agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Üretim, Bakım, Düzenleme, Temel Malzemeler > Biyoteknoloji
(https)




Beğeni Düzeni7Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 22-11-2006, 07:13   #1
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 30-07-2006
Şehir: Yalova
Mesajlar: 6,884
Galeri: 29
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi malina
Bu yazıda yanlış yönlendirmeler var gibi geldi.

Mavi renkle belirttiğim maddeler bir sakınca değil, kırmızı olanlar ise, belirtilen tarihler dışındaki ürünler için de bir sakınca...

Doğru bilgilendirilme yapılmadığı zaman, inandırıcılığı azalıyor diye düşünüyorum.
Yazıda bazı üreticilerin bilinçsizce ve ticari kaygılarla kullandığı kimyasal maddelere dikkat çekilmek istenmiş ama serada yetişen herşey zararlıdır gibi bir anlam oluşmuş.
Aynı riskler yazın tarlada yetiştirilen sebzeler içinde geçerli. Yazın yediğimiz domateslerde hibrit tohum kullanıldığı için çoğu zaman tadından ve aromasından yoksun. Yazın tarlada yetişmesi demek üstünde pestisit kalıntısı yok demek değil, doğal gübrelerle yetişiyor demek değil, ilaç atılmıyor demek değil.
Aynı riskler süt ve et ürünleri içinde geçerli. İneğiniz hastalanır, antibiyotiği basarsınız. Eğer ilacın üzerinde 21 gün sütü tüketilmemelidir yazıyorsa hiç bir üretici o sütü 21 gün dökmez. Dökemez. Aynı şekilde satmaya devam eder.

Todor Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-11-2006, 08:57   #2
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 15-09-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3,592
Size sütçülükle ilgili basit bir bilgi vereyim. Lodos havalarda açık süt almayın. **** Lodos havalarda kendi hayvanlarınızdan süt elde ediyorsanız o sütü hemen kestirip lor olarak kullanın.
Lodos havada hayvanın memesinden süt kesik çıkar. Sütçülerde o süte damarı kırık süt derler.Süt toplayıcıları o sütü ayırırlar ve içine ÇAMAŞIR SODASI koyarak çevirirler. Bakınca normal süt olarak görülür.Toplayıcılar onu farklı şekilde kaynatıp soğutup piyasaya sürerler **** ana toplama merkezlerinde farklı şekillerde kullanılır.

Mahmut Leventoğlu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-11-2006, 11:32   #3
Ağaç Dostu
 
ŞÜKRAN's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-08-2006
Mesajlar: 146
Galeri: 17
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Todor
Yazıda bazı üreticilerin bilinçsizce ve ticari kaygılarla kullandığı yazın tarlada yetiştirilen sebzeler içinde geçerli. Yazın yediğimiz domateslerde hibrit tohum kullanıldığı için çoğu zaman tadından ve aromasından yoksun.
Todor merhaba.
Siz mesleki tecrübeniz gereği daha iyi biliyorsunuzdur. Bu yüzden de benim kafam karıştı. Bu konuyla ilgili sadece okuduğum kadarını biliyorum.

Ben hibrit (melez) tohumu, özel olarak seçilmiş ana ve babaların melezlenmesi sonucunda elde edilen, ana ve babadan üstün, standart, doğa ile barışık bir ürün olarak biliyordum. Hibrit çeşitlerin verim ve kalite yönünden her ikisinden de üstün olduğunu, genetik bir mekanizma olan melez azmanlığı sayesinde yüksek verim ve kaliteye ulaşıldığını duymuştum.

Yanlız ekilen üründen elde edilen tohumlar ekildiğnde aynı verim alınamıyor diye biliyorum.

Hatta Tarım ve Köyişleri Bakanlığı hibrit tohum üretiminde ülke içi üretimin artırılması için 2004 yılında Türkiye F1 Hibrit Sebze Çeşitlerini ve Tohumu Geliştirme Projesi’ni hayata geçirdiklerini okumuştum.

Eğer bu şekilde üretilen sebze meyvelerdede lezzet ve tat yoksa vede genetikleriyle oynandığı için zararlıysa bu çalışmalar niye yapılıyor.

Yoksa burdada birilerinin çıkarları mı gözetiliyor.

ŞÜKRAN Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-11-2006, 00:20   #4
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi ŞÜKRAN
Eğer bu şekilde üretilen sebze meyvelerdede lezzet ve tat yoksa vede genetikleriyle oynandığı için zararlıysa bu
Şükran yalnız bir küçük noktada müdahale edeceğim, hibrit tohum genetiği ile oynanmış tohum değildir. melezleme çalışmaları ile elde edilmiş tohumdur. Burada istenilen özellikte ürün elde etmek için en özellikli anne ve babadan elde edilen bireyler pazarlanır. Bunlar zararlı ürünler değildir.

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-11-2006, 10:44   #5
Ağaç Dostu
 
ŞÜKRAN's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-08-2006
Mesajlar: 146
Galeri: 17
Wink

Sevgili Mine hanım uyarınız için teşekkürler.
Bazı makalelerde hibrit tohumla GDO teknolojisi ile üretilen ürünler biribirine geçmiş. Farkı anlamak zor oluyor. Bizler konuya sizler kadar yakın olmadığımız içinde (meslek gereği) yanlış algılamalar oluyor.

Benim anlamadığım nokta,
Markete gidiyorum. Tezgahın üzerinde hepsi aynı boyda, aynı renkte, bizim meslekte buna tornadan çıkmış gibi derler sebze ve meyveler. Görünüşleri çok güzel. Ama yediğin meyvenin ne tadı ne kokusu var.
Şimdi bunlar hibrit tohum ile üretilmiş ise hani daha üstün nitelikli idi. Amaç sadece üretim miktarınımı yükseltmek mi?
Gerçi Sevgili Todor bunu üretici açısından açıkladı. Ama uzun vadede bu yeterli olacak mı? Bir müddet sonra tüketici bu ürünleri kullanmayı bırakırsa ne olacak.

Birde bu GDO'lu ürünlerin tüketici tarafındanda bilinmesi açısından bir şekilde tanımlanması gerekmiyor mu. Bunun bir tüketici hakkı olduğunu düşünüyorum.

gül- beğendi.
ŞÜKRAN Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-11-2006, 11:58   #6
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 20-09-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 2,120
Galeri: 1
Acı gerçek, gerçek örnek

Annem ve babam yazları Anamur'a bağlı Bozyazı Beldesi'nin Tekmen Köyü'nde geçirirler.

Şehirlerarası anayoldan 2,5 km denize doğru içeride, kıyıda, bakir bir yerdir; ya da ''yer idi'' desem daha doğru olabilri aslında. Civarda tarım yapılır, hem sera hem de tarla. Mevsiminde herşeyin en tazesi en lezzetlisi yenir orada.

Annem de benim gibi meraklı ya; birgün tanıdık olduğu köylülerden birinin serasına gidiyor, her taraf kırmızı kırmızı domateslerle dolu; yalnız seranın en köşesinde küçük bir bölüm ayrılmış, oradakiler henüz kzarmaya yüz tutmuşlar...

Annem soruyor; "o köşede ayrı olanlar ne öyle?" diye; köylü cevaplıyor;"Seradakiler satış için, köşedeki küçük kısım kendi yememiz için. Köşedekilere ilaç vurmuyoruz" diyor. Annem "pes" duygusu içinde şaşkın.

Yaşanmış ve ilk ağızdan nakledilmiş bir örnektir.


Saygılar

Levent

lerdemir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-11-2006, 13:37   #7
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Şükran bu konuda http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=1851 başlığını mutlaka okuyunuz. Orada GDO lu ürün nedir, nelerde GDO var bunlar hep yazılı, hatta devletten bunu nasıl sorgulayacağımız bile anlatılıyor ancak nedense bu hayati konu üyelerimizin (sizi tenzih ederim) ilgisini hiç çekmedi.

Bir de mevsiminde üretilmiş sebze meyveyi yemek çok önemli.Ya da mevsimsiz yiyorsak hani bunun iyi tarım uygulaması belgesi, hani bunun organik belgesi,hani bunun arı kullanılmış etiketi diyebiliyor muyuz.Talep üretimi de şekillendirir. Toplum olarak eğer bu talebi yaratmasak üretimi de sınırlarız.

Meyvelerin tornadan çıkmış gibi olması o çeşidin özelliğindendir. Islah çalışmaları ile hastalıklara daha dayanıklı (böylece az ilaç kullanımı söz konusu), nakliyeye ve temasa daha dayanıklı ( malum pazarda az ezik olsa satın almayız. Bir de üstüne üstlük mıncıklar yoklar, sebze meyve cildini bozarız), daha güzel renk yapan, daha fazla verimli vs. özellikler öne çıkar. Böyle özelliklere sahip bireyler birbirleriyle döllenir ve istenilen özellikte ürün elde edilene kadar çalışma sürer. yani üstün nitelik sadece koku ve lezzet demek değildir. Sadece koku ve lezzetin hakim olduğu ürünleri üretmek de çok pahalı bunların bedelini de toplum olarak ödemiyoruz. Kaçımız evine giren tüm sebze meyveyi, unu,tahılı, baklagili tamamen organik olanlardan alabilir?

Şimdi hangi özelliğin pazar tarafından talep edildiğine bakılır. Her tarafı birden mükemmel ürün henüz eşlenemedi. Herkesin aklında o eski minicik kokulu çilekler, ama hastalıklara dayanımı yok, yola dayanımı yok, çiftçi bunu üretirse ekonomik değil, adam da üretmiyor, zaten pazarda sebze meyve öyle çok iyi fiyata da satılmıyor.

Çiftçi ne yapsın, Lerdemir'in ailesinin şahit olduğu gibi bütün serayı ilaçlamasa alacağı ürün sağlıklı ama çok az olacak. Bu da fiyatının yüksek olması demek. O zaman da ürününü satamayacak. "Ben buna ilaç atmadım, bu yüzden az ürünüm var.Gübre de vermedim, bundan dolayı verim de düşük. Ürünüm az ama temiz, masrafımı karımı koydum bu para kilosu" dese kaç kişi alacak? Ama adam elbette bir köşede çürüklü çarıklı, bötlü böcekli olmasına göz yumduğu ürün de yetiştiriyor, bunu da ayıklayıp ailesine götürüyor.

Kısaca biz toplum olarak çok bilinçli, akıllı olmalıyız. Ama özenli de olmalıyız. Bakın buradan ben geçen sene bir eğitim duyurusu yaptım, Köy tohumu toplama ve muhafazası ile ilgili. Kimse ilgilenmedi. İki gün üniversitede hocalar bozulmamış , değişmemiş, hatta melezlenmemiş tohumları nasıl toplarız, nasıl kullanırız ne yaparız diye uygulamalı eğitim verdi. Bu GDO' ya Hayır Platformu, ZMO, ve E.Ü.Ziraat Fakültesi Tohumculuk Teknolojisi nin ortak çalışmasıydı. Eğitime toplumun herkesiminden kişiler katıldı, çiftçiler, mühendisler, çevreciler ... Bu eğitime katılamadığım için hep çok üzülürüm. (Ancak o sırada başka bir eğitim alıyordum. )Tekrarı olursa yine duyuracağım.

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-11-2006, 15:57   #8
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 15-09-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3,592
Sevgili Mine Şükrana anlattığın konunun sonlarına doğru gerçek tohumlarımızla ilgili söylemlerin var. Şimdi işte benim hırsım isteğim düşüncelerim burada başlıyor.Ne olur bu konuyu kendi aramızda bile olsa başlatalım ciddi anlam da ve bilimsel anlamda sen önayak ol.

Mahmut Leventoğlu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-08-2008, 13:52   #9
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 24-08-2008
Şehir: Istanbul
Mesajlar: 3
sadece yedikleriniz değil, kozmetikler de önemli..

Bir süredir organik yaşam ile haşır neşirim. Yurtdışında uzun yıllar kocamın işi gereği kaldığımdan örneğin Londra'lıların ve Newyork'luların yediklerinin yanında gündelik hayatlarında kullandıkları kozmetiklerinin de sentetik ve zararlı kimyasallar içermemesi gerektiğini kavramış bilinçli tüketiciler olduklarını gözlemledim.

Genellikle http://http://www.safecosmetics.org/about/reports.cfm , http://http://www.cosmeticdatabase.c...hismatters.php gibi siteler ile tüketiciler birbirlerini zararlı ürünler üreten firmalar hakkında uyarıyorlar.

Sonuç olarak şampuandan güneş kremine, parfümden dudak parlatıcıya kadar birçok kozmetik ürünü sürekli her gün kullanarak kendimizi tehlikeye attığımızı anlamışlar.

Bence hormon, DDT, genetik modifiyeli tohumlar vb. yanında kozmetiklerde zararlı kimyasallar barındırmayan, organik bazlı şampuanlar, kremler, bakım ürünleri kullanmak en doğrusu.

Sanırım marketler, parfümeriler yerine eczanelerde satılan, eczacıların da onayladığı ve kullandığı organik bakım ürünlerini tercih etmek daha iyi..

nazlınaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 03:12.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025