agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğa ve yaşama dair her şey > Çocuklara ve Genç Arkadaşlara Özel
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 25-01-2006, 14:34   #61
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 25-07-2004
Şehir: Adana
Mesajlar: 3,563
Galeri: 270
Çıtır Kızlar :)

Düzenlemeyi yaptım, orjinalini korudum, sadece bazı yerlerde bir kaç kelime ekledim o kadar.
Siz de kontrol ederseniz sevinirim
Bir de öykünüze ad bulmak gerekiyor


“Anne anne çabuk ol, geç kalacağım ilk toplantıya” der demez sessiz bir çığlık koptu Neşe`nin dudakları arasından. Bir an duraksadı ve annesinin "toplantı" kelimesini duymamış olması için dua etti. Ya annesi duymuşsa! Daha dün okul çıkışında, derneklerinin gizli kalacağına dair dört arkadaşıyla içtikleri andı unuttuğunu, toplantının ağzından kaçtığını arkadaşlarına nasıl açıklayabilirdi.

İpek, Burcu, Başak ve Neşe: okuldaki fırlama kız çetesi denilebilirdi onlara. Ellerine yüzlerine baksanız, uslu mu uslu, hanım hanımcık ve çıtı pıtı dört küçük kızla karşı karşıyasınız sanırdınız. Gel gelelim on onbir yaşlarında bu dört afacanın yaptıkları herkesin dilindeydi. Bu bıcır kızlar hem meraklıydılar hem de aceleci. Sabırsızlık da zaten büyürken törpülenmez mi?


İlk toplantılarına yetişmek için kapıdan hızla çıktı Neşe. Buluştukları yer okulun önü oldu. Bugün ormanı keşfedeceklerdi, kimseye haber vermeden.

Kızların gözlerinden okuyabiliyordunuz. Özlerinde evreni kucaklamak isteyen bir sevgi vardı. Dördü de sessizce birbirleriyle bakıştılar. Aynı şeyi düşündüklerine eminlerdi. Tek cümle çıkmadı ağızlarından. Okulun iki kilometre arkasında tepelikten sonra orman görünüyordu. Orman büyülü gelmişti onlara. Ve bu dörtlüyü içine çağırıyordu sanki.


Hep masallardaki ormanları biliyorlardı. O güne kadar yanlarında bir büyük olmadan hiç ormana girmemişlerdi. Ama bugün, onları içine çağıran bir iklimi olan, ağaçlarıyla gerçek bir orman vardı karşılarında.

Hayal değil, oyun değil, çizgi film değil, gün gibi gerçek bir orman sanki şu cümleleri fısıldıyordu çocuklara
; "Haydi! Şimdi yeni bir dünyanın aydınlık bahçelerine buyurun. Size yol gösterecek ağaçlarım var." Artık heyecan ve merak zirveye çıkmıştı.

Ormanın içine doğru ilerlemeye başladıkları zaman Başak arkadaşlarına döndü ve “fark ettiniz mi?” diye sordu, “orman babamlarla geldiğimiz zamandan daha farklı görünüyor.”

“Evet” diye cevapladı Neşe.
—sanki ağaçların yaprakları daha canlı renklerde ve sanki daha pırıltılı...
—gövdelerine dikkat ettiniz mi? diye haykırdı Burcu da... Gerçekten sanki üzerlerinde yıldızlar parıldıyor!!!!

Yeni pencereler açılmıştı onlara. Orman dünyası alaca karanlığın o eşsiz siyah beyaz film tadından çoktan uzaklaşmış, ışığın huzmeleri gözlerinden ruhlarına doğru mavi yeşil bir serüvene başlamıştı. Uzak, yakın olmuştu. Açık yeşil, koyu… Ve gökyüzü bu kez ormanın annesi… İçlerinden ebruli nehirlere benzeyen sıcak bir heyecan aktığını anlatmasalar da serüvenin tadı yayılmıştı bedenlerine.


— yorgun bir ışığın çevresinde dönen pervaneler gibi biz de bu büyülü ormanı yeni tadıyoruz, dedi Başak

- sanki içimde tarifsiz bir oyunun ilk mısraları var dedi Neşe.

Keşif arzusu, çıtırdayan yapraklar, onlara mavi-yeşil bir gezegende olduklarını hatırlattı ama bunu ifade edecek bir iklim yoktu orada. Devasa ağaçlar sanki ağaç değil de mavi gezegenin akciğerleri gibi görünüyordu.

Çok tuhaf bir şekilde izlendiklerini hissediyordu her biri. İkide birde sağa sola bakınıyorlar ama kimseyi görmüyorlardı. Hiç ama hiç korku duymuyor, kendilerini hiç olmadıkları kadar evlerinde hissediyorlardı. Birden Neşe:
-Hayır Başak'cığım,merak etme kaybolmayız dedi.


Başak
; iyi o zaman, diye cevaplarken birden şaşkınlıkla bağırdı..
- Hey!!!! Ben bunu aklımdan geçirmiştim nasıl duydun??

Birden donup kaldılar. Evet, birbirlerinin kafalarından geçenleri duyabilmeye başlamışlardı.


Nasıl olur???

Aynı anda inanılmaz yumuşak mırıltılar duymaya başladılar. Sessizce akan bir derenin şırıltısı gibi... Uçan kuşların kanat sesleri gibi... Ağaçların rüzgârda yapraklarının hışırdaması gibi… Canlı, yumuşak sıcacık sesler.

Ağaçların arasında dolaşan sesleri dikkatle dinlemeye başladılar. Sanki ormandaki tüm ağaçlar hep birlikte bir şarkı mırıldanıyorlardı. Kızlar büyülenmiş gibi etraflarına bakıyor ama hışırdayan yapraklardan başka bir şey göremiyorlardı. Ormandaki aydınlık o kadar renkli ve göz alıcıydı ki, havanın karardığını fark etmediler bile.

Karanlıkta uçuşan kar taneleri gibi minicik ışıklar belirmeye başlamıştı. Daha dikkatli baktıklarında dördü de gözlerine inanamadı. Minicik şeffaf kanatlar, narin kürdan kadar ince kol ve bacaklar ve her birinin elinde minicik birer değnek!

Bu ışıltılı coğrafya sanki onlara bir bebeğin penceresinden ormana bakmayı öğretmişti.

Bebek diyordu ki:
-Siz kendini büyük sanan zavallı insanlar! Şu yerden fışkıran devasa yeşil şeylere bir bakın. Güneşe de güneş deyip uyuştunuz. O kendini ve yaratıcısını özleyen sarı bir ışık topu. Ağaçlara da ağaç deyip uyuttunuz kendinizi. Bu yeşil, adı, tarifi imkansız şeyler hep" şey" olarak kalmalı. Sakın isimlerini söylemeyin. İsim vermek uyutuyor sizi, pencerelerinizi kapatıyor. Bebek oluşum size önemsiz gelmesin. Ağaçları ve tüm evreni isimle yokluk arasında ancak ben görüyorum.

O sırada yaşlı devasa bir ağaç:
-"Şşşşşşt bebek, sen de ne çok şey biliyormuşsun bizim hakkımızda" der ve insanların bildiği ağaç haline döner.

Kızların artık tek kelime edecek halleri kalmamıştı. Onlar için orman adeta yeşil ışıklar saçan yeni bir gezegen olmuştu.

Başak; “tamam işte buradayız” diye fısıldadı. Yalnızlık sanılan sıcaklığın,uzak sanılan yeşilin, orman sanılan yeni bir dünyanın, adeta yeşil cennetin kapıları, eski çağlarda iskeletlerin toprak altında çıkardıkları o alışılmış hışırtıyla kapılar aralandı. Orman aynı ormandı.. Ama kızların akıllarından bebeğin dedikleri çıkmıyordu..

Büyük devasa bir ağaç olgun tavrı ile söz aldı:


—Bakın çocuklarım, dedi ulu ağaç, korkmayın sakın. Ben dostum. Gördüğünüz ışıltılı periler ormanın ruhudur. Ama ne yazık ki sayıları hızla azalıyor. Eğer orman yok olursa onlar da yok olacaklar. Onlar yok olurlarsa kim dilekleriniz gerçekleşsin diye sizlere destek olacak? Zaten artık hiç kimse siz çocuklardan başka ne perilere ne de biz ağaçların ruhu olabileceğine inanmıyor, işte bu inançsızlık bizi hızla yok ediyor...

İpek heyecanla sordu
; “bizi sen mi çağırdın ormana? Çünkü sanki bizi bir şeyler çağırdı.”
— Evet yavrularım sizi ben çağırdım, diye yanıtladı ulu ağaç

Çünkü ormanı sevenler azaldı. Sevmeyi bırakın orman bazı insanlar için kar kapısı oldu. Ağaçları kesip para kazanma peşine düştü insanlar. Bazen de bilerek yaktılar bizi. Yeni apartmanlarına yer açmak için. Yeryüzü giderek çorak ağaçsız bir hal alıyor. Bunu insanlara anlatamıyoruz. Aslında verdiğimiz güzelliklerden kendileri bizim değerimizi anlamalıydılar. Her yüz yıl bir kaç çocuk seçeriz kendimize konuşmak için. Bu konuşma aramızda sır gibi saklanır tabii. Sizler de farkındasınız değil mi? Artık insanlar biz ağaçları görmeden geçiyorlar sanki.


— Peki biz ne yapabiliriz ki, ufacık çocuklarız? diye yakındı Başak.
— Buna katılmıyorum, diye lafını kesti ulu ağaç.
Sizin içinizde sevgi var, orman sevgisi... Ve sevginin gücü her şeye yeter. Ne yani ben köklerimi elime sarıp otoyola çıkıp şehre insanlara dert anlatmaya mı gideyim?


Kızlar heyecanlanmışlardı. Neşe lafa karıştı;
- İşte evet bu! Boşuna mı bir grubuz? Görevimiz bu!
— Peki ne yapacağız o zaman? diye sordu İpek


Ulu ağaç rüzgârların yardımıyla dallarını hafifçe savurarak, “önce bunu istemelisiniz yavrularım” dedi. Kızlar hep birlikte “İSTİYORUZ” diye bağrıştılar. Ulu ağaç mutlulukla yapraklarını hışırdatarak devam etti
;

— O zaman göreviniz büyük. Bu sevgiyi anlatın, çevrenize yayın.


— Ama biz çocuğuz büyükler bizi dinlemiyorlar ki, dedi İpek'cik biraz ümitsiz bir tonla.


Ağaç, bir yaprağını zarifçe küçük kızın saçlarından omzuna doğru yolladı. Sevgi dolu bir temastı bu...


—Üzülme güzel kızım. Yarın kim büyük olacak acaba? diye sordu.


Siz kendi arkadaşlarınıza anlatın, onlar da büyümeden, onlar da bizi sadece maddeden yapılmış basit bir odun gibi görmeden. Ve en önemlisi de… Bizler tamamen yok olup gitmeden…

Sizler yeryüzünü büyüklere göre daha renkli görüyorsunuz çocuklar, dedi ulu ağaç yapraklarını kraliyet salonlarındaki gibi eğerek. Çocuklar hep bir ağızdan
; biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine, diye bağırdılar. Ormana yayılan sesleriyle birlikte ağaçlar daha bir yeşil oldu. Ve tekrar çocuklar gür ve yeni keşif edilmiş bir gezegen edasıyla; biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine diye coşkuyla çığlık attılar. Ağaçlar artık çocuklara güveniyor ve gizlenme gereği duymuyorlardı. Bir iki çocuk ağaç, köklerinden kolaylıkla, sanki yıllardır bunu yapıyormuş gibi ayrıldılar. Aynı eski çizgi filmlerde olduğu gibi hışırtıları duyuldu. Çocuklar sanki bunu bir rüya tadında izlediler. Ama gerçek olduğuna inanmak istiyorlardı. Ulu ağacın sözlerine kulak kabarttılar:

- Ne zaman kaybolmuş hissederseniz bana gelin ve bana anlatın, ne zaman çocukluğunuzu hatırlayamazsanız bana gelin, size bugünü hatırlatacağım. Yemyeşil yapraklarıma sert kabuklu gövdeme her bakışınızda içinizde yankılanacağım. Korkmayın gidin ve anlatın. Diğerlerine, çocukluklarını unutanlara, yaşadığımızı fark etmeyenlere, kaybolmuşlara söyleyin.


Biz canlıyız. Yaşıyoruz ve birbirimizi destekliyoruz. Anlatın. İster tek tek, isterseniz masallar yazarak. Ama mutlaka anlatın. Ve ben o yüzden masal olurum sizlere. Anlatın diğerlerine.

Başını yüzyıllardır ışık taşıyan göğe uzatarak, birden gövdesinden aşağıya doğru su damlacıkları süzülmeye başladı. İpek;

— Hey baksanıza sanırım ulu ağaç ağlıyor dedi.
Ağaç;
—Şşşşşt bunu yeryüzünde gören sayılı çocuklardansınız. Evet ağlıyorum. Bu gördükleriniz, dışımdan yuvarlanan damlalar. Siz bir de içime akanları bir görseniz.

Neşe, ağacın gövdesine kollarını kocaman açıp sarıldı. Ne yazık ki iki eli birleşmeyecek kadar büyüktü ulu ağaç. Neşe de ağlamaya başlayınca, ormanı çok eskiden gezilmiş bir köyün çocukluk günleri kadar sessiz bir hüzün kapladı. Çok uzaklardan bir sarmaşık müthiş bir hızla, ağaçların gövdelerinde bir kaydıraktan kayar gibi süzülerek yanlarına geldi, ulu ağaca sarılarak sevgisini gösterdi. Çocuklar hayret içinde, “aaa sen ne güzel bir sarmaşıksın” dediler. Sarmaşık:

- Bunu fark ettiğiniz için teşekkür ederim, sizin kalpleriniz güzel. Sarmaşıkları ağaçlara çağıran işte bu gözyaşlarıdır ve biz, ağaçlar ağlayarak ruhlarının yaralarını sararken onlara destek oluruz. Sizde sarılın ulu ağaca, diye önerdi.


Çocuklar el ele büyük bir daire olarak ağacın etrafına yerleştiler. Minicik kolları koskoca ağacı tam saramıyordu bile. Yine de o anda her biri kendine özgü bir yolla ağacın canlılığını hissetti ve hepsi söz verdiler. Dünyadaki tüm ağaçlara yardım edeceklerdi.

İpek genelde az konuşurdu ve ağaçlar onu pek ilgilendirmemişti bugüne kadar. Ama bugün yaşadıkları onu büyülemişti. “Arkadaşlar” dedi. “Bu ulu ağacı, bu sevimli sarmaşığı kucaklamak beni çok heyecanlandırdı. Şimdi bu tüm olanları kime anlatsak inanmazlar.”


Başak;
- Ya sen niye insanları inandırmaya çalışıyorsun ki? Onlar burunlarının dibinde yükselen yeşil dünyaların, ağaçların bile farkında değilken onlara nasıl anlatırız yaşlı kocaman bir ağacın gözyaşlarını. Söyle hadi, söyle nasıl anlatacağız o gözlerini para bürümüş insanlara?

Burcu;
-Aaa, bu kadar karamsarlık yeter!! Ulu ağaç, sarmaşık arkadaşlarıma bir şeyler söyleyin lütfen.

Bir anda sarmaşık dört arkadaşı kucaklar ve ormanın üzerinde aynı masallardaki gibi uçurur çocukları.

-Heyyy.! Bana bakın! Sizler devamlı kötümser düşünen büyükleriniz gibi olmamayı seçebilirsiniz dedi, bir dalına sımsıkı sardığı küçük kızın ayaklarını çimlere değdirip gıdıklarken. Sizler yeni bir inanç ve azimle geleceği şekillendirebilirsiniz, diye ekledi hepsini bulutlara doğru zarifçe savururken. Gün sizindir ve dünya size kalacak. Siz yarının büyükleri değil misiniz? Siz bunu durduracak olansınız, diye neşeyle konuştu
her birini dallarında bebeğini uyutan anne gibi sarıp sallarken. Sonra yavaş ve kararlı bir ses tonuyla, “siz bizim beklediklerimizsiniz” diye ekledi ve kızları zarifçe yere indirdi.

Ulu ağaç, sarmaşığın orman turundan sonra dört arkadaşın ellerine birer yeşil yaprak verdi. Kızlar bu yaprakları yüreklerine koydular ve yapraklar yüreklerinden eridi. Artık İpek, Burcu, Başak, Neşe, ağaçları canları kadar seviyorlardı. Yüreklerinde eriyen yapraklar, içlerine yeşil bir ateş yakmıştı. Eve dönmek üzere yola çıktılar. Ulu ağaç bütün ormana haber salmış ağaçların çoğu kızları yolcu etmeye gelmişti.


Bir yandan havada rengârenk yapraklar uçuşuyor bir taraftan da ağaçlar dans ediyorlardı. Bu hoşçakalın töreni müthişti. Okul kıyafetlerinin üzerinde rengarenk yapraklar göz alıyordu. Coşkulu bir uğurlama ile uzaklaştılar ormandan. Deli gibi koşuyorlardı. Orman hala arkalarından el sallıyordu.

Hep bir ağızdan şöyle dediler;

-Biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine…

Heyecandan başları dönerek evin yolunu tuttular. Neşe eve ulaştı ve kurumuş bir çiçeğin yaprağını öptü. Çiçek birden kıpırdadı. Neşe annesine doğru bağırarak koştu,

— Biliyordum, biliyordum anne, ağaçlar canlı. Onlar bizimle konuşuyor.

Annesi döndü, gülümseyerek sakinleştirdi Neşe`yi;

— Ormandaki ulu ağaçla sen de konuştun biliyorum Neşe. Beni de çocukken çağırdılar ormana.

Neşe duyduklarına inanamadı. Annesi parmağını dudaklarına götürdü ve fısıldadı,

-Şşşşt bu bizim sırrımız, şimdi hep beraber söyleyelim, “biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine” ve annesi sevgiyle Neşe`yi kucakladı.

Neşe içinde tanımsız bir sevinç duydu. Başını gökyüzüne kaldırdı. Kocaman bir nefes aldı. Teşekkür ederim ulu ağaç dedi. Hala temiz bir gökyüzü savaşı veriyorsunuz. Sağ olun orman ahalisi. İyi ki varsınız. Gözlerinden yaşlar akıyordu. O an bir kez daha inandı. Evreni yeşile boyayan ağaçları çok ama çok seviyordu..

backyard Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-01-2006, 16:23   #62
doğasever
 
Giriş Tarihi: 16-12-2005
Şehir: bodrum muğla
Mesajlar: 380
adını da bence tuana nın çocuklar bulsa iyi olur...
güzel görünüyor..leyloşa okudum sevdi ama zaten o ağaçlarla konuştuğu için aynı etki değil haliyle..

karakedi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-01-2006, 21:01   #63
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 25-07-2004
Şehir: Adana
Mesajlar: 3,563
Galeri: 270
tuana yeni masal için yeni başlık açtım
oradan devam edin burası karışmasın

backyard Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-01-2006, 22:46   #64
Ağaç Dostu
 
tuana's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-12-2005
Mesajlar: 197
Galeri: 18
sağol backyardteşekkür ederim

tuana Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2006, 00:10   #65
Ağaç Dostu
 
tuana's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-12-2005
Mesajlar: 197
Galeri: 18
selam..kara kedi bugün Silahtarağa i.ö.o na neşe getirdi..çoıcuklar merve'ye bayıldılar..resimler için..

www.haluk.gezegeni.com

tuana Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 04:23.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025