >> de çıtayı yükseltmemize itiraz edemezler. GDO’ nun ilk çıktığında da değerler kabul edilebilirdi. Ama artık Dünya ve Türk kamouyunda da GDO’ya karşı bir bilinç oluştu ki reklamlarda GDO’SUZ nakaratları sevinçle duyabiliyoruz.

Sahi plastik yoğurt kablarında durum nedir ? Bunu uzmanlara sormayı unuttuk. Önümüzdeki günlerde onuda soracağız. Fakat o plastik yoğurt kablarının üreticisi binlerce ! Ama onda da yine kabul edilebilir bir malzeme geçişi var mı öğreneceğiz ve sizleri aydınlatacağım.



Sonuç olarak süt kutularının içindeki polietilen malzeme süte geçmektedir.





Saygılarımızla

Çiğ Süt Üreticileri grubu

Çapar Kanat

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 23:39.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025