View Full Version : Uzak bahçelerin yakın işbirliği
MeyveliTepe
08-04-2010, 20:55
Küçük üreticilerin birlik oluşturabilme ihtimali...
Yıllar önce kurmuş olduğum zeytin bahçesini köklemek zorunda kaldım. Nedenleri çok hangisini sayayım ki, en birinci neden marmarabirlik bölgemizden üye almıyor, ihracat yapamadığı için alımlarını çok düşürdü, ikinci neden bir iki yılda bir don vuruyor, Tüccar alım yapmıyor, Yağlık yapsan yağlık olarak yaptığına deymez, para yapmıyor. Kısacası elle tutulur bir hiç bir yanı yok, ilerisi için de bir ışık göremiyorum her geçen gün maliyetler artarken fiatlar düşüyor.
Tarımın olmayan politikaları bakalım bu milleti daha hangi serüvenlere sürükleyecek.
Balıkesir gönen de ise yeriniz , elbette soğuk don olayı olur.
Ancak zeytini değerlendirememe olayına katılmıyorum . Şu an Irak İran pazarının açılması, doğu ve güneydoğu anadoludaki zeytin tüketiminin de olağanüstü artması sonucu zeytin çok değerli. En basiti toplanan mahsulünüzü balıkesir havrandaki Fora 'ya götürseniz alırdı.
Şu anda tek para kazanan çiftçi ,zeytincidir. Bunu kime sorsanız söylerler.
Bence sizde don ve soğuktan sürekli bir yılgınlığa düşmeseydiniz, sökmezdiniz ağaçlarınızı.
Zeytinci
09-04-2010, 13:00
Sn. Zeytinci aslında geleneksel olanla modern olan arasında çok büyük farklılık yok.
Ben zeytinyağını ucuza satmaktansa bekletiyorum.
Demek istediğim;
Modernlik; sık dikim, küçük aynı formda tac yapısı, makine ile hasat, budama işleme ve ilaçlama.
Geleneksel; geniş aralık, büyük tac, elle toplama vb.
Geleneksellik para kazandırmıyor. Para kazanamayınca masraflar göze batıyor. Sonrası malum zeytinden vazgeçiliyor. Lilium'un mesajını iyi anlamak gerek. Burada sis var gibi.
Pazar avrupadan ibaret değil ki. gba 1976'nın dediği gibi yüzü doğuya çevirmek akılcı olabilir.
Yetiştirme tarafındaki uygulamalar takdire şayan. Diğerleri hayata geçirilmese de en azından tartışılmalı.
Sayın qba1976, yıllar önce kurmuş olduğum zeytin bahçesini köklemek zorunda kaldım. Nedenleri çok hangisini sayayım ki, en birinci neden marmarabirlik bölgemizden üye almıyor, ihracat yapamadığı için alımlarını çok düşürdü, ikinci neden bir iki yılda bir don vuruyor, Tüccar alım yapmıyor, Yağlık yapsan yağlık olarak yaptığına deymez, para yapmıyor. Kısacası elle tutulur bir hiç bir yanı yok, ilerisi için de bir ışık göremiyorum her geçen gün maliyetler artarken fiatlar düşüyor.
Tarımın olmayan politikaları bakalım bu milleti daha hangi serüvenlere sürükleyecek.
Sayın Lilium yakarışına katılıyorum marmara birliğin yeni üye almamasıda zeytin yetiştiren arkadaşlar için bir handikap aynı sorunu bende tekirdağ şarköyde yaşıyorum fakat yinede zeytin gibi bir mahsulümün olması değerlendirmeyi en az düşündüğüm bir konu çünki şarköy mürefte ve civar köylerdeki çiftçi kardeşlerimizin şaraplık üzüm fiyatları ile mukayese edersek zeytin sadece yağı için bile yetiştirilmeye değer kaldıki artık bütün büyük şehirlerde organik olarak yetiştirilen meyve ve organik ürün satış yerleri var doğal olarak yetiştirilen ürünlere talep gün geçtikçe artıyor ayrıca ağaçlar net üyeleri olarak zeytini ve meyve çeşitlerini değerlendirmek için fikir jimnastiği yapabiliriz zeytin yetiştiren üye sayısı hiçte azımsanmayacak kadar her geçen gün de artmaya devam ediyor esen kalın
MeyveliTepe
09-04-2010, 18:52
Yazık olmuş. Geçmiş olsun sn.Lilium. Mutlaka çok düşünmüşsünüzdür. Çok güzelmiş ağaçlar.
Biz neden kendi birliğimizi oluşturmuyoruz? Zehirsiz, organik yetiştiricilik yapan küçük bahçeler üretimini ve işlediği ürünü ortak bir marka altında piyasaya çıkaramaz mı?
acemi_caylak
09-04-2010, 21:00
Belki bu konuda da kooperatifleşme gibi alternatifler oluşturulabilir. Tartışmak lazım.
Sn. Meyvelitepe ve Sn. Okay-55 sizlerin bu işe olumlu bakması beni oldukça sevindirdi.
İkinci bir Lilium olayı yaşamamak için bir an önce pazarlama konusunda birlikte bir şeyler yapmalıyız bence. Geçmişte kooperatifleri veya birlikleri kuranların deneylerinden yola çıkarak bizde bir şeyler yapabiliriz diye düşünüyorum.
bayindirmevki
09-04-2010, 21:09
Yazık olmuş. Geçmiş olsun sn.Lilium. Mutlaka çok düşünmüşsünüzdür. Çok güzelmiş ağaçlar.
Biz neden kendi birliğimizi oluşturmuyoruz? Zehirsiz, organik yetiştiricilik yapan küçük bahçeler üretimini ve işlediği ürünü ortak bir marka altında piyasaya çıkaramaz mı?
Katılıyorum.
Bir, iki acabam var. Amaç sadece zeytin mi? Küçük bahçe olması şart mı? Ve sertifika alınması düşünülüyor mu?
Sayın meyveli tepe benim düşünüp paylaşamadığımı yazıya döküvermiş pratik düşünüp uygulamaya geçmek bu olsa gerek tebrikler kutlarım meyveli tepe, bildiğim kadarı ile belli sayıda kurucu üye sayısı olan girişimlere devlet teşviğide
veriliyor ama önce bu fikir üzerinde çalışıp olgunlaştırmak lazım amatörce mi yoksa profesyonel olarakmı uygulamaya geçilecek
Zeytin severleri fikir jimnastiğine davet ediyorum . esenlikler dileğiyle
Kooperatif kültürü Türk ,özellikle köylülüğe tamamen ters.
Adamın 10 dönüm zeytinliği olur gider 50 milyarlık çift çeker traktör alır, ondan sonra da 10 dönüm yerini ve traktörünü satar anca borcunun faizini öder.
Paylaşma ve ortak kullanım gibi konularda köylü kültürünü bilenler varsa aramızda bu kooperatif olayının da tutmayacağını şıp diye anlar..
Haa böyle üç beş okumuş , bu işlerin bu şekilde yürümeyeceğini sezen arazi sahipleri birleşirler ortak malzeme ve satış kanalı kurarlar , ona eyvallah .
Zeytinlibahçe
09-04-2010, 23:04
Sn lilium geçmiş olsun agaclarınız gercekten çok guzelmiş.Yukarıda yazılanların hepsinde az cok bir gerçeklik payı var
Şunu belirtmek gerekir ki ideal olan hiçbir bahce yok, ben zeytine meyilli arazileri çok yakıştırırım lakin genelde toprak biraz fakirdir, erezyona açıktır, setler yaparsınız, topragınızı zenginleştirecek katkılar ilave edersiniz gayet güzel zeytin yetiştirirsiniz.
Ovada yetiştirirseniz topragınız genelde cok kalitelidir, fakat neredeyse tüm kiş yagışlarla toprak agırlaşıp,agaclarınızı başta kanser, halkalı leke, mantari hastalıklara acık hale gelir.
En tehlikeliside yagışlar nedeniyle agırlaşmış topraktaki zeytinler, bu durumdaki agaçlara soguk daha çok vuruyor, gemlik,mudanya,guney marmaradaki zeytinler tüm kış boyunca dondurucu poyrazın etkisi altında meyilli bahcelerde olduklarından extreme yıllar hariç cok da etkilenmiyorlar,bir kaç yüzyıllık agaclar mevcut.
Herzaman yapacak birşeyler olduguna inanıyorum, bizimde bahcemizin biri ovanın neredeyse en alçak yerinde, toprak cok kaliteli,yagışlarla etkilenen topraga klinonun iyi yönde etki edecegine inanıyorum, kuzey ve poyraz yönunde çitler boyunca leylandiler diktik, ayrıca agaclar buyudukce, govdeleri kalınlaştıkça soguk etkisinin azaldıgını fark ettik, fidanları ektigimiz yıl sibirya soguklarının etkisi altında geçen bir kış olmuştu, neredeyse tamamı etkilendi, kurudu sandık tekrar toparlandılar, sıcaktı, soguktu,hastalıklarıydı derken bizede burada biraz kelam edecek tecrübesi kaldı, agaclar büyüdükce sorunlarda azaldı.
Pazarlama konusuna gelince, siz işinizi kaliteli,dogal yollarla yaparsanız insanların buna duyarsız kalmayacagına inanıyorum, eninde sonunda degerini bulacaktır, bir kısmını yag olarak.bir kısmını dogru salamura yöntemleriyle, kaliteli sofralık olarak hak ettigi yeri bulacaktır.
Bu yıl bizim agaclardaki zeytinlerin kendimize ayırdıklarımız hariç tamamı eş dost,konu komşu tarafından ''zehirsiz bunlar''denip kapışıldı,üstelik gelip kendileri topladılar, ileriki yıllarda mahsül arttıkça,(katlanarak artıyor) aklımızda çeşitli projeler var,ayrıca siz degerli arkadaşlarla işbirligine herzaman hazırım,
saygılarımla
Yazık olmuş. Geçmiş olsun sn.Lilium. Mutlaka çok düşünmüşsünüzdür. Çok güzelmiş ağaçlar.
Biz neden kendi birliğimizi oluşturmuyoruz? Zehirsiz, organik yetiştiricilik yapan küçük bahçeler üretimini ve işlediği ürünü ortak bir marka altında piyasaya çıkaramaz mı?
Sağolasın meyvelitepe, evet çok iyi düşündüm, üç yıl öncesi karar verdim tam bir yıl düşündüm. İnanırmısın kesiyorum ama kendi evladımı kesiyormuş gibi oluyorum çok zor çok acı.
Bahçeyi kurarken çok iyi düşüncelerle kurdum, birlik o zaman bölgemizden üyede alıyordu, hadi ağaçlar büyüsün verime yatsın o zaman üye oluruz dedim, bu zaman zarfında verdiler teşvikleri millete ekim yaptırdılar denedimsizce hatta bedava fidan dağıtıp ektirdiler. Ürün fazla olunca da kota koymaya başladılar, üyelikleri durdurdular.
Manisa tarafı üzümcüdür bağları kestirdiler zeytin ektirdiler. neden?
Nedeni bizim iş bilmez politikacılar, dış pazarlar bulamayınca günü kurtaralım bir şeyler verelim, bir şeyler vermek yetmiyor, hatta bir şey verme sen bu ürünün bağlantılarını pazarlamasını ihracat bağlantılarını kur o yeter. Bunları yapamayınca bağı kes zeytin ek, fındığı kes bilmemne ek, eehe işte altarnatif ürün ekin.
Sen pazar aç pazar
Mudanya'ya git, erdeğe git, marmara adasına git herkes ürünü elinde kaldı diye bağırıyor.
Bu ülkede tütün, şeker pancarı, afyon, pamuk, domates, ekiliyordu (aklıma gelenler) Neden bazıları hiç ekilmiyor bazılarının da ekim kotaları düşürüldü bileniniz varsa yukarıdaki cümlelerimi de anlarsınız.
Hani bir zamanlar bir verip üç alacaktık. Aldık .... birini. Tarımı bitirdiler tarımı.
Mazot olmuş üç lira neyi ucuza çıkarıpta pazarlıyacaksın
Zeytini yağlık olarak değerlendirmeye kalksan aşağı yukarı beş kilo zeytinden bir kilo yağ çıkar yağın kilosu 7-8 lira bilemedin 10 lira, zeytinin kilosu gelir en fazla iki liraya, bunun en az bir lirası zeytini toplama ücretidir, bunun daha pazarlaması var, kimse kusura bakmasın ama bir liraya da bu iş yapılmaz.
Kendi birliğimizi oluşturma fikri güzel, güzelde nasıl olacak, siz karamürseldesiniz ben gönendeyim, bir diğer arkadaşımız atıyorum konyada, ürünü topladı ne yapacak ürün bir yeremi toplanacak yoksa herkes kendi ürününü salamurayamı koyacak, her ikisinin de farklı zorlukları var. Diyelimki bir yerde toplanacak ben ürünü sardım arabaya getirdim, ürün bozuk ne olacak, ürün yumşamış ne olacak, zeytin günlük olarak toplanır ve günlük olarak salamuraya basılır. Herkes kendisi salamuraya koysa herkes aynı teknolejiye ve aynı ustaya sahip olması gerekir.
Düşünceniz güzel ama bayağı zor.
Gerçekleştirilmiyecek gibi de değil, olur ama dürüst sağlam taşın altına elini koyacak üreticiler lazım, ve çok iyi bir yöneticiyede.
Düşüncenizi gerçekleştirmeniz benim en büyük sevincim olur, belki yeniden zeytin ekerim. :)
bildiğim kadarı ile belli sayıda kurucu üye sayısı olan girişimlere devlet teşviğide veriliyor
Üreticiler olarak yanıldığımız noktalardan bir tanesi, arkadaşlar herşey teşvik değil, Asıl olay pazar ve ya pazar yaratmak ürününü iyi pazarlıyabilmek buda bir maliyettir.
Dış ihracatı hiç yazmıyayım çünkü o ülkeler arası anlaşma gibi bir şey, Güçlü ülkelerin güçlü tarım pilanları politikaları olur, Bizde güçlü olmak için bir pilan program görebiliyormusunuz avrupaya amerikaya ne kadar ihracatımız var, söyliyeyim yüzde beş, niye? o kadar izin veriyorlar.
Güçlü ülkeler tarım pilanlarını kurmuşlardır örneğin bizdeki gibi aklına gelen istediği ürünü ekemez, aklına gelen istediği gibi günü kurtarmak yaranmak için fidan dağıtamaz, devletin vereceği izinler dahilindedir, ihtiyaca göre ektirir ve değerlendirir, ihracat yapacaksa onun bağlantılarını yıllar önce kurur ona göre ektirir. Bizdeki gibi ver teşviği ektir sonrada ne yaparsan yap yapmıyorlar.
MeyveliTepe
10-04-2010, 08:28
Kafamın içinde bir şeyler fırtına gibi esmeye başladı. Evet, olur bu iş. Hem de bu güne kadar hiç yapılmamış bir şekilde. Sadece zeytin için de değil, üretilen her şey için. Bence pazarı da hazır. Organik veya permakültür üretim yapan küçük bahçelerle yapılır bu iş. Bahçelerin bir arada olmayıp memleketin uzak yerlerinde olmasını bir dezavantaj olmaktan çıkarıp avantaja da çevirebiliriz. Asgari standartlara ihtiyacımız var. Yani, yetiştirme, toprak, zararlı mücadelesi, yetiştirilen çeşitler, bunların işlenmesi vb. bakımlardan. Bu standartların her yerde tutturulması işin en zor tarafı ama yapılabilir.
Hızlıca hayal ettiğim günün birinde gerçekleşirse yazınızda adı geçen birlikler bol bol nal toplar :)
fskandemir
10-04-2010, 08:58
Organik sebze meyve(hatta tüm sebze-meyvelerde) satışındaki en büyük sorunlardan bir tanesi lojistikdir. Antalya' da üretilen taş gibi sert domatesler İstanbul' a Ankaraya sorunsuz nakledilmekte ancak lezzetli pembe domatesler 30-40 km yolda salça haline gelmektedirler.
Özellikle taze sebze-meyvede bu şekildeki bir kuruluş merkezi bir noktadan dağıtım yapmaya çalıştığında en büyük sorun lojistik olacaktır. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi(Diğer Anadolu şehirlerine göre üretim tarzımıza uygun ürünlere ulaşması nispeten zor olan illerimize) satınalımın nispeten çok olacağı illeri merkez alarak üretim bölgeleri ve dağıtım kanalı kurabilirsek dezavantajımız avantaja çevrilmiş olur.
Zeytinlibahçe
10-04-2010, 12:21
Sn lilium devlet politikası ve zeytinciligin şu anki durumu hakkındaki görüşlerinize katılıyorum.
Konu tam buraya gelmişken şunu belirtmeden edemeyecegim, agaclarına yirmi dakikada zehir atıp, gecip karşısında mangal yapan genel hiç umurumda degil ama dogaya
saygılı, dogal yetişciricilik adına sırtına tulumbasını takıp EMA sını/delfinini/kalolinini vs.
atan umurumda.
Şu cümleyi çok severim ''huzur ve mutlulugu tek başına hedeflediginizde elde edemessiniz, sizden kaçar, cünkü hedeflenecek somut birşey degildir, siz sevdiginiz işi yaparsınız, o yan ürün olarak ortaya çıkar.Zeytinin pazarlama konusundada öyle biz dogal
yollarda kendi bildigimiz dogrularla hareket edelim insanlar iyişeylere layıktır, gelir bizleri kendileri bulur.
Kendi adıma birinci önceligim, agaçlar arasında dolaşmak,topraga dokunmak,dogru bildigimi yapmak ve her zaman biliyorum ki pazarlama konusunda hiçbirşey yapmasam dahi
kendiliginden masrafını çıkartacaktır.
Sn lilium bu sitede o kadar seveniniz varki, ürünlerinizi bu sitede pazarlamaya kalksanız dahi, güvenli bir yerden z.yagı arıyanlar inanıyorum ki sizin masraflarınızı çıkartmaya yeter.
Sn meyvelitepe, bende bu birlikteligin olabileceginine inanıyorum.
saygılarımla
Halil Önen
10-04-2010, 14:01
Halil Bey merhaba
Kırptığınız göz hedefine ulaştı! EM5 + EM FPE kullanmanızda fayda var. Size birer litre ücretsiz gönderteceğim. Bana mesaj atarak adresinizi bildirin lütfen.
Bulaşmasını önlemek için 1 hafta - 10 gün arayla 2-3 defa kullansanız yeterli ama size de bulaşacak olursa, daha sık uygulamak gerekir. Uygulama yapmanızın hiçbir zararı yok!
Bu arada EM5'i köpeğinize de spreyleyebilirsiniz. Saygılar
Sn. Doğasever, teşekkür ederim.
Özlem Hanım ile görüştüm EM5 ve EM FPE ürünlerinin kendisine geleceğini(Yeşil adım) söyledi.Oradan alacağım. Bana yakındır. Zaten bedavaya ürün dağıtıyorsunuz, olmaz, bunu ücretli alacağım. Teşekkürler. (silinecek)
bayindirmevki
10-04-2010, 22:26
Bazı şeyler gözden kaçıyor. Hatta benim sorum da gözden kaçtı. Günümüzün dünyasın da üretmek hiç bir şey, pazarlamak her şeydir. Marmarabirlik olayını bitiren de pazarlamada yetersiz kalmasıdır. Raf kirası denen bir şey vardır ya verirsin , ya verirsin.... Ötesi yok. Kapıdan ürününüzü sokmazlar.
Organik üretimi ne kadar doğru yapsanız da sizin doğrunuzu sertifika kuruluşu onaylamazsa ürününüz iyi tarım uygulamaları kapsamına bile giremez. 40 ton zehir püskürtülmüş ürünle aynı muameleyi görürsünüz pazarda!
Her İstediğiniz yerde satış yapamazsınız. Örneğin; İstanbulda ki organik semt pazarlarına sertifikanız olsada tezgah açamazsınız. Tezgah açmanız için semt belediyesi ile anlaşan Buğday Derneği'ne başvurmanız gerekir.
Pazar hazırdır da o pazara ulaşmak için açılması gereken kapıların anahtarları belli ellerdedir. Bu laflarım umutsuzluk gibi algılanmasın. Yapılacak beyin fırtınalarında amaç satış ise sertifika, market ve semt pazarı gerçeklerinin üretimden önce geldiğini düşündüğümü belirtmek istedim.
Konu satış olunca iş hobi olmaktan çıkar. Bu konu ciddi, bayağı ciddi bir konu. Ayrı başlık açılsa iyi olur.
qokhanyilmaz
11-04-2010, 12:19
Bununla ilgili benim en iyi hatırladığım bir dönem kendimin de içinde bulunduğu köy-kop çalışmaları idi.İsteyenler yapılan çalışmaları http://www.koy-koop.org/ sitesinden izleyebilirler. Tabi konuşulduğu kadar kolay olmasa da yola çıkınca daha da kolaylaşıveriyor bir çok şey. Kervan yolda düzülür derler gerçekten de doğru bir sözdür. Hiç ummadığınız yerlerden hiç ummadığınız desteklerle birlikle beraberlikle mücadele ederek çok şey yapılabileceğini bire bir görmüştüm. Burada da yaşanılan sorunlar aynı sorunlar. Fakat sorunu tespit etmek gidilecek sonu da tanımlıyor aslında. Geçen hafta gelen bir maille Erdek'te bir permakültür çalışması olduğunu öğrendim ve eşimle beraber haftasonu etkinliği olması amacıyla aradık .Sonuç hüsran. Kişi başı katılım ücreti 350 ytl olduğunu duyunca iyi niyetle yola çıkılan bir çok şeyin bu ülkede orta sınıf insan eğlencesi olmaktan öteye gidemediği gerçeğini bir kere daha gördüm. Yani piyasa koşullarından , kapitalizmin kirli yüzünden şikayet edip fazla olanı paylaşmak , rekabetin yerine hep birlikte örgütlü davranmak gibi çok güzel kavramların kendi kişisel çıkar ve menfaat savaşlarına yenik düşen insanları görünce bu işin çok iyi kurallarla organize edilmesi gerektiğini bir kere daha görmüş oldum.
Amacım umutsuzluk yaratmak değil tam tersine .Elbetteki sitede çok iyi niyetli insanlar var. Ama bu işin çok iyi organize edilmesi halinde bir çok insanın şu anda hobi olarak yaptığı işler artık meslek haline gelecek hatta tek işi bu iş olabileceğini düşünüyorum. Bu da arzı yaratacaktır diye düşünüyorum.
Bir akrabamdan örnek vermek istiyorum. Kendisi imamdır. Mesleği gereği bir çok yerde görev yaptı ve en son görev yeri Bolu'da ufak ufak patates satmaya başlamıştı. Daha sonradan insanların onun görevinden dolayı kötü mal satmayacağını düşünmesinden dolayı çoğalan talep sonucunda şu anda orda yaşamamasına rağmen toplamda 16 kamyon patates satıyor. Bayramda memleketim Afyon'a gittiğimde konuşmuştum. Artık patatesi tarlasında alıyor ve üreticilerin hormonsuz doğal yollarla yetiştirmesini sağlıyor yani bütün bir sürece hakim olmaya çalışıyordu. Hayran oldum. Ama gözümden kaçmayan şey yetiştirilen tarım ürünlerinin bir imamın değil bu konuda uzman kişiler tarafından garantörlüğünde olması gerekliliğiydi.
Ben Türkiye'de tarımla ilgili bir sivil toplum örgütü **** kooperatif oluşturulabileceğini bunun da hem halkın hemde ülkenin faydasın da olacağını düşünüyorum.
Çok uzun zamandır üzerinde düşündüğüm bir proje olduğundan çok dağıttım kusura bakmayın...
acemi_caylak
11-04-2010, 13:48
Konu iyice boyutlanmaya başladı. Zeytin üretimi ile ilgili bilgiler geri planda kalmasın diye bu konuyu ayrı bir başlığa taşımalıyız.
Öneriyi ilk yapanlardan biri ben olduğuma göre yeni konu açabilirim, ancak hangi ana başlık altında olması gerekiğine karar veremedim.
Sn. Malina yardımcı olursanız sevinirim.
Malina yardımcı olana kadar bir şey sormak istiyorum yüz ve üzeri yetişmiş verime yatmış gelir olarak bir şeyler beklediği zeytin ağaçı olan sitede kaç kişi var, olanlar ismini ve ağaç sayılarını belirtebilirlermi.
Zeytinci
11-04-2010, 20:18
Zeytin çeşitleri ayrı.
Bölgeler ayrı.
Ürünler ayrı.
İşleme ayrı.
Bu yapılanma tutar gibi. Yetiştirme ile ilgili bilgiler olması gerektiği gibi. Herkes işini iyi biliyor. Ya da bilene ulaşılıyor.
Müşterinin güveni yaratılacak markaya olacak. Kalite denetimi nasıl olacak. Sertifikasyon, denetim ayrı bir masraf. Olmasa olur mu? Müşteri isterse fiyat farkına razı olur mu?
Satış internet üzerinden müşteriye teslim olmalı. AVM'ler üreticinin canına okuyor.
Zeytin işlemeye ve Yağ çıkarma için yeni teknikler geliştirelim.
Beyin fırtınasına devam...:)
MeyveliTepe
11-04-2010, 20:28
Başlığın adını "uzak bahçelerin yakın işbirliği" koymuştum. Zeytinden geldiğimiz için Sn. Malina "uzak zeytin bahçelerinin .." diye değiştirmiş. Aslında aklımda olan zeytin ile sınırlı değil.
Birçok aile mevsim başladığında bizden taze sebze, meyve talep ediyor. Hatta şimdiden sıraya girmiş epey çok aile olduğunu söyleyebilirim. İnsaların istediği, çocuklarına hilesi hurdası olmayan, nerede, nasıl, kim tarafından yetiştirildiğini bildiği, lezzetli, sağlıklı, zehirsiz ürünleri yedirebilmek. Öyle ki, bu ürünleri hiç bir şekilde sanayileşmiş tarımın ürünleriyle ve onların yarattığı fiyatlarla da kıyaslamıyorlar.
Kimsenin sertifika endüstrisiyle de ilgilendiği yok. O, olsa olsa, bahçeyi ve üreticiyi bilmeyenlerin güvence arama aracı olabilir. Bizim de zaten bizi bilmeyenlerle işimiz yok :)
Ne var ki, bizim bahçeden alacağımız ürün hepsine yetmez. Yetiştirme alanımızı geçen yıla göre dört misli arttırmamıza rağmen, yetmekten çok uzak. Zaten en önemli handikap da lojistik meselesi. Bizim bahçeden İstanbul'a kutu göndermek anlamlı değil. Maliyeti (zaman ve bedel olarak) kimsenin işine yaramayacak şekilde arttırıyor.
Oysa İzmit'te gönderebilmem, ya da İzmitten gelip almaları çok daha basit. İstanbul'da, İzmitte, İzmirde, Bursada, Ankarada, Kırşehirde, Balıkesirde, Gaziantepte, ve daha pek çok yerde biribirinden uzak bahçeler var. Önemli olan, bu bahçelerin iş birliği.
Ha gayret, ilerliyoruz :)
omer.tuncer
11-04-2010, 20:47
Zeytine birşey demem ama sebzeye bu sene başlıyorum garanti edemem. Ama varım bu güne kadar kooperatifçi, birlikçi bir babanın oğlu olduğum halde. O konulardan uzak durdum. Çünki yönetimdekilerin hakkaniyet adına kayıpları ve kendi işlerinin aksaması söz konusu oluyor.
Mademki örnek olacağız model yaratacağız türk gibi başlamayalım. Araştırıp tartışalım herhalde en iyisini bulacak insanlarız.
Zeytinlibahçe
11-04-2010, 21:19
Arkadaşlar selamlar
Yazıları çok guzel bir başlık altında toplamışsınız,teşekkürler.
Çok güzel bir birlikteliğin, dayanışmanın temelleri atılmak üzere, ön yargı yok, pozitif
düşünmeye devam...Ticarette ön yargı olmaz , pozitif bir tutum sergilediginiz,başarma azmini koruduğunuz müddetçe başarırsınız.
denizakvaryumu
11-04-2010, 21:34
http://groups.google.com.tr/group/dogal-bilincli-beslenme/web?hl=tr
Bir örnek.
Bu sorun tarımın bütün dallarında aynı. Ben Mersin-Anamurluyum. Yaklaşık 70 dönüm bahçemiz var. Toplam 1350 meyve ağacı. Elma, ceviz, üzüm, erik. Hepsinin durumu birbirinden beter. Geçen yıl 1.sınıf elma 300 kğ/kuruştan satıldı. Onunda parasını nasıl alıyor. İlk yarısını altı ay sonra, ikinci yarısı .....tüccar ne zaman isterse. Köylü tüccarın elinde oyuncak olmuş.
Diğer ürünlerde aynı durumda muz, çilek, limon, portakal, yer fıstığı, ... nohut, buğday....
Biz artık limon ağaçlarımızı toplamıyoruz. Eş dost yiyeceği kadar alıyor. Gerisi ağaçta kalıyor veya yere dökülüyor..
Buğdayın kilosu 350 krş...... 1 ton buğday 350.000 tl. Komik... ( Maliyeti en az iki katı)
Şimdi bir çok elma bahçesi sökülüyor, yerine ceviz ekiliyor. Aynı şeyler yarın ceviz içinde olacak.
Biz her yıl yaklaşık 10-15.ooo Tl harcıyoruz, kazancımız 7-8.000 tl. Eşek gibi çalışmamız hariç. ( abartısız söylüyorum)
Bir çözüm olmalı. Ama nasıl..?
Geçen yıl Güneydoğu gezisi yapmıştım. Fıstık bahçesi olanlar anlatmıştı. Urfada, Antepte Tarım il müdürlükleri fıstık bahçelerini sökün, zeytin ekin tavsiyesi veriyorlarmış.
Aklıma pis politika oyunları geldi ama İnsan -mesleğini bırakın-ülkesine bu kadar düşman olması için ne yaşamış olması gerektiğini hala düşünürüm.
Başlığın adını "uzak bahçelerin yakın işbirliği" koymuştum. Zeytinden geldiğimiz için Sn. Malina "uzak zeytin bahçelerinin .." diye değiştirmiş. Aslında aklımda olan zeytin ile sınırlı değil.
İçeriği konusunda bilgisi olmayanların da konuya bakacağı bir isim olması gerekir diye düşündüm. "uzak bahçelerin yakın işbirliği" adı biraz daha netleşmeli :)
Bir yanda üretip emeğinin karşılığını alamayan çaresiz çiftçi, bir yanda da onlarca para verip parasının karşılığını alamayan, aldığının ne olduğunu bilemeyen çaresiz tüketici.
Ben de çaresiz tüketici olarak fikrimi belirtmek istiyorum. Ne yediğimi, ne yedirdiğimi bilmek istiyorum. Organik sertifikası olmasa da aldığımın güvenilir olduğunu bana gösterir bir yol olmalı, belki de yukarıda tartışmasını yaptığınız güvenilir bir organizasyon olmalı. Çabalarınızı gönülden destekliyorum ve destekleyeceğim.
Üreticinin sattığı fiyatın kaç katını marketlere ödediğim halde hem istediğim kaliteyi bulamıyorum hem de içim rahat yiyemiyorum. Seneler önce, ailesi zeytin yetiştiren bir arkadaşım, zeytinin karartılma aşamalarında neler yapılabildiğini, bunu bilenlerin de bilmediği zeytini tüketmediğini söyleyene kadar yediğim zeytine hiç kuşkuyla bakmamıştım. Zamanla bunun zeytinle sınırlı kalmadığını, hemen hemen her şey için geçerli olduğunu öğrendim. Yani, tüketici de öğreniyor, çevremdeki çok kişide de bu alışkanlıkların değiştiğini gözlemliyorum. Senelerdir olan GDO gündeme gelince, somut bir iyileşme olmasa bile, haberi olmayan bir çok insan GDO'nun varlığını öğrendi ki bu da bence çok önemli. Kısaca "Uzak bahçelerin yakın işbirliği" üreticinin yanında tüketiciye de öğretmeli ya da öğreten bir iş organizasyonla paralel çalışmalı.
Sıradan bir tüketici olarak son beş yılda öğrendim ki, güvendiğim ürüne 1 yerine 2 TL vermeye razıyım, çok yiyemezsem az ama öz yerim ( dediğim halde arasam da kolay bulamıyorum:) . Böyle düşünen tüketici sayısı da her geçen gün artıyor.
Fikir güzel, detaylandırılırsa daha iyi olur.
Eskişehir'de birkaç çocuklu aileye (tabii talep varsa) bahçemde yetiştirdiklerimden tedarik edebilirim. Eğer iyi disipline edilebilirse çevremden üretici katkısı da sağlayabileceğimi düşünüyorum.
MeyveliTepe
12-04-2010, 19:54
Sn.Kiraz'ın yazdıklarına dikkat edelim. Uzak bahçelerin ortaklarının güzel bir profilini çizmiş sn.Kiraz. "Ortakları" diyorum, müşterisi değil. Uzak bahçelerde üretilenler, bu ortaklardan alınan güç ile ortaya çıkacak, bahçeler şekillenecek, evler şenlenecek. Bu ilişki herhangi bir bildik ticari kalıpla değerlendirilebilir olmayacak :)
Geçen yıl Güneydoğu gezisi yapmıştım. Fıstık bahçesi olanlar anlatmıştı. Urfada, Antepte Tarım il müdürlükleri fıstık bahçelerini sökün, zeytin ekin tavsiyesi veriyorlarmış.
Aklıma pis politika oyunları geldi ama İnsan -mesleğini bırakın-ülkesine bu kadar düşman olması için ne yaşamış olması gerektiğini hala düşünürüm.
Tüm mesajları okudum ve doğrusu heyecanlanmadım desem yalan olur. Hem bir anne hem tüketici hem de bir emekçi olarak. Yıllardır tüccarı, komisyoncusu kazanıp gerçek üretici de tüketici ve emekçiler birlikte sömürülmedik mi? (hala da öyle). Ama bu gün gelinen nokta daha da vahim. Ya GDO lu mu değil mi bilmediğimiz ürünleri tüketeceğiz ya da güzelim toprağımızdan göz göre göre vaz geçeceğiz.Kırk satır mı kırk katır mı hesabı. Fıstık yerine zeytine özendirmek (zeytincinin durumu ortadayken) de neyin nesi. Çok pis kokular gerçekten de.
[B]Neden olmasın???
Özellikle uzaklığı avantaja dönüştürme fikri çok akıllıca.
... Bu ilişki herhangi bir bildik ticari kalıpla değerlendirilebilir olmayacak :)
Tamam, üretici yok.
Başlığı yeni gördüm, uzak bahçelerin yakın işbirliği, güzel bir başlık olmuş, o halde ben de katılabilirim kabul ederseniz.
Sevgili kirazın değindiği güzel konulardan bir tanesini seçtim.
Ne yediğimi, ne yedirdiğimi bilmek istiyorum. Organik sertifikası olmasa da aldığımın güvenilir olduğunu bana gösterir bir yol olmalı,
Benim bildiğim bir yolu yok. İkincisi, organik sertifikası olsa da ben daha o güveni göremiyorum, neden mi, insanlar o kadar maddiyatcı oldular ki dini de imanıda para oldu vijdan desen hiç yok.
Güvenilir olduğunu gösterir bir yol yok şu anlık benim bildiğim kadar, ha şöyle olabilir nasıl ki dışarıya giden ürünlerimiz analizlerden gecip zehirlidir deyip geri gönderiyorlar, sağlıklı ise tüketiciye sunuyorlarsa bizde de böyle bir denetim kurulmalı ürününü satışa sunanın ürünü analizlerden geçtikten sonra tüketiciye sunulmalı (Onuda haraçla çözeriz ya neyse.) Son çare tüm zirai gübreler ve zirai ilaçlar kullanımı yasaklanmadığı sürece ne yazık ki ne yediğimizi kendimiz üretmediğimiz sürece bilemeyeceğiz.
Bir ikincisi sahtekarlar, gübrelerle zehirlerle ürettiği atıyorum domatesi sana doğal ürün diye satıyor ve iki üç misli paranıda alıyorsa sende bunu güvenle doğal ürün diye yiyorsan ki çok yapıldığını sanıyorum.
Neticede yine geliyoruz geniş çaplı bir denetime bu olmadığı sürece kendi güvenimizi oluşturan üreticilere güvenmekten başka çare yok.
Bir de olaya bu yönden bakalım.
Aziz nesinin bir sözü.
Türkiye insanının büyük bir çoğunluğu, günü gününe zorlukla yaşayabildiği için tek bir
gün doysun diye bile bile 15 yıl sonra kanser olmaya gönüllüdür.
Bir başka konu
Bugünler de muhtarlıklara gönderilen köy kahvelerine asılan bir yazı
İlaç atma belgesi
Belgesi olmayan zirai ilaç atamayacak, atan yüksek para cezasına çarptırılacak
Yahu böyle saçma bir şey olabilirmi,
Yo saçma değil, amaç köylüyü bir şekilde yolmak, bir belge verecek ver şu kadar para, onların amacı ilaç milac değil nasıl yolarız nasıl rant elde ederiz.
O belge düzenli ilaçlamamı yapacak çok merak ediyorum, yahu zehirin düzenlisimi olur.
Böyle kafalar tarımı yönlendiriyorsa biz daha çokkkk güvenli ürünü nasıl tüketeceğiz diye konuşuruz bu gidişle.
Ne kadar olumsuzluklar olsada, az sayıda olsak da güzel bir başlık güzel bir başlangıç başarabiliriz.
Unutmayalım koca romayı bile bir kibrit yaktı, işte bizde buradan doğal ürün olarak bir kibrit çaktık, bu alevi tüm ülkeye yaymalı yayılmalı.
Zeytinlibahçe
13-04-2010, 07:57
Sn lilium selamlar
Bu baslik, sizin bahcenizin durumunun konusuldugu bir sirada ortaya cikti, siz olmadan hic olurmu.
Sahsen ben, urettigim zeytinlerin pazarlanmasi konusunda sebebini bilmedigim bir sekilde hic kaygilanmadim, kaygim bizim ozenle, sevgiyle yetistirdigimiz zeytinlerin bir tuccarin elinde "kisiliksiz bahceler" den gelen kufelerin arasina karisip gitmesiydi, sanirim bunada hicbir zaman musade etmem.
Cok daha ucuza gitsin, dogru ve kiymetini bilene ulassin
saygilarimla
MeyveliTepe
13-04-2010, 08:20
sevgiyle yetistirdigimiz zeytinlerin bir tuccarin elinde "kisiliksiz bahceler" den gelen kufelerin arasina karisip gitmesiydi
Üretici açısından anahtar tanımlardan biri de bu. Bu sebeple toptan zeytin isteyenlere hiç bir şey vermedim. Nasıl ki, tüketici yediğinin nereden geldiğini, kimin yetiştirdiğini, nasıl yetiştirildiğini bilmek istiyor, böyle üreticiler de ürünü kimlerin yediğini bilmek istiyor.
Bu bambaşka bir bakış açısıdır. Kaynağı belirsiz mallara duyulan haklı kuşkunun ötesindeki bir boyuttur.
Sn lilium selamlar
Bu baslik, sizin bahcenizin durumunun konusuldugu bir sirada ortaya cikti, siz olmadan hic olurmu.
Sahsen ben, urettigim zeytinlerin pazarlanmasi konusunda sebebini bilmedigim bir sekilde hic kaygilanmadim, kaygim bizim ozenle, sevgiyle yetistirdigimiz zeytinlerin
Sayın ayhan Dukel, Acımı biraz azalttınız, İyi bir şeye sebep olduysam sevinirim. Hani derler ya bir taraf yıkılmadan bir şey olmuyor, Beyinlerde şimşekler çakmasına biraz katkım olduysa inanın üzüntüm sevince dönüşecektir.
İkinci söylediğin özenle ürettiğimiz zeytinler aklıma bir anımı getirdi, benim asıl takıldığım konulardan biri de bu, herkes özenle üretiğini söylüyor.
Burada üreticinin biri, veriyor zehiri veriyor zehiri, zeytinini satarkende ben şöyle bakıyorum böyle bakıyorum bahçenin içinden hiç çıkmıyorum bir tane kurtlu vuruk bulamazsınız gibi övgüler ile zeytinini satıyor.
Şimdi, herkes yine özenli yetiştirdiğini söyleyecek, peki tüketiciyi arkadaşların dediği gibi ortakları nasıl doğal ürün olduğunu kanıtlayacaksın, kanıtlayamayacaksın.
Bu nerdenle aklıma şöyle bir fikir geldi, üretici olan arkadaşlar bir birlerinin bahçelerini zaman zaman gezmeliler denetlemeliler, herhangi bir şey varsa da bunu açığa çıkarmalılar.
Zeytinlibahçe
13-04-2010, 10:32
Sn Lilium
Simdi burada ne desek, ne soylesek hepsinde bir gerceklik payi olacak.
Degisim iki sekilde olur:
-ya onceden gorur,fikir sahibi olur, ongorunuz ve bilginizle kendinizi degistirirsiniz
-ya da dibe vurursunuz......
Iste gelinen nokta ortada, cikin pazara ne tat kaldi ne saglik
sn Meyvelitepe nin asagidaki sozude bir baska anahtar cumle
"Kimsenin sertifika endüstrisiyle de ilgilendiği yok. O, olsa olsa, bahçeyi ve üreticiyi bilmeyenlerin güvence arama aracı olabilir. Bizim de zaten bizi bilmeyenlerle işimiz yok "
saygilarimla
denizakvaryumu
13-04-2010, 10:54
...Şimdi, herkes yine özenli yetiştirdiğini söyleyecek, peki tüketiciyi arkadaşların dediği gibi ortakları nasıl doğal ürün olduğunu kanıtlayacaksın, kanıtlayamayacakcın bu nedenle aklıma şöyle bir fikir geldi, üretici olan arkadaşlar birbirlerinin bahçelerini zaman zaman gezmeliler denetlemeliler,herhangi bir şey varsa da bunu açığa çıkarmalılar.
Evet katılıyorum.
Her oluşum her birlik kendi denetim mekanizmasını da kurmak zorundadır yoksa zaman içinde bu oluşumlar yok olma sürecine girer.
"Benim ayranım ekşi " "benim sütüm sulu" diyene şimdiye kadar rastlamadım.
Bahçesini bakırla boyadığına şahit olduğum kişiler pazarı görünce bu sefer "bahçemde hiç ilaç kullanmıyorum" demeye başladılar.
Bu nedenle her oluşum kendi içinde ortaklaşa koyduğu kurallarla kendi kendilerini denetlemeleri gerekir aksi halde tüketicilerde yani üretici ortaklarında ilerleyen zamanlarda çeşitli sebeplerle güvensizlikler olması doğaldır.
Örneğin linkini verdiğim oluşumda;bal üreten arkadaşa ,"varrao için ne yaptın" diye sordum.
Tık yok.
Bu benim ondan bal almamam için yeterli bir sebep oldu.
MeyveliTepe
13-04-2010, 12:29
Bir yerlere varıyoruz yavaş yavaş. Demek ki bu bahçelerin şeffaf olması, izlenebilir olması gerekiyor. Hiç bir denetim mekanizması kötü niyeti engelleyemez. Ne yapıldığı ve nasıl yapıldığı gözler önünde olmalı. Bu, bir sürecin izlenmesi şeklinde olmalı.
Böyle bir oluşumda tabii ki, toprak, gübre, tohum, işleme yöntemleri, zararlı mücadelesi vb. bakımlardan asgari kurallar olmalı. Tüm bahçeler uygulamalarını tam bir şeffaflıkla açmalılar. Söz gelimi, temmuzda hazır olan domatesi, bundan yiyecek olanlar, ta tohumuna, fidesine kadar zaten ve zamanında izlemiş olmalılar.
Bizim bahçeden ürün isteyenler hiç bir şekilde, "sen bunda ne gübre, ne ilaç kullandın" diye sorma gereği dahi duymuyorlar, çünkü biliyorlar.
Bu başlığı daha yeni farkettim.
Hayatımı bu işe adayabilirim. İşimi gücümü bırakırım şakası yok...!
acemi_caylak
13-04-2010, 19:13
Bahçe gezme işi (diğer adıyla denetleme) ciddileşmeye başladı. Ben bahçe gezme işini üyelerin birbirlerinin uygulamalarını yerinde görüp, herkesin bir diğerinden bir şeyler öğrenmesi şeklinde düşünmüştüm.
Ancak herkes düşünüp katkıda bulundukça olay daha da netleşiyor. Bu ortaklığa katılan arkadaşların tümü zaten elinden geldiği kadar doğal yöntemler kullanmaya çalışıyor. Ama denetime de doğal olarak her zaman kapıları açık olacak.
Ayrıca bu bahçe gezmeler sonucunda bazı üyelerimiz kendileri üretmeye bile başlayabilirler. Çünkü bazen gözle görmek çok daha ikna edici oluyor.
Bence eğer bu birliktelik rayına oturursa aramızda Meyvelitepe'nin söz ettiği standartları oluşturup denetleyen bir denetim grubu bile çıkabilir.
qokhanyilmaz
13-04-2010, 22:12
Amaç doğal beslenmek. Kaynak çok farklı illerde ve bölgelerde de olsa bu işi meslek edinecek organizatörleri de olmalı. Sertifika endüstrisine prim yok ama bazı standartlarda olmalı ve olabilecek problemler otokontrol altında tutulmalıdır diye düşünüyorum.
Meyve ve sebzelerin nakliyatıyla ilgili okuma yapıyorum. Bir de askerliğimi yaptığım Artvin'de yurt dışına sürekli gönderilen meyve sebzelerin yollarda 2-3 gün geçirdiğini görmüştüm. Sonuç olarak anlaşmalı bir kargo şirketi olmalı ya da lojistiği sağlayacak bir aracı kurum. Sistemin temelleri ne kadar sağlam olursa büyümek ve kontrol etmek o kadar kolay olacaktır.
Benim düşüncem en azından yıllık en fazla tüketim ve ana kalemlerden başlamak olacaktır.Örneğin zeytin yağı , salça, pirinç ,ceviz, fındık gibi hem bozulması hem de lojistiği kolay olabilecek ürünler. Örneğin buradan yeterli talep olursa Hatay 'dan bu sene nar ekşisi yaptırabiliriz.
Ülkenin bütün amatör çiftçileri birleşin !
Böyle bir organizasyonun internet üzerinden satış ayağı da olmalı.
çekirdek
14-04-2010, 00:47
MeyveliTepe'nin dediği gibi, sertifika sorunumuz olmamalı.
Çünkü bir tüketici olarak ben, ille de en organik olsunu aramam. 3 kilometreden daha yakınından büyük karayolu geçse bile, kimyasal kullanılmamış, hormon atılmamış gıda olsa da yetinirim.
Pazar olarak ise, zamanla, diğer çalışmaların yanında fısıltı gazetesi bile amacına ulaştıracaktır. Kısaca değinirsem; üreticisini hiç tanımadığım bir zeytincinin (Aydın'a bağlı) zeytinini çok beğendiğim ve önerdiğim için İstanbul'dan dört arkadaşım ve akrabaları şimdi oradan kargoyla sipariş veriyorlar. Aynı şey incir için de geçerli.
Örneğin bir pazar yeri olarak, tüm Üniversite kantinleriyle anlaşma yapılabilir. Akademisyenler bence doğru bir hedef, olası nitelikleri nedeniyle. Hemen her üyenin bir akademisyen tanıdığı vardır :) Onlar aracılığıyla bile girilebilir, veya birebir tanıtım yoluyla.
Bir de üreticilerimizin, ürettikleri her miktar için güvence verilemeyeceği bilgilendirilmeli.
denizakvaryumu
14-04-2010, 08:17
Benzer oluşumlar var ...Ben takip ediyorum.
Şeffaflık ve takip edilebilirlik çok ama çok önemli.
Ben en azından yıl içinde ürünlere hangi zirai ilaçların hangi mikrobiyal ilaçların hangi oranda ne zaman atıldığını bilmek istiyorum.
Yine kimyasal gübre-mikrobiyal gübre atılıp atılmadığını atıldı ise ne oranda ne zaman atıldığını bilmek istiyorum.
Bal üretiminde varroa için ne önlemler alınıyor bal nerde sağılıyor nasıl sağılıyor?
Tereyağ nerde nasıl yapılıyor? Hayvanlar hangi yemle besleniyor?
Tüm bu durumlar Resimlerle -videolarla desteklendiği anda benim için tamamdır.Sertifika olsun olmasın bu durumda aramam.(oluşumun iç denetiminin olduğunu var sayıyorum)
Örneğin Meyveli Tepe zeytin sineğine ne yaptı hangi önlemi aldı zeytinler için hangi gübreyi kullandı bunu yazılarla görüntülerle biliyorum bu benim için yeterlidir.
Benzer oluşumda bu durumu dile getirdim ama net bir sonuca ulaşamadım.
"Bana güven gerisini merak etme" ya da "o satıcıya güvenebilirsin, bana güven" anlayışına katılmıyorum.
En azından ilaç ve gübre konusunda yukarda da belirttiğim gibi bir şeffaflık ve bir haber alınabilirlik, karşılıklı iletişim, asgari iç denetim kuralları şart.
O kişi bahçesine bakır da atabilir ama bundan haberimiz olmalı.
B5A-Süper biofer-EMA-bionem vs.vs. de kullanabilir ama haberimiz olmalı.
Bu bağlamda en iyi örnekler;
Sn.MeyveliTepe ...
Yine bal konusunda Sn.Kamil35...
Lilium soğanı konusunda Sn.Lillium.
Elmada ve kirazda Sn.K0900
Sevgili arkadaşlar,
Başlama noktası ne olmalı ?
Acaba böyle bir oluşuma katılacak olanların konumları ve mevcut ya da yaratabilecekleri üretim potansiyellerinin ne olabileceğinin tesbitinden yola çıkabilirmiyiz?
Sevgiyle kalın
denizakvaryumu
14-04-2010, 09:04
Üretim potansiyelinden daha çok, oluşturulacak kurallara göre üretim yapılıp yapılamayacağı konusu üzerinde yoğunlaşmalı derim.
Yani önce asgari hangi şartlarda üretim yapılabilir?
Örnek:
Kimyasal gübre kullanan bir üretici oluşumda yer alacak mı?
MeyveliTepe
14-04-2010, 09:12
Tabii ki üreticiler açısından ilk kural kimyasal gübre ve zehirli ilaç kullanımının"HİÇ" olmayacak olmasıdır. Bunun dışında kullanılabilir gübre ve ilaçlar, nelerin ne zaman kullanılabileceği vb. konularında bir liste olmalı ve tüm üreticiler bu listenin içinde kalmayı garanti ediyor olmalı. Listede elbette değişiklik ve ilaveler olabilir. Fakat bunlar, kullanmadan önce tartışılmalı, grup tarafından kabul görüyor ise kullanılmalı.
Sn denizakvaryumu,
Oluşuma katılmak istiyenlerin ortaya koyacakları herşey oluşumda kullanılacak diye düşünmedim. Amacım birlikte neleri? ne zaman ? hangi şartlarda? üretilebileceğinin tesbitini yapıp merkezi bir planlama ile üretim yapılması konusunda paylaşım sağlanması.
Elimizdeki potansiyel nedir ? Ben bilmiyorum. Bilen var mı ? Onu da bilmiyorum.
Sevgiyle kalın
denizakvaryumu
14-04-2010, 09:24
Sn Ensar
burada sözü edilen küçük üreticiler, küçük bahçe sahipleri, 10 kovanla arıcılık yapanlar, 40 kg tereyağ üretenler vs.vs.
Bu bağlamda toplu bir taahhüd ,garanti üretim ya da benzer ticari anlayışlar olmayacak.
Ne çıkarsa ...Çünkü kimyasal zehir ve kimyasal gübrenin kullanılmadığı bir üretim.
İpek Hanım çifliğinde yazılanlar bu bağlamda çok hoşuma gitmişti :)
www.egesebzeleri.com
Heyecan verici girişim.
Ben de 3 lira değil 5 lira vereyim ama ne yediğimi bileyim diyenlerdenim.
Umarım bu girişim olumlu sonuçlanır. Niyet bile muhteşem.
denizakvaryumu
14-04-2010, 09:43
Bu oluşumun ortaya çıkması zaman alabilir.
Kurallar tam oturmadan kurulan oluşumlarda, sorunlar çıktıkça giderilmeye çalışılıyor bu durum bana göre oluşumu zayıflatıyor ve tüketiciler için güvensizliğe yol açıyor.
Tüketicilerin beklentileri bana göre belli.
Zehirli ilaçların atılmadığı, doğal gübrelerin kullanıldığı ürünler...
Burada üreticiler bu talebi karşılayabilirler mi ya da hangi şartlarda karşılayabilirler işte bütün sorun bu :)
http://www.guneskoy.org.tr/
Linkte;
kimyasal gübre kullanmayan, kimyasal ilaç atılmayan ürünlerin yetiştirildiği , bu ürünlerin Ankara'da kapıya kadar getirildiği , benim yerinde görüp çok beğendiğim bir oluşumu inceleyebilirsiniz.
acemi_caylak
14-04-2010, 09:55
Ensar'ın sözünü ettiği potansiyel konusu çok önemli. 3-5 kişinin katılacağı bir organizasyon hem yürümez, hem de istekleri karşılayamaz. Çünkü yola çıkarken bu amaçla çıkmıştık zaten. Lilium'un zeytinleri kesmesi bize kıvılcım çakmıştı. Ki talepler dile getirilmeye başlandı bile.
Sn. Denizakvaryum'unun ilettiği talebi karşılamak için ayrı bir başlık olmalı sanırım. Kendisi Meyvelitepe'nin bahçesini bildiğini söylüyor. Çünkü Meyvelitepe bunu blogunda yayınlıyor. Ancak oluşumda yer alacak diğer arkadaşların blogu olmayabilir. Örneğin Lilium'un çığlığını kaç kişi duydu. Meyvelitepe gibi blogu olsa daha fazla ses getirirdi belki. Zaten oluşum fikride buradan çıktı. Herkes bir deiğerine destek olmalı, deneylerini paylaşmalı vs.
Eğer bahçe görmek bu kadar elzemse, bunun için forumda resimleri yükleyebileceğimiz ayrı bir başlık olmalı derim. Ayrıca sadece resim yüklemek yetmez. Denetim grubu mutlaka olmalı.
Bence olşumun adımları netleştirilmeden konu biraz daha tartışılmalı çünkü güzel fikirler geliyor.
denizakvaryumu
14-04-2010, 10:08
Başlangıçda 3-5 kişi de olsa kuralları belli bir oluşum bir birlik oluşturmak ve buna göre hareket etmek büyük başarıdır.
Çünkü başlangıç aşamasında, tüketicinin de nasıl ne şekilde talepte bulunacağı belli değildir.
Burada sayıdan-potansiyelden daha çok oluşumun kuralları başlangıçda önemlidir çünkü belki de bu kurallara uyamayacak üretici arkadaşlar olacaktır.
MeyveliTepe
14-04-2010, 10:12
Evet. Biraz zaman harcayacağız. Bu işin henüz hiç değinmediğimiz başka pek çok boyutu var.
Bu bahçelerle tüm talebi karşılamak gibi bir iddiamız olamaz. Olsa olsa, neyimiz varsa, ayrıcalıklı ortaklarımızla paylaşacağız. Esas amaç ticaret değildir. Etraftan ürün toplayıp bir marka altında satmaya da çalışmayacağız. Bunu hiç yapmayacağız. Söz gelimi, linki verilen ege sebzeleri'ni daha önce incelediğimde verilen rakamlar bana tutarlı gelmemişti, etraftan ürün toplandığı düşüncesine kapılmıştım.
Esas hedef, ürünlerin yerel tüketiciye ulaşmasıdır. Bu sebeple minimum lojistik hedeflenmeli, ana kurgu buna göre yapılmalıdır.
Tabii ki, tüm bahçeler aynı şeffaflığa sahip olmalıdır. Bunu nasıl yapacağımızı zaman ilerledikçe konuşuruz.
Böyle bir oluşum içinde olmak isteyen bahçeler, şimdiden kimyasal yok, zehir yok prensibini hayata geçirmeliler.
Bahçelerin küçük olması gerekir diye bir şart da yok. Söz gelimi, Sn.bayındırmevki daha büyük bir araziye sahip. Daha fazla üretebilir. Kurallar içinde kalabildiği müddetçe ürünün fazla olması sorun değil. Çünkü düşünceme göre biz ne yaparsak yapalım talebi karşılayamayız.
Bazı şehirlerde kurulmaya başlayan Organik Pazar ile ilgili bir TV programı izlemiştim. Bizim sisteme (üretici olmasam bile ortağım bu nedenle bizimki yazıyorum :) uyarlanabilecek bazı çalışmaları dikkatimi çekmişti. Organizasyonun içinde eğitim kesinlikle var, gerekirse bahçe bahçe eğitim veriliyor. Buradaki paylaşımlarımız da eğitimin bir parçası ama bir noktaya bağlı, sonra da bölgelere ayrılabilecek şekilde grup eğitim çalışmaları olabilir. Eğitim internet üzerinden olabildiği gibi, zaman zaman toplantılar da yapılabilir.
Diğer hatırladığım nokta ise, pazara sunulacak ürünler çok önceden taleplere göre belirleniyor ve üretici bu taleplere göre üretim yapıyor ve pazar yerine ürün getirilirken bile plan yapılıyor (herkes domates getirip, salatalık getirmeyen olmazsa pazara gelenleri mutlu etmek zor).
denizakvaryumu
14-04-2010, 10:29
Ben de "kimyasal yok-zehir yok" kuralının geçerli olduğu üretimde ürünlerin elde kalacağını tahmin etmiyorum.Ancak bazı ürünlerde önce talebi görmek de gerekiyor.
Linkini verdiğim oluşumda kargo ücretini en aza indirgemek için semt grupları kuruldu her semt grubunun bir yöneticisi oldu.
O oluşumda bazı üreticilerin isteği ise talebe göre üretmek oldu.
Örneğin köy tavuğu...
Sayı talep önceden belli olsun ki tavuklar ona göre üretilsin.
Örneğin taş değirmende un...tereyağ vs
Bu gibi durumlarda üreticiler önceden kesin talepleri haklı olarak görmek istiyor.
Çünkü un gibi ürünlerin içine koruyucu katılmadığından dayanma süresi az ve tüketicinin isteğine göre üretilmek zorunda.
Marketlerde satılan unlar ise aylarca rafta kalabilir çünkü içinde koruyucu var.
Bu durumda bazı ürünlerde önceden tüketicilerin talebini de almakta da fayda var.
fskandemir
14-04-2010, 10:47
Şu ana kadar tartışılanlardan anladığım, sistemin temel bir iki noktası,
>ÖZGÜVENİLİRLİK; Müşteriler satıcılara güvendiği için ürün talebinde bulunacak.Herhangi bir sertifika vb resmi uğraşlar olmadan aktiviteler devam ettirilmeye çalışılacak.
>Denetim; İzah etmeye gerek yok heralde.
>Yerel Tüketim, İmkanlar çerçevesinde yerel pazarların kurulması ve takip ettirilmesi. Nakliye sorunu olmayan ürünlerde bu sıkıntı olmayabilir.
Bu sıralamaya daha çok maddeler eklenir, acaba bu işlemlerin temel bir paydada yapılması için agaclar.nete bağlı bir web sayfası veya yeni bir websitesi kurulabilir mi?
Sitede üreticiler;
>Üretim aşamalarını yayınlayabilriler
>Zararlı mücadelelerini anlatabilirler
>Tahmini ürün miktarlarını ve sevkiyat bölgelerini belirtebilirler.
Alıcılar,
>Almak istedikleri ürünlerin üreticilerini daha iyi tanıyabilirler.
>Ürünlerin yetiştirilme aşamaları hakkında daha net bilgilere sahip olabilirler.
>Gerekirse kendi imkanları ile araziye giderek denetleyebilirler ve yorumlarını belirtirler.
>>>Örneklemek gerekir ise, Yaşadığım ilin kanalizasyon ve fabrika atıkları bazı köylerden geçmektedir. Bunun yanında şehrin yukarı kısmı olan köylerinde ise alabalık yetiştirmeye uygun kaynak sular vardır. Ben pazardaki teyzelerime amcalarıma hangi köydensin diyerek bir denetim yapıyorum. Biliyorum ki daha alçak kotlarda bulunan köylerde tüm ürünler boyahane kimyasalları ve kanalizasyon ile terbiye edilmiş sularda sulanıyor.
Kaygımız ahlaklı ticaret, ne gereğinden fazla kar ne de zarar. Bu yüzden tüketici (müşteri değil) üretim aşamalarını yaşayabilmeli ki, "Ne olacak 2 kg domates, 1 kg peynir değil mi?" diye sormamalı hatta soramamalı.
denizakvaryumu
14-04-2010, 11:02
Bundan kısa zaman öncesine kadar doğal-organik ürünler pazarı kurulmuyordu şimdi artık her semtten normal pazar kurulmayan günlerde bu pazarların kurulması için talep var.
Yine tüketiciler kendi aralarında örgütlenmeye başladılar bu örgütlenme eskiden şehirdeki sebze meyve halinden ya da balık halinden kasalarla ortak balık-sebze-meyve almakken şimdilerde en yakın köyden en yakın süt üreticisinden süt-yoğurt-tereyağ-sebze almaya kadar vardı.
Yine Güneş köy gibi koop.ler kendi tüketicilerini örgütledi oluşturdu.
http://www.guneskoy.org.tr/index.php?option=com_content&view=section&id=5&Itemid=53
Aracısız ürün elde etmek için
http://webdeyim.net/tr/e_dergi/kamilkoc/yolculuk/65/30
gruplar kurulmaya başlandı.Aracısız ürünler Ankara'ya geldi,semtlere dağıtıldı...Tereyağın tereyağ,unun un, portakalın portakal olduğu görüldü :)
Umarım buradaki oluşum da tüm bu değişikliklere artı değer katar.
Beklentim büyük :)
Küçük üreticilerin birlik oluşturabilme ihtimali...
1-(kooperatif gibi mi?.)
2-Bahçe büyüklüğünde m2 sınırlaması olmadan mı?.
3-Her bahçe konumuna iklim şartlarına göre tek çeşit mi ürün yetiştirmeli?.
4-Önce elimizde ki değerler potansiyel mi tesbit edilmeli?. Sonra ürünün pazarlanması mı?. Ya da her ikisi aynı anda mı sürmeli?.
5-(ürünün dış piyasada değil, iç piyasada her bahçenin en yakın ulaştırabileceği tüketicisi mi olmalı) mı?. İnternet üzerinden satış dahil.
6-Üreten bahçeler ile tüketen ortaklar arasında aracı olmaması nasıl engellenir?.
7-Sn.Meyvelitepe 7 nolu mesajında " Zehirsiz, organik yetiştiricilik yapan küçük bahçeler üretimini ve işlediği ürünü ortak bir marka altında piyasaya çıkaramaz mı? derken,
58 nolu mesajında "Esas amaç ticaret değildir. Etraftan ürün toplayıp bir marka altında satmaya da çalışmayacağız. Bunu hiç yapmayacağız. dedi.
Nasıl?.
8-Tartışılıp, konuştuğumuz bu oluşuma benzer örnek bir birlik var mı?.
9-Tarımda ki dengesiz politikalarının bu oluşuma ne gibi sektesi olabilir?.
10-Her bahçenin m2 si oranında kullanımına açık Havuz veya kredi olacak mı?.
11-Bunların yanında ayrıca üyelerinin kullanımına yönelik ortak bir yer oluşturulup hayvancılık da yapılabilir mi?. (keçi koyun tavuk vs)
Çoklarımız gibi,
Olabildiğince!.. tükettiğim ürünlerin araştırmasını yapan biri olarak, bu gibi oluşumların artacağı inancıyla, Sevgili liliumun zeytin ağaçlarına ne kadar üzüldüysem.. vesile olmasına da bir o kadar sevindim.
Tüm duyarlı insanlara saygılar.
denizakvaryumu
14-04-2010, 11:31
Benim ilk aklıma gelen;
şimdilerde alt yapısı hazırlanan ağaçlar.net üzerinden pazarlanan-aracılığı yapılacak olan,
"zehirsiz ve kimyasal gübresiz" ana kuralı altında üretim yapan
ağaçlar.net üyelerinin oluşturduğu ve alt kuralların- denetiminin yine bu birlik tarafından yapıldığı bir oluşum.
Bu birliğin adı, ürünlerin markasının olup olmadığı gibi hususlar açıkçası çok da önemli değil.
denizakvaryumu
14-04-2010, 11:49
Ama işi büyütelim denirse;
Örneğin bir bahçeden 800 kg zeytin çıkarken ve ürün azlığı nedeniyle bu marketlere pazarlanamazken 15 küçük bahçeden 10 ton zeytin çıkar ve bu ürün ortak bir marka altında aynı markete pazarlanabilir.
İşin bu boyutu da var tabii.
Açıkçası bu konu da tartışılmalı.
Ama
"zehirsiz ve kimyasal gübresiz" ana kuralı altında üretimi yapılan ürün bir nevi butik ürün olacağından marketlerin-toptancıların-yerinde alıcıların üreticiye ödemek istediği fiyat asla üreticiyi tatmin etmeyecektir.
Konunun bu yönü çok önemli.
Marketlerde;
"Benim sattığım malı başka marketde daha ucuza bulursan aradaki farkı ben sana ödeyeceğim "
kuralı sanırım hala var :)
MeyveliTepe
14-04-2010, 12:11
Bu oluşumda üretilen ürünlerin marketlerle, toptancılarla bir alakası olamaz. Burada bir üreten bir de alıp kendisi ve ailesiyle tükeken var. Bu demek değil ki, bir üretici malını toptancıya satamaz. İsterse satar elbet. Ancak bunun sistem ile bir alakası kalmaz.
denizakvaryumu
14-04-2010, 12:12
Bu durumda bu birliğin asıl amacı nedir denilebilir?
Organik veya organiğe geçiş sertifikası olmadan "zehirsiz ve kimyasal gübresiz" ana kuralı altında üretim yapmak ,bunu yaygınlaştırmak için deneyim ve tecrübelerini ortaya koymak ve birliğin koyduğu kurallar ve denetim sayesinde birliğe üye üreticilere tüketicilerin güvenini sağlamak.
Örneğin benim sertifikam yok ama ürünümü "zehirsiz ve kimyasal gübresiz yetiştirdim" diyen pazardaki herhangi bir üreticiye bu konuda sıfır güvenim varken bu birlik sayesinde güvenim %100 olacak.
MeyveliTepe
14-04-2010, 12:20
Küçük üreticilerin birlik oluşturabilme ihtimali...
1-(kooperatif gibi mi?.)
Olabilir, araştırılması lazım.
2-Bahçe büyüklüğünde m2 sınırlaması olmadan mı?.
Evet.
3-Her bahçe konumuna iklim şartlarına göre tek çeşit mi ürün yetiştirmeli?.
Hayır. Tam tersine. Bu tarz bir üretim doğası gereği monokültürden uzaktır.
4-Önce elimizde ki değerler potansiyel mi tesbit edilmeli?. Sonra ürünün pazarlanması mı?. Ya da her ikisi aynı anda mı sürmeli?.
Mutlaka. Ancak gerekirse 1-2 bahçe bile başlamak için yeterli. Kurallara uygun, olabildiğince ülkenin her yerine dağılmış, ve tabii ki istekli bahçe sayısının çok olması etkiyi arttıracaktır.
5-(ürünün dış piyasada değil, iç piyasada her bahçenin en yakın ulaştırabileceği tüketicisi mi olmalı) mı?. İnternet üzerinden satış dahil.
Mümkünse evet. Bazı kısıtlı ürünlerde uzağa ürün göndermek gerekebilir.
6-Üreten bahçeler ile tüketen ortaklar arasında aracı olmaması nasıl engellenir?.
Böyle bir organizasyon araya aracı girmesini imkansız hale getirecek.
7-Sn.Meyvelitepe 7 nolu mesajında " Zehirsiz, organik yetiştiricilik yapan küçük bahçeler üretimini ve işlediği ürünü ortak bir marka altında piyasaya çıkaramaz mı? derken,
58 nolu mesajında "Esas amaç ticaret değildir. Etraftan ürün toplayıp bir marka altında satmaya da çalışmayacağız. Bunu hiç yapmayacağız. dedi.
Nasıl?.
şeffaflık sayesinde. Kimin ne ektiği, ne yetiştirdiği, olası miktarı herkes tarafından bilinir olacak.
8-Tartışılıp, konuştuğumuz bu oluşuma benzer örnek bir birlik var mı?.
Tam olarak yok. O yüzden" daha önce hiç yapılmadığı gibi" dedim.
9-Tarımda ki dengesiz politikalarının bu oluşuma ne gibi sektesi olabilir?.
Zaman içinde göreceğiz.
10-Her bahçenin m2 si oranında kullanımına açık Havuz veya kredi olacak mı?.
Kooperatif gibi bir kurum kimliği kazanılırsa, muhtelif iç ve dış destekler alınma ihtimali de var tabii.
11-Bunların yanında ayrıca üyelerinin kullanımına yönelik ortak bir yer oluşturulup hayvancılık da yapılabilir mi?. (keçi koyun tavuk vs)
Olursa hoş olur.
Çoklarımız gibi,
Olabildiğince!.. tükettiğim ürünlerin araştırmasını yapan biri olarak, bu gibi oluşumların artacağı inancıyla, Sevgili liliumun zeytin ağaçlarına ne kadar üzüldüysem.. vesile olmasına da bir o kadar sevindim.
Tüm duyarlı insanlara saygılar.
Soruları satır aralarında kırmızı ile yanıtlamaya çalıştım.
Zeytinlibahçe
14-04-2010, 12:22
Arkadaslar cok guzel gidiyoruz, devam
Unutulmaması gereken bir diğer husus, burada
uretici konumunda olanlar, aslında tüketici
konumundada, urettiklerimin bunu talep eden
doğru kisilere gideceğinin yanında, bende olmayan
ürünleri dogru yerden, doğru kisiden alacağımın
heyecanını tasiyor.
MeyveliTepe
14-04-2010, 12:25
Arkadaslar cok guzel gidiyoruz, devam
Unutulmaması gereken bir diğer husus, burada
uretici konumunda olanlar, aslında tüketici
konumundada, urettiklerimin bunu talep eden
doğru kisilere gideceğinin yanında, bende olmayan
ürünleri dogru yerden, doğru kisiden alacağımın
heyecanını tasiyor.
Kesinlikle katılıyorum :) O yüzden de bir "tüketici" olarak her şey iyi düşünülmüş ve garanti edilmiş olsun isterim.
Üretici, aynı zamanda tüketici olunca "Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına da yapma/ Senin yemek istemediğini başkasına da yedirme" otomatik olarak devreye girecek ve samimi olmayan üreticiyi bir derece engelleyecek. Ayrıca üretici, konuyu da bilen kişi olarak tüketici olurken, diğer üreticileri kontrol etmiş olacak, böylece yine samimi olmayanlar sisteme dahil edilmeyecek.
denizakvaryumu
14-04-2010, 12:54
Evet son tahlilde durum ana hatları ile netleşti gibi.
Bu durumda;
"zehirsiz ve kimyasal gübresiz" ana kuralı altında küçük çaplı da olsa üretim yapabilirim diyen üretici arkadaşlar lütfen öne çıkıp birliğin alt kurallarını belirlemeye çalışsınlar...
Bu aşamada da tüketicilerin-forum üyelerinin; istekleri-görüşleri-beklentileri olacak ve burada hepbirlikte bunları tartışacağız.
Ama öncelik üretici arkadaşların.
Tabii ki üreticiler açısından ilk kural kimyasal gübre ve zehirli ilaç kullanımının"HİÇ" olmayacak olmasıdır.
Birinci amaç bu, ve bu şart olmalı, amacımızda bu değilmi? Doğal ürün yetiştirmek fazlasınıda satmak, satmaktan ziyade talep edenlerin ne yediğini bilmesi.
Bunun dışında kullanılabilir gübre ve ilaçlar, nelerin ne zaman kullanılabileceği vb. konularında bir liste olmalı
Hayır ilaç olmamalı, olursa konu amacının dışına çıkmış olur.
ve tüm üreticiler bu listenin içinde kalmayı garanti ediyor olmalı. Listede elbette değişiklik ve ilaveler olabilir. Fakat bunlar, kullanmadan önce tartışılmalı, grup tarafından kabul görüyor ise kullanılmalı.
Tabi ki tartışılabilir ama zehir asla tartışma konusu bile yapılmamalı.
Habibe hanımın bir sorusu
Tarımda ki dengesiz politikalarının bu oluşuma ne gibi sektesi olabilir?.
Olacağını sanmıyorum, bizim bu politikalarla pek işimiz olmayacak, belkide biz o politikalara sekte vuracağız, zaman herşeyin ilaçı.
pardon ilaçtan bahsetmiyecektim.:)
denizakvaryumu
14-04-2010, 13:23
Bakır
Göztaşı
Bordo bulamacı
konusunda üretici arkadaşlar nasıl bir karar alacak çok merak ediyorum :)
MeyveliTepe
14-04-2010, 13:51
Bakır neticede bir madde. Toprakta belli oranda bulunması gereken bir iz element. Patojen mikropların ve mantarların yaptıkları hastalıklarda koruyucu ve hastalığı önleyici etkisi var. Organik tarımda belli koşullar altında kullanılabiliyor.
Burada önemli olan, hangi bakırlı bileşik, hangi formülasyon ile, hangi dozajda, hangi durumda kullanılıyor.
AB'nin dekar başına kullanılan saf bakır miktarını sürekli azaltması gibi bir planı var. Tamamen yok olur mu bilmiyorum.
Öte yandan, bakırı elde ediş şekli itibarıya farklı preperatlar var. Söz gelimi labicuper, ya da mastercop. İkisi de organik sertifikalı preperat.
Göztaşı, kontrolsüz ve ölçüsüz olduğu için sakıncalı. Çokça kullanılıyor. Bu yüzden topraklarda ağır bakır birikimine sebep oluyor.
Olması gereken, patojenlerin tanınarak, önceliğin kültürel ve biyolojik mücadeleye verilmesi. Gerçekten gereken durumlarda da sadece organik sertifikalı preperatların kullanılmasıdır.
Melih Bakırlıoğlu
14-04-2010, 13:57
Bir zeytin üreticisi olarak yazdıklarınızı sürekli okuyorum.
Bazı deneyimlerinizi de denemeye çalışıyorum. :). Başarıyormuyum hala bilmiyorum.
Zeytinliklerimde zehirde, kimyasal gübrede kullanıyorum. Tabii keçi gübreside olmaz ise olmazım, ama yeterli olmuyor. Bu işe ne benim param yeter, nede bölgemdeki keçi sayısı.
Etkin mikroorganizmaları kullanalım diyeceğim,hesaplarım tutmuyor.
Hayatta hiç hırslarım olmadı. Daha çok verim, daha çok para gibi.
Amacım, yemediğim malı kimseye yedirmemem iddiasıydı. Bunun içinde ilaçların kalıntı sürelerini takip ettim. Etrafımdakileri ikaz ettim.
Son dönemlerde borda bulamacı yerine oranı düşük bakır kullanıyorum, onunda sayısı evvelki sene hiç, bu sene 1 ile sınırlı kaldı.
Bu konu çok önemli ve üretecek arkadaşların ilk müşterisi olmaya talibim.
Elimden ne gelir bilmiyorum ama her türlü yardıma hazırım.Belki küçük bir bahçemi sizlerin istediği şekilde üretime ayırıp destek verebilirim.
Yolumuz açık olsun.Hoşçakalın
denizakvaryumu
14-04-2010, 15:21
...
Olması gereken, patojenlerin tanınarak, önceliğin kültürel ve biyolojik mücadeleye verilmesi. Gerçekten gereken durumlarda da sadece organik sertifikalı preperatların kullanılmasıdır.
Bu durumda bakır-göztaşı ve bordo bulamacı devreden çıkıyor ...
Bir zeytin üreticisi olarak yazdıklarınızı sürekli Bu konu çok önemli ve üretecek arkadaşların ilk müşterisi olmaya talibim.
Elimden ne gelir bilmiyorum ama her türlü yardıma hazırım.Belki küçük bir bahçemi sizlerin istediği şekilde üretime ayırıp destek verebilirim.
Yolumuz açık olsun.Hoşçakalın
Kanımca Sn Bakıroğlu bu işin felsefesini özetledi.
ÜRETİLECEKLERE TALİP. TALEP EDİLDİĞİ TARZDA ÜRETMEYE HAZIR.
Sevgiyle kalın
Zeytinci
14-04-2010, 21:40
Hanımlar beyler,
Pazarlama/satış konusunda şöyle bir fırsatı unutmayalım;
Üreticiler aynı zamanda tüketici. Üretmediği meyve, sebze vs. için dilerse kendisine en yakın bahçenin müşterisi olamaz mı? Eşine dostuna tavsiye de edemez mi?
MeyveliTepe
14-04-2010, 21:52
Tabii ki eder.
Zeytinlibahçe
14-04-2010, 23:13
Şöyle bir toparlayacak olursak;
-Üretim zehirsiz, kimyasallar olmadan olacak(bu durumda bunu deklere edenler ve ürünleri belirlenecek.
-Üretici aynı zamanda tüketici konumunda (esas amaç ticaret degil )
-Üretim şeffaf olacak( herbir katılımcı bahçe için uygulamalarını detaylı-resimli anlatabilecegi uygun ortam )
-Sistemin denetlenebilmesi için herkesimden oluşacak bir yönetim grubu olsa iyi olurmu ?(üyeleri zamana baglı, degişken gönüllüler olabilir)
-Ürünlerin denetlenebilmesi (her nekadar güven esasına dayansa da yönetim kadrosunun belirleyecegi kontroller ve denetlemeler )
*lütfen görüşlerimizi bildip, alt baslıklar oluşturalım
saygılarımla
bayindirmevki
15-04-2010, 00:05
Bahçelerin küçük olması gerekir diye bir şart da yok. Söz gelimi, Sn.bayındırmevki daha büyük bir araziye sahip. Daha fazla üretebilir. Kurallar içinde kalabildiği müddetçe ürünün fazla olması sorun değil. Çünkü düşünceme göre biz ne yaparsak yapalım talebi karşılayamayız.
AH...En sonunda beklediğim açıklama. Meyvelitepe, artık umudumu kesmiştim.
Benim elim de hesapsızca aldığım ve kullanmaya şu an zaman bulamadığım onlarca dönüm arazi var. Sizlerin heyecanına nasıl katılabilirim bilmiyorum. Sürekli yazıları takip edecek vaktim yok. İşim yoğun. Fikir belirtmek için düşünmeye bile fırsat bulamıyorum. Tek düşündüğüm insanlar doğru gıda yesin ve hayırla ansın. Direkt bana hedefi ve yapılacakları gösterirseniz, ben gerekeni yaparım, sonucun insanıyım. Meyvelitepe'nin benim için en iyisini düşüneceğine inanıyorum.
Benim ortaya koyacağım fikir, Sizlerin üretimini yapmadığınız veya az ürettiğiniz tek yıllık bir ürünü ben üreteyim. Toprağıma ve iklime uygun ise. Çok yıllık bir ürüne girişmek istemiyorum. İlerde sökmek zorunda kalırsam üzücü olur.
Saygılar.
Evet son tahlilde durum ana hatları ile netleşti gibi.
Bu durumda;
"zehirsiz ve kimyasal gübresiz" ana kuralı altında .....
Artı GDO' suz tohumda olmalı. ( örn. domates, mısır,....)
MeyveliTepe
15-04-2010, 09:14
Bu iş birliğinin bir boyutu da tohum, fide, fidan konusu tabii ki. Bahçeler, ellerindeki evladiyelik tohumları tasnif edip, gerekiyorsa bir katalog haline de getirip kendi tohum ambarını oluşturmalı.
Pazarlama konusunda, internet ile yapılmasının yanısıra halkın kolayca ulaşabileceği pazarlarda da olması taraftarıyım.
Örneğin İzmir de hiç organik pazar yok.Talep var, arz yok.Organik ürün satan dükkanlar olmasına rağmen,sebze satışı olmadığı gibi, %100 güvenemiyorum nedense. Organik pazar kurulabilir,etkinlikler yapılabilir.Organik pazar kurulursa etkinlikler için yardımcı olabilirim.
Bu oluşumda emeği geçen herkese saygılar,
American Institute of Baking adlı bir kuruluş. Bu denetim kuruluşu hem gıda maddesi üretenleri hem tedarikçileri, hem de tedarikçilerin tedarikçilerinin denetimini yapıp çeşitli kademelerde sertifika veriyor, masraflarını da "Gel beni denetime tabi tut, sertifika almak istiyorum." diyen firmalar ödüyor. Canları istediği zaman, hiç haber vermeden gelip yüzlerce konuda denetim yapıyorlar. Denetime gelen kişiler ise sürekli değişiyor, malumunuz, denetime sürekli aynı kişi giderse bir süre sonra "Abi, kardeş" türü informal ilişkiler oluşuyor.
Bu çok güzel de bizde olabileceğini hiç ama hiç düşünemiyorum, Para verip beni denetle diyeceğiz, ya rapor olumsuz çıkarsa, adamları gırtlaklarız, baskıyla rüşvetle bir yerlere getiririz. Türkiye buna çok müsait, 5 liraya bir çorba parasına yalvaranlar var.
Bir şeyler yapmaya güzel bir şey oluşturmaya çalışıyoruz 8-10 kişi ve ya daha çok kişi, türkiyede ki sistemden bir şey bekliyecelsek olacağını hiç sanmıyorum.
Sistemi kendimiz kurar, kalp ve vijdani duyularımıza hakim olarak, yani bir ürün kalben vijdanen geçiyorsa satışa sunmak, yok geçmiyor ise onu çöpe atabilir isek benim için en dürüstü en sağlıklısı.
Benim için vijdan setifikası geçerlidir.
Aklınıza hemen bu vijdan kimin vijdanıda göre diyeceksiniz,
Doğru olan vijdana göre
Satış yapan üyeler ve ya tüketiciler, (hepimiz tüketiciyiz ya) Açıken alenen bir birimizi denetleyeceğiz doğrunun yanın da olacağız.
Yanlış olan bir şeye de, ya zarar etmesine vijdanım el vermedi demeyeceğiz, Yanlışın yanında açımasız ve dik durmalıyız.
Bu sen olsan dahi.
Türkiyedeki sistemden bir şey bekliyerek başlıyacaksak, koskaca bir hiç çıkar.
denizakvaryumu
16-04-2010, 13:30
Ben de açıkçası bu oluşumdan-birlikten ümitliyim.
Kimyasal gübre, zehirli ilaç hatta göztaşı ve bordo bulamacını bile kullanmayan belki 5-6 üretici arkadaş çıkacaktır başlangıçta...Ama sonrasında 1-2 derken sayı artacaktır.
Evet ;
MeyveliTepe
Lilium
Bayindirmevki
Ayhan Dukel
öncü arkadaşlar..."Ben varım" dediler... :)
MeyveliTepe
16-04-2010, 14:08
Sn.Sarp99'un mesajı da bu konuya başka bir açıdan yaklaşıyor. Duydukları bir çiftlikten ürün sipariş etmişler. Ürün, Nazilli'den gönderilmiş. Herşey iyiymiş ama domatesi beğenmemişler. Bu yüzden de artık oradan, muhtemelen de benzer başka bir yerden bir şey istemeyeceklermiş. Devamında, sertifikasyon, denetim mekanizmasından söz etmiş.
Her ne kadar, sertifikasyon ve denetimin domatesin lezzetinde bir katkısı olmasa da, önemli bir bakış açısını yansıtıyor.
İki bakımdan önemli. Nazilli'deki çiftlik hakkında detaylı bilgiye sahip oldukları izlenimini edinemedim. Muhtemelen çiftlik hakkında hiç bir detay bilinmiyor.
İkincisi, tüketici profili bakımından önemli. Bu profildeki tüketiciye herhangi bir şekilde ürün gönderilmemeli. Nazilliden İstanbul'a kutu göndermek zaten bir handikap. Ancak kutuyu alanın, neden oradan öyle bir kutu istediği çok tartışılır. Nazillide Mart ayında olgunlaşmış domatesten lezzet bakımından ne beklenir ki? Şayet bu çiftlik (her neresi ise), bilimum denetim kuruluşları tarafından denetlenseydi, her yıl binlerce euro denetim ve sertifikasyon parası ödenmiş olsaydı (belki de öyle zaten) domates lezzetli olur muydu?
Dolayısıyla, kaçınılması gereken iki temel durum bakımından önemli.
Sn. Meyvelitepe,
Ben de o yörede benzer bir çiftliği biraz araştırdım, sizin gibi değildi örneğin. Yani zehirsiz bir üretim yapıldığı izlenimine kapılamadım pek. Doğal doğal diyorlar o ayrı. Ben 2 yazınızı okudum ve olay belli oldu. Kaolin kilini kullanmanız zaten birçok şeyi açıkladı benim için. Bugün hangi zeytin üreticisi bunu yapar? Domatesin tadı kötü olabilir, ama varsın zehirsiz olsun da tadı o kadar güzel olmasın. Tüm çiftliği silip atmaya gerek var mı?
Word of mouth'a güvenmeli bence. Ben size güveniyorum ve sizden alıyorum diyelim. En az 10 arkadaşım sorgusuz sualsiz, Didem alıyorsa biz de alırız diye arkamdan gelir. Ben bir ürünü almadan önce (herne olursa olsun, kozmetikten tutun da yiyecek maddelerine kadar) öyle bir inceliyorum ki bunu bilen yakın arkadaşlarım artık, Amerikayı tekrar keşfetmeye gerek yok deyip aynı ürünü alıyorlar. E kâr amacı da gütmediğinize göre bence başlangıç için bu bize yeter.
Nazillide Mart ayında olgunlaşmış domatesten lezzet bakımından ne beklenir ki?
Bundan şunu mu çıkaralım..
Her ürün, kendi doğal mevsiminde üretilecek..
Bu oluşumda böyle mi olacak.
Evet zaten ne oluyorsa herşeyi her mevsim yemek istememizden oluyor. Zamanından önce yetiştirebilmek için seralar kuruluyor, kapalı ortamda daha hızlı üreyen zararlılar için kimyasallar basılıyor, tozlaşma ve ürün tutumu için hormonlanıyor vb. Aldığımız ürünlerin zamanında yetiştirilmiş ürünler olmasına dikkat edersek daha sağlıklı beslenebiliriz bence. Hatırlarmısınız benim gençliğimde turfanda ürün diye birşey vardı ve o ürünü almak ve tatmak da bambaşka bir keyifdi. Zaten Türkiyenin her tarafı aynı iklim yapısında değil, kimi bahçeler daha erken üretmeye başlayacak, kimileri daha sonra pazara girecek böylece epey uzun bir süre örneğin domates pazarda kalacak. Ha o zaman ocak ayında taze domates yemiyeceğiz. Olsun sağlıklı ve lezzetli olsun da ben turfandayı beklemeye razıyım.
MeyveliTepe
16-04-2010, 18:19
Uzatılmış mevsim ya da biraz erken başlatılmış mevsim olabilir ama, konu Nazilli'de Mart ayında olgunlaşmış domates olduğunda, birincisi, bu bir çiftlik ya da bahçe işi değildir, ikincisi Mart domatesinin lezzetine göre bahçeden sebze almak isteyen tüketici profili uzak bahçelerin "ortakları"ndan olmaması gerekir.
bayindirmevki
16-04-2010, 20:33
Sayın sarp99,
Domates yetiştirmede az buçuk deneyimi olan bir çiftçi olarak (Ziraat odasına bağlı, çiftçi kayıt sistemindeyim) açılımı iyi tarım üretimi olan İTÜ için söyleyeceğim tek bir kelime var. Gözboyama!
İTÜ ile olmayan arasındaki uygulamada kullanılan ilaç ve gübre fark etmiyor. Fark kullanım miktarı ve ilacın ne zaman atıldığı. Tarla aynı organik tarım da olduğu gibi denetime açılıyor ve bir denetim bedeli ödeniyor. Denetimin esası gerçekten gübre ve ilaca ihtiyaç var mı, var ise ne miktarda ve hasatdan ne kadar zaman önce ilaç atmalı gibi çiftçimizin bilinçsizce yaptığı işleri bir düzene sokmak. Bakanlık avrupa birliği mevzuatına uygun tarım sektörü oluşturmak ve çiftçimizi denetim altına almak için bu çalışmayı yapıyor. Özünde doğru bir çalışma ama son tüketicinin ve doğanın hayrına olan bir şey yok. Yine suni gübre ve kimyasal ilaç var. Üzerinde ilaç kalıntısı var mı kontrol edildiği iddia ediliyor ama süreç öyle işlemiyor ki. Hasatdan şu kadar tarih önce ilaç atacaksın ki hasatda ilaç ömrünü tamamlamış olsun mantığında...
Saygılar.
Sebze ve meyve konusunda ne kadar başarılı olabilirim bilemiyorum ama bu yıl için yaklaşık 30 dönüm açık alan ki bunun 10 dönüm kadarını kuru fasulye için düşünüyordum 10 dönüm kadarında da karpuz ve kavun düşünüyordum. Kalan 10 dönüm açık alan ile toplam 700 m2 lik iki basit naylon serada öneriler ve tavsiyeler doğrultusunda gerekli ortak harekete varım.
Ayrıca böyle bir oluşuma katılmak isteyen ama bahçesi olmayan bir kaç arkadaşa yer tahsisi yapabilirim.
Önümzdeki yıl , daha doğrusu 2010 Kasım - Aralık aylarında Tekirdağ Merkeze bağlı bir Köyünde de 12 Dönümlük bir meyve bahçesi kurmayı ( Hünnap, Alıç, Üvez, Aronia, Ekşi Dut, Koca yemiş ) planlıyorum. Bu konudaki öneri ve görüşlerinizide beklerim.
Sevgiyle kalın
bayindirmevki
16-04-2010, 21:09
Aldığım eğitimler göre olumsuz izlenimler olumlulara göre yaklaşık 10 kat daha etkili. Yani bir kötü katılımcıdan(üreticinin) kaynaklanan olumsuz reklam, iyi olana göre 10 kat daha etkili.
Üçüncü olarak; bir sebze veya meyvenin kökleri sağlam olmaz ise ona nasıl güvenebilirsiniz ki? İyi niyet her zaman suistimale açıktır, ne yazık ki güven denen olguyu B5A, EM, Neemazal vb. ürünler destekleyemiyor.
Okuyana not-1: Son 6 seneden bu yana zeytin yağımı bir arkadaşımın 35-40 ağaçlık bahçesinden sızma olarak alıyorum, her sene bir teneke, yanlış hatırlamıyorsam 18 litre(daha doğrusu sızma zeytinyağı aldığımı düşüyorum veya bu şekilde düşünmek hoşuma gidiyor).
).
Sayın sarp99,
Düşünceleriniz güzel ama güvene dayalı bir alışverişi siz de yaptığınızı son paragraf da belirtiyorsunuz. Bazen sadece güvenmek de güzeldir. Bunun için dış desteklere gerek yok.
bayindirmevki
16-04-2010, 21:24
Okuyana not-2: Her sene ailecek, yani toplam üç kişi, senede iki veya üç sefer, sadece gezmek görmek ve yemek(!) için yurtdışına gezmeye çıkarız, bu sene sömestr tatilinin son haftası(şubat ayının üçüncü haftası sanırım) Prag'da(Çek Cumhuriyeti yaklaşık -10 derece) yediğim domates gibi lezzetlisini yaz ortasında Türkiye'de yemedim diyebilirim.
).
Yine bir domates üreten olarak sizi aydınlatmak isterim. Yediğiniz domatesler tam steril seralarda suni ortamda yetişmiş olabilir. Bilinenin aksine tam steril ortamda bitki dış etkenlerle mücadele etmek zorunda kalmadığı için gelişimine ve lezzet oluşturmaya daha çok enerji ayırmaktadır. Ama sonuçta organik değildir. Organik tarımı diğer yöntemlerden ayıran lezzeti değil sonucudur. Zehirsiz. doğaya ve insana saygılı.
Lezzeti elbette göz ardı etmiyorum ama hangi lezzet. Kişiye göre değişir. Burda söz konusu olması gereken lezzet organik olan ile olmayan arasında ki nüansı algılayabilmek olsa...
bayindirmevki
16-04-2010, 21:36
Okuyana not 3: Beni potansiyel bir tüketici olarak dışlıyorsunuz ki? Ben bu oluşumun belki
potansiyel bir tüketicisi, belki de potansiyel bir üreticisi olarak burada yer almaya gayret etmeye çalışıyorum. En nihayetinde, hedef kitleniz benim gibi tüketiciler. Örneğin, Migros'ta, Carrefour'da, Tanşaş'da ürünlerinize yer elde etmeye çalışmayacak mı(yız)sınız ki? Hatta, Çek Cumhuriyetine, Almanya'ya vb. Avrupa ülkelerine ürün satmaya çalışmayacak mı(yız)sınız ki? Hedeflenen bu oluşum sadece 50, 100 metrekarelik bahçeler için ise susar yerime oturur izlerim, hoşuma gidenden alır gitmeyenden almam(hoş seçimi yapacak kriterleri nasıl saptayacağım onu da bilemem).
Sizi asla dışladıklarını sanmıyorum. Arkadaşlarımızın oluşturmaya çalıştığı format da bahsettiğiniz yerlere satışın olması mümkün değil. Sertifika gerekir. Hedeflenen oluşumun ruhuna aykırı. Küçük güzeldir. İzleyin seveceksiniz. Seçimi yapacağınız tek bir kriter var güven. Hani şu, modernleştikçe unuttuğumuz duygu.
Saygılar
Neden parça parça yazdığıma gelince. Ard arda alıntılayıp yazmayı beceremedim işte.
MeyveliTepe
16-04-2010, 22:24
Sn.Sarp99,
Öncelikle sizden özür dilemek isterim. Yazdıklarımı size karşı olarak aldınız. Kesinlikle siz özelinde yazmak istemedim. Yazdıklarınızdan ortaya çıkan bir tüketici profilini ele almaya çalıştım, ki gerçekte sizinle hiç alakası olmayabilir. Yazdığınız 3-5 cümle, evet oldukça iyi tanıdığım bir profili tanımlıyor, ama siz tam olarak o profil olmayabilirsiniz.
Burada iki konunun önemli olduğunu söylemiştim. Bunu biraz daha açmaya çalışayım.
Öncelikle şu eko-çiftliği ele alalım. Dediğim gibi burası neresi bir fikrim yok. Organik üretim yapıldığını söylediklerini bildiriyorsunuz (özelden çiftlik adı verirseniz belki biraz daha somutlaşabilir). Ancak tam olarak ne yaptıkları konusunda bir fikriniz yok. Diyelim ki sertifikaları da var. O sertifika, çiftliği bilmeden ürün alanlar için bir güvence mahiyetinde. Büyük ihtimal, şayet sertifikaları varsa üretimleri de organiktir.
Sizin değerlendirmeniz domatesin lezzeti ile ilgili. Lezzet tamamen çeşit ile ilgilidir. Kalıntı bırakacak kadar zehir atılmış domatesin çeşiti lezzetli ve aromalı ise zehire rağmen hala lezzetlidir. Ürün aldığınız yer, hasbelkader lezzetli bir çeşit yetiştirmediyse, organik ama lezzetsiz domates yetiştirmiş olabilir.
Söz konusu çiftlik, Mart ortasında domates yetiştiriyorsa normalde bir eko-çiftlik iddiasında da olmamalı. Olsa olsa endüstriyel tarım yapan bir yer olabilir.
Domatese gelince, söz gelimi bu yıl bendeki çeşit sayısı 30 civarında. Hepsinin özelliği başka.Bunların içinde seveceğiniz de olabilir, sevmeyeceğiniz de.
Bizim bahçelerin "ortakları" muhtemelen bu çeşitlerin bazılarının ne olduğunu zaten biliyor olacaklar. Bazıları özellikle siyah ukrayna, pembe, siyah cherry, tatlı turuncu ya da santini istiyor olacak. Bizim bahçelerde mart ayında domates olmaz. İsteyen olursa, "köşedeki markete gidiver, otlar da vardır orada" denilecek.
İyi tarım uygulaması ile yetiştirilen ürünlerin ortak özelliği, kalıntı raporlarında limitlerin üzerinde görünmeyecek şekilde zehir kullanılıyor olmasıdır.
Fiyatları konusunda haklısınız. Bunların diğer ürünlerden daha pahalı olmasını gerektirecek bir maliyetleri olmasa gerek. Muhtemelen danışmanlara ödedikleri parayı da sizden tahsil ediyorlar. Onun dışındaki fiyat farkı, adının "iyi" olmasına atfen uygun müşteri profilinin ödemeye hazır olduğu ölçülerek konan bir pazarlama ve karlılık politikasının sonucudur.
Bizim ürünler asla marketlerde görülmez. Hele hele Tansaş'ın Migros'un semtine bile uğramaz. İhraç edilmesi de pek söz konusu değildir. Kendi adıma, benim "hedef kitlem", santini domates için 50 km araba kullanıp gelip bahçeden kendi toplayıp tartacak kişiler, hem de fiyatını bile sormadan.
Zeytinlibahçe
16-04-2010, 23:15
Arkadaşlar asıl sorun görülüyorki bir ''güven sorunu'' kurmaya çalıştıgımız ortaklık bunu
aşarsa büyük bir engel kalmaz.
Kendi adıma, kendisini internet üzerinden de olsa tanıdıgım, agaçlar net çatısı altında uygulamalarını anlatabildigi, gerekirse resimleyebildigi, satın almadan önce soracagım sorulara açıklıkla çevap verebilecek bir ortagımızdan hiç çekinmeden güvenip alırım
Sn Meyvelitepe nin belirttigi hedef kitle benimkiyle tıpatıp aynı, daha yakından kurulacak dostluklarda en büyük karı
Bu arada Sn.Kamil35 i de görmek isteriz.
Temel petek olmayan zehirli ilaçların kullanılmadığı balları görmek dileği ile.
Merhaba arkadaşlar, ben de geldim.
Ben linki fark edene kadar siz epeyce yol almışsınız. Daha doğrusu farketmedim; fark ettirildim. Sayın Denizakvaryumu'na teşekkür ediyorum. Linki bana özel mesajla bildirdi.
Şu an için temel petek kullanmak zorundayız çünkü temel petek kullanmaz isek arı çok fazla erkek arı üretimi yapıyor. Ancak bal dönemi yaklaştığında kovanlara verilecek son 1-2 temel peteği vermeyip arının kendisine doğal petek ördüreceğim. Bu da her kovan için, peteği kendinden 2-4kg arasında doğal petekli bal demek. Zaman ne gösterir bilinmez. Bazen evdeki hesap çarşıya uymuyor. Fazlası da olabilir azı da...
Saygılarımla...
vicdanka
16-04-2010, 23:40
Meyveli Tepe sizi tebrik ediyorum..Ortaya attiğiniz bu fikir uygulanabilir ve bir okadar da gerekli aslinda böyle bir oluşum.Bizler gibi bahçesinde zeytini ve sebzesi bol olan insanlar eşe dosta ikram etmenin dişinde talep edenlere de niye göndermeyelim ki?Bu hem yetiştireni hem de alip tüketeni mutlu etmez mi?Bence eder.O yüzden 300 zeytin 200 hünnap 20-30 diğer meyve ağaçlarimin ürünlerini seve seve paylaşirim bölgemde talep edenlerle.Eşimle birlikte sizi ziyarete gelmiştik Yalakdere köyünden ..Hatirladiniz umarim..
Bu arada bir sorum olacak size kaolin kili atacağiz bugünlerde.Yapiştiriciyi hangi oranda kariştirmaliyiz bu oranlari yazabilirmisiniz lütfen.Sizin evdeyken notlari eksik almişiz sanirim.Delfin içinde soruyorum ayni soruyu.İlk denememiz acemilik var işte.
Şimdiden teşekkürler.
Vicdan Karabudak
Organik tarımı diğer yöntemlerden ayıran lezzeti değil sonucudur.
Sayın bayindirmevki, sanırım bu cümleyi eksik ya da yanlış yazdınız. Organik doğal bir ürünü diğer yöntemlerden ayıran lezzeti nasıl olamaz, domates yetiştiştiricisi biri olarak bu farkı nasıl göremezsiniz, doğal bir domates ile zirai gübre kullanılmış domatesin arasında lezzet olarak dağlar kadar fark var.
Fiyatları konusunda haklısınız. Bunların diğer ürünlerden daha pahalı olmasını gerektirecek bir maliyetleri olmasa gerek. Muhtemelen danışmanlara ödedikleri parayı da sizden tahsil ediyorlar. Onun dışındaki fiyat farkı, adının "iyi" olmasına atfen uygun müşteri profilinin ödemeye hazır olduğu ölçülerek konan bir pazarlama ve karlılık politikasının sonucudur.
Aynen katıldığımı belirtmek istedim.
MeyveliTepe
17-04-2010, 00:20
Vicdan hanım, hatırlamaz olurmuyum. Düşünceniz ve katılımız çok güzel. İlk fırsatta sizi ziyaret etmek isteğindeyiz.
Sorularınıza e-posta ile yanıt vermeye çalışacağım.
Selamlar
Oluşum etüd aşamasında olsa da, az çok bir profil oluştu gibi.
Bazı ayrıntıları tahmin etsek de, yine üzerine basılarak yazılması, elle tutulur olması hoşuma gidiyor.
Tüketen olarak, hepimiz gibi ben de en lezzetlisi ve en doğalını istiyorum. Eğer ödün vereceksek bu zehir değil, lezzet olacaktır.
Örneğin, doğal yetişmiş pembe domatesin lezzetini kim inkar edebilir.
-Dediğiniz gibi, lezzet her damakta farklı beğeni bulsada.. Kokusu yeter :)
Bu konularda "biliyorum" diyecek kadar bilgili değilim. Önce tüketiciyim. Amatör olarak da üretici. Bildiğini bildiğim insanlardan ya da internetten yararlanarak 12 senedir bahçemde bir şeyler yetiştirip ailemle tüketiyoruz.
Bu yazı başladığından beri konuyu ilgiyle takip ediyorum. Gerçekleşeceğine de büyük inancım var.
Aklı başında, işinin ehli- bilgili arkadaşlarımızın sayısı hiç de az değil ve bu beni çok mutlu ediyor.
Millet olarak kim ne yaptı hadi biz de yapalımcıyızdır :) Bu huyumuzu bildiğimden diğer toprak sahiplerine örnek teşkil edeceğimizi biliyorum.
Şartlar oluştukca, daha doğrusu durum netleşince ben de nerede durduğumu görebileceğim.
Gönül ister ki bu oluşumun içinde olabileyim. Fakat bu kadar basit değil. Kendimi şu an yeterli bulmuyorum. Yinede yapabileceğim bir şey olduğuna inanırsam ve elimden gelecek bir şey olursa kimbilir..
Umarım benim bölgemde de katılımcı sayısı çok olur. Yoksa postayla sebze meyve almak bana göre değil.
bayindirmevki
17-04-2010, 03:25
Sayın bayindirmevki, sanırım bu cümleyi eksik ya da yanlış yazdınız. Organik doğal bir ürünü diğer yöntemlerden ayıran lezzeti nasıl olamaz, domates yetiştiştiricisi biri olarak bu farkı nasıl göremezsiniz, doğal bir domates ile zirai gübre kullanılmış domatesin arasında lezzet olarak dağlar kadar fark var.
.
Sayın Lilium,
Kendinden öncesi ve sonrası ile yazının bütünlüğü içinde anlam kazanan bir cümleyi alıp başka anlamlara çekmeniz gereksiz. Ne yanlış yazdım ne de eksik. Organik tarım doğaya ve insana saygı temelinde yapılır lezzet onun yan sonucu. Bunu esasmış gibi görmek isterseniz lezzetsiz bir organik ürün ile karşılaştığınız da olayı temelden yanlış mı bulacaksınız? Kaldı ki Meyvelitepe lezzeti oluşturanın çeşit olduğunu belirtiyor.
Saygılar.
Zeytinlibahçe
17-04-2010, 11:08
Sn sarp 99 selamlar
''Sevgili arkadaşlar, aşağıda yazacaklarım aslında benim gibi gıcık hedef kitlenin olaya yaklaşımı. Bu bağlamda, aslında yapmaya çalıştığım, benim kritiğimi yapacağınıza, üretici olarak benim gibi gıcıkları kazanmak için kendi özeleştirinizi yapmanız.''
Arkadaşım sarp99 yukarıdaki alıntıladıgım yazınızdaki bakış açısıyla hicbir şey yapamayız, cünkü biz bir şey satmaya çalışmıyoruz ki ikna etmeye çalışayım, bu hepimizin
katkılarıyla oluşacak, sonuçta bir yerden sonra güven esasına dayalı bir birliktelik.
Şunu söylemekten kesinlikle hiç hoşlanmıyorum ama konu buraya gelmişken belirtmekte fayda var, kendi adıma önümüzdeki bir kac yıl içinde zeytininden, sebzesine
tavugundan,baska evcil hayvanlarına kadar kendi kendimize neredeyse yeter olacagız, elbette ben kendimi kurtardım sizde bakın başınızın çaresine demek dogru bir bakış açısı degil ama birilerinin gözünün boyanmasını beklemeside dogru bir bakış açısı degil.
saygılarımla
Sayın Lilium,
Kendinden öncesi ve sonrası ile yazının bütünlüğü içinde anlam kazanan bir cümleyi alıp başka anlamlara çekmeniz gereksiz. Ne yanlış yazdım ne de eksik. Organik tarım doğaya ve insana saygı temelinde yapılır lezzet onun yan sonucu. Bunu esasmış gibi görmek isterseniz lezzetsiz bir organik ürün ile karşılaştığınız da olayı temelden yanlış mı bulacaksınız? Kaldı ki Meyvelitepe lezzeti oluşturanın çeşit olduğunu belirtiyor.
Saygılar.
Sayın bayindirmevki, Yazmış olduğunuz mesajın tamamı yukarıda var zaten, mesajınızdan bir bölüm alıp başka anlamlara çekmek gibi niyetim olamaz, bu gibi şeylere en çok ben kızarım. Art niyetli başka anlamlara çekenler hiç yazmasın zaten bizleride uğraştırmasınlar.
Tüm çeşitlerin lezzetini bir arada konuşacaksak bir yere varamayız, tabii ki her çeşidin kendine as bir lezzet farklılığı vardır, bazı kişilerin dışında bunu kimse inkar edemez.
Burda konuşulan zehirsiz zirai gübresiz doğal ürün yetiştirmek.
Şimdi erhangi bir çeşidi ele alalım, aynı çeşidi iki farlı şekilde yetiştirelim, birini fenni zirai gübresinle yetiştirelim, diğerini doğal hayvan gübresi ile
Evet doğal gübre ile yetişen ürünün daha lezzetli olacağını ben iddia ediyorum.
Tatsız bir organik ürünle karşılamazsınız, karşılaşıyorsanız o bir organik ürün değildir, organik diye kandırılmışsınız.
Sevgili arkadaşlar, aşağıda yazacaklarım aslında benim gibi gıcık hedef kitlenin olaya yaklaşımı. Bu bağlamda, aslında yapmaya çalıştığım, benim kritiğimi yapacağınıza, üretici olarak benim gibi gıcıkları kazanmak için kendi özeleştirinizi yapmanız.
Mesaj sayımın düşük olmasına bakmayın, Agaclar.net, meyvelitepe'nin ve PDA'cıların bloglarını ve benzeri web sayfaları senelerden beri takibim altında.
O halde
Sizin deyiminizle gıcıklık yapmayın, katkıta bulunun,
Siz biz diye ayırım yapmadan, öz eleştiriyi gerektiği zaman hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için yaparız.
MeyveliTepe
17-04-2010, 19:43
Arkadaşlar,
Lezzet konusunda şöyle söyliyebilirim. Evet, lezzeti birinci derecede etkileyen çeşittir. Ancak aynı çeşiti, bahçede, doğal güneşin altında, organik prensiplerle yetiştirdiğinizde, dalında olgunlaştığında tabii ki çok daha lezzetli olur. Bu konuda yapılmış bir çok araştırma var. Bitkinin sağlıklı bir şekilde kendi bağışıklı sistemini geliştirmesi, güneşten aldığı enerji, yaşayan topraktan aldığı besin,meyvesinin de farklı ortamda yetişen aynı çeşitten daha lezzetli olmasını sağlar. Fakat lezzetsiz bir çeşiti, söz gelimi pazara uygun olsun diye ıslah edilerek geliştirilen raf ömrü uzun, gürünüşü mükemmel bir çeşiti ne yaparsanız yapın lezzetli olmayacaktır.
MeyveliTepe
17-04-2010, 20:06
S.Sarp99,
Sözünü ettiğiniz "gıcık hedef kitle" bizim gibilerin değil, marketlerin hedef kitlesidir. Bu sebeple "iyi tarım"ı icat ettiler zaten. Reklamlar, CRM'ler bunun için. Bunun için call-center'ler var. Bunun için kredi kartlarına taksitler yapıyorlar, bonuslar, parapuanlar veriyorlar.
Peki biz kimiz? Yazmışsınız ya, kilosu 3 liraya almak yerine kendisi 30 liraya üretir diye. İşte tam olarak budur. Biz 3 liraya almak yerine 30 liraya kendimiz üretiyoruz. Onun için de ne CRM, ne hedef veya değil herhangi bir kitle, ne reklam, ne belge, ne danışman umurumuzda değil. Biz paylaşırsak 30 liraya ürettiğimiz ürünü paylaşacağız. Her durumda zarar ettiğimiz için de sözünü ettiğiniz market kaygularımız yok. Peki niye yapıyoruz? Tek kârımız, kendimiz, çoluk çocuğumuz da, gönlümüz rahat bundan besleniyoruz. Bir de, toprağı koklayıp avuçlamanın,bir tohum ekip çimlenmesini, büyümesini, meyve vermesini görmenin hazzı diyelim. Mesele bundan ibaret.
Süt konusuna gelince, moleküllerine ayrılıp tekrar toparlanmış, artık süt olmaktan çoktan çıkmış bir şeyi olabildiğince içmemeye çalışıyorum. İneği görüyorum, ne yediğini biliyorum, 50'mi geçtim. Ölürsem süt'den dolayı olamama ihtimali büyük :)
Bu arada ufak bir ajitasyon yapayım , sevgili Habibe, madem Kocaeli'nde yaşıyorsun, Maşukiye'de dedemden kalma yaklaşık iki dönüm ve 25 seneden beri ekilip biçilmemiş arazi emrine amade. Amma ve lakin, haftada iki kere Pazartesi ve Cuma günleri posta ile domates, biber, patlıcan gibi sebzeler isterim. Geri kalanını ister tüket istersen sat. Kullanım şartları şu şekilde olacak: Araziye makina girmeyecek, Neemazal ve kaolin kili dışında ilaç, suni gübre kullanılmayacak, topraktan aldığından daha fazlası toprağa kompost olarak geri verilecek, halamın "Kızım onu öyle yapma böyle yap." gibi kalite kontrol müdahalelerine katlanılacak. Kullanılan ve satılan herşey belgeli olacak.
Şanslı torunmuşsunuz. :)
Evimin arkasında yaklaşık 500-600 m2 bir bahçem var. Orası ile ancak başedebiliyorum. Bana yardım edebilecek dinamik bir yakınım da yok.
Sebzeleri yerken her seferinde "çok güzelmiş ama çok yoruluyorsun hastasın bırak bu bahçe işlerini" diyorlar. Herşeye rağmen sürdürüyorum.
Sizin bu mübalağalı kışkırmanıza bile aldırış etmeden, halanızla da nasılsa bir orta yol buluruz deyip, teklifinize evet derdim. :) Çünkü gerçekten de birşeyler yetiştirmesini, dağıtmasını çok seviyorum.
Gelelim postayla meyve sebze almam dememin nedenine; Bilmediğim görmediğim malumatımın olmadığı yerlerden kargo ile sebze meyve zaten talep etmem.
Lakin bildiğim ve emin olduğum uzak bahçeden de talep etmem (marjinal durumlar hariç).
Kargo ile baş edemem. Ben memur adamım maaşımı kargocuları ortak mı edeyim :) Bölgemde girişimci sayısının çok olmasını bu yüzden istiyorum.
Sizde de olduğu gibi, istisnai durumlar vardır..
Eğer benim de babamın bir bahçesi olsa ve nasıl ne şartlarda ekip biçtiğini bilsem, ve o da bana üşenmeden haftada 2 gün kargo yapsa asla hayır demezdim. ;)
İşte böyle ..
Saygılar.
MeyveliTepe
19-04-2010, 08:58
... Ortalama olarak günde 3, haftada 15, ayda 60, yılda 720 saatim sadece iş nedeniyle, üstelik de İstanbul trafiğinde geçiyor. Bu da demek oluyor ki, her sene, hiç kesintisiz hayatımın 30 gününün her saniyesi direksiyon başında geçiyor. ..
Aslında bayağı bir uğraşıp, uzun uzun yazı yazıp olası tüketicinin bakış açısını vermeye çalışmıştım ama genel olarak aşırı dozda Kardinal Richelieu muamelesi görünce silip, Porthos gelmeden başka konulara kaçmaya karar verdim...
Bu hesabı bir zaman ben de yapmıştım. Herkesin yapması gereken bir hesap bu. Üstelik, telaffuz edilen yılda 30 gün, insan yaşamının net aktif zamanı. 30 yıllık bir çalışma hayatında da 900 net aktif gün eder. Bunu brüte çevirirseniz (yani bu kadar net aktif gün için gereken uyku, dinlenme vs. zaman) en az 1800 gün eder. Bu da ömrün 5 yılı demektir.
Bu tabloyu tüm hüznü ile gördüğümde, planlarımda radikal değişiklikler yapıp harekete geçmiştim.
Bir tüketici bakış açısı çizerek ortaya koyduğunuz profil bence çok başarılı ve gerekli idi. Yazılanlara alınmanız yersiz. Şahsınız ile alakası yok. Dahası, ömrünün 5 yılını trafikte kaybedenlerin başka bir hazin durumunu yansıtıyor. Buna karşın söylenenleri de siz anlamaya çalışın. Muhtemelen de anlıyorsunuz zaten. Problem, bizim uzak bahçelerin, bu "müşteri profili"ne pek faydasının olamayacağı gerçeği.
Kimbilir, belki siz de bir takım hesaplar yaparsınız. Artık neden hoşlanıyorsanız, bir bahçe mi olur, balıkçı teknesi mi, sahilde bir kafeterya mı? planlar yaparsınız. Çocuğunuz, evet. İlk önce düşünmeniz gereken unsur.
Kalıpların içinde kaldığnız müddetçe çıkış yolu bulamazsınız. Peki, ya kalıplara dışarıdan bakarsanız?
Sağlıcakla
acemi_caylak
19-04-2010, 10:05
Bir kaç gündür kısa süreler dışında bağlanamamıştım. Tartışma hiçte bizim istemediğimiz bir noktaya kaymış.
Aslında Sn. Sarp99 iyi niyetli şeyler söylüyor olabilir. Ancak süt örneği verdiği bütün olumlu izlenimi yerle bir ediyor.
Ben kendim yıllarca hayvancılıkla uğraşmış ve koyunları kendi elleriyle sağan birisi olarak 45 yaşıma geldiğime göre bir problem yok gözüküyor. Sokak sütçüsünün sütü kitlesel tüketime sunulan sütlerden daha sağlıklıdır diye düşünüyorum. Hatta bence direk bir üreticiden sütü almak ve kendi yoğurt ve kendi peynirinizi kendinizin yapması en güzel ve en sağlıklı yöntem. Ben bunu yapıyorum. Hafta sonu Ömerli'ye bağlı köylerden birisine gidip süt alıyorum.
Sn. Sarp99 siz doğal olarak olaya çalıştığınız kurumun penceresinden bakıyorsunuz. Hatta onların halkla ilşikiler kavramlarını öyle içselleştirmişsiniz ki başka bir dünya mümkün değil size göre.
Ne zaman ki üretim kitleselleşmeye başlıyor iş çığrından çıkıyor. Örneğin kuş gribini ele alalım seri üretim yapılan yerlerde ölümler daha yoğundu ve kitleseldi. Çünkü bulaşıcı bir etmen hızla yayılabiliyor. Oysa vatandaşın tavuğunda bir problem yoktu. Ancak elinden zorla alıp yaktılar buda ayrı bir konu.
Bizim bu oluşumu başlatmamızdaki amaç; insanların bildiği ve üretim yöntemlerinden emin olduğu kişiden tüketeceği sebze ve meyveyi temin etmesi. Çünkü bir yandan iyi üreticiler ürettiklerini satamıyorlardı (Lilium benzeri). Diğer yanda bunlardan daha az kaliteli ürünlere daha yüksek bedel ödeyen bir tüketici topluluğu vardı ancak istedikleri ürünü bulamıyorlardı. Amaç burada bu ikisini bilinçli bir şekilde buluşturmak. İlk başlarda amatör şekilde başlayan dağıtım işi belki zamanla daha profesyonel bir hal alabilir. Bunu zaman ve katılımcıların iradesi belirleyecek.
Hiç dallandırıp budaklandırmadan, bu işi nasıl yapabiliriz bunu tartışıyoruz. Domatesimiz belki daha lezzetli olmayabilir. Hele bu mevsimde bu oluşumun domates temin etmesi mümkün değil.
Ancak bir anımı aktarmadan edemeyeceğim. Tokatlı tanıdıklardan pancar pekmezi istemiştim. Sadece 1-2 kilo verebildiler. Neden diye sorduğumda çünkü kendi yiyebileceğimiz kadar yapıyoruz diyordu. Ben başka yerden bulamaz mıyız diye sordum. Onlar hayır dediler. Çünkü herkes kendi yiyeceği için pancarı özel yetiştirip burada kimyasal gübre kullanmıyormuş. Kimyasal gübre kullandığı kısmı ise şeker fabrikasına satıyorlarmış. Çünkü kimyasal gübre kullanılan pancardan yapılan pekmez lezzetli olmuyormuş.
Ancak yine de çok iddialı değiliz. Sonuçta teknolojininde yardımıyla genetiği ile oynanmış ürün yetiştirerek belki daha tatlı domates yetiştirilebilir ve bazıları bunu daha lezzetli bulabilir. Ama bu kişilerle bir tartışmaya zaten girmeyeceğiz.
Meyvelitepe'nin defalarca söylediği gibi Migros'a, Carrefoursa'ya mal satma derdimiz yok. Onlar bize gelince de mal vermeyeceğiz. İçimizden belki cazip tekliflere kanıp, kısa sürede bol para kazanma hevesine düşenler olabilir. Onlara da önerim, Antalya'da portakal bahçelerini turzimcilere satan kuşakların hazin öyküsünü bir okusunlar bence. Şu anda hem protakal bahçelerini kaybettiler, hem paralarını bitirdiler. Komik ama portakalı gidip Migros'tan alıyorlar.
bayindirmevki
23-04-2010, 12:40
Sayın uzak bahçeler,
Konudan iyice sapıldığı aşikar. Her ne yapılacaksa ekim-dikim sezonu geçmeden netleşse. Ben, bu konu açılmadan önce nerede isem oradayım. Bu konu ile ilgili de ne yapacağımı bilmek istiyorum. Yok biz bu işten vaz geçtik deniyorsa hikayelerle zaman kaybedilmeden itiraf edilsin. Devam deniyorsa uygun üyeler toplanıp konuşalım bu iş yazışmalarla olacak gibi değil. Durumdan vazife çıkaran da araya karışıyor. Yok kardinalmış, yok porthos muş pöh...
Evet Sevgili arkadaşlar,
Bu işin temelinde hepimizin hedefleri aynı. Sayın Bayıdırmevki nin de sorduğu gibi ne zaman bir araya gelip ortak bir plan çerçevesinde hareket edeceğiz ? Yoksa her kes bireysel hareket edip yaptıklarını mı fotoğraflıyacak.
Sevgiyle kalın
MeyveliTepe
23-04-2010, 22:26
Uzak bahçelere gelirsek. Özetin özeti, pek çok arkadaş fikri sevdi ve benimsedi. Doğal usullerle üretilmiş sebze ve meyvenin, yerel olarak tüketiciye ulaşması, daha doğrusu, tüketicinin yerel ve doğal ürünlere ulaşabilmesinin organize edilmesinden söz ettik.
Buna benzer uygulamalar yurt dışında, özellikle Amerikada var. Ancak, buradaki çiftlikler ya da bahçeler organize değil. İnsanlar bir şekilde yakınlarında böyle bir bahçe olduğunu öğreniyorlar ve zaman zaman oraya giderek, ne üretiliyorsa ihtiyaçlarını yerel olarak ve güvenerek karşılıyorlar. Bu çiftlikler özellikle "organik endüstrisinden" de uzak kalmaya çalışıyorlar.
Başka bir trend de Japonyada. Orada da bazı çiftçiler tüketiciye doğrudan ulaşmaya, iletişim kurmaya çalışıyorlar. Öyle ki, ambalajlarının etiketlerine kendi resimlerini bile bastırıyorlar. Çiftçinin resminin ambalajın üzerinde olması muhtelif şekillerde avrupada da yaygınlaşıyor.
Olmayan şey, bu bahçelerin, çiftliklerin organize olma durumları. Olur ise, bizler hep birlikte yapmış olacağız.
Bir zaman yazılmıştı. Böyle bir şey akşamdan sabaha gerçekleşebilecek bir şey değil ne yazık ki. Çok konuşulması, düşünülmesi gerekir. Fikrin bir plana, dahası aksiyona dönüşebilmesi daha epey kat edilmesi gereken mesafe var.
Bu anlamda, açıkçası bu yaz düşündüğümüz şekilde gerçekleşebilmesi zor. Fakat hep birlikte sıkı çalışırsak gelecek yaz neden olmasın?
Nelere ihtiyacımız var. Sıra gözetmeden, aklıma geldiği gibi listelemeye çalışayım.
Birincisi, tabii ki ülkenin dört bir yanından az ya da çok üretim yapabilecek bahçeler gerekli.
Bu bahçelerle yetiştirme yöntemleri, kullanılabilir malzemeler, tohumlar, fideler, çeşitler konusunda fikir birliğine varmalıyız.
Organizasyonu nasıl yapacağımıza karar vermeliyiz.
Muhakkak ki bir web sitesi hazırlamalı, burada her bir bahçeyi teker teker tanıtmalıyız. Bunun sürekliliğini sağlamayız. Bahçevanlarımız bir sonraki sezona kadar, bahçelerinde ne yaptıklarını tüm şeffaflığı ile haftalık, en fazla onbeş günlük periyodlarla resmli olarak anlatmalılar (bir bakıma her bahçe için bizim bloga benzer birer yayın olmalı). Bu bence çok önemli. Bu organizasyonun en güçlü tarafı şeffaflık ve izlenebilirlik olmalı.
Bu yayınlar, ortak bir sitenin içinde, her bahçe için ayrılmış bölümlerde olabilir.
Bir isim ve marka yaratmalıyız.
Yine bu sitede amacımızı, nasıl çalışacağımızı net olarak duyurmalıyız.
Bu yaz, hazır olan bir kaç bahçe bazı küçük denemelerde bulunabilir. Burada amaç, yakın yerleşim birimlerinde yaşayan tüketici ortaklarımızla direk irtibat kurabilmenin denenmesi, varsa dikkat edilmesi gerekenlerin ortaya çıkarılması olmalı.
Organizasyonu resmileştirme kararı vermeliyiz. Söz gelimi bir kooperatif kurmalı mıyız? Kurarsak pek çok yararı olur. Bahçeden yapılan satışlar kooperatif adına faturalanabilir, teşvikler alınabilir, vs. Ancak böyle bir modelde tarım kooperatifi kurulabilir mi bilmiyorum.Araştırmak gerekecek.
bayindirmevki
25-04-2010, 16:06
Sayın Meyvelitepe,
120 nolu mesajınıza düşünçelerimdir.
Baştan fikri sevdim ama son günlerde heyecanımı yitirdim. Uzadı... Yerel tüketiciye ulaşmak da çok kişisel. Ulaşamıyanlar ne olacak? Doğrusu; genele ulaşan, herkesin farklılıklarını koruyarak içinde bulunduğu bir satış organisazyonu olması. Komşu bahçeden zerzevat almak için bir yapılaşmaya ihtiyaç yok.
Yurt dışından verdiğiniz örnekler bu ülke için ne derece geçerli? Onlarda ki güvene dayalı ilişki bizde tam tersi! Ve hala yerel olarak karşılamanın altını çiziyorsunuz. Bir de güven! Bu dedikleriniz ancak komşu bahçeden ürün almak için. Bu çiftlikleri bilmem ama bizim "organik endüstrisinden" uzak kaldığımız ( leonardit, em, neemazal, vs..) söylenemez. Sadece hayvan gübresi kullansa idik lafım yok.Ama kastınız sertifika ise, bir şekilde güveni sağlayacak belge gerekli. Bu bugünkü yapılaşmanın dışında olabilir. Biz kullandığımız girdilerde belge ararken bizden belge aranmasını da göz ardı edemeyiz.
Bu yaz neden olmasın. Sıkı bir görüşme trafiği ile organisazyonu oluşturur ve kış başı ortaya çıkarız. Taze ürün satmak zorunda değiliz. Kurutulmuş gıdalar ve ev konserveciliği üstüne eğilebiliriz ki genele ulaşmak için daha uygun. Zeytinci arkadaşlarımızın da ürünleri ancak kasım-ocak-şubat gibi olur.
Bence ne ülkenin dört bir yanından bahçe ne de kullanılacak çeşitler ve yetiştirme konusunda fikir birliği gerekli. Tek gereken doğaya ve insana saygılı üretim. Bunun üstüne anlaşıp kuralları ( GDO'suz ve evladiyelik tohum, organik gübre, ilaç, vs. ) oluşturalım. Gerisi serbest olsun. Herkes kendi farklılığını, kendi deneyimini sağlasın. Bilinmezden çıkan sonuç bazen daha güzeldir. Bir arkadaşımız hepimize yararlı bir keşfi kendi farklılığı içinde bulabilir.
Bence organisazyonun esası web sitesinin kendisi. Ötesini bulmaya gerek yok. Kooperatifleşme, resmileşme hepsi gereksiz. Bunlara girdikçe yok oluruz. Olsa, olsa şirketleşme olabilir. Oda fatura kesmek için. Küçük çapta ev üretimlerine fatura gerekmediğini biliyorum. İşin burası için bir mali müşavire danışmak lazım.
Evet.
Bu iş bir web sitesi ile başlamalı. Bence ismi hazır. ''Uzak Bahçeler'' . Web konusunda en yetkinimiz kim ise hemen kursun. Ben bloggerde bu ismi alıyorum. Başkası almadan garanti olsun! Gerisi beni aşar, bilgisayar cahiliyim. Formatı şöyle; Bir satış sitesi. Ürünler, ürünler,ürünler. Ana sayfada kuruluş hikayesi. Hiç birimizin öne çıkmadığı bir yapı. Otomatik biçimde değişen ürün tanıtımları, sıralamalar, duyurular. Yanda kendi kişisel web sitelerimize verilen linkler. Girenler beğendikleri ürün hakkında üreticiyi tanır. Bu kişisel web sitelerimizin nasıl olacağına herkez kendi karar verirse iyi olur. Teknik yardımlaşma olabilir ama birbirimize benzer kopya siteler oluşturmayalım. Sitelerimiz rekabetçi olsun. Rekabet yaratıcıdır.
Saygılar.
bayindirmevki
25-04-2010, 16:18
Evet
Bloggerden ismi aldım. Var mısınız?
İlgili konunun biraz dışına çıkmış olabilirim ama Uzak bahçelerin yakın işbirliği konusunda bu işi ciddi düşünen insanlar bir araya gelerek ortak bir fon oluştursa , bu fonda biriken para ile bahçe satın alınamaz mı ? Dolayısıyle herkes taşın altına elini koymuş olur.
Örneğin ayda 20 tl verecek 100 üye bulsak ayda 2000 tl eder.Bir yıl sonra Ağaçlar.Net yıldönümüne kadar 24000 tl yapar.Üye sayısı ve aidat miktarı farklı olabilir.Bu para ile bir zeytin bahçesi alsak ve buradan çıkan ürünü yine aynı üyelere satsak hem fondaki para birikir hemde gelen satışardan yeni bahçeler alabiriz.
O iş hiç olmaz, hani derler ya ortak malı köpekler yemez,
Çok güzel bir düşünce de, bizler oralara gelmemiz için daha çok fırın ekmek yememiz lazım. Nerede o ortaklık kültürü.
bayindirmevki
26-04-2010, 12:49
İlgili konunun biraz dışına çıkmış olabilirim ama Uzak bahçelerin yakın işbirliği konusunda bu işi ciddi düşünen insanlar bir araya gelerek ortak bir fon oluştursa , bu fonda biriken para ile bahçe satın alınamaz mı ? Dolayısıyle herkes taşın altına elini koymuş olur.
Örneğin ayda 20 tl verecek 100 üye bulsak ayda 2000 tl eder.Bir yıl sonra Ağaçlar.Net yıldönümüne kadar 24000 tl yapar.Üye sayısı ve aidat miktarı farklı olabilir.Bu para ile bir zeytin bahçesi alsak ve buradan çıkan ürünü yine aynı üyelere satsak hem fondaki para birikir hemde gelen satışardan yeni bahçeler alabiriz.
Daha var olan konu üstüne hiç bir hareket yapılmamışken zor iş dediğiniz. Söylediğiniz para da bahçenin bakıcısına anca maaş olur. Bu fikirler hedefden uzaklaşıp zaman kaybetmekten başka işe yaramıyor.
Konu var olan bahçelerin işbirliği. Yeni bahçe almak değil.
bayindirmevki
26-04-2010, 12:53
O iş hiç olmaz, hani derler ya ortak malı köpekler yemez,
Çok güzel bir düşünce de, bizler oralara gelmemiz için daha çok fırın ekmek yememiz lazım. Nerede o ortaklık kültürü.
Ortaklık Kültürü diye bir şey hiç bir ülkede yoktur. Ortak bir işe girişildiğinde güven belge ile sağlama alınır. Gerisi hikayedir. Bir iş yapacaksak bunu sözleşme ile sağlama alaçağız ki köpekler gibi hırlaşmıyalım.
Deyimlerle, atasözleri ile bir yere vardığımız yok.
acemi_caylak
26-04-2010, 16:54
Evet
Bloggerden ismi aldım. Var mısınız?
Ben varım. İlk adımı birilerinin atması gerekiyor.
Ayrıca bu başlıkta hiç tartışılmayan, tüketicilere ürünün zamanında ve söz verilen miktar veya adetlerde ulaştırılması da oldukça önemli. Bu konuyu da irdelemekte fayda var.
bayindirmevki
26-04-2010, 21:18
Ben varım. İlk adımı birilerinin atması gerekiyor.
Ayrıca bu başlıkta hiç tartışılmayan, tüketicilere ürünün zamanında ve söz verilen miktar veya adetlerde ulaştırılması da oldukça önemli. Bu konuyu da irdelemekte fayda var.
Bunu ve tüm soruları Meyvelitepe'nin cevaplamasını tercih ederdim. Konunun sahibi kendisi. Her halde işleri yoğun. Kendisinden özür dileyerek süreci hızlandıracağım ki benim için her şey netleşsin. Bir, iki sene yazışmaya sabırlı değilim!
Evet; Tüketicilere ürünün zamanında ve istenen adette ulaştırılması için önce ''Uzak Bahçeler'' hesabına aktarılması gerekir ki mevcudiyeti netleşsin. Üreten ve ''Uzak Bahçeler'' arasında karşılıklı bir yükümlülük oluşturulur. Bunun şartları konuşarak netleştirilir. Sonuçta amatör bir girişim olduğunu belirtiğimiz tüketicimizin anlayışına sığınacağız.
Bir şeyi iyi ayırmalıyız. ''Uzak Bahçeler'' bizden doğan ama bizim olmayan bir süreç olacak kendini besleyecek veya yok edecek. Biz var olacağız.
Sevgili arkadaşlar,
Bende varım ve sadece sebze meyve olarak değil hayvansal ürünleride düşünerek varım diyorum.
Sevgiyle kalın
acemi_caylak
27-04-2010, 13:23
Bunu ve tüm soruları Meyvelitepe'nin cevaplamasını tercih ederdim. Konunun sahibi kendisi. Her halde işleri yoğun. Kendisinden özür dileyerek süreci hızlandıracağım ki benim için her şey netleşsin. Bir, iki sene yazışmaya sabırlı değilim!
Evet; Tüketicilere ürünün zamanında ve istenen adette ulaştırılması için önce ''Uzak Bahçeler'' hesabına aktarılması gerekir ki mevcudiyeti netleşsin. Üreten ve ''Uzak Bahçeler'' arasında karşılıklı bir yükümlülük oluşturulur. Bunun şartları konuşarak netleştirilir. Sonuçta amatör bir girişim olduğunu belirtiğimiz tüketicimizin anlayışına sığınacağız.
Bir şeyi iyi ayırmalıyız. ''Uzak Bahçeler'' bizden doğan ama bizim olmayan bir süreç olacak kendini besleyecek veya yok edecek. Biz var olacağız.
Sn. Bayindirmevki,
Sanırım bir konu yanlış anlaşılıyor. Burada sen, ben ve diğerleri aynı konumda olacaklar. Çünkü tamamen gönüllü birlikteliğe dayanan bir oluşum olacak.
Bu yüzden Meyvelitepe kadar diğer katılımcıların görüşleri de çok önemli.
Ayrıca Ensar'ın belirttiği gibi sadece tarımsal üretimle sınırlı olmamalı, hayvansal üretimi de kapsamalı.
Daha önce de hep tartışıldı. Ayhan Dükel'in belirttiği gibi bazı üreticilerin ürünlerini satma gibi bir kaygısı yok. Siz eğer güzel bir ürün üretirseniz bir şekilde gelip sizi buluyorlar. Ancak bunu anlatamayan, gösteremeyen bütün üyeler burada yaptıklarını anlatıp, ürünlerini teşhir edecekler ve tüketicilerin beğenilerine sunacaklar. Her üyenin bir diğerinden öğreneceği çok şey var diye düşünüyorum.
MeyveliTepe
27-04-2010, 16:22
Arkadaşlar, çok yoğun iki-üç günden sonra nihayet siteye girebildim.
Madem hemen başlayalım istiyoruz. O zaman öncelikle kaba bir envanter yapalım.
Katılmak isteyenler;
Bahçe adı,
yeri,
ekili/ekilebilir alan miktarı,
bu sezon alınabilir takribi ürün çeşitleri ve miktarları,
bahçenin özellikleri,
kaç aileye ne kadar süreyle düzenli ürün sağlanabileceği,
Bahçe ile ilgili uygulanan tarım yöntemleri, gübre, ilaç vb. ne kullanıldığı,
kimyasal veya zehirli ilaç kullanıldıysa en son ne zaman,
vb. bilgileri toparlayabilir miyiz?
MeyveliTepe
27-04-2010, 16:22
Katılmak isteyenler;
Bahçe adı,
Yeri, (şehir, ilçe, köy vb)
Ekili / ekilebilir alan miktarı,
Bu sezon alınabilir takribi ürün çeşitleri ve miktarları,
Bahçenin özellikleri,
Kaç aileye, ne kadar süreyle düzenli ürün sağlanabileceği,
Bahçe ile ilgili uygulanan tarım yöntemleri, gübre, ilaç vb. ne kullanıldığı,
Kimyasal veya zehirli ilaç kullanıldıysa en son ne zaman,
bilgilerini yazacaklarını yeni bir konu açabilirler...
Bunu bu sayfadamı yapacağız, sevgili meyvelitepe siz bir başlayın biz arkadan geliriz.
Bu arada belirteyim bu oluşum başladıktan sonra gübresiz zehirsiz bir ürün yetiştirilmeye bir ikincisi ürün de niyetine girilmiştir, ayrıntıları daha sonra oluşacak yerde bilgi paylaşımına acacağım.
Kaç aileye ne kadar süreyle düzenli ürün sağlanabileceği:
Bunun hesaplamasını yapmak oldukca güç, tarımın verim hesabını önceden yapamayız.
Üç aşşa beş yukarı bir tahmin yapılabilir.
bayindirmevki
27-04-2010, 20:37
Sn. Bayindirmevki,
Sanırım bir konu yanlış anlaşılıyor. Burada sen, ben ve diğerleri aynı konumda olacaklar. Çünkü tamamen gönüllü birlikteliğe dayanan bir oluşum olacak.
Bu yüzden Meyvelitepe kadar diğer katılımcıların görüşleri de çok önemli.
Ayrıca Ensar'ın belirttiği gibi sadece tarımsal üretimle sınırlı olmamalı, hayvansal üretimi de kapsamalı.
Daha önce de hep tartışıldı. Ayhan Dükel'in belirttiği gibi bazı üreticilerin ürünlerini satma gibi bir kaygısı yok. Siz eğer güzel bir ürün üretirseniz bir şekilde gelip sizi buluyorlar. Ancak bunu anlatamayan, gösteremeyen bütün üyeler burada yaptıklarını anlatıp, ürünlerini teşhir edecekler ve tüketicilerin beğenilerine sunacaklar. Her üyenin bir diğerinden öğreneceği çok şey var diye düşünüyorum.
Sayın acemi, aynı konumda olacağız tereddüt etmeyiniz. Zaten kurucuyuz. Ama gönüllülük bu işi batırır. Yükümlülüklerimiz olacak ve bunu yazılı hale getirip uyacağız. Size bu işin olabilir profilini vereyim. Meyvelitepe'nin de anlattığı bunun gibi. Meyvelitepe yanılıyor muyum?
Pazarlama için bir web sitesi kurulması lazım. Şu an internette var olan satış sitelerinden farklı değil. Farkımız hikayemiz ve web sitemizin formatı olacak. Raflarda ürünler ve depo adetleri. Üreticilerin kendi web sitelerine de yanda link vereceğiz. Hikayemiz içinden başka hikayelere geçecekler. Düşünün ne kadar orijinal bir fikir. Bu fikir satar. Sadece yakın çevre değil her yere. Fikrin sahibi olarak Meyvelitepe'yi selamlıyorum. Heyecanımı ve acelemi mazur görsün.
Hayvansal ürünler bu aşamada bizi aşar. Zaten taze ürünlere de girmek zor. Kurutulmuş ürünler, zeytin ve yağı, ev konserveciliği, Bunun gibi ampalajı ve taşıması kolay ürünler. Taze ürünleri yakın çevre tüketicileri zaten talep eder.
Laf ürün satma kaygısına gelirse o bende hiç yok. Bu işe ilgim çalışkanlığını takdir ettiğim bir insanın yanında olmaktır. Bu birliğe katılacak kişi satış kaygısı olmasada sevdiğinden katılamaz mı?
Bunu anlatamayan, gösteremeyen diye herkese kapı açılırsa iş başından ölü doğar. Konu satış olunca bu ciddi bir iştir. Yükümlülüklere veya şartlara uyabilen katılacak. Ben uymuyorsam beni de almayacaksınız. Ama dikkat satışa. Kurucu üye olabilirim!
bayindirmevki
27-04-2010, 20:43
Bunu bu sayfadamı yapacağız, sevgili meyvelitepe siz bir başlayın biz arkadan geliriz.
Bu arada belirteyim bu oluşum başladıktan sonra gübresiz zehirsiz bir ürün yetiştirilmeye bir ikincisi ürün de niyetine girilmiştir, ayrıntıları daha sonra oluşacak yerde bilgi paylaşımına acacağım.
Sayın lilium,
Satacak hazır bir ürün, yakında üretecek bir ürününüz veya geleçekte bir üretim planınız var mı?
bayindirmevki
27-04-2010, 20:55
Bunun hesaplamasını yapmak oldukca güç, tarımın verim hesabını önceden yapamayız.
Üç aşşa beş yukarı bir tahmin yapılabilir.
Hayır çok kolay.
Bahçeniz de tohumu ektiğiniz anda bunu satışa koymuyoruz ki. Siz bir üretim sürecine gireceksiniz ve aynı Meyvelitepe'nin blokunda anlattığı gibi kendinize has bir biçimde blokunuz da anlatacaksınız. Satışta bir ürününüz olması gerekmiyor. Gereken yükümlülüklere uygun üretim sürecinde bulunmanız. Üretiminiz her hangi bir kayba uğramadan sonuçlanırsa bunu uygun biçimde ambalajlayarak ne kadar çıktı veya ne kadarını satışa verecekseniz ''Uzak Bahçeler''e devredersiniz. Eğer üretiminiz bir kayba uğramışsa, satışta olamasanız bile verilen linkten hikayenizi okurlar.
İnsanlar vah, vah demeyi sever. Köklediğiniz zeytinlere üzüldükleri gibi.
bayindirmevki
27-04-2010, 22:01
Arkadaşlar, çok yoğun iki-üç günden sonra nihayet siteye girebildim.
Madem hemen başlayalım istiyoruz. O zaman öncelikle kaba bir envanter yapalım.
Katılmak isteyenler;
Bahçe adı,
yeri,
ekili/ekilebilir alan miktarı,
bu sezon alınabilir takribi ürün çeşitleri ve miktarları,
bahçenin özellikleri,
kaç aileye ne kadar süreyle düzenli ürün sağlanabileceği,
Bahçe ile ilgili uygulanan tarım yöntemleri, gübre, ilaç vb. ne kullanıldığı,
kimyasal veya zehirli ilaç kullanıldıysa en son ne zaman,
vb. bilgileri toparlayabilir miyiz?
Bayındırmevki.
Çanakkale, Bayramiç.
30 dönüm dikili elma fidanı/65 dönüm ekilebilir tarla.
Forum üyesi Douglas Fir arkadaştan aldığım bir miktar evladiyelik domates tohumum var. Şu an cimlenme aşamasında. İsimleri aşağıdadır.
Principe Borgese. San Marzano Nano. Brandy Wine Pink. Brandy Wine Red. Brandy WineYellow. Hobi amaçlı olduğundan miktarı önemsiz. Rafı görsellemeye yeter.
Düşündüğüm format bu değil! Üretim sonuçlanıp rafa konduktan sonra satış açılır isteyen alır. Belirli ailelere belirli miktar ürün, üyelik gibi birşey olur. Hem tarım doğa olaylarına bağımlı bir süreç, bu öngörülemez.
Elma fidanlarına dikiminden şu ana kadar kimyasal ilaç ve suni gübre uygulanmamıştır. Detaylarını blokumda anlatacağım.
Boş arazilerimde de 3 yıl önce arpa ekilmiş ve son iki sezon yaban bırakılmıştır.
Evet,
Görüldüğü gibi, aslında benim satacak ürünüm yok. Fikir güzel. Tutma şansı var. Kurucu olmak istiyorum. Olursa; organik, sertifikalı tarım ürünleri ile konvansiyonel ürünler arasındaki boşluğu dolduracak.
Sayın acemi, aynı konumda olacağız tereddüt etmeyiniz. Zaten kurucuyuz. Ama gönüllülük bu işi batırır. Yükümlülüklerimiz olacak ve bunu yazılı hale getirip uyacağız. Size bu işin olabilir profilini vereyim. Meyvelitepe'nin de anlattığı bunun gibi. Meyvelitepe yanılıyor muyum?
Pazarlama için bir web sitesi kurulması lazım. Şu an internette var olan satış sitelerinden farklı değil. Farkımız hikayemiz ve web sitemizin formatı olacak. Raflarda ürünler ve depo adetleri. Üreticilerin kendi web sitelerine de yanda link vereceğiz. Hikayemiz içinden başka hikayelere geçecekler. Düşünün ne kadar orijinal bir fikir. Bu fikir satar. Sadece yakın çevre değil her yere. Fikrin sahibi olarak Meyvelitepe'yi selamlıyorum. Heyecanımı ve acelemi mazur görsün.
Hayvansal ürünler bu aşamada bizi aşar. Zaten taze ürünlere de girmek zor. Kurutulmuş ürünler, zeytin ve yağı, ev konserveciliği, Bunun gibi ampalajı ve taşıması kolay ürünler. Taze ürünleri yakın çevre tüketicileri zaten talep eder.
Laf ürün satma kaygısına gelirse o bende hiç yok. Bu işe ilgim çalışkanlığını takdir ettiğim bir insanın yanında olmaktır. Bu birliğe katılacak kişi satış kaygısı olmasada sevdiğinden katılamaz mı?
Bunu anlatamayan, gösteremeyen diye herkese kapı açılırsa iş başından ölü doğar. Konu satış olunca bu ciddi bir iştir. Yükümlülüklere veya şartlara uyabilen katılacak. Ben uymuyorsam beni de almayacaksınız. Ama dikkat satışa. Kurucu üye olabilirim!
Hayvansal ürünler bu oluşumun dışında bırakılacaksa; bir bal arısı sevdalısı olarak kendimi dışlanmış hissedeceğim:D 2004'ten beri arıcılıkla uğraşmaktayım. Arıcılık faaliyetlerimi agaclar.net'in "Çiftlik Hayvanları" bölümünde ve bloğumda yayınlamaktayım. www.balpower.blogspot.com
Ben bu oluşumda varım diyorum. Diğer hayvan ürünü üretimi yapan üyelerimiz de bu oluşumda olup olamayacaklarına kendileri karar versinler. Uzak bahçelerin yakın işbirliği'ne emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Sayın bayindirmevki, bazı cevapları iyi anlamadan cevap veriyorsunuz gibime geldi, yanlışsam düzeltin.
Siz bu yazıdan ne anlıyorsunuz.
kaç aileye ne kadar süreyle düzenli ürün sağlanabileceği
Ben anladığımı yazdım, sizde anladığınızı yazınız.
Ben atasözlerinden örnekler veriyorum:
O iş hiç olmaz, hani derler ya ortak malı köpekler yemez,
Siz:
Deyimlerle, atasözleri ile bir yere vardığımız yok.
Ata sözlerini dikkate almayanlar da bir yere varamazlar.
30 dönüm dikili elma fidanı/65 dönüm ekilebilir tarla.
Her ne yapılacaksa ekim-dikim sezonu geçmeden netleşse.
Bunları diyorsunuz. arkasından da bunu.
Görüldüğü gibi, aslında benim satacak ürünüm yok
O zaman bu telaşınız ne? Dediklerinizle çelişiyorsunuz.
Hayvansal ürünler bu aşamada bizi aşar.
Niye aşsın ki, herkes kendi ürününden sorumludur.
Elma fidanlarına dikiminden şu ana kadar kimyasal ilaç ve suni gübre uygulanmamıştır
Satacak ürünüm yok diyorsun, ürününün tanıtımını yapıyorsun, niye?
Bu çelişkilerden sonra buda bana hiç inandırıcı gelmedi doğrusu. inşallah ben yanılıyorumdur.
MeyveliTepe
28-04-2010, 08:13
Hayvansal ürünler bu oluşumun dışında bırakılacaksa; bir bal arısı sevdalısı olarak kendimi dışlanmış hissedeceğim:D 2004'ten beri arıcılıkla uğraşmaktayım. Arıcılık faaliyetlerimi agaclar.net'in "Çiftlik Hayvanları" bölümünde ve bloğumda yayınlamaktayım. www.balpower.blogspot.com (http://www.balpower.blogspot.com)
Ben bu oluşumda varım diyorum. Diğer hayvan ürünü üretimi yapan üyelerimiz de bu oluşumda olup olamayacaklarına kendileri karar versinler. Uzak bahçelerin yakın işbirliği'ne emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Sn.Kamil35,
Hayvansal ürünler tabii ki dışarda kalmaz. Siz de benzer şekilde yer, kovan sayısı, alınan bal çeşiti, kovan ve arılarınıza yaptığınız bakım ve besleme usulleriniz, takribi ürün miktarınız ve zamanı, ürünü etkileyen çevresel şartlar vb. bilgi veriniz.
Aynı şekilde süt ürünleri üretenler de benzer şekilde bilgi verebilirler.
MeyveliTepe
28-04-2010, 08:22
Bunun hesaplamasını yapmak oldukca güç, tarımın verim hesabını önceden yapamayız.
Üç aşşa beş yukarı bir tahmin yapılabilir.
Tabii ki bunu net olarak söylemek çok zor. Aşağı yukarı bir şey yeterli olur.
Söz gelimi, bizim bahçeden bu yaz çıkabilecek ürün, aile, eş dost ihtiyacı çıktıktan sonra topu topu 5-6 ailenin ihtiyacına yeter. Sonbaharda da en fazla 200 kilo kadar sofralık işlenmiş zeytin çıkar.
Bu şimdi böyle. Şayet bu konu gelişir ve üretimi arttırmak söz konusu olursa 3-4 misline kadar çıkabilir.
Tabii ki bu miktarların hiç bir garantisi yok.
bayindirmevki
28-04-2010, 12:18
Hayvansal ürünler bu oluşumun dışında bırakılacaksa; bir bal arısı sevdalısı olarak kendimi dışlanmış hissedeceğim:D 2004'ten beri arıcılıkla uğraşmaktayım. Arıcılık faaliyetlerimi agaclar.net'in "Çiftlik Hayvanları" bölümünde ve bloğumda yayınlamaktayım. www.balpower.blogspot.com
Ben bu oluşumda varım diyorum. Diğer hayvan ürünü üretimi yapan üyelerimiz de bu oluşumda olup olamayacaklarına kendileri karar versinler. Uzak bahçelerin yakın işbirliği'ne emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Sayın kamil35,
Meyvelitepe gereken cevabı vermiş, ben de kendimi daha açık ifade etmek için yazıyorum. Hayvansal ürünlerden kastım taze et ve et ürünleri gibi akar, kokar riskli ürünler. Bal gayet güzel olur.
Benim şahsi düşüncem ilk adımları saklama, ampalaj ve nakliye riski olmayan ürünlerle atıp garantili bir ilerleme sağlamak. kuruluş kolay da satış ciddi iştir. Raflar adım, adım dolsa iyi olur.
bayindirmevki
28-04-2010, 12:26
Tabii ki bunu net olarak söylemek çok zor. Aşağı yukarı bir şey yeterli olur.
Söz gelimi, bizim bahçeden bu yaz çıkabilecek ürün, aile, eş dost ihtiyacı çıktıktan sonra topu topu 5-6 ailenin ihtiyacına yeter. Sonbaharda da en fazla 200 kilo kadar sofralık işlenmiş zeytin çıkar.
Bu şimdi böyle. Şayet bu konu gelişir ve üretimi arttırmak söz konusu olursa 3-4 misline kadar çıkabilir.
Tabii ki bu miktarların hiç bir garantisi yok.
Sevgili Meyvelitepe,
Zeytin var ya. Gerisi önemli değil. Zeytinlerinizi çok güzel işleyin. Bu iş olursa güzel olacak. Benim burnum zeytin kokusundan anlamaz ama işten anlar. Ortada dolaştırdığım ismi beğendinizse '' Uzak Bahçeler'' . Web adresi alabilir misiniz? Bilgisayar tecrübem yetersiz. Varsa maliyetine katılırım.
bayindirmevki
28-04-2010, 12:33
Sayın bayindirmevki, bazı cevapları iyi anlamadan cevap veriyorsunuz gibime geldi, yanlışsam düzeltin.
Siz bu yazıdan ne anlıyorsunuz.
kaç aileye ne kadar süreyle düzenli ürün sağlanabileceği
Ben anladığımı yazdım, sizde anladığınızı yazınız.
Ben atasözlerinden örnekler veriyorum:
O iş hiç olmaz, hani derler ya ortak malı köpekler yemez,
Siz:
Deyimlerle, atasözleri ile bir yere vardığımız yok.
Ata sözlerini dikkate almayanlar da bir yere varamazlar.
Bunları diyorsunuz. arkasından da bunu.
O zaman bu telaşınız ne? Dediklerinizle çelişiyorsunuz.
Niye aşsın ki, herkes kendi ürününden sorumludur.
Satacak ürünüm yok diyorsun, ürününün tanıtımını yapıyorsun, niye?
Bu çelişkilerden sonra buda bana hiç inandırıcı gelmedi doğrusu. inşallah ben yanılıyorumdur.
Emekli,
Sevdim seni. Canın sıkılıyo anlaşılan. Bol bol yazışacak laf bende de çok. Güzel polemiklere girerdik de şu an internet kafeden yazıyorum ve öğle paydosum bitti.
Hem 30 dönüm elma dedikse fidan, fidan. 2,5 sene sonra ürün verecek!
Bay bay.
Emekli,
Sevdim seni. Canın sıkılıyo anlaşılan. Bol bol yazışacak laf bende de çok. Güzel polemiklere girerdik de şu an internet kafeden yazıyorum ve öğle paydosum bitti.
Hem 30 dönüm elma dedikse fidan, fidan. 2,5 sene sonra ürün verecek!
Bay bay.
Sayın bayindirmevki;
Bir defa nickim emekli değil, ikincisi burası laf cambazlığı yapılacak yer değil,
Kimseyle polemiğe girmek gibi bir niyetim yok, hele ki, sizle.
Uslubunuza dikkat edin lütfen.
Yazdıklarınızla çelişiyorsunuz dedim, diyorum. bunun can sıkılması ile ne ilgisi var.
Al bir tane daha
Hayvansal ürünler bu aşamada bizi aşar.
Hayvansal ürünler tabii ki dışarda kalmaz.
MeyveliTepe
28-04-2010, 14:50
Arkadaşlar, algılama ve değerlendirme farklarımız muhakkak olacaktır. Fakat konuyu germezsek çok daha iyi olur, farklılıklarımızdan pozitif sonuçlar çıkarırız.
Sevgili meyvelitepe, konuyu germek polemiğe girmek gibi asla böyle bir niyetim olamaz, ama bir gün önce söylenenle, bir gün sonra söylenen arasında bu kadar farklılık olursa da sessiz kalamam sorarım.
Sormazsak konuşmazsak doğru bir üslupla konuşmassak bu farklılıklarımızdan nasıl bir pozitif sonuç çıkacak merek ediyorum doğrusu.
Konuyu germemek adına bu konu benim için kapanmıştır.
Zeytinlibahçe
28-04-2010, 15:24
Arkadaşlar selamlar
Bende yogun bir haftayı geride bıraktım, siteyi kısa sürelerle ziyaret ettiysemde yogunlaşamadım.
Hala şüpe içinde olan arkadaşlar görüyorum, bu birlikteligi olmuş bilelim, bir kaç arkadaşla beraberde olsa yola cıktık, bunu biz başaramassak kim başaracak, ne eksigimiz var? fazlamız var eksigimiz yok.
Uygun görürseniz yola cıkış noktamız olan akla gelebilecek her konuda''zehirsiz, dogal yetiştiricilik'' yapan bize katılmak isteyen arkadaşlar isimlerini yazdırsınlar,herhangi bir konuda oylama yapsak kac kişi oldugumuzu bilelim, kendi adıma cogunlugun alacagı her karara katılacagım.
İsim tespitinden sonra önceki mesajlarda belirtilen üretici bilgilerini ortaya cıkarmakla
işe başlayalım derim.
saygılarımla
bahtiyar02
28-04-2010, 15:38
Arkadaşlar selamlar
Bende yogun bir haftayı geride bıraktım, siteyi kısa sürelerle ziyaret ettiysemde yogunlaşamadım.
Hala şüpe içinde olan arkadaşlar görüyorum, bu birlikteligi olmuş bilelim, bir kaç arkadaşla beraberde olsa yola cıktık, bunu biz başaramassak kim başaracak, ne eksigimiz var? fazlamız var eksigimiz yok.
Uygun görürseniz yola cıkış noktamız olan akla gelebilecek her konuda''zehirsiz, dogal yetiştiricilik'' yapan bize katılmak isteyen arkadaşlar isimlerini yazdırsınlar,herhangi bir konuda oylama yapsak kac kişi oldugumuzu bilelim, kendi adıma cogunlugun alacagı her karara katılacagım.
İsim tespitinden sonra önceki mesajlarda belirtilen üretici bilgilerini ortaya cıkarmakla
işe başlayalım derim.
saygılarımla
Tamamen katılıyorum.Çok değil 5-10 sene zarfında topraklar zehirle tanıştı.Kendim tamamen geriye dönük yöntemleri uygulamaya çalışıyorum.Hiç bir zehirli ilaç veya benzeri ürünler kullanmıyor ve onaylamıyorum.Bitkilerime gübre olarak sadece yanmış hayvansal gübre kullanıyorum. Başarı oranıda gayet güzel. önceleri tarlalarda kımıl denen böçek yüzünden zehirli ilaçlarla başlandı.Şimdilerde insanların mücadele ve anlayışlarıda değişti.Topraklarımız zehirli atıklarla doldu.İstenirse tamamen organik yetiştiricilik yine geliştirile bilinir.
Saygılar
acemi_caylak
28-04-2010, 16:18
Ayhan Bey doğru söylüyor. Söylenecek şeylerin çoğu zaten söylendi. Bu yüzden bir an önce katılımcılar adlarını ve bahçe özeliklerini bildirmelidirler.
Ayrıca Bayındırmevki'nin sözettiği kesin kurallar konulamaz. Önceki sayfalarda Sn. Habibe çok güzel özetlemişti. Oluşumun ilk hedefleri bu şekilde tanımlanabilir. Aslında bir kişi bu hedefleri liste olarak hazırlarsa çok iyi olur. Gerekirse ben gönüllü olabilirim.
Aşağıda benim bahçenin özelliklerini ve uyguladığım maddeleri liste halinde bulabilirsiniz.
Bahçe adı|Yok
Yeri|Gaziantep - Oğuzeli
Ekili/ekilebilir alan miktarı|12 dönüm
Bu sezon alınabilir takribi ürün çeşitleri ve miktarları| Antepfıstığı 500 kg, Zeytin 1-1,5 ton civarı
Bahçenin özellikleri|500 ağaç zeytin, 50 ağaç antepfıstığı, 20 kadar ceviz, 30 kadar kiraz, 5 ağaç incir, 3 ağaç vişne, 1 ağaç elma, 1 ağaç ayvadan oluşuyor.
Kaç aileye ne kadar süreyle düzenli ürün sağlanabileceği|500 kg antepfıstığının 400 kg kadarını işlenmemiş doğal haliyle ve zeytinleri zeytin yağı olarak verebilirim. Kaç aileye sağlanır bilmiyorum. Çünkü her aile farklı miktarda talepte bulunabilir.
Bahçe ile ilgili uygulanan tarım yöntemleri, gübre, ilaç vb. ne kullanıldığı|Ekte liste var
Kimyasal veya zehirli ilaç kullanıldıysa en son ne zaman|Kullanılmadı
Tarih| Uygulanan Madde veya Yapılan İşlem
15.11.2009| Budama
03.01.2010| Biofarm Gübre uygulaması
12.02.2010| Leonardit, Ponza Taşı, Biofarm Gübre, Kükürt ve Çinko Sülfat uygulaması
15.02.2010| Bütün ağaçlara 1,5/100 lük Bordo Bulamacı uygulaması
06.03.2010| Fıstık ağaçlarına 3/1000 EMA topraktan uygulandı
07.03.2010| Büyük zeytin ağaçlarının sert budanması
10.03.2010| Sert budanan ağaçlara ve uç zararı olan ağaçlara 1/500 lik EM5 + EMFPE uygulaması
11.3.2010|Bahçe sürümü yapıldı
13-14.03.2010| Bütün zeytin ağaçlarına 3/100 lük Bordo Bulamacı Uygulaması
16.03.2010| Yeni dikilen ve diğer fıstık ağaçlarına 100gr/100 lt Delfin uygulaması
03.04.2010| Yeni dikilen ve diğer fıstık ağaçlarına ve uç zararı olan zeytinlere 100gr/100 lt Delfin ve 1/500 EM5 + EMFPE uygulaması
10-11.04.2010| Bütün ağaçlara topraktan 2/1000 lük EMA uygulaması
16-17.04.2010| Yaşlı ağaçlara 100 gr, genç ağaçlara 75 gr. Sutut uygulaması.
22.04.2010| Kiraz ve diğer meyve ağaçlarına yapraktan Arap Sabunu + Çivit + İspirto karışımı ugulaması
23.04.2010| Bütün ağaçların bedenleri Kireç + Göztaşı + Çivit + Arap Sabunu karışımı ile boyandı.
23.03.2010| Bütün fıstık ağaçlarına 1 LT EM5 + 1 LT EMFPE + 1000 LT su yapraktan uygulandı.
26.04.2010| Bütün fıstık ağaçlarına 1 LT EM5 + 1 LT EMFPE + 1 LT Genta Combi (iz element) + 1000 LT su yapraktan uygulandı.
28.04.2010| Bütün fıstık agaçlarına 10 Kg ısırgan otu 120 lt suda 3 gün bekletilerek, daha sonra bu suya 5 kg kırmızı acı biber ile 1 kg ezilmiş sarmısak katılarak yapraktan uygulandı.
Zeytinlibahçe
28-04-2010, 16:20
Peki, ozaman fikirlerinden emin oldugum degerli arkadaşlarımdan bazılarının isimlarini kendilerinin affına sıgınarak yazıyorum.
MeyveliTepe
Acemi caylak
ayhan Dukel
Bayındırmevki
bahtiyar o2
kamil35
-sn liium un gelecekte ceviz üreticisi olacagını biliyorum, dogal olup olmadıgına emin
degilim bilirtirse sevinirim,
-Dıger arkadaşları bekliyoruz
saygılarımla
'' Uzak Bahçelerin Yakın İşbirliğini '' hayalden hakikate çevirmeniz dileklerimle sizleri hayranlık ve hürmetle selamlarım
bayindirmevki
28-04-2010, 19:47
Sayın bayindirmevki;
Bir defa nickim emekli değil, ikincisi burası laf cambazlığı yapılacak yer değil,
Kimseyle polemiğe girmek gibi bir niyetim yok, hele ki, sizle.
Uslubunuza dikkat edin lütfen.
Yazdıklarınızla çelişiyorsunuz dedim, diyorum. bunun can sıkılması ile ne ilgisi var.
Al bir tane daha
Sayın lilium,
Sizin burda benden başka işiniz yok mu? Yazdıklarımın bütününe bakacağınıza içinden bir cümle alıp üstüne pertavsızla eğilip bir şeyler çıkartmakla zaman kaybediyorsunuz. Üstelikte de yanlış anlamlar çıkartarak.
Ne demişim ''Hayvansal ürünler bu aşamada bizi aşar''. Dikkat edin ''bu aşamada'' diyorum. Bizi aşar diye kesin konuşmuyorum.
Burda da ne demişim. Konuyu "kesinlikle" gibi anlayan bir arkadaşa açıklama yazarken ''Hayvansal ürünler tabii ki dışarda kalmaz''. diye yazının bütünü içinde anlam kazanan bir cümle kurmuşum.
Şimdi bu cümleye dikkat edin ''Tabi ki dışarda kalmaz ama bu aşamada değil''. Bu cümle sizin iki alıntınızın özeti. Çelişki var mı. Her şey yerine oturdu mu?
Size emekli demişsem sevdiğimdendir. Polemik demişsem yazdıklarınızın gidişatını farketmeniz içindir. Üslübümü bu hale getiren sizin bütün içinden aldığınız bir cümleye olmadık anlamlar çıkartmanız. Bu oluşuma katacak ürün, emek, fikir, her hangi bir şeyiniz varsa başım üstüne. Yoksa, ne diyeyim. Kendinizi bir sorgulayın burda ne işim var diye.
Saygılar.
Size emekli demişsem sevdiğimdendir. Polemik demişsem yazdıklarınızın gidişatını farketmeniz içindir.
Sayın bayındırmevki, kendiniz çalıyor kendiniz oynuyorsunuz, gerçekten iyi bir canbazmışınız, size söyleyecek bir şeyim yok.
Yukarıda yazmıştım konu benim için kapanmıştır.
bayindirmevki
28-04-2010, 21:45
Sayın bayındırmevki, kendiniz çalıyor kendiniz oynuyorsunuz, gerçekten iyi bir canbazmışınız, size söyleyecek bir şeyim yok.
Yukarıda yazmıştım konu benim için kapanmıştır.
Sayın lilium,
Canbazlık saygı duyulacak bir meslektir. Herkes yapamaz. İltifat olarak kabul ediyorum. Anlaşılan o ki işinize gelmediğinde insanlarla ilişkilerinizi de ağaç gibi köklüyorsunuz.
Saygılar.
MeyveliTepe
28-04-2010, 22:03
MeyveliTepe -
Karamürsel Kocaeli,
Sebzeler - her biri 4 m2 20 ada, dört ada ısıtmalı serada,
çeşitler: domates (pembe, turuncu, siyah cherry, siyah ukrayna, santini),
fasulye (çalı), biber (6-7 çeşit), patlıcan (3 çeşit), güveyfeneri, salatalık, vs.
Mevsiminde 4-5 aileye yeter.
Meyveler - Nashi 3 yaşında 70 fidan. İlk defa ürün verecekler. Miktar kestiremiyorum.
Elma - Komşumun tam verimde 3 dönüm bodur bahçesi.
Gübre ve ilaç programını ben yapıyorum.
Kaolin uygulaması başladı. Miktar sınırı yok (20 ton)
Zeytin - 80 ağaç (yaklaşık 200 kilo sofralık işlenmiş zeytin çıkar).
Acemi caylak
ayhan Dukel
Bayındırmevki
bahtiyar o2
kamil35
Sayın lilium,
Canbazlık saygı duyulacak bir meslektir. Herkes yapamaz. İltifat olarak kabul ediyorum. Anlaşılan o ki işinize gelmediğinde insanlarla ilişkilerinizi de ağaç gibi köklüyorsunuz.
Saygılar.
Sanatınıza hayranım, açıklamanıza gerek yok belli oluyor zaten. Karşımdaki kişi canbaz olunca hiç bakmam köklemekle kalmam dipten keserim.
bayindirmevki
28-04-2010, 23:00
Ayhan Bey doğru söylüyor. Söylenecek şeylerin çoğu zaten söylendi. Bu yüzden bir an önce katılımcılar adlarını ve bahçe özeliklerini bildirmelidirler.
Ayrıca Bayındırmevki'nin sözettiği kesin kurallar konulamaz. Önceki sayfalarda Sn. Habibe çok güzel özetlemişti. Oluşumun ilk hedefleri bu şekilde tanımlanabilir. Aslında bir kişi bu hedefleri liste olarak hazırlarsa çok iyi olur. Gerekirse ben gönüllü olabilirim.
Ben verebilecek bilgileri verdim. Sizin gibi tarihlendirerek not almadığım için detaya giremiyorum. Bu acıdan sizi takdir ederim. Çok düzenlisiniz. Tebrikler. Zaten yaptıklarım da basit. Yeni fidan diktim ve biraz tavuk gübresi, Leonardit, kükürt ve yaprakdan EM dışında bir şeye zaman bulamadım. Vakitsizlikten bordo bulamacını kaçırdım. İtiraf edeyim ki böyle bir şeyin gerektiğini bile bilmiyordum. Neemazal aldım, bir kenarda duruyor. Bulursam vakit kullanacağım.
Sn. Habibe'nin yazılarını okudum sizin gibi algılamadım. Kültür farkı diyelim. Benim başından beri anlatmaya çalıştığım tek bir şey var. Konu satış ise ciddi iştir. İş hayatının, pazarlamanın kuralları ne ise o... Başka türlüsü alıcı dediğimiz karşı tarafı hayal kırıklığına uğratıp o çok bahsettiğimiz güven duyusunu yerle bir eder.
Benim anlatmaya çalıştığım kurucusu olacağımız bir web sitesinin aynı zamanda tedarikçisi konumunda olacağımız. Ve tedarikçiliğin belli kuralları olur, web sitesinin de. Hiç kuralsız birliktelik olmaz. Biz özgürce bir şey üretebiliriz. Hatta bu üretilen en zehirsiz en saf ürün olabilir. Satış kurallarına uymuyorsa? Diyelim ki harika bir yumurta ama bir ay önce tavuktan çıkmış. Sahibine göre bu daha taze. Koyalım mı rafa? Kurallardan kastım bu ve bunun gibi detaylar. Kurallarımız olmalı. Bunlar üretim tarihi, saklama, ampalaj gibi teknik konulardır. İlk başta akar, kokar ürünlere girmemektir. Adım, adım.
Siz listenizi hazırlayın. Sonuçta fikirleriniz netleşir.
Saygılar.
bayindirmevki
28-04-2010, 23:03
Sanatınıza hayranım, açıklamanıza gerek yok belli oluyor zaten. Karşımdaki kişi canbaz olunca hiç bakmam köklemekle kalmam dipten keserim.
Teşekkürler, teşekkürler. Sizi tanıdığıma çok sevindim.
kamil35
Faaliyet alanı: Arıcılık
Bağlı olduğu birlik: İzmir Arıcılar Birliği
Arılı kovan sayısı: Şu an 40 adet hava şartlarına göre 50 adete de çıkabilir.
Arıların bulunduğu yer: İzmir/Bayındır/Karahalilli Köyü
Arıların nakledileceği konaklama yerleri: Mayısın 2. haftası Uşak, Anason çiçek açtığında Burdur/Yeşilova , çam balı için İzmir
Üretilecek ürünler : Polen, Süzme bal, Temel petekli bal, Fenni kovan içinde kara kovan üretim.
Tahmini üretim miktarları:
Polen: 30 kg (yaylada arının başında bulunamadığım için miktar düşük)
Temel petekli bal: 50 kg ( sadece beyaz petekler alınacak)
Süzme bal: 400 kg
Fenni kovan içinde doğal petekli üretim: 120 kg (son bir iki çıtaya temel petek takılmayacak ve arının kendisine petek ördürülecek)
Kullanılan ilaçlar: Varroa için Ocak ve şubat içinde perizin uygulandı. En son formik asit (jel olarak) 28/04/2010 tarihinde uygulandı. 6-7 gün sonra tekrar formik asit uygulanacak.
Arılığımda vitamin ve antibiyotik kesinlikle kullanmıyorum.
Yapılan Beslemeler: Havanın uygun olduğu zamanlarda ocak ayından Mart sonuna kadar şeker şurubu ile teşvik beslemesi yapıldı. Bundan sonra arı açlık tehlikesi yaşamaz ise besleme yapılmayacak.
Tahmini hasat tarihleri: polenin 9-10kg mı Mart’ın 3. ve 4. haftasında hasat edildi. Uşakta Mayıs ve Haziran içinde polen hasadı devam edecek.
İlk süzme bal hasadı: Haziranın son haftası (olursa...). Anason ve çamda bal hasatlarımız devam edecek.
Zeytinlibahçe
29-04-2010, 06:36
Ayhan Dukel
Guzelhisar Aliaga
*10 donum bahce icinde 28 ad. 60-70 yaslarinda ayvalik zeytin agaci es dost harici her yil
250-300 lt verilebilir.
-ayni bahce icinde 220 ad.7 yasinda trilye bu yil 1.2 ton urun aldik gelecek yil tahminen
500 kg salamura ve 200 kg yag olarak verilebilir.
*16 donum bahce icinde 300 ad.ayvalik ve 30 ad.trilye gelecek bir kac yil icinde kayda deger uretime gecmelerini bekliyorum.
*bu yil onlarca cesit evladiyelik olduguna inandigimiz es-dost ve agaclar net den temin ettigimiz sebzelere ait tohumlari cimlendirdik, bakalim neler yapacagiz, local olarak ilerki yillarda yakin cevremize bir faydasi olabilir.
-arkadaslar, basindan beri dogal uretim yapmayabilirsiniz, bundan sonra samimi olarak dogal uretim yapmaya baslayip kendinizi ictenlikle bu sekilde ifade ederseniz lutfen katilin.
-havayi koklayip biraz zaman gecince katilmayi dusunen cok arkadas oldugunu biliyorum,
kurdugumuz bu birliktelik sizin urettiginiz hic bir urune ipotek koymuyor dogal yapmak sartiyla herne sekilde bunlari pazarliyorsaniz devam edebilir, bir miktariylada katilabilirsiniz.
-ornegin ben bu sitenin satis bolumunde sn kamil beyin urettigi ballari,dogal yontem ve alici memnuniyetini okuduktan sonra kendisinden alisveris yapmistim cok da memnun kaldim,iste
yapmaya calistigimiz bu…dogal uretim yapan, bunlari talep eden arkadaslarin bir araya gelmesi.
-su an yetistirdikleriniz verimdede olmayabilir,hatta yenide baslamis olabilirsiniz.
-acemi caylak
-bayindirmevki
-bahtiyar02
Saygilarimla,
Arkadaşlar
Bende yaklaşık 90 kök 4 yaşlı aroniadan bu yıl ürün almayı bekliyorum.
8 dönüm fasulyeyi (İspir ve Dermason ) ilk kez ekeceğim herşey düzgün giderse 2 ton civarında kuru fasulye alabilirmişim !.
2 dönüm sebzeler için 2 dönüm kışlık kavun 4 dönümde karpuz yerlerim hazır.
Sebze tohumları ve fideleri konusunda elinde fazlalığı olanlar var ise bedeli mukabili isterim.
60 Adet saane - maltız kırması keçim var Tüm aşıları yapılmış ( Brusella, şap vs ) klasik köy koşullarında yıllık 1000 kg civarında peynir elde edebilirim ama bu yıl süt bağlantısı yapıldığı için tadımlık 30 /40 kg geçmez.
Benim hedefimde bu tür bir düşünce var idi ve Trafiğin yoğun olduğu bir güzergahta bir satış yeri arayışı içiinde idim.
Sevgiyle kalın
bayindirmevki
29-04-2010, 12:25
Arkadaşlar
Bende yaklaşık 90 kök 4 yaşlı aroniadan bu yıl ürün almayı bekliyorum.
8 dönüm fasulyeyi (İspir ve Dermason ) ilk kez ekeceğim herşey düzgün giderse 2 ton civarında kuru fasulye alabilirmişim !.
2 dönüm sebzeler için 2 dönüm kışlık kavun 4 dönümde karpuz yerlerim hazır.
Sebze tohumları ve fideleri konusunda elinde fazlalığı olanlar var ise bedeli mukabili isterim.
60 Adet saane - maltız kırması keçim var Tüm aşıları yapılmış ( Brusella, şap vs ) klasik köy koşullarında yıllık 1000 kg civarında peynir elde edebilirim ama bu yıl süt bağlantısı yapıldığı için tadımlık 30 /40 kg geçmez.
Benim hedefimde bu tür bir düşünce var idi ve Trafiğin yoğun olduğu bir güzergahta bir satış yeri arayışı içiinde idim.
Sevgiyle kalın
Sayın ensar,
Siz olayı aşmışsınız. Tek eksiğiniz bir blok oluşturup, üretim sürecinizi kendinize has biçimde anlatmak. Hikayeniz olmalı. Ne yalan söyleyeyim size imrendim. Ben daha İstanbuldan yakamı kurtaramadım.
Bu oluşuma bakıp da satış yeri planınızı ertelemeyin. Kanaatimce bu oluşum başında kurufasulye gibi sorunsuz ürünler şanslı olur. Karpuz gibi taze ürünleri yol üstü satmak iyi fikirdir. Yer açarsanız bildirin. Her hafta Tekirdağdan geçiyorum. Çokca otobüs, bazen araba. Arabalı günüme denk gelirse uğrarım.
Saygılar.
Sevgili bayındırmevki,
Halen bir takım radikal kararlar almaktayım. Burada bahsetmek için biraz erken ama Tekirdağ toplantısına katılacak olursanız, sizin ve diğer katılımcı arkadaşların tecrübe ve önerileri benim kararlarımın isabetliliğini arttıracaktır diye düşünüyorum.
1971 yılından beri değişik kademelerdeki sanayi neferliğini (para kazanmak için ) bırakıp sadece hobi için (Ar- Ge ) ya da kendi ihtiyaçlarım için sanayici , huzur bulmak içinde tarımcı olmayı istiyorum.
Hele bir durulalım, blogda hikayede fotoğraflarda gelir.
Sevgiyle kalın
bayindirmevki
30-04-2010, 20:48
Sevgili bayındırmevki,
Halen bir takım radikal kararlar almaktayım. Burada bahsetmek için biraz erken ama Tekirdağ toplantısına katılacak olursanız, sizin ve diğer katılımcı arkadaşların tecrübe ve önerileri benim kararlarımın isabetliliğini arttıracaktır diye düşünüyorum.
1971 yılından beri değişik kademelerdeki sanayi neferliğini (para kazanmak için ) bırakıp sadece hobi için (Ar- Ge ) ya da kendi ihtiyaçlarım için sanayici , huzur bulmak içinde tarımcı olmayı istiyorum.
Hele bir durulalım, blogda hikayede fotoğraflarda gelir.
Sevgiyle kalın
Sayın ensar,
Bahsettiğiniz toplantının tarihi belli değil. Olursa gelirim. Kararlarınızın isabetliliğini arttırmak için değil. Tanışmak için. Hafta içi çalışıyorum. Bilginize.
Saygılar.
vicdanka
30-04-2010, 22:36
Bizim Bahçe
Karamürsel-Kocaeli
20 dönümü meyve fidanli olmak üzere toplam 30 dönüm
200 ağaç zeytin
300 ağaç Hünnap
25 ağaç ceviz
Şeftali Kiraz Vişne Elma Dut İncir Üzüm Kizilcik herbirinden 4-5 ağaç var
Sebze olarak bu bölgede yetişen tüm yazlik ve kişlik sebzelerin neredeyse tamamini yetiştiriyoruz.Şu an 2 dönüm Enginar imiz var ve baş vermeye başladilar.Dostlarimizla paylaşmaktan mutluyuz bu yüzden ihtiyacimizdan fazlasini ekiyoruz.
Hayvansal ve organik gübre kullaniyoruz.
Yazilanlari ilgiyle takip ediyorum.Farkliliklarimizi koruyarak bir olabilmek zaten bir zenginlik ancak bunun dişinda bu birliğe ihtiyacimiz olduğunu da düşünüyorum ben..O yüzden ben de varim..Arabalarina binip bahçemden sebze meyve toplamaya gelecek yeni dostlar bekliyorum..Sevgiyle kalin..
Zeytinlibahçe
30-04-2010, 22:44
MeyveliTepe
Acemi caylak
ayhan Dukel
Bayındırmevki
bahtiyar o2
kamil35
ensar
vicdanka
Başlangıc için çok iyi gidiyoruz arkadaşlar
bayindirmevki
30-04-2010, 23:16
MeyveliTepe
Acemi caylak
ayhan Dukel
Bayındırmevki
bahtiyar o2
kamil35
ensar
vicdanka
Başlangıc için çok iyi gidiyoruz arkadaşlar
Evet çok güzel gidiyoruz da bir web sitesi oluşturup piyasa yoklaması yapmazsak bu yazışmaların hiç bir anlamı olmayacak. Zaman kaybederken fikri de kaptıracağız. Başıma çok geldi bilirim. Bir fikrim olduğun da çok oyalanınca bir başkasının da aynı fikri bulup uygulamaya geçtiğini görürüm. Fikri benden çalmış değildir de tuhaf bir şey. İnsanlar bir birinden habersiz eş zamanlı olarak, aynı ihtiyaçları duyup aynı çözümleri buluyorlar. İlk olan kazanıyor.
bayindirmevki
30-04-2010, 23:42
Bizim Bahçe
Karamürsel-Kocaeli
20 dönümü meyve fidanli olmak üzere toplam 30 dönüm
200 ağaç zeytin
300 ağaç Hünnap
25 ağaç ceviz
Şeftali Kiraz Vişne Elma Dut İncir Üzüm Kizilcik herbirinden 4-5 ağaç var
Sebze olarak bu bölgede yetişen tüm yazlik ve kişlik sebzelerin neredeyse tamamini yetiştiriyoruz.Şu an 2 dönüm Enginar imiz var ve baş vermeye başladilar.Dostlarimizla paylaşmaktan mutluyuz bu yüzden ihtiyacimizdan fazlasini ekiyoruz.
Hayvansal ve organik gübre kullaniyoruz.
Yazilanlari ilgiyle takip ediyorum.Farkliliklarimizi koruyarak bir olabilmek zaten bir zenginlik ancak bunun dişinda bu birliğe ihtiyacimiz olduğunu da düşünüyorum ben..O yüzden ben de varim..Arabalarina binip bahçemden sebze meyve toplamaya gelecek yeni dostlar bekliyorum..Sevgiyle kalin..
Sayın vicdanka,
Sizin iş bitmiş. Bana göre her acıdan hazırsınız. Lazım olan küçük bir ev konserveciliği atölyesi. Bahsettiğiniz meyveler ile marmelat, reçel güzel olur. Tazesi uzak yerlere zor ama kavanozda her şey çok kolay.
Doğa çok çömert. Onlarca ağacı dostlar ile tüketmek imkansız. Ben bu oluşumu bir birimizden alışveriş etmekten çok genele satış gibi düşünüp, böyle olursa daha disiplinli oluruz diyorum. Ama enginarlara dayanamıyorum. Olunca haber verin. Gelirim.
Zeytinlibahçe
01-05-2010, 08:14
Sn bayındırmevki selamlar
Halihazırda bu bölümde siz ve bir kaç arkadaş hariç kendimizi tanıtacagımız sayfalar açıldı, rica edelim sizler içinde açsınlar.
Ben başta agaclar.net çatısı altındında olmak üzere diger web/blog oluşturulmasının da faydalı olacagını düşünüyorum,cogunlugun fikrini alıp, bu konuda tecrübesi olan arkadaşlardan yardım istiyelim.Siz ismimiz adına bir blog actırmıştınız bunun için ayrıca teşekkür ederim .Mazeret olmamakla beraber bahçe çalışmalarının en yogun oldugu bir dönemindeyiz, oluşumun agır gidiyormuş gibi görünmesinin sebebi budur. bence başlangıç için oldukça iyi
Fikri kaptırmak konusunda bir kaygımızın olmaması lazım, bizim dışımızda da olsa ''zehirden uzak dogal üretimi'' yapanları destekliyoruz.
saygılarımla
bayindirmevki
01-05-2010, 09:24
Sn bayındırmevki selamlar
Halihazırda bu bölümde siz ve bir kaç arkadaş hariç kendimizi tanıtacagımız sayfalar açıldı, rica edelim sizler içinde açsınlar.
Ben başta agaclar.net çatısı altındında olmak üzere diger web/blog oluşturulmasının da faydalı olacagını düşünüyorum,cogunlugun fikrini alıp, bu konuda tecrübesi olan arkadaşlardan yardım istiyelim.Siz ismimiz adına bir blog actırmıştınız bunun için ayrıca teşekkür ederim .Mazeret olmamakla beraber bahçe çalışmalarının en yogun oldugu bir dönemindeyiz, oluşumun agır gidiyormuş gibi görünmesinin sebebi budur. bence başlangıç için oldukça iyi
Fikri kaptırmak konusunda bir kaygımızın olmaması lazım, bizim dışımızda da olsa ''zehirden uzak dogal üretimi'' yapanları destekliyoruz.
saygılarımla
Sayın Ayhan Dukel,
Kendimizi tanıtacağımız sayfalar nasıl bir şey. Bir iki link verir misiniz? Bilgisayar ve internet ortamının acemisiyim. Forumu tam hakkıyla kullanıp değerlendiremiyorum.
Forum çatısı altında bir web-blok nasıl bir şey. Forumun böyle bir imkanı var mı. Konuyu biraz açar mısınız?
Bir web sitesi oluşturmaya bilgisayar bilgim yetmez. Benim yapabileceğim site tasarımı aşamasında moda sektöründen edindiğim marka ve ürün oluşturma deneyimini ortaya koymak. Açtığım blok ismi güvenceye almak için. Satış söz konusu olunca bloggerin yeterli olacağını sanmıyorum. Dediğim gibi web konusu beni aşar. Bu konuda Meyvelitepenin söyleyecekleri vardır da mevsim bahçe mevsimi.
Fikri kaptırmak konusunda ki kaygım yanlış anlaşıldı. Kabahat benim. Açık çümle kurmuyorum. Ya da yanlış kelime seçiyorum. Kaygım ''zehirden uzak dogal üretim'' yapanlar değildir. Domain adlarını kendi adına tescil ettirip para karşılığı satan bir takım uyanıklardır. İsim güzel. Telaşım bundan. Yoksa fikri tekele almak değil. Oluşacak kurallara uyduktan sonra herkes buyursun. Herkes fikri paylaşsın.
Saygılar.
Zeytinlibahçe
01-05-2010, 09:49
sn bayırdırmevki
''uzak bahcelerin yakın işbirligi'' (http://www.agaclar.net/forum/forumdisplay.php?f=398)
Siz ve diger arkadaşlar içinde sayfa açılmasını rica edelim, ilk çalışma olarak burada kendimizi ve çalışmalarımızı tanıtmaya başlayalım, ek olarak diger
arkadaşarında talebi dogrultusunda web oluşturulabilir.
Kaygınızı bu şekilde daha iyi ifade ettiniz, hep beraber güzel şeyler yapacagız.
saygılarımla
bayindirmevki
01-05-2010, 21:57
sn bayırdırmevki
''uzak bahcelerin yakın işbirligi'' (http://www.agaclar.net/forum/forumdisplay.php?f=398)
Siz ve diger arkadaşlar içinde sayfa açılmasını rica edelim, ilk çalışma olarak burada kendimizi ve çalışmalarımızı tanıtmaya başlayalım, ek olarak diger
arkadaşarında talebi dogrultusunda web oluşturulabilir.
Kaygınızı bu şekilde daha iyi ifade ettiniz, hep beraber güzel şeyler yapacagız.
saygılarımla
Sayın Ayhan Dukel.
Verdiğiniz linkteki listeyi gördüm. Yeni sayfa açmak istediğimde reddediliyorum. Bilginize.
Kime rica edeceğimi de anlamadım. Her kim ise ve bu yazıyı okuyorsa gerekeni yapacaktır her halde diyorum.
Saygılar.
Sayın ensar,
Bahsettiğiniz toplantının tarihi belli değil. Olursa gelirim. Kararlarınızın isabetliliğini arttırmak için değil. Tanışmak için. Hafta içi çalışıyorum. Bilginize.
Saygılar.
Sn Bayindirmevki
29 Mayıs olarak tarih sabitlendi
Sevgiyle kalın
MeyveliTepe
01-05-2010, 22:36
Sayın Ayhan Dukel.
Verdiğiniz linkteki listeyi gördüm. Yeni sayfa açmak istediğimde reddediliyorum. Bilginize.
Kime rica edeceğimi de anlamadım. Her kim ise ve bu yazıyı okuyorsa gerekeni yapacaktır her halde diyorum.
Saygılar.
Sol altta "yeni konu aç" düğmesi görünmüyor mu?
bayindirmevki
02-05-2010, 10:41
Sol altta "yeni konu aç" düğmesi görünmüyor mu?
İstenileni yaptığımda aşağıda ki uyarı geliyor.
bayindirmevki, bu sayfayı gördüğünüze göre, bazı sorunlar var demektir. Aşağıdaki olasılıklardan biri, sizin durumunuza uygun olabilir:
Henüz üyelik onayınızı yapmamış olabilirsiniz. Bu gerçekleşmeden mesaj gönderemezsiniz. Üye olurken verdiğiniz eposta adresinizi kontrol etmelisiniz. Hotmail kullanıcıları, Junk Mail bölümünü kontrol etmeyi unutmayın.
Yeni üyesinizdir. Yeni üyeler foruma bir mesaj yazmadan bazı şeyleri yapamaz. Üye listesini görüntüleyemezsiniz, üye profillerine bakamazsınız, özel mesaj gönderemez, galeriye fotoğraf yüklemez, fotoğraf yarışmalarına katılamazsınız.
Yöneticiler tarafından üyeliğiniz geçici bir süre askıya alınmış olabilir. Forum ana sayfasına dönün; sizinle görüşme yapıp, sorunu çözmeye çalışacağımız, özel forum bölümünü göreceksiniz.
Profil bilgilerinizdeki sorunlar yüzünden (mesela, ilgi alanları bölümüne sana ne yazmak, mesleği bölümünü anlamsız harflerle doldurmak gibi) üyeliğiniz geçici bir süre askıya alınmış olabilir. Önce profil bilgilerinizi düzeltin. Sonra agaclar@mail.com adresine yazarak, üyeliğinizin açılmasını isteyebilirsiniz.
Yöneticiler tarafından üyeliğiniz tümüyle engellenmiş olabilir.
Çöpe atılmış bir konuya ulaşmaya çalışıyor ya da izniniz olmayan bir bölüme girmeye çalışıyor olabilirsiniz.
Satış bölümüne konu açmaya çalışıyor olabilirsiniz. Alışveriş bölümü dışında, en az 50 mesajı olmayan üyeler, satış bölümünde yeni konu açamazlar. Mesaj sayınız uygunsa, satış bölümünde, istekte bulunmalısınız.
Bunlardan biri sizin durumunuza uymuyorsa, sorununuzu ayrıntı açıklayan bir eposta gönderirseniz, yardımcı olmaya çalışırız.
Kullanıcı Profili
Aktivasyon Epostasını Tekrar Gönder
Bize Yazın
Çıkış Yapın
Ana Sayfa
Bize yazın seçeneğinden giriş yapıp sorunu yazdığımda ise tarayıcınız otamatik yönlendiremiyorsa diye bir yazı altında ingilizce uyarı çıkıyor ve üsteki sayfaya geri dönüyor. Bilginize
Zaten solda en altta ki gönderme kuralları köşesinde üyeliğimin yeni konu açmaya kapalı olduğu belirtiliyor.
bayindirmevki
02-05-2010, 10:45
Sn Bayindirmevki
29 Mayıs olarak tarih sabitlendi
Sevgiyle kalın
Her durumda ilk önceliklerimden biri olacaktır. Muhakkak tanışacağız.
Saygılar.
Yeni sayfa açmak istediğimde reddediliyorum. Bilginize.
Kime rica edeceğimi de anlamadım. Her kim ise ve bu yazıyı okuyorsa gerekeni yapacaktır her halde diyorum.
Benden kaynaklanan bir sorun, düzelttim.
Doğrudan agaclar.net'le ilgili olmayan duyuruların da buraya eklenmesini engellemek için, bu bölüme yeni konu açma özelliğini kapatmıştım. Siz söyleyinceye kadar da açmayı akıl edemedim, özür dilerim :)
Tekrar dener misiniz?
bayindirmevki
02-05-2010, 15:33
Benden kaynaklanan bir sorun, düzelttim.
Doğrudan agaclar.net'le ilgili olmayan duyuruların da buraya eklenmesini engellemek için, bu bölüme yeni konu açma özelliğini kapatmıştım. Siz söyleyinceye kadar da açmayı akıl edemedim, özür dilerim :)
Tekrar dener misiniz?
malina,
Özre gerek yok. Her ne ise vardır bir bildiğiniz. Konumu açtım. Sorun kalmadı.
Teşekkürler.
MeyveliTepe
02-05-2010, 21:52
Arkadaşlar, bahçeleriniz ile ilgili bilgiler vermeye başladınız. Burada veya bir word dosyasında, samimi, informal ama olabildiğince sürükleyici bir dille, kendinizi, bahçenizin hikayesini, mümkünse resimlerle de destekleyerek hazırlayabilir misiniz? Uzun olmasının bir mahzuru yok.
bayindirmevki
03-05-2010, 12:36
Arkadaşlar, bahçeleriniz ile ilgili bilgiler vermeye başladınız. Burada veya bir word dosyasında, samimi, informal ama olabildiğince sürekli bir dille, kendinizi, bahçenizin hikayesini, mümkünse resimlerle de destekleyerek hazırlayabilir misiniz? Uzun olmasının bir mahzuru yok.
Samimi anlatımları, kendimizi, bahçenin hikayesini işin içine karıştırdığımızda istemesek de konunun dışına taşacağımızdan kaygılıyım. Bunun örnekleri forumda çok.
Açtığımız konu başlıklarında kendimizi satıcı olarak tanımlayıp, bahçenin gidişatı hakkında teknik bilgi ve haberler ve de ürün tanıtımları dışına pek çıkmadan alış-veriş amaçlı yazışmalar yapsak. Nasıl olur?
İşin hikaye yanını zaten bloku olan arkadaşlar yapıyor, olmayanlarda kurabilir. Ve bahçeden haberler verirken kişisel blokumuza da link verebiliriz.
Zeytinlibahçe
03-05-2010, 13:29
''Uzak bahcelerin yakın işbirligi'' sıradan bir oluşumun çok ötesinde, bizi okuyan arkadaşların bahçemizin hikayesini, kendimizi, hayata bakış açısı ve felsefemizi kısada olsa bilmesinde sıcak bir ortam oluşması açısından fayda olacagını düşünüyorum
MeyveliTepe
03-05-2010, 14:01
Sn.Bayındırmevkii, buradan veya başka yerden satış amaçlı yazışmalar yapmak için ortak bir oluşuma da ihtiyaç yok. Bunu istediğiniz zaman, istediğiniz şekilde ve yerde, bu güne kadar yapıldğı üzere bireysel olarak yapabilirsiniz zaten. Ortak ve kesinlikle farklı bir oluşumun katma değerini yaratmaktır bence birlikte yapmamız gereken.
Ayhan bey, haklısınız, paralel düşünüyoruz. Bana biraz zaman verin. Bu arada mümkünse sözünü ettiğim hazırlıklar yapılsın (kesinlikle boşuna yapılmış olmayacaktır).
Zeytinlibahçe
03-05-2010, 19:08
Manifestomuz ana hatlarıyla belli, uzakta olmama ragmen yapabilecegim bir görev için hazırım
Zeytinlibahçe
03-05-2010, 19:11
Kendi biografimle ilgili birşeyler yazıp kendi bölümüme ekledim, diger arkadaşlardan da rica ediyorum
ServetAydoğan
04-05-2010, 14:06
Ulaşım bilgileri detaylı yazılabilirse, özellikle harita eklenebilirse faydalı olur diye düşünüyorum.
Halil Önen
04-05-2010, 22:44
Manifestomuz ana hatlarıyla belli, uzakta olmama ragmen yapabilecegim bir görev için hazırım
Köyde ''bu şekilde'' sebze yetiştirmeye hevesli insanlar var. Domates, biber, kabak, maydanoz v.b gibi.
Ema kullanacaklar. Kimyasal hiç kulanmayacaklar.
Ancak bu kişilerin seslerini ''bu şekilde'' duyurmaları mümküm değil.
Bu sayfada şunu yapabilir miyim? Örnek verirsem iyi anlatırım.
Örnek:
Menemen Belen Köyün'den Ahmet Karcı, bu yıl yetiştirdiği kabaklarında EMA kullandı. Başka kimyasal zehir kullanmadı. A. Karcı İzmir/ Çiğli pazarında, şu nolu tezgahında satış yapmaktadır.
Resimlerle destekli böyle bir sunum '' Uzak Bahcelerin Yakın'lığına uygun düşer mi?
Ya da rekabet yasalarına ters gelir mi?
Ya da;
'İnsanlardaki iyiliği görmek zorundayız, yoksa nasıl mutlu oluruz' diyebilir miyiz?
MeyveliTepe
04-05-2010, 23:03
Halil bey, tarlada ne yaptıklarına mukayyet olursanız, bundan da eminseniz bir formül bulunur belki :)
Bazen pazara gittiğimde görürüm. Mubareklerin hepsi organik. Nasıl yaptınız da organik oldu diye sorarım, hiç bir şey söyleyemezler. Bizim köyden bilrim ki, zehirin hasını ve en ölçüsüzünü onlar kullanır :)
omer.tuncer
04-05-2010, 23:48
Sayın: Arkadaşlar ben yazları dikilide kalıyorum ve başımdan korkunç olaylar geçiyor. devamlı kimyasal kullandığını bildiğim bahçevan, adam yanına gelip bunlar organikmi diye sorduğunda evet hepsi organik diyor sonra bana dönüyor organik demek zaten canlı demek değilmi diye onay istiyor.
Hatta bir keresinde pembe domates almaya gittiğim yerde domatesin kalmadığını yeni toplanıp toplanmıyacağını sorduğumda. Biraz evvel ilaçladık yarın sabah toplarız sabah gelirsen veririz dediler.
Bizim yapacağımız şeyler sadece kendi yetiştirdiğimiz ürünlerle sınırlı kalmamalı çevremizede birer örnek birer öğretmen olmalıyız diye düşünüyorum.
Çünki bugüne kadar ne kadar çok üretirsek o kadar iyi ne kullanırsan kullan çok üret çok kazan. İlerde karşılaşılacak sorunlar hep ğöz ardı edilmiş. Hep günü kurtarmak adına birşeyler yapılmış.
Kendi çabalarımızla birşeyler yaparken biraz kendimizi düşünüyor gibi geliyor bana.
EM cilerin affına sığınarak onlardan bir alıntı yapacağım:
İDEAL TARIMIN İLKELERİ NELER OLMALIDIR?
Kyusei Doğal Çifçiliğinin ana teması, İDEAL TARIMIN uygulanmasıdır. Kyusei Doğal Çifçiliğin savunduğu ideal tarımın beş ilkesi şunlardan oluşmaktadır :
1 - İnsanların sağlıklı olmaları için güvenli ve besin değeri olan gıdalar üretmek.
2 - Hem üreticiye (çiftçiler) hem de tüketiciye ekonomik ve manevi olarak katkı sağlamak.
3 - Sürdürülebilir ve herkes tarafyıdan kolayca uygulanabilir olmak.
4 - Çevreyi korumak.
5 - Artan dünya nüfusunu beslemek için yüksek kalitede ve yeterli miktarda gıda üretmek.]
Amaç yukarıdaki gibiyse bunu çevremize yaymaya. Eğer hata görüyorsakta düzeltmeye çalışmalıyız.
bahtiyar02
05-05-2010, 10:44
Sevgili dostlar;
Tüm dostların ürettiklerine baktığımda çok yeni olduğumu gördüm. Bir çok dostun ürettikleri tam ticari boyutta.Oysa benim 2 senedir aldığım Adıyaman merkeze yaklaşık 13 km uzaklıkta.Ana yola 1 km mesafede.
Tarlamda geçen yıl Tarım İl müdürlüğünden aldığım çıplak köklü 300 kök Aşısız Amerikan asması, 2 adet Feyiko(Kaymak ağacı) 1 kök Naşi armudu, 30 kök yerli nar ve hicaz narı,13 kök israil bademi(Bu yıl ilk meyvelerini verdiler), 12 kök ceviz, 20 kök Ayvalık, 15 kök Gemlik ve 4 adet Kalamata zeytin, 3 kök kivi, 6 kök değişik tür erik, 6 Kök Sumak ağacı, 2 kök Hünnap, 3 kök Menengüc, 1 Kök Ihlamur, 4 kök yenidünya , 2 kök turunç,1 kök rize portakalı(Deneme olarak ekildi) 1 kök goji Bery,5 kök aşısız dut, 1 kök ters dut, Yöremize ait değişik tür 6 kök incir,1 kök siyah Bursa inciri, 4 kök aşılı Çekirdeksiz üzüm ,1 kök Ayva, 2 kök Elma,1 kök Nektarin ekilmiş durumda.
Sebze olarak değişik kabak çeşitleri,Yerli siyah karpuz(Ceyhan yöresine ait)diğer karpuz çeşitleri, Bamya,Salatalık,Pembe domates,Sarı ampül domates,çeri domates,Yöremize ait değişik türde domates türleri,Ay çekirdeği,Kavun, Sudan babyası(Deneme ekimi) Değişik türde Acı dolmalık biberler , Acı süs biberi türleri, Yeşil soğan
Ekilmeyi bekleyen ağaçlarım Balkon seramda.1 Kök aşılı urmu dut(Ekşi kara dut)1 kök Trabzon hurması,4 kök dikensiz böğürtlen, 2 kök Güz zeytini,3 kök gilaburu, 10 kök çilek,2’şer Kök Rize mandalinası,portakalı,limonu, 2’şer kök ağaç kavunu, Mayer limon,kamkat,6 çelik Siyah nar(çimlenmesini bekliyorum).
Sulamayı tarlamın sınırında bulunan dereden su motorumla Temmuz ayı sonuna kadar yapıyorum.Geri kalan aylarda Su romorkunu 3 km uzaklıktaki köyden traktörle getirtip sulamayı yapıyorum.Bu yıl şartlar el verirse Tarlaya Elle kuyu kazdırmak.Sondaj için elektrik yok. Ayrıca bana göre elle kazdırılan kuyu daha ekonomik.
Gübre olarak Yine köyden getirtiğim yanmış hayvan gübresi kullanıyorum.Şuana kadar tarladaki bitkilerim ve ağaçlarıma sadece Biyonem kullandım.Hiç bir şekilde zehirli ilaç ve suni gübre kullanmadım kullanmıyacağım.
Tarlanın yaklaşık 7 dönümünü tahıl ve diğer ihtiyaçlarımızı karşılamak için boş bıraktım.Şuan sürülmüş şekilde nadasa bırakılmış.İlerde zaman neyi gösterir bilemiyorum.Tüm içtenliğimle dediklerinize katılıyor ve bir acemi olarak uygulamaya çalışıyorum.
Saygılarımla
acemi_caylak
05-05-2010, 11:40
Halil Bey,
Bahçeleri denetleyebilirseniz bence oluşuma katkı açısından iyi olur.
Ancak Ayhan Bey ve Meyvelitepe'nin dediği gibi köylüler kurnazdır. Hacı Amca süte su katar, sakalına bakmadan bir de yemin billah katmadım der.
acemi_caylak
05-05-2010, 11:43
Sn. Bahtiyar02,
Aramıza hoşgeldiniz. Size bile sesimiz ulaştığına göre doğru yoldayız.
acemi_caylak
05-05-2010, 11:43
Arkadaşlar,
Forumda ciddi anlamda üreticilikle uğraşan diğer arkadaşları da ortak imzalı bir metinle davet etmeye ne dersiniz? Örneğin ilk aklıma gelenler, Agözce, Samsunlu55, Avanos vb. (Lilium zaten gelecektir diye düşünüyorum.)
bahtiyar02
05-05-2010, 11:56
Hoş bulduk.Sürekli konu gündemde tutulursa sanırım dostlar bizlerle olacaktır.Bir örnekte ben verim.Sevgili kuyucu dostumuz.
Saygılar
acemi_caylak
05-05-2010, 13:14
Sn. Bahtiyar02,
Sn. Kuyucu' yu siz davet ederseniz sevinirim.
Arkadaşlar,
Forumda ciddi anlamda üreticilikle uğraşan diğer arkadaşları da ortak imzalı bir metinle davet etmeye ne dersiniz? Örneğin ilk aklıma gelenler, Agözce, Samsunlu55, Avanos vb. (Lilium zaten gelecektir diye düşünüyorum.)
Sayın acemi çaylak merhaba, Ben sessizce sizleri izliyorum. Nedeni:
Biz malesef bu güne kadar gayri-ciddi anlamda üretim yapmışız. Hiç bir ticari hedefimiz de yoktu.( Babamda hala yok)
Biz bahçeyi bu güne kadar ciddiye almamıştık. Babam emekli oldu. Onun kendisini oyalaması için düşünmüştük. Bu güne kadar biraz da iş-güç derken ilgilenemedik. Aslında ciddiye almadık. Tek istediğimiz babam ve annem sağlıklı ve mutlu olsun, harcadığız para önemli değil dedik.
Ama 70 dönüm ve her yıl yaklaşık 20.000 Tl harcamaya başlayınca ( bu güne kadar 400.000 tl ye yakın para harcamışız.)
Finansör olarak bu işte bir terslik var deyip ilgilenmeye başladım:))))) Biraz geç oldu ama...neyse.
(Biz de yaklaşık 70 dönümde 1300 küsür tane, 22 çeşit meyve ağacı var.:)))) Ağaçlar 1 ile 10 yaş arası. Çoğunluk 4 çeşit elma ve 6 çeşit ceviz. Bu yıl 20 tane de antepfistığı , 20 tane göji, 50 tane yer kirazı...ektik. Çeşitler ve sayı her yıl artıyor.)
Bizim bahçede, bu güne kadar hep kimyasal gübre ve ilaç kullanılmış. Her şey bilinçsizce yapılmış. Bu yıldan itibaren kimyasalları bıraktık. Bu yıl EM ile büyük boyutlarda kompost yapmaya çalışacağım. Başarırsam bütün köye öğreteceğim. Asıl hedefim de bu.
Gübre olarak, sadece bu yıl için B5A kullanacağım. Seneye sadece kompost, solucan ve enzim yaparak kullanmayı düşünüyorum.
( Solucan devrimi- ben bunu çok sevdim :))))
Bir başka handikap ta, bahçe Mersin-Anamur' un yaylasında. Babam ilgileniyor.72 yaşında. Ve bu tarz tarımı bilmiyor. Beraber öğreniyoruz.
Ben yeni İstanbula taşındım. Ancak 3 ayda bir haftalığına gidebiliyorum. Bu nedenle süreç yavaş ilerliyor.
Kısaca ben iki- üç yıl bahçeyi kimyasallardan arndırmakla uğraşacağım.
Daha sonra sizlere katılacağım.
Bu konuda emek veren herkesi gönülden destekliyorum.
denizakvaryumu
05-05-2010, 14:54
Köyde ''bu şekilde'' sebze yetiştirmeye hevesli insanlar var. Domates, biber, kabak, maydanoz v.b gibi.
Ema kullanacaklar. Kimyasal hiç kulanmayacaklar.
Ancak bu kişilerin seslerini ''bu şekilde'' duyurmaları mümküm değil.
Bu sayfada şunu yapabilir miyim? Örnek verirsem iyi anlatırım.
Örnek:
Menemen Belen Köyün'den Ahmet Karcı, bu yıl yetiştirdiği kabaklarında EMA kullandı. Başka kimyasal zehir kullanmadı. A. Karcı İzmir/ Çiğli pazarında, şu nolu tezgahında satış yapmaktadır.
Resimlerle destekli böyle bir sunum '' Uzak Bahcelerin Yakın'lığına uygun düşer mi?
Ya da rekabet yasalarına ters gelir mi?
Ya da;
'İnsanlardaki iyiliği görmek zorundayız, yoksa nasıl mutlu oluruz' diyebilir miyiz?
Halil Bey,
foruma üye olmayanların, aktif olarak yazışmalara katılmayanların, görsel olarak bahçede yapılanları bir foruma ya da bir bloga aktarmayanların bu birliğe katılmamalarından yanayım.
Çünkü bu oluşum güven ve şeffaflık esasına dayanan bir birliktelik olacak.
Halil Önen
05-05-2010, 23:05
Halil Bey,
foruma üye olmayanların, aktif olarak yazışmalara katılmayanların, görsel olarak bahçede yapılanları bir foruma ya da bir bloga aktarmayanların bu birliğe katılmamalarından yanayım.
Çünkü bu oluşum güven ve şeffaflık esasına dayanan bir birliktelik olacak.
Evet haklısınız.
Em sayfasında paylaşabilirim. Bunu geçen yıl bionem sayfasında yapmıştım. Hatırlarsınız, domateste bir arkadaş kullanmıştı. Ege kent pazarında bu arkadaşın tezgahından çok kişi alış veriş yapmıştı.
'' Bende bilgisayar yok, kullanmasını da bilmem ama ağaçlar. net sitesine girersen ya da ismimden aratırsan domateslerde, biberlerde, patlıcanlarda zehir kullanmadığımı görürsün'' diyordu.
Ve tezgahın üzerinde kullandığı ürünü müşterisine gösteriyordu.
( Bu konuda güven duymadığım ve samimi bulmadığım kişilerle işim olmaz)
Zeytinlibahçe
05-05-2010, 23:22
Arkadaşlar, herkes görüş ve tavsiyelerini bildirebilir, bu oluşumu daha güclü kılacaktır, lütfen bu konuda çekinmeyelim
-Halıl beyin önerisi şuan görüşülüyor bu konuda yakında ortak bir bildiri yayınlanacaktır
saygılarımla
Bence doğru yoldasınız Halil bey, siz öğretip destekleyeceksiniz ki çevrenizdeki köylüler de gerçekten organik, sağlıklı ve bol verimli üretim nasıl yapılır öğrensinler. Forumda bu üretim için referans sizsiniz, sizin önerdiğiniz ve desteklediğiniz üretici bence sağlıklı ve düzgün üretim yapmaktadır ve ürünleri satın alınabilir.
Merhaba arkadaşlar, maşallahınız var. Tam bir beyin fırtınası oluyor. Ben ancak yazılanları ilgiyle takip edebiliyorum. Bu sayfanın hızına yetişmek zor. Reytingi de yüksek galiba:)
Köyde ''bu şekilde'' sebze yetiştirmeye hevesli insanlar var. Domates, biber, kabak, maydanoz v.b gibi.
Ema kullanacaklar. Kimyasal hiç kulanmayacaklar.
Dayanamadım
Yazmadan edemedim işte:)
Biri bana domates iç kurduyla nasıl doğal olarak mücadele edeceğimizi anlatabilir mi?
Biri bana salkım güvesi ile nasıl doğal olarak mücadele edeceğimizi anlatabilir mi?
Biri bana mısır kocan kurdu ile nasıl doğal olarak mücadele edeceğimi anlatabilirmi?
Biri bana elma iç kurdu ve gövde kurdu ile nasıl doğal olarak mücadele edeceğimi anlatabilirmi?
Biri bana buğday süne zararlısı ile nasıl doğal olarak mücadele edeceğimi anlatabilirmi?
Şimdilik bu kadar.
Halil Önen
06-05-2010, 01:32
Bence doğru yoldasınız Halil bey, siz öğretip destekleyeceksiniz ki çevrenizdeki köylüler de gerçekten organik, sağlıklı ve bol verimli üretim nasıl yapılır öğrensinler. Forumda bu üretim için referans sizsiniz, sizin önerdiğiniz ve desteklediğiniz üretici bence sağlıklı ve düzgün üretim yapmaktadır ve ürünleri satın alınabilir.
Benim yapabileceklerim de sınırlı.
Yılların yüklediği alışkanlıklar kolay bırakılmıyor.
Özlem hanım' ın yanına (yeşil adım ent. sitesi) köyden üç kişi gitmiştik. Em konusunda bilgi almıştık.
Özlem hanım iki mühendis arkadaşı ile köye gelebileceğini ve EM kullanımı hakkında bilgi verebileceklerini söylemişti.
Ancak tarla çalışmalarının yoğun olduğunu ve köy kahvesinde yapılacak toplantıyı ileriki bir tarihe atmıştık.
İnsanlarda kimyasal gübre ve zehirli ilaç kullanmamaya karşı bir istek var. Zaten oraya doğru hızla gidiyoruz ve onlar bunun farkında.
Zaten devlet zehirli ilaçların hızla kaldırıyor. Atıklardan dolayı. Tabii bunu yaparken insanları yönlendirmiyor. Bilgi sahibi yapmıyor.
Şu zehiri kullanmayacaksın diyor ama yerine bir şey koymuyor. Hala vitrinler zehirlerle dolu. Altenatiflerini kimse anlatmıyor.
Halbuki EM, Mikrobiyal gibi organik gübre ve ilaçlara destek verilmeli teşvik, edilmeli.
Örneğin, bordo bulamacını kaldırıyorsan devlet olarak yerine alternatifini koymalısın.
1880 den beri kullanılan bir ilaç. Kullanım ve etki alanı oldukca geniş.
Elmada karaleke, Armutta memeli pas, Ateş yanıklığı, Monilya, Erikte çep hastalığı ve dal yanıklığı, Kayasıda sürgün ve dal yanıklığı, Bağlarda ölü köl, külleme mildiyö, bağ antraknozu, Sert çekirdeklilerde (şeftali_zeytin vb.) kanser ve zamklaşma;
gibi birçok hatalıkların tedavisinde kullanılıyor.
Yukarıdaki zararlılar diğer bütün ilaçlara karşı direnç gösterdiler ve ömürleri bir kaç yıl sürdü. Yenilerini hala üretiyorlar.
Bordo bulamacı ve bakırlı ilaçlar önemini hiç yitirmeden yıllarca kullanılıyor.
Evet bordo bulamacını ve bakırlı ilaçları sık kullanırsan, oranlarını yüksek yaparsan; ağır metaller toprağı kirlettiği gibi insan ciğerlerinde zarara sebeb oluyor. deniyor.
Peki yukarıdaki her hastalık için ayrı ilaç önerirsen kim bordo bulamacından vaz geçer. Şakası yok hepsi ödürücü hastalıklar.
Zeytinde dal kanserini tedavi eden bir ilacı adam bilmiyorsa, denenmemişse, görmemişse_yılların verdiği alışkanlıkla_ nasıl bordo bulamacından vazgeç dersin.
En ucuzu da bu ise ve altenatif koymuyorsan, desteklemiyorsan adam bu sıkıntılı yıllarında, nasıl vaz geçer.
Bordo bulamacı kış aylarında ağaçlar uyanmadan atılır. Meyveye atılmaz.
İnsanlar bordo bulamacı üzerinde, diğer ilaç şirketleri oyun oynuyor diye düşünüyorsa, bunun böyle olmadığını anlatmak _inandırmak_devletin görevlilerine düşmez mi?
Bize düşen tutkularımızın peşinden gitmek, başkalarına yardım ve yataklık; ve hatta hizmet etmek ise, ve bu sevmekten geçiyorsa; bu mutluluk değil midir?
' Uzak Bahçelerin Yakın İşbirliği' olsa bile; yaşadığımız hayat arkamızda bıraktığımız miras değil midir?
Halil Önen
06-05-2010, 02:04
Dayanamadım
Yazmadan edemedim işte:)
Biri bana domates iç kurduyla nasıl doğal olarak mücadele edeceğimizi anlatabilir mi?
Biri bana salkım güvesi ile nasıl doğal olarak mücadele edeceğimizi anlatabilir mi?
Biri bana mısır kocan kurdu ile nasıl doğal olarak mücadele edeceğimi anlatabilirmi?
Biri bana elma iç kurdu ve gövde kurdu ile nasıl doğal olarak mücadele edeceğimi anlatabilirmi?
Biri bana buğday süne zararlısı ile nasıl doğal olarak mücadele edeceğimi anlatabilirmi?
Şimdilik bu kadar.
Artık domates iç kurduna _hatta 7 hastalığa _ dayanıklı çeşitler geliştirildi. Pazarlarda ve büyük marketlerde sergileniyor. Büyük seralarda üretiliyor.
Salkım güvesi için delfin wg kullanılıyor.
Mısır kocanı kurdunu nerde gördünüz. Hepsi gdo lu değil mi?
Elma iç kurdu ve gövde kurdunu bilmiyorum. Ama ceviz iç kurdu için em5 ve emfpe ile delfini deneyeceğim. Elmalara ve cevizlere, kışın sulu kükürt ve bordo bulamacı attım.
Menemen ovsında buğday pek ekilmez. Bilmiyorum.
Aslında hepsinin altenatifi var.
Örneğin,
kükürt ile kireçi oranlı karıştırıp, kaynatıp süzeceğim. Bunu tüm bitkilere atacağım. Deneyeceğim. Bordo bulamacının yerini alabilecek bir ilaç olabilir diye düşünüyorum.
Saygılar
Zeytinlibahçe
06-05-2010, 07:24
-Bakış açısı.
-Zehirler şurda kaç yıldır var, insanlik bu günlere nasıl geldi.
-Tamamında dogal üretim yapabiliriz, bize unutturdular.
-Hatırlayamassak ne mi diyecegiz, cocuguna kurdlu yedir, zehirden daha iyidir
diyecegiz.
bahtiyar02
06-05-2010, 13:35
Sn. Bahtiyar02,
Sn. Kuyucu' yu siz davet ederseniz sevinirim.
Arayıp hem bilgilendirir hemde davet ederim.
Saygılar
denizakvaryumu
06-05-2010, 15:05
Arayıp hem bilgilendirir hemde davet ederim.
Saygılar
Sn.Bahtiyar02
siz de bahçenizde sıfır zehir, sıfır kimyasal gübre kullananlardansınız.
Bu sene elinizde bol miktarda sebze olacaktır :)
Forum üyesi birçok arkadaşın, bedeli mukabilinde bu lezzetli ve doğal ürünleri sizden talep edeceğine eminim.
http://www.agaclar.net/forum/forumdisplay.php?f=398
Konu başlığı altında sizin de oluşuma katılmanızı bekliyoruz.
omer.tuncer
06-05-2010, 17:56
sayın bahtiyar: yukarda yazdıklarımdan soru lilyumun cevabı bana aittir.
Bizim baçenin sınırında başka elma bahçeleri başlıyor. Ben zehir kullanmadan mücadele ederken onlar zehir kullanacaklar.
(Ben onlara bunun mümkün olduğunu kanıtlayana kadar, bana inanmayacaklar.)
Bu durumda bizim bahçe nasıl etkilenir?
bahtiyar02
07-05-2010, 10:43
Sn.Bahtiyar02
siz de bahçenizde sıfır zehir, sıfır kimyasal gübre kullananlardansınız.
Bu sene elinizde bol miktarda sebze olacaktır :)
Forum üyesi birçok arkadaşın, bedeli mukabilinde bu lezzetli ve doğal ürünleri sizden talep edeceğine eminim.
http://www.agaclar.net/forum/forumdisplay.php?f=398
Konu başlığı altında sizin de oluşuma katılmanızı bekliyoruz.
Sevgili dostum çok teşekkür ederim.İnşallah sebzeler tutarda hepbirlikte yemek nasip olur.
Saygılar
MeyveliTepe
07-05-2010, 10:53
Bu forumda öğrendiğim şeylerden biri, Halil bey bir şey söylüyorsa iki kere okumak ve muhakkak ciddiye almak gerekir. Şaka bile yazıyorsa bilgiye, deneyime ya da kararlılığa dair söylediği bir şey vardır. Yöresindeki bir takım köylülerden bahsetti ise bu rastgele değildir, bir şekilde kontrolü altındadır ve emindir.
Bu forumda öğrendiğim şeylerden biri, Halil bey bir şey söylüyorsa iki kere okumak ve muhakkak ciddiye almak gerekir. Şaka bile yazıyorsa bilgiye, deneyime ya da kararlılığa dair söylediği bir şey vardır. Yöresindeki bir takım köylülerden bahsetti ise bu rastgele değildir, bir şekilde kontrolü altındadır ve emindir.
Aynı fikirdeyim. Kendisinden çok şey öğrendim ve öğreniyorum.
Teşekkürler.
gece
bir harf...40 yıl kuralını işletirse, yandım ben diyen forum kişisi
bayindirmevki
09-05-2010, 12:18
Teşekkürler Sn Acemi,
İşin güzelliği de burada zaten: Hem bahçeler uzak hem insanlar (fiziksel olarak) ama hem işbirliği hem de gönüller çok yakın! Sevgiler...
isim arayan arkadaşlara dikkatimdir. Yukarıda ki alıntı yeterince açık.
Cumhur Tonba
19-05-2010, 00:41
Hepinize selam ve saygılar. Bu bölümde çok güzel fikirler ve öneriler paylaşıyorsunuz. Dilerim hareketiniz ve düşünceleriniz çığ gibi büyür. Aranıza çok kişi daha katılır. Hasbelkader ziraatçı oldum. 28 yıllık çalışmanın ardından emekli oldum. 10 senedir emekli hayatı yaşıyorum. Önemli olan zararlılarla biyolojik mücadele ve bitki besin maddesi olark ta doğal besinleri kullanmak. ( Çiftlik gübresi, yeşil gübre, şerbet, kombpost v.s.)
Ben mecburiyetten organik tarım yapıyorum. İşime geliyor. Bahçemizdeki meyveler ve sebzeler de olan çeşitli hastalıklara ve zararlılara karşı hiç bir şey yapmıyorum.
Hanımım da haklı olarak serzenişte bulunuyor. Sen nasıl ziraatçısın? Bunlara bir çare bulsana. İlaçlasana diyor haliyle.
Ben de'' Millet kurtlu elma, armut arıyor. Daha fazla para veriyor. Biliyorsun ki tüm kimyasallar insan sağlığı için zaralıdır. Organik tarım diye birşey duymadın mı? diye bütün hucumlarını püskürtüyorum.
YAŞASIN ORGANİK TARIM.
Halil Önen
19-05-2010, 02:25
Aynı fikirdeyim. Kendisinden çok şey öğrendim ve öğreniyorum.
Teşekkürler.
gece
bir harf...40 yıl kuralını işletirse, yandım ben diyen forum kişisi
Meyvelitepe, bu sitede en çok soru sorduğum ve yanıt aldığım;
Gece, 'insan kendi felsefesini nasıl oluşturmalı'? sorusun cevabını bulduğum;
ağaçlar.net sitesinin iki güzide kişisi teşekkür ederim; ancak bu kadar övgüye haketmiyorum ve zor durumda kalıyorum.
Halil Önen
19-05-2010, 02:31
'' Millet kurtlu elma, armut arıyor. Daha fazla para veriyor.
kimyasallar insan sağlığı için zaralıdır. .
Sevgili Cumhur,
kurtlu ve aynı zamanda kimyasal da olabiliyor. Ve tabii pahalı...:)
acemi_caylak
20-05-2010, 08:14
Ben mecburiyetten organik tarım yapıyorum. İşime geliyor. Bahçemizdeki meyveler ve sebzeler de olan çeşitli hastalıklara ve zararlılara karşı hiç bir şey yapmıyorum.
Sayın Cumhur Tonba,
Mecburiyetten olsa da kimyasal gübre ve zehir kullanmadan bir şeyler yetiştirmek ne güzel. Sizi de aramızda görmek isteriz.
acemi_caylak
20-05-2010, 08:25
Dün öğrendiğim bir bilgi, doğal yetiştiricilik ve zararlılarla doğal yollarla mücadele konusunda, ne kadar haklı ve doğru yolda olduğumuzu bir kez daha gösterdi.
Sağlık Bakanlığı'nın bir seminerine katılan doktor bir arkadaş, seminerde paylaşılan bir örneği anlattı.Tokat'ın köylerinden birinde, yoğun astım vakası görülmesi üzerine, yaptıkları araştırmada, gereğinden fazla azotlu gübre kullanıldığı ve bu azotlu gübreyi içeren toprakla evleri badana yaptıkları için astım vakasının yoğunlaştığına dair tespitte bulunmuşlar ve bu köyde azotlu gübre kullanımını durdurmuşlar. Topraklarda nerdeyse 10 yıllık ihtiyacı karşılayacak kadar azot fazlası varmış.
Doğal olarak seminere katılan arkadaşın fazla dikkatini çekmemiş bu olay. Ancak bizim için önemliydi bu bilgi. Arkadaş seminer notlarına bakarak köyün adını bizimle paylaşacak. Bu olaya Ensar'da tanıktır.
Bu sayfada şunu yapabilir miyim? Örnek verirsem iyi anlatırım.
Örnek:
Menemen Belen Köyün'den Ahmet Karcı, bu yıl yetiştirdiği kabaklarında EMA kullandı. Başka kimyasal zehir kullanmadı. A. Karcı İzmir/ Çiğli pazarında, şu nolu tezgahında satış yapmaktadır.
Halil bey, bence bu türden bile olsa, arayan tüketiciyi doğru bir yerlere yönlendirebilecek kadar iyi tanıyorsak o üretici, burada yapılmak istenen işin ruhuna ters düşmez bana kalırsa.
Ben açıkcası Ankara için bunu bilmek isterim. Ankarada hiç bir semp pazarında bu kadar masum ürününü geitirip de direk pazara sokabilecek bir üratici olabileceğini sanmıyorum. Halden geçmeyen hiç bir şey pazara giremiyor benim bildiğim; keza İstanbulda da özel pazarla dışında da böyledir.
Ben haftaiçi Zonguldak Ereğlisinde yaşıyorum. Burada o kadar şanslıyım ki, her pazara köylü direk gelip bahçesinde ne kada rçıktıysa o kadarını satabiliyor, direk aracısız. İstersem kapıma getiriyor, sütten marula kadar. Gidiyorum, görüyorum ve biliyorum evinin arkasında yetiştiriyor ürününü; gidip sütü kendim alıyorum, görüyorum ki ineği evinin alt katında ve otladığı yer evinin az ilerisindeki çayırlar. Buralar şanslı, büyük şehirdekiler napsın?
bayindirmevki
20-05-2010, 13:20
Sağlık Bakanlığı'nın bir seminerine katılan doktor bir arkadaş, seminerde paylaşılan bir örneği anlattı.Tokat'ın köylerinden birinde, yoğun astım vakası görülmesi üzerine, yaptıkları araştırmada, gereğinden fazla azotlu gübre kullanıldığı ve bu azotlu gübreyi içeren toprakla evleri badana yaptıkları için astım vakasının yoğunlaştığına dair tespitte bulunmuşlar ve bu köyde azotlu gübre kullanımını durdurmuşlar. Topraklarda nerdeyse 10 yıllık ihtiyacı karşılayacak kadar azot fazlası varmış.
Doğal olarak seminere katılan arkadaşın fazla dikkatini çekmemiş bu olay. Ancak bizim için önemliydi bu bilgi. Arkadaş seminer notlarına bakarak köyün adını bizimle paylaşacak. Bu olaya Ensar'da tanıktır.
Arkadaşlar,
Yukarıda ki alıntıda anlatılanlar şu ana kadar yapılan yazışmalar içinde bu oluşumun görevini tanımlayacak en iyi örnektir. Bir pazarlama ve yanlış seçim sonucu, üzücü bir ağaç dramından yola çıksak da bu doğru bir örnek değildi. Kendi içinde hem doğru hem de yanlış var. İsmi ağaçlar olan bir forumda ne derece doğru?.. Sevdiğim bir arkadaşın sözü ile "Anlayan el sallasın".
Bu yazdıklarım şaşırtacak. Biliyorum. Ebeyidir beni rahatsız eden bir şeyi-bir şeyleri dile getirecek örneği bulunca lafımı sakınmak istemedim. Benim fikrim bu. Açık ve net. Yola çıkış nedenimiz olan kişisel pazarlama sorunlarını ve örneğimizi yanlış buluyorum. Esas olay toplum bilinci sağlamak, özelde de tarım bilinci. Bir manifesto yazılması isteniyorsa oluşuma anafikir olacak örnek bu alıntıda. Bilinçsiz çoğunluklar, bilgisiz tarım, ilgisiz devlet...
İşimizin sosyal sorumluluk olduğunu söylerken hala satış diyorum. Bir gelir ile özendirilmeyen değişimin hele bu kökten bir değişim olursa halk tabanında hiç bir zaman yankı bulmayacağını iddia ediyorum. Bugüne kadar kurulan tüm oluşumlar tabanın ihtiyaçlarını yadsıdığı için birer hobi derneğinden öteye gidemedi. İnsan önce karnının doymasını ister...Ve bunu sağlamak için gereken pazarlama gücünün en başta ısrarla üstüne düştüğüm için aldığım cevabı da sineye çekiyorum. Yeter ki söylediklerim anlaşılsın.
Saygılar
Merhaba,
işimi gücümü bıraktım inanın bu yoğunluk arasında bir hevesle bugüne kadar konuyla ilgili yazılanları baştan sona atlamadan okumaya çalıştım. Tekrar üzerinden geçeceğim sonra. Evimde pc yok artık. uzun zamandır giremiyordum. Dün başka bir sayfadaydım ki adı geçen konuda yazışma olduğunu öğrendim. İnanın bunların konuşulmasına çok çok sevindim.
Bu oluşumun temelde, sağlıklı tohumla, anneannem zamanındaki gibi usule uygun tekniklerle üretilen ve amacı ticari amaçlarla bugünkü tekniklere yönelmek olmayan aradığımız doğru kişilerden, tüketicisini arayan üreticiden; bahsedilen ürünlere ulaşmaya çalışan tüketiciye ürünlerin ulaştırılması olarak (organik diyemeyeceğim, çünkü organikliğin sınırı veya nerede neleri bu sınıfa sokarak sınırsızlaştırıldığını konuşmak değil niyetim şu an) bir kısa devre olarak düşünüyorum. Aracısız, direk, üreticiden tüketiciye kırmızı hat. Böyle bir oluşumun, üreticin gerçekten emeğinin karşılığını da aldığında, istenen özelliklerde ürün üretmeye teşvik edeceği de açıktır.
Bugün sistem, aracıların bayram ettiği sistemdir. Tüketiciyi de istediği gibi parmağında oynatan yine aracılardır. Ürünün kaderini, üreticinin şevkini, tüketicinin mahrumiyetini aracılar istedikleri gibi şekillendirmektedir. Devlet politikalarını, bir şeylerin değişeceğini beklemek hatadır. Ancak böyle oluşumlarla, bir şeyler yapılabilir. Yurtdışında da buna benzer örnekler olduğunu duymuştum. Bir şekilde bölgesel kooperatifleşme gibi. Devletin ne kısa vadeli nede uzun vadeli anlamlı planları olduğunu görmüyorum, varsa da ben demek ki öğrenemiyorum.
Önceki yazılarda okumuştum, bir araya gelelim, bir kocaman arazi alalım olayı başka bir şeydir. Burada devlet üretme çiftliği mantığı değil, bahse geçen nitelikte ürünlerin tüketiciye ilk elden ulaştırılması önemli olan değil mi? Ne türden olursa olsun.
Hayvansal ürünler de bu oluşuma dahil edilmeli elbette. En kısa ömürlü ürün şu an klıma gelen süt. Süt günlük tüketime yönelik, çok dar bir alanda civarınızdaki üreticilerle sağlanabilir. Direk onlara ulaşılabilir. Bunun için herkes kendi çevresinde bir çalışma yapabilir. Süt de bu şekilde çevrime dahil olabilir aslında. Süt genel olarak hadi olmaz belki ancak, et ürünleri de girebilir. Nasıl girebilir? Ben Ankara'da yaşayan ailemin sağlıklı ete ulaşabileceğine kafa yormaktan bir hal oldum. Hayvan kestirecek yer arar olmuştuk. Nasıl otladığını bildiğim hayvanı yemek isteriz. Hayvan besleyen kişi, burada belki talep üzerine hayvan da büyütecek ve nerede yaşıyorsa o civardan talepleri alabilecektir. Ankara Kazan’da oturan birisinden neden gidip et almayayım? Kars’tan et getirtmek zor iştir ancak yakın yerlerde bu türden bir iletişim ağı için kullanılabilir bir oluşum olabilir burası. İstanbuldaki kendine yakın yerlerle, İzmir’deki kendine yakın yerlerle iletişime geçebilir. Kayseri’den sucuk, pastırma gelir ancak Kars’tan et gelmez gibi görünüyor. Süt alamayız belki ama peynir neden olmasın? Ha keza bal; zaten olamaz gibi zaten görünmemiş bal.
Ben bir Karaburun sevdalısı, bir zeytin sevdalısı olarak (kendi ürünümle direk olamasa da komşularımı mutlaka yönlendireceğim) bu oluşuma katkı koymak, hem de bir tüketici olarak oluşumdan iki yönlü de faydalanmak isterim.
Karaburun’da ticari başka bir ürün yetişmediği için, diğerlerinin ilaçlamasından etkilenme durumu da olmuyor doğal olarak. Bu ürünlerin değerlendirilebileceğini, kıymetini bilenlere ilk elden ulaştırılabileceğini düşünüyorum.
Yazılanları işyerinden de olsa takip etmeye çalışacağım.
Kıymeti bilinmeden dalında kalan onca ürünümüz var. Emekler boşa gitmesin. İnanın artık emeklerinin karışılığını alamayan üretici, ne hayvan beslemek, ne de tarlasını ekmek istiyor artık. Ancak Rahmetli amcam şöyle derdi: "Emeğimin karşılığını alamıyorum; ama ne yapayım ki boş mu oturayım, buna içim el vermiyor. Bu işi ben yapmazsam sen yapmasan kim yapacak? kim bizi doyuracak. Ama emeğimin karşılığını alamıyorum." İnanın üretici emeğinin karşılığını da suistimal edilmeden alırsa, alan da veren de memnun olacak. Bu uçlarda alanı da vereni de memnun edecek bir taban hareketi olabilir. Destek görecektir zaman içerisinde. Ancak temeli aceleye gelmeden sağlam kurulmalı bana göre.
Her ne kadar fikir aşamasında da olsa hayata geçeceğine inanmak istiyorum; emeği geçenlerin emeğine sağlık.
- Oluşumun başlangıcı için, bence elimizde neler var, kimler ne getirebilir bu ortama öncelikle onun bir çıkarılması gerekir. Ürünler az da olsa (ki böyle böyle başlar, bir bir derken eklenecek zamanla elbet) özellikleriyle bir yerde toplanmalı.
kiminle irtibata geçilecek,
ürün nedir,
nerede yetişecek,
ne zaman dağıtımı yapılabilecek
ne şekilde paketlenebilecek
yola ne kadar dayanır(bölgesel pazarlama mı Türkiye geneline mi) üretici bunları daha iyi bilebilir
ödeme ne şekilde yapılacak
vb...
- Bu gibi oluşumlar suistimale açık bırakılmamalıdır. Herkesin birbirini tanıyor olması mümkün olmasa da referans usulü diyebileceğimiz bir yöntem getirebiliriz. Ürününü dolaşıma koyan birisini en azından bir kişi tanıyor olsa bile yeter. Birbirinin nasıl iş yaptığını bilen, gidip ziyaret edenler burada özellikle yazabilirlerse ne kadar güven pekiştirici olur. Umarım yanlış anlaşılmam bu söylediklerimden. Memnuniyetlerimizi özellikle yazalım diyorum.
- Benim için malın güvenilirliği ve üreticinin de aynı zamanda tüketicinin de güvenirliği önemli. Daha önce bizim bu forumda bile oldu diye hatırlıyorum, alıp da ürünün parasını ödemeyen olmadı mı? Herhalde ödemeyi aldıktan sonra ürünün göndermesi yapılabilir.
- Üretici için yönlendirme olması açısında tüketicinin talepleri önemli olabilir bu tür oluşumda. Üretici ne üreteceğinden bahseden ve bir talep yoklamasına girerse başta, hep istenen özelliklere karar verebilir(ürüne göre mümkün olabilir bu), hem de ne kadar üreteceğini kestirebilir.
bayindirmevki
20-05-2010, 20:18
tenar kardeşim,
Baya için doluymuş. Herkes de senin gibi düşünüyor. Ve yanlışlık da burada. Aracı dediğimiz insanların bir çoğu şu veya bu şekilde üreticinin akrabası. Tarlasını satmış kamyon almış emmioğlu. Malı toplar köyünden hale getirir biraz komisyon ile devreder. Zaten küçük komisyoncu yerinden kalkmadan kamyondan beğenip alır. Köye gelmez.
Büyük pazarlamacılar ise ayrı bir konu. Malı toplayıp sandıkladıkları yerin üreticisinin karısı-kızı tasnifte çalışır.
Büyük marketler başka bir konu. Vasıfsız Türkiyenin işçi ambarıdır. Orda çalışan garibanların başka bir yerde çalışma imkanı yok.
Ayrıca işletme sermayesi olmayan üreticinin aracıya borcuda bir başka hikaye.
Bu iş sistemi yıkmak veya değiştirmek amacı ile yola çıkarsa sistem onu kendi dışına atar. Çünki aracı sistemi dediğimiz şey de halkın kendisi. Bir boşluğu doldurmuş. Biz o boşluktan bunu çekip atmaya kalktığımızda hepsi yıkılır.
Doğrusu sistem ile barışık ama sistemdeki bir başka boşluğu kullanarak ilerlemek ki sistemde bir boşluk var. Bütün mesele bu oluşumun o boşluğu dolduracak güçte olması. Yoksa bütün her şeyi kapsayalım, çok çok şeyler yapalım dersek kendi yarattığımız selde boğuluruz.
Zaten ilk başta her üreticinin ulaşım, toprak yapısı, işletme sermayesi, bölgesinin sosyal yapısı katılmaya el vermez. Bu durumda, bu insanlar da beğenmediğimiz aracı sistemi ile ürününü satacak. Çaresiz.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Bu aracı olayı dışındaki diğer konulara katılıyor ve endişelerinizi hak veriyorum. UBYİ işlerlik kazanırsa çok şey yapacak. Yeter ki inanılsın.
Cumhur Tonba
20-05-2010, 22:55
Sayın Cumhur Tonba,
Mecburiyetten olsa da kimyasal gübre ve zehir kullanmadan bir şeyler yetiştirmek ne güzel. Sizi de aramızda görmek isteriz.
Merhaba acemi _caylak.,
Teşekkür ederim. Zaman yaklaşıyor. Dünya ilerde mecburen organik tarıma geçecek. Zira kimyasallarla yok ettiğimiz her canlının yerini, o canlının baskı altında tuttuğu diğer canlı alıyor. Tamam. Bir grup canlı ölüyor fakat diğer grup çoğalıyor.
En güzeli mekanik ve biyolojik mücadele. Ot varsa çapalayacaksın. Zararlıları doğal düşmanları ile yeneceksin. (Diyebilirler ki, doğal düşmanını nereden bulacağız) Böcek ilacını 3-4 ene kullanmazsak doğal düşmanlarda çoğalacak vebirbirlerini dengede tutmaya başlayacaklardır.
Örneğin buğdayda uçakla ilaçlama yasaklandı. Süne yavaş yavaş normale dönmeye başladı.
Hep sizinleyim. Selam ve saygılar.
Mine Pakkaner
29-05-2010, 13:31
...
Bir başka konu
Bugünler de muhtarlıklara gönderilen köy kahvelerine asılan bir yazı
İlaç atma belgesi
Belgesi olmayan zirai ilaç atamayacak, atan yüksek para cezasına çarptırılacak
Yahu böyle saçma bir şey olabilirmi,
Yo saçma değil, amaç köylüyü bir şekilde yolmak, bir belge verecek ver şu kadar para, onların amacı ilaç milac değil nasıl yolarız nasıl rant elde ederiz.
O belge düzenli ilaçlamamı yapacak çok merak ediyorum, yahu zehirin düzenlisimi olur.
Böyle kafalar tarımı yönlendiriyorsa biz daha çokkkk güvenli ürünü nasıl tüketeceğiz diye konuşuruz bu gidişle.
...
Sayın Lillium, acaba bu karar niye çıkmıştır diye hiç düşündü mü üreticiler?
Neden maalesef üretici ve satıcı tarafından suistimal edildiği için rayına bir türlü oturtulmayan reçete yasası çıkmıştı hiç değerlendirildi mi?
Konuyu dağıtmak istemiyorum ama size çok kısa bilgi vermek istedim;
Bizimle birlikte biraz gezseniz dehşete düşersiniz.
Her üretici sizler gibi bilinçli değil. Ne ileri tarım teknilerini kullanıyor, ne organik tarıma, ne de iyi tarıma inanıyor. İlacımı atarım paramı kazanırım diye düşünüyor. İlacı yanlış atınca hem hastalık zararlılara dayanım, hem kalıntı, hem çevreye zarar bir dolu sorun çıkıyor. Gezin bakalım, dere kıyıları, yol kenarları ilaç şişeleri, ambalajları ile dolu. Hani buraya attım ne olacak diye bile düşünmüyor. Dereden su alıp ilaç pompasını dolduruyor, sonra boşalınca çalkalayıp yine dereye döküveriyor. İlacın dozunu yanlış ayarlıyor. Uygun ilaçlama ekipmanını seçmiyor, ilaçlama hasat arasındaki zamana zaten dikkat etmiyor.
Tarım ilacı doğru uygulanmayınca sonuç da vermiyor. Bu sefer ilaç attım kar etmedi deniyor, üstelik organizma doğru ilaçla yanlış ilaçlanmaktan bağışıklık da kazanıyor.
İlaçlama ekipmanının doğru seçilmesinden, pompanın ucundaki çok basit pulun açıklığına, ilaçlama suyunun ph sına, ilaçlama saatine, ilaçlama hasat arası zamana vs. dikkat edilmesi gerekiyor. Uygulamanın nasıl yürüyeceğini bilmiyorum. Biz de izleyeceğiz ve değerlendireceğiz. Ancak yola iyi niyetle çıkıldığı ve amacın, çıkış noktasının
...ilaç milac değil nasıl yolarız nasıl rant elde ederiz... fikri olmadığını iyi biliyorum.
Bakalım nasıl yürüyecek...
Reçete sistemi şu anda başarılı yürümüyor, yine ne teşhis var ne birşey, çiftçi isteyince zirai ilaç bayisi ilacı veriyor, anlaştığı mühendis sonra reçeteyi yazıyor, üretici ya alıştığı ilacı, ya internetten duyduğunu (teşhis, uygunluk tespiti bile yok) vs. kullanıyor. Hatta internetten ilaç alıyor. Merdivenaltı ne olduğu belirsiz ürünler bidon bidon kapış kapış açık satılıyor.
Devlet düzenli denetleme yapmaya çalışıyor ama henüz uygulama başarıya ulaşmadı. Ha bu durumda elbette kalıntı yüzünden ürünler dönmeye devam edecek.
Herşeyi devlet denetiminden beklemek doğru değil. Çünkü devlet denetimlerini atlatmak için de insanlar ellerinden geleni yapıyorlar. Ahlaksıza yol çok. Burada önemli olan vicdan ve bilinçlenme.
Sizlerin bu işbirliğinin toplumu, tüketicisiyle, üreticisiyle bu yöne çevirmeye yardımcı olacağına eminim.
Dogasever
29-05-2010, 15:23
Mine Hanim
Söylediklerinizde yerden göğe kadar haklısınız ama devletin birinci görevlerinden biri de çiftçiyi bilinçlendirmek ona eğitim vermek değil midir? Belge zorunluluğu getirmek kolay. Çıkartırsınız genelgeyi, iş biter. UYmayana da basarsınız cezayı. Ancak, eğitmek bu kadar kolay değil tabii ki. Eğitim verme, bilinçlendirme komusunda devletin kapsamlı bir çalışması var mı? Ben bilmiyorum. Düşünceme göre, eğitim verilmesi çok daha önemli. Saygılar.
Sayın Lillium, acaba bu karar niye çıkmıştır diye hiç düşündü mü üreticiler?
Düşündüm hatta gidip sordum araştırdım da sevgili mine hanım. Ama bende çok da başarılı olunacağı kanaati bırakmadı. Top yekün ülke çapında devletinde elini taşın altına koyarak mücadele bilgilendirme yapılarak başarılı olunabilinir. Belge satarak başarı kazanılacağını sanmıyorum, ve bu da toplumda kuşku yaratıyor.
Neden maalesef üretici ve satıcı tarafından suistimal edildiği için rayına bir türlü oturtulmayan reçete yasası çıkmıştı hiç değerlendirildi mi?
Aslında aynı şeyleri söylüyoruz.
Konuyu dağıtmak istemiyorum ama size çok kısa bilgi vermek istedim;
Bizimle birlikte biraz gezseniz dehşete düşersiniz.
Her üretici sizler gibi bilinçli değil. Ne ileri tarım teknilerini kullanıyor, ne organik tarım, iyi tarım inanıyor. İlacımı atarım paramı kazanırım diye düşünüyor. İlacı yanlış atınca hem hasatalık zararlılara dayanım, hem kalıntı, hem çevreye zarar bir dolu sorun çıkıyor. Gezin bakalım dere kıyıları, yol kenarları ilaç şişeleri, ambalajları ile dolu. Hani buraya attım ne olacak diye bile düşünmüyor. Dereden su alıp ilaç pompasını dolduruyor, sonra boşalınca çalkalayıp yine dereye döküveriyor. İlacın dozunu yanlış ayarlıyor. Uygun ilaçlama ekipmanını seçmiyor, ilaçlama hasat arasındaki zamana zaten dikkat etmiyor.
Aynı şeyleri ben de bir çok yazılarımda söylemişimdir, katılıyorum. Bunlar ilaç şişelerinin üzerinde yazıyor zaten, ama uyguluyormuyuz, uygulamıyoruz. Şimdi ilaç atma belgesi verilerek uygulancak mı? Sanmıyorum. Belki de belgesi olan daha rahat daha fazla zehir atacak bu kişinin ne kadar bilinçlendiği ile ilgilidir.
Benim belgeye karşı çıktığım yok, benim karşı çıkışım bu kararlar uygulanmıyor bir türlü oturtulamıyor denetlenemiyor, ver belgeyi al parayı demem ondandır
Tarım ilacı doğru uygulanmayınca sonuç da vermiyor. Bu sefer ilaç attım kar etmedi deniyor, üstelik organizma doğru ilaçla yanlış ilaçlanmaktan bağışıklık da kazanıyor.
Bu da doğrudur da bunu kişiler mi yapacak kişiler mi uygulatacak, bunu yaptırım gücü olan devlet yapacak ve ya yetkili kişiler anlatacak izah edecek uygulatacak, ben çıkıp anlatsam beni kaç kişi dinler.
İlaçlama ekipmanının doğru seçilmesinden, pompanın ucundaki çok basit pulun açıklığına, ilaçlama suyunun ph sına, ilaçlama saatine, ilaçlama hasat arası zamana vs. dikkat edilmesi gerekiyor. Uygulamanın nasıl yürüyeceğini bilmiyorum. Biz de izleyeceğiz ve değerlendireceğiz. Ancak yola iyi niyetle çıkıldığı ve amacın, çıkış noktasının
ilaç milac değil nasıl yolarız nasıl rant elde ederiz...
fikri olmadığını iyi biliyorum.
Bakalım nasıl yürüyecek...
Reçete sistemi şu anda başarılı yürümüyor, yine ne teşhis var ne birşey, çiftçi isteyince zirai ilaç bayisi ilacı veriyor, anlaştığı mühendis sonra reçeteyi yazıyor, üretici ya alıştığı ilacı, ya internetten duyduğunu (teşhis, uygunluk tespiti bile yok) vs. kullanıyor. Hatta internetten ilaç alıyor. Merdivenaltı ne olduğu belirsiz ürünler bidon bidon kapış kapış açık satılıyor.
Bu yazınız "ilaç milac değil nasıl yolarız nasıl rant elde ederiz"i doğruluyor, Alınan kararlarla bunlar hala oluyorsa ben buna nasıl rant kapısı demem. Bu ve bu gibi yanlış uygulamalara da biz müdahale edecek değiliz. Tamam toplum bunu yapıyor, yapıyorsada yetkili kişiler bune el koyacak, topluma bir başka şekilde bilgilenmesine yol acacak.
Devlet düzenli denetleme yapmaya çalışıyor ama henüz uygulama başarıya ulaşmadı. Ha bu durumda elbette kalıntı yüzünden ürünler dönmeye devam edecek.
Herşeyi devlet denetiminden beklemek doğru değil. Çünkü devlet denetimlerini atlatmak için de insanlar ellerinden geleni yapıyorlar. Ahlaksıza yol çok. Burada önemli olan vicdan ve bilinçlenme.
İnsanların anlatması yetmiyor işte, Ahlaksıza ne kadar anlatsak ta ahlaksızsa ahlaksızdır yapacaksa yapacaktır.
Benim devletten beklediğim doğru olan kararlar al ve bu kararları uygula uygulattır,(Belge verip parayı alıp bir kenara cekilme) yetki devlettedir. Benim gibi yetkisiz biri çıkıp köy köy gezip anlatsa ya bu keçileri kaçırmış derler. Üstelik alternatifini de söyle derler, devletin zararlılara karşı faydalı böcekler üretme gibi bir projesini sorarlar, sanırım onuda ben anlatamam.
Sizlerin bu işbirliğinin toplumu, tüketicisiyle, üreticisiyle bu yöne çevirmeye yardımcı olacağına eminim.
Ben de eminim ama ne kadar başarılı oluruz bilmiyorum.
Mine Pakkaner
29-05-2010, 16:29
Bu yazınız "ilaç milac değil nasıl yolarız nasıl rant elde ederiz"i doğruluyor, Alınan kararlarla bunlar hala oluyorsa ben buna nasıl rant kapısı demem. Bu ve bu gibi yanlış uygulamalara da biz müdahale edecek değiliz. Tamam toplum bunu yapıyor, yapıyorsada yetkili kişiler bune el koyacak, topluma bir başka şekilde bilgilenmesine yol acacak.
Sayın Lillium, karar da var, denetleme de var ama ahlaksızlık daha çok var, biz devlet çok ağır önlem ve yaptırım koysun her saniye denetlesin diye bekleyemeyiz. Peki aslında uygulamaları doğru yapmayarak kimi kandırıyoruz sadece ve sadece kendimizi. Uygulama havada kalınca ne oluyor, sizin gözünüzde rant kapısı oluşuyor, öyle ki, ön yargılar oluşuyor, bakın daha yeni başlayan bir uygulamaya bile nasıl yaklaşıyorsunuz.
Eğitime gelince Sayın Doğasever, o da var ama yetmediği de ortada. Yayım çalışmaları devam ediyor, projeler oluşturuluyor, Köylere danışmanlar gidiyor, bizim gibi platformlar da hasbel kader bu işlevi üstleniyor. Ama yetişkin insanların köklü alışkanlıklarını değiştirmek, yeni bilgiyi vermek ve uygulatmak zaman alıyor.
Ben hiçbir zaman devlet memuru olarak çalışmadım, 26 senedir serbest çalışıyorum. Ancak bakanlıkta çalışan arkadaşlarımızın özellikle çiftçi eğitimi için bireysel olarak ne kadar gayret içinde olduklarını biliyorum. Elbette ki bu da devletin tarıma, eğitime ayırdığı bütçe ile tarım politikaları ile ilgili. Son senelerde yanlış tarım politikaları ile tarımımızın, çiftçimizin ne hale geldiği de ortada. Ancak yapılmaya çalışılan doğru işleri de görmezden gelmeye desteklememeye imkan yok.
Mine hanımın son paragrafı çok doğru bir teşhis. Şu an Küçük Menderes Ovasındaki bütün verimli araziler hayvan yemi yetiştiriliciliğe tahsis edilmiş durumda. Herkes paranın yok olduğundan bahsediyor eskiden tütün versiye, pamuk veresiye alış veriş yapılırdı. Şimdi veresiye şatış yapılacak bişey yokki yeraltı sularımız ona keza. Tütün sulanmazdı pamuk da 3 kez sulanır biterdi. Mısır tarlarına günlük 24 saat su veriyorlar yine de yetmiyor.
Geçen yıl DSİ den Mühendis arkadaşlar tesadüfen bize uğramışlardı. Bizim bahçenin her tarafında damlama sulama borularını görünce tebrik ettiler. bende yukarıda yazdığım düşüncelerimi onlarla paylaştım bana hak verdiler ama alacağımın olmadığını söylediler. Acı ama gerçek.
Elbette ki bu da devletin tarıma, eğitime ayırdığı bütçe ile tarım politikaları ile ilgili. Son senelerde yanlış tarım politikaları ile tarımımızın, çiftçimizin ne hale geldiği de ortada. Ancak yapılmaya çalışılan doğru işleri de görmezden gelmeye desteklememeye imkan yok.
Hazır mine hanımı yakalamışken biraz öz eleştirimizi de yapalım. :)
Baştan sona kadar haklısınız ben de aynı şeyleri hep söylüyorum.
Yanlış tarım politikaları, tarım pilanlamamız yok, bu yapılan yanlışlıklarla da ben hala çok iyi yapılıyor çok iyi gidiyoruz demem kendimi kandırmış olurum. Tabi ki yapılan iyi şeyleride destekleyeceğiz, Ama hani derler ya adamın aynası işidir (Doğrumu kurdum cümleyi bilemiyorum.:) Şimdi ben bu aynada bir şey göremiyorsam bu iş iyidir nasıl derim. Şimdi ben bu yanlış politikalarla yeni başlanan bir uygulamaya da nasıl güvenle bakayım, ön yargılı olarak bakmakta haksızmıyım, kendimizi eleştirmeyelim mi?
biz devlet çok ağır önlem ve yaptırım koysun her saniye denetlesin diye bekleyemeyiz.
Her saniye denetlesin demiyorum, ama bazı radikal kararlar alıp uygulasın ve arkasında dursun.
Bakın bir kaç gün önce almanyadan gelen bir arkadaşım türkiyeden herbisit alıp götürdü almanyada kullanımı yasakmış, demek bazı devletler aldıkları kararları uyguluyorlar.
denizakvaryumu
09-06-2010, 10:01
http://www.ekinhareketi.info/index.html
Bu oluşum da uzak bahçelere bir fikir verebilir.
-----------------------------------------
ORGANİK TARIM konusunDA FARKINDALIK!
3-4 Şubat 2009 tarihlerinde John Croft tarafından yapılan Sürdürülebilir Yaşam Çalıştayı'ndan sonra bir grup köylerde ve kentlerde yaşayanları organik tarım konusunda bir araya getirmek hayali üzerine toplandı. 7-8 değişik meslek gruplarından insanlar, kimyagerler, endüstri mühendisi, kimya mühendisi, ziraat mühendisi, şehir plancısı ve bir mimar Kırıkkale'nin Hisarköy isimli köyüne gidip bir Dragon Dreaming projesi başlattılar. Mart 2009'da soğuk bir kış gününde, Hisarköylülerle buluşup hayallerini paylaştılar, bu hayaller büyük kağıtlara yazıldı. Sonra ODTÜ'de yapılan başka bir toplantıya bu kişilerin yanısıra organik sertifikasyon kuruluşundan bir temsilci ve organik tarım yapan bir üretici daha eklendi. Nisan 2009'da tüm hayaller, 4 kategoride toplandı. bu projenin güçlü ve zayıf yanları çıkarıldı ve ana amaç ortaya konuldu.
Amaç: Ankaralıların organik tarım konusunda farkındalığını arttırmak ve onları Güneşköy-Hisarköydeki ve başka yerlerdeki üreticilerle tanıştırmak, ilişkilendirmektir. Karabirrdt adı verilen ve 4 etaptan oluşan bir ağ oluşturuldu. Burada herkesin sorumluluğunda değişik işler tanımlanmış ve birbiri ile ilişkilendirilmiştir. Projenin zaman tablosu hazırlanmıştır. Bir çekirdek grup tüm bu işleri kontrol etmektedir.
Bu grup her ay düzenli toplantılar yapmıştır. Türkiye, Ankara, Güneşköy ve Ayrancı Organik Pazarı ile ilgili birçok istatistiksel bilgi toplamıştır. Bu projedeki paydaşları belirlemiştir. Bunlar: Güneşköy'de tarlada çalışanlar, kutu ile sebze dağıtımını gerçekleştirenler, organik pazar müşterileri, toplum destekli tarım destekçileri ve bu projede düzenlenen etkinliklere katılanlardır. ODTÜ ve Gazi Üniversitesi'nden akademisyenler bu projede çalışmıştır. Çankaya ve Yenimahalle Belediyeleri, İç Anadolu Belediyeler Birliği, ilçe tarım müdürlükleri gelecek paydaşlar olabilir. Çevre ve Orman Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Kırsal Planlama Şubesi ve TBMM diğer ikinci paydaş grubu olabilir. Ulusal ve uluslararası fon kuruluşları, TÜBİTAK, AB, UNEP, SGP ve Dünya Bankası göz önüne alınabilir. Bu projenin etkinlikleri radyo programları, el ilanları, posterler ve e-posta grupları aracılığıyla duyurulmaktadır. Farkındalık yaratmak üzere 4 farklı etkinlik düzenlenmiştir. Bunun yanısıra Ayrancı organik pazarında üreticiler ve müşterilerle anketler yapılmıştır. Çankaya Belediye Başkanı ile kent çiftliği üzerine temasa geçilmiştir. Çocuk etkinliğine destek veren Yıldız İbrahimova ile kutlama etabı çerçevesinde birlikte yemek yenmiştir. Ayrıca Çankaya Belediyesi Organik Tarım Danışma Kurulu için bir takım raporlar hazırlanmıştır.
Çekirdek ekipte yeralanlar: Ali Gökmen, İnci Gökmen, Gökçen Yüksel, Özge Ercoşkun, Adnan Hazar
Destekleyenler: Osman Yüksel, Rana Türkkan, Dilek Ekşi, Ceyhan Temurcu, Mehtap Yakar, Güneşköy-Hisarköylüler ve Ayrancı Organik Pazara gelen üreticiler
Arkadaşlar nette dolaşırken şöyle bir site buldum.https://www.toprakana.com.tr/index.php Burası ticari bir site ama bizim UBYİ için pazarlama safhasına örnek olabilir diye düşündüm, bir göz atabilirseniz iyi olur. Kullanım ve erişim çok kolaylaştırılmış.
Mine Pakkaner
17-06-2010, 00:03
Sim Derma konusu http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=21399 başlığı olarak taşınmıştır.
Uzak Bahçelerin Yakın İşbirliği başlığında üretim ve mücadalede teknikleri bilgi paylaşımlarında bulunmamanızı rica edeceğim. Bu, forumda aranan bilginin dağılmasına sebep olmakta. Lütfen teknik bilgi paylaşımlarını ilgili başlıklarda yapınız.
Cumhur Tonba
21-06-2010, 10:19
Dayanamadım
Yazmadan edemedim işte:)
Biri bana domates iç kurduyla nasıl doğal olarak mücadele edeceğimizi anlatabilir mi?
Sevgili Lilium,
Domates iç kurdu nasıl birşey. İnan merak ettim.
Şöyle bir şey
Asıl adı yeşil kurt.
154773
154774
Domatesteki zararı
154776
154775
154777
bahtiyar02
21-06-2010, 19:47
Şöyle bir şey
Asıl adı yeşil kurt.
İlk kez görüyorum.İnşallah benim domateslere de müsallat olmaz.Buna benzer bir tırtılı özellikle biberlerin yapraklarında görüyordum.Çok fazla olmadığından elle imha ederdim.Doğal mücadeleyi öğrenebilirsek çok güzel olurdu.
Saygılar
Cumhur Tonba
22-06-2010, 01:18
Asıl zararı Ayçiçek tarlalarında yapar. Sen İç kurdu deyince anlam karışıklığı oldu herhalde.
süleyman girgin
27-06-2010, 23:01
http://www.or-tar.com/?gclid=CKzvurmWwaICFReZ2AodDzjw5w
sındırgılı
29-06-2010, 19:29
Iyi aksamlar, Sevgili Lilium, o dedigin kurt bende de var. Bugune kadar 1 kg a yakin hasarli domates attim.Yokmudur biyolojik cozumu? Fayda saglamayacigini bilmeme ragmen Neemazal uyguladim;
acemi_caylak
29-06-2010, 19:44
Selamlar,
Elma iç kurduna etkili olduğuna göre Delfin denenebilir diye düşünüyorum. Denemekte fayda var.
Iyi aksamlar, Sevgili Lilium, o dedigin kurt bende de var. Bugune kadar 1 kg a yakin hasarli domates attim.Yokmudur biyolojik cozumu? Fayda saglamayacigini bilmeme ragmen Neemazal uyguladim;
Bu zararlının herkesin bahçesinde olduğuna kuşkum yok, ceviz iç kurdun da organik tarımda kullanılan "Madex" ilacını domateste deneyebilirsin etkili olacağını düşünüyorum.
Galiba Delfin işe yarar. (Etken maddesi Bacillus thuringiensis olmalı)
Yabancı kaynaklarda Domates meyve kurduna (Tomato fruitworm) Bacillus thuringiensis öneriliyor.
Halil Önen
30-06-2010, 01:17
Delfin, salkım güvesine ve domates yeşil kurduna zaten ruhsatlı.
Domates yeşil kurduna karşı o kadar çok ve ucuz ve aynı zamanda zehirli ilaç var ki; delfin e sıra gelmiyor.
Üreticiye bu ilaçlar için destek verilmezse, niye kullansın?
Delfin i ruhsatlı olmadığı zeytin sineğine kullandık geçen yıl ve etkili olduk. Bu yıl yine kullanacağız. Denemekte fayda var.
Geçen yıl _bazı nedenlerden_ 15 ceviz ağacına bakamadım ve ceviz iç kurduna geri kalanları da ağaç kakana kaptırdım.
Bu yıl ema ve daha sonra iki defa _yarın yine kullanacağım yağmur sonrası_ delfin kullandım.
Çeviz iç kurdu zararlısı 1/20 gibi hesapladım. Hatta bazı ağaçlarda hiç yoktu.
156739
Geçen yıl, bu ceviz taneleri üzerindeki noktaların ne olduğunu merak ettiğimde çok geç kalmıştım.
Çeviz iç kurdu vuruğu. Hemen delfin ile ilaçladım. Şu ana kadar başarılıyım.
Sn. lilium' a daha önce sordum, ceviz iç kurduna ''hangi ilacı kullanıyorsunuz'' diye. ''Madex'' demişti.
Ancak dolu vuran ceviz ağaçlarının bazı resimlerinde ceviz iç kurdu zararlısı görmüş (gözlüklerim takılıydı) _ uygun düşmez diye_ soramamıştım. Zarar eşiği denen bir şey de var tabii...
Önce ve sonrasında, sordum soruşturdum delfin in madex e göre daha etkili ve tercih edildiğini öğrendim.
Evet Sn. Acemi' nin dediği gibi delfin elma iç kurduna da denenebilir.
Delfin nin başarısız olduğu _olması gerekirdi_ trabzon hurmasında akdeniz sineğine karşı kullandık.
Bir yerlerde hata yapmış olmalıyım. Bilemiyorum.
Konuştuğum uzmanlar akdeniz sineğine etkili bir organik bir ilaç _ zehirliside yok ya_ yok diyorlar. Benim görüşüm _belki yanlış görüyorum_ akdeniz sineği yumurtayı bırakmak için trabzon hurmasının kabuğunun yumşamasını bekliyor. Çok ince kabuğu deliyor ve yumurtayı bırakıyor. Yani zeytinde ''v'' şeklinde ve ceviz de ki gibi vurauk gözlenmiyor.
Sinek yumurtayı hurmanın ince zarının içine bırakıyor (belki bitki hemen bunu onarıyor) ve delfin in bakterisi buna ulaşamıyor.
Bunun için başarısız olabiliriyoruz dediğimde doğru olabileceğimiz söylendi.
Bu yıl yine 8, 10 ağaçta deneyeceğim. Bu geçen yıl, bu sineği kaolin kili ile bile kandıramadım.
MeyveliTepe
30-06-2010, 13:31
Arkadaşlar, en basit tarifiyle Delfin'i ergini kelebek olan tüm zararlılara larvaların hastalanıp ölmeleri için, kaolini ise (temel olarak) her türlü meyve sineğine karşı yumurta bırakmayı engelleyici olarak kullanabilirsiniz. İkisinin birlikte kullanılması ise, "hepsi bir arada" çözüm sağlıyor.
idris şenol
30-06-2010, 19:27
yardımlarından dolayı sayın meyvelitepeye teşekkür ediyorum
ilkbaharda bahçemizin mutlif yerlerine sinek tuzakları koyup bu tuzakları hergün kontol edip zararlıların çıkış zamanlarını hesaplayıp ilaçlamayı zamnında yapmak bahçemizi %90 koruruz
zararlı yumurtadan çıktıktan hemen sonra meyveye intikal etmeye başladığı andan itibaren ilaçlamaya süratle geçmeliyiz
zararlı meyveyi delip içersine girdikten sonra ne ilaç atarsak atalım artık meyve onun evi olmuştur ..
Ancak dolu vuran ceviz ağaçlarının bazı resimlerinde ceviz iç kurdu zararlısı görmüş (gözlüklerim takılıydı) _ uygun düşmez diye_ soramamıştım.
Sevgili halil bey o gözlüklerden bende isterim. :) (Tabi ki şaka) sormanız niye uygun düşmesin burada herşeyi soracağız sorgulayacağız, bak bu yazıyı yazmasaydınız bende anlatamayacaktım.
Şimdi bir örnek verelim.
halilbey sormuş ceviz iç kurduna ne attın. Matex attım demişim,
Yapmış olduğum uygulamanın hakkında bir bilgi konuşmamışız ve bu konulara girmemişiz ve ya yazmak aklımıza gelmemiş, ve matex ilacın kullanılmasında iç kurdu halil beyin gözlüklerinden kaçmamış ve matex ilacı halil beyin gözünde etkisiz imajı bırakmış, bende olsam aynı şüphe de kalırdım.
Oysaki ilaç hatası değil kullanıcı hatası olabilir mi diye aklımıza gelmez, ki tamda bir ilacı kullanıcı hatası olduğunu bu vesile ile söyliyebilirim, (İlacı tu kaka yapamam ne yalan söyleyim) hata bende de var, ilaçlama motorum arızalıydı bügün yapacağım yarın yapacağım derken ilaçlamaya baya bir geç kaldım, ilaçlamayı zamanın da yapamadığım içinde ilk uyanık kurtlar cevizlerin bazılarını işaretlediler. :)
Her zaman değindiğim çok ilaçlama yapmak bir çare değil zamanın da yapacağınız bir ilaçlama, beş ilaçlamandan daha iyi değil çok çok daha iyi sonuçlar alırsın.
Ha ayrıca onlar dolu vuranlar da görmemişinizdir.:)
verdoque
30-06-2010, 20:48
Merhabalar,
Burası yeri değil belki ama yakında uzak bahçelere katılma ihtimali olan biri olarak aklıma takılan birşey var. Bu yaptığımızın (böcek ilacı yerine delfin, neemazal, mantar ilacı yerine mikrobiyal preparat vs.) kimyasal atmaktan tek farkı attığımız ilacın çevreye veya ürünü tüketene zarar vermiyor olması mıdır? Yine böcekleri, sinekleri öldürüyoruz, yine doğayla savaşıyoruz ama doğadan elde edilen araçları kullanarak. Doğru mu yapıyoruz bilemiyorum, ikna olamıyorum. Yanlış birşeyler var gibi geliyor.
Kurtlu kiraz yer misin derseniz ona da cevap veremiyorum:)
acemi_caylak
05-07-2010, 12:22
Sn. Verdoque,
Evet doğru diyorsunuz kullanılan biyolojik ilaçlar çevreye hemen hiç zarar vermeyen ilaçlar. Özellikle kullandığımız EM türü gübreler bırakın çevreye zarar vermeyi aksine doğanın kendini yeniden üretmesine katkıda bulunan yararlı mikroorganizmaları içeriyorlar.
Kimyasal ile karşılaştırmaya gelince, tıpkı bugün cep telefonlarında olduğu gibi DDT türü kimyasal ilaçlar kesin ve hızlı sonuç verdikleri için birkaç yıl içinde hızlıca yayıldılar ve zararını biz ancak on yıllar sonra anladık. Çünkü ilaç üreticileri aynı zamanda gündemi belirlemede oldukça başarılı firmalar. Bu konuda PR şirketlerine ve reklamlara oldukça geniş bütçeler ayırıyorlar. Zarardan çok yararı ön plana çıkaran yazınsal, görsel ve işitsel medya araçları ile kamuoyu çok kolaylıkla ikna ediliyor.
Bugünde cep telefonu için aynısı geçerli. Cep telefonunun "gereklilik olduğu" zararından çok daha fazla ön planda. Yıllar sonra anlayacağız nasıl bir zararla karşı karşıya kaldığımızı.
Bu yüzden ben kendim bir biyolojik ilacı kullanırken 40 kere düşünüyorum. Çünkü etkilerini, hele hele zararlıların bağışıklık sistemini nasıl etkileyceğini hiç bilmiyoruz. Bunu zaman gösterecek.
Kimyasal ve biyolojik farkına gelince neem ağacından elde edilen ekstraktı siz kimyasal olarak yaptığınızda da aynı etkiyi alırsınız. Eğer sadece neem ağacının özünü içeren bir bileşik varsa neden bu kimyasal sayılsınki. Yani biyoloji ve kimyanın sınırları oldukça iç içe geçmiş durumda.
En iyisi kurtlu kirazı yemek galiba:) Ancak burada bile sorun var. Kirazın yetiştirildiği bölgeye yağan yağmurda ne kadar kimyasal olduğunu bilmiyoruz. Malum, kimyasal artıklara insan falliyetinin minimum düzeyde olduğu kutup bölgelerinde bile rastlanıyor artık.
denizakvaryumu
05-07-2010, 14:02
Merhabalar,
Burası yeri değil belki ama yakında uzak bahçelere katılma ihtimali olan biri olarak aklıma takılan birşey var. Bu yaptığımızın (böcek ilacı yerine delfin, neemazal, mantar ilacı yerine mikrobiyal preparat vs.) kimyasal atmaktan tek farkı attığımız ilacın çevreye veya ürünü tüketene zarar vermiyor olması mıdır? Yine böcekleri, sinekleri öldürüyoruz, yine doğayla savaşıyoruz ama doğadan elde edilen araçları kullanarak. Doğru mu yapıyoruz bilemiyorum, ikna olamıyorum. Yanlış birşeyler var gibi geliyor.
Kurtlu kiraz yer misin derseniz ona da cevap veremiyorum:)
Örneğin delfin...
Tırtılları öldürürken, renkli kelebek tırtıllarını ayırt edebiliyor mu?
Delfin kullanan bir kişi bahçesinde kelebek çalısına konacak bir kelebek görebilme şansı oluyor mu?
Yine neemazalın bir uğur böceği ile yaprak bitini nasıl ayırt ettiğini hala anlamış değilim.
Yaprak bitleri bir kaç gün sonra ölürken uğur böceği ölmüyor mu?
cumartesi70
24-07-2010, 06:20
Tarım dışından biri olarak konuyu dağıtmak istemem ancak ne yediğimiz domateste domates,ne karpuzda karpuz tadı var ama hepsi mükemmel şekilli aynı boy.Zaten birçok zirai sorun GDO ile çözülmüş ve bir şekilde bunlarla beslenmeye mecbur edilmişiz.Sadece ilaçlamadan kurtarmakla organik tarım yapılacağını düşünmüyorum.Hiçbir politikanın da insan sağlığı varlığı için uygulandığını düşünmüyorum,ilaçlamanın kontrol altına alınması bile GDO'lu üretime teşvik olabilir.Neticede insan birilerine çalışacak kadar yaşasın ondan sonra fazla kaynak tüketmeden bu dünyadan ayrılsın diye bir politika izlendiğini düşünüyorum.
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.