![]() |
|
|
![]() |
#1 |
Ağaç Dostu
|
Bir cinayetin aydınlatılmasında tanık olarak bir bitkinin kullanıldığını okumuştum.Bu konudaki tek örnek olduğu söyleniyordu.Bitkiyi yalan makinası benzer bir cihaza bağlıyorlar ve şüphelileri sırayla bitkinin yanın alıp gösterdiği tepkiye bakıyorlar.Tabii birkimiz,bir salon bitkisi,ölen kişinin işyerinde bulunuyor.Nerede okudum hatırlamıyorum,dolayısıyla kaynak gösteremeyeceğim. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 | |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 24-10-2008
Şehir: TRABZON
Mesajlar: 50
|
Alıntı:
Düşününce aslında iletişim sadece insanlar arasında olmuyor olamaz da. Kardeşimle konuşurken konu köyler de hayvanlarla bitkilerle iç içe yaşayan insanlara gelmişti. Şöyle bir iki dakika düşünmüştük. Küçüçük bir ev soba yanıyor, etrafında aile ve küçücük yeni doğmuş bir kuzu ve ya sobanın yanında minik bir kedicik. Sanki ailenin bir ferdi gibi, çocuklarla başka büyüklerle başka muhabbet eder hayvanlar. Sabah olunca da tarlaya gidilir. Tohumlar öyle yürekten sökülerek atılır. Sonra dikilen her fidanla filizlenen her yeni bitkiyle konuşulur. Ama her şey samimidir. Ağacı yaralanınca oturup ağlar insan. Bu kadar ilgiye sevgiye dağ taş olsa ayaklanır bitkiler mi hissetmeyecek, bitkiler mi karşılık vermeyecek. Bence; bitkilerde yaşlı olana diğerleri hürmet ediyor. ![]() Onların da inatçı, hırslı, karamsar olanları var (: Keşke çook eskiden olduğu gibi doğayla, hatta birbirimizle aynı dili konuşabilsek. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
Ağaç Dostu
|
Sap, saman, selüloz ve ötesi!
Tamam konu janjanlı ama olmaz ki, bu kadar da mevzu dağıtılmaz ki! "Bitkiler düşünüyor mu?" diye başlayan konu, bitkiler iletişim kurar mı, bitkiler algılar mı, bitkiler sever, sevilir mi? diyerek almış başını gitmiş. Tek başına "düşünüyor mu?" üzerine konuşmak 'kesmiyor' mu, yoksa oraya (düşünmeye) hiç girmeyelim de, algıydı, iletişimdi, daha bir ferah alan mı sağlıyor diye düşünülmekte, yoksa hepsini bir sepete koyup... Asıl soru(n) bitkilerin, hayvanların yetileri değil bence, bizim onlara ne anlamlar yüklediğimiz. Onun için zaten yukarıdaki dikenli girişi yazdım, herkes kendince önemli olanı vurgulayıp, fikrini söylüyor. Bu konuda atalarımız "Hayvanların aklı var, fikri yoktur" diyerek, çözümü göstermiş, olayı bitirmişler zaten. Benim bu sözden anladığım, insanın sahip olduğu bilgiyi genetik dışı yollarla da aktarabilmesi durumu. İnsanları diğer canlılardan (hayvan olsun, bitki olsun) asıl ayırdedici özelliği fikri değil midir? Hangimiz ateşi, elektriği bulduk, hep başkalarının uykusuz gecelerinin meyvelerini yiyor, yiyor, semirmiyor muyuz? Var mı bitkiler dünyasının elinde "insanlar.net" gibi bir güzellik! Tabii ki unutulmaması gereken; onların da canlı olduğu gerçeği, biz bunu sıkça es geçiyoruz gibi. En azından davranışlarımız öyle gösteriyor. Bitkiler sabit canlılar olduklarından bulundukları mekanı iyi değerlendirip, çok iyi algılamak zorundalar ve öyle görünüyor ki bu konuda da çok başarılılar. İletişim dediğimiz olay ise; tamamen eşitler arasında yaşanan bir süreçtir ki sizin ne söylediğiniz değil karşınızdakinin ne anladığı önemlidir. Eşit olmayanlar, ortak bir eşitlik sağlayıcı payda oluşturamadıkları sürece (ki bunun yolu, çoğu durumda üstün olanın aşağıdakinin seviyesine inmesinden geçer) bir iletişimden bahsetmek olanaksızdır. Sevgi, saygı konusunda hiç karamsarlığa kapılmaya gerek yok, yalnız değiliz, tekelci davransak da bu böyle. Bence hayvanlar da bitkiler de sevgi karşısında algılama ve tepki konusunda bizden aşağı değiller. Bitkilerini "mal" olarak görenler hariç, yetiştirip sevenler ile evcil hayvanları ile yaşayanlar ('olanlar' demiyorum, demeyeceğim!) beni anladılar zaten. Biz, dünyayı bilim denilen belirsizlik kümeleri ile algılamaya alışığız, oysa bilim bize yaşam değil hep ölüm sundu, 'sevgi', 'can' gibi kavramları -henüz- anlamayı bile başaramadığı için bilim, onlara karşı hep acımasızca yok saymaya hatta yok etmeye hızla devam ediyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki bilim yetmiyor, yetemiyor, kıt kalıyor, çaresiz kalıyor, birçok konuda bizden yıllar, yüzyıllar, binyıllar istiyor oysa bizim o kadar bekleyecek vaktimiz yok. Bugün var yarın yokuz, kabul etmesek de bal gibi farkındayız durumun. Ömrümüz kısa, dolayısıyla yaşama ve yaşayanlara saygı ve sevgiyle yaklaşmak durumundayız. Yoksa Süper kahramanların süper düşmanları olan ve hemen tamamı bilim insanı olan 'yaratıklara' dönüşürüz. Sonuç olarak bitkilerin soyut bilgiler ürettiğine ilişkin veriler elimizde yok ama onlar varlar ve varlıkları da hiç de duvarların varlığına benzemiyor. Tepki veriyor, tutum alıyor, kendilerini uyarlıyorlar. Bunu da pekala güzel başarıyorlar. Yoksa dönüp de onlara bakar mıydık, güzelliği ifade etmek istediğimizde çiçekçilere koşar mıydık! İçimiz daraldığında "doğaya, yeşile, ormana" özetle onlara koşar mıydık! gece niye böyle bir konuyu açarlar da kötüyü söyletirler bilmem diyen forum insanı! |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 20-11-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 71
|
Ağaçlar ve çiçekler doğadaki her canlının aslında kendine has bir dili var.Belkide bizler anlayamıyor,duyamıyoruz.Duyamıyor anlayamıyorsak hissiyatımızın gelişmemesinden kaynaklanıyor. Evren'in ve doğa'nın her hareketini sabahın ilk ışıklarında izlemek kadar keyifli ve huzurlu bir şey olamaz.Bunu yaz aylarında her sabah yapıyorum.İstanbul'da beton yığınlarının arasında bunun tadına varabilmek pek mümkün olmuyor. Ufacık bir esinti bile yokken o ağaçların hışırtısı muazzam,annannem kızım dinle ve izle Allah'a zikir ediyorlar der. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|