View Full Version : Kaçıp gittik nasıl yaşayacağız?
5 yıldır İstanbul il sınırlarına girmedim. Çekip gitmiş sayılırım biraz.
Küçüklüğümden beri hayvanları ve bitkileri çok severim. İnsanlığıda severdim tabii o zamanlar. Çocukluk işte. Sonra büyüdüm ve gördüm ki, insanlar tek teksevilebilse bile insanlık çokda sevilebilecek bir şey değil. Devamlı savaşlar, hergün artan suçlar, şehrin göbeğinde hüküm süren orman kanunları, çıkarı olmadan iş yapmayan memurlar, tüccar mantıklı politikacılar vs vs. (listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz)
Ben ne yapabilirim bütün bunlara karşı dedim kendi kendime. Hiç bir şey. (bunları tartışmak değil niyetim, sadece düşünce olarak anlaşılabilmek için belirtiyorum)
30 yaşında askerden bekar olarak döndüğüm zaman önümde iki seçenek vardı,
ya eski işime (tv) devam edecektim ve iyi kötü para kazanarak plazma tv, 2048kbps internet, gece 04:00 da bambiden kaşarlı dürüm yeme gibi lükslerim olacak, emekli oluncada (20 sene sonra) bahçeli bir ev alıp, tavuğumu köpeğimi besleyecektim. **** şimdi gidecektim.
Eğer 20 sene bahçeli bir evde tavuk beslemek için çalışacaksam plazma tvde DVD seyretsem ne olur, seyretmesem ne olur!
Bastım geldim yalovaya. Paramın yettiği bir arsa aldım. O sırada devlet deprem için yapılan prefabrikleri satışa çıkarmıştı, onlardan aldım. İki sene prefabrikte oturup, yavaş yavaş evimi hazırlamaya başladım. Hala da yapıyorum bi yandan. Hiç acelem yok. Elimden geldiğince, yavaş yavaş
İnternet 5-6 ay önce bağlandı ama yarım yamalak çalışıyor. Çeşmeden suyum akıyor, düğmeye basınca lamba yanıyor. CNBC-E dizilerini seyredebiliyorum. Hayattaki bütün lüksüm budur şu anda
Karşılığında ne mi elde ettim;
İstediğim kadar kedi, köpek, kuş bakabiliyorum.
İstediğim kadar yüksek sesle müzik dinleyebiliyorum.
Domatesimde hiç bir şekilde suni gübre, ilaç yok.
Sütümde kesinlikle antibiyotik kalıntısı yok.
Sabah beni kuşlar uyandırıyor.
Evimde perde yok, çünkü içeriyi görmesini istemediğim kimse yok.
Fidanlarım büyüyor (bazıları meyve veriyor artık)
Bu listeyide uzatmak mümkün tabii
Tuna Kiremitçi'nin bir yayınlamadığı bestesi vardı, sonra şiir kitabına koydumu bilmiyorum. Ama yukarıda anlatmak istediğimi çok güzel özetliyor.
İstanbul büyük şehir.
Düşlerimse çok küçük.
Uzun oldu, baş ağrıttıysam kusuruma bakmayın artık:)
İnanıyorumki yazınızı okuyan herkes size gıbta etmiştir belki çoğu kişin yapmak isteyipte yapamadığı şeyi gerçekleştirmişsiniz.
bahcıvan
18-11-2006, 15:38
Darısı başımıza diyorum Todor. Baş ağrıtmakmı? Bu bir başın kurtuluş hikayesi bence :)
Oktars' a katılıyorum. Çoğunluğumuz Todor' un yaptığını yapmak istiyoruz da cesaret yok.. Ama çalışmalarımız devam ediyor.. Bir gün mutlaka... Tamamen... Yapayalnız da olsak...
Mahmut Leventoğlu
18-11-2006, 15:52
Vallahi gençler bir an önce kaçabilin. Çoluk çocuğa karışınca bayağı zor oluyor. Kaçsan bile onları oralarda oyalayabilmek için türlü cambazlıklar gerekiyor.Hele büyüdüklerinde siz onlara uymak zorunda kalıyorsunuz. Ne zamana kadar biliyormusunuz köroğlu ve ayvaz kalıp diyeceksiniz ama o zamanda sağlık koşulları nedeni ile içinizden gelmeyecek İstanbuldan kaçmak. Biz yarı kaçtık yarı kaçamadık belki şartların verdiği kolaycılıktı ama birde eşlerin bu konuda birbirlerine yürekten inanması gerekiyor.her koşulu kabul etmeleri gerekiyor. (Kadın-erkek ayrımı yapmadan)
Todor ustam yanında bir kişilik boş kadro yokmu yavf :) Ben de her şeyi bırakıp İstanbul'a geleyim.... Ah bu arada sanırım Mahmut ustam en son burda görülmüş yazdıklarınızdan etkilenip istanbul'u mu terketti nedir? :)
arkadaşlar istanbul dan gitmeyelim...
gideceğimiz yeri istanbula taşıyalım...
ne kadar taşıyamasakda.......
Ferda Ülkümen
06-12-2006, 17:32
arkadaşlar istanbul dan gitmeyelim...
gideceğimiz yeri istanbula taşıyalım...
ne kadar taşıyamasakda.......
zaten İstanbul peşinizden geliyor.20 yıl önce kuşların ve denizin sesiyle yaşadığımız Armutluda şimdi 6 katlı apartmanlar arasına sıkıştık eviminönündeki kumsal asfalt oldu,kamyonlar geçiyor.yazın kalabalık günlerinde ben İstanbula kaçıyorum daha sakin oluyor
Deniz olan yerler her gün daha da kalabalıklaşacak. Denizden biraz uzağa yerleşmekte fayda görüyorum.
Babaannemin annesinin evide ahşaptan(altı yarı tuğla) :)
Sinop Ayancık evlerini temsilen bir otel yaptılar, bir aile kalabilecek şekilde ve gayet güzel yapmışlar, lakin betonların arasında ve deniz manzaralı.
Kendi eivimiz ahşaptan değil ama en üst katı ahşap döşeme yaptık :) Eğer duavarları da ahşapla kaplasak çok güzel olurdu :)
Umarım istediğinizi bulursunuz :)
cantokuri
12-12-2006, 12:32
Beykoz, elmalı köy de( polenez yolunda) bir evimiz var bizimde. 400-500 m2 civarında bir bahçesi var. alt katta bi bodrumu ve üst katında yapılmayı bekleyen bir çatı katı var. etrafta pek ev yok daha çok orman ve ağaçlar. bahçesi bir peyzaj mimarına yakışmayacak derecede karışık:) meyve ağaçları biraz fındıklık, kestane ağacı ve dağ çilekleri var. yani tam bir dağ evi bizimki... şuan çıkacak olan bir kiracı var ve eşyalarıyla birlikte yeniden kiralamayı düşünüyorum. hadi bakalım açık arttırma buyrunuz:):)
bununla birlikte istanbul kesinlikle kaçılacak bir şehir değil, bunu uzak olduğunuzda anlıyorsunuz. evet dönem dönem uzaklaşılmalı mutlaka ama asla temelli kaçılmamalı:)
Ben sanırım sizin istediğinizi yaptım ve istanbulu terk ettim (: Ama bu benim seçimim değildi ahşap bir evde oturmuyoruz ama evimiz güzel 6 dönüm bahçeye sahipiz. 55 metrelik bir asmanın altından geçip bizim evin kapısına ulaşılıyor ve asmanın kenarları güllerle döşenmiş, yeşil erik, malta eriği, kayısı, avakado, trabzon hurması, mandalina, portakal, minole, turunç, king, incir,kan dudu, karadut, nar, italyan eriği, ceviz, greyfurt ve zeytin bahçede bulunan ağaçlar. Abartmıyorum emin olun (: ayrıca ev kasabaya 5 km uzaklıkta ve dağın eteğinde sessiz sakin bir yerdeyiz tek bir taşıt sesi duyamazsınız yazın cırcır böceklerinin sesi oluyor sadece :D maymun gibi ağaçlardan inmiyorum bu aralar neyse şimdilik bukadar tavuk bile besliyoruz ama ben hala buraya alışamadım size garip gelebilir ama insanları çok dedikoducu bu yüzden hiç arkadaşım yok komşumuzda yok zaten üç beş tane ev var çevremizde ama evde oturup koca bekleyen kızlarla dolu evler neyse sanırım yeter bu kadar (:
İstanbul'dan kaçtık, ahşap evimizi kurduk (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?p=65212#post65212)...peki nasıl yaşayacağız?
Buradan devam edelim...
Kötü komşu ev sahibi yapar, huysuz yönetici ise, yeni konu sahibi... :)
Mahmut Leventoğlu
09-01-2007, 11:10
Efendim sizin hiç kötü komşunuz yok mu ? :)
Biz ev almayıp komşu alanlardanız :)
Ama burada tavuk, horoz, kuzu..vs. muhabbeti yapacaktık...
Mahmut Leventoğlu
09-01-2007, 11:41
:))))
peki nasıl yaşayacağız?
Eğer ben bakabilirim derseniz illaki sağmal bir hayvan. Koyun olur, keçi olur, inek olur. İnek en fazla işçilik isteyen tabii. Sonra hergün taze süt, peynir, yoğurt. Ortalıkta oynayan, zıplayan kuzular.
Sonra sıfır işçilik bol yumurta verimi ile bir kümes. tavuk, kaz, su varsa ördek.
Ama ördek biraz pis ve obur bir hayvandır. Çiçek bakıyorsanız ördek çok zor. Sularınıda çok kirletirler. Fakat o pis su iyi bir gübredir.
Kaz çok iyi bekçidir. Yabancıya derhal tepki verirler. Üstelik sesleri çok tiz olduğu için bahçenin neresinde olursanız olun duyarsınız. Çin kazlarının uçarak yabancılara saldırdığı anlatılır.
Kümesiniz zenginse etrafta çekirge, salyangoz, kene gibi mahlukatlar pek barınamaz. Üstelik her sabah yediğiniz yumurta çok lezzetli olur. Ben yazın tavuklarıma hiç yem vermiyorum. Prensip olarakta 3 saatten daha eski yumurtayı yemem. Köpeklere veririm.
İllaki köpek. Çünkü siz tavuk, kaz aldığınız zaman etraftaki et obur hayvanlar için güzel bir yiyecek kaynağı oluyorsunuz. Sansar, tilki veya komşu köpekleri uzak tutabilecek, fakat sizin baktığınız hayvanlara zarar vermeyecek, yabancılara karşı şüpheci bir köpek. Öyle golden retriver, dalmaçyalı, bob tail gibi ırklar pek verimli olmaz. Ve muhakkak kedi. Tavuk varsa fare vardır, yılan vardır.
Hepsini bahsi geldikçe anlatırım.
Şimdilik iştahınız kabarması için;
6457 6459
Bahçeye bir de fırın yapmak lazım. Şekli aşağıdaki gibi. Tümülüs şeklinde. Yani kubbe gibi. Sanırım içi ateş tuğlası denen bir tuğla ile yapılıyor. O kadarını bilmiyorum. Alt kısmının yapımında herhangi bir taş kullanılabilir. :)
6468
İçinde ateş yakılır. Fırının içi iyice ısınınca, sacayağı üzerine hazırlanmış ekmek * tepsisi konulur ve fırının kapağı kapatılır. Sonra inek sütünden hazırlanmış tereyağı* kara tavada eritilir. Yağ iyice kızınca üzerine tavuk kümesinden alınmış çift sarılı yumurta kırılır. Sadece beyazı karıştırılarak az pişirilir. Sarıya pişerken dokunulmayacak. Bu sırada fırından ekmek çıkarılacak ve kabuğu koparılıp yumurtaya bandırılacak. Yanında sırada hafif ekşi ayran* içilecek.
Not: * işaretlilerin yapımı daha sonra anlatılacak.
Fırının alt kısmında veya ateş yakılan herhangi bir yerde "her taş" olmaz. Özellikle dere taşları, damarlı taşlar olmaz. Taşın içine sızmış su, ateşin ısısı ile genleşerek taşı patlatır. Bu da yaralanmalara yol açar.
Ayrıca ocak yapımında kullanılan bir yöntem var. İlk sıra tuğla örüldükten sonra ikinci sıra tuğla örülmeden araya cam kırıkları ve kum konuluyor. İlk seferinde çok harlı yakılan ateş, camın erimesini ve tuğlaların sırla kaplanmasını sağlıyor. Daha sonraki seferlerde yakılan fırının ısısını uzun süre muhafaza ediyor. Bir çeşit termos gibi.
Not: Eğer resimdeki adam o küreği, o açı ile fırına sokarsa her hafta kürek alması gerekir. Küreği fırına sokarken dibine değdirmemek lazım. Yoksa kürek yanar
Halit Togay
10-01-2007, 05:46
Benim çiftlikte olmasını arzu ettiğim şeylerin listesi var . Bir de evim nasıl olacak maddeleri.
1- Hiç kimsenin girmediği bir alan olmalı . Tercihan dikenli telle çevrilmiş olmalı (hayvanların giriş çıkışı serbest kalacak şekilde.) Bu arazi parçası için 300 m2 ayırdım. Yeri şu andan belli , 2 tarfının telini henüz çekmedim ama 4 senedir girmiyorum. Biraz böğürtlen yetişti ve bildik otlar. Daha ağaç yok. Çalı da yok. Arada bir yabani tavşan görüyorum ama bu arazide değil. Bolca çekirge ve diğer böceklerden var. Aslında sırf buna bile bir başlık açılabilir. "diğer tarlaların arasında işlenmeden bırakılan tarla yıllar sonra ne olur" diye.
2- Bir tırmanma duvarı . Ama iri masif kayalarla inşa edilmiş elinize epoksili yapma kayalar değil , hakiki soğuk sert kaya değsin.
3-Birkaç yerinde kayaların arasından bonsaileşmiş ağaçlar ve çalılar çıksın.
4- Bu duvarın yanında bir yerden ufak bir şelale dökülsün. Duvarın yarı yüksekliğine kadar insin.
5- Şelalenin alt çığrında bir kısa dere olsun.
6- Dere duvarın alt kesimine kadar genişleyen bir süs havuzunda bitsin.
7- Koi balıkları tabii ki.
8- Havuzun taşlık bir sahili olmalı.
9- Tahta bir güverte çimlikte başlayıp suyun üstünde bitmeli.
10- Duvarın bir yerlerinde kuş yuvaları olmalı tilkilerin çıkamayacağı ve yılanların erişemeyeceği bir yerlerde.
Klanları sonra yazayım, şimdi işe gitmek lazım.
Bir devir daim motoru ile yapabilirsiniz gibi geldi söylediğiniz şelale, dere, havuz sistemini. Motor suyu havuzdan alır, kayaların üstüne boşaltır. Kayalardan akan su, kanaldan havuza boşalır. Böylece oksijen seviyesi yüksek bir havuzunuz olur. Fakat hem koi hem ördek kaz besleyemezsiniz. Su kuşları, balıklara zarar verecektir.
Zannımca hiç kimsenin girmediği 300m2 yer böğürtlenlik olacaktır. Ağaç, siz dikmezseniz kendiliğinden çıkması biraz zor olur. Böğürtlenler yeşeren ağaç tohumlarını boğacaktır. Yabani böğürtlen oldukça arsız. Hem kol atarak yayılıyor hem tohumla hem kök sürgünleri ile. :)
Halit Togay
10-01-2007, 06:54
11- Aslına bu iş için gereken enerjiyi bir yeldeğirmeninden temin etmek istiyorum.
Halit Togay
10-01-2007, 06:55
12- Köy fırını da olmazsa olmazlardan.
Halit Togay
10-01-2007, 06:58
Bir devir daim motoru ile yapabilirsiniz gibi geldi söylediğiniz şelale, dere, havuz sistemini. Motor suyu havuzdan alır, kayaların üstüne boşaltır. Kayalardan akan su, kanaldan havuza boşalır. Böylece oksijen seviyesi yüksek bir havuzunuz olur. Fakat hem koi hem ördek kaz besleyemezsiniz. Su kuşları, balıklara zarar verecektir.
Zannımca hiç kimsenin girmediği 300m2 yer böğürtlenlik olacaktır. Ağaç, siz dikmezseniz kendiliğinden çıkması biraz zor olur. Böğürtlenler yeşeren ağaç tohumlarını boğacaktır. Yabani böğürtlen oldukça arsız. Hem kol atarak yayılıyor hem tohumla hem kök sürgünleri ile. :)
Ağaç zor gerçekten . Ama bu uzun süreli bir proje , 20 veya 30 sene sonra ne olacağını görmek isterim; tabii ömür vefa ederse.
Yeldeğirmeni çok güzel bir fikir. Eğer bulunduğunuz mevki, senenin büyük zamanı rüzgar alıyorsa neden olmasın.
Ben elektrik üretimini dereye koyacağım bir dinamo ile halletmeyi planlıyorum. Dinamoyu aldım. Bir gemiden çıkma trifazeden monofazeye çevrilmiş 4 Kwlık bir dinamo bendeki. 150 YTL'ye almıştım 2 sene önce. Fakat bir türlü uğraşamadım. Dakikada 1450 devir döndürmeyi başaracak sistemi kurabilirsem, 2-3 haneyi besleyecek 220 V 50 Hz elektrik üretebilirim.
Halit Togay
10-01-2007, 08:16
13- Bir sera hem bonsailer için hem sebze istihsali için lazım. 30-40 m2 civarında olacak tarhlar beton bölümlerle ayrılacak .
Mahmut Leventoğlu
10-01-2007, 15:29
Marmara bölgesinde pek Akrep olmaz ama önerim Mutlaka bahçeniz de tavuk besleyin AKREB İN can düşmanıdır. Teyzem ve eşi ADRASAN DAKi otel de her yıl 40 50 kadar tavuk beslerler. Bunun sebebi akreptir. Otel ve çevresindeki arazide kesinlikle Akrep barınamamaktadır. Otelin içinden geçen Adrasan deresinde de sayısını bilemediğimiz kadar ördek bulunur. Bunun sebebi de çevrede çöp namına birşey bırakmazlar.
Yapacağınız evin fosseptik çukuruna mutlaka 1 takım koyun akciğeri atın. Bir süre sonra inanılmaz bir arıtma sistemi sahibi olacaksınız :)
koyun akciğeri ne işe yarıyor? İlk kez duyuyorum.
Yücel Özlem
14-01-2007, 12:06
koyun akciğeri ne işe yarıyor? İlk kez duyuyorum.
--Bu ciğer meselesini ben de duymadım.
-Sevgili Todor, Mahmut Bey'in yine bir muzipliği olmasın!
-Gerçi tavuk, ördek konusunda anlattıkları yabana atılamaz ama...
Mahmut Leventoğlu
14-01-2007, 12:22
Efendim muziplik değil bu. Hem Yalakderede ki evimde uyguladım hemde Mudurnuda ki Değirmenyeri Orman İçi Dağ Evclerinde uyguladık. Koyun akciğeri çok çabuk kurtlanır. Fosseptik çukuruna atarsanız kurtlar çok çabuk ürer ve oradaki atıkları hızlı bir şekilde tüketirler. Dolayısı ile doğal bir arıtma sistemine sahip olursunuz. Ne koku olur nede kurtlar dışarı çıkarlar. Sadece çukurun içinde kalırlar. Fethiyede oteli ilk yaptığımız yıllarda Ovacık bölgesinde kanalizasyon yoktu. Acil çözüm olarak bunu uygulamıştık. Daha sonra arıtma sistemi kurup dışarıya bir gram atık su vermemeye başladık.Sonraki yıllarda kanalizasyon sistemi kuruldu. Arıtılmış suyu bahçe ve çiçeklerin sulanmasında kullanıyoruz. Gerçi bunun bazı sakıncaları var ama yinede kullanıyoruz.
Halit Togay
14-01-2007, 16:40
14- Kompost çukuru da olmalı, hem gübremizi temin için, hem atıkların ortada dolaşmaması için.
Halit Togay
14-01-2007, 17:04
Merde namerde muhtaç olmadan yaşamak için ne kadar gıda, odun, yapı malzemesi vb lazım ve bunları temin etmek için ne kadar arazi?
Ekolojik yaşam denen şey zaten mutlak olamaz, demirinizi alacaksınız, o demiri elde ederken ve işlerken çok miktarda kirletici çıkıyor, fosil yakıt yakılıyor. Elbise alacaksınız, kimya sanayii Dünya'yı nasıl kirletiyor hepimiz biliyoruz. Benzerleri pek çok.
Hangi lüksümüzden vazgeçeceğiz, hangisine devam edeceğiz?
Mesele yalnızca kendi gıdamızı ve enerjimizi kendimizin üretmesi olarak algılanıyor sanırım. Bu iş için İstanbul şartlarında ne kadar arazi gerekli sizce?
Merde namerde muhtaç olmadan yaşamak için ne kadar gıda, odun, yapı malzemesi vb lazım ve bunları temin etmek için ne kadar arazi?
"Ne kadar arazi?" yanında "nasıl bir arazi?" sorusunu da düşünmek gerekli sanırım.
Arazi konusundaki önemli kriterlerin başında da arazinin su durumu geliyor diye düşünüyorum.
kendi ihtiyaç listem...
İkamet
- 500 ile 1000 m2 larasında bir arazi
- İstanbul'a yakın (değişken)
- kuyu, dere, vb. bir su kaynağı (olmazsa olmaz)
- 60m2-100m2 arası ev
- elektrik, yol...(olmazsa olmaz)
- ısınma
Beslenme
- Hayvan beslenecek...tavuk, inek, koyun
- Sebze yetiştirilecek
-
...
Güvenlik
-
...
Sağlık
-
...
İletişim
-
...
Geçim
-
...
...devam edecek
1000m2 bir dönüm değil mi? hayvanlarla beraber biraz ufak kalmayacak mı? Todor ne dersin..
Evet 1000 m2 1 dönüm fakat yapılması planlanan bir yer için çok en az 3 dönüm bir yer olması lazım
3 dönüm yerde ne yapacaksınız :)
Mahmut Leventoğlu
15-01-2007, 10:15
İnek,koyun,tavuk yetiştirmek istiyorsunuz ya onun için 3 dönüm ancak yeter :))
Evin alt katı hayvan barınağı yapılırsa, biyogaz konusu daha kolay işler hale getirilebilir belki. Atıyorum tabi.
Eğer hayvanların otlayacağı alanı olmalı deniyorsa, haklısınız 3 dönüm ancak yeter.
(Bizim ev, çiftliğe dönüşüyor. Olmuşken böylesi olsun tabi. Hem hayalin kilosuna para mı veriyoruz ki :) )
alt kata hayvan barınağını "hoş kokular" bakımından pek düşünmemeli bence.
bir dönüm, yani yirmiye- elli bir yer.. eh yarısında ev var bir ahır var biogaz kuyuları var...sebzelere azıcık yer kaldı.. almışken sen üç beş dönüm al sonra rahat edersin.. geniş geniş
Babaannemlerin evi kerpiçtendi, oraya gittiğimizde kaldığımız odanın bitişiğinde inekler kalıyordu. Yani ahır işte. Gece hayvanların çıkardıkları gazın sesini bile duyardık :)
pısss tısss diye :D Kokusunu pek duymuyorsun, arazi açık ya :)))
Hem arkadaş o kokuya dayanamayacaksan bu işe hiç kalkışmayacaksın...Todor'a söylemiştim ben inek sağabilirim. (Heidi'den öğrendim).
İnek sağarken tabureni ve kovanı alıp ineğin yanına gidersin. İneğin seninle bir sorunu yoksa sağmana izin verir. Yoksa tekme falan atar. Tabureye oturur, kovayı sağma açısına göre sütü kovaya isabet ettireceğin bir yere koyarsın. Sağmak için hafif eğildiğinde başın ister istemez ineğin gövdesine değer, hatta aranız iyi ise başını ineğe yaslarsın bile. Bu sırada hayvan pisleyebilirrr, tısslayabilirrr...keyfi yerindeyse kuyruğu sallar, kuyruğu yüzüne çarpar vs...bunları göze alacaksın. (Kahya da mı bulsak ne yapsak :) )
Ben şu biyogaz meselesini araştırıyorum.
aybala tecrübeli gözüküyorsun daha önce hiç inek sağdın mı
sağdım işte, onu anlatıyorum :)
Benim yaptığım plan 3 dönüm üzerine. Kendi yıllık ihtiyacım olan tahıl sebze meyve baharat gibi ürünler bölünen pasellerde yetişecek. Ayrıca hayvanlar için ayrı bir bölüm, bizim iklim sert olduğu için merak ettiğim zeytin turunçgiller muz gibi türlerin yetiştirildiği sera. Hayallerimi gerçekleştirebilmek için bu kadar arazi ancak yeter.
Hafta sonu köye gittim babam ile birlikte çardak yaptık tüm aşamalarını fotoğrafladım yalnız bitiremedik eksik yerleri kaldı bir dahaki seferde tam bitmiş olur burada veya ayrı bir başlık altında ayrıntılı bir şekilde anlatacağım.
Ayrıca köyde komşumuz yaşlı bir teyze toprak fırın yapıyormuş ondan söz aldım bir hafta sonu yapacağız.
Gözlerime inanamıyorum, bizim horoz ve tavuk konusu buraya taşınmış. ((: Kahkaha atmaktan kendimi alamadım ehahaha. :D 6 dönüm bahçemiz var ama bizim sadece 2 koyun ve 25 tane tavuğumuz var. Koyun ve tavukların yemlerini akşam ben veriyorum, sabah babam veriyor. İş paylaşımı yaptık. (: Yavaş, yavaş çiftçi oluyorum been. :D Sen kalk koca İstanbul'a git, 15 yıl İstanbul da yaşa, çalış ve ne olduğunu anlamadan memleketine geri dön ve çiftçi ol hala inanamıyorum. 1 yılı aşkın süredir Hatay'dayız. Ve ben bir yıldır sessizliğin sesini dinliyorum harika bir şey bu. Ama İstanbulu çok özledim. :(
Mahmut Leventoğlu
15-01-2007, 12:08
Hafta sonu köye gittim babam ile birlikte çardak yaptık tüm aşamalarını fotoğrafladım yalnız bitiremedik eksik yerleri kaldı bir dahaki seferde tam bitmiş olur burada veya ayrı bir başlık altında ayrıntılı bir şekilde anlatacağım.
Ayrıca köyde komşumuz yaşlı bir teyze toprak fırın yapıyormuş ondan söz aldım bir hafta sonu yapacağız.
Oktars o yaşlı teyzenin yaptığı köy fırının detay detay fotograflarını çekme imkanın olur ve bizimle paylaşırsan çok sevinirim. Birde teyzeden hangi toprağı kullanıyor,çamuru dinlendiriyormu,çamura başka katkı maddesi koyuyormu v.s. yani bu hikaye kısmını da dinleyip bizlere aktarırsan çok makbule geçer.:)
Kullandığı toprağın cinsini bilmiyorum fakat benden malzeme olarak eski kiremit istedi yarım daire şeklinde olan . Yapım aşamalarını kullnadığı malzemeleri ayrıntılı bir şekilde fotoğraflayıp sizlerle paylaşırım :)
oktars bende bilgi istiyorum, annem bahçeye fırın yapacakmış. Yazıyı okudu az önce çabuk mesaj yaz diyor ehahaha :D
Yalnız hemen cevap veremeyeceğim :)
Şu an İstanbul'dayım fırat buldukça köye gidiyorum söz ilk gidişimde bu işe el atacağım ben zaten sizden meraklıyım . Çocukluğumda bu fırından çıkan taze ekmeğin terayağı ile oluşturduğu koku hala burnumda tütüyor
Çocukluğumda bu fırından çıkan taze ekmeğin terayağı ile oluşturduğu koku hala burnumda tütüyor
İs ve kül kokusu sinmiştir mis gibi :)
Benim de canım ne zamandır sac üzerinde yapılmış mısır ekmeği çekiyor...
Mahmut Leventoğlu
15-01-2007, 12:42
Serde Karadenizlilik var galiba :)) Aybala. Bir fuarda modernize edilmiş bir köy fırınına rastlamış ve broşürlerini almıştım. 2 gündür arşivimi talan ediyorum bulamadım. Birde bürodaki arşive bakacağım.
"Ne kadar arazi?" yanında "nasıl bir arazi?" sorusunu da düşünmek gerekli sanırım.
Arazi konusundaki önemli kriterlerin başında da arazinin su durumu geliyor diye düşünüyorum.
kendi ihtiyaç listem...
İkamet
- 500 ile 1000 m2 larasında bir arazi
- İstanbul'a yakın (değişken)
- kuyu, dere, vb. bir su kaynağı (olmazsa olmaz)
- 60m2-100m2 arası ev
- elektrik, yol...(olmazsa olmaz)
- ısınma
Beslenme
- Hayvan beslenecek...tavuk, inek, koyun
- Sebze yetiştirilecek
Meyve ağaçları düşünmüyorsun anladığım kadarı ile. Düşünüyorsan 5X5=25 m2 bir ağaç için hesap et. 40 ağaç diksen 1 dönüm yapar.
Odunluk, avadanlık, garaj, çardak, ahır, samanlık, gübre çukuru, sera...
bütün bunları hesap edince 1 dönüme sığmak biraz zor gibi. Hayvan beslenecekse az 5 dönüm derim. :)
Meyve ağaçlarını arazi sınırına dikersek ölü alan yaratılmamış olur. Hem ben fazla meyve sevmem. Duvar kenarından gelen geçenin ve köy çocuklarının da koparması kolay olur hem. Meyve aşıracağız diye sebzeleri çiğnemelerini istemem.
Arazi konusunda 2-3 dönüme aklım yattı gibi. Fazlası için bir en az iki tane gözetleme kulesi lazım. Sonra dikenli tellere elektirik vermek için tesisat, sonra aydınlatma...üüü masraf artar.
Hayal kurmak güzelmiş. Bu kadar mıyız? Siz de deneyin. Bedava :)
Avadanlık ne ola ki? yenir mi içilir mi? duydum gibi ama çıkaramadım...yağ konan bir şey mi?
Gözetleme kulesine gerek yok. Sağlam iki köpek yeter. Zaten o kadar yumurtayı sütü ne yapacaksın. Bozulan sütü, çatlayan yumurtayı köpeklere verirsin. Onlarda seni kurtlara ve 2 ayaklı hayvan hırsızlarına karşı korur. :)(Birde bu yönü var işin)
Avadanlık: alet edevat konan depo.:)
Halit Togay
17-01-2007, 21:30
Ben hep 10 dönüm düşündüm arazimi de 10 dönüm aldım. 100x100 metre yani.Ortaya 10x10 m ev yapsam en yakın komşuyla aramda45 metre kalır . Rahatsız edilmeyecekve etmeyecek kadar uzak. Sınırlara rahat ulaşacak kadar yakın.
Eee.. Bizim, horoz ve tavuk konusu nereye gitti ? :D İtiraz ediyorum ! ! :D
Devrim, senden hala şu 50 m'lik çardağın resmini bekliyoruz. Unuttuk sanma sakın:)
Halit bey zaten kanunen yola 6m yan komşuya 3 m mesafe bırakmak zorundasınız. Siz güzel konumlanmışınız, ama yeri gelmişken söyliyeyim dedim:)
Todor, fotoğraf makinam arızalı şuan. Yaptırınca çekeceğim. :D Sakın nazar değdirme ! Birazda baharı bekliyorum yapraklar çardağın tamamını kapatıyor, yanları bile kapatıyor. Çardağın altından geçerken bir tünelde hissediyorsun kendini. (: Çardakla kalmayacağım, bütün bahçeyi evin çatısına çıkıp, fotoğrafını çekeceğim.
Bir görelim de, maaşallah deriz nasıl olsa:)
Hasan Lalezar
20-01-2007, 17:21
11- Aslına bu iş için gereken enerjiyi bir yeldeğirmeninden temin etmek istiyorum.
Halit Bey bu hayaller sadece bana ait zannederdim ,hayallerinize birebir iştirak ediyorum .Yeldeğirmeni konusunda ise bazı planlar çizdim kafamda. Bahçemde küçük bir havuzum var. Suyu şelale kısmından akıtmak ve devridaim sağlamak için rüzgar gücünden yararlanan bir sistem planlıyordum.
Arşimet burgusundan faydalanacaksınız herhalde. Satan yer bulsam ben de arşimet burgusu almak istiyorum.
Halit Togay
20-01-2007, 21:31
Arşimet burgusundan faydalanacaksınız herhalde. Satan yer bulsam ben de arşimet burgusu almak istiyorum.
Suya irtifa kazandırırken en az enerji harcayan sistem nedir? sualine bir cevabı olan var mı?
Benim gördüğüm kadar ile az miktarda (3-5 metre gibi) yükseltilecekse ve genişçe bir saha varsa Arşimet burgusu, kuyular gibi dar yerlerde ve daha yüksek yerlere taşınacaksa pompa sistemleri kullanılıyor. Ama bu sadece benim gözlemim. Aslı nedir acaba?
Burda bence kıstas, arşimet burgusu veya pompa değil de elimizdeki enerji miktarı ve cinsi olmalı. Ben arşimet burgusunu derenin mekanik enerjisi ile döndürmeyi planlıyorum. Yani dere akarken bir çarkı çevirecek, çark burguyu çevirecek. Burgu suyu basacak. Yani yerçekimi enerjisinden faydalanarak suyu yukarı çıkaracağım. Eğer suyu bir kuyudan çekecekseniz, ister arşimet burgusu kullanın, ister tulumba illaki bir mekanik enerji kaynağına ihtiyacınız var. Bu da büyük ihtimalle rüzgar enerjisi olacak.
Eğer enerjim rüzgar, tulumba mı, burgu mu diye sorarsanız bence burgu. Çünkü binen yük daha az olduğu için (eğik düzlem) harcanan enerji daha az olacaktır. Dolayısı ile gerekli mekanik güçte daha düşük olacaktır. :)
Okuyanlar "Ne diyor bu?" demiyor inşallah!
Halit Togay
20-01-2007, 21:57
Todor;68316 Burda bence kıstas, arşimet burgusu veya pompa değil de elimizdeki enerji miktarı ve cinsi olmalı. Ben arşimet burgusunu derenin mekanik enerjisi ile döndürmeyi planlıyorum. Yani dere akarken bir çarkı çevirecek, çark burguyu çevirecek. Burgu suyu basacak. Yani yerçekimi enerjisinden faydalanarak suyu yukarı çıkaracağım. Eğer suyu bir kuyudan çekecekseniz, ister arşimet burgusu kullanın, ister tulumba illaki bir mekanik enerji kaynağına ihtiyacınız var. Bu da büyük ihtimalle rüzgar enerjisi olacak.
Eğer enerjim rüzgar, tulumba mı, burgu mu diye sorarsanız bence burgu. Çünkü binen yük daha az olduğu için (eğik düzlem) harcanan enerji daha az olacaktır. Dolayısı ile gerekli mekanik güçte daha düşük olacaktır. :)
Okuyanlar "Ne diyor bu?" demiyor inşallah!
Demezler.
Başka bir başlıkta mı tartışsak diyorum. Horozlardan buraya geldik. Yok yok bu da ekolojik yaklaşımlarımızın bir parçası. Ekoloji de aslında mühendislikle çok ilgili.
Bunun bir hesabı ve daha önce tecrübe edenlerin elde ettiği neticeler olmalı.
Archimedes Burgusu nasıl bir şey diyenler için :)
http://www.wittemuseum.org/images/Campus/Archimedes%20Screw2.jpg
www.wittemuseum.org (http://www.wittemuseum.org)
burada suyun taşınma prensibi daha iyi anlaşılıyor
http://www.school-for-champions.com/biographies/images/archimedes1.gif
www.school-for-champions.com (http://www.school-for-champions.com)
İkinci şekildeki sistem çalışır mı acaba. Çalışırsa yapmak çok kolay. Bir mil etrafına iki adet 2 parmak su borusu sarılırsa olur. Bu tip bir burgu ile uzunluğuda istediğimiz kadar arttırabiliriz.
Bence çalışır ama 2" boru ile taşınacak sudan ne olur bilmiyorum...
Denesene :)
24 saat çalıştımı bayağı bir su yapar:)
Ufak bir modeli yapılıp denenebilir. Örgü şişi üstüne bahçe hortumu, çalışırsa büyüğü denenir. Çünkü bana su geri kaçarmış gibi geliyor. Orda ufak bir püf noktası var gibi sanki...
dereler gürül gürül tabi :)
nerede kullanacaksın bu suyu?
Bedavadan akan suyum olsun yeterki. Her yerde kullanırım. Hayvanlar için zaten günde 5-6 saat su akıtıyorum. Ayrıca o şekil bir suyum olsun, hemen alabalık havuzu yaparım:)
Ufak bir modeli yapılıp denenebilir. Örgü şişi üstüne bahçe hortumu, çalışırsa büyüğü denenir. Çünkü bana su geri kaçarmış gibi geliyor. Orda ufak bir püf noktası var gibi sanki...
Bir sürü kriteri var tabi
- taşınacak su miktarı
- taşıma açısı
- dönme hızı
...
suyun taşındığı bölüm dikkatini çekti mi?
(arşimet pompası uzmanı olduğumdan yazmıyorum, sesli düşünüyorum... ukala tavrımı seveyim : ) )
Todor bak bu (http://www.mada.co.il/website/html/eng/6/6-12.htm)yapılır :)
Evet bu dediğin normal arşimet burgusu, onun çalışacağından şüphe yok zaten. Nerde satıldığını bulamadım. Tornacıya yaptırsam 20 senelik elektrik paramı isteyecek.:)
Öteki su borusu sararak yapılabilecek olanda takıldım ben. Sanki düz bir spiral değilde dirseklerden oluşması gerekiyor gibime geldi. İçi su dolu dirsek milin dönmesi ile yukarı gelince bir üst dirseğe aktaracak suyu. Eğer düz hortumla olursa geri kaçar mı acaba.
Evet bu dediğin normal arşimet burgusu, onun çalışacağından şüphe yok zaten. Nerde satıldığını bulamadım. Tornacıya yaptırsam 20 senelik elektrik paramı isteyecek.:)
Aslında biz bu tarz konveyörler üretiyoruz...Sana ucuza olur :)
Şaka bir yana zaman zaman yaptığımız bir üretim. Mesela arıtma tesislerinde atıkların bir yerden bir yere götürülmesinde kullanırdık ve içindeki helezon hazır olarak yurtdışından satın alınırdı. Ya da tanecikli malzemeların yine yatayda taşınmasında kullanırdık. Buradaki helezonlar aşınmaya karşı dayanıklı malzemelerden olur vs...
Ama su taşımak için ince malzeme yeterli...
Mesela ben olsam...
Aynen yukarıda pet şişe içine yapılan helezon gibi düşünür,
- 3mm gibi paslanmaz malzemeden pul halinde helezon parçalarını kestirir
- bunu bir boru üzerine kaynattırırdım, çevirme mekanizması zaten kolay...
ya da bunu plastik türevi bir malzemeden düşünürüm
kesmesi, şekillendirmesi kolay ve dayanıklı...
ya da daha doğal olsun dersen düzeneği kurcağın yerin ölçülerine göre eski su değirmenlerindeki gibi ahşaptan yapmayı denerdim...
bu saatte bu kadar :)
Halit Togay
21-01-2007, 07:50
Önemli olan ne kadar enerji harcarız , bakım maliyeti nedir? Bu sistem niçin bazı yerlerde kullanılıyor da bazı yerlerde kullanılmıyor?
Evet, bu burguların ambarlara, kamyonlara buğday yüklemede kullanıldığını biliyorum. :)
Hasan Lalezar
21-01-2007, 11:40
Evet bende açıkcası burgu sistemini düşünmüştüm ama havuzum küçük olduğundan neresine koyabilirim bilemiyorum. Eğimli olması nedeniyle yer kaplayacak. Sanırım havuzu bileşik kaplar modeli ile başka bir hazne ile bağlayıp eğim sonucu şelale kısmının üstüne verebilirim. Biraz sesli düşünmüş gibi oldum konuyuda dağıttıysam özür dilerim...Size kendi yapımım havuzu göstereyim. İçindede dikkat ederseniz küçük Lebistes 'ler var..
Hasan Lalezar
21-01-2007, 11:47
Bu burgunun yataylığını artırırsak sanki taşıma kapasitesi artacak gibi vede taşıyıcı hortumun kalınlığını..
Resmi göremiyoruz ama şunu sorayım, lepistesler kışın dışarıda ölmüyor mu? Alternatifi olarak koi balığını düşündünüz mü?
Hasan Lalezar
21-01-2007, 12:42
Lebistes leri aldmıştım zaten soğuklar başlamadan önce akvaryuma. Yazın güneştende etkileniyorlar aslında . Malum Ankara'nın kötü iklimi yazın güneşten yanıyorlar havuzun içinde olsalar dahi. Fotoğrafı sorarsanız geçen sefer uzun uğraşlar sonucu Sucul bitkilerden Nilifer konusuna yüklemeyi başarmıştım ama şimdi yükleyemedim. Şu an buzun altında bir dere balığı var tam adını bilmediğim onun buzun altında yaşadığını görüyorum.
Hasan Lalezar
21-01-2007, 12:46
koi leri geçen sene tanıdım çok hoşuma gitti zaten havuzu yapma amacım onları beslemekti açıkcası ama geçen sene sonbaharda bittiği için koilerin direkt soğuğa alışamayacaklarını düşünerek atmadım.
Merhaba;
Gelip yerleştiğim Laledere köyünü çok beğeniyorum. Feribot iskelesine 15 km., denize kuş uçuşu mesafesi 5 km. olan bir orman köyü. Yalova Çiftlikköy ilçesine bağlı. Kayın, gürgen ve meşe ormanları bir cennet. Marmara'nın hemen tamamını görüyor. Halkı göçmen, pomak ve az miktarda lazlardan oluşuyor. Seracılık başlıca geçim kaynağı. Yanında hayvancılık ve tarım da yapılıyor. Aybala'nın haritasında görülen Kılıç köyünün komşusu olan bir köy.
İstanbul'u hiç mi hiç aramıyorum.
Halit Togay
22-01-2007, 20:28
Arazimde olmasını arzu ettiğim yapılara ek.
15. Performans parkuru:Evet şimdi bu da nedir? diyeceksiniz. Düz yolda yürümekle, taşlı bir yolda, toprak ama kıvrıntılı bir patikada, deniz kenarındaki kayalıklarda, kumda, dağcılıkta, bileğe kadar gelen suda yürümek ne kadar farklıdır değil mi? Farklı zorluklarda yürüyüş yolları yapılabilir. Ve bunlar için çok uzun arazilere de gerek yoktur; kendi üstüne kıvrılıp az bir arazide gerçekleştirilebilir. 300-400 metrelik bir yol 30x30 mlik (bir dönüm civarı) araziye gayet rahat sığıyor, hatta 1000 m parkuru da aynı araziye sığdırmak mümkün. Çok masraflı birşey de değil. Bir kamyon irice kaya, birkaç kalınca ağaç, biraz kereste, bikaç altı kalın naylondan basit havuz kafi gelir. Antrenman yapmaya da birçok doğa sporcusu misafiriniz gelir. Bende arazi çok; rahatça sıkışmadan yapabilirim.
Aslında bu parkurları belediyelerin parklara yapması lazım. Evinize yakın olmalı ve kolayca ulaşılabilmeli.
Belki de performans parkuru başlığını başka yerde açmalı ve bu konu ile ilgilenebilecek arkadaşlarla bir çalışma yapmalıyız.
arkadaşlar ben daha yeni üye oldum yazılarınızı okudum bahsettiğiniz bölgeler çok güzel bu yerler hakkında bilgi istiyorum ben henüz İstanbuldan kaçamadım sorun para ve fazla yer bilmemek.Hele devrimin bulunduğu yerdeki yaşantısı tam hayalim .harbour of tears ın cevabınıda çok haklı buldum aynen katılıyorum
Biogaz ile şöyle bir site buldum.
http://www.habmigern2003.info/biogas/Baron-digester/Baron-digester.htm
Çam kozalağı kahvehanesi. Mesaj no 1.912de demiştim. Ama o sırada bütün kahve orkestra kurmakla meşgul olduğundan sanırım benim mesaj da arada kaynadı gitti :) Artık bir sonraki köye gelişimizde sizi ziyaret ederiz. Hava gerçekten de çok güzeldi. Bir önceki seferde diktiğimiz çuhalar, menekşeler, bodur mavi ladinim , nandina ve taflanlar ; hepsi tutmuş, çok sevindim.
Evet, şimdi gördüm ve üzüntüm daha da arttı :(
istanbuldan cekip gidemeyenleri cani gonulden anliyorum zira yillardir gurbetcilerimiz ha donduk ha donecegiz diye yillardir buralardalar..
ferrarisini satip dunya seyahatine cikan adam kadar olamadim ona yaniyorum.. simdi ben golf4 mu satsam Turkiye' me ancak yeter yani ;)
umarim hayalimdeki ciftligime kavusurum.. Anami babami doya doya kendi ellerimle besleme firsati bulurum.. bir daha mi gelecegiz sanki..
Konuya gönderilen bütün mesajları okuduğumu sanıyorum.
Söyleyebileceğim tek bir şey ve anlatacağım bir hatıram var.
Söylenecek tek söz: Tartışmasız olarak, sevgili Todor'un bu işi başardığı ve alkışa, her türlü övgüye, kelimelere sığmaz takdire sadece O'nun layık olduğudur.
Anlatacağım hatıra ise şu:
Bir gün NTV'de yarısında yakaladığım bir program seyrediyordum.
İstanbul'dan, büyük ihtimalle Suadiye-Erenköy cıvarından, bir beyefendi ile eşi
hanımefendi, İstanbul'u terkedip yerleştikleri bir sahilde, kendileriyle röportaj yapan TV ekibine yaptıklarını ve yaşadıklarını anlatıyorlardı.
Bulundukları yerin neresi olduğunu anlayamadım.
Anladığım, oraya geldiklerinde, yol, su, elektrik, komşu gibi bir şeyin olmadığıydı.
Portatif siyah-beyaz TV ile arabanın aküsünden yararlanarak, TRT-1'de 20.00
haberlerini dinliyorlarmış.,
Orada bir ev yapmışlar kendilerine, bahçe tanzim etmişler, sahilden topladıkları çakıllarla, bahçeye yollar, mozaikler kondurmuşlar.
Yıllar sonra, yemyeşil bir cennete dönmüş mekanları.
Orada anlatıyorlardı, İstanbul'dan kaçış öykülerini.
Bir ara muhabir, -Biz de çok istiyoruz ama... dedi.
Cevap, bir şimşek gibi beynimde çaktı ve oraya yerleşip kaldı.
-Çok istemiyorsunuz.Çok isteseydiniz,yapardınız.
Biz, bir akşam karar verdik, ertesi sabah iki bavulla arabaya atladığımız gibi bir daha dönmemecesine İstanbul'dan ayrıldık.
brave-heart78
12-02-2007, 17:08
Hepinizi safranboluya beklıyorum..
madem ahşap ew istiyorsunuz tarihi evleriyle meshur korumanın başkentı safranboluda sizleri gömek isterim..
denizakvaryumu
14-02-2007, 12:57
Ve tabi benim derdim bu sitede bulunan doğa severler tarafından,bu köylerde yerler alınması :p
şimdilerde oluşan yeni trend ;Tek başına kaçıp gitmek, tek başına oturmak değil..Birbirleriyle anlaşan 4-5 aile ya da arkadaş ya da akraba vs.
birlikte bir yer alıp yerleşmek..
Aksi halde hastalık sorunu- güvenlik sorunu - oturup doğru düzgün 2 çift laf edebilecek insan bulamama sorunlarıyla karşı karşıya geliniyor.
.
Merhaba herkese;
Biraz da elektrik paramızı nasıl ödeyeceğiz ondan bahsedebilir miyiz?:)
Todor mesela geçim sağlayacak para kazanmak kolay mı? Çiftçilik yaparak yani.
Konuyu bölüyor gibi davrandıysam kusura bakmayın.
Seneler önce trt2 de bir sıcak su sistemi anlattılar. Orman bakımı yapılırken budanan çalılar. bir makinadan geçirilip yonda haline getiriliyor. iki metre çapında yığılmaya başlıyor silindirik şekilde. Çalı yığılırken içine spiral şekilde plastik su hortumu döşeniyor. Aklımda kaldığı kadar yüz metre gerekiyor hortum. Yığın bir süre boyunca ıslatılarak çürüme başlaması sağlanıyor. Sonra hortumun bir ucundan su verilince, diğer ucunda sıcak su hazır. sonra çürüyen yığın kurutulup kullanılabiliyor.
Seneler önce trt2 de bir sıcak su sistemi anlattılar. Orman bakımı yapılırken budanan çalılar. bir makinadan geçirilip yonda haline getiriliyor. iki metre çapında yığılmaya başlıyor silindirik şekilde. Çalı yığılırken içine spiral şekilde plastik su hortumu döşeniyor. Aklımda kaldığı kadar yüz metre gerekiyor hortum. Yığın bir süre boyunca ıslatılarak çürüme başlaması sağlanıyor. Sonra hortumun bir ucundan su verilince, diğer ucunda sıcak su hazır. sonra çürüyen yığın kurutulup kullanılabiliyor.
Fermantasyon olan her yerde aynı sistemi kullanabiliriz aslında. Mısır silajı veya biogaz tesisinde.:)
Merhaba herkese;
Biraz da elektrik paramızı nasıl ödeyeceğiz ondan bahsedebilir miyiz?:)
Todor mesela geçim sağlayacak para kazanmak kolay mı? Çiftçilik yaparak yani.
Konuyu bölüyor gibi davrandıysam kusura bakmayın.
Çİftçilik yaparak para kazanmak çok kolay değil. Hele benim gibi hayvancılık yapıyorsan fiziksel zorlukları bir yana, duygusal zorluklarıda göze almak zorundasın. Bir sürü kuzunun içinden "İşte bu yarın ölsün" diye bir karar vermek çok zor oluyor bazı zaman.
Hayvancılık tavsiye etmiyorum o yüzden.:)
İmkanın varsa meyve veya sebze işini bilinçli yaparak para kazanabilirsin. Doğru zamanda doğru ürünü yeiştirerek. Şu anda Starking cinsi elma para etmiyor. Starking ile kuracağın bir bahçede zarar etmen kaçınılmaz. Piyasa değeri olan ürünleri ucuza yetiştirebilmek çok önemli. Ayrıca 1 dönüm elma bahçesi sana para getirmeyecektir. Elle tutulur bir üretimin olmalı ki uğraştığına değsin.
Yani iş yetiştirebilmekten çok satabilmek.
Peki para kazanabilmek (zengin olabilmek falan değil bahsettiğim) için diğer etkenler sabit kabul edersek minimum ne kadar araziye ihtiyaç var sence Todor.
Bu arada bu konuya bu forumdan devam edebiliriz:)
Ne iş yapmak istediğine göre değişir. Arazinin sulak olup olmadığıda çok önemli tabii. Ayrıca şu da var ki, arazi büyüdükçe işletme giderleri de artacaktır.:)
Halit Togay
01-03-2007, 16:47
dranged Fukuoka'nın kitabı Türkçe basıldı. Kaos Yayınları Ekin Sapı Devrimi Doğal Tarıma ve Doğal Hayata Giriş. Okursanız belki elektrik diye bir ihtiyaç da olmadığına karar verebiliriz:p
dranged Fukuoka'nın kitabı Türkçe basıldı. Kaos Yayınları Ekin Sapı Devrimi Doğal Tarıma ve Doğal Hayata Giriş. Okursanız belki elektrik diye bir ihtiyaç da olmadığına karar verebiliriz:p
Teşekkürler Halit Togay. Uşak'ta sinemalar bile bir-birbuçuk ay sonra geliyor:)
İzmir'e sık sık gidiyorum. Orada eminim bulurum. Ayrıca netten araştırdım biraz gerçekten ilginç.
Masanobu Fukuoka:
Organik tarımın babalarından japon tarımcı-yazar.
"Doğa anayı kapıdan atmaya kalkışırsanız, bacadan girip elinde tırpanıyla karşınıza dikilecektir" demiş bir de, ne güzel demiş. Fukuoka metodu adıyla anılan ekolojik tarım yöntemini geliştirmiştir.
diyor ekşi sözlükte.:)
Halit Togay
01-03-2007, 20:02
Arazimde olmasını arzu ettiğim yapılara ek :
17. Doğal Tarım bahçesi: Masanobu Fukuoka'nın Ekin Sapı Devrimi'ni okuduktan sonra, neden 5 senedir tarlama gübre atmadığım, sürdürmediğim, otunu biçtirmediğim (köylüler benden habersiz boş bulup bir kez biçmiş ve bir kısmını da birisi sürmüş) ve pestisid kullanmadığım hakkında sağlam bir desteğim ve bilgi kaynağım oluştu. Yeni diktiğim 50 meyve ağacını bu doğal tarım yöntemini tatbik etmek için biraz pahalı bulduğumu itiraf etmeliyim. Fukuoka'nın kendisi bile ilk defa babasının mandalina bahçesini devraldığında tüm ağaçları kurutmuştu.
Arazinin 200 metrekarelik bir kısmında bu yöntemi kullanarak yonca ve arpa yetiştireceğim. Arpa özellikle seçildi çünkü arpa unu bulmak gayet zor. Bu alanda bu seneden itibaren hiç gübre, böcek ilacı, yabani ot ilacı ve diğer kimyasalları kullanmayacağım. Tabii ki sürmeyeceğim de. 5 senedir zaten ilaçlanmadı. Bakalım ne ürün alacağım.
Mine Pakkaner
01-03-2007, 20:25
Toprak işlemenize engel bir durum yok ama yüzeyden, pullukla değil de çapa makinesiyle örneğin.
Verimi arttırmak için önce fiğ ve çavdar dikin. Fiğ 1/3 oranında çiçeklenince çapa makinesiyle toprağa karıştırın. Fiğin bağladığı azotu kullanın, bu yeşil gübreleme ile organik yapıyı da zenginleştirirsiniz.
200 m2den pek bir arpa çıkmayacağını söyleyebilirim. Üstelik o kadar yeri makina ile biçtiremezsiniz. Tırpan ile biçtikten sonra taneleri saplardan ayırmanız lazım. Yoncayı ne yapacaksınız, hayvanlar için mi ekeceksiniz?
Arazimde olmasını arzu ettiğim yapılara ek.
Performans parkuru. Düz yolda yürümekle, taşlı bir yolda, toprak ama kıvrıntılı bir patikada, deniz kenarındaki kayalıklarda, kumda, dağcılıkta, bileğe kadar gelen suda yürümek ne kadar farklıdır değil mi? ...
Halit Bey siz dağcılığı bırakmamış mıydınız? :)
Halit Togay
07-03-2007, 21:04
Toprak işlemenize engel bir durum yok ama yüzeyden, pullukla değil de çapa makinesiyle örneğin.
Verimi arttırmak için önce fiğ ve çavdar dikin. Fiğ 1/3 oranında çiçeklenince çapa makinesiyle toprağa karıştırın. Fiğin bağladığı azotu kullanın, bu yeşil gübreleme ile organik yapıyı da zenginleştirirsiniz.
Mine Hanım Sizin yazdığınız bir konu var organik tarım başlıklarının birinde orada siz de Fukuoka'dan bahsetmişsiniz. Fukuoka temel olarak toprağı sürmeye de karşı çapa makinesiyle toprağa da karıştırmıyor. Yeşil gübrelemeyi de biçtiklerini kabaca toprağın üstüne yayarak yapıyor. Pirinç tohumunu da önceleri toprağa iz açıp atarken sonra bundan vazgeçmiş.
Fiğ ve çavdar da iyi olabilir.
Halit Togay
17-03-2007, 20:59
Arazimde olmasını istediğim yapılara ek:
18. Gizli Bahçe Kuğulu park benim favori parkımdır(dı galiba sanırım Ankara BB yıkmak istiyor veya belki de yıktı) Kuğulu Park'ın o çevreden yalıtılmış havası beni hep çekmiştir. Etraftan felaket bir trafik akar ancak parkın içi çuurda kalır o gürültüyü almaz kalın bir sükunet havası hakimdir. Ben de böyle trafik yok tabii ama rüzgar var kuşlar var manzara var. Sessiz çimenlik 3 tarafı yüksek toprak setli, bir tarafı bitki duvarlı, bir ufak bahçe de istiyorum.
19. Kuş Evi Ya bir ağacın üstünde, ağacın büyümesi gecikirse kalnca bir direk üstünde 4-5 odalı bir ev (yılanlar, fareler ve kedilerin çıkamayacağı derecede yüksek ve kaygan bir kütük ve serenderlerdeki gibi fincanlar) İstanbul'da bu evlerin en incelerini cami ve saray duvarlarına yerleştiren ecdadımızın huzur içinde uyumasına yardım edecektir sanırım.
dollaway
11-04-2007, 13:03
Aslında İstanbul'un karmaşasından biraz uzaklaşmak istiyorum.sanırım asıl neden bu.Ayrıca Mudanya da gerçekten çok güzel bi yer ve havası özellikle kalp ve astım hastaları için birebir.Hatta bi söylentiye göre dünyada ikinciymiş Alplerden sonra.Diğer neden de biraz ticari.nazar değmesin ama sahilde 3 katlı çok güzel bi yer bulduk,hem iç hem de dış mekanı var.ve inanılmaz bi deniz manzarası var.belki duymuşsunuzdur;mayıs ayından itibaren İstanbul-Mudanya arasında hızlı feribot seferleri de başlıyor.Sadece 75 dakikada Mudanya'dasınız.Ve orada en büyük hayalim Balkonda ve terasta begonvil yetiştirmek.umarım havası uygundur.
tasfirin
13-07-2007, 02:20
Tum uyelere merhaba demek istiyorum. Sitenize tesadufen girdim seviyesini cok begendim. Tas firin yapma konusunda bilgisi olan arkadaslardan yardim istemek icin uye oldum.
Mesajlarinizda belirttiginiz doga icinde bir evim var. El yapimi kus evlerim, sebze yestistirdigim kucuk bir bahcem, icinde rengarenk baliklar ve niluferler koydugum minyatur bir havuz, 2 tane maple agacim, kucuk bir gul bahcem ve bir kac teknoloji yardimiyla yapilmis fakat dogaya uyumlu kucuk degisik amacli yapilarim var.
Eksik olup ta yillardir yapmayi istedigim sey ise bir tas firin. Malesef bahcede kucuk bir tas firin yapma konusunda bilgi bulamadim, yapmayi bilen birisine de ulasamadim. Acaba bu konuda bana yardimci olacak kimse var mi aranizda.
Mesela ne tur malzeme kullanilir, asama asama nasil yapilir? Yapim asamasinda dikkat edimlesi gereken husular, olcumleri vs.
Masajlarinizi bekliyorum
hrr@rn.com
Hoş geldiniz Tasfirin. :)
Fırın konusunu bu başlık altında konuşmaya başlamıştık. Bu sebeple mesajını buraya taşıdım. Sizde tecrübelerinizi bizimle paylaşırsanız çok mutlu oluruz. :)
Beyaz Kartal
02-08-2007, 18:04
Arkadaslar Merhaba,
Ben gruba yeni katılıyorum. Daha once yeni kısmında kendimi tanıtmıştım, herhalde tekrar tanıtmam gerekmiyor. :rolleyes:
Ben Makine Muhendisiyim ve ozel bir sirkette yonetici olarak calısıyorum. Bahsettiginiz hayallere ben de sahibim.Cok uzun zamandır bu hayalim icin planlamalar yapıyorum. Ilk yazılan mesajdan itibaren hızlı hızlı butun yazılanları okudum.
Gozden kacırmıs olduklarım olabilir ama elektrik uretimi konusunda birkac fikir gordum. Gunumuz kosullarında bir yerde yasam kurulacaksa elektrik kacınılmaz. Her ne icin olursa olsun elektrik bir sekilde gereklidir. Bunun su ana kadar bulunmus dogaya en zararsiz olanı PV piller bir diger daha az zararlı olanı da ruzgar enerjisidir.( Bu sistemlerin zararlarını daha sonra konusabiliriz).
Bu iki sistem pillerle desteklendikleri zaman kesintisiz bir sekilde elektriginizi karsilar. Bir de ısınma sistemi ve gerekiyorsa sogutma sistemi ihtiyacı olacak. Bu konuda sizlere elektrikle calisan kaynak olarak topragın enerjisi kullanan bir sistem olan Yer Kaynaklı Isı Pompası sistemini onerebilirim.
Bu sistemle sıcak su ihtiyacınızı da karsılayabilir.Gunes enerjisi sistemleriyle ısınmanıza daha yuksek bir verimde destek olabilirsiniz. Bu sistem elektrigini siz uretiyorsaniz dogaya zarari yoktur. Merak eden arkadaslar olursa daha fazla bilgi verebilirim grupta. Simdi hem yeni geldim hem ilk mesajım reklam gibi olmasin diye fazla uzatmiyorum.
Enerji üretimi ile bilgilerinizi aktarmanızı sabırsızlıkla bekliyoruz.:)
Beyaz Kartal
06-08-2007, 10:10
Selam,
O zaman hemen devam edelim kaldigimiz yerden. Elektrik enerjisini uretmek icin bir cok kaynak kullanılmaktadır. Simdi bireysel olarak bu elektrigi uretmek istersek belli basli yontemler elenmis olur. Dag basinda sebeke elektriginden uzakta elektrik uretmenin en kolay yolu, ruzgar pervaneleri ve gunes pilleri kombinasyonudur. Tabii bu kombinasyonun tam olarak sistem cozumune girmiyorum. Bu sistem uretilen enerjinin depolanması ıcın buyuk pillerle desteklenmek zorundadır. Hava acikken ve gunes varken gunes pilleri elektrik uretir, hava kapaliyken ki bu durumda cogunlukla ruzgar vardir,elektrik ruzgar pervaneleri ile uretilir. Her iki durumda uzun zaman uretim olmadıgı durum icin elektrik uretimi jeneratorlerle karsılanabilir. Tabii bu sistemin ilk yatırım maliyeti oldukca yuksektir. Fakat, eger yerlesim yerlerine uzak yerlerde ev kuracaksaniz, evinize sebekeden elektrik cektirmek, direkt diktirmek trafo almak da hic azimsanmiyacak rakamlardir. Birde sebekenden alinan elektrigin hayat boyu odemesi vardır.
Yasadiginiz evde elektrik ihtiyaci ne kadar buyuk olursa bu sistemin ilk kurulum maliyetleride o kadar buyuk olur. Bu yuzden dusuk tuketimli ampuller, hatta ledlerle aydınlatma armaturleri, elektrikli fırın yerine odunlu fırın, kazan **** odunlu termisifonla banyo suyu ısıtması, gibi alternatifler degerlendirilirse elektrik ihtiyaci azalir. En onemli ve gerek olan eletrik ihtiyaci, aydınlatma, telefon, televizyon,bahce sulama pompası, bahce aydınlatma gibi kalemlerde olacaktır.
Eger evinizi yaptıgınız yerde elektrik varsa ilk yıllarda elektriginizi kendinizin uretmesine cok gerek yoktur. Zaten evi kurarken bir suru masrafınız olacak. Eger elektrik varsa Yer Kaynaklı Isı Pompasını kullanmak cok daha ucuza mal olacaktır. Yoksa bu sistemin harcadigi elektrigi uretmek icin kurulacak elektrik uretim sistemi yatırım maliyeti iyice yukarıya cikacaktir. Bu da cok mantikli olmayabilir.
Simdi yukarıya dogru bir baktımda baya uzun yazmisim..normelde arkadaslar bu kadar uzun yazmiyor. Hemen yazımı burada kesiyorum. Soruları olan arkadaslar olursa cevaplamaya calisirim. Isteye arkadaslara Yer kaynaklı Isı Pompası hakkında dokumanda gonderebilirim.
Simdilik bu kadar..
2-3 gündür üye oldum bu foruma ve herşeyi bir kenara bırakıp okumaya başladım. Öncelikle çok güzel bilgiler var. Ve gördüğüm Arkadaşların hep çekip gitme hayalleri var. Acaba Bu çekip gitmelerde kim nerede ?
Kim Arazi için Para biriktirmeye başladı ?
Kim parayı Biriktirmeyi bitirip arazi aramaya başladı ?
Kim Arazisini aldı ?
Arazisini alanlardan Kim Üstüne bir ev, Bir Hyavan Barınağı bir Sebze bahçesi yaptı ?
Bunları yapanlar ürettiklerini ne yaptı ?
Bir ara Yahoo da bir grup vardı Çekip Gitmek İsteyen Baya bir heyecanla başladı ama sonunda hiç kimse hiç bir yere hiç kaçamadı...
Gerçek kaçış öyküleri varsa onları dinlemek istiyorum.
SAYGILAR
Sorduğum sorulara önce kendim cevap vereyim istedim.
Kuruş kuruşlaru üst üste koydum biraz para biriktirebildim. Daha doğrusu biriktirdiğimi düşünüyordum ta ki artık bir arazi bulayım diyene kadar. Ben 1 biriktirirken arazi fiyatları 10 artarsa sanırım hep hayal olarak kalacak ama azmimi yitirmedim.
Öyle 1 dönüm üstüne bir ev kurayım yazlık olsun bahçesindede 2 domatez 3 salatalık 1 biber yetiştireyim diye bir niyetim yok. Olabilecek en büyük arazi olsun istiyorum amacım Biraz Meyve, Bol sebze bir sera 200-300 kümes hayvanı, 40-50 tane küçük baş ve 15-20 büyük baş hayvanın yer alacağı bir çiftlik oluşturmak.
Öncelikle yer olarak istanbul çevresi ki çocukların okulunu bitirene kadar sadece hafta sonları gidilip 5-10 yıl sonrasında devamlı kalınacak bir yer olması.
İçinde kenarında suyu olan bir dere olması, ve kuyu ile temiz içilebilir su kaynakları olması. Kenarında sağında solunda bir yerlerinde işte içinde ağaç olması.
Evet sizler neredesiniz bu kaçış Planında ?
Beyaz Kartal
10-08-2007, 17:12
Arkadaslar,
Butun uyeler nerede?..Kimse hic bir sey yazmiyor. Acaba diyorum, artık yaz tatili olunca kimse buralardan çekip gitmek istemiyor mu? Ne oldu planlara?
Sevgili Amca, o kadar tavuğu ne yapcaksınız. Onları organik oalrak beslemenize imkan yok. Dışarıdan yem takviyesi yapmanız gerkir. Bu durumda da bakkaldan alacağınız yumurtadan hiç bir farkı olmayacaktır.
50 küçük baş için 100 hayvanlık tesis kurmalısınız. Bu da en kaba hesapla 100 m² ağıl eder. Sağacağım derseniz ayrı bir sağımhane, yağışlı günlerde ve yerde kar varken hayvanlara vereceğiniz otlar ve tane yemler için depo. Çoban lojmanı. 50 koyundan çok iyi bakımla senede alcağınız kuzu 75. 15 kiloluk kuzuyu vereceğiniz rakkam 100-120 YTL. Erkek kuzuları kurbanlık bakarsanız 300'e verirsiniz ama kurbandan 3 ay önce içeri kapatıp besiye çekmeniz gerekir.
Büyük baş işinde ise;
Başlangıç olarak, eğer kendi yerlerinizden çıkaracağınız yem ile beslemezseniz süt sığırcılığı pek karlı değil. 20 baş hayvan için en az 80 dönüm sulu tarım yapabildiğiniz yer lazım. Ayrıca bütün bu araziyi işlemek içinde ekipmana gereksiniminiz var. İyi ırk süt hayvanlarını meraya çıkaramazsınız, içeride bakmak zorundasınız. Bu sebeple 20 baş süt ineği ve buzağları için yaklaşık 100 m² bir ahır, 10 adet buzağı kulübesi, hayvan başı günlük yarım balyadan 10 balya, senede 3500 balya ot için samanlık, hayvan başı günlük 40 kilodan 120 tonluk silo, personel lojmanı, doğumhane, sağımhane, sağım ekipmanı vs. Sütün para etmediğinide ayrıca hatırlatayım. Besicilik yapacağım derseniz çok bir bilgim yok.
Ayrıca küçük baş ve büyük baş hayvanların birbirine yakın olmaması bütün veterinerler tarafından önerilir. Çünkü küçük başlar, büyükbaşlara hastalık taşır.
Gelibolu
11-08-2007, 08:08
Sayın Amca,
Yaklaşık 13 sene önce 600 m2 ahır, üstüne de hayvanlara bakacak kişi için ev yaptık. İthal düvelerden 55 tane, 5 tane de süt için inek aldık. Asli işimiz bu olmadığından ve çok fazla bilgi sahibi olmadığımızdan besi işinden zarar ettik. Hemde az bir zarar değil. 600m2 ahır ve üstünde 100 m2 ev, hayvanların alımı ve masrafları için harcadıklarımız ile satış toplamı arasındaki fark, otomatik sulama sistemi, veteriner masrafları, yem masrafı v.s. Bizim zararımızda besi yaptığımız dönemde deli dana hastalığının çıkması da etkili oldu. Sözlerime lütfen alınmayın ama sadece hafta sonlarıyla bu işin içinden çıkamayacağınız düşüncesindeyim. (Tecrübe ile sabit) Yaşayacağınız böyle bir olumsuzluk sizi ilerisi için tamamiyle "Buralardan Çekip Gitmek" düşüncesinden alıkoyabilir. Yukarıda yazdıklarım sadece benim bu konudaki bilgi eksikliğimden ve fazla vakit bulamamamdan kaynaklanmıştır. Sizinde ilk etaplarda fazla vaktiniz olmadığını sezdiğim için yazdım. Yoksa kimsenin şevkini kırmak da istemem.
Saygılarımla,
İsmail Adanalı
Halit Togay
10-11-2007, 22:36
Kaldığımız yerden devam.
Huysuz usta adamı meslek sahibi yaparmış dedim ya oradan devam edelim.
Meslek lisesinde ağaçişleri bölümünde okumamın kazandırdığı bilgiler doğrultusunda kullanılacak olan ağacı "sedir ağacı" olarak belirlemiştik. Çünkü sedir ağacı su, nem, çürüme ve kurtlanmaya karşı dayanıklı, doğası gereği yağlı ve darbelere karşı çok dayanıklı bir ağaçtı. Hatta Osmanlı'lar donanmalarındaki gemileri sedir ağacından yaparlarmış. Şu anda yatlarda ve ahşap teknelerde kullanılan "taek" ağacı yerine zamanında hep sedir kullanılırmış.
Kerestecileri dolaşmaya başladığımızda sedir ağacını bilene denk gelinceye kadar 10 tane dükkan gezmiştik. En sonunda bu ağacı bilen bir işletme bulmuştuk. "Bu ağacı kimse kullanmaz siz ne yapacaksınız?" diye sorulan bir soru bizi hayrete düşürmüştü. Böylesi bir ağaç neden kullanılmıyordu ki? Çok basit çünkü kesilmesi yasak olan bir ağaç o yüzden yok ve hatta keresteciler de bilmiyor. Bulabileceğiniz sedirler parklardan kesilmiş veya sedir ormanlarında tabii sebeplerle yıkılmış olanlar olabilir..
Ağacın sert ve yağlı yapısı nedeniyle işlerken kullanılan aletleri çabuk yıprattığı için kimse tercih etmiyormuş. Aman ne güzel o zaman fiyatı da uygundur, diye düşünürken yanıldığımızı anladık. Biraz ucuzdu ama düşündüğümüz kadar değil.
( 2004 yılı için fiyatlar; 2.sınıf kızıl çam 650YTL., kavak 350YTL., sedir 550YTL.) Alacağımız toplam malzeme ise 6000 YTL. kadar tutuyordu. Ve o dükkandan alışveriş yapmadan ayrıldık. Yine dükkan dükkan dolaşırken "Rus Sedir'i" denen bir ağaç daha olduğunu duyduk, bunu satan sadece bir işletme vardı ve bu ürün daha yeni gelmişti, hemen oraya gittik. Ben ağaçları incelerken ağabeyim de fiyat konusunu konuşuyordu. Bu ağaçlar yerli sedir kadar iyi olmasa da yine de önemli bir avantajı vardı Rus sedir'lerinde budak yok denecek kadar azdı. .
Halit Togay ..
Halit Togay
10-11-2007, 22:58
varmış. Fidanları yerlerine yerleştirmeden önce kendimizce bulduğumuz, susuzluğa bir ölçüde de olsa çareyi de uyguladık ve fidanlarımızı diktik.
Bu susuzluğa çarenin ne olduğunu bir dahaki yazımda anlatacağım. Gerçekten çok ilginç ve gülünç bir çözüm ama işe yarıyor.
Hoşçakalın.
Acaba perlit mi karıştıracaksınız veya benim gibi 2.5 lt lik kola şişesini ters çevirip kapağını gevşetip mi koyacaksınız ve toprağın üstünü naylonla örtüp uçmasın diye kenarlarını toprakla kapatacaksınız.
Oğuz Karsan
29-11-2007, 12:24
Her sabah, dengesiz beslenerek bir telaşla evimizden çıkarız, Araç dolu yollarda işimize varmak için trafikte türlü acılar çekeriz. Bazılarımız sıkışık trafikte kullandığımız arabanın dikiz aynasında makyaj yapar.Bazılarımız servis araçlarında kulağımızdaki mp 3 kulaklığıyla uyuklarız.
İşe vardığımızda, memnuniyetsiz bir surat ile verimsiz ve mutsuz çalışır, İşimizi gerektiği gibi yapamayız. Mesai bittiğinde, eve dönerken sabah yaşadığımız acıları tekrar yaşarız.
Hafta sonu,mangal yapar, maç seyreder, Arabamızı kolay park edebildiğimiz, büyük alış veriş merkezlerine gideriz.
Mangal yaparken veya maç seyrederken, arkadaşlarımıza, hep yakın zamanda, Belki emekli olduğumuzda yerleşmeyi düşündüğümüz o kır evi hayalini anlatır dururuz.
Bahçe İçinde köpeğimizin, tavuklarımızın, keçi, koyun, hatta belki ineğimizin olduğu, bahçesinde, hormonsuz domates ve biber yetiştirebileceğimiz, Orman kenarı veya en azından şehir gürültüsünden uzak o evi. Çitleri ve ismi bile hazırdır. Başında soyadımızın bulunduğu ...... çiftliği. Ama akşam olup eve döndüğümüzde, içtiğimiz alkolün tesiri de azaldıkça,Gerçekler yüzümüze çarpar.
İlk önce çocukların okulu ve Babanızın hastalığı, tek başına bırakamayacağınız
veya yanınızda götüremeyeceğiniz Anneniz. sonra her3-6 ayda bir by pas ertesi kontrollerimiz, gelir düzeyimiz ve ulaşım daha sonra alıştığımız teknoloji,rahatlık ve şehir nimetleri, Eşimizin ve çocuklarımızın asla vazgeçemeyeceği, lüks alış veriş merkezleri,İnternet,adsl,kablo tv vs.. Mutlaka bu sebeplerden biri veya hepsi birden karşınıza dikilir.
Sonunda, Şehirde gönülsüz yaşamaya mahkum olduğunuzu hissedersiniz.
Artık Tek yapabildiğiniz, Hafta sonu bir deniz kıyısında martıları seyretmek veya kolayca ulaşabildiğiniz yakın bir ormanda yürüyüş yaparken, farkına varmadan onlarca fidan, yüzlerce böcek ve karınca ezmek olur.
Evinize dönerken arabanızı kolay parketmek uğruna lüks bir alışveriş merkezinde bulunan markete uğrarsınız. Robot gibi, tercih ettiğiniz markaların bulunduğu Raflarda, içinde hangi maddelerin yazılı olduğu,ama asla okuyamadığımız küçük puntolar ile yazılmış etiketli ürünlerden bazılarını alıp evimize döneriz.
Biz böyle isteksiz ve mutsuz bir yaşamı sürdürürken,
Köyde yaşayanlar ise, gübre ve hayvan kokusunun etki alanında kalmış köy kahvesindeki televizyondan, şehirdeki lüks yaşamın abartılı ve ahlaksızca sergilendiği o şehir hayatını özler durur. Tek amacı, şehire gitmektir. Ahırındaki keçisi, bahçesinde yetişen, ve sizin özlemini çektiğiniz domatesi ,tarladaki ürünü hiç umurunda değildir.
Artık kararını vermiştir. Siz nasıl arkadaşlarınıza köye gideceğinizi anlatıyorsanız,O da kahvedekilere keçisini,tarlasını nasıl satıp Şehire gideceğini anlatır.
Ama ne siz oraya gidebilirsiniz ne de o buraya gelebilir. Ama her ikiniz de asla
yaşayamayacağınız hayatın özlemini duyarsınız.
Saygılarımla
ŞEHİRDEN KAÇMAYI PLANLAYANLARA İTHAF OLUNUR.
Tatlı uykusundan dürtülerek uyandırılmış ..
Rüzgarın ciğerine ciğerine dalışa geçtiği, titrek gece yolcusu gibi,
İnsanın yüzünde, kamçılanan kırbaç gibi
...... Hayallerim ve ben sanki bir araba dayak yemiş gibiyiz :)
Hakan KINACI
29-11-2007, 14:11
Bu konuda Habibe Hanıma katılmamak elde değil. :)
Olmaz ki, bu kadar da olmaz ki, resmen bütün hayallerim bir kırbaç gibi indi üzerime...
Sıcacık bir ortamdan, dondurucu soğuga çıkmışsında yüzünü ve vücudu titreten bir ayaz gibi vurdunuz. :)
Oğuz Karsan
29-11-2007, 15:05
Merhaba,
Sn, Habibe ve Hakan arkadaşlarım.
Hayallerinizi yıktığım için, Özür dilerim.
Amacım sizin gibi Doğa sevenlerin hayallerini yıkmak değil, Büyük şehirlerde yaşamaya mahkum olmuş bizlerin çaresizliklerini gözler önüne sermekti.
Esasında belki kendimi yazdım. Ümitsizliğimi anlattım.
Ama gördüğüm ve yaşadığım gerçekleri yazdım.
Selamlar
Selahattin Yılmaz
29-11-2007, 15:35
Şehirden kaçmak isteyenler önce eşlerinizi ikna edin gerisi kolay :D
ilker_eroglu
30-11-2007, 01:41
Merhabalar,
Aslına cok zor degil buralardan çekip gitmek önce bir liste yapmak gerek bir yana vazgecebileceklerim öbür tarafa vazgecemeyeceklerim diye.
Baktınız vazgecemiyecekleriniz cok bosuna hayal kurmayın demiyecegim gidemezsiniz ama siz yinede hayal kurmaya devam edin.
Emekli olunca gidersiniz kısmetse :D:D.
Aslında fazla nufuslu olmayan bir küçük kasabaya yerleşip kasabanın dısında betondan olmayan bir evde yasamak gerek bu sekilde hem sehirden fazla kopmamış ama saglıklı bir yasam geciririz.
Tamamem kopamayacagımız için sehirde kötü taraflarını en az hissedecegimiz sekilde yasamanın yollarını bulmalıyız.
İlker
Ama ne siz oraya gidebilirsiniz ne de o buraya gelebilir. Ama her ikiniz de asla
yaşayamayacağınız hayatın özlemini duyarsınız.
Saygılarımla
ŞEHİRDEN KAÇMAYI PLANLAYANLARA İTHAF OLUNUR.
Sayın Oguz Karsan, dediğiniz gibiyse (siz oraya gidebilirsiniz ne de o buraya gelebilir) İstanbul'un nüfusu bu kadar olur muydu?:rolleyes:
Şimdiye kadar yazılanları tek tek okudum.
Öncelikle mceg 'nin hikayesinin sonunu merak ediyorum.Lütfen devamı da gelsin.
Ekolojik yaşamak herzaman sanıldığı kadar kolay olmayabiliyor.Genelde benim gördüğüm önce bir yerlere kaçmak için eşlerin onayı gerekiyor.Ne kadar mutlu olursanız olun eşiniz de (cinsiyet farkı gözetmeden yazıyorum) buna ayak uydurabilmeli.Daha sonra da genelde herkesin yazdığı gibi fazla uzak olmamak medeniyete..Bu işin yaşlılığı ve zor günler meselesi önemli çünkü.Birde tüm sevdikleriniz şehirde siz uzaktasınız.Onların size ihtiyaç duyduğunda kurduklarınıza bakacak birileri olmak zorunda.Zor işler bunlar.Yapmadan önce iyi karar vermek gerek.Ben şehir içinde yaşıyorum. Buna rağmen bir kasaba da yaşamaya alışmak 3 senemi aldı ki buralarda Türklerin yaşayamadığı yerlerde yaşayan İngilizler var.Dağ başında ev alıp yerleşiyorlar.Buralarda yani Fethiye' de bu tarz yaşamlar çok fazla.Bu konuda bilgi almak isteyenlere dilim döndüğünce ve elim erdiğince buradan gördüklerime cevap yazabilirim.
İkinci yaşamlar için Akdeniz çok doğru bir seçim bence.İklimi değişik ve gerçekten yaşam tarzınız değişebiliyor ; değiştirmek isteyenler için söylüyorum.Biz emekli olmadan gelmeye karar verdik.Yeni bir yere yerleşmek ,emekli olmadan yeni bir iş kurmaya kalkmak aslında cesaret işi.Yani bu işi yaparken ya birkaç günde geleceksiniz ya da düzeni bozmadan gelip deneyip sonra düzeninizi taşıyacaksınız.Diğer hallerde dönüş, eziyet ve başarısızlık, hayal kırıklığı oluyor.Gelenlerin üçte biri kadar da dönen olur genelde.Benim eşim buraya geldiğimizden beri saat takmıyor.Yazın şortla işe geliyor.. Onun için taşınmışmış buraya :)(Daha önce ki işi finasla ilgili bir işti de..Malum takım elbise olayı) Saatli bir iş yapmamıza rağmen vaktimizi en iyi şekilde kullanmaya çalışıyoruz.Pazar günleri mesela hafta sonu deniz kenarında mangal yapabiliyoruz yaz-kış.Ya da gerçek köy kahvaltısına gidiyoruz.Akşamları yazın yediden sonra denize gidebiliyoruz.Ya da kışın geceler hariç her günü kalın bir kazakla geçirebiliyoruz :)Gündüz dışarıları evlerden sıcak oluyor ve yaz-kış dışarıda oturabiliyorsunuz.Klima ile ısınıp,şömineyi zevk için yakabiliyorsunuz.
2000 senesinden beri burda yaşıyorum.Bizim gibi İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerden gelen (kaçan) bir sürü insan tanıyorum.Fethiye İngilizlerden dolayı ev almak ya da yerleşmek için pahalı bir yer olmasına karşın oldukça göç alan bir yer.Hala el değmemiş yerleri ve köyleri mevcut.Ekoturizm yapan bir sürü arkadaşım ve müşterim var.Sizlere tavsiyem taşınmadan önce yerleşmeyi düşündüğünüz yerde biraz vakit geçirmeniz.Eğer bir iş kurup gitmeyi planlıyorsanız da mutlaka en az 3-4 ay o bölgede çalışmadan etrafı gözlemleyerek yaşamanız.Bir sene işi oturtup sonra oraya düzeninizi ve varsa çocuklarınızı taşıyın derim.
Çiftlik kuracaklara ise önerim çoğu eko çiftlikte gönüllü çalışıp tatil yapabilme olanağınız mevcut.Gidin kalın ve görün.Sonra kendinizin böyle bir şey yapıp yapamayacağınıza karar verin.
Ahşap ev yapmaya karar vermiştik geçtiğimiz seneye kadar.Yalnız imarla ilgili problemler varsa zemini beton ya da tekerlek üstüne bile izinsiz kursanız ev ahşap ya da taşta olsa ceza ödüyorsunuz.Cezayı bir kere de ya da kredilendirerekte ödeyebilirsiniz.Tercihinize kalmış.Tam yapım üzerine geliyorlar ki hemen şikayet edilebilirsiniz bu durumlarda genelde benim duyduğum geçtiğimiz senelerde 12-30-45 gibi rakamlardı .Yani durumuna göre sanırım.Biz ceza yemek istemediğimizden imarsız arsa da izinli ev projesinden vazgeçmiştik ama bu çevrede ahşap ya da taş ev yaptırmak isteyen olursa edindiğim bilgileri paylaşabilirim.
Biz yapmaya kalktığımızda ahşap ev Akdeniz için nemli bir ortam olduğundan uygun olmaz dediler ama beton zemine emprenyeli ahşap ev bence kaliteli bir uygulamayla çok kullanışlı olabilir.Taş evlerde ise gözlemlediğim yazın güneşten taşlar ısındığından gece evlerin içinin sıcak olması..Kışın da bu avantaj oluyor :)) Her halde bence bir Akdeniz evinde yapılabilirse bir kalorifer (devamlı az ısıda yanabilir)ve şömine olmalı.Yaz içinse kesinlikle klima takılmalı.Çok üşümeyen biri iseniz klima her derdinize çare olacaktır.(yaz-kış)
Bu linklerde organik yaşam hakkında biraz bilgi sahibi olabilirsiniz.
http://www.pastoralvadi.com
http://www.blacktree.net (türkçesini bulamadım çünkü orası turistik bir tesis)
Halit Togay
02-12-2007, 22:50
Arkadaşlar imar almadan yapabileceğiniz imalat mobil ev olabilir hem izni hem de vergisi yok..Belediye karışamaz ; sabit değil , ev desen ev ,araba desen araba değil .. Benim kendime yaptığımın resmini becerebilirsem ekleyeceğim.
saygılarımla.,
Çıralı Sahili*nde buna benzer birşey var ama 80 metrekare filan köşelerinde de 15 cm lik iki teker var.
Çıralı Sahili*nde buna benzer birşey var ama 80 metrekare filan köşelerinde de 15 cm lik iki teker var.
Doğrudur Sayın Halit Togay geçen sene de biz bir otele sahil mutfağı ve tuvaletini tekerlekli yapmıştık, belediyeden ceza yememeleri için.Biliyorsunuz sahilde kıyı çizgisinden 100-150 mt mesafeye sabit hiçbir yapı yapamıyorsunuz.Bilhassa 2b arazilerinde bu tarz yapıdan başka şansınız yok.
Saygılarımla.,
Sürdürülebilirlik için Taşkışla Toplantıları
http://www.arkitera.com/etkinlik_1840_surdurulebilirlik-icin-taskisla-toplantilari.html
MeyveliTepe
22-12-2007, 00:26
Arkadaşlar, bu forumdaki keyif verici yazılara bir katkım olsun istedim. Bazı yazılarda bir köy fırınının olmazsa olmazlardan olduğu yazılıydı. Ben de aynı fikirdeyim. Bu nedenle bahçenin bir köşesine yapmaya başladım bir tane. Ancak Türkçe hiç bir kaynak bulamamıştım araştırırken. Bu sebeple adım adım herşeyi yazmaya karar verdim. Henüz işin başındayım, ama izlemek isteyenler için beklerim... (http://meyvelitepe.typepad.com/meyvelitepe/2007/12/ky-frn-yapyoruz.html)
Sayın Meyvelitepe sayfanızı büyük bir keyifle inceledim.Sizi kutluyorum yaptıklarınız mükemmel şeyler .Bundan böyle devamlı takip edeceğim.
Bu arada tüm forum üyelerinin geçmiş bayramlarını kutluyorum.Saygılarımla.
MeyveliTepe
24-12-2007, 09:47
Sayın a1can, nazik notunuz için teşekkür ederim. Köy fırını uzun zamandır yapmayı hayal ettiğim bir şeydi. Yapmayı hayal ettiğimiz başka pek çok şey de vardı ve meyvelitepe'de yapmaya başladık. Bazı şeyler ilk düşündüğümüzün de ötesine gitti :)
Yapmaya çalıştığımız şeyler, özellikle büyük şehirlerden kaçış, genel olarak çevreci yaklaşım, ve elbette ağaçlar, bitkiler, belki yeni bir hayat tarzının tesis edilmesi agaclar.net'in takipçi ve katılımcılarının ortak ilgi alanı olması sebebiyle hem diğer arkadaşların deneyimlerinden yararlanmak, hem de kendi deneyimlerimizi keyifle paşmak dileğindeyiz.
denizakvaryumu
24-12-2007, 10:30
Sn.MeyveliTepe
blog ve yazılarınız büyük şehirlerden ayrılacaklar için gerçekten çok faydalı.
Güvenlik ve su sorununu nasıl çözdünüz? Özellikle site içinde olmayan evler için güvenlik bence çok önemli.
MeyveliTepe
24-12-2007, 19:24
Teşekkürler,
Güvenlik konusunda şimdilik bir yardımcımız var. Fidanlar, peyzaj vs. konularında yardımcı oluyor. Öte yandan eve geliş gidiş yolları tüm köyün gözü altında. En küçük bir harekette derhal gidiyorlar. Bu yakınlarda elektronik bir sistem kurmayı planlıyoruz (hareket sensörlü, otomatik kameralı ve gprs'den mesaj gönderen, yüksek desibelde alarm veren bir tür). Ayrıca taşındığımızda mevcut köpeğimize ilaveten bir veya iki kangal'ımız olsun istiyoruz.
Sayın Meyveli Tepe, bizim de Karamürsel'in Karaahmetli köyünde hafta sonu evimiz var. Bence alarm sistemlerinizi kurma işini bizim gibi ihmal etmeyin. Çünkü bizim eve hırsız girdi. (evi yaptıktan 3 sene sonra). Biz de alarm sistemleri kurduk , dediğiniz gibi sensörlü , ve yüksek desibelde ses çıkaranlardan. Eğer sabit telefon hattınız varsa , jandarmaya da çağrı yapma olanağı mevcut. Ses haricinde belli bir alana gelince rahatsız etme amacıyla yüksek ışık veren sensörlü lambalar da koyduk.
MeyveliTepe
25-12-2007, 13:00
Teşekkürler Kumru, geçmiş olsun. Gerçekten çok rahatsız edici bir şey. Bizim eve hırsız girse de çalacak bir şey yok bu aralar :) Henüz sabit telefonumuz yok, ama cep telefonu kartıyla çalışanlar var, herhangi bir alarm durumunda çatıdaki bir ışıldağı başlatıyor, çok yüksek desibelle alarm veriyor, ayrıca 2-3 adrese SMS mesajı gönderiyor, sensörlü kamera ile şahısları tesbit ediyor vs. Elektrik olmasa da kendi baterisinden çalışıyor, ayrıca elektriğin olmadığını da mesaj ile bildiriyor. Epey ilerletmişler işi. Sanırım 1-2 ay içinde buna benzer bir sistem kurmayı hedefliyoruz. Bu arada, hangi firma ile çalıştınız alarm işi için?
Cep telefonlarının kullanıldığı alarm sistemlerinin maliyeti 1.200-YTL + yıllık 150 $ alarm merkezi üyelik bedeli gerekmekte. Sabit telefonların kullanıldığı sistemlerde ise böyle bir maliyet yok. Biz de o yüzden köye sabit telefon hattı başvurusunda bulunduk. Dediğiniz gibi elektrik kesilirse, alarm sisteminin şarjı 24 saat idare ediyor. Evin çeşitli yerlerine hareket sensörleri koyduk. Hırsız kapıdan veya diğer pencerelerden girmeye kalkarsa 138 desibel gücünde (silah sesi 90 desibel) sirenler çalacak ve dışarda da 500 watt'lık spotlar yanacak. Sistem 400-YTL'ye mal oldu. Eşim Karaköy'den aldı . Aldığı yer İstanbul dışına kurulum hizmeti vermiyor .Sistemi eşim Karamürsel'den çağırdığımız bir elektrikçi yardımıyla kendisi kurdu.
MeyveliTepe
25-12-2007, 22:16
Çok güzel. İnşallah bir daha tekrarlanmaz. Kullandığınız cihazlar için marka/model belirtmeniz mümkün mü?
Terim elektronik 212 292 27 77-78 CA5 Alarm sistemi.Daha önceki belirttiğimiz fiyatın içinde dahili telefon ikaz bağlantısı , 3 adet siren , 2 adet hareket sensörü , 4 adet kapı sensörü, uzaktan kumanda , ve şifre tuş panel takımı dahil. Sistemi istediğiniz şekilde ilavelerle geliştirebiliyorsunuz. Kablosuz sistemler 600$mış. Kamera- güvenlik sistemi ise tümüyle ayrı bir konu. 80$ gece görüş kamerası+ bilgisayar ve internet gerekmekteymiş. Sadece kamera ve + bilgisayarsız sabit kaydedici alınırsa 600$ maliyeti var. Kameranın fazla bir faydası yok , ancak eşgal bildirmekte faydası olabilir. Sirenlerin bağırması yarım saat sürüyor. Biz deneme amaçlı çalıştırdık , 2 dakika bile dayanamadık. Ayrıca tüm sistemde devre koruması var. Kablo kesilmesi , sirenlere elle temas yine sistemi devreye sokuyor. Sistem kurmayı düşündüğünüzde eşim daha da detaylı bilgi verebilir , konuyu bir hayli araştırdı çünkü.
MeyveliTepe
30-12-2007, 22:34
..demeye kalmadı, Meyvelitepe'ye de hırsız girdi. Arka kapıyı ve bodrum kapısını bir levye ile kanırtıp kapı kasasını parçalayarak girmişler. Evde çalacak hiç bir şey yok. Bodrumda değeri pek fazla olmayan bir iki alet vardı onları almışlar. Olan bizim kapılara oldu. Saat 05 sularında köyde bir eve daha girmişler. Ev sahibi tüfekle kovalamış, havaya ateş etmiş. Peşlerine düşülmüş ama dağ yollarından giderek Ereğli'den ana yola inip izlerini kaybettirmişler.
Bu arada şunu keşfettik. Girecekleri yerleri tesbit etmek için mutlaka gündüz geliyorlar. Eski, beyaz bir Ford minibüsten bozma, mavi çizgili pikapla hurdacı kılığında gezip, boş dağda, bahçe klübelerinin yanında hurdacı diye bağırarak kontrol yapıyorlar. Uygun gibi gördükleri yerlere da o gece sabaha karşı geliyorlar. Çevrenizdeki köylüleri uyanık olmaları için uyarırsanız faydalı olabilir..
Sayın MeyveliTepe çok geçmiş olsun.
denizakvaryumu
30-12-2007, 22:55
Geçmiş olsun ...Ama bu olay er ya da geç mutlaka olacaktı, bundan sonra da başınıza gelme ihtimali çok yüksek.
Hırsızlığın sonu gasptır ve asıl korkulan olay da budur.
Çoğu kişi malesef şehirden kaçışı gaspla noktalıyor...Güvenlikli site ya da 3-4 iyi anlaşan ailenin yaşadığı bir arazi alınıyor.
Bu nedenle şehirden kaçışı planlayaların iyi düşünmelerinde fayda var.3-4 aileyle birlikte ortak bir arazi alınmasında fayda var derim.
Mine Pakkaner
30-12-2007, 23:36
Büyük geçmiş olsun.
İklimsiz
30-12-2007, 23:38
Çok büyük geçmiş olsun MeyveliTepe, böyle insanlara "insan" denebilir mi düşünmedeyim:(
MeyveliTepe
31-12-2007, 08:21
Teşekkürler. Daha bir kaç gün önce önlemleri yazışıyorduk. Her şeyde bir hayır vardır diyeceğiz artık. Güvenlik sistemi konusunu henüz evin boş olması sebebiyle haftalardır erteliyordum, bu sayede birinci önceliğe yerleşti..
Çok geçmiş olsun meyveli tepe. Dediğiniz gibi herşeyde bir hayır vardır. Evde eşya olsa , çok daha fazla maddi kayıp olacaktı. İnşallah yakalanırlar. Kapıda parmak izi tespiti yapıldı mı? Gerçi bizimkinden bir şey çıkmadı ama , adamlar başka bir suçtan yakalanırlarsa, en azından bizimkinden dolayı da sorgulanacaklar.
MeyveliTepe
31-12-2007, 13:55
Teşekkür ederim Kumru. Bu arada bir sorum daha olacaktı. Sizin sistem nasıl devreye giriyor? Yani eve girildiğinde mi, eve yaklaşıldığında mı?
Sayın meyvelitepe çok geçmiş olsun.
Sizin sistem nasıl devreye giriyor? Yani eve girildiğinde mi, eve yaklaşıldığında mı?
Eve 10 mt. yaklaşınca harekete duyarlı spot ışıklar yanıyor. Alarm evin içine girilince devreye giriyor. Kapı sensörleri ve hareket dedektörleri var. Pencereden girilince de hareket dedektörleri alarmı çalıştırıyor. Dışarıdaki şifre ünitesi ve sirenlere dokunulunca da alarm devreye giriyor. Kabloları kesmeye kalkarlarsa yine devreye girmekte. Eve yaklaşınca uzaktan kumandayla alarmı devre dışı bırakıyoruz.
Bu arada hırsızlık olayları ve onlara karşı önlemler konusu , umarım şehirden uzaklaşmayı düşünenleri bu fikirden soğutmaz. Sonuçta İstanbul'da da pek çok hırsızlık olayı (belki de daha fazlası) olmakta.
denizakvaryumu
01-01-2008, 21:03
Pompalı bir tüfek de evinizde bulunsun...Hem avda kullanırsınız hem de alarma rağmen içeri girmeye çalışan silahlı ve kötü niyetlilerde.
Ruhsat şart.
Sarsılmazın -BABA-markasını bir deneyin derim.
http://www.silahdunyasi.com/emarket/ProductDetails.aspx?ProductId=162623&CatID=19242
Arkadaşlar, ben mi kaçırdım yoksa MCEGE konusunu bıraktı mı **** başka bir yerde mi anlatıyor, çok ilgimi çekmişti, öğrenecek çok şey var.
saygılar,
denizakvaryumu
11-04-2008, 20:53
http://www.normenerji.com.tr/uygulamalar.asp
linke bir göz atın, "elektrik olmayan yerde yaşamam" diyenlere :)
Oğuz Karsan
22-02-2009, 11:39
Merhaba.
Bu başlıkta konuştuğumuz birçok şeyi gerçekleştirdim. Önce İstanbul'dan kaçmak için 1980 lerden beri turistik amaçla gezip beğendiğim yöreden 1992 yılında Balıkesir Altınoluk'ta bir arazi ve içinde iki adet tarihi eser olan ev satın aldım.
İlk başta herşey güzeldi. Bir de içinde 500 adet Zeytin Ağacının bulunduğu bir zeytinlik aldım. Küçük bahçemde Limon, Portkal, Mandalina, Ceviz, Badem, Dut, Domates, Biber, Kekik ve Sinola yağı(erken hasat yağı) üretmenin heyecanını yaşadım.
Gezilerim arttıkça Ayvalık'ta, Gömeç'te, Kozak'ta, Havran'da gezmediğim yer kalmadı. Kazdağına doyamadım. Kazdağının tam arkasında Bayramiç'te iki, üç adet tarla satın aldım, bir de köy evi restore ettim. İçinde oturulur hale getirdim.
Zaman çok çabuk geçti. Ben oralara yerleşip çiftlik kuracağım ve ihtiyacım olan her şeyi kendim yetiştireceğim sevdasına kapılmışken, Altınoluk'ta bulunan tarihi eser olan evime tecavüz ederek kaçak inşaat yapıldı. Sonra Belediyeden ruhsat ve Anıtlar Kurulundan onay aldı.
8 Yıl hukuk mücadelesi verdim. kaçak evi yıktırdım sorumluları yargılattım. Rahşan affı ile cezalar ertelendi. 03.02.2009 akşamı, Bayramiçte yetiştirmeye çalıştığım Fıstık Çamlarını ziyaretten dönerken Altınoluk ta bulunan evime girdiğimde yeniden ve daha vahim bir şekilde bahçeme yapılan inşaat ile karşılaştım.
Yapanlar aynı kişiler yaptıranlar ise cezası ertelenen Fen İşleri Müdürü ile şimdilerde hapiste bulunan belediye başkanıydı. Yine ruhsat verilmiş yine Anıtlar Kurulundan projeleri onaylanmıştı.
Bunları neden anlatıyorum. Ben uyku tulumu ve bir kibrit, bir bıçak ile Kazdağında kalabilen biriyim. Hayvanlardan bana şimdiye kadar hiçbir zarar gelmedi. Ama kültürümün uyuşmadığı, belli bir eğitimi alamamış insanlardan çok zarar gördüm.
Bir yere yerleşip yaşamak için en önemli olan oradaki insanlar ile 3-5 gün değil de uzunca bir süre yaşayabilip yaşayamayacağınızı test etmektir.
Kahvede çay içebilir, yürüyüşe çıkabilirsiniz, hatta bazen kısır sohbetler bile hoşunuza gidebilir. Ama benim yaptığım hataları yapmayın. Kimseye güvenmeyin.
Sakın burada da Türkiye cumhuriyeti Kanunları geçmiyor mu diye de sormayın. Küçük yerlerde, nüfusu (10.000) altı yerlerde devlet dairelerinde netice almak çok zor ne kadar haklı olursanız olun karşınıza ya akrabaları ya arkadaşları çıkıveriyor.
Zamanınız, paranız ömrünüz gidiyor. Netice aldığınızda ise ya iş işten geçmiş oluyor ya da sorumsuz birileri oy almak uğruna AF ÇIKARIYORLAR. Bütün uğraşınıza yeniden başlamak zorunda kalıyorsunuz.
Moralinizi bozduğum için özür dilerim. Ama gerçek bu. Tanımadığı bölgelere yerleşmeyi düşünenler, dikkatli olun ve kimseye güvenmeyin.
Saygılar
sedirtoprağı
26-02-2009, 09:34
Merhaba Hic,merhaba arkadaşlar
Forumun en hareketli konusu belkide burada yazılanlar ve paylaşılanlar.. hayatında karar verme aşaması seni de zorlamaya başlamış ve bunu erkenden görebilmişsin..
"Ülkemiz bu kadar doğal olarak zenginken ben kendime istediğim yaşantıyı sürdürebilecek bir yer bulamayacak mıyım diye düşünmekten alamıyorum kendimi." bu kaygını ve diğerlerini de yürekten paylaşıyorum. Önerimlerinden bi tanesi parasal durumun müsaitse, en 3 ay kalacak kadar Avrupa'da ekolojik-permakültürel yaşam tecrübelerini hali hazırda devam ettiren grupların yaşadığı yerlere gitmenizi tavsiye ederim.
O yerlerden en önemlisi: Findhorn Foundation(Findhorn Vakfı)/ İskoçya - Aşağıdaki linklerden bilgi alabilirsin
http://www.findhorn.org/
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=156027
http://www.gen-europe.org/downloads/publications/leaflet_turkish.pdf
Diğeri İtalya'da Damanhur Federation isimli bir ecovillage yerleşimi ve Avrupa'da 94 üyesi olan Global Ecovillage Network isimli kuruluş .. adresleri:
http://www.ecovillage.org/php/public/evdir/evsearchlist.php?geneu=mem&lg=1
Neden buralarını tavsiye ettim öncelikle onu yazayım. Ülkemizdeki ekolojik yerleşimler 2-3 adet (rakam ne derece doğru!).. Ciddi ve istekli arkadaşların çoook büyük özverileriyle kurdukları bu yerleri de ziyaret ederek karar verme sürecini ve önünü görebilirsin.. ulaşabileceğin link http://www.imeceevi.org/index.php?option=com_content&task=view&id=139&Itemid=76 Bu linkte adı geçenlerle irtabata geçebilirsin.. Küçükkuyu-Dedetepe de yerleşik Erkan-Tamahine Alemdar,
Değerli kardeşim yüreğinin sesini dinle ve sağduyunun süzgecinden geçir isteklerini..
Esenlikler :))
Bahçeye bir de fırın yapmak lazım. Şekli aşağıdaki gibi. Tümülüs şeklinde. Yani kubbe gibi. Sanırım içi ateş tuğlası denen bir tuğla ile yapılıyor. O kadarını bilmiyorum. Alt kısmının yapımında herhangi bir taş kullanılabilir. :)
6468
İçinde ateş yakılır. Fırının içi iyice ısınınca, sacayağı üzerine hazırlanmış ekmek * tepsisi konulur ve fırının kapağı kapatılır. Sonra inek sütünden hazırlanmış tereyağı* kara tavada eritilir. Yağ iyice kızınca üzerine tavuk kümesinden alınmış çift sarılı yumurta kırılır. Sadece beyazı karıştırılarak az pişirilir. Sarıya pişerken dokunulmayacak. Bu sırada fırından ekmek çıkarılacak ve kabuğu koparılıp yumurtaya bandırılacak. Yanında sırada hafif ekşi ayran* içilecek.
Not: * işaretlilerin yapımı daha sonra anlatılacak.
ateş tuğlası,çamur, hatta tabana taş yapmadan önce yanılmıyorsam camlardan atıl durumdaki camları, camcıdan alarak, altına izolasyon malzemesi gibi kullandıklarını gördüm. ama camı niye döşediklerini kesin olarak bilmiyorum ama ısrarla koyduklarını gördüm
kandıralı
04-07-2009, 00:03
merhaba arkadaşlar güzel fikirlerinize hayran kalmamak elde degil konularda okuduğum kadarıyla arazi arayan arkadaşlarımız var.benim elimde ihtiyaç nedeniyle sattıgım çok güzel bir arazim var istiyorumki doğa dostu insanların eline geçsin istiyorum ilgilenen olursa resimleri ekliyorum yolu olan 4 dönüm istanbula 1 saat uzaklıkta kandıra karadivan köyünde doga ile başbaşa köye yakın insanlar misafir perver dost canlısı güvenli bir bölgeev sera meyve bahçesi yapma uygun verimli arazi daha ufak arazi arayan varsa ufak arazilerimde var ilgilenen arkadaşlara duyurulur
Merhabalar,
Konu başlığı "ekolojik yaşam tecrübeleri" olduğu için buraya yazmayı uygun buldum. Yazılanların içinde çok güzel ve önemli bilgiler var. Ama sanırım fosseptik gibi bir konuyu kimse ilginç bulmamış. Oysa kaçıp gidebilmiş arkadaşlarmızın (örneğin sayın Todor, sayın Meyvelitepe ve diğerleri) "çevreye zarar vermeden bu atıklardan nasıl kurtulduk?" sorusuna ne cevap vereceklerini ben çok merak ediyorum. Onların bu konudaki deneyimlerinden de öğrenebilecek çok şey olduğuna eminim.
Saygılar.
Remedios
09-11-2009, 12:54
Sn. Ali Derya Bey,
Havalar soğudu merak ettim. Evinizin fotoğraflarından hatırladığım kadarı ile şömine benzeri bir ocağınız vardı. Isınmayı sadece bu ocak ile mi sağlıyorsunuz yoksa kuzine ya da soba kurdunuz mu?
Saygılarımla,
alideryacengel
11-11-2009, 14:39
sayın remedios.ocağı çok seyrek yakıyoruz.ısınmak için genelde kuzine sobamızda odun yakıyoruz.böylece hem ısınıyoruz.hem de yemek yapmak , ekmek pişirmek ya da çay demlemek için tüp kullanmayarak tasarruf etmiş oluyoruz.
MeyveliTepe
11-11-2009, 15:10
Merhabalar,
Konu başlığı "ekolojik yaşam tecrübeleri" olduğu için buraya yazmayı uygun buldum. Yazılanların içinde çok güzel ve önemli bilgiler var. Ama sanırım fosseptik gibi bir konuyu kimse ilginç bulmamış. Oysa kaçıp gidebilmiş arkadaşlarmızın (örneğin sayın Todor, sayın Meyvelitepe ve diğerleri) "çevreye zarar vermeden bu atıklardan nasıl kurtulduk?" sorusuna ne cevap vereceklerini ben çok merak ediyorum. Onların bu konudaki deneyimlerinden de öğrenebilecek çok şey olduğuna eminim.
Saygılar.
Bu yazıyı görmemişim. Arada bir lavabodan EM döküyoruz. Böylece bir tür biyolojik arıtma ve dönüştürme sağlamış oluyoruz.
Bir belgeselde köylü kadınların kendilerinin bulduğu bir yöntemi anlatıyorlardı. Fosseptike bir kaç tane patlıcan atıyorlar onlarda kurtlanmaya başlayınca sistem doğal olarak kendiliğinden çalışmaya başlıyor. İlginç bir yöntem.
beyzagıda
13-11-2009, 10:09
Benim bildigim kadarıyla foseptige hayvan çigeri atıyorsunuz ciger kurtlanmaya başlayınca dogal döngü başlıyor önemli olan foseptigin içerisinde kurtlanmayı başlatabilmek ciger olur patlıcan olur yeterki kurtlansın
Tam olarak hangi ülke olduğunu hatırlayamıyacağım . Güney amerika da (peru sanırım) farklı WC ler üretmişler. Anladığım kadarıyla katı ve sıvı atıkları ayırıp, katılarını gübre yapımında kullanıyorlarmış.
SamiGiray
17-12-2009, 09:12
Merbaha todor;
Abi sana bazı sorularım var. Öncelikle böyle güzel bir konu açtığın için teşekkürler.
Acaba satın aldığın ve yaşadığın arazinin toplam dönümü kaç? Evinin metre karesi ve hayvanların için ayırdığın yerlerin metrekaresini yazarmısın? Birde bu araziyi aldığın zaman kaç lira idi ? Aldığımız araziye ev yapmak için imar durumu ne olması lazım? Diyelim imar durumu el vermiyor bunu nasıl değiştirebiliriz ?
Saygılarımla...
Benim yerim 5500 m2. Hayvanlar için özel bir yerim yok. 9 m2 bir kümesim var ama tavuklar açıkta yatıyor. Evimin toplam kullanım alanı 230 m2. İmar durumları nasıl oluyor bilmiyorum. Arsayı 2000 yılında 9 milyara almıştım fakat şimdi buralarda rakkamlar çok yükseldi.
Fakat bunlar bir kişi için kıstas olmamalı. Bence ihtiyaçlar belirlenip bir plan/proje çıkartılmalı. Kaç kişi yaşacak, ihtiyaçların ne kadarı bahçeden karşılanacak, inek ve koyun bakılacak mı? bu tip sorular ortaya dökülür ve kaba taslak bir ihtiyaç listesi çıkartılır. Buna göre evin büyüklüğü, ahır ve ağıl yapılacaksa kaç başlık olacak, sera, garaj, kuruluk, ambar, samanlık soğuk hava deposu, vs vs...
Bunların hepsini birden ilk başta yapmak mümkün olmayabilir fakat en azından var olup olmayacakları belli olursa ileride yapıalcak binalar için yer aranmak zorunda kalınmaz.
SamiGiray
17-12-2009, 09:47
Çok teşekkür ederim.
Sevgili Sami Kardeşim,
Belediyelerin mücavir alanlarında ki arazilerde imar durumu belediyelerden. Belediye sınırları dışındaki yerleşim alanları için bağlı oldukları ilin bayındırlık müdürlüklerinden öğrenilebilir.
Aman dikkat mutlaka yazılı olarak bilgi almaya çalışın. Sözler istemeden YANLIŞ olabiliyor.
Bu yazıyı görmemişim. Arada bir lavabodan EM döküyoruz. Böylece bir tür biyolojik arıtma ve dönüştürme sağlamış oluyoruz.
EM ne demek?
EM (Etkin Mikroorganizmalar) (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=3903) başlığında detaylı bilgi bulabilirsiniz.
Merhaba,
Çok güzel bir başlık olmuş, okumaya doyamadım. İstanbul'a yakın Çatalca, Silivri veya biraz daha uzaklar (Saray hatta belki Saroz'un iç kesimleri) kısacası Trakya tarafı kaçıp gitmek için sizce ne kadar uygun? Buralara kaçabilmiş birileri var mı acaba tecrübelerini bizlere aktarsa?
Sevgili Kaan 903
Ben yaklaşık 10 yıldır Tekirdağ ın köyleinden birinde hem yaşıyor hem de çalışıyorum.
Oğuz Karsan kardeşin foruma yazdıklarına yürekten katılıyorum. Benim zamanında sanayi arsası diye aldığım ve bu arazide Başbakanlık bünyesindeki DPT den tesvik almama rağmen inşaat başladıktan sonr kaçak inşaat yapan insan muamelesi gördüm. Unakıtan affı denilen aslında bana göre Unakıtan haracınıda devlete ödememe rağmen yasaklılık durumum devam ediyor.
Minareyi çalmaya niyetli isen sorun yok. Minare yapacağım dersen sorun çok.
Arazi bulmak kolay gibi gözüksede çok dikkatli olmak zorundasın. Şehirden geliyor olman yolunacak kaz geliyor diye düşünülmesi içi,n yeterli.
Yeni bir şey uygulamaya kalkman her zaman sorun.
Kabadayılık yapar asar kesersen sorun yok. Yasal davranmaya kalk, alçak eşşek muamelesi görürsün.
Dikkati çekmeyeceksin, en ufak tavizkar bir tavrın olmayacak. Rahat edebilirsin,
Bilmem Oğuz kardeş benim le aynı fikirleri paylaşır mı.
Sevgiyle kalınız.
Sevgili Ensar,
Bilgi için teşekkürler. Benim aklımdan geçen daha çok üzerinde hazır evi olan, imar ile sıkıntısı olmayan mülkler. Yaklaşık 5-6 dönüm arazi, bir ev hayvanlar için barınak belki ufak bir sera vs. Amacım hem kendi sebze meyvemi yetiştirmek hem de hayvansal ürünleri doğal yoldan temin etmek (süt, yoğurt, kefir, peynir, v.s). Tabi ki bunları bakıcısız ilk başlarda sadece haftasonları başarabilmek çok zor. İlerleyen yıllarda da belki tamamiyle oraya yerleşmek. Böylece şehir hayatından kopmadan kırsal yaşamı biraz tecrübe etmiş olurum diye düşünüyorum.
Benim sorum daha çok yöre insanlarının bakış açısı, ürün kalitesi ile ilgiliydi. Bu bölgede bahçe ile uğraşmak kolay mıdır zor mudur? Yöre halkından destek alınabilir mi? Hayvan seçiminde nelere dikkat etmek gerekir (İklim bakımından). Yani daha çok oraya kaçıp gidenlerin yaşam tecrübesini sormuştum.
Sevgili Kaan 903,
Bulunduğum yer İstanbulun 140 Km uzağında. Ne zaman arzu ederseniz, buyrun gelin,
Trakya nın bu bölgesini araştırmanıza yardımcı olmaya çalışayım. Hemde tanışmış oluruz.
Sevgiyle Kalın
SamiGiray
04-01-2010, 15:01
Sevgili todor;
Gene sorum geldi. Sanırım askerden sonra işe girip çalışmamışsın. Ve şuanda hayvancılıkla geçimini sağlıyorsun. Şimdi sorum şu. Hiç bir işte çalışmadan nasıl oluyorda bir arsan ve evin var. Diğer sorum oralarda sobaylamı ısınıyorsun? sobayla ısınıyorsan kışa girmeden kaç ton yakacak depoluyorsun? bu yakacağı nerden temin ediyorsun? Ve bu yakacağı nerede depoluyorsun? Yeme,içme gibi ihtiyaçların için ayrıca alışveriş yapmadığını düşünürsek, aylık kaç lira masraf yapıyorsun?
Senin gözünde canlandırdığın gibi, ceketimi alıp gelmedim. Önceden birikmişim vardı, onu sermaye yaptım. Arsamıda o birikmişle aldım, evimide onunla yaptım, ineklerimide onunla aldım. Fakat şimdi hayvancılık yapmıyorum. Bitkisel üretime yöneldim. Kasaba hayvan satmak bana göre değilmiş, onu anladım. İlk taşındığım zaman anasını emen kuzuyu tabakta pirzola olarak gören ben, kesime yolladığım kuzunun arkasından yas tutmaya başladım. Hayvancılık güzel para bıraksa da duygusal olarak çok yıpratıcı olmaya başladı. Vazgeçtim.
Yakacak olarak odun kullanıyorum. Yenilenebilir (veya sürdürülebilir) bir enerji kaynağı olduğu için, zehirlenme tehlikesi olmadığı için, köyde bol ve ucuz olduğu için, kuzine kullanınca mutfak tüpü masrafı düştüğü için tercih ediyorum. Odun işi şöyle işliyor;
İlk olarak Orman Bakanlığı'nın görevlileri gelerek, köyün ormanlarından kesilecek yeri ve ağaçları gösteriyor. Daha sonra muhtar kura ile bunu paylaştırıyor. Senesine göre kişi başına 3-5 ton odun düşüyor. Daha sonra katırcılar geliyor ve ormandan odunu keserek traktöre yüklenecek yere yığıyor. Ordan kantarla (kimsenin hakkı kimseye geçmesin diye tartılıyor) traktörlere yükleniyor. Odun evine önüne boşaltıldıktan sonra motorlu testere ile bunlar sobalık hale getiriliyor. Sonra ben odunluğa istifliyorum.
Tüm bu kesim, nakliye ve doğrama işleri yani odunun odunluğa girmesi bu sene için ton başına 100 TL civarında tutuyor. Yani bir yılda ortalama 400 TL ısınma giderim var. Soba yaklaşık 6 ay hiç sönmeden yanıyor. Ev ytong olduğu için ısı yalıtımım da yüksek.
Aylık ne kadar masrafın var sorusunun cevabı biraz zor. Elektrik, telefon, internet, benzin yaklaşık 300 TL tutuyor. 250 TL kadar da alışveriş masrafı tutuyor diyebilirim. Sebzemi ve bir kısım meyvemi kendim üretsem bile, sigara, çay, kahve, ekmek, prinç makarna gibi şeyleri dışardan almak zorundayım. Oturup erişte kesecek veya ekmek yoğuracak vaktim yok. 150 TL kadar da 5 adet köpeğimin ve 2 adet kedimin yiyecek masrafı var. Ayrıca her akşam köy kahvesine çıkıyorum, 30 TL de sohbet ve oyun sırasında içtiğim çaylara diyelim. 50 TL tavukların buğdayı mısırı tutuyor ama onlar ayda 300-400 yumurta olarak bana ve köpeklerime geri dönüyor. Üst baş dersen, almıyorum.
Birde yıllık masraflar var, odun, hayvanların parazit ilaçları, arabanın sağı solu yaptırılıyor, vs vs. Bunlara da 1,000 TL de.
Yaklaşık böyle bir şeyler işte.
Eser İlhan
06-01-2010, 09:34
Merhaba Kumru,
Evinize kurduğunuzu anlattığınız alarm sistemi ilgimi çekti.Ben de evime alarm kurdurmak istiyorum. Ben Pronet veya Tepe gibi bir şirketle bu işi halletmeyi düşünüyordum.Siz bu şirketleri incelediniz mi? Sizin sisteme nasıl karar verildi? Gelip evde keşif yapıyorlar mı ve soz ettiğiniz o hareket dedektörleri kablosuz mu? Ev içinde odadan odaya kablo görüntüsü pek hoş olmaz diye düşünüyorum. Bu sorunu nasıl çözdünüz? Biraz bilgi verebilirseniz sevinirim.
SamiGiray
06-01-2010, 13:40
Sevgili todor;
Cevaplarınız bizler için çok yararlı oluyor teşekkür ederim
MeyveliTepe
06-01-2010, 14:29
Sanırım önce kafalarımızda basit yaşamaya ve basit yaşamaktan zevk almaya alışmamız lazım :)
Sn. Tador
Zoru başarmışsınız. Dilerim herşey yolunda gider(İlk taşındığım zaman anasını emen kuzuyu tabakta pirzola olarak gören ben, kesime yolladığım kuzunun arkasından yas tutmaya başladım. Hayvancılık güzel para bıraksa da duygusal olarak çok yıpratıcı olmaya başladı. Vazgeçtim.) Ben de olsam sizin gibi yapardım. Her ne kadar kırmızı et seven eşim olsa da:)))
Hayat denilen gemiye herkes bir yerden biner, önemli olan nerden binildiği değildir..asıl olan gideceği yeri bilip bilmemekte...
siz bilmişsiniz Sn. Tador.. saygı ve sevgilerimle.
Sayın Arıkuşu! Mordoganda havalar nasıl nispeten duzeldimi gidebildinizmi daha dogrusu mordogana saygılar,
Cumhur Tonba
08-01-2010, 19:34
Sayın Todor,
Siz benim yaşantımı mı anlattınız yoksa sizin yaşantınızı mı?
sn. todor, ne güzel bir düzen kurmuşsunuz. Sağlıkla yaşayınız.
Merhaba Kumru,
Evinize kurduğunuzu anlattığınız alarm sistemi ilgimi çekti.Ben de evime alarm kurdurmak istiyorum. Ben Pronet veya Tepe gibi bir şirketle bu işi halletmeyi düşünüyordum.Siz bu şirketleri incelediniz mi? Sizin sisteme nasıl karar verildi? Gelip evde keşif yapıyorlar mı ve soz ettiğiniz o hareket dedektörleri kablosuz mu? Ev içinde odadan odaya kablo görüntüsü pek hoş olmaz diye düşünüyorum. Bu sorunu nasıl çözdünüz? Biraz bilgi verebilirseniz sevinirim.
Selam iel77,
Konuya meraklı olduğu için sistemi eşim kurdu, biz şirketleri incelemedik. Ama kişisel olarak böyle bir merakınız yoksa, şirket aracılığıyla sistem kurdurmak sizin için daha kolay olabilir. Bizimki de kablolu, ama kanaletler içinde gizlenmiş vaziyetde.Wireless sistemler pahalı ve pilinin bitmesi gibi sıkıntıları olabiliyormuş.
Eser İlhan
25-02-2010, 08:05
Cevabınız için teşekkürler Kumru. Hayır,ne benim ne de eşimin bu işlere pek merakımız yok. En azından sistemi kurma anlamında.Tabii sistemleri teorik olarak inceler ve bize hangisinin en uygun olabileceğine dair belli bir fikir yürütebiliriz ama elektrik işlerinden ikimiz de anlamıyoruz. Bu yüzden profesyonel yardım bizim için daha iyi olacak gibi duruyor.
Bu bahar bu konuyu halletmek istiyorum, çevremizdeki pek çok evde varken bizde hala olmaması beni ürkütüyor.
Ozi'nin Bahçesi
20-04-2010, 15:38
Merhaba,
Ben de "kaçıp gittik nasıl yaşayacağız?" sorusunu soranlardanım bu aralar. Uzun arayışlardan sonra kendimize bir arazi aldık ama ne zaman gidebilirizi düşünüyoruz. Emekli olmaya daha 6 yıl var, hadi emeklilikden sonra desen çocuğumuz 6 yıl sonra 9 yaşında olacak ozaman gidebilecekmiyiz, okul arkadaşlar filan. Hadi gittik nasıl geçineceğiz, emekli maaşı yetecekmi ? Başka bir gelir keynağı yaratabilecekmiyiz?
Zor işler velhasıl. Biz en azından arazimizi alarak ilk adımı attık. Bakalım gelecek bize ne gösterecek.
Şimdilik haftasonları kaçabileceğim bir yer var en azından.
Zaman çok çabuk geçiyor, biz arsamızı aldığımızda 2006 yılının ocak ayıydı, önümüzdeki Ocak ayında 5 yıl olacak ve gelecek yıl eşim ile benim emeklilik tarihlerimiz gelmiş olacak.
Bu konuda yer arayışına başlayışımız ise daha eskiye, 2004 - 2005 yıllarına gidiyor. Emeklilik tarihi yakınsa onu beklemekte fayda var. Az da olsa sabit bir gelir gerekiyor.
qokhanyilmaz
12-08-2010, 15:22
Bu arada yalovadaki son durumunuz nedir acaba ?
Selehattin 67
07-02-2011, 19:31
Gideceğim buralarda er veya geç mutlaka gideceğim ortalama 5-6 dönüm bir yer alıp mtlaka gideceğim
Selehattin 67
07-02-2011, 19:36
Yoruldum artık fiziksel bir yorguluk değil ruhum beynim [ne kadar varsa ]yoruldu kimsenin olmadığı bir yerde köroğlu ayvaz yaşamak istiyorum
MeyveliTepe
07-02-2011, 20:01
Sizi de bekleriz karşıki tepeye :)
Selehattin 67
07-02-2011, 20:08
Yaşama işine gelince emekli olunca insanın eline azda olsa bir para geçer o parayla yaşamasını bilmeli az bulursa az harcamalı çok bulursa yine az harcamalı [istisnalar hariç ] ileriyi düşünerek her nekadar çok az kalsa dahi köyü vatandaşlarımız nasıl yaşıyorsa bizlerde öyle yaşayabiliriz tek farkımız bize gelen düzenli bir emekli maaşı olması hayat yaşam kavgasına gelince duygusallık ikinci plana kalkması lazım kendi beslediğin koyunu kendi beslediğin tavuğu kesememek gibi o zaman ya bakmayacağız **** bakarsak bırakacağız eceliyle ölecekler her iki haldede kaybeden besleyici olur
Selehattin 67
07-02-2011, 20:10
Sayın meyvelitepe imkanım olsa inanın bana buralarda bir gün beklemem buralarda
Selehattin 67
07-02-2011, 20:13
O karşı tepede yaşayıp ayda birkere dostlarla buluşup sohbet etmek bir bardak çay içmek iki kelam etmek çok güzel olurdu
MeyveliTepe
07-02-2011, 21:09
Karşı tepe işin şakası tabii. Söylemek istediğim, böyle bir düşünceniz varsa ertelemenin bir yararı yok, bir yerlerden başlayın.
Bu başlığa bayıldım. Daha ilk sayfalarda Kazların çok iyi bekçi olduğunu, köy fırını yapılırken cam kırıklarının kullanımı ve ne işe yaradığını, koyun akciğerinin foseptik çukurunu temizlediğini ve dahası. Tecrübelerini yazanların ellerine sağlık. Sakin kafa ile bir daha bir daha okuyacağıma eminim. Kullanabileceğim her bilgiyi yakalayabilmek istiyorum.
yarenimex
09-02-2011, 20:22
Karşı tepe işin şakası tabii. Söylemek istediğim, böyle bir düşünceniz varsa ertelemenin bir yararı yok, bir yerlerden başlayın.
Haklısınız sayın Meyvelitepe..Tartıp biçip kaçmayı kararlaştırmışsanız ve şartlarınız elveriyorsa, hemen olmasa bile kademe kademe uygulamaya koymakta yarar var.Bu yolla yaklaşık ikibuçuk yılda kopabildim İstanbul'dan ve nerdeyse beş yıldır tekrar İstanbul'a ayak basmadım.Önce oğlumun ailesiyle gelip ilçeye yerleştik, aynı dönemde de köyde evimizi yaptık,köyümüze taşındık oğlumun ailesiyle birlikte.Arkasından besihanemizi yaptık, hayvancılık ve diğer tarımsal faaliyetleri başlattık.Şimdi hep birlikte köy hayatımız ve çalışmalarımız sürüyor.Köy hayatı deyince şehirde özleyeceğimiz fazla bir şeyin geride kaldığı da anlaşılmasın.Modern yaşamın sunduğu her nimete( tiyatro hariç :D) burdan da ulaşabiliyoruz..
Selehattin 67
19-02-2011, 18:23
Vakitsiz öten horozu keserler şu anda kaçıp gitmek istememe rağmen hayat kavgası dolayısıyla gitme imkanım yok çocukları bir yerlere yerleştırip emekli olup geride düşünmek zorunda olmadığım kimseler kalmayınca gideceğim şimdilik gitmek için hazırlık yapmakla meşgul olacağım selamlar
yarenimex
20-02-2011, 21:07
Vakitsiz öten horozu keserler şu anda kaçıp gitmek istememe rağmen hayat kavgası dolayısıyla gitme imkanım yok çocukları bir yerlere yerleştırip emekli olup geride düşünmek zorunda olmadığım kimseler kalmayınca gideceğim şimdilik gitmek için hazırlık yapmakla meşgul olacağım selamlar
Elbette sayın Selahattin67, kararlı olsanız da şartlarınız elvermezse uygun zamanın beklenmesi doğru olacaktır.Biz de kararlı olduğumuz halde, bir zaman ertelemek zorunda kalmıştık. Büyük oğlumun askerliği, küçüğün okulu nedeniyle..Hazırlık yapmak da az iş değil, en azından günü geldiğinde şablon hazır oluyor. Dilerim olaylar gönlünüze göre gelişir ve sorunsuz bir kaçışı mümkün olan ilk firsatta gerçekleştirirsiniz..
Yerimi bilemedim ama gene de buraya yazdım.
Gittik diyelim yeni evimize. Hemen yamacımız orman başlangıcı. Kuşa kurda yem olacak yaşta değiliz ama domuzlar kasabalara inmeye başladı azda olsa tedbir gerekli.
Uzun lafın kısası; bir tüfek almak lazım, zamanı geldi demeye başladım.
Kara avını bilmem, bu yaştan sonra hevesde edilmez. Alacağım tüfek iddiasız ama gerektiğinde beni koruyacak çok pahalı olmayan bir çifte olmalı diye düşünüyorum.
Belki usta avcılardan yol gösteren olur. Tabii önce ruhsatımı edineceğim.
...
Gittik diyelim yeni evimize. Hemen yamacımız orman başlangıcı. Kuşa kurda yem olacak yaşta değiliz ama domuzlar kasabalara inmeye başladı azda olsa tedbir gerekli.
...
Alışırsınız, alışırsınız... :)
Uzun zamandır şehir dışında yaşıyorum. Bahçede ayak izlerine rastlasam da canlı olarak domuz hiç görmedim. Tüfek bir çözüm ama güçlü, burnu iyi koku alan koruma köpeği hem iki ayaklı hemde dört ayaklılar için ideal bence.
yasarugur
19-04-2011, 17:35
Sn.hoşseda MAK domuz avını zirai mücadele gerektiren durumlarda özel izinle , sürek avcılığı şeklinde müsaade ediyor;
Avlanma Amaçlı Yaban Domuzu Sürek Avı Esas ve Usulleri
MADDE 12- Yaban hayvanlarının doğal yaşam alanlarında yapılan plansız sürek avlarının, aynı habitatı paylaşan diğer memeli yaban hayvanlarına olumsuz etki yapması nedeniyle, yaban domuzu sürek avları genel ve devlet avlakları ile planlanması öngörülen genel ve devlet avlaklarında yapılabilecektir. Avlanma usul ve esasları Bakanlıkça belirlenecektir.
Avlanmasına belli sürelerde izin verilen yaban domuzunun sürek avı avlanma esasları aşağıda belirtilmiştir:
a)Yaban domuzunun Tablo-1’de belirtilen avına izin verildiği süreler ve tescil edilmiş genel ve devlet avlaklarında avlağın belirlenen kotaları dahilinde, planlanması öngörülen genel ve devlet avlaklarında ise il müdürlüğünce tespit edilecek kotalar dahilinde, sürek avı il müdürlüğünden izin alınmak koşuluyla yapılabilir. Bu süreler dışında av turizmi dahilinde avlanma hariç sürek veya bek avına izin verilmez.
b) Sürek avı talep eden, avlanma izin kartı bulunan avcılar, avcılık belgesi fotokopileri ile birlikte av gününden önce il müdürlüğüne başvurmak zorundadır. İl müdürlüğünce avlanma sahasının ve tarihinin uygun bulması durumunda iki gün içinde gerekli izni yazılı olarak verir. Bu izin üzerine temsilci avın yapılacağı köy muhtarlığına giderek sürek avının yapılacağı mevkii ve tarihini en az iki gün önceden can ve mal güvenliği açısından köy halkına duyurmak zorundadır.
c) İzin verilen yer ve tarihler dışında ve onbeş avcı ve yirmi sürekçiden fazla avcı ile yaban domuzu sürek avı yapılamaz. Sürekçiler avlanamaz, avlanma araç ve gerecini av sırasında üzerinde bulunduramaz.
d) Avcılar; yöre halkının av sırasındaki can ve mal güvenliği ile ilgili, köylere duyuru yaparlar ve gerekli tedbirleri alırlar.
Mücadele Amaçlı Yaban Domuzu Sürek Avı Esas ve Usulleri
MADDE 13- (1) Yaban domuzlarının belirli bir bölgede tarıma zarar verdiğinin veya zarar verecek düzeyde popülasyonunun arttığının tespit edilmesi halinde, 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Karantina Kanunu kapsamında mücadele çalışması; il müdürlüğünce verilecek izinle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı teşkilatınca Bitki Koruma Uygulama Prensipleri doğrultusunda yapılır.
(2) Mücadele amaçlı yaban domuzu sürek avları, 22 Şubat-15 Mayıs tarihleri arası hariç av yılı boyunca yapılabilir. Sürek avlarına katılacak avcılardan; sürenciler haricindekilerin avcılık belgesi sahibi olmaları şarttır. Mücadele amaçlı sürek avları mücadele yapılacak sahaların özelliklerine göre av turizmi kapsamında da yapılabilir.
Domuzları olduğunuz yerden uzak tutmak için farklı yöntemler denemek gerekiyor herhalde,eğer sayıca pek çoğaldılarsa çevrenizdeki tarla sahipleriyle birleşip sürek avı düzenletmeniz gerekiyor ,domuzların ürediği aylar hariç tabii...
Sayın üzüm vakti gelince ilk yapmayı planladıklarımdan birisi köpek almak. Ancak ona daha vakit var.
Sayın yasarugur benim yaban avına hiç niyetim yok ta onlar tarafından telef edilmemenin yolunu aramaktayım...
Böyle bir konuyu nasıl kaçırmışım anlayamadım. Bende 31 yaşında askerden döndüm, İstanbuldayım. Bakalım kaçabilecekmiyim.
Şimdilik konuyu izlemeye devam.
MeyveliTepe
19-04-2011, 20:33
Çoğu akşam keşfe çıkmış bir tilki görüyorum. Nadiren bir çakal da gördüğüm oluyor ama seslerini her akşam duyuyorum. Bize 500 metre uzakta bir ayı kovanları dağıttı. İki çift doğan yaz kış burada. Geçen yıl bir çift idi, eşlerden biri yüksek gerilim hattına kurban gitmişti. Yeni bir eş, ayrıca yeni bir çift daha geldi. Bizim bahçenin hemen altındaki bahçeden domuz geçmiş, avcılar ayaklandı. Bırakın peşini diye söylendim (pek takmadılar). Sansar bol ama görmek mümkün değil. Cevizlerde sincaplar cirit atıyor. Herşey yerli yerinde yani. Bir tek yılanlar hemen uyansalar diye beklemedeyim çünkü tek canımı sıkan sayıları epey artan minik kahverengi tarla fareleri.
Sayın üzüm vakti gelince ilk yapmayı planladıklarımdan birisi köpek almak. Ancak ona daha vakit var.
Sayın yasarugur benim yaban avına hiç niyetim yok ta onlar tarafından telef edilmemenin yolunu aramaktayım...
Sn hosseda,
Benim gideceğim yerde domuzlar ma-aile geziyorlar; anne, baba, çocuklar, anneanne, kuzenler...:) Gece patırtılarına uyanıyorsunuz camın önünden geçerken; perdeyi açıyor, karanlıkta bir görebilsem diye bakıyorsunuz, siz bakıyorsunuz onlar bekliyor, hareket olmayınca görmeniz mümkün değil karanlıkta. Ta ki siz uyuyana kadar inanın kıpırdamadan bekliyorlar. Uyuduğunuzda işlerini görüyor, üzümlerinizi yiyor, bahçenizi bozabiliyorlar. Ama bir gün olsun komşularımdan, onları vuralım diye bir laf duymadım. Oralar sadece bizim tarlalarımız, bahçelerimiz değil ki, onların yaşam alanları.
Sincaplar bütün bademleri yemiş, yesin. Sorun değil. Bir sincap, tilki, domuz,..., gördüğümde "oh, haala her şey yolunda" diyebiliyorum. Çünkü doğanın dengesini o kadar bozuyoruz ki içiçe girmiş ortak alanlarda dünyayı dar ediyoruz hayvanlara zaten. Bırakın gezsinler, bunlar inanın çok doğal gelecek. Ve korkmayın, çarptığında arabaların haşatını çıkaran o domuzlar insanlardan nasıl korkuyorlar bilseniz. Sizi telef etmekten çok kendi can derdinde onlar. Marullarınız korumak isterseniz etrafını çevirin, ama vurmayı düşünmeyin nolur.
Bir de şöyle bakın, daha ne kadar bunları yapabilecekler ki? Bir gün gelişmişlik(?) oralara da gidecek ve siz "eskiden ne çok domuz vardı, domuzlar biz bozmadan bağlarımızı bozardı. Sincaplar vardı, şuncacık elim kadar, cevizlerimizi koymaz dalında yerlerdi." diye anlatmak durumunda kalacaksın belki de. Umarım olmaz. Şimdi onların sahalarında deplasmandayız, unutmayalım. Hatta biraz eğlenceli hale de getirebilirsiniz onlarla ilişkilerinizi. Babam tarlayı domuzlara sürdürmüştü bir keresinde:) Gelincik gelmiş, yumurtalarınızdan çalmış, tavuklarınızı boğmuş, yapacak bir şey yok olan olmuş, hayvanı vurmak çözüm değil, isterseniz başka önlemler de alabilyorsunuz. Etrafınızda yılan var mı peki? Yok neden?
Varsa tedirginliğiniz iki ayaklı homo_sapienslere karşı olmalı:) Bir tüfek edinmeniz caydırıcı olabilir onlara karşı elbet.
Sincaplar çok sevimliler ama daha çağla aşamasındayken bütün bademleri götürüyorlar ama bütün bademler onların olsun, yoklukları daha kötü. Bademi bakkaldan alırız. Onların böyle bir şansı yok. :-)
Sayın tenar,
Yabana zarar vermemek konusunda sizden farklı düşünmüyorum. Tüfek alırsam bahçeme domuz gelince havaya ateş edeceğim kaçırmak için.
Ancak köylü bizim gibi düşünmüyor. Üzüm zamanı bağlarında yatıyorlar domuza yedirmemek için ürünlerini. Domuz ne yazıkki kötü bir hayvan, girdiği bağda sadece üzüm yemekle kalmıyor, bağı da yerle bir ediyor, köylünün buna katlanarak ,yaban hayattır korumak lazım demesini kimse beklememeli.
İki taraf arasında amansız bir savaş var aslında, domuz karnımı ve çoluk çocuğumu doyuracağım diye her türlü kurnazlıkla bağa bahçeye girme mücadelesi verirken, köylü çoluk çocuğumun rızkını sana yedirmem diye savunma yapmakta. Ama şuna da eminim, köylü zarar görmemiş olsa domuza yan bile bakmaz.
Etrafımızda yılan kalmadı yazmışsınız.Yeteri kadar var. Karayılan, engerek ve dağ alası ile sarı yılan bolca mevcut çevrede.
...Tüfek alırsam bahçeme domuz gelince havaya ateş edeceğim kaçırmak için. ...
Sayın hosseda,
Alışık olmadığınız için endişe ediyorsunuz galiba. Şehir dışında yaşamaya karar verdiğimizde tüfek konusunda bizde çok kafa patlattık. Kişisel güvenlikle ilgili olduğu için tüfek alma, almama konusunda birşey diyemem ama
çatapat, maytap gibi malzemeler de kaçırma işi için kullanılabilir.
cumartesi70
21-04-2011, 01:12
Kaçıp gitmek derken,gideceğiniz mesafenin sınırlarını iyi koymak önemli.Yoksa Tibet'e gidip Himalayalar'da bile yaşamak mümkün.Şehir hayatından kaçmak için şehirden çok uzaklara gitmek gerekmeyebilir.İstanbul'da çalışan biri olarak İstanbul çevresindeki köylerden birini tercih ettim,böylece işime gidip gelebiliyorum.Geniş bahçeli,site içerisinde bir ev tercih ettim böylece güvenlik imkanından faydalanıyorum.Evcil hayvan haricinde hayvan beslemek dışında doğayla ilgili her tür faaliyette bulunabiliyorum.Zaten çalışan birinin zamanı kısıtlı oluyor.Köy hayatının ve medeniyetin imkanlarını birleştirme fırsatım oluyor.
Dezavantajları,uzun yol depmek,müstakil evin beklenmedik masrafları,az insan olduğu için dar çevre,en azından ailenin her ferdini tatmin etmeyebiliyor,yorucu ve devamlı çalışmayı gerektiren bir yaşam.Avantajları ise oldukça uzun bir liste tutar ki bu hayatı tattıktan sonra bir AVM'ye gitmek,park yeri aramak,tatsız,sağlıksız gıdalar yemek,egzos solumak,bozuk kişilikli insanlarla mücadele etmek,beton grisi seyretmek,çocuğunuzu dört duvar arasında suni ortamlarda büyütmek,gereksiz stres yaratan gündemi takip etmekten kurtulmak bile çok şeye değer.
Kısacası illa bir çiftlik,geniş arazi,uzak diyarlar,çok para şart değil.Cesaret ve biraz imkan yeterli
açık-pozisyon
26-05-2011, 12:50
Sn. cumartesi70, ben de İstanbul çevresi köylerini bayağı bir düşünmüştüm. Siz hangi köye gittiniz acaba?
Her sabah, dengesiz beslenerek bir telaşla evimizden çıkarız, Araç dolu yollarda işimize varmak için trafikte türlü acılar çekeriz. Bazılarımız sıkışık trafikte kullandığımız arabanın dikiz aynasında makyaj yapar.Bazılarımız servis araçlarında kulağımızdaki mp 3 kulaklığıyla uyuklarız.
İşe vardığımızda, memnuniyetsiz bir surat ile verimsiz ve mutsuz çalışır, İşimizi gerektiği gibi yapamayız. Mesai bittiğinde, eve dönerken sabah yaşadığımız acıları tekrar yaşarız.
Hafta sonu,mangal yapar, maç seyreder, Arabamızı kolay park edebildiğimiz, büyük alış veriş merkezlerine gideriz.
Mangal yaparken veya maç seyrederken, arkadaşlarımıza, hep yakın zamanda, Belki emekli olduğumuzda yerleşmeyi düşündüğümüz o kır evi hayalini anlatır dururuz.
Bahçe İçinde köpeğimizin, tavuklarımızın, keçi, koyun, hatta belki ineğimizin olduğu, bahçesinde, hormonsuz domates ve biber yetiştirebileceğimiz, Orman kenarı veya en azından şehir gürültüsünden uzak o evi. Çitleri ve ismi bile hazırdır. Başında soyadımızın bulunduğu ...... çiftliği. Ama akşam olup eve döndüğümüzde, içtiğimiz alkolün tesiri de azaldıkça,Gerçekler yüzümüze çarpar.
İlk önce çocukların okulu ve Babanızın hastalığı, tek başına bırakamayacağınız
veya yanınızda götüremeyeceğiniz Anneniz. sonra her3-6 ayda bir by pas ertesi kontrollerimiz, gelir düzeyimiz ve ulaşım daha sonra alıştığımız teknoloji,rahatlık ve şehir nimetleri, Eşimizin ve çocuklarımızın asla vazgeçemeyeceği, lüks alış veriş merkezleri,İnternet,adsl,kablo tv vs.. Mutlaka bu sebeplerden biri veya hepsi birden karşınıza dikilir.
Sonunda, Şehirde gönülsüz yaşamaya mahkum olduğunuzu hissedersiniz.
Artık Tek yapabildiğiniz, Hafta sonu bir deniz kıyısında martıları seyretmek veya kolayca ulaşabildiğiniz yakın bir ormanda yürüyüş yaparken, farkına varmadan onlarca fidan, yüzlerce böcek ve karınca ezmek olur.
Evinize dönerken arabanızı kolay parketmek uğruna lüks bir alışveriş merkezinde bulunan markete uğrarsınız. Robot gibi, tercih ettiğiniz markaların bulunduğu Raflarda, içinde hangi maddelerin yazılı olduğu,ama asla okuyamadığımız küçük puntolar ile yazılmış etiketli ürünlerden bazılarını alıp evimize döneriz.
Biz böyle isteksiz ve mutsuz bir yaşamı sürdürürken,
Köyde yaşayanlar ise, gübre ve hayvan kokusunun etki alanında kalmış köy kahvesindeki televizyondan, şehirdeki lüks yaşamın abartılı ve ahlaksızca sergilendiği o şehir hayatını özler durur. Tek amacı, şehire gitmektir. Ahırındaki keçisi, bahçesinde yetişen, ve sizin özlemini çektiğiniz domatesi ,tarladaki ürünü hiç umurunda değildir.
Artık kararını vermiştir. Siz nasıl arkadaşlarınıza köye gideceğinizi anlatıyorsanız,O da kahvedekilere keçisini,tarlasını nasıl satıp Şehire gideceğini anlatır.
Ama ne siz oraya gidebilirsiniz ne de o buraya gelebilir. Ama her ikiniz de asla
yaşayamayacağınız hayatın özlemini duyarsınız.
Saygılarımla
ŞEHİRDEN KAÇMAYI PLANLAYANLARA İTHAF OLUNUR.
Kesinlikle katılıyorum.
Ailesi olan bir insan Türkiye gibi bir ülkede alıp başını öyle kolay kolay gidemez.
Köy hayatındaki insanlar şehirde yaşamak için bütün düzenlerini ,sevdiklerini bırakıyolar,şehirdekilerde köyde yaşamak için bunun tam tersini yapmaya çalışıyor ama rahata alıştıkları için yapamıyolar.
Köy yaşamı öyle kolay değildir,hele şehirde yetişmiş birinin yapıcağı en son iştir,imkanınız varsa hafta sonu kaçabileceğiniz bir dünya yaratın kendinize,bir nebze hevesinizi alıp ,idare edin.
Son 150 yıldır insan doğasına ters,korkunç bir çağda,korkunç bir dünya kapitalist sisteminde,Türkiye gibi bir ülkede insanın gelişmesini ,ilerlemesini engelleyen din ,aile ve muhafazakar kültürleriyle beraber yaşamak zorundayız.
Maalesef şehirli insanlar olarak,lanetlendik ve arafta kaldık.
Başka bir zamanda ,başka bir hayatta.
Bu arada todoru kutlamayı unuttum, bu hayali belli bir yaşı geçmiş herkes yapabilir ama 30 yaşında herşeyin başındaki bir insanın bunu yapması,tek başına hayatı seçmesi ,büyük yürek,büyük cesaret ,büyük tavizler ve büyük şans gerektirir.Gerçekten kutluyorum.
Bende 30 yaşındayım,alıp başımı gitmek istiyorum ama bende todordaki özelliklerden hiç biri yeterince yok.Birde geniş beni seven ve benden beklentileri olan bir ailem var üstelik evli değilim birde karım çocuklarım olsa iyice prangalara vurul.
Dediğim gibi arafta kaldık,başka bir zamanda,başka bir hayatta.
alideryacengel
28-05-2011, 20:41
Her sabah, dengesiz beslenerek bir telaşla evimizden çıkarız, Araç dolu yollarda işimize varmak için trafikte türlü acılar çekeriz. Bazılarımız sıkışık trafikte kullandığımız arabanın dikiz aynasında makyaj yapar.Bazılarımız servis araçlarında kulağımızdaki mp 3 kulaklığıyla uyuklarız.
İşe vardığımızda, memnuniyetsiz bir surat ile verimsiz ve mutsuz çalışır, İşimizi gerektiği gibi yapamayız. Mesai bittiğinde, eve dönerken sabah yaşadığımız acıları tekrar yaşarız.
Hafta sonu,mangal yapar, maç seyreder, Arabamızı kolay park edebildiğimiz, büyük alış veriş merkezlerine gideriz.
Mangal yaparken veya maç seyrederken, arkadaşlarımıza, hep yakın zamanda, Belki emekli olduğumuzda yerleşmeyi düşündüğümüz o kır evi hayalini anlatır dururuz.
Bahçe İçinde köpeğimizin, tavuklarımızın, keçi, koyun, hatta belki ineğimizin olduğu, bahçesinde, hormonsuz domates ve biber yetiştirebileceğimiz, Orman kenarı veya en azından şehir gürültüsünden uzak o evi. Çitleri ve ismi bile hazırdır. Başında soyadımızın bulunduğu ...... çiftliği. Ama akşam olup eve döndüğümüzde, içtiğimiz alkolün tesiri de azaldıkça,Gerçekler yüzümüze çarpar.
İlk önce çocukların okulu ve Babanızın hastalığı, tek başına bırakamayacağınız
veya yanınızda götüremeyeceğiniz Anneniz. sonra her3-6 ayda bir by pas ertesi kontrollerimiz, gelir düzeyimiz ve ulaşım daha sonra alıştığımız teknoloji,rahatlık ve şehir nimetleri, Eşimizin ve çocuklarımızın asla vazgeçemeyeceği, lüks alış veriş merkezleri,İnternet,adsl,kablo tv vs.. Mutlaka bu sebeplerden biri veya hepsi birden karşınıza dikilir.
Sonunda, Şehirde gönülsüz yaşamaya mahkum olduğunuzu hissedersiniz.
Artık Tek yapabildiğiniz, Hafta sonu bir deniz kıyısında martıları seyretmek veya kolayca ulaşabildiğiniz yakın bir ormanda yürüyüş yaparken, farkına varmadan onlarca fidan, yüzlerce böcek ve karınca ezmek olur.
Evinize dönerken arabanızı kolay parketmek uğruna lüks bir alışveriş merkezinde bulunan markete uğrarsınız. Robot gibi, tercih ettiğiniz markaların bulunduğu Raflarda, içinde hangi maddelerin yazılı olduğu,ama asla okuyamadığımız küçük puntolar ile yazılmış etiketli ürünlerden bazılarını alıp evimize döneriz.
Biz böyle isteksiz ve mutsuz bir yaşamı sürdürürken,
Köyde yaşayanlar ise, gübre ve hayvan kokusunun etki alanında kalmış köy kahvesindeki televizyondan, şehirdeki lüks yaşamın abartılı ve ahlaksızca sergilendiği o şehir hayatını özler durur. Tek amacı, şehire gitmektir. Ahırındaki keçisi, bahçesinde yetişen, ve sizin özlemini çektiğiniz domatesi ,tarladaki ürünü hiç umurunda değildir.
Artık kararını vermiştir. Siz nasıl arkadaşlarınıza köye gideceğinizi anlatıyorsanız,O da kahvedekilere keçisini,tarlasını nasıl satıp Şehire gideceğini anlatır.
Ama ne siz oraya gidebilirsiniz ne de o buraya gelebilir. Ama her ikiniz de asla
yaşayamayacağınız hayatın özlemini duyarsınız.
Saygılarımla
ŞEHİRDEN KAÇMAYI PLANLAYANLARA İTHAF OLUNUR.
sayın oğuz karsan.size ve karamsar tüm dostlara inat köyde üçüncü yılımızdayız ve ömrümüz yetse onyıllarca burada kalmaya kesin kararlıyız. :)
Oğuz bey kızmasın ama çok güzel yazmış ve bir hayalin nasıl gerçekleştirilemeyeceğini anlatmış amacım eleştirmek değil, farklı bir açıdan bakmak.
Bir işin nasıl olmayacağını isterseniz yüz farklı şekilde anlatabilirsiniz.
İnternet, adsl hepsi artık köylerde de var. Digital telefon santralı olan her yere adsl bağlanabiliyor.
Kablo tv yerine uydu alıcınız olursa alışık olduğunuz tüm kanalları köyde de seyredebilirsiniz. Zaten şikeyet ettiğiniz AVM'lerden kurtulabilirsiniz.
Köylerdeki çocuklar da okula gidiyorlar hem de büyük şehirlerdekinden daha kolay bir şekilde, üniversite sınavlarında dikkat edin kırsalda yetişmiş çocuklar daha başarılı. Köyde olmuyorsa biraz büyükçe bir ilçenin etrafında bir yer bakabilirsiniz. Annenizi babanızı bırakmayın onları da yanınızda götürün. Artık heryerde hastane var.
Yeterince isterseniz mutlaka yaparsınız.
Hayalinizin peşinden koşmuyorsanız veya harekete geçmiyorsanız bence yeterince istemiyorsunuz demektir. Aslında en temel sorun hayatınızı nasıl sürdüreceğiniz. Hangi gelir ile bunu yapacaksınız, çünkü köyde de giderleriniz olacak. Gelirinizi ve yaşamınızı nasıl dengeleyeceksiniz. Gerisi eğer gerçekten gitmek istiyorsanız teferruattır.
Sayın Etrim, önemli olan kuyunun derinliği değil ipinizin boyu. Dediğiniz gibi köyde yaşamak demek medeniyetten uzak kalmak değil, medeniyetin kötü etkilerinden uzak kalmak.
Ben 17 senedir Silivri'nin bir köyünde yaşıyorum. 35 yaşında evlenip buraya taşındık. İlk geldiğimizde elektrik ve telefon yoktu (o zamanlar cep telefonu da yoktu), jeneratörle oturduk. Bir Lada Nivamız vardı, kışın ancak onunla gidip gelebilirdik. Şu anda yolumuz da yapıldı telefon adsl hepsi var. Hastane deseniz 20 km. ötede ama 15 dakika.
Bu hayata alışınca zaten geri dönmeyi düşünmezsiniz. İstedikten sonra giderleri de gelire göre ayarlıyorsunuz. Akaryakıt fiyatları arttıkça önce 1.3 litre benzinli sonra 1.3 litre dizel araba aldık, kaloriferi de oduna çevirdik. Sıradaki hedef rüzgar türbini ve elektrikli araba :)
misterno
07-06-2011, 17:28
Pardon bu Silivri dediginiz Istanbul'un trakya tarafindaki Silivrimi? Orasi artik Istanbul'un icinde sayiliyor saniyordum ayrica buyuk proje yani kanal yapilinca artik sehrin ortasinda kalacaksiniz gibime geliyor.
Nacizane fikrimdir
Google Earthten Kurfallı'ya bakabilirsiniz. Pek İstanbul içi sayılmaz.
Belki bu sayfalarda, onlarca kere yazıldı ama ben bir kez daha hatırlatayım dedim. Evet Ali D Çengel veya diğer bir kaç kişi gibi tamamen kaçıp gitmek çok kolay değil ama, karamsarlığa kapılıp vazgeçmek de değil. Önce sadece yazları birkaç günlüğüne, sonra haftalık konaklamalar, ardından daha uzunca bir süre, hem kendini, hemde doğayı test etmeli insan, evet, çok kolay değil kaçıp gitmek, ama imkansızda değil...
KAÇMAK Hayali Bir Başka Bahara Kalmış;
Bu köşeye uzun zamandır bir şeyler yazılmamış. Havalar soğuyunca canlılar sıcak ortamda yaşamak ister. Ne zaman sırtımız ısındı, insan kendini dışarı atrmak istiyor. Başlıyoruz kaçacak yer aramaya.
Ben beş yıldır sürekli köyde yaşıyorum. Zaman zaman bıkıyorum burada yaşamaktan. Acaba şehire mi gitsem diyorum. Giyerim tertemiz çizgili pijamalarımı uzun otururum kanepeye vs vs.
Ne zaman şehire insem başımda korkunç ağrılar başlıyor. Evde eşim yavaş konuş diyor. Bir türkü tutturmak istiyorum, eşim yukarıdaki diyor. Korkunç bir egzos dumanı, kömür kokusu, sabahın erken saatlerinde motor homurtuları, gece komşu gezmesinden ayrılırken çalınan korna sesleri vs vs vs. Sonra cama çıkıp, aptal gibi yoldan gelip geçenleri izliyorum. Birden köpeğimi özlüyorum.
Sabah erkenden, çantamı sırtlıyorum düşüyorum yola. Köye geldiğimde ise; bütün tavuklar, köpeğim bir karşılama töreni düzenlemişler. Köpeğim yüzümü yalıyor. Tavuklar paçama gaga atıyorlar.
Demli bir çay içmenin tam sırası. Yanına da bir demet türkü.
İşte benim özgürlük alanım. Yaşam böyle gel-git lerle geçip gidiyor.
KAÇMA FİKRİNİZİN SÜREKLİ SICAK KALMASI DİLEĞİYLE .SAYGILARIMLA......
tugrulbaba
01-12-2011, 17:25
Başıboş, yalnız ve ıssız bir araziye gidiyorsanız tüfek olmazsa olmaz. Benim yayladaki yerim avlak bir yer. Her sabah istisnasız sabah 6 gibi tüfek patlamaları hatta tarrakaları ile kuzeydeki tepeler ünler. Ta Alanyadan, Antalyadan avcılar, meraklılar gelirmiş benim oralara ben rastlamadım gerçi. Buna rağmen, birkaç kez bahçede domuzların dürttüğü, eşelediği yerlere rastlamışlığım vardır. Yani rutin bir şekilde avcıların, meraklıların ayağı altında olan yaylamızda domuz zaman zaman benim bahçeme uğrayabiliyor. Yani maytaplarla, çatapatlarla bu hayvan kaç-maz! Ka-çı-rı-la-maz! İlle de tüfek...İllede kuyruk acısı diyeceğim ama, canı yandığında daha tehlikeli. Kaçmazsa üstüne gelirse öldürebileceğiniz bir silah gerek... Binaenaleyh, önce can güvenliği..
Nazım Hikmet, Abidin Dino'ya sormuş, yanılmıyorsam. ''Mutlululuğun resmini çizebilirmisin'' diye. Mutluluk; kimine göre, dışarıda lapa lapa kar yağarken, sıcacık sobanın başında içilen bir bardak çay, kimine göre, sinemada film seyretmek olabilir.
Önemli olan insanın kendini mutlu hissetmesi, nerede, nasıl veya ne zaman olduğu değil, ama şu da görünen bir gerçek ki, İnsanlar eskiye özlem duymaya başladılar bile. Kentten kaçışlar başladı. Kimi bir dağ köyüne, kimi balıkçı kasabasına...
Selehattin 67
05-12-2011, 15:24
nazım hikmet, abidin dino'ya sormuş, yanılmıyorsam. ''mutlululuğun resmini çizebilirmisin'' diye. Mutluluk; kimine göre, dışarıda lapa lapa kar yağarken, sıcacık sobanın başında içilen bir bardak çay, kimine göre, sinemada film seyretmek olabilir.
mutluluk herkes için farklı bir kavram şimdi pek çoğumuz fırsat bulursa veya cesaret edebilirse şehirlerden uzaklaşacak kaçıp gitmeyecek bir süre uzaklaşacak etrafımdaki köylere ve köylülere bakıyorumda çoğu sebzesini şehirden alıyor behçe yapmayı kendilerine bir eziyet sayıyorlar bizlerde yıllarca şehir hayatı yaşamış kişiler bir kök marul domates, sogan, vb dikip yemek için elimizden geleni yapıyoruz
KAÇMAK Hayali Bir Başka Bahara Kalmış;
Bu köşeye uzun zamandır bir şeyler yazılmamış. Havalar soğuyunca canlılar sıcak ortamda yaşamak ister. Ne zaman sırtımız ısındı, insan kendini dışarı atrmak istiyor. Başlıyoruz kaçacak yer aramaya.
Ben beş yıldır sürekli köyde yaşıyorum. Zaman zaman bıkıyorum burada yaşamaktan. Acaba şehire mi gitsem diyorum. Giyerim tertemiz çizgili pijamalarımı uzun otururum kanepeye vs vs.
Ne zaman şehire insem başımda korkunç ağrılar başlıyor. Evde eşim yavaş konuş diyor. Bir türkü tutturmak istiyorum, eşim yukarıdaki diyor. Korkunç bir egzos dumanı, kömür kokusu, sabahın erken saatlerinde motor homurtuları, gece komşu gezmesinden ayrılırken çalınan korna sesleri vs vs vs. Sonra cama çıkıp, aptal gibi yoldan gelip geçenleri izliyorum. Birden köpeğimi özlüyorum.
Sabah erkenden, çantamı sırtlıyorum düşüyorum yola. Köye geldiğimde ise; bütün tavuklar, köpeğim bir karşılama töreni düzenlemişler. Köpeğim yüzümü yalıyor. Tavuklar paçama gaga atıyorlar.
Demli bir çay içmenin tam sırası. Yanına da bir demet türkü.
İşte benim özgürlük alanım. Yaşam böyle gel-git lerle geçip gidiyor.
KAÇMA FİKRİNİZİN SÜREKLİ SICAK KALMASI DİLEĞİYLE .SAYGILARIMLA......
Merhaba efendim,
Ne güzel, kâbustan erken uyanmışsınız.
Acaba esirgemeseniz, yer değişsek diyorum. O kâbus sonu güzelliklere bende kavuşsam. Kâbusa bile razı olduk bu şehir hayatında, ama uykuda. Uyandığımızda, bir baktık, gerçek yaşam daha da bir kâbus efendim:))
Çok güzel yaşantınız, ailece sağlık içinde, uzun seneler sürsün inşallah.
Kaçma hedefleri olan birinden,
Saygılarımla lütfen.
Sn Mrduran;
Tabi ki kaçmanın koşulları vardır. Koşulların olgunlaşması lazım. Çocukların durumları vs vs.
Bir de istemek lazım. Mutlu olacağınız ortam çok önemli. Kişiden kişiye değişen bir kavram. Artık köyde yaşayan insanlar da şehir kaçkınlarını fırsata çevirmek istiyor. Onlar için şehirden gelen herkes; yabancı ve çok parası olan kişidir. Hizmet alırken bile sizi yabancı olarak değerlendiriyorlar ve daha çok para istiyorlar. Mallarını satarken normal değerinin üstünde istiyorlar.
Çok istersenız olur. Dilerim sizde hayallerinizi gerçekleştirirsiniz. Selamlar.
yesilgiresun
06-12-2011, 10:13
merhabalar.bu yazilanlari epey zamandir okuyorum.bazen duygulaniyorum,bazende üzülüyorum.cünki ben dogup ,büyüdügüm vatanimdan cok uzaklarda oldugum icin herseyini cok özlüyorum.bende tabiri caizse buralardan cekip gitmek,aslima dönmek istiyorum.simdi köyler eskisi gibi degil.cok gelismis hatta modern olmus.ekmek,sebze,meyve arabalari her gün kapiya geliyorlar.bence yurdumuzun her yani güzel ve yasamaya deger.ALLAH herkese hayallerini gerceklestirme ve yasama nasip etsin .icinde bizlerede.hoscakalin
kamil keskin
06-12-2011, 17:16
Ben de şehirden köye kaçmak isteyenlerdenim.10 senedir şehirde yaşıyorum.Arkadaşların anlattığı gibi şehir ortamı benim gibi çocukluğu köyde geçmiş biri için çok boğucu.Ama maddi sıkıntılar,sigorta v.b gibi konulardan bir süre daha buralardayım.Ama köyümede bir yandan ilerisi için yatırımlar yapıyorum.Geçen sene 80 adet çam fıstığı diktim.Bu sene 2-3 gün önce 160 adet ceviz diktim.Bir sene sonra kestane ve badem bahçesi düşüncem var.İlerde döndüğüm zaman köyde de yapılacak bir işimin olması çok önemli.
Köy hayatı;birazcık maddi durumun iyi ise harika.örneğin ben hafta sonu tatilimde yaz geceleri,köyün deresinden gelen kurbağa seslerini,ağaçlarda öten ağustos böceklerinin sesleri ile uyurum.Sabahleyin tavukların sesleri ile uyanırım.kahvaltımda da köydeki arılardan aldığım baldan,tavuklarımdan aldığım sıcacık yumurtadan,ineğimizden taze sütle yaparım. Köye vardığında insanlar her zaman sıcacıktır.onların mimiklerinden bunu hemen anlarsın.Ama şehirde aynı apartmandaki insanları çoğu zaman tanımazsın.
2012'YE GİRERKEN;
Benim en yakın komşum yüz metre ötede. Birkaç gün önce araçlarını evlerinin uzak bir köşesine güneşe karşı çekmişler bira-çerez le ilgileniyorlar. Biz herkesin kaçmak istediği yerde yaşıyoruz. Ama komşum yine de değişiklik istemiş arazinin uzak bir köşesini tercih etmiş.
Bu bölüme gelince; CAN YÜCEL babanın GİTMEK şiiri gelir aklıma. Aslında nereye gitsek hemen kök salıveriyoruz. Yani başka bir noktaya kök salıveriyoruz. Ağaç dikiyoruz, köpek alıyoruz, tavuklarımız oluyor vs vs.
Bugün ne yesem diye düşündüm. Etrafta ebegümeci, ısırgan, pırasa, taze soğan, tere, roka turp, brokolı vsvs vs derken yiyecek dolu. Daha adını bilmediğim koyunların yediği otlardan pişirdim üstüne de taza tavuk yumurtası kırdım. Al sana yemek.
Senı mutlu ediyorsa mesele yok.
Selamlar....
Ailesi olan bir insan Türkiye gibi bir ülkede alıp başını öyle kolay kolay gidemez.
Bir bayramda dağa gittik bir tanıdığın çardağında kaldık. Ertesi gün bir ağaç altında konakladık. Sabah annem ben geri dönmeyeceğim dedi. Espriye güldük toparlandık. Anladık ki annem espri yapmamış.
O hafta ağacın altına yaptığımız geçici çardakta kaldı, sonra ona yazı geçirebileceği bir baraka yaptık. İki dönüm yeri bileziği karşılığı sahibinden aldı tahta bir klübeyaptık, iki kışı orada geçirdi. Sonra kerpiç bir dama çevirdik. Bir oda ekledik. Onbeş yıl orada yanlız yaşadı. 56 yaşında gitmişti. Yol yok elektirik yok su pınardan geliyor. Gitmek isteyen gider yaşamak isteyen yaşar. Şimdi 89 yaşında dağa gidelim orada kal desem hemen çantasını hazırlar.
İsteyen yapar. Yoksa bahane çok olur.
Üçüncü nesil kentli olarak herhangi bir köyde kendine ait 1 metrekare yeri bile olmayan, yine herhangi bir yerde 1 dönüm tarla alacak kadar birikimi bulunmayan ve şehir plancısı olarak çalışan ancak kent hayatından nefret edip hareket alanını oldukça küçülten biri olarak kaçıp gitmeyi başarabilenleri kıskanmamam elimde değil :)
Selamlar, saygılar :)
Sizin yerinizde olmak isteyen o kadar çok insan var ki...
Sevgili Rahhat Kardeşim;
Bu siteye üye olduğunuza göre sizi toprağa çeken bir duygu yoğunluğu var demektir. Bende böyle bir yerim yok iken hep tarımla ilgili TV programlarını izlerdim. Evde bardaklarda değişik bitkiler büyütür ve ormanlarda bir yerlere şaşırtırdım. Bir süre evde muhabbet kuşu ürettip arkadaşlarımın çocuklarının doğum günlerinde bir kafesle hediye ederdim. İçlerindeki merhamet ve insani duyguların gelişmesine yardımcı olsun diye. Sonra otuz yıl gezdığım yerlerde arazıler beğenirdim. Sonra oldu. Şimdi benim burası özgürlük alanım. Ama bazı konularda da özgürlüğümü kısıtlıyor. Köpeğimi ve diğer hayvanlarımı bırakıp gidemiyorum.
İçinizdeki bu duyguların bitmemesini diliyorum.Slamlar..
Sevgili Rahhat Kardeşim;
Bu siteye üye olduğunuza göre sizi toprağa çeken bir duygu yoğunluğu var demektir. Bende böyle bir yerim yok iken hep tarımla ilgili TV programlarını izlerdim. Evde bardaklarda değişik bitkiler büyütür ve ormanlarda bir yerlere şaşırtırdım. Bir süre evde muhabbet kuşu ürettip arkadaşlarımın çocuklarının doğum günlerinde bir kafesle hediye ederdim. İçlerindeki merhamet ve insani duyguların gelişmesine yardımcı olsun diye. Sonra otuz yıl gezdığım yerlerde arazıler beğenirdim. Sonra oldu. Şimdi benim burası özgürlük alanım. Ama bazı konularda da özgürlüğümü kısıtlıyor. Köpeğimi ve diğer hayvanlarımı bırakıp gidemiyorum.
İçinizdeki bu duyguların bitmemesini diliyorum.Slamlar..
Merhaba sayın efe-can;
Üyeliğim uzun süredir var ve okuyarak, eğitimlere katılarak bilgimi görgümü artırmaya çalışıyorum. Ancak, el toprağa değmeden öğrenilenler hep eksik kalıyor.
Eğer çekip gidebilmekse özgürlük, zaten topraktan bağımsız yaşamanız gerekmez mi? :) Bence özgürlük tercih hakkınızın her zaman olması ve istediğinizi tercih edebilmenizdir. Siz oradan da kaçıp gitmek istiyorsanız ya ayrılmak istemediklerinizi de yanınızda götüreceksiniz ya da kalıp özgürlük kavramı hakkında bizim gibi özgür olmayanları düşüneceksiniz :)
Bence keyfini sürün toprağın ve hayatınızı güzelleştiren herşeyin :)
Saygılar selamlar benden...
Sn.Rahhat;
Dediğiniz gibi yaşıyoruz ve keyfini çıkarıyoruz. Yaşadığımız yerin değerini büyük şehirlere gidince daha iyi anlıyoruz. Geçenlerden Ankara da bir kaç gün kaldım ve boğuldum. Oysa daha önce 15 yıl yaşadım. En zevk aldığım yıllar 75-80 yıllar idi.
Şimdi benim arazim 7000 m2. İnanın dışarıdan hiç iş gücü almadan bütün işleri tek başıma yapıyorum. Yani elim ayağım sürekli toprakta. Bütün sebzeleri (yazlık kışlık ) yetiştiriyorum. Dut ile başlayan meyve serüveni hurma ile bitiyor. Ve tavuk, kuzu vs vs.
Birgün sizlerinde olur dileği ile. Selamlar..
ntvde serdar kılıçın dağ evi programını izlemenizi tavsiye ederim Her cumartesi sıfırdan yaşamı kuruyor.;)
ardacan2000
03-03-2012, 14:43
Çarsamba aksamlari ilk yayin, cumartesi tekrari var programi. Bende izliyorum. Yalniz fazla konusuyor.
miskinruh
10-04-2012, 15:19
Merhaba arkadaşlar
İstanbul'dan Muğla merkeze atama nedeniyle ilk geldiğimde, 6 ay bocalama süreci yaşadım. İstanbulda iken 24 saat az gelirdi, şimdi 24 saat bazen çok çok uzun geliyor. :) 4 yıl oldu Muğlaya yerleşeli. Şehir hayatını hem eşim hem de ben sevmiyoruz. Kısa bir araştırmadan sonra kesemize uygun şehre 14 km uzaklıkta 6 dönüm bir tarlayı satın aldık. Bu sene aktif şekilde, yerleşmek için çalışmalara başladık. Önümüzdeki hafta kuyu için anlaştığımız firma sondaja başlayacak, kenar çitleri ve telleri çekilecek; ağaç dikmek için geç kaldık biraz ama öncelikle bu sene en azından evin kabasını bitirmeye çalışacağız.
[QUOTE=miskinruh;944287 Bu sene aktif şekilde, yerleşmek için çalışmalara başladık. Önümüzdeki hafta kuyu için anlaştığımız firma sondaja başlayacak, kenar çitleri ve telleri çekilecek; ağaç dikmek için geç kaldık biraz ama öncelikle bu sene en azından evin kabasını bitirmeye çalışacağız.[/QUOTE]
Hayırlı uğurlu olsun, doğru bir tercih yapmışsınız.Şehirler artık yaşanmaz hale geldi diyebilirim.Acele etmeden, düşünerek, planlayarak işlerinizi bitirmenizi diliyorum.Allah kolaylık versin.
LavantaSE
19-07-2012, 15:22
Konu sessizliği hak etmiyor gibime geldi…
Sık sık yolumun düştüğü forumu üye olduğumdan buyana daha bir ilgili takip etmekteyim. Öyle engin göründü ki gözüme, çoğu kez bilgi ve tecrübe olarak beni aşan konuları, sindire sindire bölüm bölüm okumaktan yazmaya ya da paylaşmaya fırsat bulamıyorum desem yeridir. Bu başlık altındaki mesajları da ciddiyetle inceledim. Sanırım birkaç kelam etme isteğimi kaleme dökme zamanı geldi.
Kaçıp gitmek üzerine umutlu, umutsuz, cesur, muvaffak.. Pek çok görüş var. İstemek yapmanın yarısıdır felsefesiyle, bardağı dolu görenlerden biri olarak tanımlayabilirim kendimi. Tıpki hikayedeki gibi:
“ Karınca yürüyerek hacca gitmeye karar vermiş. Etrafındakiler gülmüşler.
- O kadar yolu nasıl yürüyeceksin, ömrün yetmez!
Karınca yanıtlamış:
- Olsun, yolunda ölürüm ya..”
Sanırım benimki de o hesap. Uzun süre İstanbul keşmekeşinde hem de gökdelenlerdeki insan tıkışık ofislerden birinde yıllarca çalışmış biriyim. Aynı zamanda hayatta tek başına bir anneyim. Bu da yetmezmiş gibi, ticarette şansını denemiş ve ( az sonra sıralayacağım hayallerime uzanmak için biriktirdiğim ) az çok ama tüm birikimini dolandırılmak suretiyle kaybetmiş ve maalesef haklarını ispatta hukuk sisteminde satır aralarına takılmış bir insanım.
Normal koşullarda “ Tek başına bir kadınsın, bu kadar musibetten sonra çiftlik hayali senin ne haddine..” diye fısıldar bütün mantıklı sesler. Ama yok öyle yağma. Ben “başlamak için en uygun yer, olduğun yerdir” diye düşünüyorum ve başladım. Bu güne dek kendime detaylandırdığım maddeleri biraz kısaltarak sizlerle paylaşmakta mahsur görmüyorum. Belki esin kaynağı olur kimilerimize, belki de önerilerden faydalanmama fırsat verir.
1 ) 5000 m2 ( aşağı yukarı ) deniz gören, suyu olan bir arazi edinmek. Mümkünse köy hudutları içinde, çok dağ başı bir yer olmasın.
Bunun için ne mi yaptım? Fellik fellik arazi bakıyorum.Öncelikle birkaç bölge belirledim. Saroz körfezi civarı, İğneada tarafları, Tekirdağ kıyıları, Kocaeli- Kandıra köyleri , Yalova aday bölgelerim. Önce ben gibi hayallere sahip birkaç arkadaş olup olmadığına baktım çevreme. Belki daha büyük bir araziyi birlikte alıp bölebiliriz ve komşu kadrosunu da aradan çıkarırız diye. Ancak görünen o ki yolda tek başımayım.
2 ) Arazi üzerine küçük bir taş ev inşa ettirmek. ( Verandasına salıncak koyacağım:))
Kafamda çizdiğim planlarım var. Örnek teşkil edebilecek her türlü foto, belge, bilgi ve dökümanı biriktiriyorum. Fiyat araştırmaları yapıyorum. Elbet ben yaptırana dek artacaktır ama elime yapışmaz ya, dursunlar kenarda.
3 ) Rüzgar enerjisi ile elektrik sağlayan sistem kurmak.
4 ) Güvenlik sistemi kurmak.
5) 20 tavuk 1 horoz için kümes, 2 inek için konfor sağlayabilecek bir ahır, birkaç kedinin cirit atabileceği ve 2 köpeğin kendine vazife çıkarabileceği kulübeleri, bolca kuş yuvası ( yaban hayattakiler için),hoby kulübesi ( mum,sabun,cam objeler, mozayik,resim, ebru v.s..yapmak amacıyla ), sebze serası, çiçek bahçesi, şırıldaklı bir süs havuzu, köy fırını ve ona yürüme mesafesinde bir kameriye.
6 ) Meyve ağaçları , arazi sınırına Duvar Selvisi, olmazsa olmaz tarla..( Neler ekip biçeceğime kadar kararlaştırdım ama sanırım lafı çok uzattım , toparlayıvereyim hemen )
Kendime 3 yıl hedef belirledim. 43 yaşındayım ve yeni emekli oldum. 1. yıl araziyi, 2. yıl evi , 3. yıl da peyzajı için gerekli parayı kazanmayı planlıyorum. Uzarsa da hayal dünyamdan başka kimseye taahhüdüm yok;) 6 maddede özetledim ama bunlarla uğraşmak, araştırmak, bilgi edinmek ve okumak kadar keyifli bir hoby yok hayatımda. Kalan zamanlarda da çalışıyorum ve mutfaktayım zaten:))
Not: Candan Erçetin'in söylediği "Bu Şehiiiir, insana tuzak kuruyoooor " şarkısını dinliyorum bir yandan. Karma ironisi mi deniyordu buna??:)))
Sağlıcakla…
Safranlı
19-07-2012, 15:39
içinizden geleni çok güzel anlatmışsınız.....
yalova ya bekleriz sizleri.....
gerçi yalovanın rantçıları her gün fiyta yüksetsede sizin hayalarınıze göre belki bir yer bulunur....
LavantaSE
19-07-2012, 15:58
İyi ki de yazmışım:) İlk Yalova seferimde sizinle irtibat kurmaya çalışacağım. Müsait olur ve yerlisi olarak bilgi verebilirseniz çok memnun olurum:)
Sağlıcakla...
Safranlı
20-07-2012, 08:49
****** söylemeye gerek yok....
mutlaka arayınız.....
merkezdeyim...
çiftçi5234
06-08-2012, 14:47
Merhabalar dostlar :) Benimde bir kaçış planım var.
Ordu - Mesudiye'liyim.Köyümüzün ismi Yeşilce.İsmindende anlaşıldığı gibi yemyeşil tipik bir Karadeniz köyü :cool:
4 sene kadar sonra kaçmayı düşünüyorum.O zaman uygun bir vakit olacak.
Köyde evimiz ve 2-3 dönüm kadar bağ-bahçe gibi işlenebilecek topraklarımız var.Tarlalar ise ekilmediği için orman oldu.
Gelelim planlara ;
Bu sene gidip inceleme yapma şansım oldu.Eskiden yayla evimiz vardı ama satıldı dedemin hastalığında.Yazın köyde hayvan tutmak yasak.Yaylada da evim yok ve hayvan besleyeceğim için önceliğim yayla evi.Öncelikle bir at, 2 inekle başlamak istiyorum ben.Ot ihtiyacını karşılamak için çok fazla kullanım dışı çayır var.Hayvan bakmayı bildiğim içinde kolay olacak yani.
Yayla evi ;
5*8 bir temele oturacak 40 metrekare düşünüyorum.Yılda 5 ay kalınacak.
Alt kat taş olacak tipik karadeniz mimarisi.2 metre yükseklikte, 40-50 cm kalınlıkta taş duvar üzerine eski usul ahşap olarak kullanım alanı.
Alt kat ahır, eğimli araziden kazanıyoruz. Elektrik bağlatmayı düşünmüyorum, su getirmekte zor olacak.Belkide mutfağın olduğu tarafta bir yükseltinin üstüne su deposu koydurup yüksekten suyu düşürerek motor ihtiyacınıda halletmiş olabilirim.
Bu sene inşaata başlanacak.Yayla evinde temel olmaz, kazılan alana taş duvar örülür üstüne ev atılır.Ahşap karkas yapılacak. Hemen gölün üst tarafına yapılacak göl manzaralı yani :P
Yaylamız ;
Malkaralı_Yusuf
13-08-2012, 15:53
Bitti, 3 saatte okudum yazılanları, bu site beni perişan ediyor, neler kaçırmışım daha önce keşfetmeyerek. Ben de yeni bir kaçış hazırlığındayım. Ama ilk önce sadece haftasonları. Köyümün kıyısında 6300 m2 yerim oldu mirastan. İlk önce tel örgü, sonra havuz, elektrik dam ağıl kümes derken hiçbirini planlayamayıp geri döndüm. İstanbul'a döndüm. Çocukların okulu var yaşım 42. Şimdi tekrar enerji ve para toplayıp planlarımı aktif hale getirmek için bekliyorum. İstanbul'a 200 km. Doğduğum köy, kendi köyüm. İnşaallah...
Merhabalar dostlar :) Benimde bir kaçış planım var.
Ordu - Mesudiye'liyim.Köyümüzün ismi Yeşilce.İsmindende anlaşıldığı gibi yemyeşil tipik bir Karadeniz köyü :cool:
4 sene kadar sonra kaçmayı düşünüyorum.O zaman uygun bir vakit olacak.
Köyde evimiz ve 2-3 dönüm kadar bağ-bahçe gibi işlenebilecek topraklarımız var.Tarlalar ise ekilmediği için orman oldu.
Gelelim planlara ;
Bu sene gidip inceleme yapma şansım oldu.Eskiden yayla evimiz vardı ama satıldı dedemin hastalığında.Yazın köyde hayvan tutmak yasak.Yaylada da evim yok ve hayvan besleyeceğim için önceliğim yayla evi.Öncelikle bir at, 2 inekle başlamak istiyorum ben.Ot ihtiyacını karşılamak için çok fazla kullanım dışı çayır var.Hayvan bakmayı bildiğim içinde kolay olacak yani.
Yayla evi ;
5*8 bir temele oturacak 40 metrekare düşünüyorum.Yılda 5 ay kalınacak.
Alt kat taş olacak tipik karadeniz mimarisi.2 metre yükseklikte, 40-50 cm kalınlıkta taş duvar üzerine eski usul ahşap olarak kullanım alanı.
Alt kat ahır, eğimli araziden kazanıyoruz. Elektrik bağlatmayı düşünmüyorum, su getirmekte zor olacak.Belkide mutfağın olduğu tarafta bir yükseltinin üstüne su deposu koydurup yüksekten suyu düşürerek motor ihtiyacınıda halletmiş olabilirim.
Bu sene inşaata başlanacak.Yayla evinde temel olmaz, kazılan alana taş duvar örülür üstüne ev atılır.Ahşap karkas yapılacak. Hemen gölün üst tarafına yapılacak göl manzaralı yani :P
Yaylamız ;
Size bir tavsiyede bulunmak isterim. Madem 4 yılınız var, o zaman permakültür ce earthship konularında biraz araştırma yaparsanız, hem sürdürülebilir tarım, hem de sürdürülebilir yerleşimle ilgili uygulamaya geçeceğiniz zaman bir çok bilgiye daha sahip olursunuz.
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.