Bağlan

View Full Version : Uzak bahçelerin yakın işbirliği




Sayfalar : 1 [2] 3

acemi_caylak
25-07-2010, 09:57
Sn. Cumartesi70,

Uzak Bahçelerin Yakın İşbirliği, organik tarım kavramını ısrarla kullanmıyor. Çünkü sertifikasyon gibi bir amacı yok.
Amacımız insanı ve doğal üretimi ön plana çıkarmak. Bu yüzden GDO lu ürünlere de karşıyız, kimyasal ilaçlara da karşıyız. Çünkü hangi etkinlik olursa olsun tekellerin etkisine girdiğinde insandan önce kar ön plana geçiyor.
Amacımız kardan ziyade, öncelikle kendimiz doğal üretilmiş meyve, sebze yiyebilmek ve daha sonra diğer insanlara bu ürünleri ulaştırmak ve bu bilinci insanlara kazandırmak. Şimdilik okyanusta bir damlayız, ancak insanlar bilinçlendikçe, ne yediklerini ve nasıl üretildiklerini sorgulamaya başlayacaklardır diye düşünüyorum. Tıpkı sizin gibi.




MeyveliTepe
25-07-2010, 11:23
Örneğin delfin...

Tırtılları öldürürken, renkli kelebek tırtıllarını ayırt edebiliyor mu?

Delfin kullanan bir kişi bahçesinde kelebek çalısına konacak bir kelebek görebilme şansı oluyor mu?

Yine neemazalın bir uğur böceği ile yaprak bitini nasıl ayırt ettiğini hala anlamış değilim.

Yaprak bitleri bir kaç gün sonra ölürken uğur böceği ölmüyor mu?

Delfin'in içeriğindeki BT bakterisi, atıldığı alanda bulunan tırtıllarda bildiğim kadarıyla bir ayırım yapmaz. Hepsinin hastalanmasını, 24 saat içinde de ölmesini sağlar.

Bizim bahçede delfin kullandığım halde kelebek de eksik değil. Hatta fazlasıyla kelebek mevcut. Kelebek larvası olan zararlılarla mücadele ederken uygulanan yöntem çok önemli. İlk yapılması gereken, mümkünse kelebeği korumak istediğiniz sebzenin meyvenin üzerinde yumurtlatmamak. Civarda kelebeğin yumurta bırakabileceği milyonlarca başka ortam var. Lahanada, domateste, zeytinde ve meyve ağaçlarında bırakmasa da olur. Kaolin bunun için iyi bir engelleyici. Kelebek yumurtayı başka yere bıraktıysa zaten sorun yok. Tırtıllar çok büyük mesafeleri yürüyerek kat etmezler.

Diyelim ki, engel olamadınız, lahananın üzerine bıraktı yumurtaları. Tırtıllar başladı yemeye. Ne yapacaksınız? Hiç bir önlem almazsanız lahananın tamamını yerler, meyvelerinizin tamamı kurtlu olur, tek bir sağlam domates bile alamazsınız.

Bir organik ve biyolojik mücadele yöntemi olarak delfin bu noktada devreye girer. Bu uygulamayı ezbere, körlemesine yapmanın bir anlamı yok. Tırtılın yumurtadan çıktığını ve nerede olduğunu bilmeniz gerekir. Tırtıl olmayan yere atmanın da bir anlamı yok, zira etkisi sadece bir kaç saat. İlacı attığınızda tırtıl oradaysa etkili. Yoksa sizin ilaç attığınız yere 24 saat sonra bir kelebek yumurta bırakırsa, yeni tırtıllar çıkar ve mutlu mesut yaşarlar.

Zararlılarla organik mücadelenin konvansiyonel yöntemlerden önemli bir farkı, çok iyi gözlemci olmak gerekiyor. Yoksa at zehiri, haftalarca gelen ölür diye bir şey yok. Zararlıyı tesbit etmeniz ve topikal olarak saldırmanız gerekir. Bu saldırı da kalıcı değil, o anda vurduklarınız için geçerli olacaktır.

Neemazal, nimiks gibi böcek ilaçlarının faydalılara etkisi olmamasını sağlayan mekanizma ise, etkilerinin beslenme yoluyla olmasıdır. Uğurböceği yaprak yemediği, bitki öz suyunu emmediği için etkilenmesi de söz konusu olmuyor. Sadece uğur böceğinin besinini yok etmiş oluyorsunuz. Onlar da, ağaçtakilerle değil, dibindeki otlarda kısmetlerini aramaya başlıyorlar.

MeyveliTepe
25-07-2010, 11:32
Sn.Cumartesi70, öyle şeyler yazmışsınız ki, aylarca, yıllarca yazsak, tartışsak bitiremeyiz :)

Özetin özeti bir şey söylemek gerekirse, henüz karpuzda GDO yok (en azından ülkemizde). Siz, daha çok marketlerde paketli olarak satılan şeylere dikkat edin. İçinde mısır ve türevleri, soya ve türevleri, kanola yağı olan şeylerden (bitkisel yağ deniyorsa fiyatı sebebiyle kanola olması yüksek ihtimaldir) uzak durmaya bakın. Hatta, baklavada bile fruktoz kullanıyorlarmış. Alırken sormakta fayda var.

Hibrid'lerle GDO'lar hala biribirine karıştırılıyor. Hibrid, doğada kendi kendine de olabilecek olan bir çapraz tozlaşma durumudur. Tek sakıncası, tohumculara esir olunur, yerel çeşitlerin azalmasına sebep olur. GDO ise gen mühendisliği ile doğada kendi kendine asla olamayacak şekilde bitkinin dna'sına müdahale edilip, çoğu zaman ilgisiz başka türlere (söz gelimi bakteri) ait genlerin bitki dna'sının içine konması durumudur.

verdoque
25-07-2010, 12:41
Neemazal, nimiks gibi böcek ilaçlarının faydalılara etkisi olmamasını sağlayan mekanizma ise, etkilerinin beslenme yoluyla olmasıdır. Uğurböceği yaprak yemediği, bitki öz suyunu emmediği için etkilenmesi de söz konusu olmuyor. Sadece uğur böceğinin besinini yok etmiş oluyorsunuz. Onlar da, ağaçtakilerle değil, dibindeki otlarda kısmetlerini aramaya başlıyorlar.

Neemazal bitki özsuyuna geçiyor, bitleri bu şekilde öldürüyor. Neemazal uygulanmış bitkinin meyvesinin yenmesi yoluyla ilacın insana geçmesi mümkün, insana da zararlı olmadığından gönül rahatlığıyla meyveyi yiyebiliyor muyuz? Baharda bahçe hazırlığı sırasında az miktarda neemazal da almıştım, ama sistemik olduğu için kullanmaya çekiniyorum.

heredot07
08-08-2010, 22:25
Arkadaşlar Antalya finikede ki bahçemde Hicaz Narlarındaki bu bölgede unlu bit dediğimiz ve senede 5 6 defa kimyasal ilaç attığımız bahçede bu yıl sadece 3 defa Sarmısak suyunu kekik suyuyla karıştırıp ilaç olarak attım ve sonuç mükemmel oldu.Başka bitkilerde de denenebilir.

Halil Önen
09-08-2010, 01:21
Arkadaşlar Antalya finikede ki bahçemde Hicaz Narlarındaki bu bölgede unlu bit dediğimiz ve senede 5 6 defa kimyasal ilaç attığımız bahçede bu yıl sadece 3 defa Sarmısak suyunu kekik suyuyla karıştırıp ilaç olarak attım ve sonuç mükemmel oldu.Başka bitkilerde de denenebilir.

heredot hoca,

oranları nasıl ayarladınız? Kaç gün ara ile attınız?

Her atımda yeniden mi bu karışımı yaptınız?

denizakvaryumu
25-08-2010, 16:26
ORGANİK TARIM, DOĞAL TARIM MIDIR?

http://beslenmebulteni.com/besin/index.php?option=com_content&view=article&id=164:organik-tarm-doal-tarm-mdr-&catid=87:tarm&Itemid=485

acemi_caylak
07-10-2010, 08:13
Sn. Bozon,

Sim Derma başlığında UBYİ'nin son durumu nedir diye sormuşsunuz. Türkiye'nin dört bir yanından üreticilerin katıldığı bir birliğin aktif olarak çalışabilmesi için çok daha yaygınlaşması gerekiyor.

Şu an itibariyle üyelerin karşılıklı deneylerini paylaşma dışında pratik bir aktivitesi yok. Ancak bu başlıktan tutunda, Temel Konular (Toprak, Gübre, Tohum, Sulama) başılığı ağırlıklı olmak üzere hemen bütün başlıklarda, doğal tarımla ilgili birikimlerimizi paylaşıyoruz. Ki bu konuda oldukça fazla deney ve birikim oluştu. Nematodu doğal yollardan yenme, zeytin sineği, elma ve domates iç kurdunu doğal yöntemlerle engelleme vb. konularda ciddi bir ilerleme sağlandı. Kısacası kimyasal ilaç ve gübre olmadan yetiştiricilik yapılabileceğini biliyoruz ve UBYİ olarak bunu uyguluyoruz.

Çevrenizin baskısını boşverin, hatta kimyasal gübre üreticlerinin bayisi olmaktan öte gidemeyen ziraat mühendislerinin önerilerini çok fazla ciddiye almayın derim. Doğal yöntemlerle ve kimyasaldan daha ucuza yöntemlerle çok daha verimli ağaçlarınız olabilir. Üstelik meyve lezzeti de daha güzel olacaktır. Sizden de aramıza katılmanızı ve paylaşımlarınızı bekleriz.

bozon
07-10-2010, 22:20
Sayın Acemi Çaylak,
İlginiz için teşekkür ederim. Bu girişime katılmak isterim. Şimdi ne yapmalıyım? İşleyişe aykırı şeyler yapmayayım.

MeyveliTepe
07-10-2010, 23:21
Önce şu herbisit fikrinden vaz geçmelisiniz :) Zaten hem mikrobiyal, hem de herbisit bir arada olmaz.

bozon
08-10-2010, 01:44
Üç yerde bahçem var. 9,5 dönüm olan yerde zehirsiz tarım yapabilirim. 2,5 ve 5 dönümlük yerlerde uyuz hastalığından ancak zehirle kurtuluyoruz. Uyuza bir çare bilen olursa, ota katlanabilirim. Uyuz, akar ailesinden, yani bir tür örümcek.
Ben yıllardır zehire karşı çıkan birisiyim. Zehirsiz yetiştirdiğim limonların değerini hiç bilen olmadı. Fiyatı zehirlilerin fiyatından daha fazla olmadı. Verim, onlardan daha az oldu. İster istemez direnciniz kırılıyor. Sizlerle, bir kez daha zehirlerden uzak durmayı deneyeceğim.
Benim bu girişimden, belirli bir yol alındıktan sonra haberim oldu. Düşünce olarak ben de katkıda bulunmayı isterim.
Saygılar.

Halil Önen
09-10-2010, 20:25
...2,5 ve 5 dönümlük yerlerde uyuz hastalığından ancak zehirle kurtuluyoruz. ....
Uyuza bir çare bilen olursa, ota katlanabilirim. Uyuz, akar ailesinden, yani bir tür örümcek.
Ben yıllardır zehire karşı çıkan birisiyim. Zehirsiz yetiştirdiğim limonların değerini hiç bilen olmadı.


Sayın bozan, hoşgeldiniz.

Uyuz hastalığı ismi yöresel mi?

Bu kırmızı örümcek zararlısı mı? Limonlarda görülen bir hastalık mı?

Sonra bu yıl Akdeniz sineğine karşı nasıl önlem aldınız?

Bunları sormamın sebebi, ben de kendi tüketeceğimiz kadar limon ve mandalina yetiştiriyorum. Bu sorunlarla karşılaşmıyorum.

Zararlı ismi net olursa _hep beraber çözüm bulmamız_ mücadelesi kolaylaşır.

Saygılar

bozon
09-10-2010, 20:54
Sayın Halil Önen, teşekkür ederim.
Zararlının ismi şu;TURUNÇGİL PAS BÖCÜSÜ (UYUZ)(Phyllocoptruta oleivora). Deri altına girip reçinemsi bir madde salgılıyor. Meyvenin üzerinde pütürlü bir tabaka oluşuyor. Kabuk kalınlaşıyor. Bu hastalık, taban yerlerde, iyi havalanmayan ortamlarda gelişiyor. Narenciyenin hepsinde olabiliyor. Kükürt bir miktar etkili oluyor.
9,5 dönüm olan yer yüksekte. Buraya ilaç vermeden ürün alabiliyorum. Sorunum aşağıdaki yerlerde.
Bizde Akdeniz Sineği pek fazla sorun olmuyor.
İlginize teşekkür ederim.

MeyveliTepe
09-10-2010, 22:33
Hirsutella thompsonii isimli bir mantarın bu akar zararlıyı kontrol ettiği bildiriliyor.

bozon
11-10-2010, 22:46
Sayın MeyveliTepe, Hirsutella thompsonii isimli mantarın, varooa akarını önleme amaçlı olarak kullanılmaya çalışıldığına ilişkin bir yazı gördüm. Ağaçlar için herhangi bir çalışma veya ürün göremedim. Teşekkür ederim.

bozon
14-10-2010, 00:14
UBYİ ile ilgili çalışmalar duraklamış gibi. Belki bana öyle geliyor.
Gene de ben sizinle bir deneyimimi paylaşmak istiyorum. Geçen yıl bazı açık arttırma sitelerinde limon, portakal, turunç sattım. Beş altı kutu satış yapabildim. PTT Kargo ile yolladım. PTT'nin kendi kutuları parasız. İlk bir kilo 3 TL, sonrakiler 0,5 TL. En büyük kutuya 8 kg civarında narenciye koydum. Brüt 9 Kg. parası ödedim. Yani toplam 7 TL tuttu. Türkiye'nin her yerine aynı fiyat. 13 ile 18 TL arasında bir fiyata, kargo da dahil olarak sattım. Açık arttırma siteleri %7 ile %10 civarında komisyon alıyor.
Geniş bir kitleye ulaşamamak, en önemli zorluk olarak karşıma çıktı.
Benim bu deneyimim üzerine,"güven" ekleyerek, bir yol oluşturabilir miyiz? Yalnızca yollardan birisi demek istiyorum.

acemi_caylak
14-10-2010, 15:28
Sn. Bozon,

Ürün pazarlama hepimiz için büyük bir sorun. Ki bu oluşumun ilk nüveleri zeytini için pazar bulamayan Sevgili Lilium'un zeytinleri sökmesi sonrası duyulan kaygıyla atıldı diyebilirim.

Sadece siz değil ben ve diğer arkadaşlarda aynı sorunu yaşıyoruz. Sevgili Ayhan Kaptan'ın dediği gibi "bunca emek ve özenden sonra ben zeytinlerimin tüccarın eline düşmesini istemiyorum." Ne yazık ki hem diğer üreticilerden daha özenli hem de daha fazla emek harcayarak yetiştirdiğimiz ürünler pazara çıktığında kostikle tatlandırılmış zeytinle aynı işlev görüyor. Hadi fiyatından vazgeçtik kostikli zeytinle aynı kategoride olmak insanın içini acıtıyor.

Açıkçası pazarlama sorununu daha önce kendi aramızda tartışmıştık. Özellikle Sevgili Bayındırmevki ve Sevgili Ensar bu konuda ısrarcı olmuşlardı. Ancak oluşumun yeniliği nedeniyle arada kaynadı gitti. Hatta ben kendi ürettiğim fıstıklar için burada duyuru bile yapmadım.

Sizin bu mesajınız vesilesiyle yeniden tartışabiliriz ve çözüm yolları üretebiliriz diye düşünüyorum.

denizakvaryumu
14-10-2010, 15:43
Satış konusunda en ufak bir ilerlemenin olmaması gerçekten üzücü.

Önceleri ağaçlarnet üzerinden GG gibi bir satış yapılması tartışılıyordu ama sanırım bu konuda bir çalışma olmadı.

Ben GG de açılacak bir dükkan üzerinden UBYİ üyelerinin satış yapmasından yanayım.

Bu dükkana kim girecek, hangi şartlarda girecek, dükkan kim üzerinden açılacak ...UBYİ üyeleri kendi aralarında tartışmalı.

Zeytin zamanı geldi herhangi bir hareket yok,ceviz geldi geçiyor yine öyle. :)

bayindirmevki
14-10-2010, 22:54
Aslında benim konuda ısrarcı olmam kendi satış kaygılarımı içermiyordu. UBYİ daha geniş bir oluşum gibi hayal ediyordum. Ve bunu toplumun genelinde kabul ettirmek için üreteninde, tüketeninde kendini kazançlı hissedeceği biçimde olması gerektiğini düşünüyordum. Yaptığımız ve yapacağımız tarım tekniklerini köylüye kabul ettirmek için kazanacağına inandırmak. Düşüncelerimizi kentliye kabul ettirmek için daha hesaplı alışveriş olanağı sunmak gibi. Manevi yanına maddi kazanımları da katmanın insanlara daha çekici geleçeğini düşünüyordum. Benzer amaçlar ile kurulmuş oluşumların çoğu sadece önerir ve dikte ederken biz insanlara doğru şeyleri yaparken kazanma imkanı da vermeliyiz diyordum. Bunun gibi tam anlatamadığım düşüncelerim vardı.

Yoksa kendi satış kaygılarım yok. Öncelikle ürün almama daha iki yıl var. Sonrası ise çiftçilik benim için bir meslek ve geçim olacak. UBYİ olsa da, olmasa da ilkelerimden sapmadan bir şekilde ürünümü satacağım. Bunu yapmak zorundayım çiftliğim bir hobi bahçesi değil ailemin geçimini sağlayacak bir işletme.

İsterdim ki burda inandığımız dünya görüşleri üstüne fikir alışverişinde bulunurken, tarım tekniklerimizi paylaşır ve geliştirirken, bir yandan da satış deneyimi kazanacağımız bir web sitesini kursaydık. Hiç bir şey olmasa da deneyim olurdu. Benim rafa koyacak ürünüm yok ama var olan arkadaşlara bir iki katılım ile hoş olurdu. Olmadı. Sağlık olsun. Her şeyde hayır vardır diyorum.

bozon
14-10-2010, 23:31
Ben "gg", "sahibinden" sitelerinden satış yaptım. (Site ismi vermek doğru mu bilmiyorum? Yanlışsa beni uyarın lütfen. ). İlla dükkan açmaya gerek yok. Önemli olan duyulmamız ve güvenilmemiz. Bunun için mutlaka bir siteye gereksinimimiz var. Bu site, bizim için bir merkez, bir birlik yeri, birlik adı olabilir. Resmi bir kuruluşun, şimdilik gereksiz olduğunu düşünüyorum.

Ağaçlar.net üzerinden satış mümkünse, o da olur. Yol bir tane olmamalı.

Piyasanın dışına çıkan bir yapılanmanın iyi olmadığını düşünüyorum. Emek veren herkes payını almalı. Piyasa dışı bir yapılanmada istikrar sağlamak çok zor. Ayrıca, piyasaya örnek olmamız, büyük bir toplum hizmeti olur diye düşünüyorum.

Sahibinden.com sitesinde, sanıyorum komisyonsuz bir seçenek de var. Zaten ilan parasız. Alan ve satanın güvenine kalıyor iş. Site sorumluluk taşımıyor. Bu seçenek, üzerinde durursak, iyi bir yol olur gibi.

Biz, sitemiz aracılığıyla, satıcıyı ve alıcıyı tanıyabiliriz. Karşılıklı bilgilenebiliriz. Sakıncası yoksa, Ağaçlar.net de bize yardımcı olabilir diye düşünüyorum.

Şimdilik bu kadar.

Saygılar.

bayindirmevki
15-10-2010, 00:40
Sayın bozon,

UBYİ felsefesi, amacı çok farklı. Satış olacaksa yine UBYİ çatısı altında olacak. Satış olacaksa bu insanları doğal tarıma özendirmek için olacak. Bahsettiğiniz ve ima ettiğiniz satış sitelerini ben ve kuşkusuz ki üyeler biliyor. Birbirimizden bağımsız bu kanalları kullanmak dağılmaktan başka bir şey olmaz.

UBYİ aslında işlevini çok güzel yapıyor. Forum çatısı altında birbirimize kattığımız zenginlik para ile ifade edilemez. Benim üstüne basarak konuştuğum satış kelimesinin kendi sözlüğümde anlamı "özendirmek" yoksa sizin anladığınız anlamda değil.

Lilium
15-10-2010, 00:41
Sahibinden.com sitesinde, sanıyorum komisyonsuz bir seçenek de var. Zaten ilan parasız. Alan ve satanın güvenine kalıyor iş. Site sorumluluk taşımıyor.
Site sorumluluk taşımıyor ise sorumluluk kimindir, alan ve satanda mı? UBYİ olarak elli kişi olduğumuzu düşünelim ve birbirimizi tanımadığımızı düşünelim, bu UBYİ bir marka bir isim olacaksa bu kimindir diye sormazlarmı?

Ben bilemiyorum bu konuda bilgisi olan arkadaşlar bilgilendirirlerse sevinirim.

bozon
15-10-2010, 03:29
Sayın Bayındırmevki, ben, hemen uygulanabilecek bir seçenekten bahsettim. Değerlerden bahsediyoruz. Hayat, değerler ve sorunlar bütünüdür. Ben, bazı sorunları da düşünerek, böyle bir yol önerdim. Gerekirse bu sorunlardan da bahsedebiliriz.

Sayın Lilium, bu yalnızca bir öneri. Gerekirse inceler, kesin bilgilere varırız.

acemi_caylak
15-10-2010, 04:17
İsterdim ki burda inandığımız dünya görüşleri üstüne fikir alışverişinde bulunurken, tarım tekniklerimizi paylaşır ve geliştirirken, bir yandan da satış deneyimi kazanacağımız bir web sitesini kursaydık. Hiç bir şey olmasa da deneyim olurdu. Benim rafa koyacak ürünüm yok ama var olan arkadaşlara bir iki katılım ile hoş olurdu. Olmadı. Sağlık olsun. Her şeyde hayır vardır diyorum.

Sevgili Bayindirmevki,

Ürünün olması gerekmiyor zaten. UBYİ'nin üyelerinden birisi olarak açıkça belirteyim, geçmişte yapmış olduğun öneriyi çok fazla tartışmadığımız ortada. Zeytin mevsimi geliyor, benim fıstıklar tuzlu fıstıklarla aynı raflarda yerini almak üzere bekliyor. Henüz aramızda net bir karar olmadığı için ben buradan bile bir duyuru yapmamıştım. Kısacası bu işe bir çözüm bulmak gerekiyor.

Aslında bu işin bu kadar sürüncemede kalmasının nedeni de, üyelerin çoğunun bu işi henüz tek gelir kaynağı olarak görmemesinden kaynaklanıyor. Çoğunluk şimdilik bahçeye ve bağa bolca para harcamakla meşgul. (Ayhan Kaptan gemiden kazandığı parayı, ben ve sen maaşımızı, Ensar fabrika parasını şimdilik bu işlere harcamakla meşgul. Tam bir "bas bas paraları Leylaya" durumu.) İçimizde bir tek Meyvelitepe'nin daha bu oluşum şekillenmeden kendi çabaları ile attığı adımlar var. Ancak Sn. Bozon gibi katılmaya niyetli arkadaşlar ve Sn. Kamil35 gibi üye arkdaşlar bizzat bu işi geçim kaynağı olarak yapıyor ve yapmak zorundalar.

Bu konuda diğer arkadaşlarda görüşlerini yazdıkça konu olgunlaşır diye düşünüyorum. Şimdilik hiç bir alternatife hayır deme lüksümüz yok.

dlk
15-10-2010, 06:20
ne kadar çok bilgiye sahipsiniz.sitede gezdikçe çok cahil olduğumu farkediyorum.bu arayı kapatmam lazım.neredeyse ziraatle alakalı okul düşüneceğim.bu yaştan sonra üniversiteye gidersem hiç şaşmayın.

MeyveliTepe
15-10-2010, 07:59
Gelin şimdilik şöyle yapalım. Önümüzdeki 3 ay içinde kimin elinde ne miktarda ve hangi özelliklerde ürün olacak, bunun yaklaşık envanterini çıkaralım.

nazlı06
15-10-2010, 09:45
Gelin şimdilik şöyle yapalım. Önümüzdeki 3 ay içinde kimin elinde ne miktarda ve hangi özelliklerde ürün olacak, bunun yaklaşık envanterini çıkaralım.


Nasıl yapıcaz?

Mesela baharda bizim elimizde bolca erik olacağını ve yaz boyu devamının geleceğini umuyorum

böyle bişey mi?

tugrulbaba
15-10-2010, 10:56
S.A.
Ben Tuğrul. Konyadan. Yaşım 30.
Bu kısa girizgahı forumdaki ilk mesajım olması hasebiyle yazdım.
Dikkatimi pek çok şey celbetti; lakin bu konuyu şöyle üstünkörüde olsa gözden geçirince üye olup bu hususta bir çift laf etmeden geçmenin haksızlık olacağını düşündüm.

Öncelikle katılımcıların ekseriye çiftçilikten gelir elde ettikleri kanaatini taşıyorum. Bu minvalde diyeceklerim olacak elbet.

Ben iç dekorasyon üzerine çalışıp kazanan bir insanım. Köklerime dönüp, insanların iki yüzlülüğünden kurtulmak, pislikten uzaklaşmak, yalanla dolanla ticaret yapan, haram yiyip helal gibi sunanlardan sıyrılmak için yakın zamanda sürekli pikniğe gittiğim bir güzergahtan arazi edindim.

Öyle bir arazi ki, cennetten yeryüzüne bir parça düşmüş orası varolmuş. Tek eksik deniz.

Şimdi bunların ne alemi var diyenler olacaktır. Niyetimi belli etmek adına bunları söylemek zorunda hissettim kendimi. Uzun lafın kısası yavaş yavaş çifte çubuğa dönüş yapmak azmindeyim. Elbette Allahın yardımıyla.

Şimdi size şöyle anlatmak isterim. Burada hobi olarak başlayacağım bazı işler var. Zaman içerisinde profesyonelleşirmişim, tamamen bırakırmışım bunu o günün takviminde söyleriz, kararlaştırırız.
Örneğin, saanen (zanen) ve şam keçisi yetiştirmek istiyorum. Ancak ormanlık araziye 500m. uzaklıkta olduğum için bu hayvanları otlatamam. Zira yasak. Lakin ağıl hayvanccılığı yaparsam bir umut.
Arıcılık yapmaya çok müsait bir bölgedeyim. Dekar başına başlangıç olarak 2 adet kovan koymayı, hazır petek kullanmadan üretim yapmayı hedefliyorum. Üretmediğim balların müşterilerinin (kilosunu 30-40 liradan almaya) hazır olduğunu da belirtmeden geçmeyeceğim.
Bu hayvansal ürünleri satacak kapasitem var. Çünkü inşaat kökenli olduğum için çevrem oldukça geniş. Burada inşaatçılar arasında bir tabir vardır. Çok tanıdığı olanlar için (yaklaşık 2 milyon nüfuslu konyada) Konyanın yarısını tanır, diğer yarısıda onu tanır şeklinde. Bu teşbihe az buçuk uyuyoruz.

Ama benim satabilmem çok mühim değil. Madem (gördüğüm ve anladığım kadarıyla) birlik olma gayreti var bu konuda neler yapabiliriz.


- Hasatı, harmanı yapılan ürünlerin evsafınca ayrılması. (elma, armut gibi değil. elma başlığında starking, arapkızı, golden, arjantin gibi ; armut başlığında deveci, vs. gibi)
- Her ne üretiliyorsa, hakikisi ( bugünlerde moda ismiyle organik) üretilmeli.
Bu konuda arıcılık ve çilek gibi meyve türü tarımsal ürünler üzerinde duruyorum.
- İnternet etkin şekilde kullanılmalı. Madem birlik olunacak, bu birliğin üyeleri 5-10 lira gibi sembolik sayılacak bir üyelik ayidatı ile kurulacak internet satış sayfasını finanse eder, tanıtım aşamasında reklamlarını PR 'ı yüksek sitelerde yayınlanmasını sağlayabilir. Zaman içerisinde trafiğin artmasıyla reklam gelirleri siteyi finanse etmekle kalmaz, sitenin vereceği reklamları da finanse eder. Böylece üyelik ayidatları başka işlere kanalize edilebilir.

- Kurulduğunu farzettiğim bu birliğe, tedarikçi olanlar hem ürünlerini gerçek fiyatından satarlar hemde satın alan insanlar ( bu cepheden de düşünmemiz gerekir nalıncı keseri gibi hep bana hep bana anlayışından nefret ediyorum) karşılarında bir muhattap ve güvenilir bir cemiyet teşkilatlanması bulacakları için alımlarında (güvenden) devamlı olurlar.

- e kardeşim 7.5 ton çilek internetten satılıncıya kadar çürür! der gibi olanlar vardır. Manavları kullancağız. Nasıl?

Aradaki tüccarları refüze edeceğiz.
Örnek:
Çilek tüccar alım fiyatı: 50 krş. (en iyimser tahminim bu)

Tüccarın piyasaya satışı : 1 tl.

Piyasanın arzı: 1,5 tl.

Arada en iyimser tahminle 75 krş ile 1 tl arasında bir fark var. Halbuki üretici sadece 50 krş aldı. Aynı çilek tüketiciye varıncaya kadar, bu işin meşakkatini çekmeyenler tarafından güzel karlarla satıldı.
Bu bağlamda, üretici manava yukarıdaki örneklere binaen
Üretici satış fiyatı: 75 krş
Manav satış : 1- 1.5 tl

olsa tüccarlar aradan çıkartılmış olur.

- Mamül ürünlere yönelmek:
Süt üreten kişi eski usül peynir, yoğurt üretmeli. Bu günlük üretimler siparişle satışı yapılmalı.

Çilek, vişne, şeftali vs. meyve üretenler reçel, marmelat gibi mamül ürünleri pazarlayabilir aynı sistem üzerinden.

Sebze yetiştirenler yine aynı şekilde turşu salamura gibi mamül maddelerle ürün portföyüne zengin katkı sağlayabilir.

Bir noktada kooperatif bazında bir vahdet olduğu için sağlık bakanlığından bu tip üretimler için gerekli izinlerin alınmasında çok sıkıtı çekilmeyeceğini sanıyorum. Ayrıca maliyet bakımından bu tip üretimlerin yapılması kar marjını düşürecek olursa belli bölgelerde toplanma merkezleri tesis edilebilir. Hatta blgenizdeki diğer çiftçileri de bu birliğe katabilirsiniz.

Bunlar birkaç dakikada aklıma gelen şeyler. Elbette eksiği gediği olan farklı görüşler almadan ortaya atılan fikirlerden oluşmaktadır. Her türlü eleştiriyi, eklemeyi merakla bekliyorum.

Selametle.

tugrulbaba
15-10-2010, 10:59
Bu başlığı tek tek okumadığımı göz önünde bulundurursanız sevinirim. Belki benden evvel bu başlıklar toplanmıştır.

bayindirmevki
15-10-2010, 11:16
"bas bas paraları Leylaya"

Acemi usta,

Halil bey geçende "seni de güldürsünler" demişti. Duası kuvvetli imiş. Alıntıladığım cümleye çok güldüm. Benim durum aynen dediğin gibi. Maaş bahçeye gidiyor. Hanım da çalışmasa zor.

Önerim halen aynı; Bir araya gelip konuyu enine boyuna konuşmak lazım. Zira konu ciddi. Yazışmalarla çok uzun sürecek ve sonuç çıkmayacak. Ürün var veya yok önemli değil. Önemli olan bir karar ve sonuç.

Bunun dışında manevi ve bilgi açısından çok ilerledik ve zenginleştik. Şu ana kadar olanlardan çok memnunun. Tüm emeği geçenlere sevgiler.

nazlı06
15-10-2010, 21:19
[QUOTE=bayindirmevki;705175]"bas bas paraları Leylaya"

Acemi usta,

Halil bey geçende "seni de güldürsünler" demişti. Duası kuvvetli imiş. Alıntıladığım cümleye çok güldüm. Benim durum aynen dediğin gibi. Maaş bahçeye gidiyor. Hanım da çalışmasa zor.

Sayın bayindirmevki sizdeki durumun aynısı bizde de var biliyormusunuz?

Benim eşim emekli olalı 3 yılı geçti. ben hala bir gün onun maaşına el koyacağım günleri bekliyorum zira maaşını aldığı gibi bahçeye yatırıyoruz kaldıki ben çalışıyorum yoksa halimiz sizin gibi duman mış

acemi_caylak
16-10-2010, 06:25
Nasıl yapıcaz?

Mesela baharda bizim elimizde bolca erik olacağını ve yaz boyu devamının geleceğini umuyorum

böyle bişey mi?

Sn. Nazlı06,

Meyvelitepe'nin kastettiği tahmini miktarlarında belirtilmesi. Ben kendimle başlayayım. Ayrıca sizi UBYİ üyeleri arasında görmek isteriz.

Benim elimde 100 kg kavrulmamış, tuzsuz antep fıstığı. 100 kg da kabuklu antepfıstığı var. Aralık ayında 5-6 teneke zeytinyağı ve Mart veya Nisan'a doğru 5-6 teneke tatlandırılmış zeytin olur.

acemi_caylak
16-10-2010, 06:34
Sn. Tugrulbaba,

Öncelikle hoşgeldiniz. Bahçeniz hayırlı olsun. Bir kez daha altını çizmek isterimki UBYİ, yetiştiricilik sırasında hiç bir kimyasal gübre ve ilaç kullanmamayı kendisine ilke edinmiştir.

Toprak tahlili yaptırdıktan sonra elbirliği ile bütün üyelerimiz size yardımcı olacaklardır.

Pazarlama konusunda sizinde söylediğiniz çeşitli alternatifler var. Ancak biz daha da öncede tartışmık, bu birliğe elbetteki çiftçilerde katılacak ve uzak hedeflerimizden birisi de bu. Ancak bunların tamamen doğal yetiştiricilik yapıp yapmadıklarını nasıl denetleyeceğiz? Henüz UBYİ bu denetimi yapabilecek mekanizmalara sahip değil.

Yine de elbirliği ile bir yolunu bulacağız. Sizi de UBYİ üyeleri arasında görmek isteriz.

Zeytinlibahçe
16-10-2010, 08:02
Arkadaşlar selamlar

Sn tuğrulbaba aramıza hoş geldiniz.

UBYİ çalışmalarına ilk başladığımızda planladığımız yerden çok uzakta değiliz, bahçelerin neredeyse tamamı yeni kurulan, önümüzdeki sezonlarda ürün verecek olanlardan oluşuyor dolayısıyla ilk çalışmaları ağırlıklı olarak doğal yetiştiricilik ve uygulamalara ayırdık bu konuda doğrusu hiçte fena değiliz.

Şimdi rahatlıkla satış stratejilerini konuşabiliriz artık, daha önce belirtmiştik amaç yalnızca satmak değil yetiştirdiğimiz doğal ürünleri kendi adıma söylüyorum gerekirse daha düşük fiyatına fakat kesinlikle doğal ürün arayan, bu konuda titiz kitleye ulaştırmak,.

Bizim Zeytinlibahçeden de önümüzdeki ay miktarını daha sonra bildireceğim zeytinyağı üretimi olacak.

tugrulbaba
17-10-2010, 06:44
Selamlar.

Hoşbulduk.
Öncelikle samimi ifadelerden hoşlandığımı bir takım resmiyet barındıran sıfatların bana karşı kullanılmamasını rica ediyorum.
Doğrudan tuğrul olarak çağırın lütfen.

Bahçemde ne yetiştireceğim hususunda (ağırlıklı) kafamdakiler netleşiyor yavaş yavaş.
Şu anda ceviz ve asma yetiştirmeyi düşünüyorum.

Zirai ilaç konusunda ise, çok sert tedbirlerim olacaktır. Bu özellikle üzerinde durduğum bir konu.



UBYİ iştirakinde benim de kendi çapımda rolüm olmasından mutluluk duyacağım.
Şimdilik bahçem boş olduğu için herhangi bir tanıtımdan uzak duruyorum. Yakın zamanda çalışmalarım başlayacaktır inşallah.


Not: Ayhan abi, zeytinyağının litre fiyatı hakkında bilgi lütfen. Buradaki yakınlarıma iletmem açısından.

bozon
18-10-2010, 00:09
Arkadaşlar;

Bir öneride bulundum. Ama pek olumlu karşılanmadı herhalde. Olabilir, önemli değil.

Ben bir emekli öğretmenim. Ama, çocukluğumdan bu yana tarımın içindeyim. Son yıllarda, pazarlama için düşüncelerim çabalarım arttı. En zor aşama, pazarlama. Ama pazarlamayı halletmeden istikrarlı bir üretim, kazanç mümkün olmuyor. Sağlıklı bir tüketim de mümkün olmuyor. Zaman, sürekli halkın aleyhine işliyor. Mevzuat, halkın aleyhine gelişiyor. Hareket alanımız sürekli azalıyor. Bir örnek vereyim: "Organik" sertifikası olan ürünlerin, sebze-meyve haline girme zorunluluğu yok. Yani bundan sonrası şirketlerin. Bize ne yedirmeyi uygun görürlerse, onları yiyeceğiz.

Bu hareketten haberdar olunca çok ümitlenmiştim ama, şu anda aynı umudu taşımıyorum. Sanıyorum, dileklerimiz benzer olsa da, bakış açılarımız farklı. Özellikle, ülkemizdeki mevcut örgütlenme şekil ve işleyişleri sorunlarımızı çözmeye elverişli değil.

Elimden gelen bir şey olursa katkıda bulunmayı isterim. UBYİ'ye başarılar dilerim.

bayindirmevki
18-10-2010, 07:25
Bu hareketten haberdar olunca çok ümitlenmiştim ama, şu anda aynı umudu taşımıyorum. Sanıyorum, dileklerimiz benzer olsa da, bakış açılarımız farklı. Özellikle, ülkemizdeki mevcut örgütlenme şekil ve işleyişleri sorunlarımızı çözmeye elverişli değil.

Çok erken karar vermediniz mi? Ülkemizinde ne ilgisi varsa? Biz de bu ülkeden çıktık!

acemi_caylak
18-10-2010, 07:50
Sn. Bozon,

Bence UBYİ daha doğum aşamasında. Bu nedenle daha doğmadan umutsuzluğa kapılmamak lazım. Belki sizin pazarlama ihtiyacınıza hemen cevap verebilecek örgütlenmeyi başaramadık. Ancak bunu da başarırız diye düşünüyorum.

Öncelikle bu iş öyle hızlıca karar verilebilcek bir şey değil. Örneğin üyelerin bahçelerinin denetlenmesi, satış organizasyonun uzak bahçelerden ürün alacak kişileri üzmeyecek şekilde hızlı ve güvenilir olması. Bazı ürünlerin uzak noktalara ulaştırılamayacak kadar erken bozulacak olması vs. Öncelikle bunları çözmemiz lazım.

Üstelik, pazarlamada sadece tek bir yöntem değil. Birden fazla yöntemin birlikte kulanılması gerekiyor. Örneğin Meyvelitepe tamamen butik üretim yapıyor ve kendi çapında zaten bir organizasyonu var. Ama Bayindirmevki'nin 30 dönüm tarlasından çıkan elmaları, ya da Ensar'ın 38 dönüm tarlasından çıkan hünnap ve güvemleri nasıl pazarlayacağız? Bunun için, bu organizasyonun içinde butik pazarlama yöntemlerinden, pazarlarda tezgah açma, yol boylarında satış ofisi oluşturma ve ihracata kadar varan yöntemlerin hepsi birbirine alternatif değil birbirini tamamlayan yöntemler olarak kullanılabilir.

denizakvaryumu
18-10-2010, 07:57
http://groups.google.com.tr/group/dogal-bilincli-beslenme

Tüketicilerin, üreticileri organize ettiği bir yapılaşma.

bozon
18-10-2010, 23:35
Sayın Bayındırmevki;

10 yıl kadar önce, toplam kalite yönetimi kursuna katıldım. Bizim hiç bir birikimimiz yok mu diye araştırdım? Ahiliği inceledim. Bu toplum, 700-800 yıl önce ahiliği yaratmış. Eğer merak edip inceleyen olursa, inanmakta zorlanacak (En azından ilkelerine bir göz atılabilir). Ben de inanamadım. Gerçekten hayran kalınacak bir örgütlenme. Ama şimdi, ne yapacağını şaşırmış bir toplumuz. Kendi kültürümüzden hızla uzaklaşıyoruz. Derneklerden partilere kadar tüm örgütlenmeler, başka kültürlerin anlayışlarıyla yürütülüyor. Herkes birbiriyle uğraşıyor. Liyakat bir tarafa itilmiş.

Bizim yapmaya çalıştığımız da bir örgütlenme. Umutsuzluğum, mevcut rahatsızlıklardan burada da kurtulamamak. Rekabetin kaliteyi arttırdığını söylüyorsunuz; tam tersini düşünüyorum. Reklamlardan medet umuyorsunuz; ben kurtulunması gerektiğini düşünüyorum.

Dönüp bir kere de kendi toplumsal birikimlerimizi değerlendirebilsek. Sorunlara çözüm oluşturabilecek birikimlere sahibiz.

Söylediklerimden, yeniden ahilik örgütü kurmak anlaşılmasın. İlham almak yeter.

Bunları yazmamın nedeni, UBYİ'yi ilk duyduğumda, ahiliği çağrıştırmıştı.

Neyse, benim sözlerime takılıp da yapabileceklerinizden geri durmayın.

Saygılar.

bayindirmevki
19-10-2010, 00:26
Sayın bozon,

Anlattığınız şeyler benim bildiğim değil. Bir yorumda bulunmam yanlış olur. Ama ruh halinizi anlıyorum. Geleneklerin, kuralları belli, güvenli yapısını özlüyorsunuz. O dünya bitti. Şimdi bireysellik ve mücadele ön planda. Hiç bir şey belli değil. Rekabet var. Ayakta kalan yaşar. Yapacak bir şey yok. Çağ bu.

Hem, niye umutsuz olasınız? Sözlerim kendimi bağlar UBYİ'ni değil. Diğer üyeler benle aynı fikirde olmaya bilir. Toplum birikimi diye de korkutmayın beni. Toplum acı ve cahillikten başka bir şey biriktirmemiş. Ben o birikimin kirlerini temizlemek istiyorum, değerlendirmek değil. Savaşlar, yokluklar, tükenen ekosistem hep toplum denen çoğunluğun eseri. Bireyin değil.

Saygılar

denizakvaryumu
19-10-2010, 13:30
175880


http://www.toprakana.com.tr/index.php?bolum=urun&obje=ciftciler

UBYİ için örnek olacak bir oluşum.

Suna
19-10-2010, 17:03
ben meyvelitepe den zeytin almak isterim.

Halil Önen
19-10-2010, 17:25
175880


http://www.toprakana.com.tr/index.php?bolum=urun&obje=ciftciler

UBYİ için örnek olacak bir oluşum.


Teşekkürler denizakvaryumu;

UBYİ bahçeleri olarak biz daha iyisini yapabilecek bilgi ve deneyime sahibiz.

Kendi gübresini ve zararlılara karşı ilacını yapıyor olabilmemiz maliyeti de düşürecektir.

Bu oluşumda sadece meyve, sebze ve diğer tüketilen ürünler olmamalı. Ev yapımı ürünler ile sanat değeri olan el yapımı ürünler (tablo gibi) olmalı.

Bazen saçma sapan hayaller kurarak başımı derde sokmuşluğum çok olmuştur; :) geçenlerde gördüğüm rüyada UBYİ' nin kendisinin bir radyosu ve hatta kargo şirketi bile varmış. Rüya işte ne yapayım.:)

Saygılar

MeyveliTepe
19-10-2010, 19:34
Sevgili Hamak, bu yıl zeytin yok denecek kadar az maalesef.

Arkadaşlar, satışa hazır ürününüz varsa, ürünü tanıtıp miktar da belirtirseniz, sizlerin bahçe isimleri ve iletişim bilgileriniz ile Uzak Bahçeleri meyvelitepe'den duyururum. Başlangıç olarak fena olmaz, üreten olarak sizlerle bu ürünleri mutfağında görmek isteyenler arasında bağlar kurulmaya başlar. Meyvelitepe sitesini sürekli takip eden bir kısım okuyucumuz için de heyecan verici olacağından hiç kuşkum yok.

Bu konuda yapmak istediğim çok şey vardı, çok da zor şeyler değil ama yaz mevsiminin yoğunluğu içinde zaman olmadı. Kış boyunca daha bol zaman olur ve adım adım gelecek yaza hazırlanırız diye düşünüyorum.

Sn.Bozon, yazdıklarınızı okudum ve anladım. Prensiplerde farklı düşünmüyoruz. Belki biraz yeni bir yorumla düşündüğünüz şeyler olabilir, ki bizler de öyle düşünüyoruz zaten.

bozon
19-10-2010, 20:56
Sayın Halil Önen;

Düşünmek bir marifet. Ama düşündüklerini anlatabilmek, daha da büyük bir marifet. Düşünceleriniz ve özellikle ifade şekliniz için sizi kutlarım. Öyle kolay anlatıyorsunuzki... Darısı benim başıma.

Lilium
19-10-2010, 22:24
bu yıl zeytin yok denecek kadar az maalesef.
Ürünün az oluşundan marmara birlik kota sınırlamasını kaldırmış.

Evet bu yıl zeytin üreticisinin yüzü gülebilir, tabi ki, bu fırsata da dönüştürülmemeli.

aygün
19-10-2010, 23:38
Değerli üyeler,
Kaç zamandır bu konuyu fırsat buldukça takip ediyorum. Burada tereciye tere satacak ne konumda ne de benzer meslek erbabıyım. Fakat okuduklarımdan çıkardığım sonuç şu ki; sizler gibi heyecanlı, alanında birikimli ve en önemilsi hayalleri olan iyi niyetli girişimcilere güzel ve yalnız ülkemin şiddetle ihtiyacı var. Şimdi değilse ne zaman?

Sayın Halil Önen,
Lütfen saçma sapan hayaller kurmaktan vaz geçmeyin. Bizi bu günlere akıllı hayaller getirdi ve ben onlardan çok sıkıldım.

Böylesine ışık saçan bu oluşumda emeği geçen sizleri kutluyor ve adım attığınız bu yolda başarılar diliyorum.

Saygılarımla...

denizakvaryumu
20-10-2010, 07:03
Arkadaşlar, satışa hazır ürününüz varsa, ürünü tanıtıp miktar da belirtirseniz, sizlerin bahçe isimleri ve iletişim bilgileriniz ile Uzak Bahçeleri meyvelitepe'den duyururum.
Başlangıç olarak fena olmaz, üreten olarak sizlerle bu ürünleri mutfağında görmek isteyenler arasında bağlar kurulmaya başlar.

Meyvelitepe sitesini sürekli takip eden bir kısım okuyucumuz için de heyecan verici olacağından hiç kuşkum yok.



Bir başlangıç için güzel bir fikir.

Demo ya da AR-GE :) çalışması da diyebiliriz.

İşin aksayan yönleri görülür ya da olunabilirliliği test edilmiş olur.

Sonradan

http://www.toprakana.com.tr/index.php?bolum=urun&obje=ciftciler

linkteki gibi bir yapılanmaya gidilebilir ya da aynı blogda devam edilir.

bahtiyar02
20-10-2010, 09:03
Merhaba Sevgili dostlar;
Uzun zamandır yazamıyordum ama yazdıklarınızı takip ediyorum.13 dönümlük tarlamda yanmış hayvan gübresi dışında organik veya kimyasal ilaçlar dahi kullanmayan birisi olarak bu yıl ilk kez iki yıldır nadasa bıraktığımız tarlanın yaklaşık yedi dönümüne buğday dikeceğiz.İki yıl önce hasattan sonra kalan buğday saplarını (anız) tarlayı sürdürüp tamamen toprakla karışmasını sağladık. Bir acemi olarak öğrendiğim birşeyde artık çevremde bulunan çiftçilerinde üretilen tüm zehirli ilaç ve ürünleri kullanmaları.Tohumluk buğdayı zararlı böcek ve otlar için ekmeden önce ilaçladıkları.Şayet bu ilacı kullanmadığınız taktirde hem yabani otlar çoğalırmış,hemde böcekler ve diğer hayvanlar buğdaya zarar verir ayrıca ürün hasadında buğdayın renginin siyahlanacağı söylendi. Tabi ürününde az olacağı. Bunları bile bile yinede tohumluk buğdaya bahsedilen ilacı uygulatmadım. Tamamen doğal yöntemle ekilecek.Buğday belli bir boya geldiği zaman ayrıca 1-2 kez üre gübre uygulandığını öğrendim. Kesinlikle üre gübre kullanmadan toprağımda yetişecek tahılın sonuçlarını sabırsızlıkla bekleyeceğim.Bana bire bir üründe verse razıyım.İlaç veya Üre gübre kullanmamaya kesin kararlıyım.
Saygılar

denizakvaryumu
20-10-2010, 09:19
Kolay gelsin artık unumuz sizden.

Zeytinci
20-10-2010, 10:40
Sevgili dostlar,

Fazla ürününü pazarlama ile ilgili kaygı olmamalı. Ürünün kendisi reklamını yapacak. Ürünü paylaşan tüketici memnun ise aynı düşünceyi paylaşan eşine dostuna tavsiye edecek.

Katılımcıların çoğınluğu küçük bahçe sahibi. Paylaşacağı, satacağı ürün miktarı da ona göre.

Amac zehirsiz, ilaçsız ürün yemek ve yedirmek. Kim, nerede ne zaman ve nasıl yetiştirmiş bilmek.

Kimsenin kontrol edemeyeceği kadar büyük boyutlu ürün üretme derdi yok. Bu ticari bir olaydan çok yaşam biçimi.

Trampa da olabilir mi? Ne dersiniz.:)

bahtiyar02
20-10-2010, 17:28
Sevgili dostlar,

Fazla ürününü pazarlama ile ilgili kaygı olmamalı. Ürünün kendisi reklamını yapacak. Ürünü paylaşan tüketici memnun ise aynı düşünceyi paylaşan eşine dostuna tavsiye edecek.

Katılımcıların çoğınluğu küçük bahçe sahibi. Paylaşacağı, satacağı ürün miktarı da ona göre.

Amac zehirsiz, ilaçsız ürün yemek ve yedirmek. Kim, nerede ne zaman ve nasıl yetiştirmiş bilmek.

Kimsenin kontrol edemeyeceği kadar büyük boyutlu ürün üretme derdi yok. Bu ticari bir olaydan çok yaşam biçimi.

Trampa da olabilir mi? Ne dersiniz.:)
Trampa da olabilir mi? Ne dersiniz.:)[/QUOTE] Bana uyar.Benim amacım ticari boyut değil 13 dönümlük arazide ticareti düşünmek zaten olmaz.Dediğiniz gibi zehirsiz ve tamamen doğal bir şekilde üretip paylaşmak veya takas en güzeli olur.
Saygılar

Sergüzen
20-10-2010, 19:29
Arkadaşlar

Yazılanların hepsi çok güzel fikirler. Fakat hiç kimse işin Maliye cephesinden bakmadı. Geçen yıl sitemizin sevilen ve her şeyi paylaşan bir üyesinin Maliye ile olan serüveninden belki bazı arkadaşların haberi vardır. Bu arkadaşımızın bizlere gönderdiği 3-5 fide, yine bizlere gönderdiği 50-100 gr lık ambalajlardaki kimyasal maddeler ve diğer ücretli veya ücretsiz gönderdiği her şey Maliye tarafından ticaret kapsamında değerlendirildi ve kendisine 10.000 TL lik bir ceza kesildi. Yani bu satışları internet üzerinden faturasız aleni yapamazsınız. İşin Maliye cephesini de düşünmelisiniz.

Bütün dostlara selamlar

Zeytinci
20-10-2010, 19:51
Bana uyar.Saygılar

Siftah bizden olsun. Karaburun'a özgün erkence (hurmalı zeytin) çeşidi yağı benden, esmer buğday ekmeği unu ve/veya köy fırınında yapılmış peksimeti senden olsun üstadım:D

Sana uyar mı? Vergi kaçırmaktan içeri girer miyiz?:o

Saygılar.

Sergüzen
20-10-2010, 19:56
Vergi kaçırmaktan içeri girmezsiniz, fakat maddi açıdan ciddi şekilde üzülürsünüz.

acemi_caylak
20-10-2010, 20:11
Sn. Zeytinci,

Trampa neden olmasın? Ayrıca siz neden UBYİ'de katılmıyorsunuz? Sizin gibi bir çok arkadaş yakından izliyor, ancak bekleme aşamasındalar. Nedendir anlamış değilim.

Sn. Sergüzen,
Dediğiniz gibi bu iş ticari boyuta sıçrayınca doğal olarak internet üzerinden yaptığı ticarette fatura kesecektir. Çünkü tüketicide gerçek güven yaratmanın yolu bu tür bir mekanizmadan geçer. Önceki sayfalarda ısrarla vurguladığım noktalardan birisi budur. Şu anda "forum dostluğu" adına belki iyi niyetle bakılıyor olabilir. Ancak çok sevdiğim bir söz "cehenneme giden yolda iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir". Oysa bu işe ciddi bakıyorsak (ki öyle) iyi niyetten öte bir güven mekanizması gerekir. Tüketiciye ürünün söz verilen zamanda ulaştırılması ve belirtilen içerikte olduğuna dair verilecek taahhütlere uyulması gerekir.

acemi_caylak
20-10-2010, 20:12
Arkadaşlar,
Tartışmalardan ve önerilerden anladığım, artık UBYİ'nin kendisine ait bir sitenin kuruluş zamanı gelmiştir. UBYİ her şeyden önce kendi gübre ve ilacını yapabilir durumdadır. Artık kompostun, Bacillus thuringiensis'in, EM'nin, sıvı gübrenin, balık emülsiyonun, biyokömürün, kaolinin, humik asitin ne olduğunu ve nasıl yapıldığını biliyoruz. Bitkilerimiz zaten yerlerine kazık çaktılar:) Geriye kendi sitemizi, Halil Bey'in deyimiyle radyomuzu ve satış organizasyonumuzu kurmak kalıyor.

Zeytinci
20-10-2010, 20:40
Sn. Zeytinci,
Ayrıca siz neden UBYİ'de katılmıyorsunuz?

Acemi_caylak,

Kendimi UBYİ'nin içinde görüyorum. Pembe panter gibi takipteyim...:cool:

bozon
20-10-2010, 22:12
Sayın Bahtiyar02;

Ekeceğiniz buğday şimdiden hayırlı olsun.

Peki, tohumu aşılayacak mısınız?

Zeytinlibahçe
20-10-2010, 22:24
Sn Meyvelitepe

İçten ve samimi teklifiniz için çok teşekkür ederim, neden olmasın, yaşlılar zeytin toplanmadan, sepete girmeden emin olmamak lazım derler, bakalım.., hayırlısı.

Bu kış hep beraber konuya daha çok yoğunlaşmalıyız, belki müsait olanların katılımıyla aramızda bir toplantı yapmak güzel bir fikir olabilir.

bozon
20-10-2010, 22:28
Değerli Arkadaşlar;

Yazı yazarken,"uzun yazarsam rahatsızlık yaratabilirim","kısa yazarsam birşey anlatamam" sıkıntısını hep yaşarım. Uzatmamak için yazmadığım sorunlardan birisi, maliye. Bir diğeri, Hal Kanunu. Başka sorunlar da var ama, ikisi yeter zaten.

bayindirmevki
20-10-2010, 23:02
Verginizi ödemek ve hal kanununa uymak zorundasınız.

Yok ben yanlış anlamışsam bu gibi konuları uzun yazın yanlış anlaşılmasın. Sohbeti kısa.

MeyveliTepe
20-10-2010, 23:11
Merhaba Sevgili dostlar;
Uzun zamandır yazamıyordum ama yazdıklarınızı takip ediyorum.13 dönümlük tarlamda yanmış hayvan gübresi dışında organik veya kimyasal ilaçlar dahi kullanmayan birisi olarak ...

Uzak bahçelerin en temel prensiplerinden biri, toprakta ve bitkilerde çevreye zarar vermeyen doğal malzemeler, gerektiğinde organik sertifikalı ürünler kullanarak, olabildiğince sürdürülebir, doğanın dengelerine uyumlu tarım yapmaktır.

Bir denetim mekanizmamız yok, ileride olur mu bilmiyorum. Olsa da pratik olarak denetlemek mümkün değildir. Bu birlikteliği dürüstlüğün, en çok da uzun süreli şeffaflığın ön planda olduğu bir yaklaşım olarak değerlendirmek gerekir.

Ne güzel, siz sadece hayvan gübresi kullanmış, bunun dışında hiç bir şekilde organik bile olsa başkaca bir gübre veya ilaç kullanmadığınızı söylüyorsunuz. İlerleyen zamanda uygulamalarınızı sık sık anlatıp resimleyerek şeffaflığı da sağlarsınız. Kullanılan gübreler, zararlılar ve hastalıklarla mücadelede kullanılan yöntemlerde tam açıklık bu birlikteliğin olmazsa olmazlarından çünkü.

Bizim bahçede durum biraz daha karışık. Genelde permakültür prensiplerini benimsemekle birlikte pratikte biraz karmakültür'deyiz. Toprak ve bitkilerde kullandığımız malzemeler;

Yaz Sebzelerinde:
Odun külü, kemik tozu, inek gübresi, (keçi gübresi, çim kırpıntısı ve talaş ile yapılmış) kompost, bakla ekimi suretiyle yeşil gübreleme, granül kükürt, Trichoderma Harzanium, EMA, Bacillus Subtilis, mikoriza mantarları, klinoptilolit, leonardit (bu malzemelerin çoğu bir kereye mahsus. Takip eden yıllarda tekrarına gerek yok)
Zararlı mücadelesinde ise kaolin kili, bacillus thuringiensis

Zeytinlerde: gübre olarak inek gübresi, yapraktan EMA, zararlı mücadelesinde kışın labicuper, yazın kaolin kili ve bacillus thuringiensis,

Meyve fidanlarında: inek gübresi yerine keçi gübresinden kompost, diğerleri zeytinlerle aynı, (şeftali fidanlarında baharda mastercop)

Goji fidanlarında: keçi gübresinden kompost, EMA, son zamanda vinas ekstresi. Gojilerde zararlı mücadelesi yapılmadı.

Kış sebzelerinde: yeşil gübreleme (bakla), keçi gübresinden kompost, zararlı mücadelesinde sabun, acı biber ve sarımsaktan mamul ev ilacı

Çiçek bahçesinde: kompost, ev ilacı ve kısmen nimiks

MeyveliTepe
20-10-2010, 23:14
Gelecek yıl hal kanunu değişiyor, üretici birliklerinde üretici ve tüketici lehine değişiklikler geliyor. Ancak ilk zamanlar konuşulduğu gibi uzak bahçelerin yakın tüketiciyi hedeflemesi gerekir.

bozon
20-10-2010, 23:49
Bir bütün olarak Hal Kanunu'na ulaşamadım. Bazı konular hakkında sınırlı bilgim var;

İlke olarak tüm yaş sebze ve meyveler, hallerden geçmek zorunda. Yalnızca küçük üreticilerin halk pazarlarında doğrudan satış yapmasına izin varken, şimdi bu daha kısıtlı bir hale getirildi. Bir de, herhalde şirketlerin baskısıyla olsa gerek; "organik ürün sertifikası" olan ürünlerin satışı serbest hale getirildi. Yani hale girmeleri zorunlu değil.

Çevremde, ürünlerin yarıdan fazlası tüccarların, doğrudan bahçede, tarlada alımlarıyla satılıyor. Ama bunu kitabına nasıl sığdırıyorlar bilmiyorum.

Daha önce farklı yerlerde dile getirdiğim kanımı sizlere de aktarayım. Bence Hal Kanunu, anayasaya aykırı. En azından "eşitlik" ilkesine aykırı. Herkes ürettiğini dilediği yerde, dilediği şekilde satabiliyor, en kısa sürede tüketilmesi geren yaş sebze meyve, hallerde sürünüyor.

Sayın Meyvelitepe, Hal Kanunu yeni değişti.

MeyveliTepe
21-10-2010, 00:17
Mart ayında resmi gazetede yayınlanan yasa henüz yürürlüğe girmedi. 2011 mart ayında yürürlüğe girecek. Yeni yasada malın hale girme zorunluluğu kalkıyor.

bozon
21-10-2010, 01:35
Tümden mi kalkıyor acaba? Sizin dediğiniz, "...komisyoncular, üreticiden, kendi adına alım yapabilir." maddesi mi? Eğer onu diyorsanız, o madde önceden de vardı. Hani kalkarsa da seviniriz doğrusu.

Lilium
21-10-2010, 02:06
Benim asıl merak ettiğim konu şu.

Bu merakın da nerden geldi derseniz, onu da açıklayayım, bugün bir siteye girdim organik ürün doğal hatta evde yapılan ürünler olarak tanıtılıyor zehir ve kimyasalın olmadığı söyleniyor, hatta bazıların da organik sertifikası var bazılarında yok.

Şimdi öyle söylüyorlar diye (Yarın bizde söyleyeceğiz) inanacakmıyız.(Şahsen ben inanamıyorum)

Site yönetimine sordum, üreticiye "soru sor" bölümü açılamaz mı, henüz bir cevap gelmedi.

Merakım. Düşünün ki UBYİ deyim (öyleyim zaten) doğal içinde kimyasal olmayan ürün ürettiğimi söylüyorum.

Bu söylem kafi gelecek mi yetecek mi? insanlar (Biz) inanacakmıyız?

Her, doğal ve kimyasal olmayan ürün üretiyorum diyen katılabilecek mi, tabi ki katılabilecek. (öyle olması gerekir)

Peki bunun denetim makanizması ne nasıl olacak? Sadece yazdıklarımız söylediklerimiz yeterli mi olacak. Yoksa güven'e zamana bırakıp güven mi kazanacağız, o güven kazanılıncaya kadar birileri ne vurursam ne götürürsem ne kandırırsam derse gözmü yumacağız. Tabi ki göz yummayacağız o halde ne yapacağız? deşifremi edeceğiz. Fikirleri olan konuşsun ki bir şeylerde oluşsun.

Bir şey yapacaksak her şeyi konuşmalıyız eleştirmeliyiz, eleştiriyorsak kendimizi eleştiriyoruz. kimsede gücenmesin alınmasın.
Atasözü
"Herkes eteğindeki taşı döksün", iyi ve ya kötü fikrini söylesin, iyi ve ya kötü fikir tartışılır doğru olan uygulanacak olan ortaya çıkar.

bahtiyar02
21-10-2010, 08:31
Sevgili MeyveliTepe dostum;
Bütün uyluladığım çalışmaları forumda başka bir başlık adı altında açtığım için
http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=15582
http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=20737
ikinci veya üçüncü başlık açmak istemedim.Açtığım konuları Dediğiniz gibi tamamen şeffaf bir şekilde anlatmaya çalışıyorum.

Kendime ait ilk kez toprağım oldu genel mahiyette siz tecrubeli dostlar kadar deneyimim yok.Çoğunlukla tamamen doğal bir üretim amaçlamış ve uygulamaya çalışıyorum.Siz deneyimli dostların bilgi ve tecrubelerinden faydalanmıyorum desem nankörlük olur.

Özellikle koailin tozunu yaz sıcaklarında bu yıl uygulamaya çalışacağım. Kompost olarak kil,yabani ot-yapraklar ve güvercin gübresi kullandım.Bu sıvıyı çoğunlukla turunçgil çeşitlerine uyguluyorum. Sebze ve meyvalarıma bu kompostu uygularken 1/5 oranında sulandırıp uygulamaya çalışıyorum.

Şunu da belirtiyim; Kompost uygulaması balkon seramda bulunan bitkilerimde kullanıyorum.Bu çalışmayı tarlanın konum itibariyle eksikleri var tamamlamaya çalışıyorum. Tarlada öncelikle yaklaşık 150 litrelik bir varil ayarladım.Varilin dip kısmına yakın 3/4",lik bir vana koydum.Bu varilde uygun kompostoyu hazırlayıp tarladaki ağaçlara uygulayacağım.

İşin diyer boyutu ise dediğim gibi benimkisi tamamen hobi amaçlı.Ticari boyutunu emekli olduğum zaman hem zaman hemde ekonomik olarak sorun olmayacağı için düşünüyorum.

Saygılar

denizakvaryumu
21-10-2010, 13:14
Bizim bahçede durum biraz daha karışık. Genelde permakültür prensiplerini benimsemekle birlikte pratikte biraz karmakültür'deyiz. Toprak ve bitkilerde kullandığımız malzemeler;

Yaz Sebzelerinde:
Odun külü, kemik tozu, inek gübresi, (keçi gübresi, çim kırpıntısı ve talaş ile yapılmış) kompost, bakla ekimi suretiyle yeşil gübreleme, granül kükürt, Trichoderma Harzanium, EMA, Bacillus Subtilis, mikoriza mantarları, klinoptilolit, leonardit (bu malzemelerin çoğu bir kereye mahsus. Takip eden yıllarda tekrarına gerek yok)
Zararlı mücadelesinde ise kaolin kili, bacillus thuringiensis

Zeytinlerde: gübre olarak inek gübresi, yapraktan EMA, zararlı mücadelesinde kışın labicuper, yazın kaolin kili ve bacillus thuringiensis,

Meyve fidanlarında: inek gübresi yerine keçi gübresinden kompost, diğerleri zeytinlerle aynı, (şeftali fidanlarında baharda mastercop)

Goji fidanlarında: keçi gübresinden kompost, EMA, son zamanda vinas ekstresi. Gojilerde zararlı mücadelesi yapılmadı.

Kış sebzelerinde: yeşil gübreleme (bakla), keçi gübresinden kompost, zararlı mücadelesinde sabun, acı biber ve sarımsaktan mamul ev ilacı

Çiçek bahçesinde: kompost, ev ilacı ve kısmen nimiks

Sn.Meyvelitepe
şeftali fidanlarında labicuper işe yaramıyor mu?

Bir de yukardaki gübrelere ek olarak bioplasma kullanıyordunuz sanırım?

MeyveliTepe
21-10-2010, 13:33
Labicuper de işe yarar sanırım. Fakat elimde şeftali için özel olarak edindiğim mastercop zaten vardı. Elimdeki daha epey uzun zaman için yeter.

Natural bioplasma 2 yıl önce kullandığım ve vegetatif gelişmeye katkısı bakımından memnun kaldığım bir ürün. Geçen yıl kullanmadım. Gerek duymadığım için muhtemelen gelecek yıl da kullanmayacağım.

denizakvaryumu
21-10-2010, 14:03
Benim asıl merak ettiğim konu şu.

Bu merakın da nerden geldi derseniz, onu da açıklayayım, bugün bir siteye girdim organik ürün doğal hatta evde yapılan ürünler olarak tanıtılıyor zehir ve kimyasalın olmadığı söyleniyor, hatta bazıların da organik sertifikası var bazılarında yok.

Şimdi öyle söylüyorlar diye (Yarın bizde söyleyeceğiz) inanacakmıyız.(Şahsen ben inanamıyorum)

Site yönetimine sordum, üreticiye "soru sor" bölümü açılamaz mı, henüz bir cevap gelmedi.

Merakım. Düşünün ki UBYİ deyim (öyleyim zaten) doğal içinde kimyasal olmayan ürün ürettiğimi söylüyorum.

Bu söylem kafi gelecek mi yetecek mi? insanlar (Biz) inanacakmıyız?

Her, doğal ve kimyasal olmayan ürün üretiyorum diyen katılabilecek mi, tabi ki katılabilecek. (öyle olması gerekir)

Peki bunun denetim makanizması ne nasıl olacak? Sadece yazdıklarımız söylediklerimiz yeterli mi olacak. Yoksa güven'e zamana bırakıp güven mi kazanacağız, o güven kazanılıncaya kadar birileri ne vurursam ne götürürsem ne kandırırsam derse gözmü yumacağız. Tabi ki göz yummayacağız o halde ne yapacağız? deşifremi edeceğiz. Fikirleri olan konuşsun ki bir şeylerde oluşsun.

Bir şey yapacaksak her şeyi konuşmalıyız eleştirmeliyiz, eleştiriyorsak kendimizi eleştiriyoruz. kimsede gücenmesin alınmasın.
Atasözü
"Herkes eteğindeki taşı döksün", iyi ve ya kötü fikrini söylesin, iyi ve ya kötü fikir tartışılır doğru olan uygulanacak olan ortaya çıkar.

Size katılıyorum.
Doğal üretim yapıldığı söylenen bir bahçeye yaptığım bir gezide üretici çiftçiye "elmaların nasıl böyle güzel olduğunu" sorduğumda, bana "sonbaharda göztaşı atıyorum, başka ilaç kullanmam, benim ürünlerim doğal" demişti.

Yani ona göre sadece göztaşı kullanmak doğallıktı, çünkü diğer elma üreticileri üstüne en az 4 çeşit kimyasal kullanıyordu.

UBYİ içinde etkin bir denetimin ya da denetimin olacağını sanmıyorum.

Bu nedenle UBYİ ye üyelik önemli.

Yani daha ilk mesajında benim doğal elmalarım var diyen bir kişi UBYİ ye üye olmamalı.

İlk kısıtlama mesaj sayısı ile gelmeli örneğin 500 mesajdan fazlası olanlar üye kabul edilmeli.

Yine uygulamalar şeffaf olmalı, örneğin bir üye ben zeytinlere "hiç bir ilaç hiç bir kimyasal kullanmadım" diyor işte bu durumu diğer UBYİ üyeleri sorgulamalı nasıl oluyor da bir kısım UBYİ üyeleri zeytin sineğinden yaka silkerken ve önleme için doğal yöntemleri denerken zeytin sineğinden hiç şikayetçi olmayan birisi olabiliyor?

İşte bu ve buna benzer uygulamalar UBYİ içinde zamanla kendini belli edecektir.

Bazı oluşumların TÜM kuralları baştan kesin olarak konulmayabilir zamanla kurallar oluşturulacaktır.

MeyveliTepe
21-10-2010, 14:20
UBYİ henüz netleşmiş bir oganizasyon değil. Bu başlıklarda kendini UBYİ'ye yakın hissedenler, başlangıç prensiplerine uyduğunu ya da uymak istediğini düşünenler gönüllü olarak yer alıyorlar. Gerçek bir organizasyona geçişte şartlar, son bir yılda yapılan uygulamalar, bunların prensiplere uygunluğu, tatmin edici bir şeffaflık bakımından tekrar bir gözden geçirme doğal olarak olacaktır.

Bu aşamada, üyelerin dürüstlüğü, olabildiğince gerçek ve tam bilgi aktarmaları önemli diye düşünüyorum. Neticede gönüllü bir birliktelik. Endişe duyulduğu üzere, dürüst olmayan, eksik veya yanıltıcı bilgi veren olursa bu süreçte bir şekilde ortaya çıkar.

omer.tuncer
21-10-2010, 15:35
Size katılıyorum.
Doğal üretim yapıldığı söylenen bir bahçeye yaptığım bir gezide üretici çiftçiye "elmaların nasıl böyle güzel olduğunu" sorduğumda, bana "sonbaharda göztaşı atıyorum, başka ilaç kullanmam, benim ürünlerim doğal" demişti.

Yani ona göre sadece göztaşı kullanmak doğallıktı, çünkü diğer elma üreticileri üstüne en az 4 çeşit kimyasal kullanıyordu.

UBYİ içinde etkin bir denetimin ya da denetimin olacağını sanmıyorum.

Bu nedenle UBYİ ye üyelik önemli.

Yani daha ilk mesajında benim doğal elmalarım var diyen bir kişi UBYİ ye üye olmamalı.

İlk kısıtlama mesaj sayısı ile gelmeli örneğin 500 mesajdan fazlası olanlar üye kabul edilmeli.

Yine uygulamalar şeffaf olmalı, örneğin bir üye ben zeytinlere "hiç bir ilaç hiç bir kimyasal kullanmadım" diyor işte bu durumu diğer UBYİ üyeleri sorgulamalı nasıl oluyor da bir kısım UBYİ üyeleri zeytin sineğinden yaka silkerken ve önleme için doğal yöntemleri denerken zeytin sineğinden hiç şikayetçi olmayan birisi olabiliyor?

İşte bu ve buna benzer uygulamalar UBYİ içinde zamanla kendini belli edecektir.

Bazı oluşumların TÜM kuralları baştan kesin olarak konulmayabilir zamanla kurallar oluşturulacaktır.


Deniz akvaryumu sizi kınıyorum nasıl insanları katogorize etmemiz gerektiğini savunuyorsunuz dediğiniz 500 mesaj yazma gibi saçma sapan fikirleri nereden buluyorsunuz yani şimdi. (Bu gün gittim taralada 2 zeytin çapaladım 5 ağacın aşısının tutup tutmadığına baktım) demekle mesaj sayısı doldurulacaksa yandı gülüm keten helva. Kullandığımız ürünlerin neler olduğunu yazacağız. Uygun olanlarla olmayanlar ortaya çıkacak mesela ben bu sene kaolin kili yerine getsun kullandım ve boyumun ölçüsünü aldım bu işin böyle olacağını başından söyleyenlere (Meyvelitepe) rağmen.
Burda kimyasalsız tarım yapan her keze yer var.
Kusura bakmayın arkadaşlar sizin adınıza da konuşmuş gibi oldum ama ben UBYİ böyle görmek istiyorum. Amaç mal satmaktan çok arkadaşlık kurmak ve tatığım tadları onlara da tatırmak ve paylaşmak için varım.

denizakvaryumu
21-10-2010, 15:40
Mesaj sayısı kadar mesaj niteliği de önemli.

Satış yapmak için mesaj sayısını artırmak isteyen , yerli yersiz mesaj yazan bir çok üye,geçmişte forumdan banlanmıştır.

Bu durumda "mesaj sayısının 500" olması şeklindeki düşüncemi ,

"nitelikli mesaj sayısı 500 olmalı " olarak değiştiriyorum :)

dlk
21-10-2010, 15:46
bilgi varsa nitelikli mesaj oluşur.ama amaç birşeyler öğrenmekse takipte kalınır.gerekirse soru sorulur.

bayindirmevki
21-10-2010, 18:57
Acemi caylak 304 ve 305 mesajında somut şeyler söğlemiş, kararlılığını belirtmiş, haydi demiş. Aaa, siz bunumu kullandınız, ben geçen sene şunu kullandım muhabbetleri ile kaynamış gitmiş. Şu bakteri imiş, bu bakteri imiş...

Sözüm muhabbete değil. Allah arttırsın. Dostluğunuz gani olsun. Kim üstüne alınmışsa af ola. Kimse değildir. Sadece genel gidişatı canlandırdım.

Niye, kurumsal kimlik olma şansına sahip ana fikrin etrafında gelişmiyor laflar?

Fikir ortaya çıkalı 8 ay oldu gibi. Kimse bir kurumun kuruluş tekniği üstüne konuşmadı. Dernek mi, vakıf mı, kooperatif mi, birlik mi, sivil toplum kuruluşu mu, komün mü? Nedir bu UBYİ. Alakasız laflar ayıklandıktan sonra ortada bir şey yok.

Yaptığımız teknik paylaşımlar, edinilen dostluklar, hepsi güzel şeyler de artık sadede gelmenin zamanı gelmedi mi? Tanışma aşamasını geçmedik mi?

Aylar sonra konu canlandı hala aynı hava. Oysa kendi adımıza açtığımız konularda her telden çalıyoruz yetmedi ki burda da devam... Biz devam ederken UBYİ nesebi sabih velet gibi ortada. Şunu artık nüfusa geçirelim.

Yazıktır, günahtır sabiye. Neredeyse 8 ay oldu. 9' uncu ayda da doğurtamazsak ölü olacak.

bayindirmevki
21-10-2010, 18:59
bilgi varsa nitelikli mesaj oluşur.ama amaç birşeyler öğrenmekse takipte kalınır.gerekirse soru sorulur.

Güzel paragraf. Anlayan anlasın. Teşekkürler

MeyveliTepe
21-10-2010, 19:10
... Kullandığımız ürünlerin neler olduğunu yazacağız. Uygun olanlarla olmayanlar ortaya çıkacak mesela ben bu sene kaolin kili yerine getsun kullandım ve boyumun ölçüsünü aldım bu işin böyle olacağını başından söyleyenlere (Meyvelitepe) rağmen.
...


Bazen bir musibet bin nasihatten iyidir derler.

Fırsatçı vatandaşlarımız ortada bir pazar fırsatı gördüklerinde bir ürün uydurup, önce kendilerini inandırıp sonra da başkalarını inandırabiliyorlar.

Böyle biriyle konuşurken karşımızdakinin inanmışlığını görüp, her türlü somut veriyi bir kenara bırakarak o inanmışlığa inanabiliyoruz. Bu da ülkemiz insanının bir zaafiyeti. Bazen gereğinden fazla duygusal oluyoruz. Bir adım geri çekilip daha geniş bir açıdan bakarak, nedir, neden, tam olarak ne oluyor, ne kadar tutarlı, veriler ve metriklerin ne anlamı var görme, doğrulama alışkanlığımız yok. Terazinin kefesini hile yapıp ters tarafa bastırabiliyoruz :)

Bu gibi fırsat(!) ürünleri çok karşımıza çıkıyor maalesef.

Ömer bey, bu ürün konusunda bana telefon edenler de olmuştu. Dilim döndüğünce de anlatmaya çalışmıştım. Fakat hiç biri sizin deneyiminiz kadar kıymetli olamaz. Anlatırsanız çok makbule geçer.

bayindirmevki
21-10-2010, 19:15
Cevap vermek için klavyenin başına geçenler. Lütfen biraz sabır. Devamı var. Yazıyorum

acemi_caylak
21-10-2010, 19:28
Bu kış hep beraber konuya daha çok yoğunlaşmalıyız, belki müsait olanların katılımıyla aramızda bir toplantı yapmak güzel bir fikir olabilir.



Aylar sonra konu canlandı hala aynı hava. Oysa kendi adımıza açtığımız konularda her telden çalıyoruz yetmedi ki burda da devam... Biz devam ederken UBYİ nesebi sabih velet gibi ortada. Şunu artık nüfusa geçirelim.

Yazıktır, günahtır sabiye. Neredeyse 8 ay oldu. 9' uncu ayda da doğurtamazsak ölü olacak.

Sevgili Bayindirmevki,

Yolu Ayhan Kaptan göstermiş. (Denizde pusulası hep açık olduğu için önünü daha iyi görüyor.) Evet somut öneri olarak bir an önce bir araya gelip tarihleriyle birlikte hedefleri koymak gerekiyor.

Sadece üyeleriyle değil, izleyenleriyle birlikte inanıyoum ki herkes bu doğumu bekliyor. UBYİ sayesinde doğal tarımın, üründe kayıp olmadan ya da çok az bir kayıpla yapılabileceğini bir çok arkadaşımız anlamış durumda ve katılmasalarda bizi izliyorlar. Sevgili Hasan müdürüm, organiğinde organiyi diyen Sevgili Muttalip, sesi soluğu çıkmasa da Sevgili Kayastop haydi diyorum.

UBYİ gönüllü bir birliktelik. Temel ilkesi "kimyasal ilaç ve kimyasal gübre kullanmamak." Bunu kabul eden ve uygulayan herkes bizdendir. Diğer sorunları yarattığmız sinerji ile aşarız.

Satışı merak eden arkadaşlara gelince, neden Meyvelitepe gibi forum üyelerini bahçelerine davet etmiyorlar? İnanın ummadığnız şekilde bir talep olacaktır. Ya da yol üzerinde tezgah açan sevgili kadınlarımızdan neyimiz eksik. Site kurmaya ve internet üzerinden ticaret yapmaya gelince yıllık hosting fiyatı 300-500 TL'den fazla değil. Diğer şeyleri başaran UBYİ bunu neden başarmasın.

Kaan Uğurlu
21-10-2010, 20:51
Selamlar,

Benim UBYİ' e üye olmamın(bu kelime bile kurumlaşmaya gidildiğini gösterir bence) nedeni doğal tarım yapmak istemem. Daha tarlamı yeni kurmaya çalışıyorum. Ticari düşünmem içim önümde en az 4-5 yıl olduğunu sanıyorum. Ticari düşünme yıllarıma kadar üreteceğim ürünlerimi eşe, dosta, akrabaya " içinde kimyasal yoktur" diyerek tadımlık olarak verirken nasıl "Gururlanacağımı" düşünmek bile şimdiden heyecanlandırıyor beni.

Asıl olan doğaya zarar vermeden üretebilmek. Buna kendimizi ve çevremizi inandırabilirsek başarılı olabileceğimizi düşünüyorum.

Benim ticareti düşünmek için çok zamanım var. Ama doğal tarım konusunda yapmam gerekenler için zamanım çok az. Bu yüzden, sizin değerli bilgi ve tecrübeleriniz bu aşamada bana ve benim gibilere çok yardımcı olacaktır. Ayrıca benim yaptıklarımı sayfamda anlatınca benden sonra geleceklerede yol gösterecektir..

Bu yüzden bu oluşumun varlığı benim için büyük bir şanstır..

Sevgi ve Saygılarımla,
Kaan Uğurlu

bayindirmevki
21-10-2010, 21:56
Uzak bahçeler, her nasılsa bir nedenden (nedenin sahibi yayın izni vermedi) başladı. Çanak sorular ve zemin yoklama ile devam etti. Umulanlar bulunmayınca söner gibi olduysa da bir delinin sayesinde yeniden canlandı! Ama şimdi tıkandı. Bence tıkandı. Çünkü tıkanmaya neden olan fikirler hakkında söğlenmesi gerekenler söğlenmedi.

Ben açıkça söğlüyorum "uzak bahçeler" hala ilk ortaya atılan fikirler etrafında dönerse sadece "ırak bahçe" olur. Ne birbirimize ne de topluma yaklaşır.

Küçük bahçeler, yerinde satış, birbirimiz ile alışveriş, takas, ortak malzeme alımları, ortak üretim teknikleri, ticari piyasaya girmeme, bunların hepsi çoktan çöpü boyladı itiraf edemiyoruz.

Küçük bahçeler zaten baştan yanlıştı. Genel amacı özelleştiriyor. Hem ne kadar küçük? Tanımın ölçeği ne?

Birbirimiz ile alışveriş. Gerek var mıydı? Gerçekten uzak yerlerde otururken. Üstelikte hepimiz kendi ihtiyacımızı karşılayan üretimi yapar veya yakınlarımızdan temin ederken.

Yerinde satış ne derece mantıklıydı? Tek tek insanların bahçeye gelmesi nasıl bir karbon salınımına sebep olacak... Bir kaç kasayı tek seferde uygun bir perakendeciye vermektense.

Takas, birbirimize ürün yollamak banka ve kargo şirketlerinden başka kime yarayacaktı. Üstelik küçük miktarlar halinde sürekli yollarda olan bir alışveriş ağının yarattığı karbon salınımı!.. Malzemeleri ortak alsak da birbirimize dağıtımda sonuç yine aynı değil mi?

Ortak teknikler nasıl olabilirdi? Herkes kendi geliri oranında bahçe yapma güçüne sahipken.

Ticari piyasaya girmemekse en kötüsüydü. Ürünümüzü değerlendirmek istiyorsak nasıl piyasanın dışında kalabilirdik. Baştan kendimizi prangaladık. Bahçeden satış bile sonuçta bir gelir oluşturduğu için vergi doğurmakta. Maliyeye nasıl anlatsak biz piyasanın dışındayız diye. "Bahçe marketler" vergiden muaf diye bir kanun mu var. Vergi doğuran her iş piyasanın içindedir. Ticaridir.

Geçen zaman zarfında; doğal üreticiler tanımı, kendi malzememizi üretmek, kendi tekniğimize bulmak, ticari piyasa da olabilir yaklaşımı, oluşacak lojistik ağının getirdiği karbon salınımına duyulan endişe ile ürünlerin değil fikirlerin dolaşması, kendi ürün kaygısından çok toplumun sorununa odaklanmak gibi değişimler oluştu.

Biz küçük bahçeler değil doğal üreticileriz. Doğal üretimin felsefesine inanan ve bizim gibi inananlar oluşturmak için çalışan. Küçük bahçemiz olacak ama kendi ihtiyacımız için, hobimiz, eğlencemiz için. Ekmeğini sadece çiftçilikten kazanan insanlara örnek teşkil edecek bir doğal üretim de yapmalıyız. Kazandıran ve özendiren.

Kendi malzememizi kendimiz üreteceğiz. Firmalarla işimiz yok. Kendi kendini çeviren bir üretim esas olmalı. Bağımsızlık ortak temel alınmalı.

Teknikler basitleşmeli ve ekonomik olmalı. Solucan gübresi, hindistan cevizi torfu ile tarım yapılmaz. Zaten adı gibi doğal olmaz. Doğal olmak sadece uygulama ve teknikte değil malzemenin yerel ve ucuz olmasında da saklı. Bilmem kaç bin kilometre öteden gelen solucan veya torf ile dışardan güdümlü doğal tarım olmaz.

Hem unutmayın karbon salınımı...

Kaolin içinde alternatif olmalı. Neredeyse dünyayı turlayıp geliyor.

Ticari piyasa olmalı. Ve bunda çok başarılı olmalıyız. Bu sadece kendimiz için değil. Çiftçiye örnek olmak için. Doğal tarım neferlerini arttırmak için. Piyasa ile mücadele karşına alarak olmaz. Onun silahları ve taktiği ile olur. İçine girersin ve içten fethedersin.

Küçük bahçelerin, küçük kaygısından yola çıktık ama toplumun büyük kaygısında buluşmaya doğru meylettik. Yazışmaların toplamında oluşan bilgi birikimi artık bizim değil toplumun malı. Bunu en doğru biçimde TEMA VAKFI gibi bir sivil toplum kuruluşu oluşturarak değerlendirelim. Temanın amacı erezyon ile mücadele ise bizim amacımızda temiz tarım. olmalı. Temiz tarım için temiz toprak. Ülkemizin topraklarının temizlenmesi için mücadele etmek.
Çiftçimizi temiz toprakta temiz tarım yapmaya ikna etmek. Bunun için tüm özendirici şartları sağlamak. Teknikleri oluşturmak. Piyasayı yadsımamak.

Çünkü tema ilk adımlarında piyasanın itici gücünü yadsıdığı için köylü nezdinde itibar görmedi. İnsanlara şunu yapma derken bunu yap diye alternatif kazanç göstermezsen seni ciddiye almaz. Bunun uygulanmış ve başarılı örneğini göstermezsen inanmaz. Satış, satış demem bundandır.

Tüm bunlar geçen 8 ayın değişimi. Ama uzak bahçeler baştan beri benim için bir sivil toplum kuruluşuydu. Yoksa bahçemin ürününü pazarlama derdi değil. Bunu söğleyebilmem için öncesini yıkmam gerekiyordu. Kusuruma bakmayın

Hepinize saygılar.

bayindirmevki
21-10-2010, 22:30
Tekrar, tekrar söğlüyorum benim satış kaygım yok. Bunu her hatırlatışımda sanki benim kaygımmış gibi algılanıyor. Bu benim değil yapacağımız birliğin kaygısı. Satış bacağı olmayan hiç bir üretim birliği başarılı olamaz. İş hayatında herkes bilir, üretmek değil satmak önemlidir. 10 kilo domates de üretsen satış en büyük dertdir. Birinci problemdir.

Ve benim büyük bahçeye sahip olmam büyük üretici sıfatını hak ettirmez. Sizi de küçük üretici yapmaz. Doğal tarımda zaten görece olarak miktar düşüktür. Ürünün bir kısmını taze, bir kısmını konserve, reçel, mermalat, mama, meyve suyu, sirke, meyve kurusu ve çayı, hayvan yemi, kompost, daha bir çok alternatif de değerlendirdiğimde olur size küçük, küçük üretim. Elma seksen çeşit işe yarar. Buzhaneye koyup azar azar piyasaya versem, olur size küçük üretim.

Lilium
21-10-2010, 22:43
Uzak bahçeler, sahipsizliğin öfkesini ağaçlarından çıkaran bir arkadaşımızın dramından başladı.

Sayın malina ben muhatap olamayacağım, şu arkadaşımıza sorarmısınız ben nerede ağaçlarımdan öfkemi çıkardım nerde böyle bir yazı görmüşte böyle bir yazı yazabiliyor açaba.

Bu hakaret değilmidir.

bayindirmevki
21-10-2010, 22:54
Ve organik sertifikası.

Başta önümüze koyduğumuz engellerden biri de buydu. Burayı atlamıştım.

Organik sertifikasına karşı olmamız anlamsızdı. İnsanlara doğru iş yaptığımızı izah etmek zorunda değildik. Biz doğru işi kendi vicdanımız ve dünya görüşümüz için yapıyorduk. Yaparken mutluyuz ama bunu insanlara izah etmek için harcadığımız gayret bizi çok mutlu etmezdi. İş "vallahi, billahi doğal ürün bu abla" mertebesine düşeceği günleri de görürdü.

Ama organik sertifikası almakta zor ve pahalı bir süreç. Bunun kolay yolu bir güven belgesi oluşturmanın gereğini yadsımadan kurumsal yapımızı oluşturarak. Siyasi otarite ustünde baskı oluşturup doğal tarım diye bir kavramı kabul ettirmekti. Gerisi kendiliğinden gelirdi. Başlamak yapmanın yarısıydı. Bir şekilde sistemin içinde ama sistemin maliyetini ödemeden var olurduk.

Baştan denetim mekanizmasını reddedince tıkandık.

bayindirmevki
22-10-2010, 00:20
Sayın Lilium;

Kızmanıza gerek yok. Bahsedilen "deli", benim. Bundan da gocunduğum yok. Zaten burada akıllı insan olduğunu da sanmıyorum. Akıllı(!) insanlar sorunları çözmekle uğraşmaz. Kendisine bulaşmaması için çabalar. Gerisi onların umurunda değildir.

Adeta tüm Dünya'yı karşına alıp, mevcut tarımın yanlış olduğunu söylemek akıl işi mi? Gerçekten zor bir işe soyunmuşuz. Buradan hiç bir şey çıkmasa bile, oluşan bilinç dünyaya değer bence.

Lütfen, iyi ilişkilerin zeminin "saygı" olduğunu unutmayalım.



Sayın bozon,

Baştan sona bütün UBYİ konusunu okudunuz mu?

Bahsedilen deli siz değilsiniz. Burda konunun açılışından beri yazan bir grup insanız. Aylar öncesine dönüş yaparak başlayan bir yazıda siz nasıl olabilirsiniz ki!.. Daha yeni geldiniz.

Burda akıllı insan olduğunu sanmıyorsanız siz de burda olduğunuza göre ne oluyursunuz.

Demek akıllı insanlar sorunları çözmekle uğraşmaz, kendine bulaşmaması için çabalar. Ne güzel okudukça sizi daha iyi tanıyorum. Ne yüksek karakter! Yazmaya devam edin.

Hangi dünyayı karşıma alıp da mevcut tarımın yanlış olduğunu söğlemişim. Biraz açıklasanıza. Mevcut tarımdan kastınız konvansiyonel yöntemlerse burda herkes ona karşı. Doğal tarıma gönüllüyüm derken bu söğledikleriniz akıl işi mi?

Yazın, yazın...

Buradan bir şey çıkmazsa oluşan bilinç nasıl dünyaya değiyor. Valla hiç bir şey anlamadım.

Olur.

İyi ilişkilerin zemininin saygı olduğunu unutmam. Siz de burada akıllı insanlar olmadığını unutmayın.

Yahu...Ben burda çok sevdiğim bir insanı sürüncemede kalan bir şey yüzünden kırıp, parçalıyorum. Canım sıkkın. Sen kalkmış neler anlatıyorsun. Konuyu bilmiyorsan kendi tabirinle akıllı insan ol bulaşmaması için yorumlama.

Lilium
22-10-2010, 00:31
Sayın Bozan, kızdığım falan yok, kimsede beni kızdıramaz kaale almam geçerim.

Mesaj yazanlar doğru yazar yanlış yazar bilgisizdir bildiği kadar yazar,

Ama herhangi birinin de diğerine hakaret, küçük düşürücü, aşşalayıcı, söz söylemesi Hele hele bir ağaç yetiştirmemiş onun nasıl kesildiğini bilmeyen biri bana öfkesini ağaçlarından çıkaran çıkardı diyemez bunu bir hakaret kabul ederim yönetime şikayetimi bildiririm.

Yönetimin gereğini yapacağını düşünerek gerekli kişiye cevap hakkımı kullanmıyorum.

Sayın bozan sizlerin de şu cümlenizi düzelmenizi rica ediyorum,
Zaten burada akıllı insan olduğunu da sanmıyorum.

bozon
22-10-2010, 01:23
Sayın Bayındırmevki;

Ben konuya katıldığımda, konunun pasif olduğunu gördüm. Benim önerimle konu tekrar aktif hale geldi. Mesajların tarihi öyle gösteriyor. Ben bu nedenle böyle bir yazı yazdım. Kastedilen kişinin ben olmadığımı belirtiyorsunuz. Ben olsam da önemli değil. Toplumun genelinin dışında, topluma rağmen birşeyler yapmaya çalışmayı bir delilik olarak görürüm hep.

Sayın Lilium;
Elbette buradaki insanlar akıllı. Hem de normalden birhayli yüksek akıllı. Yoksa, birçok insanın göremediği tehlikeleri görür, önlem almaya çalışır mıydı? Biraz mecaz anlatıma yönelmiştim ama, başarılı değilim demekki.

Lilium
22-10-2010, 01:38
Yahu...Ben burda çok sevdiğim bir insanı sürüncemede kalan bir şey yüzünden kırıp, parçalıyorum. Canım sıkkın. Sen kalkmış neler anlatıyorsun. Konuyu bilmiyorsan kendi tabirinle akıllı insan ol bulaşmaması için yorumlama.
Bu hakaretler kimedir. Yönetim bunu sorgulayabilirmi? Kimdir bu kişi birini kırıp parçalayacak. Hiç bir üyenin hiç bir üyeyi kırıp parçalamak gibi bir hakkı olduğunu düşünmüyorum. Kimdir bu kişi kadar pervasızca konuşan?

Lütfen yönetimin gerekeni yapmasını bekliyorum. Kişiye cevap hakkımı kullanmıyorum.

Doğayla Barış
22-10-2010, 05:10
????

acemi_caylak
22-10-2010, 11:27
Başlangıçta daha mütevazi hedefler belirleyen bizler, UBYİ üyelerinin büyük kısmının bahçeleri küçük olmadığı için bir çoğumuzu yeni arayışlara itti ve bunun sancılarını yaşıyoruz diye düşünüyorum. Yani gerçeklik bizim hayallerimizden de büyük. Bir örnekle açıklamak gerekirse, sebze, meyve, kışlıklar vs. butik üretim ve pazarlamaya uygun ürünler. Ancak elinde 1 ton zeytinyağı, 10 ton arpa olan üyemiz ne yapacak? Ya da kaolinli domates nasıl pazarlanacak? UBYİ dışında alternatif yol mu bulacak?

Bu yüzden bütün tartışmaları olumlu buluyorum. Ayrıca bir araya gelmenin elzem olduğu bir kez daha ortaya çıkmış durumda.

denizakvaryumu
22-10-2010, 11:30
Aslında "küçük bahçelerin yakın işbirliği" adı altında, butik üretim yapan (satış kaygısı olmayan) bahçe sahipleri için farklı bir başlık da açılabilir.

Büyük bahçe-tarla sahibi olanların, beklentisi farklı olmaya başladı ki buna da hak veriyorum.

Sarp99
22-10-2010, 12:31
331 no'lu mesaj.
İşte bu mesajın altına imzamı atarım.

gece
22-10-2010, 12:35
Bir bütün olarak Hal Kanunu'na ulaşamadım.
...

Yeni yasamızın adı; SEBZE VE MEYVELER İLE YETERLİ ARZ VE TALEP DERİNLİĞİ BULUNAN DİĞER MALLARIN TİCARETİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN olup metni ve getirdikleri konu bu başlık (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?p=707875#post707875) altında görüşlere açılmıştır.


gece
hal kanunu ile hallenen forum kişisi

MeyveliTepe
22-10-2010, 20:49
Uzak bahçeler, her nasılsa bir nedenden (nedenin sahibi yayın izni vermedi) başladı. Çanak sorular ve zemin yoklama ile devam etti. Umulanlar bulunmayınca söner gibi olduysa da bir delinin sayesinde yeniden canlandı! Ama şimdi tıkandı. Bence tıkandı. Çünkü tıkanmaya neden olan fikirler hakkında söğlenmesi gerekenler söğlenmedi.
Bunu sizin algılamanız olarak değerlendiriyorum.

Küçük bahçeler, yerinde satış, birbirimiz ile alışveriş, takas, ortak malzeme alımları, ortak üretim teknikleri, ticari piyasaya girmeme, bunların hepsi çoktan çöpü boyladı itiraf edemiyoruz.Belki de size göre zaten çöpteydi ?

Küçük bahçeler zaten baştan yanlıştı. Genel amacı özelleştiriyor. Hem ne kadar küçük? Tanımın ölçeği ne? Yanlış hatırlamıyorsam çıkış noktası küçük üreticilerin üzerinde hakimiyet kuran, onları malını değerlendiremez duruma sokan tröstleşmiş üretici birlikleriydi (ağaç kesme değil). En azından benim için öyle. Çok tekrarlanan şu "küçük" lafı da oradan geliyor.

Birbirimiz ile alışveriş. Gerek var mıydı? Gerçekten uzak yerlerde otururken. Üstelikte hepimiz kendi ihtiyacımızı karşılayan üretimi yapar veya yakınlarımızdan temin ederken. Bu bir opsiyondu. Bence hala geçerli. Hem, burada olup hiç bir şey almadığını kim iddia edebilir, hem de hiç bir şey ödemeden?

Yerinde satış ne derece mantıklıydı? Tek tek insanların bahçeye gelmesi nasıl bir karbon salınımına sebep olacak... Bir kaç kasayı tek seferde uygun bir perakendeciye vermektense.Bu pek çok şeyi açıklıyor. Tek seferde bir kamyon vermek daha da mantıklı.

Ortak teknikler nasıl olabilirdi? Herkes kendi geliri oranında bahçe yapma güçüne sahipken.Bence bu biraz haksızlık oldu.

Ticari piyasaya girmemekse en kötüsüydü. Ürünümüzü değerlendirmek istiyorsak nasıl piyasanın dışında kalabilirdik. Baştan kendimizi prangaladık. Bahçeden satış bile sonuçta bir gelir oluşturduğu için vergi doğurmakta. Maliyeye nasıl anlatsak biz piyasanın dışındayız diye. "Bahçe marketler" vergiden muaf diye bir kanun mu var. Vergi doğuran her iş piyasanın içindedir. Ticaridir. Neden sizin için bu kadar kötü ve yanlış bir şeyin içinde olmayı düşündünüz ki?

[/URL][URL="http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1040.html"]Madde 52,53,54,55,56 (http://www.basarmevzuat.com/dustur/kanun/4/0193/a/0193sk-1.htm)
219 nolu tebliğ (http://www.alomaliye.com/gvk_219.htm)

Geçen zaman zarfında; doğal üreticiler tanımı, kendi malzememizi üretmek, kendi tekniğimize bulmak, ticari piyasa da olabilir yaklaşımı, oluşacak lojistik ağının getirdiği karbon salınımına duyulan endişe ile ürünlerin değil fikirlerin dolaşması, kendi ürün kaygısından çok toplumun sorununa odaklanmak gibi değişimler oluştu.Evet, son derece gereksiz bir zaman kaybı olmalı.

Biz küçük bahçeler değil doğal üreticileriz. Doğal üretimin felsefesine inanan ve bizim gibi inananlar oluşturmak için çalışan. Küçük bahçemiz olacak ama kendi ihtiyacımız için, hobimiz, eğlencemiz için. Ekmeğini sadece çiftçilikten kazanan insanlara örnek teşkil edecek bir doğal üretim de yapmalıyız. Kazandıran ve özendiren.Nasıl yani?

Kendi malzememizi kendimiz üreteceğiz. Firmalarla işimiz yok. Kendi kendini çeviren bir üretim esas olmalı. Bağımsızlık ortak temel alınmalı.

Teknikler basitleşmeli ve ekonomik olmalı. Solucan gübresi, hindistan cevizi torfu ile tarım yapılmaz. Zaten adı gibi doğal olmaz. Doğal olmak sadece uygulama ve teknikte değil malzemenin yerel ve ucuz olmasında da saklı.
Bunu da anlamadım. Önceki söylemle çelişti gibi sanki!

Bilmem kaç bin kilometre öteden gelen solucan veya torf ile dışardan güdümlü doğal tarım olmaz.

Hem unutmayın karbon salınımı...
Solucanı hariç tutalım, tabii ki olmaz. Miktar meselesi. Yakındaki bir meşe ormanının dibinden toplanan çürüntüyü başka hiç bir malzeme alt edemez.

Kaolin içinde alternatif olmalı. Neredeyse dünyayı turlayıp geliyor.Olmaz olur mu? Deltamethrin, Formothion, Cyfluthrin, Trichlorfon,vs. Kaolin de ne ki zaten, burada bir adamın uydurması.

Ticari piyasa olmalı. Ve bunda çok başarılı olmalıyız. Bu sadece kendimiz için değil. Çiftçiye örnek olmak için. Doğal tarım neferlerini arttırmak için. Piyasa ile mücadele karşına alarak olmaz. Onun silahları ve taktiği ile olur. İçine girersin ve içten fethedersin. Ticari piyasa var zaten. Haller, marketler, kabzımal ve komisyoncular, gübre fabrikaları, ilaç bayileri, il ve ilçe ziraat örgütleri, hal kanunu, bir çok yönetmelik, reklamlar, gazeteler, yemek şirketleri, meyva suyu şirketleri, vs.vs. piyasayı oluşturuyor zaten. Uygun bir yerinden içine girmeye de hiç bir engel yok.

Tüm bunlar geçen 8 ayın değişimi. Ama uzak bahçeler baştan beri benim için bir sivil toplum kuruluşuydu. Yoksa bahçemin ürününü pazarlama derdi değil. Bunu söğleyebilmem için öncesini yıkmam gerekiyordu. Kusuruma bakmayın.Sizce yıkmışsınız zaten. Belki de yıkılmadı çünkü zaten yoktu.

Kendi adıma şunu söylemeliyim. Zaman bir şeyi hazmetme, taşların ve kavramların yerine oturması, limitlerin ortaya çıkması, beklentilerin, olabileceklerin ve olamayacakların şekillenmesi açısından bazen çok önemli bir gereklilik olabiliyor. Bu konuda da bence öyle oluyor.

hosseda
22-10-2010, 22:16
Sayın MeyveliTepe,

Dün sizler için en ciddi engellerden bir tanesi olan kazançlarınızda vergileme, belge düzeni gibi konularda yardımcı olmak düşüncesi ile özet bir çalışma yaparak yazıya dökmüş ancak moral bozucu yanları olabilir endişesi ile yazıyı yollamadan silmiştim. Yukarıdaki yazınızda yer alan küçük çiftçi muaflığına dair bölüm ( 193 sayılı kanun md. 10-........) 1998 yılında 4369 sayılı kanunla mülga edilmiştir. Keşke o bölüm hala yürürlükte olsaydı, işiniz çok kolaylaşacakdı.
Hali hazırdaki mevzuat, tasarlamakta olduğunuz işbirliğinde ( Bilhassa netten satış ve kargo ile mal sevkiyatlarınızda) ileride sizleri üzebilecek belirsizliklerle dolu.

Belirtmeden edemedim.

gece
22-10-2010, 22:38
Ve tabii ki götürdükleri/ götürebilecekleri, yönünden gelinen noktaya bakılacak olursa, benim penceremden görünen;

Yurdun çeşitli yerlerinde, kendi olanakları ölçüsünde, "küçük-büyük" doğal üretim yapan ya da yapmak isteyen insanlar var. Ve bu insanlar bunu zaten yapıyor, yapmayı ya her şeye rağmen (evet, ne yazık ki rağmen!) sürdürecekler ya da dayanamayıp, pes edecekler.

Bu tür doğal üretim biçimini tercih eden, tercih etmeyi düşünenlerin her birinin Amerika'yı (tekrar tekrar) yeniden keşfetmeleri yerine aynı yolun yolcuları olarak, iletişim içerisinde olup, benzer sorunlarına ortak akıl ile çözüm bulmaya çalışmanın neresi kötü, yararsız.

Peki, bayindirmevki'nin dile getirdiği, UBYİ'nin gündemini oluşturup, (henüz) sonuca ulaşmamış hatta katılanların özgüvenlerini tazeleyecek yol katedilmediği olarak yorumladığı eleştirileri, kaynağını nereden alıyor?

Beklenti'ler ile hayat gerçekleri arasındaki o pek bildik örtüşmezlik ve hayal kırıklıklarının UBYİ'yi teğet geçmesi için neden göremiyorum.

UYBİ'nin getirdikleri, kişiden kişiye değişmekle birlikte, en kötü durumda, en büyük başarısızlık halinde (MeyveliTepe'nin zaman ile ilgili düşüncesine katılıyorum) dahi, sonradan bu tür bir faaliyet düşünenler için neyin, nerede yanlış yapıldığı, gittiği ile ilgili bir deneyim sunmuyor mu?

Peki, geçen aylar boyunca UBYİ, katılımcılarından ne götürdü, bana göre; boş umutlar ile tutarsız hesapların gözalıcı pırıltısını...

Olaya duygusal yaklaşmıyorsanız, darası çıkmış, net gerçeklerle yüzleşme imkanı sunduğu için, bunun kayıp olarak değerlendirilmesi de tartışmaya açık bir konu.


gece
kırıcı olmadan, kişileri değil de konuları tartışabilme tecrübesi de kazandırabilir mi dersiniz? Diyen forum kişisi.

bayindirmevki
22-10-2010, 23:00
Sayın Meyvelitepe,

"Çünkü tıkanmaya neden olan fikirler hakkında söğlenmesi gerekenler söğlenmedi"

Bütün okuduklarınızın temeli bu kavramdan çıkmıştır. Başta ortaya attığınız fikirler muğlak ve uygulaması pek olası şeyler değildi. Kimse de hayır öyle değil demedi. Neye hayır deneceği belli değildi. Belli olmadığına dair de size bir şey söylenmedi. Kimisi de sustu bir şey söylemedi. Çelişkiler vardı kimse de bunları sorgulamadı. Belki de fark edilmedi.

Mesela; Bir yerde doğal üretim olduğunu bilen gelir fiyatını sormadan alır derken. Bir başka yerde biz satış amacıyla üretim yapmayacağız diyorsunuz.

Mesela şu son yazınızdaki alıntıda ben diyorum ki; "Birbirimiz ile alışveriş. Gerek var mıydı?".

Siz; Bu bir opsiyondu. Bence hala geçerli, hem de hiç bir şey ödemeden?

Alış veriş ise nasıl hiç bir şey ödemeden. Bir şey ödemiyorsak niye üreticiyiz. Benim kafam almıyor. Ben cahilim. Açık ve net olun. Ürünlerinizin karşılığı yok ise sezon başında duyurun; BEDAVA. anlayayım.

Uzak bahçelerin yakın dostları ürettiğini karşılıksız paylaşır diyor musunuz? Bu lafın altına imza atar mısınız? Evetse ben yanlış yerdeyim. Komün hayatı bana göre değil. İsteseydim buğday org. üye olurdum.

Hem siz komün hayatına karşıydınız.

Daha yazabilirim ama anlamı yok benim amacım sizi hedeflemek değil sizin fikirlerinizden çıkan ama sonuca ulaşamayan bir olayın deşilmesi.

bayindirmevki
22-10-2010, 23:21
Sayın Meyvelitepe,

Biraz önce Sayın Hoşseda'da vergi konusuna değindi. Olay kanunlarda ki gibi değil. Uygulamada başka yöne kayıyor. Bilmeye bilirsiniz de. Normaldir. Kayıtlı çiftçi değilsiniz. Tek tek kanun ve yönetmelikleri bulup burda sergilemeye gücüm yetmez. Tek gerçek var, stopaj veriyorum. Bu da vergi... Ben bunu verdikten sonra siz ne bulup da ekleseniz boşuna.

Hükümetin temel tarım politikası tüm sistemi sıkı bir kayıt altına alma ve küçüklere hayat hakkı tanımama üstüne kurulu. Avrupa birliği normlarına uymak için çok sinsi bir politika var. Ben şu an işlerim ile ilgili bir takım girişimlerde bulundum ve geçmişte sadece muhtarlıktan bir olur ile halledilen iş için sayısız belge almaktayım üç haftadır bitmedi. Topladığım belgelerin ana fikrine bakınca beni her yönden kayıt altına almaktan başka bir işe yaramadığını görüyorum. Bu kadar sıkı bir kayıt sürecinin sonu yeni bir vergilendirme düzeni olur. Bu hayra mı olur, belirsiz.

MeyveliTepe
22-10-2010, 23:43
Sayın MeyveliTepe,

Dün sizler için en ciddi engellerden bir tanesi olan kazançlarınızda vergileme, belge düzeni gibi konularda yardımcı olmak düşüncesi ile özet bir çalışma yaparak yazıya dökmüş ancak moral bozucu yanları olabilir endişesi ile yazıyı yollamadan silmiştim. Yukarıdaki yazınızda yer alan küçük çiftçi muaflığına dair bölüm ( 193 sayılı kanun md. 10-........) 1998 yılında 4369 sayılı kanunla mülga edilmiştir. Keşke o bölüm hala yürürlükte olsaydı, işiniz çok kolaylaşacakdı.
Hali hazırdaki mevzuat, tasarlamakta olduğunuz işbirliğinde ( Bilhassa netten satış ve kargo ile mal sevkiyatlarınızda) ileride sizleri üzebilecek belirsizliklerle dolu.

Belirtmeden edemedim.

Haklısınız, düzelttim. Gerçek usulde vergilendirilmeyen ve vergilendirilen diye ayrım yapılmış. Bizi ilgilendiren limitlerin altında kalanlar için ise tevkifat yolu tarif edilmiş. Eksik bir tarif. Buna rağmen, bu değişiklikten de bağımsız olarak malın bir dükkana nakline kadar olan süreç zirai faaliyet, sonrası ise ticari faaliyet olmakta. Elektronik ticaret ise (adı üstünde) tamamen ticari bir faaliyet.

soilless
23-10-2010, 00:04
Herkese saygı ve sevgilerimle merhaba,

Ben ismimden de anlaşılacağı üzere toprağı olmayan iki yıllık bir agaclar.net üyesiyim. İki yıldır balkonda topraksız tarım uygulaması yapmaktayım.

Hayli uzun bir süredir de sizlerin azim, gayret , yoğun emek ve paylaşımlarınızın konu başlıkları olan kaolin kili, mikrobiyoloji ve toprak, EM, Mikoriza, UBYİ ve üyelerinin başlıklarını, sıcak , soğuk kompost, leonardit ve humik asit, sebze bahçesi hazırlama vb konu başlıklarını burada üyelik sayfamda ve meyvelitepe bloğunu gün be gün takip etmekte ve ismimden de anlaşılacağı üzere izlemekteyim.

Samimiyetle ifade etmem gerekirse, çoook uzun cümlelerle ifade edilenden, çok yalın madde madde herkesin anlayabileceği tarzda ifadelere, yurtdışından yoğun emekle incelenip herkese sunulan bilgilerden, ilk kez yapılan uygulamalara kadar çok detaylı paylaşımlar sunuluyor.

Hiç kimse gerek yurtiçinden ve yurtdışından elde edilen bilgiyi, gerek ilk kez yapılan ve başarılan bir uygulamayı veya bilgiyi kendine saklamadan, en ince detaylarıyla paylaşıyor. Ve inanın izleyici konumda olmama rağmen büyük bir ilgi, şevk ve takdirle sizleri takip ediyorum.

Bugün yazmamın nedeni, izleyici konumunda daha net görüldüğünden ve de üretici değil potansiyel bireysel tüketici müşteriniz olarak UBYİ konusunda son mesajlarda yanlış anlaşılmalar olduğunu düşünmekteyim.

Sn Bozon’un delilik tabiri mecazi bir ifade olduğunu sanıyorum. Çünkü kendisinin de ifade ettiği gibi Sn Halil Önen’in UBYİ Radyo ve Nakliyat rüyasına da aynı tarzda yorum yapmıştı. Türkçemizde hem mental özür hem farklılık ifadesi olarak ve yaşantımızda “deli gibi çalışıyor” veya “ bana deli dediler ama…” gibi başlayan bir başarı öyküsü ifadesi vb kullandığımız, zorluğa, kurallara karşı bir mücadele anlamı taşımaktadır.

Bu anlamda Sn Bozon’un teşvik edici uslübü yanlış anlaşıldı sanıyorum.

Diğer taraftan Sn Acemi Usta nın 263 no.lu mesajında da UBYİ oluşumunun başlangıcı konusundaki düşüncesi Sn bayındırmevki ile aynı. Sanırım her iki düşünce de bu foruma yoğun emek veren üyelerinin tamamının duygusal olarak etkilendiği bir bahçe kaybını ifade ediyor.

Bir düşünür, fizolof, ünlü tam hatılayamadım ancak düşüncesi benim için hayat felsefesi olmuştur. “ Şans, fırsat önüne geldiğinde ona hazır olanlar için şansdır”

Siz de emek, sabır, gayret ve tüm paylaşımlarınızla şansa hazırsınız. Bence UBYİ için neredeyse hazırsınız. Artık pazarlama konusu bu denli ciddi ele alındığına göre Az kaldı.

Sadece çok yakın takipçisiniz olarak gözlemlerimi ifade etmek istedim.

Sn Gece’ye atfen;

UBYİ’nin doğumuna az kaldığı inancı taşıyan potansiyel müşterisi )

Ayrıca ortak bir soğuk depoda toplanan ve de görevlendirilmiş kişice ihracı yapılan başarılı köy koop örneklerinde olduğu gibi sadece iç tüketim değil ihracat da düşünülemez mi??

bayindirmevki
23-10-2010, 00:29
.
Kendi adıma şunu söylemeliyim. Zaman bir şeyi hazmetme, taşların ve kavramların yerine oturması, limitlerin ortaya çıkması, beklentilerin, olabileceklerin ve olamayacakların şekillenmesi açısından bazen çok önemli bir gereklilik olabiliyor. Bu konuda da bence öyle oluyor.

Ne anlamalıyım bundan. Ne anlattığınız bana göre açık. Başkalarına göre? Açık yazın. Anlaşılsın.

Söz konusu olan tartışılan konu ise tam karşılamıyor. Size göre zaten olmayan bir şeydi. Son cümlenizde belirttiniz. Olmayan bir şeyin hangi taşı yerine oturacaktı? Zaman olmayan bir kuruluşun seyrini nasıl belirleyecekti. Bir iş kurulduktan sonra zamanla seyri belli olur. Kast ettikleriniz UBYİ'yi karşılamıyor.

Zaman bu konuya dahil olan insanları tanımak için biçilen bir şeyse o zaman yazımın başındaki cümleler doğru çıkmaz mı? Hem tanımak için ortaya bir konu atmaya gerek mi vardı. Herkes için zaman kaybı değil miydi? Forumda yazıları hoşa gidenlerle tanışılır, kaynaşılır olumlu kanaat oluşunca amaçlanan yapılırdı. İnsanlar denenmez, tanınır.

Zaman bana biçtiğiniz bir şey ise ben aynı insanım. Fikirlerinizi kabul etmemek karakterimi değiştirmez.

Ve ben bunlarlan niye uğraşıyorum. Ortaya attığınız konu sizin için bir şey ifade etmiyorsa belirtin. Bilinsin.

Bu konunun benim için ifadesi var. Ben bir çiftçi adayıyım. Ailemin geçimini geleçekte çiftçilik ile sağlayacağım. İşimi yaparken bağımsız olmak istiyorum. Ne tarım girdisi üreten firmalar ne de denetim fırmaları ile işim olmasını istemiyorum. En önemlisi ise doğal tarım için gereken teknik bilgi donanımına sahip olmak istiyorum. UBYİ çatısı altında ben bu olanağı görüyorum. Hem kendim için hem toplum için. Bunun için büyük bir potansiyel ve heyecan varken. Ben neyi bekleyeyim. Geçende, yarım gün bir arada olduğum arkadaştan 6 ayda bulamadığım teknik bilgiyi 6 dakikada buldum. Bir arada olmanın, bir çatı altında olmanın faydası bu kadar açıkken ben neyi anlatmaya uğraşıyorum. Bahsettiğiniz zaman artık sıkılan insanların patlayıp tepki vermesinden başka neye yaradı. Sıkıldığı için patlayan bir insanın karakteri yoz mu oluyor. Tüm samimiyetimle söğlüyorum bu laflara gerek yok. Biz yazışırken zaman koşup gidiyor. 60 cm'den budadığım fidanlar 180cm oldu önümüzdeki sezon ilk meyvelerini verecek.

Ben içtenlikle saygılar diliyorum. Benim sizle değil ortaya attıklarınızla sorunum var.

MeyveliTepe
23-10-2010, 00:30
Bütün okuduklarınızın temeli bu kavramdan çıkmıştır. Başta ortaya attığınız fikirler muğlak ve uygulaması pek olası şeyler değildi. Kimse de hayır öyle değil demedi. Neye hayır deneceği belli değildi. Belli olmadığına dair de size bir şey söylenmedi. Kimisi de sustu bir şey söylemedi. Çelişkiler vardı kimse de bunları sorgulamadı. Belki de fark edilmedi.

Bana göre bir çelişki yok, hiç olmadı. Sizce "ortaya attığım" fikirler muğlak ve uygulanamaz şeyler idiyse "muğlak" olmayanını söylemeniz, "uygulanabilir" olanını belirtmeliydiniz.

Mesela; Bir yerde doğal üretim olduğunu bilen gelir fiyatını sormadan alır derken. Bir başka yerde biz satış amacıyla üretim yapmayacağız diyorsunuz.
Doğru, hala öyle diyorum. Hatta ötesine de geçeyim, öyle yapıyorum, piyasa deyimiyle "yok satıyorum".

Mesela şu son yazınızdaki alıntıda ben diyorum ki; "Birbirimiz ile alışveriş. Gerek var mıydı?".

Siz; Bu bir opsiyondu. Bence hala geçerli, hem de hiç bir şey ödemeden?
Bu da doğru. Bunu söyleyen Ayhan kaptandı. Yerden göğe kadar da doğru idi. Alınan, verilen her şeyi elma, domates çerçevesinde görürseniz anlam vermek zor olur. Bazen böyle anlaşılmaz şeyler söylediğim oluyor :)

Kaldı ki, ilgilendiğim bir şey olursa elle tutulur ve tartılır şeyler de alırım. En son 300 kilometre öteden un aldıydım. Yakında olsaydı yakındakini alırdım.

Alış veriş ise nasıl hiç bir şey ödemeden. Bir şey ödemiyorsak niye üreticiyiz. Benim kafam almıyor. Ben cahilim. Açık ve net olun. Ürünlerinizin karşılığı yok ise sezon başında duyurun; BEDAVA. anlayayım.
Siz sekiz ayda buradan veya uzak bahçelerden hiç bir şey almadığınızı mı düşünüyorsunuz? Ben aldım, hem de para vermeden. Az buçuk bir şeyler de vermişimdir belki.

Uzak bahçelerin yakın dostları ürettiğini karşılıksız paylaşır diyor musunuz? Bu lafın altına imza atar mısınız? Evetse ben yanlış yerdeyim. Komün hayatı bana göre değil. İsteseydim buğday org. üye olurdum.

Hem siz komün hayatına karşıydınız.
Evet, bunun altına imza atarım. Ama sizin anladığınız elle tutulur, teraziyle tartılır şeyler. Size göre bilginin ve deneyimin kilosu kaçadır? Emin olun buna paha biçemezsiniz. Beğenmediğiniz son sekiz ayda burada paylaşılanlar memlekette bu güne kadar para ile bile satılamadı.

Komün hayatına karşı değilim, sadece ilgilendiğim ve hoşlandığım bir şey değil. Becerebilene ne âla. Buğday.org'a da üyeyim ama kömün ile ilgili bir şeyini görmedim.

Ha, para almadan zirai ürün de verdiğim çok oldu

Daha yazabilirim ama anlamı yok benim amacım sizi hedeflemek değil sizin fikirlerinizden çıkan ama sonuca ulaşamayan bir olayın deşilmesi.
Madem ki kötü bir fikir çıkmış, üstelik de başından itibaren farkındaymışsınız, nesini deşiyorsunuz ki?

Keyf Bahçesi
23-10-2010, 00:54
sevgili dostlar gelin bağcıyı (biz üreticileri)dövmeyelim fikirlerimizle bilgilerimizle benim gibi bilmeyenleri aydınlatarak tatlı güzel ürünler yetiştirelim yiyelim yedirelim hoş sohbet olalım sağlıcakla kalın herşey gönlünüzce olsun selamlar

Keyf Bahçesi
23-10-2010, 01:00
sayın gece galiba UBYİ diyecektiniz galiba yoksa yeni bir oluşum mu ?

bayindirmevki
23-10-2010, 01:25
Bana göre bir çelişki yok, hiç olmadı. Sizce "ortaya attığım" fikirler muğlak ve uygulanamaz şeyler idiyse "muğlak" olmayanını söylemeniz, "uygulanabilir" olanını belirtmeliydiniz.

Baştan beri bu iş bu şekilde olmaz diyen kimdi? Konunun biraz fazla üstüne gidince "satış istiyorsanız alış veriş bölümü var oraya gidin" diye azarlayan kimdi? Sizinle kötü olmamak için lafı yutup sustum. Ben öncesinde de aynı bendim

MeyveliTepe
23-10-2010, 01:54
Baştan beri bu iş bu şekilde olmaz diyen kimdi? Konunun biraz fazla üstüne gidince "satış istiyorsanız alış veriş bölümü var oraya gidin" diye azarlayan kimdi? Sizinle kötü olmamak için lafı yutup sustum. Ben öncesinde de aynı bendim

Kimseyi azarlamak haddim olmaz.

#181 (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=630681&postcount=181) nolu mesajda;
Açtığımız konu başlıklarında kendimizi satıcı olarak tanımlayıp, bahçenin gidişatı hakkında teknik bilgi ve haberler ve de ürün tanıtımları dışına pek çıkmadan alış-veriş amaçlı yazışmalar yapsak. Nasıl olur?
demişsiniz.

#183 (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=630754&postcount=183) nolu mesajda da;
buradan veya başka yerden satış amaçlı yazışmalar yapmak için ortak bir oluşuma da ihtiyaç yok. Bunu istediğiniz zaman, istediğiniz şekilde ve yerde, bu güne kadar yapıldğı üzere bireysel olarak yapabilirsiniz zaten. Ortak ve kesinlikle farklı bir oluşumun katma değerini yaratmaktır bence birlikte yapmamız gereken.
Diye yanıtlamışım.

İsteseydiniz belirttiğiniz üzere alış-veriş amaçlı yazışmalar yapabilirdiniz. Buna bir engel yoktu. Hâlâ da yok. Nitekim buradaki alış veriş başlıklarında ve başka yerlerde gayet güzel alış veriş yapan arkadaşlarımız da var. Yanıtımda da onu söylemişim zaten.

bayindirmevki
23-10-2010, 01:56
Evet, bunun altına imza atarım. Ama sizin anladığınız elle tutulur, teraziyle tartılır şeyler. Size göre bilginin ve deneyimin kilosu kaçadır? Emin olun buna paha biçemezsiniz. Beğenmediğiniz son sekiz ayda burada paylaşılanlar memlekette bu güne kadar para ile bile satılamadı.

Benim anlattığım fikir değil ürün. Burda bulunan insanların bir çoğu tarımı ek gelir veya esas iş olarak yapan kişiler. Alın terlerinin bir karşılığı olmasını beklerler. Fikir paylaşımı ise zaten burda bulunma amacı. Ve burda paylaşılan fikirlerin değerini hiç bir zaman yadsımadım. Ama siz bunu bir alış-veriş gibi üstü kapalı yansıtıp sonra da açarak eğleniyorsanız keyfinize bakın.Rahatsız değilim.

gece
23-10-2010, 02:01
Sayın gece galiba UBYİ diyecektiniz galiba, yoksa yeni bir oluşum mu?

:o Teşekkürler, sizin uyarınızı okumazdan önce farkettim, ve düzelttim, söylemesi kolayıma geldiği için ben uydurmuşum, yeni bir oluşum değil. :o


gece
doğru yazılışa dikkat edeceğine, kolayına geleni söyleyiveren forum kişisi.

MeyveliTepe
23-10-2010, 02:26
Benim anlattığım fikir değil ürün. Burda bulunan insanların bir çoğu tarımı ek gelir veya esas iş olarak yapan kişiler. Alın terlerinin bir karşılığı olmasını beklerler. Fikir paylaşımı ise zaten burda bulunma amacı. Ve burda paylaşılan fikirlerin değerini hiç bir zaman yadsımadım. Ama siz bunu bir alış-veriş gibi üstü kapalı yansıtıp sonra da açarak eğleniyorsanız keyfinize bakın.Rahatsız değilim.

Kastım fikir alış verişi değildir. "Fikir" birinin düşüncesidir, kişiseldir, yorumdur. Değeri görecelidir.

Kastettiğim "bilgi"dir. Özellikle de deneyime dayalı bilgi. Bir yorum değildir, somuttur, ortaya çıkarmanın kesinlikle bir maliyeti vardır. Sahip olunduğunda ve yerinde kullanıldığında değer yaratır, bir şeylerin farklı olmasını sağlar, yeni başka bilgilere zemin oluşturur ve değerlidir. Elde edildiğinde havadan gelmiş bir şey olduğu düşünülmemelidir. Verdiğimi boş verelim, ben bundan çok aldım.

bayindirmevki
23-10-2010, 02:39
Azarlanma üstüne güzel bir araştırma yapmışsınız. Tamam. Ben ezberden kısaca anımsattım. Bana yazının verdiği his, vurgu azar gibi geldi. Siz böyle değil diyorsanız, kabul ediyorum. İthamımı geri çekiyorum.

Orda bahsettiğim alış-veriş amaçlı yazışma isteği forumun kurallarını-işleyişini bilmemekten kaynaklandı. Anlatmaya çalıştığımda madem bir web sitesi kurulamadı onun işlevini burdan yapabilirmiyizdi?

Satış amaclı web sitesi kuralım derken siz birden farklı bir düzen yapmış herkese ayrı konu açmaya yarayacak biçimde düzen yapmıştınız. Forum dışında web sitesi kuralım derken forum çerçevesi içinde kalmıştık. Ben bunun ne işe yaradığını anlamamıştım.

Tüm bunlar ne işe yarıyor bir sonuca vardık mı?

Şu 183 nolu mesajdan alıntıladığınız parçanın son cümlesi, anlaşılması zor dediğim fikirlerinizden bir örnek vermek için denk geldi.

Ortak ve kesinlikle farklı bir oluşumun katma değerini yaratmaktır bence birlikte yapmamız gereken.

Ben bundan ne anlamalıyım? Pek anlaşılır cümlemi.

Bir oluşumdan bahsediyoruz, kendisi dururken katma değerini yaratıyoruz.

Kesinlikle dalga geçmiyorum ve ben bunlardan bir şey anlamıyorum. Anlatmaya çalıştığımda bunlar. Ortada olayın kendisi yok lafı var. Acaba katma değeri dediğiniz bu yaptığımız laflar mı?

Tamam anladım; Biz bir iş üstüne konuşuyoruz ama bu süreçte edindiğimiz deneyim ve bilgi katma değeri oluyor. Yanıldım mı?

Böyle kitabi çümleleri anlamak zor bakın aylar sonra anlaya bildim. Zor işmiş bu doğal tarım.

bayindirmevki
23-10-2010, 03:12
Kastettiğim "bilgi"dir. Özellikle de deneyime dayalı bilgi. Bir yorum değildir, somuttur, ortaya çıkarmanın kesinlikle bir maliyeti vardır. Sahip olunduğunda ve yerinde kullanıldığında değer yaratır, bir şeylerin farklı olmasını sağlar, yeni başka bilgilere zemin oluşturur ve değerlidir. Elde edildiğinde havadan gelmiş bir şey olduğu düşünülmemelidir. Verdiğimi boş verelim, ben bundan çok aldım.

Bak buraya katılırım. Sonuna kadar katılırım. Biraz kitabi olsada hiç bir cümlesi "katma değer" gibi zorlamadı. Sizi sevmemin nedeni böğle derinlikli düşünmeniz. Ama sonuç. Ben sonuç insanıyım. Teorisine kafa yormadan direkt pratiğine indirgenmesini isterim. Bunları blokunuzda okurken çok keyif alırım. Orda sizin bir okuyucunuzum. Ama burda iş farklı. Ben de dahil bir çok kimse sonuç bekliyor.

Ne yapalım? Siz katılmayacak mısınız? Dışardan mı destekleyeceksiniz? 6 ay sonra mı 1 yıl sonra mı diyorsunuz. Bir çok kişi fikirsel aşamayı aştık artık uygulayalım diye yazıyor. Siz hala zaman diyorsanız ben biraz daha sizinle ters düşeyim. Arkadaşların gözünden düşeyim. Forumdan atılayım. O zaman olsun.

Lilium
23-10-2010, 03:25
Kastım fikir alış verişi değildir. "Fikir" birinin düşüncesidir, kişiseldir, yorumdur. Değeri görecelidir.

Kastettiğim "bilgi"dir. Özellikle de deneyime dayalı bilgi. Bir yorum değildir, somuttur, ortaya çıkarmanın kesinlikle bir maliyeti vardır. Sahip olunduğunda ve yerinde kullanıldığında değer yaratır, bir şeylerin farklı olmasını sağlar, yeni başka bilgilere zemin oluşturur ve değerlidir. Elde edildiğinde havadan gelmiş bir şey olduğu düşünülmemelidir. Verdiğimi boş verelim, ben bundan çok aldım.

Teşekkürler meyvelitepe, bu kadar güzel anlatılabilirdi, tabi anlayana.

Önemli olan onu almak alabilmek, ahkam kesmek değil.

Bunları kırk yılda öğrenemeyenler altı dakikada öğrenir ve sana öğretir.

Bunlar için bilgi belge tecrübe her şey paradır herşeyi parayla alırlar verirler ve öğrenirler ve öğretirler.
Bunlar bana bir harf öğretenin kölesi olurumu bilmezler. Paylaşmanın ne olduğunu bilmezler.
Bence o güzel ceneni hiç yorma.

Cambaz cambazdır hangi ipe gideceğini kestiremessin. Bir bakmışsın kucağına düşer üstünü kirletir.

bayindirmevki
23-10-2010, 03:59
Ya lilium, amma attın be. Senin canın sıkılmış yine.

Hem muhatap almıyorum diyorsun, hem bulaşıyorsun. Canın yanıncada mızıkçılık yapıyor, malinaya şikayet ediyorsun. Mektep çocuğu gibisin.

Zeytinlibahçe
23-10-2010, 06:48
Sn bayındırmevki, sevgili dostum

Oluşum sekiz ayda sürer 3 yıl da kimse bahçesini, tarlasını UBYI ne güvenerek almadı, güvenerek ekmedi, hiç bir şeye de kota koymuyor önceden ne yapılması isteniyorsa devam edilir fazladan da bu oluşuma destek verilir, ne kaybımız var ki.

Daha önceden de bizlere, oluşuma destek verenlere, manifestoyu ortaya çıkaran arkadaşlara ''size de oluyor ki, biz daha kendi aramızda isim konusunda dahi anlaşamadık'' gibi bir mesajınız olmuştu da desteklerini kestiler demiyeceğim ama sanırım kırılmışlardı, bir daha da yazmadılar.

Herkes ürünlerini ve miktarlarını belirtsin dendiğinde ortaya çıkan görüldüğü gibi pek bir ürün de yok ama olacak hemde çok olacak, bahçeler yeni. Biz burada daha zorunu başarıyoruz, doğal yetiştirme yöntemlerini ve mücadelelerini enbaşta ele aldık, yoğunlaştık, yazılanların bazıları ise sanırım ülkemizde bir ilk.

Sn lilium la aranız da bilmediğim özelden bir sorununuz yoksa, olmadı, yakışmadı, kendisine bir özür borcunuz var.

Hiç boşuna uğraşmayın, sizi seviyoruz..:)

bayindirmevki
23-10-2010, 09:55
Sayın Zeytinlibahçe,

UBYİ ortaya çıktığında hiç birinizi tanımıyordum. Bu forumda ve UBYİ'de tek bildiğim üye Meyvelitepe. Zamanla kiminizi şahsen, kiminizi yazıları ile tanıdım. Benim UBYİ'de elde ettiğim en büyük kazanç insanları tanımak ve sosyalleşmek oldu. Ortada gezinen bilgi akışı çok da umurumda değildi. Ben çoğunu almadım, ilgilenmedim. Kullanmaya da vaktim olmadı. Olduklarının da büyük bahçecilikte ekonomik olmadığını ya da sanılan yararı vermediğini gördüm. Ben bahçemi profesyonel destekle götürdüm. Burda anlatılan ürünlerin en temellerinin konuştuğum mühendislerce bilindiğini, mümessil firmalarca çok önceden Türkiyeye getirilip büyük tarım işletmelerine tonlarca satıldığını öğrendim. Burda köylülerin ama bilinçli ama bilinçsiz kullandığını gördüm. Yani piyasada çok bilinmez şeyler değildi. Ya ekonomik olmadığı için ya da her yerde satılmadığı için kullanılmıyordu. Ama büyük işletmeler, tarım mühendisleri bunları biliyordu. Sorun bu bilinenleri biz sanal ortamda kullandığımızda profesyoneller gibi konuya tüm yönleri ile vakıf olmadığımız için bazen fayda yerine zarar, çok cana da kaynak israfı yaşadığımızdı. (Kaynak ısrafı da benim takıntım işte...) Israrla yapacaksak yapalım dememde ki temel noktalardan biri de bu bilgi akışını düzenlemek ve kullanılabilir formlara getirmek ihtiyacını görmemden kaynaklandı. Ama bu ihtiyaç herkes tarafından görülmeye bilirdi. Bunu da kabul ederdim. Ben işi biraz ciddiye aldım. İletişim kanallarımdan birinin eksik olması bazı şeyleri anlamamı engelledi. Bunda sizlerin kabahati yok. Ben kendi olanağımı zorlamamalıydım.

Konuyu ciddiye aldım kafamda farklı şekillendirdim. Şu an nasıl bir şekilde olduğunu anımsamasam da kendimi biliyorum ki yarattığım kırgınlıklar olmuştur. Sadece işe odaklanan yapım bana çok kez oyun oynuyor. Pek sosyal biri değilim. Forumların sanal ortamını pek anlayamıyorum. Bilir, bilmez kırdığım herkesten özür dilerim.

Ürünler ve miktarların varlığı baştan beri beni pek ilgilendirmiyordu. Benim zaten ortaya koyacak bir ürünüm yoktu. Daha zamanım vardı. Ben işin bilgi akışının anlaşılır forma girmesine takmıştım.

Ha... Bi de satış vardı. ama o sadece özendirmek ve insanların ilgisini çekmek için.İlk başta ısrar etmiştim. Şimdi bakınca çok mantıklı gelmiyor. Aslında benim sorunum da değildi. Başlattığım için anlamsızca devam ettiriyorum.

Sayın liliumla aramda ne var bilmiyorum. Kökleme gibi tabirler kendi yazılarında vardı ben de o biçemi kullanarak yazı konusu yaptım. Sanırsam ağaçlarını kesmesini sempatik bulmadım. Ama bu başka bir yazı konusu. Borcum oluşmuşsa ödemeye hazırım.

Sizlere zaman içinde duyduğum sevgi aslında UBYİ'nin kendinden daha önde oldu. UBYİ olsada olmasa da ben bahçemi çok güzel idare ediyorum. Elimde değil iş odaklı yapım beni yanıltıyor.

Boşuna uğraştığımı bende fark ettim. Selamlar

bayindirmevki
23-10-2010, 11:47
Yıllar önce kurmuş olduğum zeytin bahçesini köklemek zorunda kaldım.

Sayın lilium. Sizi yazı konusu yaparken kullandığım mantık ve kelime kendi açıklamanız içinde var. Yaptığınızı sempatik bulmadım. Lafı da uzatmak içimden gelmiyor. Madem bir borcum oluşmuş özür diliyorum.

Hoşçakalın

MeyveliTepe
23-10-2010, 13:33
Ortada gezinen bilgi akışı çok da umurumda değildi. Ben çoğunu almadım, ilgilenmedim. Kullanmaya da vaktim olmadı. Olduklarının da büyük bahçecilikte ekonomik olmadığını ya da sanılan yararı vermediğini gördüm. Ben bahçemi profesyonel destekle götürdüm. Burda anlatılan ürünlerin en temellerinin konuştuğum mühendislerce bilindiğini, mümessil firmalarca çok önceden Türkiyeye getirilip büyük tarım işletmelerine tonlarca satıldığını öğrendim. Burda köylülerin ama bilinçli ama bilinçsiz kullandığını gördüm. Yani piyasada çok bilinmez şeyler değildi. Ya ekonomik olmadığı için ya da her yerde satılmadığı için kullanılmıyordu. Ama büyük işletmeler, tarım mühendisleri bunları biliyordu. Sorun bu bilinenleri biz sanal ortamda kullandığımızda profesyoneller gibi konuya tüm yönleri ile vakıf olmadığımız için bazen fayda yerine zarar, çok cana da kaynak israfı yaşadığımızdı. (Kaynak ısrafı da benim takıntım işte...)

Yani, ortada değer verilecek bir bilgi de yokmuş zaten. Hatta size zararı bile olmuş. Profosyonel yardım ile bedelini de ödeyerek fazlasını ve doğrusunu almışsınız.

... Israrla yapacaksak yapalım dememde ki temel noktalardan biri de bu bilgi akışını düzenlemek ve kullanılabilir formlara getirmek ihtiyacını görmemden kaynaklandı.

Olmayan bilginin nesini düzenlemeye ihtiyaç var ki.

Sosyalleşmek için daha elverişli, amacı ve işlevi sosyalleşmek olan ortamlar var. belki o noktada da doğru seçim yapmamışsınızdır.

acemi_caylak
23-10-2010, 15:43
Benim site kurma önerim, Ayhan Kaptan'ın toplantı önerisi arada kaynayıp gidiyor. Kimin haklı kimin haksız olduğundan öte, UBYİ somut adımlar atmalıdır. Hala burada başlık altında bu şekilde tartışarak sürdüreceksek görüldüğü gibi bir verimde alamıyoruz.

Lilium
23-10-2010, 18:03
Sn lilium la aranız da bilmediğim özelden bir sorununuz yoksa, olmadı, yakışmadı, kendisine bir özür borcunuz var.

Hiç boşuna uğraşmayın, sizi seviyoruz..:)
Sevgili Zeytinlibahçe; kişiyle hiç bir özel ve ya şahsen yazışmışlığımız görüşmüşlüğüm yok görüşmem de zaten. Özüre gelince onu da istemem onun özrü de şeytanın allaha yakınlığı kadardır.
Bakınız çok uzatmamak için çok gerilere gitmeyeceğim.
Uzak bahçeler, sahipsizliğin öfkesini ağaçlarından çıkaran bir arkadaşımızın dramından başladı.

Diyor,
Bende Sayın malina ben muhatap olamayacağım, şu arkadaşımıza sorarmısınız ben nerede ağaçlarımdan öfkemi çıkardım nerde böyle bir yazı görmüşte böyle bir yazı yazabiliyor açaba.

Bu hakaret değilmidir.
Bırakın özürü insan bir pardon derya, düzeltmeye bakarmısın Uzak bahçeler, her nasılsa bir nedenden (nedenin sahibi yayın izni vermedi).
Burada da sevgili bozana yazdığı mesaj, Yahu...Ben burda çok sevdiğim bir insanı sürüncemede kalan bir şey yüzünden kırıp, parçalıyorum. Canım sıkkın. Sen kalkmış neler anlatıyorsun.
Aslında kızdığım insanı demek istiyor.
Bana Senin canın sıkılmış yine. Kimin canı sıkılmış belli olmuyor mu?
QUOTE=Lilium;613617]Yıllar önce kurmuş olduğum zeytin bahçesini köklemek zorunda kaldım. QUOTE]

Sayın lilium. Sizi yazı konusu yaparken kullandığım mantık ve kelime kendi açıklamanız içinde var.
O mesajı okuyanlar çok üzüldüklerini açıklamışlardı, Sizin o olmayan mantığınız o cümleden öfkesini ağaçlarından çıkaran olarak algılıyorsa sizin algılama ile sorununuz var benimle değil.
Orjinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe
.
Kendi adıma şunu söylemeliyim. Zaman bir şeyi hazmetme, taşların ve kavramların yerine oturması, limitlerin ortaya çıkması, beklentilerin, olabileceklerin ve olamayacakların şekillenmesi açısından bazen çok önemli bir gereklilik olabiliyor. Bu konuda da bence öyle oluyor.
Ne anlamalıyım bundan. Ne anlattığınız bana göre açık. Başkalarına göre? Açık yazın. Anlaşılsın.

Başkaları anlıyor da sizde algılama zaafı var.
Şurada dandamı bir şey anlamadınız. (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=708017&postcount=344)
Buradandamı (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=708141&postcount=359)
Ya lilium, amma attın be. Senin canın sıkılmış yine.

Hem muhatap almıyorum diyorsun, hem bulaşıyorsun. Canın yanıncada mızıkçılık yapıyor, malinaya şikayet ediyorsun. Mektep çocuğu gibisin.
Sizin gibiler benim canımı yakamaz, kılımı bile tepiştiremezsiniz. Si kimsiniz ki, canımı yakacaksınız.
Mektep çocuğunu bile hakir görürsünüz ama ondaki saflığı temizliği doğallığı göremezsiniz.
Siz paylaşımın bilginin ne olduğunu bilemezsiniz, toprağın ne olduğunu nereden bileceksiniz, işte mesajın.Benim UBYİ'de elde ettiğim en büyük kazanç insanları tanımak ve sosyalleşmek oldu. Ortada gezinen bilgi akışı çok da umurumda değildi. Ben çoğunu almadım, ilgilenmedim. Kullanmaya da vaktim olmadı. Olduklarının da büyük bahçecilikte ekonomik olmadığını ya da sanılan yararı vermediğini gördüm. Ben bahçemi profesyonel destekle götürdüm.
Eli toprağa deymemiş kazma kürek nedir bilmeyen bir şey yetiştirip büyütmeyen biri bana ahkam kesmeye kalkmasın, onlar yaprağı para, dalı dolar görürler.

Bunlar size cevap değildir, cevap hakkımı daha saklı tutuyorum.

Aslında cevap vermek te istemiyorum değmez, Biri şunun sesine keserse konumuza kaldığımız yerden devam etsek.

bayindirmevki
24-10-2010, 00:49
Sayın lilium,

Özür yetmiyor anlaşılan biri sesimizi de kessin. Kaldığın yerden devam edesin.

O zaman ben sana kaldığın yeri göstereyim.

"Ortak ve kesinlikle farklı bir oluşumun katma değerini yaratmaktır bence birlikte yapmamız gereken"

Çözebilirsen devam et.

Cevap hakkınızı da aman iyi saklayın, kaybolmasın.

memet
02-11-2010, 16:40
Arkadaşlar, Ağaçlar e-dergiyi tekrar çıkarmaya başlayacağız, Uzak bahçelerin yakın işbirliği başlığından dergi için yazı ve fotoğraf derlemek bir yazı hazırlamak isteyen arkadaşlarımız olur mu?
Yazı için bir uzunluk sınırımız yok. Fotoğrafların 1500-2000 piksel olması tercih nedenidir.

Bu için ben /biz yaparız diyenlar ayrıntılar için bana özel mesaj atar mı?

( O konuda değil de, ben şu konuda yazsam olur mu diyenleri de bekliyorum)

elek
04-11-2010, 13:19
Üretim denetleme, sertifikasyon ve ürün pazarlama üzerine epeyce tartışıldı ve gördüğüm kadarıyla ileriye doğru adım atma konusunda bir tıkanıklık yaşanıyor şu anda. Aşağıdaki linklerde bahsedilen model örnek alınıp birşeyler yapılabilir belki..

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&Date=31.10.2010&ArticleID=1026531

http://www.bukoop.org/

acemi_caylak
28-11-2010, 09:32
"Uzak Bahçeler, bundan sonra ne yapacak?" Bu soruya cevap verebilmek için Ayhan Kaptan'ın gemisinin Yarımca'da demir atmasını fırsat bilerek 27 Kasım 2010 günü öğleden sonra, bir araya geldik. Ayhan Kaptan'ın güzergahı son anda belli olduğu için bütün üyelere zamanında duyuru yapamadık. 26 Kasım akşamı ulaşabildiğimiz bütün üyelere bildirimde bulunduk. Ulaşabildiğimiz arkadaşlardan toplantıya katılanların listesi aşağıdaki gibidir.

1- Meyvelitepe Ailesi,
2- Sındırgılı,
3- Bayindirmevki,
4- Ayhan Kaptan
5- acemi_caylak

Toplantı sırasında, Ensar, Halil Önen ve Lilum ile telefonla görüşerek bilgi aktardık. Ulaşamadığımız ve geç bildirimden dolayı mazaret bildiren ve katılamayan arkadaşlara duyuruyu yapmakta bana bana düştü.

Lodoslu bir havada ve denizde 1,5 metrelik dalgaların arasında biraz tırsarak, biraz korkarak maceralı bir yolculuktan sonra gemiye çıktık. Ayhan Kaptan'ın çok iyi organize ettiği bir masanın etrafında, sıcak çaylar, kahveler, kırmızı enzim ve bunların yanında Meyvelitepe Ailesi'nin getirmiş olduğu kurutulmuş hurma, kek (hayatımda yediğim en güzel kekti diye not düşmeden edemeyeceğim) ve gemi aşçısının hazırladığı börek ve tatlılar eşliğinde çok güzel bir sohbet ve toplantı oldu. Meyvelitepe Ailesi'ne, Ayhan Kaptan ve Gemi Aşçısı'na buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Ayhan Kaptan'ın bizi uğurlarken gemici selamı göndermesi çok manidardı.

Toplantı sırasında o kadar çok şey paylaşıldı ki hepsini yazmak çok uzun olabilir. Bu yüzden fazla uzatmadan alınan kararları açıklamak daha iyi diye düşünüyorum.

1- Uzak bahçeler grubu kendi sitesini kuracak ve bu sitede bu oluşumun ilkeleri, hedefleri ve uygulamaları ayrıntılı şekilde anlatılacak. Site dünyadaki buna benzer oluşumları da örnek alarak üyelerini ve okuyucularını sürekli bilgilendirecek. Bu konuda her üye kendi deneylerini anlatacak.

2- Uzak bahçeler kendisi için en kısa bir amblem belirleyecek. Üyeler bu amblemi ürettikleri ürünlerde kullanabilecekler.

3- Bahçe tanıtımları ayrı bağımsız bloglarda gerçekleştirilecek ve üyeler bu bloglarını sürekli güncel tutacaklar.

4- Sitede bu bloglara link verilecek ve merak eden okuyucular her üyenin bahçesine bu linklerden erişecekler.

Alınan kararlar kısaca bu şekilde.

Bu kararları en kısa zamanda gerçekleştirmek ve ikinci toplantıyı çok daha geniş katılımlı yapmak üzere, herkese selamlar.

Halil Önen
28-11-2010, 15:29
Bilgi için teşekürler dostlar.
Hadi hayırlısı olsun.

Akil adamların toplantısına benzettim ben bu buluşmayı. Öyle değil mi, Sn.Meyvelitepe ailesi, Sn. Acemi Çaylak, Sn. Bayındırmevki Sn. Sıdırgılı ve Sn. Ayhan kaptanın bir araya gelmeleri...

Artık kariyerle ilgilenme devri gerilerde kalmış olsa da, şimdi siyah enzimden yapılmış ateş suyu ve bir fincan az şekerli kahve _Sn Ensar beyin Dikilideki buluşmada anlattığı orta şekerli değil_ :p ile ne güzel sohbet edilmiştir, kimbilir. Orada olmak vardı.


Evet artık rotamız belli, yola çıkıyoruz ve gideceğimiz yeri biliryoruz, varacağımız yerin öyle pek de önemi yok.

Ahde' si yok belki ama vefa borcumuz olduğunu düşünüyorum Ağaçlar. net için... biginin payladışıldıkca çoğalan bir zenginlik olduğunu yaşadık bu nadide insanların arasında.

Nasıl hayattan memnun olduysak, öyle memnun olduk. Bu sözler size veda gibi gelebilir belki ama öyle değil, Uzak Bahçeler gitsek de, her ne olursa olsun yine buradayız.

Ben biliyorum Uzak Bahçelerdeki dostlarımı. Biliyorum onlar için yaşam bir mum değil bir meşale daha uzakları aydınlatan.

Biliyorum, en büyük mutluluğu aldığı şeylerden değil, verdiklerindendir. Zaten mutlu insanlar her zaman verici değiller mi? Kimse Gandi gibi bir fedakarlık beklemiyor, zaten olamaz da böylesi; şu insanın kontrol edemediği dünyada kaderin tekmeleriyle bir o yana bir bu yana savrulurken.

Oysa yaşam kısa ve talihsiz süprizlerle dolu; gerçekten neyin önemli olduğunu bilmek bir ömür alabiliyor, kalan vakit az iken 'o' nu aklılı kullanmak anlamlı hayatın _ bilinen_ sırlarında, kendi içinde saklı duruyor.

Bir şekilde binlerce kromozom kardeşten daha şanslı olmak, :) yani tasadüf etmenin etmenin fırsatını değerlendirmek _ tesadüflere bağlı konularda mükemmellik aranmamalı_ :( 'o' na bir anlam vermek gerek; yoksa sadece mutluluk fani dünyada yeterli değil...

Canlı olmanın çoşkusu yerler dökülüp saçılmalı... Sadece mutlu olmak kalıcı bir durum değil yaşamın kısalığında, 'o'nun anlamını aramak yeterli zamanı içermiyebiliyor bazen... yaşamın çoğu arkamızda kaldığında sadece birkaç küçük pişmanlıklar kalmalı geride. Yoksa insan yaptıklarından değil yapmadıklarından pişman olandır.


Yaşlılığın onurlandırılmadığı, gençliğe daha az değer verildiği bir toplumda yaşıyoruz, yaşlı olmanın kıyısında olmak daha iyi geliyor insana...:)

Ama hala yaşarken geçmişe dönme isteği ile içimize serpilen huzur duygusu ' yaşın bilgeliğini' keşfetme çabası olsa gerek.


Bilgi paylaşıldıkca çoğalırmış... ' Kendi bildiğinden yalnız kendisi istifade eden insan, yavrusunu yiyen canavar gibidir'' der, A. Hamid Tarhan.

Ya şu, şu anda tesdüfen dinlediğim 'zaman gelip geçiyor'' adlı şarkısında Şebnem Ferah ne diyor, çığlık çığlığa...

'Bilgi sahibi olmadan fikirlerle dolmuşuz,
'Yaşayıp yaşatmak dururken' ...

Elbette bilgiyi kutsallaştırmak değil, bazen bu klişeye_ belki klişe değildir_ takılmışlığım olur; avuturum kendimi, 'bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak'... hayatı tam kullanmayı bilmek bilgiden değil, bilgelikten geçer diye..

'Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, tehlikelidir, ya da 'Fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olmak, gereksizdir', diyen Konfüçyüs ' ün bu sözleri fikir değil miydi?; 'tehlikelidir' ve 'gereksizdir' derken...

Bilgiyi paylaştıkca çoğaltan ve bundan mutlu olan, yaşamlarını istekli uğraşlarına adamış dostların arasında olmak ayrı bir mutluluk kaynağı...

Teşekkürler dostlar.

nazlı06
28-11-2010, 22:49
hayırlısı olsun

bayindirmevki
28-11-2010, 23:06
"Uzak Bahçeler, bundan sonra ne yapacak?" Bu soruya cevap verebilmek için Ayhan Kaptan'ın gemisinin Yarımca'da demir atmasını fırsat bilerek 27 Kasım 2010 günü öğleden sonra, bir araya geldik. Ayhan Kaptan'ın güzergahı son anda belli olduğu için bütün üyelere zamanında duyuru yapamadık. 26 Kasım akşamı ulaşabildiğimiz bütün üyelere bildirimde bulunduk. Ulaşabildiğimiz arkadaşlardan toplantıya katılanların listesi aşağıdaki gibidir.

1- Meyvelitepe Ailesi,
2- Sındırgılı,
3- Bayindirmevki,
4- Ayhan Kaptan
5- acemi_caylak

Toplantı sırasında, Ensar, Halil Önen ve Lilum ile telefonla görüşerek bilgi aktardık. Ulaşamadığımız ve geç bildirimden dolayı mazaret bildiren ve katılamayan arkadaşlara duyuruyu yapmakta bana bana düştü.

Lodoslu bir havada ve denizde 1,5 metrelik dalgaların arasında biraz tırsarak, biraz korkarak maceralı bir yolculuktan sonra gemiye çıktık. Ayhan Kaptan'ın çok iyi organize ettiği bir masanın etrafında, sıcak çaylar, kahveler, kırmızı enzim ve bunların yanında Meyvelitepe Ailesi'nin getirmiş olduğu kurutulmuş hurma, kek (hayatımda yediğim en güzel kekti diye not düşmeden edemeyeceğim) ve gemi aşçısının hazırladığı börek ve tatlılar eşliğinde çok güzel bir sohbet ve toplantı oldu. Meyvelitepe Ailesi'ne, Ayhan Kaptan ve Gemi Aşçısı'na buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Ayhan Kaptan'ın bizi uğurlarken gemici selamı göndermesi çok manidardı.

Toplantı sırasında o kadar çok şey paylaşıldı ki hepsini yazmak çok uzun olabilir. Bu yüzden fazla uzatmadan alınan kararları açıklamak daha iyi diye düşünüyorum.

1- Uzak bahçeler grubu kendi sitesini kuracak ve bu sitede bu oluşumun ilkeleri, hedefleri ve uygulamaları ayrıntılı şekilde anlatılacak. Site dünyadaki buna benzer oluşumları da örnek alarak üyelerini ve okuyucularını sürekli bilgilendirecek. Bu konuda her üye kendi deneylerini anlatacak.

2- Uzak bahçeler kendisi için en kısa bir amblem belirleyecek. Üyeler bu amblemi ürettikleri ürünlerde kullanabilecekler.

3- Bahçe tanıtımları ayrı bağımsız bloglarda gerçekleştirilecek ve üyeler bu bloglarını sürekli güncel tutacaklar.

4- Sitede bu bloglara link verilecek ve merak eden okuyucular her üyenin bahçesine bu linklerden erişecekler.

Alınan kararlar kısaca bu şekilde.

Bu kararları en kısa zamanda gerçekleştirmek ve ikinci toplantıyı çok daha geniş katılımlı yapmak üzere, herkese selamlar.

Ne ekleyebilirim ki bu yazılanlara? Hiç. Acemi usta özetlemiş. Benden tek kelime. Güzeldi...

Acemi ve Sındırgalı ile geçen keyifli yolculuk. Adımla özdeş sularda bir macera gibi bata çıka gemiye varmak. Çok sevdiğimden mi incitmişliğim? Meyvelitepe ailesi. Sevgili eşi yaz derken kendisinin oku değişi. Kendilerini görme fırsatı bulduğum için mutluyum. Ayhan kaptanın incelikli ev sahipliği. Romanlardaki gibi gerçek bir kaptanla karşılaşmak, işi kendine yakışan... Uğurlarken kırk yıllık dostlara özel sarılışı. Faklı fikir ve karakterlerde ki insanların aynı yürekte buluşması. Hepsi, hepsi çok güzeldi.

Burda, kaptanlarını mahcup etmeyecek uyum içinde bize hizmet eden gemi personelinede ayrıca teşekkürlerimi sunarım.

Acemi, her saat başı beni arayarak onca yolu yapmamı sağladığına değdi. Sağ ol.

Sonuçta; Bir kaç akil adam toplandık. Gelemiyenler bilgilendirildi. İsmi geçmeyenler unutulduğunu sanmasın. Masada bir kaç kişi olabiliriz, aslında bir çok kişi...Alınan kararlar ortada. Ben üstüme düşeni yapacağım. Halil ustanın dediği gibi belki de veda zamanı. Kimbilir? Doğanın kuralı değil midir ki her canlı gün gelir yuvadan ayrılır. Olanları bunun dışında yorumlamak gereksiz.

Herkese saygılar

denizakvaryumu
29-11-2010, 10:01
Hayırlı olsun.

Çok sevindirici bir gelişme...

MeyveliTepe
29-11-2010, 15:42
Ayhan kaptana ev sahipliği için çok teşekkür ediyorum. Çok hoş bir deneyim yaşadık. Toplantı çok spontane oldu. Kaptanın lodos sebebiyle körfezde çakılı kalmasını fırsat bildik. Aynı lodosun dalgaları üzerinde kimimiz için eğlenceli, kimimiz için tedirgin edici kısa bir yolculukla gemiye çıktık.

Gemi deneyimimiz ve kaptanın misafirperverliği unutulacak gibi değil. Tekrar teşekkürler.

Acemi Çaylak, toplantı sonucunu kısaca özetlemiş. Bir kaç konuyu tamamlamaya çalışayım.

Uzak Bahçelerin Yakın İşbirliği, adı üzerinde doğal tarım yöntemleriyle üretim yapan ya da yapacak olan bahçelerin sanal bir çatıda ilişkilendirilerek, tüketiciye (mümkünse yerel) doğrudan ulaşmasına zemin hazırlayan bir yapının nüvesi.

Ayırd edici özelliklerden birisi, her bir bahçenin izlenebilir olmasının sağlanması, ki, iletişim ve güven ortamının sağlanmasında olmazsa olmazlardan bir unsur. Bunu meyvelitepe deneyimimizden çok iyi öğrendik.

Bu sebeple, bahçelerin birer blog oluşturmaları, bahçelerini, topraklarını, ürünlerini, uyguladıkları yöntemleri dinamik ve sürekli bir şekilde yayınlamaları, paylaşmaları, samimiyetlerini tam anlamıyla ortaya koymaları gerekiyor. Alınan kararlardan biri bu.

Diğeri ise, çatının henüz bir iskelet de olsa inşa edilmesi, böyle bir iş birliğinin, amacı, ilkeleri, neler yapmak istediğinin kamuya duyurulması, gelişmelerin paylaşılması, üye bahçelerin linklerinin verilmesi amacını taşıyan bir sitenin açılması.

Sonrası tabii ki gelişmelere bağlı. Bu yapının içinde belki de yüzlerce başka bahçe yer almalı. Bölgesel ilişkilendirmeler ortaya çıkmalı, tüketici gruplarıyla irtibatlanmalı, lojistik ve yasal çözümler üretmeli, öyle ya da böyle bir iç denetim mekanizması tesis edilip asgari standartlar belirlenmeli.

Bunların yanı sıra bilgi üretip, sınırsızca paylaşmayı da ilke edinmeliyiz. Gücümüzün buradan geleceğine kuşkum yok.

Bütün bunları oluştururken, bu yapının ortaya çıkmasını sağlayan ağaçlar.net, en temel yapı olmaya doğal olarak devam edecek. Pek çok tartışma ve bilgi paylaşımı buradan devam etmeli. İnşallah günün birinde Uzak Bahçelerin kamuya açık belgeselini bu başlıklarda bulacağız.

Dolayısıyla lütfen yanlış anlaşılmasın. Bir yere gittiğimiz yok, buradayız, ve burada olmaya devam edeceğiz :)

MeyveliTepe
29-11-2010, 15:47
.. Sevgili eşi yaz derken kendisinin oku değişi. ...

:))
Bilgi ve deneyim olmadan yazılacak bir şey olmaz. Yazılmayan ve paylaşılmayan bilgi ve deneyim de bir işe yaramaz.

Her iki tavsiyeyi de dikkate almakta fayda var :)

üzüm
29-11-2010, 16:17
Güzel bir gelişme -toplantı olmuş, hayırlı olsun.

malina
29-11-2010, 17:21
Meyvelitepe'ye söyledim burada da yazayım; siteniz için yapabileceğim şeyler varsa, yapmayı denerim, beğenirseniz kullanırsınız :)

Zeytinlibahçe
29-11-2010, 18:49
182137

Evet lodoslu bir günde bizim geminin zabitan salonunda toplandık, öyle bir lodos vardı ki açıktaki demirli gemiye servis motoruyla geliş, gidiş zordu, fakat lodos da olmasaydı doğrusu bizde olmayacaktık, sağolsunlar lütfedip geldiler, gemimize ulaşıp beni ve personelimi onurlandıran tüm katılımcılara sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Bu vesileyle uzak bahçelerin ne denli bir denizci grup olduğunu da ispat etmiş olduk.:) Denizcilikte sayılı fırtınaların bir ismi vardır ve yılın neredeyse aynı günlerinde gerçekleşir. Benim için bundan sonra 27 kasım ''Uzak bahçeler fırtınası'' olacak.

Kendileri geldilerde gitmeleri de bizdendi, hani ortak bir fikire varana kadar da gemideydik.:), hafiftende sallanıyorduk, zaman zaman sn Bayındırmevki bazı konularda hık, mık eder gibi oldu mu, yoksa banamı öyle geldi ne, sanırım gemide olduğunu hatırlamış olacak ki hemen hemen her şeye evet dedi :))), sanki o celalli yazıları yazan o değildi, iyi ki onca yoldan geldi de kendisini yakından tanımış olduk, teşekkürler

Konuşulacak olan konular belliydi ve hemen hemen her konuda konuşuldu ve tam bir fikir birliğine varıldı, ilk defa karşılaştığımız arkadaşlarla sanki yıllardır tanışıyor gibiydik, forumun gücü…:))

Bayan meyvelitepe nin katılımı bizi ziyadesiyle memnun etti, sitelerindeki yazılarını zaten severek okur, beğenirdim, yakından tanıyınca da ne kadar konulara hakim olduğunu, bilgisi ve donanımıyla bir kez daha takdirlerimi kazandı. Katılımı için teşekkürler. Elleriyle yaptığı kek muhteşemdi.

Sn Sındırgılıyı en kısa zamanda bahçe sahibi yapmamız lazım, kendisini tanıdığıma çok memnun oldum, fikirleriye bizi her zaman desteklemiştir, iyi ki geldi.

Sn Meyvelitepe tek kelimeyle muhteşem, derin yazılarının arkasındaki şahsiyeti ve iç temsili hep merak ederdim, kendisini hakkında burada ne yazsam yetersiz kalacak, iyi ki var.

Acemi usta gerçekten kısa zamanda nasıl bu hale geldi, kendisini nasıl yetiştirdi öğrenmeye olan hevesi, dinamiği ve araştırmacı kişiliğiyle kesinlikle yakından tanımalısınız, lokomotif…

Toplantıda ağaclar.net teki faaliyetlerimizi arttırarak devam ettirme kararı aldık, kuracağımız site buradaki faaliyetlerimizi aksatmayacak. Agaclar.net forumdan nasıl vazgeçebiliriz ki :)

tunceromer
29-11-2010, 19:32
size başka bir nikle cevap yazmak zorunda kaldığım için özür dilerim ama malesef. Artık omer.tuncer isimli üyenin forumda kaydı yok hatta malina nın dediğine göre kayıtlarda böyle bir üye de yok muş?

KOSKOCA 105 KİLO LUK ADAMI YOK ETTİLER.

Neyse ki yazdıklarım ve sürekli sorduklarım yerlerinde bir tek özelden yazdıklarım ve bana gönderilen özel bilgiler uçtu.

Yeni oluşum için böyle bir karar alınması zaten zorunluydu tanıtım ve satış için Ağaçlar net kullanımı siteyi zora sokabilirdi. bizi bir araya getiren ağaçlar net i nasıl dışlaya biliriz ki gurubun çoğunda olduğu gibi benim en büyük yol göstericim ve uygulama kılavuzum bu sitede ki yazılan la arkadaşların uygulamaları olmuştur.

Kimisi enzim içip kaşınmış kimisi de enzimi sahra topu zannedip evinde patlatma denemesine girişmiş.

Ama verilen karar doğrudur (göçmen kuşlar gibi) uzak bahçeler artık kanatlanmalı doğduğu büyüdüğü mekana da mevsimi geldiğinde de dönmelidir.

Bize önder olanlara her zaman sevgimiz ve saygımız sonsuz dur.

acemi_caylak
29-11-2010, 20:15
aslında bir çok kişi...

Bunların yanı sıra bilgi üretip, sınırsızca paylaşmayı da ilke edinmeliyiz. Gücümüzün buradan geleceğine kuşkum yok.

Benim için bundan sonra 27 kasım ''Uzak bahçeler fırtınası'' olacak.

Ama verilen karar doğrudur (göçmen kuşlar gibi) uzak bahçeler artık kanatlanmalı

Yukarıdaki sözler üstüne daha ne denir ki. Hepsi de Uzak Bahçeler oluşumunu geçmişiyle ve geleceğe bakışıyla bir başka açıdan kısa ve özlüce tanımlıyor.

Sevgili Malina ise zaten hep yanımızdaydı ve Uzak Bahçeler agaclar.net sayesinde oluştu. Belki her üye bu gücün farkında değil ama, agaclar.net 82.521 üyesiyle (son gözüken rakam bu) bir okul. Sevgili Sarıcan’ın deyimiyle Köy Enstitülerine benzer bir oluşum. Bizi var eden bu oluşumu nasıl bırakabilirizki. Doğal olarak bu güçbirliği hep sürecek.

Geriye dönüp baktığımızda çokta uzun olmayan bir süre içerisinde Uzak Bahçeler bir çekim merkezi olmuştu ve deyim yerindeyse artık bir sıçrama yapması gerekiyordu. Bu daha ilk adım dostlar. Asıl zorlu süreç, diğer deyimiyle “fırtına” bundan sonra başlayacak. Satış organizasyonu, ürünlerin tüketicilere ulaştırıması ve de en önemlisi Bayindirmevki’nin deyimiyle “son kimyasal gübre fabrikası kapanana kadar” sürdürülecek uzun soluklu bir mücadele vb. türden aşmamız gereken daha çok engel var. Ancak Sevgili Üzüm gibi (Kendisi bu başlıkta fazla gözükmese de yaptığı uygulamalar ve yazdığı yazılarla bizim doğal bir parçamız olduğunu çoktan haketmiş bir üye.) gizli üyelerimiz ve yazmasalarda bizi gönülden destekleyen dostlarımız sayesinde bunu başaracağımıza inanıyorum. Bir kişiyi daha kimyasal kullanımından vazgeçirmek bu oluşumun başarısıdır diye düşünüyorum.

Sevgili Halil Önen, sözlerini biraz değiştirerek, şöyle özetlesem bana kızmazsın herhalde.

"Evet artık rotamız belli, yola çıkıyoruz ve gideceğimiz yeri biliyoruz, varacağımız yerin neresi olduğunu zaman gösterecek." Ancak gemi mutlaka durgun sulara varacak.

Keyf Bahçesi
29-11-2010, 23:31
beyler gideceğimiz yer belli ise varacağımız yerin önemi yok 'tan ben bir şey anlamadım kusura bakmayın.Gideceğimiz yer belli ise varacağımız yer de orasıdır.Ama yol nasıldır,nasıl gidilir derseniz o tamam.Bilmem ben mi yanlış anladım yazılarınızı hepinize bol selam ve kolaylıklar

Lilium
30-11-2010, 00:10
Arkadaşlar hepiniz güzel şeyler yazmışsınız, heyacanınızı satırlarınızdan okuyabiliyorum, güzel bir başlangıç "derya denizinden çıkan kıvılcımlar" ı lodos durduramadı ise bu kıvılcımın meşalesi yanacaktır.
öyle ya da böyle bir iç denetim mekanizması tesis edilip asgari standartlar belirlenmeli.

Belki de ilk yapacak olduklarımızın ilkleri arasında olanlardan bir tanesi bu stantarları belirlemeliyiz, bu stantartlar belirlensin ki, herkes bu sıtandartlara uyup uyamayacağını öğrensin buna göre de burada yer alıp alamayacağını bilsin.

İlk etap hedefleri belirlenmeli, Ne yapacağız nereye kadar yapacağız sınır ne olacak. daha sonrası gelişmelere göre gidişata göre belirlenebilir.

Bunları burada mı yapacağız yoksa açacağımız sitede mi?

Ve ya uygun olan (çoğunluğa uyan) en kısa bir tarihte toplanıp konuşarak mı belirliyelim. Bence konuşmak yazışmaktan iyidir yazışarak bazen birbirimizi yanlış anlayıp ya birbirimizi kırıyoruz ya da konu başka bir yerlere gidiyor.

bayindirmevki
30-11-2010, 00:31
Sanırsam, yine bir pot kırdım çarşıyı karıştırdım. Herkese bir açıklama borcum var gibi. Beni tanıyanların bildiği üzere İstanbul ile Çanakkale arasında bölünmüş bir hayatım var. Haftada iki gecem yolculukta geçiyor. Otobüslerde ne kadar uyunabilirse o kadar...Ondan sonraki bir iki gün anca kendimi toplamaya çalışıyorum. Yorgun kafa ile yazdığım yazılar yeterince yanlış intiba bıraktı. Buraya kadar. Bir ara vermem lazım. Zaten yuvadan gidilir ama her zaman da geri dönme ihtimali vardır. Adı üstünde yuva.

Vedamın bundan başka anlamı yok. Burdaki tartışmalar veya yeni site kurmak gibi nedenlerden tamamı ile uzağım. Biraz kendime zaman ayırmak ve satın alıpta okuyamadığım kitapları tüketmek istiyorum. Biraz da kurduğum ama hiç bir yazı ekleyemediğim kişisel blokuma zaman ayırmak. Eğer güzel bir blok oluşturursam kuşkusuz ki bu agaclar.net ve sayesinde tanıdığım değerli insanlardandır. Hepinizi saygı ile selamlıyorum.

Burdayım ama biraz uzakta. Hoşçakalın.

omer.tuncer
30-11-2010, 20:33
Lütfen kusur a bakmayın yeniden eski ismime döndüm kontrol için yazıyorum.

not: tartes ten boyle bir perma kültür çalıştay notları var ilgilenlere.

http://xa.yimg.com/kq/groups/1924739/2075091918/name/Permakultur_Calistayi_Notlari.pdf

acemi_caylak
02-12-2010, 16:02
Bu linkte (http://permacultureturkey.org/bill-mollison-ile-soylesi-1-2/) permakültürün kurucusu Bill Mollison ile yapılan bir söyleşi var. Kesinlikle okunması gereken bir söyleşi. Uzak Bahçeler'in hedeflerinden bazılarını bu yazıda çok güzel dile getirmiş. Kendi açımdan çok dikkat çekici olan bölümleri buraya da aktarıyorum.

Vlaun: Ama öyle görünüyor ki gen mühendisliğinin bugün geldiği noktada bizim organik tarımımızın da içine edebilirler, açık tozlanmayla döllenen tohumlarımızı bile…

Mollison: Sanırım Amerika’da toplum GDO’ları benimsedi. Burada onları satmayan birilerini bulmak zor. Ama bu Avrupa’da ve dünyanın diğer yerlerinde böyle değil. Avustralya’da yapamazsın. Bunları satamazsın. Haliyle satamayacağın bir şeyi ekmenin anlamı yok. Amerika gittikçe daha da yalnızlaşıyor bu konuda. Sadece GDO konusunda değil, birçok başka konuda da. Söylediğim gibi, yanlış başkanı seçtiniz. Kısa süre içinde dünyada bazı şeyleri yapan tek ülke olduğunuzu anlarsınız. Ve dünyada organik gıda yemeyen tek ülke olduğunuzu. Sanırım böyle olacak. Sanırım Üçüncü Dünya hızla değişiyor ve işbirliği yapıyor.

Vietnamlılardan çok etkilendim. Bir çiftçiyi görmeye gittim, adı Bay Man, permakültürü benimsemiş ama karısı onunla aynı fikirde değil. Karısı sadece pirinç yetiştirmek istiyor. Adam, sen tarlanın yarısını al, ben diğer yarısını diyor. Öyle de yapıyorlar ve görüntü şu. Tarlanın yarısı sadece pirinç, kimyasallarla yetiştirilmiş. Diğer yarısı Eden’in Bahçesi gibi. Adam yerel pazarda yüksek miktarlarda mal satarken, kadın dünya pirinç pazarıyla rekabet ediyor ve durumu iyi değil. Haliyle kadın çok çalışıyor ama iyi para kazanamıyor. Adam ise çok para kazanıyor. Kendine bir bisiklet almış, eve siyah-beyaz bir televizyon ve radyo almışlar. Zengin bir çiftçi. Üstüne de 400$ para kalmış. Ve ne yapıyor? O parayı aynısını yapması için komşu çiftçiye veriyor. Çok anti-Amerikan değil mi?

Vlaun: Tamamıyla.

Kasabamızda bir gıda kooperatifimiz var. 25 yıl sonra, arka sokaklarda tıkılı kalmış dükkanımızı ana caddeye çıkardık. Büyük Açılış için birisi bir çalıştay düzenledi: “Herkes için yeterli gıda var mı?” Anlaşıldı ki, gıda mevcut olmasına rağmen aç kalacak olan birçok kişi var, çünkü nasıl pişireceklerini bilmiyorlar. Eğer işlenmiş gıda almazlarsa pilav ya da fasulye pişiremiyorlar.

Mollison: Queensland’deki küçük yerlerde kooperatiflerimiz doğdu ve büyüdü. Orada bir kredi birliği de kurduk, bu kredi birliği kasabadaki herkes için. Kişi başına ortalama 15$’lık bir yatırımla başladı ve şu anda kişi başına ortalama 18.000$’lık bir büyüklüğe ulaştı, çok hızlı büyüdü. Herkes kendi evini, arabasını, çiftliğini aldı, kendi işini kurdu ve bir sürü de para arttı, sanırım 15-20 milyon $. Bu sadece küçük bir kasaba. Ve kimse artık borç istemiyor. Hepsi kendi sermayesiyle işi yürütüyor. Ve bunu kendi sermayeleriyle yaptılar! Eğer kredi birliğini kooperatifle birleştirirsen neler olacağına şaşarsın.

...

Mollison: Her şeyi malçta yetiştirme gibi.

Vlaun: Şahane fikir, bizim oturduğumuz yerde her zaman işe yaramasa da. Toprakta malçı uzun süre tutamıyoruz çünkü o zaman ilkbaharda toprağın ısınması çok uzun sürüyor. Toprağın kuruması ve ısınması için malçı toprağın üstünden almamız gerekiyor. Bir de dikkatli olmazsak, malçın altında çok fazla sümüklüböcek oluyor. Biraz nazik bir durum.

Mollison: Ohh, ördekler için ziyafet. Demek ki ciddi bir ördek eksikliğiniz var. Eminim ki yapamayacağınız bir sürü şey olacak ama yapabildiğiniz şeylere bakın.

Vlaun: Kesinlikle. Permakültürün ilkelerinden biri de her bir durum için o duruma özel bir çözüm olması galiba.

Mollison: Evet bu doğru olabilir, ama hep aynı şeyleri uyguluyorsun. Bir keresinde Hawaii’de Cauceria otuyla uğraşıyorduk. Öyle ki ağaç dikemiyorsunuz, gidiyor ve ağacı öldürüyor. Ben dedim ki, ‘tamam bu sizin büyük sorunlarınızdan biri’. Onlar da ‘evet büyük sorun’ dediler. Onlara dedim ki gidin bu ot nerede çıkıyor, nerede çıkmıyor gözlemleyin, bana gelip hangi koşullarda bu otun çıkmadığını söyleyin. Öyle yaptılar. Sonra bir sistem çizdik, Cauceria otu olmayan bir bahçeyi Cauceria’nın tam ortasında yapabileceğimizi düşündük. Ve öyle de yaptık. Diktik ve büyüdü.

...

Vlaun: Soya ürünleri peki? Organik soya sütü değilse GDO’ludur. Tofu. GDO’lu. “Doğal gıda” olarak nitelediğimiz şeyler bile artık GDO’lu soya fasulyesiyle yapılıyor.

Mollison: İnanırım.

Vlaun: Yeni yeni radara girmeye başladı. Kimse anlamadı ama kimseler bilmeden bunu zorla ağzımıza tıktılar.

Mollison: Ne alçak herifler, değil mi?

Vlaun: Soya fasulyemizin %70 civarı GDO’lu ve çoğumuz bunları alarak neleri desteklediğimizi anlamıyoruz. Mısır tarlalarına BT (böceklerin iç organlarını parçalayarak onları öldüren Bacillus thuringiensis bakterisi. Ç.N.) attıklarından beri organik olmayan mısır cipsi alıyoruz.

Mollison: BT’nin sonu geldi. Yıllar önce Avustralya’ya BT aşılanmış GDO’lu pamuk tohumu getirip ektiler ve pamuk kurdu ekinin yarısını yedi, çünkü işe yaramadı. Ve şimdi bütün tohumlar bu BT’ye bağışık gruptan. Bu BT’yi bitirmek için bir yol olabilir.

Vlaun: Haklı olabilirsin ve bu organik üreticilerin kullanmak zorunda oldukları başlıca böcek ilacı. Beş sene içinde hiçbir değeri kalmayacak çünkü böcekler buna bağışıklık kazandı.

zafersu
02-12-2010, 22:29
Bunların yanı sıra bilgi üretip, sınırsızca paylaşmayı da ilke edinmeliyiz. Gücümüzün buradan geleceğine kuşkum yok.

İnşallah günün birinde Uzak Bahçelerin kamuya açık belgeselini bu başlıklarda bulacağız.

Dolayısıyla lütfen yanlış anlaşılmasın. Bir yere gittiğimiz yok, buradayız, ve burada olmaya devam edeceğiz :)



gizli üyelerimiz ve yazmasalarda bizi gönülden destekleyen dostlarımız sayesinde bunu başaracağımıza inanıyorum. Bir kişiyi daha kimyasal kullanımından vazgeçirmek bu oluşumun başarısıdır diye düşünüyorum.

Sizler kadar olanaklarımız olmazsada ''PEŞİNİZDEYİZ'' haberiniz olsun.
UBYİ kurucu, kullanıcı, takipçi, örnek alıcı,.....vs. vs. herkese, her dem hayırlı olsun.

bozon
03-12-2010, 23:46
Sayın MeyveliTepe,

Dün sizler için en ciddi engellerden bir tanesi olan kazançlarınızda vergileme, belge düzeni gibi konularda yardımcı olmak düşüncesi ile özet bir çalışma yaparak yazıya dökmüş ancak moral bozucu yanları olabilir endişesi ile yazıyı yollamadan silmiştim. Yukarıdaki yazınızda yer alan küçük çiftçi muaflığına dair bölüm ( 193 sayılı kanun md. 10-........) 1998 yılında 4369 sayılı kanunla mülga edilmiştir. Keşke o bölüm hala yürürlükte olsaydı, işiniz çok kolaylaşacakdı.
Hali hazırdaki mevzuat, tasarlamakta olduğunuz işbirliğinde ( Bilhassa netten satış ve kargo ile mal sevkiyatlarınızda) ileride sizleri üzebilecek belirsizliklerle dolu.

Belirtmeden edemedim.


Keşke Sayın Hosseda yaptığı çalışmayı silmeyip yollamış olsaydı. Mevzuatta nelerle karşılaşacağımızı bilmeden mesafe katedilebileceğini zannetmiyorum.

Lilium
04-12-2010, 00:25
Sevgili hosseda'nın bu yazısını okumuştum,

Doğru olan moral bozucu da olsa yazılmalıdır diye düşünüyorum, morelimiz bozulacak diye doğru olanları konuşmayacakmıyız, herkes doğru olduğunu bildiğinden emin olduğu bilgiyi morel bozucuda olsa paylaşmalıdır. Bize doğru bir şeyler yapmamıza hata yapmamamıza yardımcı olurlar. Bilgi bilgidir.

acemi_caylak
04-12-2010, 18:46
Mevzuatta nelerle karşılaşacağımızı bilmeden mesafe katedilebileceğini zannetmiyorum.

Sn. Bozon, Uzak Bahçeler'in ilk hedefi satış değil. Satış elbette olmazsa olmazlardan biridir. Ancak kastettiğiniz internet üzerinden satış ise çok zor değil. Bir eticaret paketi ve sanal pos ile bu iş kolaylıkla halledilir.

Ancak Uzak Bahçeler'in bundan önce gerçekleştirmesi gereken çok önemli adımlar var. Önce kendi kimliği ile tanınması ve yazılı ilkelerinin olması.

Örneğin çok az kişi henüz doğal yoldan bitki yetiştirilebileceği inancını taşımıyor. Hatta o kadar eminimki, agaclar.net üyesi bir çok kişi bile bu işe kuşku ile bakıyor. Ne yazık ki bugüne kadar bize empoze edilen öğretilerin dışına çıkıp dışarıdan objektif bir gözle bakabilme yeteneğimiz körleştirilmiş durumda. Eğitim ve öğretim siteminden tutun, televizyonlar ve basın organları ile sürekli pompaladıkları büyük tekellerin dünya görüşü. Çok özendiğimiz Amerikanın, bilişim teknolojisi ve savaş aletleri dışında hangi üretimi var ki? Geriye kalan banka ve büyük finans kurumlarının hepsi hiç bir üretim yapmayıp rant ve spekülasyon üzerine kurulu asalak bir tüketici topluluğu. Dünyanın kaynaklarını har vurup harman savuranlarda onlar. Bu yüzden dünyanın diğer halklarına karşı bu kadar saldırganlar. Çünkü gelişmekte olan ülkelerdeki bir bireyin 10 katı tüketimde bulunuyorlar. Bunu da karşılıksız bastıkları dolar ile yapıyorlar.

Oysa dışarıdan bakıldığında, siz neden tükettiğiniz meyve ve sebzeyi uzak bölgelerden temin edesiniz ki. Üstelik o bahçeyi ve yetiştiricisini hayatınız boyunca görmeyeceksiniz bile. Daha yeni yaşadığım bir deneyimden yola çıkarak anlatayım. Geçenlerde pazardan nar alıyordum. Pazarcıdan rica ettim, kabuğunun büyük kısmı kahverengi renkli olanları (bunlar güneş yanığıdır) koyma diye. Ancak o bana iyilik yapıyormuş gibi bunların iri olduğunu daha iyi olacağını söyledi. Bense ısrarla onları istemediğimi söyledim. Tartışma ilerledi ve iş satıcının öyle bir narı kesmesine kadar vardı. Söylediğim gibi güneş yanığı olan bölümün meyvelerinin tamamen beyaz olduğunu görünce kendisi de şaşırdı. (İşte aradaki bu satıcıyı ve diğer aracıları kaldırmak gerekiyor. Çünkü bunların üretime hiç bir katkısı yok. Sadece alım satımdan kazanılan asalak bir kazanç.) İşin özeti, yetiştirirken nasıl yetiştirdiğini bilmeyen bir üretici, satarken ne sattığını bilmeyen bir satıcı ve alırken ne olduğunu bilmeyen bir tüketici. Çünkü size bilmeniz ve tek başınıza karar verebilmeniz unutturulmuş.

Geçen toplantımızda Meyvelitepe'nin sevgili eşinin verdiği çok güzel bir örnek vardı. Büyük marketler size daha başından hırsızmış gözü ile yaklaşıyorlar. Girişte ve çıkışta dedektörler ve güvenlik kameraları. Hep kontrol altındasınız. Oysa insanların en fazla %1-2 si art niyetlidir. Düşünsenize, bu insanların çalabileceği ürün miktarı bu yatırımların kat kat altındadır. Ama hiç kimse bunu sorgulamıyor. Size hırsız gözüyle yaklaşan mağazaya siz soruyor musunuz ürünleriniz sağlıklı mı diye? Hayır çok az kişi belki soruyor. Bu durumda her zaman her şeyi belirleyen onlar oluyor. Hatta yaptıkları reklam ve kampanyalarla ne tüketeceğinize onlar karar veriyor.

Hiç düşündünüz mü gökdelenlende oturmanın maliyetini ve tüketilen enerjiyi?

Kısacası sorular uzayıp gidiyor. Uzak Bahçeler hiç değilse doğal yetiştiricilik alanında bir alternatif yol geliştirmeye çalışıyor. Marketler yerine yerel pazarlar, hatta bahçeden tüketicinin kendisine toplatma. Tüketici içinse bildiği ve tanıdığı kişiden ürün alması. Hatta bazı sebze ve meyveleri tüketicinin kendi evinin balkonunda bile yetiştirebileceği. (Örneğin en çok tüketilen iki sebzeden patates ve soğan kendi balkonunuzda yetiştirilmesi en kolay ürünlerdir. Büyük bir balkonu olan neden komşularına da satmasın ki.)

İşte üreticiler ve tüketiciler bu bilince eriştiğinde bir çok sorun kendiliğinden çözülecek. Ülkenin bir çok yerinde Uzak Bahçeler benzeri oluşumlar kurulacak. Gün gelecek bunlar kanunlarıda kendi lehlerine çevirme şansına sahip olacaklar.

Söylediklerim belki hayalprestlik olarak algılanabilir ancak, kürenin dışına çıkıp baktığınızda gözüken bunlar.

bozon
04-12-2010, 23:14
Sayın Acemi Usta, söylediklerinize katılıyorum. Yerden göğe kadar haklısınız. Değerler ve sorunlara bakış olarak da pek bir farkımız yok. Herhalde benim farkım, konulara "olumsuz yanından yaklaşıyor" görüntüsü vermem. Bunda, anlatım becerimin (beceriksizliğimin) önemli payı olsa gerek.

Ben, bir konuyu olumlu ve olumsuz yanlarıyla birlikte düşünürüm. Ortaya çıkabilecek sorunları önceden görmenin, buna yönelik erken önlem almanın, sorunlardan en ucuz kurtulma yolu olduğunu düşünürüm. Eğer bu bir yeni oluşum ise, sağlıklı bir kuruluşun, sağlıklı bir gelişmenin en büyük güvencesi olduğu kanısındayım. Tabii ki, bu şekildeki bir yaklaşım, karamsarlık, bahane uydurma gibi algılanmalara neden oluyor. Oyun bozan gibi görünüyorum.

Benim mevzuatla ilgili endişelerim, somut bilgilere dayanıyor. Burada hepsini sayabilecek değilim. Son yıllarda, tarım ve toprakla ilgili çıkan kanunlar, oluşan mevzuat, tamamen büyük şirketlerin istekleri doğrultusunda gerçekleşti. Örnek; Arazi Toplulaştırması Kanunu, Tohum Kanunu, Endüstri Bölgeleri Kanunu...

Sonuçta tüm toplumsal çabalar, mevzuat dediğimiz bu zeminin üzerinde gerçekleşiyor. Benim isteğim, önerilerimizin, bir de mevzuat bilen arkadaşlar tarafından arada sırada değerlendirilmesi.

Söylediklerinizin bize bağlı yanını zaten yapacağız. Yani zehirden uzak duracağız. Doğayı tahrip etmeyeceğiz...

Benim sözlerimden, "olmaz" anlamı çıkarılmasın. İnsani açıdan oldukça büyük bir çaba olan çalışmalarınızın destekçisiyim. Başarabilirsem katılımcısı da olurum.

Selamlar.

malina
08-12-2010, 10:00
Konu adı doğru olmayabilir, söylerseniz düzeltirim.

Üreticinin ürününü doğrudan satışı ile ilgili vergi mevzuatı (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=22742)

Bu konu ayrı bir başlık olursa takibi kolaylaşır diye son yazışmaları taşıdım. Oradan devam edebilirsiniz.

hosseda
08-12-2010, 10:23
Ben mesajımı önceki bir mesaj sebebi ile yazdım sayın malina ve o mesajlarında öncesi var yazılmalarına sebep olan. Bu durumda hepsini yeni yere aktarmalıydınız.

Konunun başlığı " UBYİ de vergileme " olabilir uygun görürseniz.

malina
26-01-2011, 11:45
Projeden vazgeçildi sanırım...

elek
26-01-2011, 12:49
Projeden vazgeçildi sanırım...

Evet, ben de merak ediyorum UBYİ üyeleri neredeler? Arada blogları turluyorum ama birkaçı hariç onlarda da hareketlilik yok. Toprakla ilgili işlerin nispeten az olduğu bu günlerde; ilerisi için planlar, satış organizasyonu, denetleme, görev bölümü vb. konularda tartışmaların daha hareketli olmasını bekliyordum.

Mine Pakkaner
16-02-2011, 16:24
Uzak bahçelerin İzmir'li üreticileri bu ayki seminerimiz özellikle sizin ilgi konularınız arasında.

Yararlı Böcekler ve Zararlılarla Mücadelede Tuzak Kullanımı (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=23368)


Biyoteknolojik mücadele sürdürülebilir çevre dostu tarımın olmazsa olmazı.

acemi_caylak
17-02-2011, 08:08
Sevgili Malina ve Sevgili Elek,

Proje unutulmuş değil veya bitmiş değil. Aslında proje demek ne kadar doğru o da ayrı bir konu. İşim gereği 20'den fazla proje yönetimi, ISO, kalite yönetimi vb. konularda eğitim aldım. Ancak her eğitimden sonra bunların Amerikalıların yutturmasından öte bir şey olmadığını yaşadığım deneylerden ötürü çok iyi biliyorum. Ortalık bunlardan geçilmiyor. Sağ elimi sallasam projeciye, sol elimi sallasam danışmana çarpıyor.

Bu uzun soluklu bir mücadele. Eğer bu iş için yola çıktıysanız, tam donanımlı olmanız gerekiyor. Biyoloji, Kimya, Toprak bilimi konularında bir üniversite öğretim üyesi kadar teorik bilgiye, iyi bir çiftçi kadar pratiğe hakim olmanız gerekiyor. Hatta daha da ileri gidersek Biyokimya, Mikrobiyoloji, Zooloji, Patoloji, Formakoloji' yi de iyi bilmek zorundasınız. Aksi durumda, size yıllardır söylenen yalanları bertaraf edemezsiniz.

Basit bir örnek, teknoloji ve bilim bu kadar gelişmişken, hala dünya çapında üretilen toplam ürünün 1/3'ü hastalık ve zararlılar tarafından yok edilmekte. Ki buna sel, don ve kuraklık vb. sonucu oluşan zararlar dahil değil. Neden çözüm bulamıyor o "broad spectrum" dedikleri pestisitler.

Tarımda "verim artışını" ve "akıllı teknik" leri savunanlar açlığa çözüm bulabilmiş değil. Bu durum, her şeyden önce dünyada üretimin adil olarak paylaşılmamasından kaynaklansa da, bir diğer sorun bütün bu tekniklerin sadece bir kaç ürüne odaklanmış olması ve çiftçilerin bunları üretmeye teşvik edilmesinden kaynaklanıyor. Mısır, pamuk, soya, pirinç vb. ürünler gereğinden fazla üretiliyor. Oysa insanların gardroplarında 10 yıl yetecek kadar giyecek birikmiş durumda. Pamuk üretimi düşürülse ve yerine diğer ürünler üretilse hiç bir şey kaybedilmez. Aksine açlığa kısmen çözüm bulunabilir.

Aynı durum bizim ülkemizde de var. Konya Ovası'nda şeker pancarı üretmek saçmalık değil mi? Neden orada geçmişte olduğu gibi tahıla ağırlık verilmez. Ya da Ege Bölgesi' ndeki verimli topraklara neden zeytin (zeytin toprak isteği konusunda hiç te seçici değildir) dikilir anlamış değilim. Neden hiç bir Ziraat Odası, Üniversite ve diğer bir cümle sivil toplum örgütleri buna karşı çıkmaz. Bugün tarımın bu hale gelmesinde hiç mi onların suçu yok. Konya Ovası'nda, şeker pancarı için yerin 200 metre altından gereğinden fazla su çeken çiftçi kimin suyunu tüketiyor. Binbir ayak oyunuyla ve yargı kararlarını hiçe sayarak kurulan Cargill tesisleri kimin suyunu kullanıyor. Bu su senin ve benim suyum.

Diğer yandan "organik tarım" kavramı tümüyle çarpıtılmış durumda. Adam organik rakı ürettiğini söylüyor. Distile edilerek elde edilen bir içki olması dolayısıyla, rakı organik olsa ne olur olmasa ne olur. Aşağıdaki resim yakın zamanda gezdiğimiz bir çiftlikten alındı. Buranın sahibi kendilerini bir sürü pazarlamacının ürünlerinizi organik diye pazarlayalım şeklinde aradıklarından söz ediyor.

192966

Bir diğer uyanıklık biyolojik mücadele konusunda yaşanıyor. Biyolojik mücadele konusunda dünyada yüzlerce fiyaskoyla sonuçlanan örnek var. Laboratuar koşullarında başarılı olan bir ürün, deneme sahalarında başarılı olmayabiliyor. Ya da deneme sahasında başarılı olsa bile iklim ve toprak yapısı ile çok yakından ilişkili olduğu için her tarlada aynı sonucu vermeyebiliyor. Hiç uzağa gitmeye gerek yok, ürünün içeriğinin ne olduğu, tam olarak belli değil, hatta içinde var olduğu söylenen organizmaların tam adları "üretim sırrı" yalanıyla sizden saklanarak, her derda deva diye bu forumda bile pazarlanıyor. Ama adam ürünün vertisilyumdan, nematodlara, kurşuni küften, ateş yanıklığına kadar her soruna etkili olduğunu iddia ediyor. Bir de kendisine "turşu suyundaki tuzdan alkol ürettirecek" kadar bir kaç tane kör savunucu buldu mu ürününü "her derde deva" diye burada pazarlayabiliyor. (Bu forumda örneği var.)

Özelden bir arkadaş yazmıştı. Rosellinia kök çürüklüğüne karşı bu ürün önerilmiş. Sormazlar mı adama bu ürün Rosellinia kök çürüklüğünü nasıl çözüyor? Tarladaki drenaj sorunu çözülmeden bu mikroorganizmalar kime nasıl etki edecek? Adam 3 yıllık fidanlarını kaybetme pahasına bir 6 ay daha sizin ürününüzü deneyecek. Bunun neresi etik?

İşte bütün bunlara karşı durabilmek, yalan ve çarpıtmaları ortaya çıkarabilmek ve bunların karşısına alternatif ürünler çıkarabilmek (örneğin nematodu sadece kekik, sarmısak, kimyon vb. ile çözebiliyorsunuz.) ve örnek bahçeler oluşturabilmek oldukça yorucu ve zaman alan işler oluyor. Ancak kimse duraksadığımızı düşünmesin.

Buraya yazmaya fırsat bulamasak ta oldukça olumlu gelişmeler var. Bir kere Ensar sayesinde Trakya Önder Çiftçiler ve DLG (Alman Tarım Birliği) ile yakın ilişkilerimiz var. 5-8 Mayıs tarhinde Adana Tarla Günleri'nde kesinlikle bir deneme bahçemiz ya da enazından kendimizi anlatacağımız bir standımız olacak.

Ensar fabrikayı sattı ve kendini tümüyle tarım işlerine adadı. Dikili'de daha yeni 210 dönüm dağ başında bir arazi aldı. Burada örnek bir ekolojik çiftlik kuracağız. Ben bu ay sonu itibariyle işimi bırakıyorum. Uzak Bahçeler yakında kendi bağımsız sitesini de kuracak. Yani Ilya Ehreburg'un kitabının adındaki gibi "Dipten Gelen Dalga" yükseliyor.

Bunlar aşıldığı oranda pazarlama ve diğer işler kendiliğinden gelecek. Sonuçta bizim birliğimiz daha çok gönüllülük temeline dayalı gevşek bir birliktelik. Kimseye yaptırım uygulamıyoruz. Herkes kendi blogunu kuracak diye aldığımız genel kararı bile en yakın üyelerimiz hayata geçirmedi. Örneğin Sevgili Halil Önen. Buradan onlara sitemimi de belirtmiş olayım:)

omer.tuncer
17-02-2011, 15:13
Aynı durum bizim ülkemizde de var. Konya Ovası'nda şeker pancarı üretmek saçmalık değil mi? Neden orada geçmişte olduğu gibi tahıla ağırlık verilmez. Ya da Ege Bölgesi' ndeki verimli topraklara neden zeytin (zeytin toprak isteği konusunda hiç te seçici değildir) dikilir anlamış değilim. Neden hiç bir Ziraat Odası, Üniversite ve diğer bir cümle sivil toplum örgütleri buna karşı çıkmaz. Bugün tarımın bu hale gelmesinde hiç mi onların suçu yok. Konya Ovası'nda, şeker pancarı için yerin 200 metre altından gereğinden fazla su çeken çiftçi kimin suyunu tüketiyor. Binbir ayak oyunuyla ve yargı kararlarını hiçe sayarak kurulan Cargill tesisleri kimin suyunu kullanıyor. Bu su senin ve benim suyum.

Diğer yandan "organik tarım" kavramı tümüyle çarpıtılmış durumda. Adam organik rakı ürettiğini söylüyor. Distile edilerek elde edilen bir içki olması dolayısıyla, rakı organik olsa ne olur olmasa ne olur.





hah işte böyle yazayım dedim yazamadım daha ben tam üretimimi oturtamadım ne yapacağımı bilmez halde dolanıyor mevcutları iyileştirme çabası içindeyim. daha sonra gelişme üretim artışı ve enson pazarlama gelecek işe başlarken belli bir üretimim yoktu birazda tembelikten ve imkansızlıklardan dolayı zeytine yöneldim çünki onlar mevcuttu iyileştirilmesi gerkiyordu. üstelik bem makina öğretmenliği yaptım, ziraat akrabaların yaptığı onları seyretme ve de yardımcı olmadan öteye gitmedi. Şimdi yeni den öğrenciliğe başladım (yaygın eğitim dedikleri bu olsa gerek) :D

acemiden, selahatin beyden, meyveli tepeden, mine hanımdan ve daha 10 larca kişide AGAÇLAR NET OKULUNDA egitime başladım inşallah ileride stajımı tamamlayıp uygulamaya geçeceğim.:rolleyes:

Halil Önen
17-02-2011, 23:09
Bunlar aşıldığı oranda pazarlama ve diğer işler kendiliğinden gelecek. Sonuçta bizim birliğimiz daha çok gönüllülük temeline dayalı gevşek bir birliktelik. Kimseye yaptırım uygulamıyoruz. Herkes kendi blogunu kuracak diye aldığımız genel kararı bile en yakın üyelerimiz hayata geçirmedi. Örneğin Sevgili Halil Önen. Buradan onlara sitemimi de belirtmiş olayım:)

Sevgili Acemi Usta,

sitem etmede haklısın.:)

Birliğimiz gönüllülük temelinde gevşek bir birliktelik şimdilik ama sıkı dostluk temelleriyle atıldı artık gerisi gelecektir.

Blok çalışmasından çok köydeki diğer üreticilerle neler yapabiliriz; tartışmaları sürüyor ve olumlu sona yaklaşıyoruz.


'Köyönü Tarım' bloğu altında doğal yetiştiricilik ilkelerine bağlı kalarak gönüllü birlik kurma çalışmalarımız_hala _ sürüyor. Biraz daha sürecek gibi...:)

Saygılar

Zeytinlibahçe
18-02-2011, 08:38
Acemi usta çok güzel özetlemiş, ortaya tam olarak birşeyler çıkmadan forumda paylaşmıyoruz sanırım bu yüzden gelişmeler görülemiyor.

Ensar beyle geçen ay buluştuk, planlarını ve yapmak istediklerini devamlı paylaşıp, karşılıklı görüş alışverişinde bulunuyoruz, yapılmak istenenler karşısında heyecanlanmamak mümkün değil. Yalnızca bu ay içerisinde yapılacaklara yön verecek yurt dışındaki 2 fuara katılacak, önceki ay hindistan dan gelen bir heyetle bir çok konuda görüş alışverişinde bulundu, Acemi ustanında bundan sonra kendisiyle beraber olması çalışmaları daha da hızlandıracaktır.

Bizim buralarda da herşey yolunda, yakın zamanda yeni katılımlar da olacak, aslında çalışmalarımızın büyük bir kısmını doğal üretimin kolayca yapılabileceğini ve önemini üreticilere anlatmak alıyor, bir kişi dahi doğal üretim yapmaya başlasa bu bizi çok mutlu ediyor, ubyi ne katılmaları kendi bilecekleri bir konu.

Halil beyin bir çok konuda ciddi çalışmaları var uygun bir zamanda kendisi bahsedecektir.

Kısacası uzun soluklu ve zamana ihtiyaç var, bazı arkadaşlarımız için blog oluşturmak büyük bir sorun bunu da aşacağız, heyecan artarak devam ediyor....

Sarıcan
18-02-2011, 09:38
Eskiden okuma yazma bilmeyen erkekler okumayı ancak askere gittiklerinde öğrenirlerdi. Asker ocağında okuma yazma öğreten okula "Ali Mektebi", öğrencilerine de "Ali" denilirdi. İsterseniz bundan sonra kendisine acemi_caylak diye takma ad alan arkadaşa bundan sonra kısaca "Ali" diyelim. İsteyen kızdığı için "Ali"' yi acemi, okuma yazma bimez anlamında kullanır, isteyen de "Ali" yi ulu, yüksek anlamında kullanır.

Bence acemi_caylak' ta artık şu amerikancası nick olan takma adını değiştirse de kendini seven arkadaşlar acemi demekten sıkıldıkları için "acemi usta" gibi çelişkili takma adla seslenmekten kurtulsalar. Eğer çalışmaları böyle devam ederse ilerde nasıl hitap edersiniz bilemem. Ensar' la birlikte yarattıkları ortak enerji ve gücü düşündükçe ileriye dönük umutlarım ve dileklerim çok iyi şeyler olacağı yönünde. Dilerim bu yolda her iki arkadaşımız da sessiz ve hayal bahçelerinde mutlu olurlar.

malina
18-02-2011, 12:03
Yani Ilya Ehreburg'un kitabının adındaki gibi "Dipten Gelen Dalga" yükseliyor.

Arada sesinizi duyalım ki, konuyla ilgilenen ama henüz seslerini duyamadığımız arkadaşlar, "ne oldu bu iş, devam etmiyor herhalde" umutsuzluğuna kapılmasın diye "Projeden vazgeçildi sanırım..." diye yazdım :)
İyi ki yazmışım, gelişmelerden bir parça haberimiz oldu. Mutlu olduk :)

bozon
18-02-2011, 22:20
Sayın Acemi Caylak, önemli saptamalarda bulunmuş. katılmamak mümkün değil.
Ben de, bir saptamayla katkıda bulunmak istiyorum. Niye "organik" , "ekolojik" , "doğal" diye nitelenen ürünler sertifikalandırılmak zorunda? Tersi olması gerekmez mi?

Zeytinlibahçe
18-02-2011, 23:18
Sn bozon

Sertifikası olmasına itirazımız yok isteyen, şartları uyuyorsa alır fakat sertifikalı diye 10-12 kayısıyı, 250 gr mercimeği marketlerin bir köşesinde '' kuyumcu dükkanı '' gibi standlarda, halkın alım gücünün çok üzerinde, kendisinden çok biricik yavrusuna belki alım gücü yetebilen sisteme itirazımız var.

Doğal beslenmek bir imtiyaz değil herkesin hakkı

Bu yüzden uzak bahçeleri geliştirmeye çalışıp, yeni katılımları ve destekleri bekliyoruz.

ligustrum
19-02-2011, 00:10
...Doğal beslenmek bir imtiyaz değil herkesin hakkı
Bu yüzden uzak bahçeleri geliştirmeye çalışıp, yeni katılımları ve destekleri bekliyoruz.
Dedelerimizin yedikleri ve içtiklerini, kendimiz yeyip içemedik,
bari yeni nesiller yesin içsin diye;
çaba sarfeden güzel insanlar, yollarınız açık ola,
İnşallah bir bir çoğala.

acemi_caylak
19-02-2011, 04:40
Sayın Acemi Caylak, önemli saptamalarda bulunmuş. katılmamak mümkün değil.
Ben de, bir saptamayla katkıda bulunmak istiyorum. Niye "organik" , "ekolojik" , "doğal" diye nitelenen ürünler sertifikalandırılmak zorunda? Tersi olması gerekmez mi?

Sevgili Bozon,

Ayhan Kaptan öyle güzel yanıt vermişki üstüne söylenecek söz yok.

UBYİ'nin hedefi zaten bu. Hem organik ürünler kadar doğal hem de onlardan daha ucuza ürün elde etmek. Çevreye, insan ve hayvan sağlığına zararsız olan her türlü geleneksel ve doğal yöntemi kullanıyoruz. Bunun sertifikalandırılması gibi bir durum yukarıda belirttiğim gibi üretim sürecine hiç bir katkısı bulunmayan işe yaramaz danışmanlara para kazandırmaktan ve çiftçiye ek maliyet getirmekten başka bir işe yaramıyor. Zaten ilaç ve gübre şirketleri 1'e malettiklerini 10'a 100'e satarak çiftçinin suyunu çıkarmış durumdalar. Köylülerin büyük çoğunluğu kredi borçları yüzünden mahvolmuş durumda. Bunun üzerine birde sertifika maliyeti bindi mi kıpırdayacak yer kalmıyor. Tarlayı boş tutmak ekip biçmekten daha karlı.

Denetim kurumları elbette olmalı ancak bunlar tamamen gönüllülük temelinde çalışan kuruluşlar olmalı. Yani kısaca kamusal kurumlar olmalı. Üstelik üyeleri sürekli denetlemeli. Çok uzağa gitmeye gerek yok daha 2008 krizinde bütün danışmanlık şirketlerinin denetledikleri şirketlere ne kadar bağımlı olduklarını ve düzenledikleri raproların gerçeği yansıtmadığını iflas eden büyük Amarikan bankaları örneğinde gördük. Bastır parayı al sertfikayı gibi bir durum söz konusu.

Yine bir çarpıcı örnek, Laetrile ya da bilinen adıyla B17 vitamininin kanseri önlediğine dair ciddi söylemler var. Ancak FDA'nın bir türlü onaylamadığı ve sertifika vermediği bir madde. Üstelik her yerde bulabileceğiniz (acı kayısı çekirdeği, buğday çimi vs) bir ürün. Ancak diyelim ki bu ürüne sertifika verdiniz. Kemoterapiye harcanan milyar dolarları düşünürsek tekelleri vazgeçemeyecekleri bir kardan mahrum bırakmış oluyorsunuz. Amarika'da siz çocuğunuzu kemoetrapiye göndermesenizde devlet sizden zorla alıp gönderebiliyor. Oysa kemoterapi gören hastaların %95'inin kısa zamanda öldükleri de bir gerçek. İnsanlar evlerini, arabalarını satıp kanser tedavisine yatırıyorlar. Ancak aldıkları tedavinin yararı yok denecek kadar az. Üstelik yarardan çok zarar verdiği son zamanlarda ciddi ciddi tartışılan konulardan birisi. Çünkü geleneksel tıpta tıpkı geleneksel tarım gibi bize "nedenlerle uğraşmak yerine septomlara odaklanmayı" dayatıyor.

Kısaca, biz sağlıklı ve doğal beslenmek istiyoruz ve bununda ekstra bir maliyetinin olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Belki ilk başlarda bizim içimizden de bu sertifikayı almak zorunda olanlar olacak. Ancak uzun vadeli hedefimiz sertifikanında ortadan kaldırılması olacak.

Bu arada buraya katkıda bulunan ya da bizi destekleyen arkadaşlarıda artık aramızda görmek istiyoruz. En azından yakın bölgelerde olan arkadaşlar bir araya gelip kendi deneylerini paylaşabilirler. İnanın bu paylaşımın gelişiminize büyük katkısı oluyor.

Adana-Mersin, Ege ve Trakya Bölgesindeki arkadaşlar böyle bir şansı mutlaka değerlendirsinler derim. Ayhan Kaptan Mersin limanına demir attığında Adana-Mersin bölgesindeki arkadaşlar bir araya gelebilirler. Benim ilk aklıma gelenler Sevgili Bozon ve Sevgili Kayastop.

bozon
19-02-2011, 21:33
Sizlerle hemfikirim. Üzerine eklemek istediğim şey, bu yanlış gidişata karşılık bizim önerimiz ne olmalı? Bence, kimyasal ilaç ve kimyasal gübre kullanılan ürünler sertifikalandırılmalı. Özellikle kimyasal ilaçlar, üretimden kullanıma kadar mutlaka kayıt altına alınmalı. Herkes, sertifikasız ürünlerin doğal ürünler olduğuna güvenebilmeli. Zaten normal olarak genel bir gıda kontrolu sistemi var. İşleyişi sorunlu da olsa bu sistem içinde denetimi yapılabilir. Kimyasallarla elde edilen ürünlerin de üzerinde hangi ilaç ve gübreler kullanıldığı yazılır. İnsanlar nelerle karşı karşıya olduğunu bilerek tercihlerini yaparlar.

Bunları sizlerle paylaşmamdaki amaç, çıkar çevrelerinin adım adım ilerlerken, bizleri de bir şekilde peşlerinden sürüklemelerine engel olmak. Tabii ki asıl önemli olan bizim yapacaklarımız. Ama, yanlış dediğimiz şeylerin karşısındaki alternatifi de dile getirmeliyiz.

Ayhan Kaptan 'ın Mersin'e uğradığını bilmiyordum. Değerli Kaptanımız, Mersin'e geldiğinizde görüşmek isterim. Önceden haberdar ederseniz memnun olurum.

Selamlar.

Zeytinlibahçe
20-02-2011, 17:07
Sn bozon selamlar

Kimyasal ilaç kullanılan ürünlerin sertifikalandırılması görüşünü sevdim, güzel bir bakış açısı.

3-6 mart Mersin tarım fuarı takvimi şimdilik bana uyuyor gibi, özelden yazışalım. Evren beyi de (kayastop) çağırırız. Görüşmek üzere.

bozon
20-02-2011, 21:48
Tamam Ayhan Bey. Bana da uyar.

acemi_caylak
22-02-2011, 07:50
Aslında toprak işlemesiz tarım demek, toprağın alt - üst edilmemesi demektir. Bu toprağı ve içinde yaşayanları savunmasız bırakır. Bundan en çok toprağın mimarları solucanlar etkilenir. En azından kuşların açık hedefi olur.

Meyve ağaçları için toprak işlemesiz tarımda; son bir defa sürülür, düzeltilir, bir daha sürülmez. Dağlardaki meyve _zeytin_ ağaçları sürülüyor mu ki...?


Toprak işlemesiz tarım konusunda çok fazla tereddüt ve soru işareti var. Üstelik sürme işlemi sadece solucanlara değil hatta solucanlar kadar önemli toprak işleyicisi nematodlar ve organik madde parçalayıcısı mantarlara çok fazla zarar veren bir işlem.

Halil Bey'in bahsettiği zarar neden orman içerisinde olmuyor. Çünkü ormanın içerisinde hem yararlı hem zararlı mikroorganizmalar bir arada yaşıyor ve organik atıkların parçalanmasında büyük görev üstleniyorlar. Bakterlier şekerli basit yiyecekleri tercih ederken, mantarlar ise selüloz, lignin gibi daha zor çözünen maddeleri parçalıyorlar. Oysa siz ormanı yok edip yeni bahçe kurduğunuzda toprakta doğal olarak bulunan mantarlar ve bakterilere yiyecek bırakmıyorsunuz. Bu durumda bunlar en kolay besin bulabilecekleri kök bölgesine yoğunlaşıp bitkinin köklerinden beslenmeye başlıyorlar. Hatta patojen olmayan çürükçül beslenen mantarların bir kısmı bile patojene dönüşebiliyor. Bir kısmı direk kökleri parçalerken bir kısmı kök hücreleri arasına girerek miselleriyle ve sporlarıyla iletim kanallarından bitkinin her tarafına yayılıyor. Ağaçlarınız ölme noktasına geliyor. Kısacası orman intikamını alıyor. (Şehirde kolay para kazanıp, orman kenarına yerleşmeyi düşünen aç gözlü B2 sevdalılarına duyurulur. Gerçi bunlar sayesinde köylümüzün bir kısmıda işe yaramaz bahçeyi bunlara satarak sınıf atlıyor. Ama oda aldığı parayı gidip araba, apartman dairesi, beyaz eşya gibi belirli bir ömrü olan tüketim mallarına yatırıyor. İkinci kuşak yine aç ve sefil kalıyor.) Çanakkale bölgesinde hepsi de orman kenarına kurulmuş ve kök çürüklüğü nedeniyle köklenmiş 5 tane kiraz ve şeftali bahçesi gördük. Gariptir bahçelerden 2 tanesi İstanbul'dan gelmiş olanların kurduğu iyi tarım uygulaması yapılan bahçelerdi.

Böyle bir ortama kurulan bahçeye bulaşan kök çürüklüğünü en zehirli kimyasalı da kullansanız çözemezsiniz. Çünkü "nedenleri değil sadece septomları" ortadan kadırmaya çalışıyorsunuz.

Ancak doğal yollardan toprağa dışarıdan çürümüş bitki artıkları (kompost veya malç) yani selüloz ve lignin takviyesi yaparak, fidan dikerken Sim Derma veya mikoriza türü kök bölgesinde yaşayan yararlı mantarlar aşılayarak kısmen çözüm bulursunuz. Gerisi lafı güzaftır.

Sonuç olarak, birincisi mümkün olduğunca orman kenarına bahçe kurmayacaksınız, kurarsanız drenaj sorununu çözmek ve toprağa mümkün olduğunca az müdahale etmek zorundasınız. Kök çürüklüğüne dayanıklı tür ve çeşitle kısmen çözüm bulsanızda orman ekolojisinde bunlarıda etkileyecek patojen mutlaka vardır. Mantarların çoğunluğu sporlar yoluyla ürerler. Bu sporlar çok dayanıklıdır ve uygun konukçu bulana dek çok zor koşullarda bile varlıklarını sürdürürler. Uygun konukçu bulduklarında ise hemen çimlenerek üremeye başlarlar. Yani kısacası ormanları yok ederek orman kenarına bahçe kurmayın. Hayvancılık yaparakta orman kenarındaki bahçelerinizde gelir sağlayabilirsiniz. Böylelikle hem de orman ekolojisine katkınız olur.

Toprak işlemeiz tarım konusunda tereddütlere gelince, bu linkten (http://www.tarimsal.com/makaleler/Surdurulebilir_Tarim_Yontemleri_ve_Bir_ciftci_orne gi.htm)kopyaladığım aşağıdaki deney bir çok dersle dolu.

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri ve Bir Çiftçi Örneği

Son yıllarda küresel ısınmayla birlikte çevre kirliliğinin artması, yanlış ve bilinçsiz uygulamalarla toprakların elden çıkarılması, biyoçeşitliliğin azalması ve gelecek nesillere bozulmamış toprakların bırakılması gerekliliği sürdürülebilir tarımın önemini bir kat daha artırmıştır. Buradan yola çıkarak sürdürülebilir teknikleri başarıyla uygulayan Amerika’nın Pensilvenya Eyaleti Lancaster şehrindeki bir çiftçinin başarılarını sizlere aktararak “sürdürülebilir tarım” hakkında bilgi paylaşımında bulunmak istiyorum.

Yazımızın kahramanı Steve Groff isimli önder bir çiftçi. Steve Groff sahip olduğu topraklarda çiftçilik yapan üçüncü nesil bir çiftçi. Çiftliğinde eşi ve çocukları da üretime aktif olarak katılmaktadır. Groff ve ailesi domates, balkabağı, süt mısırı, silajlık mısır, soya fasulyesi, buğday ve bazı yem bitkilerini yetiştirmektedir. Arazisinin büyüklüğü yaklaşık 800 dönüm. Çiftliğinde aynı zamanda et üretimine yönelik sığır yetiştiriciliği de yapmaktadır. Tarlaları eğimi %3 ile %17 arasında değişen tepelik alanlarda bulunmaktadır. Çiftçinin işlemesiz tarıma geçmesinin en büyük nedeni, her yıl tonlarca toprağının erozyonla beraber elinden kayıp gitmense dur demek ve sahip olduğu toprakları kendisinden sonraki nesillere verimli bir şekilde aktarmaktır. Bu amaçla 1980’lerin başında tarlalarını sürmekten vazgeçmeye başlamış, sonraları toprağı korumanın diğer bir yolu olan örtü bitkisi (yem bitkileri gibi bitki çeşitlerinin para kazanmak veya yem elde etmek amacıyla değil sadece toprağın yüzeyinde örtü tabakası oluşturarak onu korumak amacıyla ekilmesi) kullanımına geçmiş ve verimliliği artırmak için de etkili münavebeler uygulamaya başlamıştır. Bazı tarlalarına neredeyse 30 senedir ekme haricinde hiçbir toprak işleme aleti girmemiştir. Pensilvanya’daki üniversite ve araştırma enstitüleri tarafından yürütülen çeşitli araştırma projelerinde yer almış, “ABD Sürdürülebilir Tarım Araştırma ve Eğitim Programı (SARE)” na katılarak sürdürülebilir çiftçi öğreticisi seçilmiştir. Steve Groff gerçekleştirdiği başarılı tarım faaliyetleri nedeniyle 1998’de “Temiz Su Kaynakları Ödülü” ve Lancaster Şehri Koruma Bölgesi Ödülü”, 1999 da “Sıfır İşlemeli Tarım Buluşçusu Ödülü”, 2001’de de “Pensilvanya Sürdürülebilir Tarım Önderliği Ödülü” nü kazanmıştır. Şimdi de tarla günleri düzenlemek, yayım ve eğitim projeleri hazırlamak, konferans, sempozyum ve toplantılara katılmak suretiyle ülke ve dünya çapında tecrübelerini çiftçilere aktarmaktadır.

Steve Groff, topraklarında işlemesiz tarım (toprağı ekim haricinde hiç işlememek, sıfır işleme) yapmak, örtü bitkisi kullanmak ve etkin münavebe uygulamak suretiyle, tarlalarındaki erozyonu önlemiş, toprak yapısı ve besin madde içeriğinin iyileşmesini sağlamıştır. Yabancı ot ilacı (herbisit), böcek ilacı (pestisit) ve yapay gübre gibi girdilerde önemli oranda tasarruf sağlamış, yetiştirdiği ürünlerin verimini de artırmıştır. Üstelik bunları gerçekleştirirken de toprak işlemesinden doğan masrafları azaltmış, çevre kirliliğini önlemiş, kaliteli ürün hasat etmiş ve daha da önemlisi kendisinden sonra aynı topraklarda çiftçilik yapacaklara tükenmemiş bir toprak bırakmıştır.

Steve Groff kendi tarım sistemini “Daimi Örtü Bitkisiyle Yetiştiricilik Sistemi” olarak tanımlamaktadır. Bu sistemde toprak hiçbir zaman boş bırakılmamakta ve kesinlikle sürülmemektedir. Sistemin üç ana öğesini sıfır işleme, örtü bitkisi ve etkin münavebe oluşturmaktadır. Bu öğelerin tek başına istenilen başarıyı sağlamadığı, ancak kombine bir şekilde kullanılmasıyla başarının tam sağlanabileceğini söyleyen Pensilvenyalı çiftçi, karlılığın artırılması, toprak ve su kalitesinin iyileştirilerek korunması, pestisit kullanımının azaltılması için bunların şart olduğunu vurgulamaktadır. Sistem, toprakta sürekli bitki örtüsünün bulundurulması sayesinde erozyonun önlenmesi, biyolojik canlılığının sürdürülmesi, yabancı ot ve zararlıların baskılanması, yavaş yavaş çürüme yoluyla toprağa besin maddesi sağlanması, azotu bağlayabilen bitkilerin örtü bitkisi olarak seçilmesiyle havadan toprağa azot bağlanması esasına dayanmaktadır. Bütün sebze ve tahıl çeşitleri örtü bitkilerinin oluşturduğu canlı maçlın (malç: ürünün kalitesi ve miktarını arttırmak, erkenciliği sağlamak için toprak yüzeyinin organik veya inorganik maddelerle örtülerek kaplanması) içine ekilebilmekte ve dikilebilmektedir.

Groff, 1980’den beri sürdürülebilir tarımla uğraşıyordu. Toprakları erozyona oldukça açıktı ve her yıl 14 ton toprak ve organik maddeyi erozyonla kaybetmekteydi. O yıl toprağa hiç işlemeden ekim yapabilen bir makineyi kiralayarak küçük bir alana mısır ekti. Bundan 2 yıl sonra da kendi makinesini satın aldı. Groff, birçok çiftçi gibi kendisinin de bu radikal değişikliği yaparken çok da emin olmadığını ve birçok zorluklarla karşılacağını önceden tahmin ediyordu:

“Kafamda çok fazla şey oluşmamıştı. Babama bu fikri kabul ettirmek çok zordu. İnsanları alışkanlıklarından vazgeçirmek oldukça güçtü. Toprağa ekim yapmakta uygun ekipmana sahip değildim. Sıfır işlemeli tarlaya ekim yapmaya başladığımdan 4 sene sonra 1986’da ekim makinesinin toprağa çok az battığını fark ettiğimde çok endişelendim. Toprağın zamanla daha da sertleşeceğini ve daha zor ekim yapacağımı düşünüyordum. Fakat sürpriz bir şekilde bunun tersi oldu. Diğer insanların tarlada neler yaptığımı anlamalarının güç olacağını kafamda canlandırdım. Sonra, toprak ve organik madde kaybını azaltmanın yanında toprakta daha büyük bir şeylerin gerçekleştiğinin farkına vardım. Toprağın yapısını değiştirdiğimi anladım. Ilık ve hafif yağmurlu bir havada tarlaların yanındaki yoldan arabayla geçerken tarlalarımın üzerinde olup biten bir şeyler dikkatimi çekti. Ne görsem beğenirsiniz? Tarlanın yüzeyi solucanlarla doluydu ve bu küçük yaratıklar bitki artıklarını sürükleyerek toprak yarıkları içine çekiyorlardı. Tarlasını sürerek işleyen komşumun tarlasının yanından geçerken baktım hiç solucan yoktu. Bu bile toprakta olup biten her şeyi açıklıyordu. Artık bu saatten sonra geriye dönüş yapmaya hiç niyetim yoktu. Eşimle beraber, mısırda olduğu gibi, soyayı, buğdayı, domatesi, balkabağını, yoncayı da artık bu sisteme göre yetiştirmeye karar verdik. Yoncayı ilk defa sıfır işlemeli tarlada yetiştirdiğimiz zaman en yüksek kaliteli ürünü ve en yüksek verimi elde ettik”.

Bu çiftçinin kurduğu çiftçilik sistemi açıkça diğer çiftçilik sistemlerine meydan okumaktadır. Çiftçi bu sistemde topraklarının organik madde içeriğinin yükseldiğini, biyolojik kütlenin üç katına, toprak agregat stabilitesinin (agregat stabilitesi: faktörlerin etkisi ile topraktaki taneciklerin bir araya gelerek gruplaşması )de dört katına çıktığını ve ürün verimlerinde artış olduğunu tespit etmiştir. Groff, bu yöntemle ilgilenen çiftçilere, öncelikle küçük alanda denemeye başlamalarını, sistemin her yönünü iyice öğrendikten sonra bunu daha büyük alana yaymalarını öğüt vererek şunları söylüyor:
“Çiftçiliği bu şekilde yapmanın birçok tekniği ve yöntemi vardır. Sistemi hemen anlayamayabilir ya da çeşitli zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Ama ikinci senenin sonunda bu zorlukların nasıl üstesinden geleceğinizi öğrenirsiniz. En büyük mesele sistemin niçin ve nasıl çalıştığının bilinmesidir. Bu sistemin başarılı olması iyi yönetim gerektirir. Çiftçilerin topraklarının özelliklerini çok iyi bilmeleri, bu topraklarda ve bulundukları bölge şartlarında yetiştirebilecekleri örtü bitkisi seçimini iyi yapmaları gerekmektedir. Bu iş biraz sabır gerektirir. Birçok yetiştirici kendi topraklarına adapte olmuş örtü bitkilerini tespit edip başarıyla kullanmaktadır”.

Steve Groff’un benimsediği ve topraklarına göre en uygun rotasyon (münavebeli ekim sırası) programı: mısır, soya, sebze, mısır + alfalfa. Tarlaya sebze ekilecekse güzün tüylü fiğ ve çavdar tohumları örtü bitkisi olarak ekilmektedir. Baharda örtü bitkisi mekanik olarak silindirlenmekte, ihtiyaç varsa yabancı ot ilacı kullanılmaktadır. Groff örtü bitkisi farklı köklenme hareketlerinin de birbirini tamamladığına inanmakta.

Sıfır işlemeli domatesler?

Sıfır işlemeli tarım yapmak sebzelerde de mümkün müydü? İlk önceleri bir fikrim yoktu. 1993’te Abdul Baki adlı bir araştırıcıdan tüylü fiğin içine ekilen domates tarlasında patates böceğinin azaldığını ve erken yanıklığın geciktiğini işitmiştim. İlk olarak iki dönümlük bir alana domates diktik ve gerçekten de bir potansiyel olduğunu gördük. İkinci yıl 20 dönümlük bir alanda test ettiğimizde, verimin %10 arttığını ve hastalık ve zararlılara daha az rastlandığını tespit ettik. 1996’ya kadar 320 dönümlük sebze arazimizin tamamını sıfır işlemeliye çevirdik. Burada tüylü fiğ bize çok başarı sağladı.

Sürekli örtü bitkisi kullanımı
1990’lı yıllarda tüylü fiğ ve çavdar ekerek daimi örtü bitkisi sistemine tamamen geçtik. Domates ve balkabağında büyük başarı sağladık. Şu anda bölgemdeki çiftçilere ve araştırmacılara yönelik birçok konuşma yapıyorum. Her zaman üzerinde durduğum nokta sıfır işlemeli uygulamanın tek başına sihirli değnek olmadığı. Başarımızda yukarıda bahsedilen 3 ana unsurun da eşit payı vardı. Bu uygulamalarla daha yüksek kar, zenginleştirilmiş toprak kalitesi ve zirai ilaç kullanımının azaltılmasını sağladık ve zirai ilaçların yerine kullanılabilecek yöntemleri uyguladık.

Başarının ekonomik açıdan değerlendirmesi
İşlemesiz tarımda işlemeli tarıma göre daha düşük olan giderler bizim daha fazla kar elde etmemizi sağladı. Sıfır işlemeli alana domates ekiminden dönüm başına 170 $ tasarruf ettik. Plastik malçı kullanmayarak -çünkü örtü bitkileri canlı malç yerine geçmekteydi- zamandan, işlemlerden ve sarf malzemelerinden hemen hemen dönüm başına 125 $ gelir sağladık. Verim %10 arttı. Üstelik tarlalarımdaki erozyon kontrolü, toprak kalitesi ve organik madde içeriği de iyileştirilmiş oldu. 1980’de topraklarımın organik madde içeriği %2.7 iken şimdi 4.8. Erozyonla toprak kaybı 14 ton iken birdenbire sıfıra indi. Toprak agregat stabilitesi, işlenen tarlalarda %16 iken, 10 yılı aşkın süredir işlenmeyen tarlalarda %67’ye ulaştı. İhtiyaç duyduğumuz pestisit miktarı yarı yarıya azaldı. Fungusit ve insektisit giderleri dönüm başına 50 $ dan 20 $ a düştü. Sistemin çalışması için sık, kalın örtücü bir bitki malçını kullanmamızın şart olduğunu öğrendik. Kullandığımız örtü bitkileri, patates böceğinin sevmediği bitkiler olduğu için bu zararlıyı baskılamada faydası oldu. Mısır ve soyada yabancı ot ilacı giderleri dönüm başına 6 $’dan 4.5 $’a düştü. Örtü bitkisi uygulaması toprağın besin madde içeriğini artırdığından çavdar/fiğ uygulamasından sonra dönüm başına yaklaşık 6 kg, başına fiğ kullanımından sonra ise yaklaşık 9 kg’lık bir gübre uygulaması yeterli olmuştur.

Örtü bitkisini silindirlemek
Benim favori karışım oranı dönüm başına 3/3.5 kg’lık tüylü fiğ / çavdar karışımıdır. Fiğ tohumu biraz pahalı olduğundan kendi kullanımım için gerekli olan tohumu kendim üretiyorum ve yılda 1800 kg da satıyorum.
Tüylü fiğ/çavdar karışımını Eylül ayından Ekim ayının başlarına kadar, ilk donlardan 1 hafta 10 gün öncesinde bitecek şekilde ekiyorum. Ekim sırasında genellikle bunu buğday ve süt mısırı izliyor. Çavdarlar 125 cm uzunluğa geldiğinde -yaklaşık olarak Mayıs’ın 10’una denk geliyor- fiğ/çavdar karışımını sığır gübresi ezme aracı ile silindirliyorum. Mısır saplarını ezip parçalamak için dizayn edilmiş biçme makinesine benzer kesici parçalayıcı bıçakları olan bir makine kullanıyorum. Arkada ve önde 4 silindiri ve 8 bıçağı bulunuyor. Bu takımı 1996’da satın aldık ve kayalıklı topraklarda biraz daha esnek olsun diye modifiye ettik. Sarılmaları önlemek için sıyırıcı demirler ilave ettik. Son 7 yıldır tamamen denendi. Örtü bitkisinin çok iyi gelişip toprak üzerinde kalın bir tabaka oluşturduğu zamanlarda yabancı ot ilacını hiç kullanmadığımız da oldu. Eğer silindirlemeyi 60-70 cm boyundan önce yapıyorsak esas ürünün ekiminden 3 gün önce ilaç uygulamaya ihtiyaç duyuyoruz.

Amerika’da örtü bitkisi kullanan çiftçilerin önderi durumunda olan Steve Groff dur durak tanımıyor. Sürekli değişik bitkileri deneyerek nasıl daha fazla fayda sağlanabileceğini tespit etmeye çalışıyor. Bu denemelerden turp bitkisi üzerinde çok durmuş ve diğer bitkilerle ekim yapmıştır. Elde ettiği sonuç çok memnun edici olmuştur. Steve Groff turp bitkisinin adeta pulluğun toprağı sürerek kabarttığı görevi yerine getirdiğini vurgulamaktadır. Turp bitkisi hiç mazot ve ekipman kullanmadan biyolojik yolla kökleriyle toprakta havalandırma kanalları açmakta, yabancı otları baskılamakta, solucanları cezbeden muhteşem bir bitkidir.

Steve Groff organik tarım yapan çiftçilerle karıştırılmaması gerektiğini, kendisinin pestisitlere daha az ihtiyaç gösteren, verimliliğin arttırıldığı sürdürülebilir tarımı yaptığını özellikle belirtmektedir:
“Yetiştirdiğiniz ürün ne olursa olsun, temel kavramlar iyi anlaşıldığı ve doğru ekipmanlar kullanıldığı zaman, sıfır işlemeli tarım çok kolaylaşmaktadır. Karlılığınızın artmasının yanında çevreyle barışık bir çiftçilik yapmış oluyorsunuz. En önemlisi sizden sonrakilere kendi bulduğunuzdan daha iyi bir toprak bırakıyorsunuz, bu harika bir şey”.

İster Amerika’da ister Türkiye’de olsun. İster çok büyük tarlalarda ister küçük tarlalarda olsun. Bu tecrübelerden çıkarılacak bir ders veya bilgi mutlaka vardır. Aslında yüzyıllardır toprakla didişip duruyoruz. Karnını yarıyoruz kazmayla, sabanla, pullukla. Toprağı kendi başına bıraksanız o yine sizin için çalışır. Bırakın doğa kendi yolunu bulsun.

Not: Bu yazıyı bu başlığa koyup koymamakta çok tereddüt ettim. Ancak kimyasal ve doğal yöntemlere bir bakışı yansıttığı için buraya yazmak daha iyi diye düşündüm.

omer.tuncer
22-02-2011, 08:15
Bu yazıyı kendi blog un yerine burayı tercih etmen bence çok büyük incelik UBYİ nin bakış açısını ve yönünü belirlemede kılavuz olacaktır.

seyyah53
22-02-2011, 10:34
Sayın acemi çaylak çok teşekürler....konu başlığı farklı olsada sanırım bu ekim ülkemizde yeni yeni gündeme gelen 'anıza ekim' ile aynı mantıkta....(yanılıyor olabilirim)..

Toprak Tv de bu konuyla ilgili bir praoğram izlemiştim...

Konu ile ilgilenen profesör hocaların üzerinde durdukları noktalar...

-Çiftçilerin bu konuyu kolay hazmedemeyecekleri...fakat denemesi bedava dediler

-genellikle dağınık ve küçük çaplı arazisi olanların ilk başlarda anıza ekim makinelerine para vermek istemeyecekleri idi...

acemi_caylak
22-02-2011, 11:05
Sayın acemi çaylak çok teşekürler....konu başlığı farklı olsada sanırım bu ekim ülkemizde yeni yeni gündeme gelen 'anıza ekim' ile aynı mantıkta....(yanılıyor olabilirim)..

Toprak Tv de bu konuyla ilgili bir praoğram izlemiştim...

Konu ile ilgilenen profesör hocaların üzerinde durdukları noktalar...

-Çiftçilerin bu konuyu kolay hazmedemeyecekleri...fakat denemesi bedava dediler

-genellikle dağınık ve küçük çaplı arazisi olanların ilk başlarda anıza ekim makinelerine para vermek istemeyecekleri idi...

Sn. Seyyah53,

Evet hemen hemen aynı yöntem. Ancak anıza eki makinesi almak bu işin oldukça ilerideki adımı. Kendi blogumda bununla iligili 2 bölümden oluşan bir yazı hazırlamıştım. Oradan bazı notları buraya da aktarıyorum.

1- Bu konuda öncelikle bilgi edinin, özellikle yabacı otlarla savaşmayı öğrenin ve bir kerede tümüyle toprak işlemesiz uygulamaya geçmeyin.

2- Toprağınızı analiz ettirin. (topraktaki besinlerin yeterliliği, katyon değişim kapasitesi ve pH seviyesini bilmeden bu işe başlamayın)

3- Drenaj sorunu olan yerde bu uygulamayı kesinlikle yapmayın.

4- Toprak yüzeyini düzleştirin.

5- Toprak işlemesiz sürece başlamadan, toprakta sıkışma varsa bunu çözümlemekle işe başlayın.

6- Münkün olduğunca büyük miktarda malç malzemesi stoklayın.

7- Toprak işlemesiz ekim yapacak bir makine alın.

8- Tarlanızın sadece %10 luk kısmında böyle bir uygulamaya başlayın.

9- Dönüşümlü ekim yapın ve yeşil gübreleme amaçlı bitkiler ekin.

10- Sürekli öğrenmeye odaklanın ve yeni gelişmeleri takip edin.

Not: Geçenlerde bir arkadaş Toprak TV'deki reklamdaki bir ürünü sormuştu. Burada adı geçtiği için söylüyorum, yoksa artık izlemiyorum bile. Memlekette ne kadar kolay para kazanma meraklısı hokus pokusçu varsa sanki hepsi oraya toplanmış gibi.

seyyah53
22-02-2011, 11:30
Not: Geçenlerde bir arkadaş Toprak TV'deki reklamdaki bir ürünü sormuştu. Burada adı geçtiği için söylüyorum, yoksa artık izlemiyorum bile. Memlekette ne kadar kolay para kazanma meraklısı hokus pokusçu varsa sanki hepsi oraya toplanmış gibi.[/QUOTE]


Bu konuda çok haklısınız sayın acemi...kendi mesleğim ile ilgili hatta piyasadan tanıdığım firmalar bile bunu yapıyor...

Fakat kolay ve hızlı bilgiyi istiyoruz ve bunun doğru olduğuna inanıyoruz...

Yeni okumaya başlıyoruz...sizin lakabınız bir latife...fakat bu lakap bizler için bir gerçek...mazur görün...

Lütfen bizleri bilgilendirmekten vazgeçmeyin....

saygılarımla

kayastop
22-02-2011, 11:42
Sn bozon selamlar

Kimyasal ilaç kullanılan ürünlerin sertifikalandırılması görüşünü sevdim, güzel bir bakış açısı.

3-6 mart Mersin tarım fuarı takvimi şimdilik bana uyuyor gibi, özelden yazışalım. Evren beyi de (kayastop) çağırırız. Görüşmek üzere.

sa.sn.Ayhan kaptan inşallah tüm mersin adana çevresindeki arkadaşlarımızı bekliyoruz fuarda buluşmak üzere hoşçakalın.

kayastop
22-02-2011, 11:44
Tamam Ayhan Bey. Bana da uyar.

sayın bozon kardeşim fuarda sizi de görmek isteriz ALLAHA EMANET OL.

kayastop
22-02-2011, 11:45
Tamam Ayhan Bey. Bana da uyar.

sayın bozon kardeşim fuarda sizi de görmek isteriz .

Zeytinlibahçe
22-02-2011, 17:25
Acemi usta yine döktürmüş :)

Satır satır okunması gereken, çok iyi hazırlanmış bir yazı, teşekkürler.

bozon
22-02-2011, 20:50
Değerli Kayastop Kardeşim;
Ayhan Kaptan'ın programına uyacak şekilde fuarda buluşuruz. Telefonumu, özelden size bildiriyorum.
Selamlar.

Baki Berk Kayalar
27-02-2011, 09:40
Bir arkadaşım sayesinde bu linki keşfettim. Avrupalılar en azından internet ortamında birlik sağlamışlar gibi. Site İtalyanca olmasına rağmen ne olduğu anlaşılabilir durumda. Buna benzer bir sitenin açılmasını ve Meyvelitepe gibi bloğu olan özel çiftliklerin burada blog adresleriyle birlikte toplanmasını diliyorum. Veya ayrı bir site açmak yerine Ağaçlar Net' e bağlı olacak ve anasayfasından linkle ulaşılabilecek ayrı bir sayfa da olabilir.

http://www.mappaecovillaggi.it/level198.htm

bozon
05-03-2011, 23:12
Değerli Arkadaşlar; Evren Bey (Kayastop) ile, 03.03.2011 tarihinde, Mersin Fuarı'nda buluştuk. Fuarı dolaştık. Tarım, gıda, UBYİ üzerine konuştuk. Niyetlerimiz, hassasiyetlerimiz aynı. Ancak, çözüme ilişkin yeni bir şey derseniz; maalesef.

Fuarımız da, yıldan yıla sönükleşiyor. Organik gübreci çok. Ne olduklarını anlamak ise, zor.

Mersin İl Tarım Müdürlüğü standında imzaya açılmış bir yazı vardı. "Kalkınma Ajansı"na havale edilmiş "Organik Tarım". Bizden destek isteniyor. Bu işi çıkar çevrelerine havale etmenin bir çözüm getirmeyeceğini söylediğimde, "Ama bütün Dünya bu yöne gidiyor" cevabını aldım. Bizim de, bir grup arkadaş olarak, aynı amaçlarla bir çalışmamızın olduğundan bahsettim. Pek oralı olmadılar.

Selamlar.

bayindirmevki
06-03-2011, 14:29
Sayın Bozon,

Fuarlarda tanıtımı yapılan organik gübrelerin çoğunluğunun sertifikası yoktur. Hayvan dışkısı ve bitki artıklarının işlemden geçirilmiş halidir. Hammadde organik olduğu için bu ismi kullanıyorlar. Doğal tarım amaçlı kullanılabilir ama sertifikalı üretimde değil. Organik kelimesinin nerede ne amaçla kullanıldığına dikkat etmek lazım. Her içeriği organik olan organik ürün değildir. Ürün paketinde, organik üretimde kullanımı onaylandığına dair sertifika işareti aranmalı.

Bütün dünyanın gittiği yönden anladığı sadece parasal fırsatlar olan zihniyetten alacağınız cevap böyle klişe olur. Eminim ki organik tarımın ne olduğunu bile anlamadan sadece gidiş o yöne diye ortaya çıkmışlardır. Biz UBYİ olarak kurumsal bir kimlik kazanmadan da ciddiye alınacağımızı sanmıyorum. Bu şekilde oralı olmayacaklardır.

Halil Önen
07-03-2011, 01:27
Değerli Arkadaşlar; Evren Bey (Kayastop) ile, 03.03.2011 tarihinde, Mersin Fuarı'nda buluştuk. Fuarı dolaştık. Tarım, gıda, UBYİ üzerine konuştuk. Niyetlerimiz, hassasiyetlerimiz aynı. Ancak, çözüme ilişkin yeni bir şey derseniz; maalesef.

Çözüme ilişkin yeni şeyler bizde ( ubyi) de....;)


Dün akşam UBYİ nin Trakya ayağı bizdeydi. Öyle bir baskın yaptılar ki, Ayhan Kaptanı, Müdür Hüseyin bey'i ve beni akşam karanlığında _ göz gözü görmediği zamanda_ tarlalarımızda bastılar.

UBYİ nin doğal yetiştiricilik ilkeleri uygulanıyormu diye denetlediler.;)

Evet geçen akşam Sevgili Ensar bey ve yeğeni, Sevgili Acemi Usta ve Sitenin sesiz takipcisi Sevgili Muttalip bey (mttp) Aliğaya geldiler.

Ensar bey Dikilide 200 dönümden fazla arazi almış oradan bize uğradılar hem de haber vermeden.:p

Tekrar hayırlı olsun Ensar bey, yeni araziniz, bol ürünler diliyoruz.

Geç zamana kadar uzun uzun sohbet ettik UBYİ ve geleceği üzerine, anasonlu ve fermente üzüm suyunun çakır keyfinde, neşe ve memnuniyetin derin duygusunu yaşadık.

Ensar Bey' in yurt dışı gezilerinden derlediği Hayvancılık ve Tarım fuarları ile ilgili görsellerini seyrettik.

Sadece et ve sadece süt için yetiştirilmiş besiciliği tanıdık, aramızdaki farkı fark ettik.

Bana değil belki ama, toprağı alt/üst etmede son teknolojiyi kullanan süper traktörleri gördük, alt/ üst edilen toprağın daha çok kimyasal gübreye ihtiyacı olacaktır der gibiydiler gübre üreticilerine...

Ensar bey' in koyun ve sığır yetiştiriciliğinde zengin deneyime sahip olduğunu öğrendik...

Kaoline mikro element ilavesi ile yaprak gübresi gibi de kullanılabileceği üzerine çalışmalarının olması bizi sevindirdi, getirdiği ve bizlere ikram ettiği aronyanın tadı kadar güzeldi.

Acemi Ustanın, toprak ve mikroorganizmalar ve Etkin Mikroorganizmalar (EM) konusunda zengin bilgi ve deneyime sahip olduğunu görmek bizi etkiledi.

Bu konuda ondan süprizler bekliyoruz.

Ayrıca Ağaçlar. net' ten bildiğim ve İzmir eğitiminde tanıdığım Değerli Dostum Muttalip ile de uzun sohbet etme fırsatım oldu.

Tüm bu dostlarımı Ağaçlar. net' ten tanıdım; eli kamcılı kadınımıza _ kamcının ucu biraz uzun olup da yandan gecene deysede_ :D teşekkür ederim.

omer.tuncer
07-03-2011, 01:52
Baskını geç haber aldım ama haberde vermedim dün aliağa da denetimlerin davam ettiğinin haberini aldım. Ama denetlemekten çok komşu ziyareti tadında geçtiği haberlerini aldım. neyse önümüzdeki ay ekibe katılırım.

bayindirmevki
07-03-2011, 06:52
Baskını benden de saklamışlar. Dikiliye gidiyoruz demişler di. Korkulur bunlardan.

acemi_caylak
07-03-2011, 13:57
Dün akşam UBYİ nin Trakya ayağı bizdeydi. Öyle bir baskın yaptılar ki, Ayhan Kaptanı, Müdür Hüseyin bey'i ve beni akşam karanlığında _ göz gözü görmediği zamanda_ tarlalarımızda bastılar.



Aslında Dikili'ye Cuma günü gidecektik. Ancak Ensar'ın acil bir işinden dolayı gelecek haftaya bırakmıştık. Nedense o gece Ensar uyuyamamış. Cumartesi yataktan kalkar kalkmaz Ensar'ın hadi gidiyoruz sözüyle yola düştük. Sanırım, rüyasında tarladan hazine çıktığını görmüştü:)

Söz hazine ve definecilerden açılmışken, kısa bir anekdot düşelim. Ensar'ın yıllar önce Kemerburgaz'daki tarlasına hazine arayıcıları dadanmış. Sürekli gelip yaşlı çınar ağacının altını kazıp duruyorlarmış. Ensarsa burayı sırf içindeki yaşlı ağaçlardan dolayı almış. En sonunda köklere verilen zarardan dolayı bakmış ağaçları kaybedecek. Muzipçe bir çözüm düşünmüş. Bir tane küp almış. Bunu kireçleyip ve kumlayarak eskitmiş ve küpü ağacın dibinde yeni açılmış bir çukurun içine kırarak atmış. Zavallı defineciler hazinenin bulunduğunu düşünerek bir daha ağacın dibine uğramamışlar.

İşte böyle ani bir kararla başlayan yolculuğumuz, hiç durmadan Dikili'ye kadar devam etti. Yol boyunca ulaşabildiğimiz bütün UBYİ üyelerini aradık. Kimisi tarlada fidan dikiyor, kimisi gübre atıyor, kimisi tavuklarına bakıyordu. Büyük bir tesadüf eseri Ayhan Kaptan'da Aliağa'da idi. Ancak gemi yanaşmadığı için sürekli tetikte bekliyordu ve bu yüzden Dikili'ye gelemedi. Sadece Muttalip müsait durumda idi. Oda İzmir'den atladı ve Dikili'ye geldi. Beraber Ensar'ın yeni aldığı araziyi gezdik.

Yol boyunca Ensar'ın yeğeniyle hiç bir şey yapamazsak taş ocağı yaparız diye moralimiz bozuk bir şekilde araziye ulaştık. Ancak bizi bir sürpriz karşıladı. Arazi çok güzel bir yerde. Daha çok taşlık bir arazi diye düşünürken, fazla da kötü olmayan ve içinden sıcak su akan bir araziyle karşılaştık. (Sudan Ensar'ında haberi yoktu. Üstelik hala da görmüş değil. Çünkü o arazideki çobanla konuşmakla meşguldü. Ben ve Muttalip araziyi gezerken farkettik. Muttalip suyun tadına da baktı. Söylediğine göre şifalıymış:) ) Üstelik en tepeden deniz bile görünüyor. Arazinin böyle güzel çıkması keyfimizi yerine getirdi ve Kaptan'ı arayıp, Aliağa'ya doğru yola düştük.

Gittiğimizde Kaptan bizi tulumuyla karşıladı. Artık gece başlamıştı. Yine de elde fener denetim işini yaptık:). Ayhan Kaptan ve Sevgili Eşi çok güzel bahçeler oluşturmuşlar. Ellerine sağlık. Müdür Bey ve Halil Bey'inde katkısını unutmayalım.

Sonra Ayhan Kaptan'ın bahçesinin başında Halil Bey arandı, müdür Bey ile yolda karşılaşılmıştı zaten oda traktörü bırakıp geldi ve gece karanlığında sımsıcak bir ortam oluştu. Hava da çok güzeldi, bahar kokuyordu.

Böyle bir mutluluğu enzimlerle kutlamadan geçiştiremezdik. İşte resmi.


195547

Yemekte çok güzel şeyler paylaşıldı. Zeytinler, domatesler, nematodlar, mantarlar, enzimler, gübreler vs. Gittiğimiz mekan kapanmasaydı sohbet sabaha kadar sürerdi. Ancak son masa olarak biz ayrıldık ve biz otele, yerli arkadaşlar evlerine ayrıldılar.

Ertesi gün Muttalip'in kılavuzluğunda Foça'yı gezdik. Dönüşte Müdür Bey'in bahçesini gezdik. Sonrasında Müdür Bey ve Muttalip'i Aliağa'da bırakarak biz Kırklareli'ne doğru yola çıktık.

Kısacası hepimiz için çok keyifli bir hafta sonuydu. Halil Bey'e söz verdiğimiz için yüzü gözüken resimlerini eklemiyorum:)

Ensar'ın arazi ve Müdürün Bahçesinde çektiğimiz resimleri kendi konu başlıklarına ekleyeceğim.

bayindirmevki
07-03-2011, 19:54
Yemekte çok güzel şeyler paylaşıldı. Zeytinler, domatesler, nematodlar, mantarlar, enzimler, gübreler vs.

Kısacası hepimiz için çok keyifli bir hafta sonuydu.


Afiyet bal olsun. Yarasın. Yedikleriniz sizin, gübre, mantar, enzim, nemadot üstüne yeni fikir ve bilgiler bizim olsun.

Halil Önen
07-03-2011, 19:58
Ensar beyin tarlası güzelmiş, kireçci otlarının olması uzun yıllar hiç işlenmediğini gösteriyor.

İçinde sıcak suyun olması, sıcak suyun enerjisi ile UBYİ nin sin enejisi birleştiğinde orada güzel şeyler olacaktır.

(yukarıdaki fotağrafı yine de iyi çekmişim, Ensar beyin foto makinesine alışamasamda):D

omer.tuncer
07-03-2011, 21:16
Bu gezide karanlık bir yerler var.:) Foçaya gidildiği biliniyor ama ilgili yapılanlar medya ya haber olmadı ege tropicak es mi geçildi yani.

bozon
07-03-2011, 21:41
Muhabbetiniz daim olsun arkadaşlar. Bir gün olur bizim buralar da şenlenir.

Tüm iyilikler sizlerle olsun.

Zeytinlibahçe
08-03-2011, 20:48
Dostlar ne iyi yaptınızda geldiniz, özlemişiz

Dikiliden o kadar çabuk geleceğinizi tahmin edemedim, tulumla yakalandım, sevinçten sarılırken üstü başı kompost olan varsa affola :)

Hep beraber öyle bir gece gecirdik ki, herkes enerjik, herkes pozitif, onlarca plan, onlarca konu konuşuldu, bir çoğunun da kulaklarını çınlattık.

Neler konuşmadık ki Ensar abimiz ve acemi usta Bulgaristan ve Yunanistan'a yaptıkları seyahatten ayaklarının tozuyla henüz dönmüşlerdi, Hintlilerle yapılan extrakt görüşmeleri, fuar resimleri, katkılı kaolin vs. bir çok konu konuşuldu, uygulama detayları hakkında görüşler bildirildi.

Sn Muttalip beyle yıllardır tanışıyor gibiydik.

Hem belki bu ekiple, gelecek sefer Sn Liliumu ziyaret ederiz, geçerken Ömer beyide alırız, Karamürsele de ne kaldı ki Sn Meyvelitepeye uğrarız (hurma zamanına denk getirelim :) )

İyi ki geldiniz teşekkürler

omer.tuncer
08-03-2011, 21:13
Dostlar ne iyi yaptınızda geldiniz, özlemişiz

Dikiliden o kadar çabuk geleceğinizi tahmin edemedim, tulumla yakalandım, sevinçten sarılırken üstü başı kompost olan varsa affola :)

Hep beraber öyle bir gece gecirdik ki, herkes enerjik, herkes pozitif, onlarca plan, onlarca konu konuşuldu, bir çoğunun da kulaklarını çınlattık.

Neler konuşmadık ki Ensar abimiz ve acemi usta Bulgaristan ve Yunanistan'a yaptıkları seyahatten ayaklarının tozuyla henüz dönmüşlerdi, Hintlilerle yapılan extrakt görüşmeleri, fuar resimleri, katkılı kaolin vs. bir çok konu konuşuldu, uygulama detayları hakkında görüşler bildirildi.

Sn Muttalip beyle yıllardır tanışıyor gibiydik.

Hem belki bu ekiple, gelecek sefer Sn Liliumu ziyaret ederiz, geçerken Ömer beyide alırız, Karamürsele de ne kaldı ki Sn Meyvelitepeye uğrarız (hurma zamanına denk getirelim :) )

İyi ki geldiniz teşekkürler

Neden olmasın zeytin hasadından sonra sonbahar da tam kurutma zamanı şu kuru hurmaları çok merak ediyorum.

bozon
16-03-2011, 22:23
Arkadaşlar, 13.03.2010 pazar günü, Ayhan kaptan Mersin'deydi. Tarsus'tan Evren Bey haber verdi, Mersin Forum'da buluştuk. Çok memnun olduk. Sabaha geri dönecekmiş, bu sebepten bir kafede oturup konuştuk. Benim bahçelere gitme fırsatımız olmadı.

Kaptan gibi bir insanla tanışmak, beni çok memnun etti. Ziyreti için teşekkür ederim kendisine.

Ortak düşüncelere sahip olduğumuz insanlarla tanışmak, konuşmak hoş bir şeydir. Bir de ortak duygularınız olursa, memnuniyetiniz kat kat artıyor. Kaptan'ın paylaştığımız düşünce ve duygularına ben de yürekten katılıyorum.

Kaptan'ın bahsettiği, Amerika'daki bir sistem ilgimi çekti. Bu konunun değişik yönleriyle tartışılmasının yararlı olacağını düşünüyorum.

Ayhan Bey'in daha sonraki gelişlerinde, geniş zamanı olduğunda, benim bahçeye götürmek istiyorum. Kısmet ne zamana bakalım.

Selamlar.

bayindirmevki
16-03-2011, 23:57
Bayağı şanslıymışsınız. Kaptanla karada karşılaşmak balığın karaya çıkması kadar zor. Daha bana rast gelmedi. Şu Amerikadaki sistemi de burda konuşsak iyi olur. İsmini unutmuştum çaktırmadan öğrenmiş olurum.

acemi_caylak
17-03-2011, 17:21
Sevgili Bozon ve Kayastop,

Umarım Mayıs ayı başında Aykan Kaptan'ın yolu yine Mersin'e düşerde hep beraber sizlerin bahçeleri de gezeriz.

Bu arada Tekirdağ civarına yolu düşen bütün arkadaşları, Ensar Baba'nın tekkesine bekleriz. Bahçedeki solucan dede türbesine para atmadan, çaput bağlamadan geçmek yok ona göre.

Zeytinlibahçe
17-03-2011, 20:07
Sn bozon

Güzel düşünceleriniz için teşekkür ederim. Bende sizler gibi yeniliklere açık, doğal yetiştiriciliğe gönül vermiş, çevreye saygılı, duyarlı arkadaşları daha yakından tanıdığım için çok memnun oldum.

Yapılacakları konuşmaya zaman yetmedi doğrusu, İkinizinde uygulamalarınızda çevrenize örnek olmanızı bekliyoruz.

Bahsettiğim sistem '' Uzak bahçeler '' olarak yapmak istediklerimizdi. Sn Meyvelitepe nin incelemem için verdiği Amerika birleşik devletlerinde başarıyla uygulanan http://www.localharvest.org/

Neden bizde ülkemizde uygulamayalım....

Gelecek sefer stratejimizi biraz daha geliştireceğiz :)

bozon
18-03-2011, 21:20
Arkadaşlar, ilginize teşekkür ederim. Mersin'e uğrayabilen tüm arkadaşlarla görüşmek isterim. Elimizden geldiğince ağırlarız.
Acemi Usta, Adana'daki toplantıda, Mersin'e yönelik bir program da yapabiliriz. Nisanda tekrar konuşalım.

ensar
27-03-2011, 20:23
Sevgili Bozon,

5 İLA 8 MAYIS ARASINDA ADANA GERDANDA TARLA GÜNLERİ TARIM FUARINDAYIZ.

Bölgedeki tüm arkadaşlara duyurulur.

Sevgiyle kalın,

bozon
27-03-2011, 23:04
Tamam Değerli Ensar.

Bir programınız var mı? Varsa ona göre hareket ederiz.

Selamlar.

ensar
28-03-2011, 00:07
Tüm fuar süresince fuar alanında olacağız,

Sevgiyle kalın

malina
09-04-2011, 11:38
Son yazılar ayrı başlık olarak taşınmıştır. Çünkü konu önemli...

http://www.agaclar.net/forum/images/misc/paperclip.gif (http://www.agaclar.net/forum/forumdisplay.php?f=27#) Bilinçsiz ilaçlama (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=24046)

lalebruli
28-04-2011, 17:37
Sn bozon

Güzel düşünceleriniz için teşekkür ederim. Bende sizler gibi yeniliklere açık, doğal yetiştiriciliğe gönül vermiş, çevreye saygılı, duyarlı arkadaşları daha yakından tanıdığım için çok memnun oldum.

Yapılacakları konuşmaya zaman yetmedi doğrusu, İkinizinde uygulamalarınızda çevrenize örnek olmanızı bekliyoruz.

Bahsettiğim sistem '' Uzak bahçeler '' olarak yapmak istediklerimizdi. Sn Meyvelitepe nin incelemem için verdiği Amerika birleşik devletlerinde başarıyla uygulanan http://www.localharvest.org/

Neden bizde ülkemizde uygulamayalım....

Gelecek sefer stratejimizi biraz daha geliştireceğiz :)

Bu uygulama eger Turkiye'de gerceklesirse cok ama cok basarili olacagina eminim.
Herkes gibi bizlerde cocuklarimiza herseyin en iyisini almak yedirmek istiyoruz. Halkimizin buyuk bir cogunlugunun butcesi organik, fiyati pazardan daha pahali urunleri almaya her zaman imkan vermese de az miktarda da olsa alabilenler, odeyebilenler sonucunda basarili olacagina inaniyorum.

Ne yedigimizi bilmek hakkimiz. Kimimiz %10 GDO'ya evet der, kimimiz (atiyorum) muz, sogan, nari organik yemesem de olur der, kimisi hormon kullanilmasin ama zirai ilac kullanilsin, kimisi tam tersini der, kimisi "parasi neyse veririm kardesim, %100 organik olsun" der.
Su ana kadar okudugum butun yazilarin ortak sikayeti ne tukettigimizi bilmemek. Benim butun ailem, akrabalarim Turkiye'de , yazlari da mutlaka oraya giderim, seve seve pazar yaparim ama ne aldigimin, nereden geldiginin hicbir bilgisi yoktur.
Avustralya'li olan kayinvaldem ve kayinpederim Istanbul'da bir ekolojik (organik) pazar bulmuslar internetten, daha yola cikmadan bana soruyorlar baska yerler de var mi, yiyeceklerimizi ordan alalim diye? Yasadiklari ulke o kadar guzel ki akillarina gelmiyor "gercekten organik midir? guvenilir mi" diye sormak. Tabii benim gozumun onune denetimsizlik sebebiyle halden aldigi domatesleri kasadan alip sepete dizen kosedonuculer geliyor sesimi bile cikartamiyorum. Nasil diyeyim ki" ben kendi ulkeme kendim guvenmiyorum" diye...
Tabii kotu tecrubeler bir anda olusmuyor insanda. Seneler once babasi Tire'de ciftcilik yapan bir arkadasim vardi. Konusurken konusurken bir de ogrendim ki kendilerine ayri, pazara ayri uretim yapiyorlardi. Hatta Ineklerinden bir tanesini (buzagidan) kendilerine ayirip, ot ve bugdayla besliyorlar, zamani gelince kesip buzlukta sakliyorlardi. Oyle dogaldi ki bu onlar icin anlatmaktan cekinmiyorlardi " E bizim kendimize urettiklerimiz kucuk oluyor ama cok tatli oluyor, tarlada da oyle uretince kimse almiyor, biz de tarladakini buyutup satiyoruz, kendimiz kucugunu tatlisini yiyoruz" diye. Bunlar 15-20 yil oncesinin konusmalaridir, daha ilaclama, antibiyotik, hormon kelimeleri gundemimize girmemisken, sadece ciftcilikten kalan icgudulerle tad pesinde kosarken aslinda en sagliklisini kendi aileleri icin yaptiklarinin farkinda bile degillerdi. Obur taraf ticari kaygilar icinde yonetiliyor, zirai ilac nasil dogru kullanilir, bize uzun donem etkisi nedir bilmiyorlardi.

Gecen yil yine Tire'deydim. Esi doktor kendisi tarim mudurlugunde calisan birisiyle sohbet ederken konu konuyu acti laf tarima geldi, bir laf edildi benim butun moralim bozuldu. Caktirmadim ama hala icimi yer o cumle. "ohoo, bizim buralarin tarim memleti olusu mu kaldi ki? Bu havzada, ayni sekilde Aydin ovasinda tuketilen kimyasallar ,degil bunun gibi bir bolgeye 2 Turkiye'lik alana yeter. Kimyasal kalintilarinin tehlike canlari calmadigi gol, akarsu, toprak yok buralarda, ne denetim, ne ceza fayda etmiyor, habire ilacliyorlar, habire hormonluyorlar, gunduz yakalanacaklar diye gece yapiyorlar..." Esi de atladi " hastaneye gelen vakalarin son 15 yilda seyir degitirmesi de bundan degil mi?" Iliklerim dondu!
Oysa bu sitede (veya digerlerinde) katkisi olan, bloguyla, resimleriyle her seyin yapilis asamalarini gosteren, aktif olarak yaptiklarini anlatan, bu konuda tecrubesi belli olan kisilerden yillik yagini, zeytinini, balini, salcasini vs... almayi kim istemez. Yakinsa bahcesine gidip meyvesini, sebzesini almayi kim reddedebilir ki?

Size cani gonulden basarilar diliyorum, en kisa surede kimin hangi urunler sattigini gosteren bir web sayfasi "www.localharvest.com gibi" bekliyorum ki ben de ne kadar tanidigim varsa gondereyim.

Bir baskasi " kusura bakmayin ama bu yil ben su zirai ilaci kullanmak zorunda kaldim, su miktarda su tarihte" diyebiliyorsa o ureticiye guven artar. Tuketiciye gerekli bilgi verilmis demektir, kimisine uyar alir, kimisine uymaz bir sonraki seneyi bekler ama guvenle alisverisini yapar.

acemi_caylak
14-05-2011, 22:47
Aşağıdaki tırnak içindeki başlık ve yazı, John Deere'nin düzenli yayımladığı The Furrow Dergisi'nin Spring 2011 sayısından bir alıntı. Geniş özeti kendi blogumda var.

"Doğaya Dönüş Yolunda"

"Kimyasal bitki koruma devri, zirve noktalarını geride bırakmış görünüyor. Kimyasallara karşı artan direnç, yeni grup etkin maddelerin zayıflığı ve yasal sınırlandırmalar bir çok çiftçiyi alternatif yollar bulmaya zorluyor. Doğal bileşikler, mikroorganizmalar, avcılar ve fiziksel kontrol yöntemlerine odaklanmış ürünler çıkaran küçük firmalar, şimdilerde daha fazla olmak üzere 20 yıldan beri organik üreticilere hizmet veriyor ve böceklere karşı kullanılan Neem ekstraktı, hastalık kontrolünde kullanılan Bacillus subtilis, inatçı yabancı otlara karşı böcek çeşitleri ile iyi işler (para kazanma anlamında - benim notum) yapıyorlar. Bu ürünlerin bir çoğu kimyasalları tamamlayıcı işlev görüyor ya da doğrudan onların yerine geçmeye başladılar."

Hadi bu bir ölçüde kabul edilebilir. Kendilerine dokunan tarafı fazla yok.

Ya buna ne demeli. Traktör üreticisi John Deere, toprak işlemesiz tarımı kapak yapmak zorunda kalıyor. Bıçağı kendi kalbine saplamak gibi bir şey:) Eğer traktör piyasası doyduğu için yeni iş alanları yaratmaya yönelik (çünkü toprak işlemesiz dikim makineleri çok pahalı) bir PIAR yazısı değilse harakiri yapıyor adamlar. İşte son sayılarının kapağı.

212162

Yazının başlığı "Daha İyi Topraklar Oluşturma" (Building Better Soils)
Alt başlık ise "Toprak İşlemesiz Yöntem ve Örtücü Bitkiler Toprak Özelliklerini İyileştirebilir" (No-till and cover crops can boost soil properties.)

Kısacası doğru yoldayız dostlar. Sarıcan'ın bu yazısında (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=801844&postcount=109)belirrtiği gibi:


Şu an hepiniz Tarım Mühendisliği yapıyorsunuz ve attığınız her adım bu ülkenin geleceği için tarifi mümkün olmayan bir gelişim. Eğer bir gün bu ülkenin tarımı ayağa kalkacaksa sizin pilot olarak başlattığınız bu çalışmaların ışığı altında olacaktır.

malina
15-05-2011, 15:15
Aşağıdaki tırnak içindeki başlık ve yazı, John Deere'nin düzenli yayımladığı The Furrow Dergisi'nin Spring 2011 sayısından bir alıntı. Geniş özeti kendi blogumda var.


Zahmet oluyor sanki :)

Bilmeyen biri, önce profil bilgilerinize bakar ki, web sitesi adresinizi bulabilsin. Eklememişsiniz.

Link de yok... Oysa tek yapacağınız şey, bir satırı kopyalayıp yapıştırmak...
Zor bulunsun diye uğraşıyor gibisiniz :) Ayrıca bu başlık altına devam etmek yerine daha uygun başka bir çözüm bulunabilirdi...

Ben yapayım bari:
Geniş özeti kendi blogumda (http://www.sessizbahce.org/dogayadonus/) var.

acemi_caylak
15-05-2011, 20:25
Sevgili Malina,

Açıkçası link eklemeyi, birileri burada kendi blogunun reklamını yapıyor kaygısıyla düşünmedim. Siz linki eklemişsiniz teşekkürler.

Bu arada mesajınız benim için uyarıcı oldu. Profil sayfama bütün iletişim bilgilerini ekledim.

Konu geçrekten de önemli, John Deere bile bu noktaya geldiyse, agaclar.net'in öncülüğünde ortaya çıkan Uzak Bahçeler oluşumu bu ülkede bir çok şeyi değiştirmeye aday diye düşünüyorum.

İsterseniz bu konu yeni bir başlıkta devam ettirilebilir.

acemi_caylak
16-05-2011, 11:14
Sevgili Dostlar,

Bir süredir, bazı arkadaşlarla Uzak Bahçelerin bir logosu olması konusunda konuşuyorduk. Daha önce Sevgili Kamil Bey'in göndermiş olduğu resimlerden yola çıkarak bir logo hazırladık. Logo resmi aşağıdadır.

212735

Bu konuda herkes görüşünü bildirirse sevinirim.

Logoyu beğenmeyenler, daha güzelini buraya ekleyebilir:)

indomie
16-05-2011, 13:33
Sayın Üstadım,

Logo çok hoşuma gitti.

UBYİ'deki yazıları zevkle okuyorum, toprağım olmadığı için yazışmalara dahil olamıyorum. Arazi satınalıp, sadece UBYİ'ne katılabilmek için sonunda bana ev sattıracaksınız haberiniz ola.

Saygılar.

bahtiyar02
16-05-2011, 14:24
Sevgili Dostlar,

Bir süredir, bazı arkadaşlarla Uzak Bahçelerin bir logosu olması konusunda konuşuyorduk. Daha önce Sevgili Kamil Bey'in göndermiş olduğu resimlerden yola çıkarak bir logo hazırladık. Logo resmi aşağıdadır.

212735

Bu konuda herkes görüşünü bildirirse sevinirim.

Logoyu beğenmeyenler, daha güzelini buraya ekleyebilir:)

Çok güzel olmuş.Hem göz alıcı hemde dikkat çekiçi.Ellerinize sağlık

cukurovalı
16-05-2011, 14:31
Güzel olmuş.
Uğurböceği harika ve mesajı tam veriyor.

Müjgan Yılmaz
16-05-2011, 15:01
Sevgili Acemi Usta,
Logo güzel olmuş,yapan arkadaşın ellerine sağlık.
İfadesi oldukça güçlü olmuş.
Gerisi de Ustaların maharetine kalmış;Bakalım Halil bey Ensar bey neler yapacak hepimiz yakın takipteyiz...

bozon
16-05-2011, 21:43
Logo güzel olmuş. Yapanın ellerine sağlık.

Ben, "doğal üretim" sözünü tartışalım derim. Sanki, uygulamalarımızla "doğal" sözü örtüşmüyor gibi. Biliyorsunuz, bazı üretim girdileri doğal olsa bile, bir teknolojik süreç sonucu elde ediliyor. Bunların kafaları karıştıracağını düşünüyorum.

Daha önce de belirtmiştim; doğal yerine "temiz" sözcüğünü kullanabiliriz diye. Bir de böyle düşünelim derim.

Selamlar.

epsody
16-05-2011, 22:36
Sevgili Dostlar,

Bir süredir, bazı arkadaşlarla Uzak Bahçelerin bir logosu olması konusunda konuşuyorduk. Daha önce Sevgili Kamil Bey'in göndermiş olduğu resimlerden yola çıkarak bir logo hazırladık. Logo resmi aşağıdadır.

212735

Bu konuda herkes görüşünü bildirirse sevinirim.

Logoyu beğenmeyenler, daha güzelini buraya ekleyebilir:)

Arkadaşım logo üzerinde pozatif düşüncem varsada bir öneride bulunmakta fayda mülaza etmekteyim, UBYİ'nin temiz topraklar görüşünü logoya bir solucan figürü katmanız temiz tarımı daha iyi irdeliyecektir.

Bir örnek vermek gerekirse tababet yani (Tıp) yılan figürü ile simgeleşmişse solucanda burada aynı çağrışım içinde itibar görecektir,sevgilerimle.

acemi_caylak
16-05-2011, 22:44
Sevgli Epsody,

Çizip gönderebilirseniz neden olmasın. Sonuçta belirttiğim gibi daha güzeli gelirse hiç kimse itiraz etmez diye düşünüyorum.

epsody
16-05-2011, 22:57
Sevgli Epsody,

Çizip gönderebilirseniz neden olmasın. Sonuçta belirttiğim gibi daha güzeli gelirse hiç kimse itiraz etmez diye düşünüyorum.

Resim işini aramızdak uzmanlık alınına giren arkadaşlarımız yaparlarsa daha kollektif bir çalışma olacaktır.

Solucan figürünün logaodaki yerinin iki yaprağın altına gelecek şekilde yerleştirilmesi uygun olabilir düşüncesindeyim.

Zeytinlibahçe
16-05-2011, 23:51
Logoyu daha önce Sn Kamil35 göndermişti, ÇiftçiBiben den Erdem diğer çalışmaları yaptı, her ikisininde ellerine sağlık.

Bende çok beğendim. Gelen tüm tekliflere açık, konuşalım, en kısa sürede karar verelim.

Sarıcan
17-05-2011, 00:07
Sevgili Acemi_caylak,

(Grafiker arkadaşların affına sığınarak ) Logoda gerekli değişikliği yaptım. Millet elma kurdu sanıp, bunların ürettikleri ürün kurtlu herhalde derlerse karışmam. :D:D:D

Lilium
17-05-2011, 00:58
Önceki logo çok güzelmiş, sevgili sarıcana bende katılıyorum kurt görüntüsü veriyor, uğur böceği doğallığın simgesidir zaten, solucana ne gerek var.

Türkiyede solucan gübresinden üretim yapan bir elin parmaklarını geçmez, solucan gübresiyle üretilecektir diye bir iddiamızda yok. Yoksa varmı?

Var olanlar gübre üretim miktarlarını açıklarlarsa bizde öğreniriz.

epsody
17-05-2011, 06:03
Sevgili Acemi_caylak,

(Grafiker arkadaşların affına sığınarak ) Logoda gerekli değişikliği yaptım. Millet elma kurdu sanıp, bunların ürettikleri ürün kurtlu herhalde derlerse karışmam. :D:D:D

Batıyı öncü alıyorsak, batının temiz tarım, temiz besin ölçüsünde, meyvesindeki kurtçuğu kabullenmesinin sebebi olarak bu kurtçuğun yaşamının ölçüsünde kimyasallardan ari ürün olarak kabulünün hassiyetini de görmek bir çağdaşlık örneği olacaktır.

Solucan varlığının kabulün de ülkemizin geri kalmışlığınıda ortaya koymaktadır, insanımız arıyı ve karıncayı kendi yaşam değerlerine erdem olarak gösterirken solucanın kabulsüzlüğü çağdaş anlamda geriliğimizide vurgulamaktadır.

Bilim otoriteleri 1860 larda solucanın toprağın arısıdır diyerek bilimsel litaratüre karınca ve arıdan sonra solucanıda bu gurupta değerlendirmeyi çağdaş erdem olarak kabul etmişlerdir.

5000 yıl önce mısırlılar yılanı, bir şehrin logosu olarak kabul etmeleri ile, o şehir tıp biliminin gelişimini yılan'ın fizikselliğinden çıkarmalarıyla, bu gün modern tıp'ın da geliştiği o şehrin logosundaki iki yılanın simgesiyle kabul edilmektedir.

Ülkemiz insanın çağdaş geriliğine ölçü getirmek gerekirse 5000 yıl önceki firavunlardanda geri olduğumuz ortaya çıkmaktadır, çünkü kırsal insanımız bu canlıyı gördüğü yerde can düşmanı ilan ederken, bu canlı türünüde doğadan silmenin aczi içinde barbarlığını sürdürmektedir.

Bilimsellikte solucanın varlığı ile israilde solucan bayramı yapılmasının nedenleri araştırılırsa, tarımda israilin mucizelerinin sebebi solucanla açıklanacaktır, bu konuları öğrenmek insanın bilgeliğinide artırmaktadır

Sayın Lilium arkadaşımızın, solucana yaklaşımındaki anlayış, bire bir anlattıklarımla özdeş olmaktadır, kendisinin idrakı bitkilerden öte bir anlayışının kabul süzlüğü içinde görülmektedir.

Kendisini insafa davet ederek solucanı tanımaya yönelik yaklaşımlarıyla bu canlının topraklar üzerindeki önemini anlamaya davet ediyorum, ağaçlar net içinde bu konuda kaynak sayılacak bilgiler paylaşımlara açıktır.

UBYİ içinde bulunmamızın sebebi temiz topraklarda temiz tarımla temiz besine ulaşmada solucan kültürü bizimi çin büyük bir fırsat yaratmaktadır, kıymetini anlıyarak bu canlıyı bu logoda belirtmek cesareti içinde olalım.

Bu canlının logo içinde daha uyumlu bir biçimde gösterilmesi sağlanarak herkesin onayı alınabilir görüşündeyim, sevgilerimle.

denizakvaryumu
17-05-2011, 08:16
Solucanlı logo ;
yapılanları ve yapılması gerekenleri daha iyi anlatıyor.

üzüm
17-05-2011, 09:26
Logo olabildiğince sade ve anlaşılabilir olmalı. Ya uğur böceği, ya solucan kullanılmalı; ikisi birden kullanılmamalı. Benim tercihim görsel açıdan, fikir vermesi açısından çok tatmin edici bulduğum uğur böcekli çalışma. (UBYİ'de neler yapıliyor bilmek isteyen bloglardan takip edebilir. Solucan UBYİ felsefesinin sadece bir ayağı.)

Bu tasarım eğer ürünler üzerinde kullanılacaksa (basılacaksa) biraz daha geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum; renk geçişlerinin azaltılması, vs. gibi.

Güzel bir çalışma olmuş, emeği geçenleri kutlarım. :)

bahtiyar02
17-05-2011, 10:10
[QUOTE=Lilium;805141]Önceki logo çok güzelmiş, sevgili sarıcana bende katılıyorum kurt görüntüsü veriyor, uğur böceği doğallığın simgesidir zaten, solucana ne gerek var.

Türkiyede solucan gübresinden üretim yapan bir elin parmaklarını geçmez, solucan gübresiyle üretilecektir diye bir iddiamızda yok. Yoksa varmı?

QUOTE]
Tamamen katılıyorum. Solucan resminin logoda yeralması itici bir görüntüye sebep verebilir.Bu durumu birçok kişiye anlatamazsınız. Evet solucanların faydaları çok inkar etmiyorum. Ama kişisel fikrim solucan gübresi üretmeyede hiç taraftar değilim. Doğal ortamlarında solucanları görmek bana yeterli geliyor.
Saygılar

epsody
17-05-2011, 10:23
Resim işini aramızdak uzmanlık alınına giren arkadaşlarımız yaparlarsa daha kollektif bir çalışma olacaktır.

Solucan figürünün logaodaki yerinin iki yaprağın altına gelecek şekilde yerleştirilmesi uygun olabilir düşüncesindeyim.

Bırkaç resim örneği.

Sarıcan
17-05-2011, 10:51
Sevgili arkadaşlar,

Ben sadece şaka olsun diye logoya müdahele ettim. Ama asıl sizlerin şuna bir cevap bulması lazım. Yaptığınız iş geleneksel doğal tarımın ötesinde biraz mühendislik, biraz teknoloji ve çokça da Ar-Ge gerektiriyor. Bunun yanında sonsuz bir doğayı koruma arzusu ile birlikte aklı da inkar etmeyen bu birlikteliğe sadece doğal tarım demek yeterli olacak mı? Yoksa tarlasını karasabanla sürüp tohumunu atan, ahırdan çıkan gübresini kullanan ve sulama işini de yetmediği yerde yağmur duasına çıkarak tevekkeli şekilde yapan biri de bu birliğin gereklerini yerine getirmiş olacak mı?

Bir saat sonra bir hafta sürecek bir yolculuğa çıkıyorum. Tartışmaları takip edemeyeceğim için şimdiden merak ediyorum doğrusu. Sevgiler...

acemi_caylak
17-05-2011, 11:06
Logo tartışmalarını kaynatmak istemem ama bu haberi görmeyenler için okumakta yarar var.

Karpuzlar tarlada patladı (http://haber.gazetevatan.com/karpuzlar-tarlada-patladi/377901/7/Yasam)

Böylece çiftçiler daha fazla para kazanmaya çalışırken, hasadın tümünden oldular. Çin Merkez Televizyonu'nun haberinde, Ciangsu vilayetinin Danyang kenti çevresindeki bostanlarda çiftçilerin karpuzlara aşırı derecede "forchlorfenuron" adlı hızlı büyüme kimyasalı verdikleri ve bu kimyasalı çok geç bir aşamada uyguladıkları, neticede karpuzların patlayarak parçalandığı bildirildi. Haberde, patlayan karpuzlar "kara mayınlarına" benzetildi.

Liu Mingsuo adlı çiftçi, 3 hektarlık tarlasındaki karpuzların tümünün "tahrip olduğunu" belirterek, manzarayı "7 Mayıs'ta 80 karpuzun patladığını saptadım, öğleden sonra sayı 100'e çıkmıştı, iki gün sonra ise artık saymaya bilgi gerek yoktu" diye anlattı. Danyang civarında 20 çiftçinin sahip olduğu 45 hektarlık alandaki karpuzların tümünün ziyan olduğu belirtildi. Çin'de söz konusu ilacın kullanımı yasal değil ve ABD'de de kivi ve üzümde kullanılıyor. Haber, gerek yasal gerekse yasal olmayan kimyasalların tarımda, nasıl sağlığa zararlı ve aşırı derecede kullanıldığını gösteriyor. Hükümet, daha önce, ürünleri daha çekici hale getirmek için gıda boyası ve tatlandırıcı gibi maddelerin aşırı kullanımı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Kaynak: Vatan Gazetesi internet sitesi.

çiftçibiben
17-05-2011, 11:26
2 yeni çalışma. Yoruma açık. Buyrun.
http://blog.busitekimin.com/ubyi/1.jpg http://blog.busitekimin.com/ubyi/2.jpg

KaraGölge
17-05-2011, 11:32
Sol taraftaki logo daha güzel gözüküyor.

Zeytinlibahçe
17-05-2011, 11:39
Gelen tüm tekliflerde bir gerçeklik payı var, keşke hepsini kullanabilmenin bir estetik yolu olsaydı.

Solucan, ağustos böceği, ben zeytin olsun, diğeri fıstıkta olsun derken bizim logonun içi nuhun gemisi gibi olacak. :))

Genel bir logonun yanısıra her bahçenin kendine ait bir logosu da olabilir.

çiftçibiben
17-05-2011, 12:31
Sevgili arkadaşlar,

Ayhan Kaptan'a logo konusunda katılıyorum. Kısa zamanda logo konusunun aşılması bize hız kazandırır. Belki daha yeni bir konu logo yapımı ve sunumu ancak şu da bilinmeli tamam şimdi logoyu sectik karar verdik bu olsun dedik. Bu ileride logoda değişiklik yapılmayacak anlamına gelmez. Her zaman yeniliğe açık olmak gerekliyse logoyu seçtik bitti de olmaz. Ama kısa zamanda bir logoda karara varılması en hayırlısı diye düşünüyorum.

çiftçibiben
17-05-2011, 12:41
Bir diğer yaprak ve uğur böceği logo çalışmaları.

http://blog.busitekimin.com/ubyi/3.jpghttp://blog.busitekimin.com/ubyi/4.jpg


http://blog.busitekimin.com/ubyi/5.jpg

üzüm
17-05-2011, 16:55
http://blog.busitekimin.com/ubyi/4.jpg


Uğur böceği biraz daha uygun hale getirilirse bütün logo denemelerinde baskıya en uygun olanı sanki. (dışarıdan gazel okumak kolay :) )

ensar
17-05-2011, 17:24
Çiftçibiben kardeşim,

İki ya da üç farklı yaprak + uğur böcekli bir düzenleme yapabilirmisin ?

sevgiyle kalın

ensar
17-05-2011, 20:17
Solucanların hakkını yemeyelim diyorsak, arının keçinin,koyun ,inek ve mandalarında avukatlığına talip olurum:D

Epsody seni seviyoruz dostum.

Sevgiyle kalın

Zeytinlibahçe
17-05-2011, 20:31
Kesinlikle seviyoruz, nerede solucan görsem aklıma Sn Epsody geliyor. :))

Logodaki şaşı solucan ve uğur böceği birlikteliği, her neyse bu akşam karar verelim, sabaha kadar yolu var. Halil bey nerede ?

acemi_caylak
17-05-2011, 20:52
Ambleme solucan ekleme genel kabul görmedi. Ancak solucanın topraktaki işlevlerini bir kez daha bize anımsatan Epsody'e teşekkürler.

Sevgili Üzüm'ün şu sözlerini de dikkate alarak;
Uğur böceği biraz daha uygun hale getirilirse bütün logo denemelerinde baskıya en uygun olanı sanki.

2 resmi oylayalım, bu iş bitsin.

1. Resim: 452 nolu mesajdaki resim
2. Resim: 477 nolu mesajdaki resim

Zeytinlibahçe
17-05-2011, 21:03
Oyum 452

Ayrıca her bahçenin de kendine ait bir logosu olabilir, orada istenilen, üretilene uygun logo çok daha iyi olacaktır.

seyyah53
17-05-2011, 21:10
UBYİ nin sadece yazıdan ibaret bir logosu olabilir...hatta bu yazı karakteri sadece kara kalem çizim olursa daha güzel olur diye düşünüyorum...

daha sonra her üye bu karakalem yazının üzerine kendi hayvanını ya da bitkisini yine karakalem çizdirerek kullanabilir..buda onun bahçesinin simgesi olur bizde onu simgesinden tanırız...

Yok olmuyorsa ve benimde oy kullanma yetkim varsa...477 nolu mesajdaki resmi seçiyorum...

ensar
17-05-2011, 21:19
Oyum ilk logodan yani 452 den yana

Sevgiyle kalın

bozon
17-05-2011, 21:30
452 daha uygun görünüyor.

Selamlar.

Müdürün Bahçesi
17-05-2011, 21:34
Oyum 452 den yana hazırlayan arkadaşlara teşekkür ederim. Sevgilerimle.

Zeytinlibahçe
17-05-2011, 21:40
Halil beyin şu an internet bağlantısı yok. Cep telefonuyla mms resimleri gönderdim.

Oyu 452

Akhisarlı
17-05-2011, 21:40
452 uygun. İlk gördüğümde güllerin tomurcuk sularını emerek açmasını engelleyen küçük yeşil sinekleri yiyen uğur böceğini anımsattı.amaca uygun ve güzel.

çiftçibiben
17-05-2011, 21:59
Şans bu ya 452 :) Ordu'nun telefon alan kodu. Benim de oyum 452 nolu logoya.

Ensar bey dediğiniz logo için bu gece çalışma yapacağım ancak kısa bir süreliğine internete girme imkanı bulabildim. İlerleyen saatlerde dediğiniz gibi bir logo hazırlayacağım.

bahtiyar02
17-05-2011, 22:24
Benim sürekli onayladığım bir söz vardır. İlk beğendiğiniz ürün veya eşyayı dönüp dolaşıp en sonunda aynı ürünü alıyorsunuz.
Bana görede 452 uygun.
Saygılar

Lilium
18-05-2011, 00:05
kendisini insafa davet ederek solucanı tanımaya yönelik yaklaşımlarıyla bu canlının topraklar üzerindeki önemini anlamaya davet ediyorum,
:):):)



452

Halil Önen
18-05-2011, 00:10
...

212735

Logo UBYİ ye Uğur getirsin;

doğal ve temiz yetiştirenler çoğalsın, ülkenin hatta dünyanın her yerine uc ucsunlar. ;)

213431

Zeytinlibahçe
18-05-2011, 07:02
Sn Kamil35 ve Erdem in ellerine sağlık.

Hayırlı uğurlu olsun.

feyzon
18-05-2011, 14:15
452 nolu mesajdaki logo seçimim.

indomie
18-05-2011, 14:19
UBYİ üyesi olmayıp hariçten gazel okuyanların oyları da dikkate alınıyorsa seçimin 452.

acemi_caylak
18-05-2011, 20:58
Sevgili İndomie,

Sen, Sevgili Sarıcan, Sevgili Sındırgılı, Sevgili Muttalip, Sevgili Üzüm, Sevgili Agozce, Sevgili Müjgan Yılmaz, Sevgili İnci Akal, Sevgili Hülya Hanım ve aklıma gelmeyen bir çok kişi UBYİ'nin aktif üyesi olmasalarda desteklerini hep yanımızda hissettiğimiz üyeler. Hepinizin üyeler kadar söz hakkı vardır siye düşünüyorum.

omer.tuncer
18-05-2011, 21:56
ne diyeyim herkez birşeyler söylemiş ama genel beğeni 452 nolu logoda bu seçim için başka seçenek var ama diğer yapılanlar da aynı logonun vesiyonları gibi olmuş gibi geldi bana ****** başka bir seçenek olabilir ama şimdilik 452 kullanılıp sonra daha iyisi ile değişebilir. zaman içinde gelişim olabilir. ama ben asıl olar sürekli üretimin pazarlamanın öncelik olması tarafındayım. çevremde durbakalım ne yapcak diye meraklı gözler tarafından izleniyoruz başarmalı ve örnek olmalıyız.

İnci Akalp
27-05-2011, 00:59
Sevgili İndomie,

Sen, Sevgili Sarıcan, Sevgili Sındırgılı, Sevgili Muttalip, Sevgili Üzüm, Sevgili Agozce, Sevgili Müjgan Yılmaz, Sevgili İnci Akal, Sevgili Hülya Hanım ve aklıma gelmeyen bir çok kişi UBYİ'nin aktif üyesi olmasalarda desteklerini hep yanımızda hissettiğimiz üyeler. Hepinizin üyeler kadar söz hakkı vardır siye düşünüyorum.

Sevgili Acemi usta, bizleri de hatırladığınız için teşekkürler.. Sanırım seçimler sonuçlanmamış. Benim seçimim 452 no lu mesajdaki logo.

acemi_caylak
11-07-2011, 06:45
UBYİ' den ayrılma zamanı geldi. Ayrılık için kısaca nedenlerimi söyleyeceğim.

1- SunShader nedeniyle, işin ticari boyutu farklı algılanabilir, hatta algılanıyorda. Böyle bir yanlış algıyı kırmanın tek yolu, ayrılmaktır. Ayrılığımın ana nedeni budur. Diğer 2 neden ikincil nedenlerdir. Ancak onlarında ciddi biçimde üzerinde durulması gerekir.

2- UBYİ bugüne kadar gevşek bir birliktelik olmaktan öteye gidememiştir. Bu yapısıyla, yetiştiricilere örnek olma gibi bir misyonu yerine getiremiyor. Bu başlıktaki bahçelerin, Üyelerin Bahçeleri (http://www.agaclar.net/forum/forumdisplay.php?f=354) başlığından hiç bir farkı kalmadı. Elbetteki kalan arkadaşlar buna çeşitli yanıtlar vereceklerdir. Bunu devam ettirmek veya farklı bir misyonla yola devam etmek onların bileceği iş. Ancak yaptığım bahçe ziyaretleri sırasında gördüğüm kadarıyla UBYİ'ye üye olmayan bir çok kişi UBYİ üyelerinden çok daha iyi bahçelerde kurmuşlar.

3- Bayındırmevki bu birliğin üyesiydi. Ancak onun forum üyeliğinin sonlandırılmasına ben dahil kimse ciddi bir tepki vermedi. Kendi üyesine bile sahip çıkamayan bir birlik ne kadar birliktir?

bozon
12-07-2011, 21:34
Değerli Arkadaşlar;

Benim için de UBYİ'den ayrılma vakti geldiğini düşünüyorum. Neden olarak, yalnızca kendi açımdan bir şeyler söyleyeceğim;

Bu birliğe yeterince katkıda bulunamadım. Bundan sonra da olabileceğini zannetmiyorum. Bu nedenle, ayrılmanın daha doğru olduğu kanaatindeyim.

Kalanlara başarılar diliyorum.

Selamlar.

feyzon
13-07-2011, 01:21
İşin içine satış olayı girince tatsızlıklar olması normal gibi geliyor. Ayrıca Türk insanının genel özelliği galiba. Tartışma kültürümüz yok. Öne çıkanları baltalamaya bayılıyoruz.
Bu açıklamalamalarım kimseyi hedef almıyor. Zaten çok fazla süreci takip etmiyorum. Sadece bir durum tespiti yapmak istedim. Herkese selamlar.