View Full Version : Forumda Türkçenin doğru kullanımı hakkında
Sayın Kırçiçekleri, hocam
Hoşgeldin ve dolu dolu geldin. Burada devamlı ve katılımcı olmanı diliyoruz.
Teşekkürler, selam ve sevgiler.
Metin Y.
07-09-2007, 13:27
kırçiçekleri adlı üyemizin mesajında kullandığı pasaj Kanevski'den alıntıdır. Kendi düşüncelerinden önce yazdığı bu satırların bitimine Kanevski 'den alıntı ibaresini koyması ricasıyla..
kırçiçekleri
07-09-2007, 13:45
Selam Metin Y,
Uyarınız için teşekkür ederim. Yazarını bilmiyordum. Bana gelen bir e-postadan okumuş ve çok etkilenmiştim. En azından alıntıdır diye belirtmem gerekirdi. Yazıyı sahiplenmek gibi bir düşüncem yoktu. Bundan sonra daha özenli olmaya çalışacağım. Sağolun. Sağlıcakla kalın.
Metin Y.
07-09-2007, 13:50
Saygıdeğer Öğretmenim,
gösterdiğiniz hassasiyet ve düzeltme için teşekkür ederim.
kırçiçekleri
07-09-2007, 14:14
Sayın BALIKÇI,
İlginiz için teşekkür ederim. Hoşbuldum gerçekten. Böyle sevecen ve ortak paylaşım alanı bu denli çok ve güzel bir Site bulduğum için sevinç duyuyorum. Olanaklar ve sağlığım elverdiği sürece burada olup katılmaya çalışacağım birlikteliklere. Sağlıklı, güzel yarınları yaşaması dileği ile tüm Dünyanın... selamlar.
miskenacar
14-09-2007, 10:13
Son bir kaç yıldır ciddi bulduğum ve yararlı konuları temel alan sitelerde güzel bir gelişme yaşanıyor. Dil konusundaki - belki biraz da aşırı - titizlik.
Peki neden aşırı titiz oluverdik?
Televizyon, okuma yazma alışkanlığı hastalık haline gelmemiş olan yurdumuza erken geldi diye hayıflanırken birdenbire internet ve cep telefonu tsunamisi ile karşılaştık. Böylece mektup yazmayı da unuttuk. Bayram tebriği mi? O ne ki? Girersin bir siteye, şarkı sözü gibi bir sürü bayram, kandil, doğum günü vesaire kutlama mesajı. Gönderilecekler yerine de eklersin tüm dostlarının telefon numarasını: Tamam. Herkese aynı mesaj olmuş, ne gam, anımsadık ya.
On üç yaşındaki kızımın msn yazışmalarından, (esasında yazışma demek ne derece doğru, bir sürü şekil ve renk cümbüşü) bir şey anlamak olanaksız. :p
En son ne zaman kitap okuduğunu bilmeyen ve en son okuduğu kitabın adını dahi anımsamayan bir ulus haline geldik. Ve, agaclar.net gibi seviyeli paylaşım siteleri çok güzel bir hareketle yazışmalarda doğru Türkçe kullanmayı vazgeçilmez ön koşul haline getirdiler.
Ancak, benim şöyle bir önerim olacak: Ağaçları, doğayı ve de insanları, daha doğrusu tüm canlıları seven bir kardeşimiz bir şekilde bu siteye ulaşmış ve bir sorununu dile getirmiş. Daha ilk iletisi. Bir iki ufak tefek, eskilerin tapaj hatası dedikleri türden hata yapmış, örneğin noktadan sonra boşluk koymamış ya da ne bileyim noktadan sonra büyük harf tuşuna basmamış.
Bu arkadaşımız henüz konuk ve onlarca televizyonun yüzlerce aptalca dizilerinin esiri edildiği bir toplumun içinden geliyor. Çevresine duyarlı. Ya da burada daha duyarlı hale gelecek.
Ama o ne? Başlıyor bir bombardıman.
"Arkadaşım önce Türkçene dikkat et."
"Önce falan numaralı iletiyi bir oku istersen."
"İnan dediklerinden bir şey anlamadım."
"Böyle yazarsan inan sana kimse yanıt vermez."
Varsayalım ki ben biraz alınganım (aslında hangimiz değiliz) ve bahçeme bir tane mavi ladin dikecektim ama şimdi gücendim ve küstüm. Boş ver ladini, yazışmayı, bunlar çok elit insanlar, ben paşa paşa "kavak yelleri"ni seyredeyim. Arada da Yunanistan'daki orman yangınına üzülürüm vakit bulursam. :o
Benim önerim dil yanlışları ve imla hataları gibi eleştirilerimizi hemen iletinin altına değil de sözgelimi bu konu başlığı altında yapmamızın daha az kırıcı olacağı yönünde. Üzülerek belirteyim ki eleştiriye açık bir toplum olmaktan çoktan çıktık. Hemen savunmaya ve ardından da saldırıya geçiyoruz. Aslında sanırım çoğumuz böyle güzel forum ortamları sayesinde yeniden yazmaya başlamanın erincini yaşıyoruz.
Aklıma gelmişken, Türkçede fortmanto sözcüğü yok. Doğrusu portmanto. Hoş eğrisi de doğrusu da Türkçe değil ama artık dilimize girmiş bir kere. Aslı Fransızca, manto asılan yer, manto limanı gibi bir şey olmalı. Bir de vestiyer vardı, ona hiç girmeyelim, o da Fr. ve portmantonun şirketleşmiş hali.:D :D
Sürçü lisan ettiysem affola.
Sevgiyle kalın...
Ancak, benim şöyle bir önerim olacak: Ağaçları, doğayı ve de insanları, daha doğrusu tüm canlıları seven bir kardeşimiz bir şekilde bu siteye ulaşmış ve bir sorununu dile getirmiş. Daha ilk iletisi. Bir iki ufak tefek, eskilerin tapaj hatası dedikleri türden hata yapmış, örneğin noktadan sonra boşluk koymamış ya da ne bileyim noktadan sonra büyük harf tuşuna basmamış.
Bu arkadaşımız henüz konuk ve onlarca televizyonun yüzlerce aptalca dizilerinin esiri edildiği bir toplumun içinden geliyor. Çevresine duyarlı. Ya da burada daha duyarlı hale gelecek.
Ama o ne? Başlıyor bir bombardıman.
"Arkadaşım önce Türkçene dikkat et."
"Önce falan numaralı iletiyi bir oku istersen."
"İnan dediklerinden bir şey anlamadım."
"Böyle yazarsan inan sana kimse yanıt vermez."
Aslında bu konuda haklısın. Bunun sıkıntısını kendi içimizde de yaşıyoruz.
Benim önerim dil yanlışları ve imla hataları gibi eleştirilerimizi hemen iletinin altına değil de sözgelimi bu konu başlığı altında yapmamızın daha az kırıcı olacağı yönünde.
Ama şöyle bir durum var. Örnek olarak buraya bakabilirsiniz:
Fotoğraf Yarışmaları: Bir ağaca yerleşmiş ikinci bitki [Eylül 2007] (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=5636)
Cevabının bulunması bu kadar kolay konularda bile başka bir yere ya da ilk mesaja bakmadan soru soran kişiler olarak, buraya bakmayı kim akıl edecek?
Ayrıca üyenin biraz yazıp siteye alışmasını sağladıktan sonra yapacağımız uyarıya "Şimdiye kadar böyle yazıyordum, uyarmak şimdi mi aklınıza geldi" diye soranlara ne cevap vereceğiz? :)
miskenacar
14-09-2007, 11:10
Tüm forumlarda açık ortamlarda yapılan bu tür eleştiriler nedense hoş karşılanmıyor. Aynı yanlışı bir kaç kez yapan ya da diyelim ki mesaj sayısı artmaya başlayan arkadaşımızı moderator, yönetici arkadaşlar ve de gönüllü arkadaşlar özel mesaj yoluyla uyarabilir.
Bu konu üzerinde özellikle durmamın nedeni, doğayı seven, yaşadığı gezegenin geleceğinden kaygı duyan duyarlı insanlar olarak o kadar azız ki, kimseyi yitirecek lüksümüz yok. Ve ağaclar.net gibi güzel insanların oluşturduğu bu sitenin film-şarkı paylaşım sitelerindan daha çok üyesi olması gerektiğine inanıyorum. Tartışarak ve değişik görüşlerin ortaya atılmasıyla daha güleryüzlü bir "sertlikte" Türkçemize sahip çıkabilme formülü bulabileceğimizden eminim.
Sevgiyle kalın
Bu gerçekten iki ucu ateşli bir değnek haline geldi forumumuzda.
Bilerek ve isteyerek değil ama msn ve telefon mesajları kaynaklı daha çok genç arkadaşlarımızın (ben kendi oğluma da tepki veriyorum bu konuda)kullandığı tuhaf dil benim fena halde gözümü ısırıyor.
Genelde çok özenli ve kırmadan yapılmaya çalışılan uyarılar, öyle tepkiler(ki bazen gerçekten sabır taşıracak ölçüde) alıyor ki hayret ediyorum. Bu nasıl bir alınganlık ve eleştiri hazımsızlığı diye. Bu yaşımda ben, bana yapılan bir uyarıyı, kızsam dahi önce bir özeleştiri süzgecinden geçirmeye çalışıyorum. Sonra eğer haksızsam, susup oturmayı tercih ediyorum. Haklı olduğumda da bunu kavga yoluyla değil anlaşma yoluyla doğrulamaya çalışıyorum. Sonuçta bu forumda bir dostluğu yaşamak adına, kazanacak olan yine ben olacağım çünkü. Nedense bu gözardı edilip birden iş hakaretlere kadar vardırılıyor.
Geçenlerde bunun çok somut bir örneği yaşandı. Sevgili Mine Hanım, gerçekten hiç elden bırakmadığı kibarlığıyla bir uyarı yaptı, yeni bir üyeye ve aldığı karşılık benim kanımı dondurdu. "Aman sanki çok mu önemli bir sitesiniz ne o öyle türkçe falan" gibi saçma sapan ve amacını aşmış garabetlikler vardı, şimdi tam hatırlayamasam da.
Daha önceden de ilk üye olduğumda hasbelkader içine düştüğüm seviye yoksunu bir tartışma, günlerce özellerimize varana dek bizi rahatsız etti.
Bu arada ben de yaşadığım bir iki olaydan söz etmek istiyorum bu konuda belki bir çözüm getirebiliriz diye.
Önce bir üyemizden özelime bir yazı geldi ve sırf bu uyarılardan çekindiğinden mesaj yazamadığını iletti. Verdiğim küçücük bir cesaretle şimdi aramızda ama yazım kurallarına da dikkat ederek.
Yine bir üyemize, hiç üzerime vazife değilken, uyarı almaması için özeline (çünkü kasıtlı yapmadığından emindim) ufak bir yazı yazdım. O da bana teşekkür ederek şimdi keyifle forumda yazılar yazıyor.
Bu iki üye gerçekten üzerlerine düşeni yaptılar. Ama son yaşadığım bir olayda; çok genç bir üyemiz yine uyarı çekincesi ile foruma yazmak istemiyor. İki üç gündür çabalamalarıma karşın istemiyor. Bu üyenin çektiği çok güzel fotoğraflar var ve potansiyel olarak da önemli bir paylaşımcı olacak. Ama işte onları bana gönderiyor, forumdan çekiniyor.
Ben başından bu yana herkesin uyarı yapmasını, çok doğru bulmadığımı söylemeliyim. Her ne kadar iyi niyetle olsa da tam bir konuda yazma eylemini yapmış bir yeni üyeye, herhangi birinin " seni şuraya davet ediyorum" türünden bir yazısı açık söylemek gerekirse konu doğru bile olsa (ki yüzde yüz doğru), ama bana hoş gelmiyor.İçimden ben olsam şimdi "hadi ya, sen kimsin derdim" diyorum. Ki sanıyorum tepkiler, biraz da bu yüzden oluyor.
Bu işle ya sadece yöneticiler ilgilenmeli, ya da yöneticilerin işi başından aşkın ise; görevlendirilecek kişiler oluşturulmalı. Bu tepkiyi biraz daha azaltır gibime geliyor.
miskenacar
14-09-2007, 15:12
Nevsune hanım, çok güzel ifade etmişsiniz. Verdiğiniz örneklerde olduğu gibi özel mesaj yoluyla bilgilendirme yapılması ve de bu bilgilendirmelerin sadece belirli kişiler tarafından gerçekleştirilmesi daha olumlu bir hava yaratacaktır.
Saygılarımla
Türkçe konusundaki agaclar.net'in tavrını çok önemli, saygıya değer buluyorum.
Ancak kimi zaman başkalarına yapılan uyarıları okuduğumda açıkcası her iki taraf adına da rahatsız oluyorum.
Buraya yolu düşen herkesin birdenbire düzgün Türkçe ile yazmasını beklemek doğru değil. Üstelik internet ortamında onaylamasak da alışılagelen kullanım böyle değil. Yeni gelene hoşgeldin tavrı sadece bir mesajla değil, yaptığı dil kullanım hatalarını bir süre görmezlikten gelerek de gösterilmeli. Herhangi bir toplulukta da böyle yapılmaz mı? Ekran başında tek kişi olsak da açık ve kalabalık bir topluluk içinde olduğumuzu hatırlamak gerek.
Öncelikle kişinin siteyi tanımasına ve kendisini tanıtmasına fırsat verilip, siteyle/üyelerle iletişim kurduktan sonra uyarıya geçilmeli. Uyarı özel mesaj ile ya da -bazan yapıldığı gibi- mesaj cevaplanırken hatalar işaretlenerek de yapılabilir.
Yücel Özlem
15-09-2007, 21:34
Sanıyorum, bir usul ve uslup tartışması yapıyoruz.
Ama, savunulan, önerilen, yöntemi anlamakta zorluk çektiğimi itiraf etmeliyim.
Sitenin var oluşu ile çelişen, bir yol veya yöntem savunuluyor, gibime geliyor.
Şimdi, burada ne yapılıyor?, Ne yapılmaya çalışılıyor? sorularının cevabını önümüze koyup düşünelim. Sonra bir araştırma yapalım. Yapılan, Yapılmaya çalışılan, veya hedeflenen işler ile görevli hangi kurum ve kuruluşlar var? Bu kurum ve kuruluşlar varken, neden onların bu işleri yapmasını beklemiyoruz.:)
Site'yle Forum'la uğraşmayıp keyfimize bakalım. Büyüklerimiz herşeyi bilir ve de gereğini yapabilir. Yapmıyorlarsa elbet bir hikmeti vardır.:)
Bence, bu ülke, bu site, bu forum, bizim deyip sahip çıkalım. Yanlışlarımızı elbirliği ile düzeltelim. Eksiklerimizi birlikte giderelim. Ne dersiniz?
Bu gün ve bu saat itibariyle 4,260 konuda, 142,816 adet mesaj yazılmış bulunuyor. Üye sayısı ise 19,528 kişi. Kanaatimce önerilerimizi, bu rakamları da gözönünde tutarak, bir daha gözden geçirmek zarureti var.
Sevgi ve saygılar.
Not: Bir üyenin imzasında şöyle bir alıntı var "Dünya; kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp hiç bir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir."-(Albert Einstein)
Sevgili Yücel Bey
Bir kaç ay önce sizinle Sarıkoz'da konuştuğumuz Birtanem olayını hatırlarsanız, Türkçe konusunda nasıl özen aradığımı ve uygulanmasını istediğimi de hatırlayacaksınız. Bu sitenin kuralları var ve sonuna kadar arkasındayım. Türkçeyi doğru kullanmanın, hepimizin önemli görevlerinden biri olduğunu her yerde savunuyorum. Zaten aldığım eğitim de bunu gerektiriyor. Bu işin bu yönünden baktığımdaki kısmı. Ama yine iddia ettiğim bir şey de var ki uyarı yapma konusunda, bu işin sonu yok. Yine geçmiş aylarda uyarılarla ilgili bazı yazışmaları hatırlıyorum. Birisi, bir başkasını Türkçe konusunda uyardı, O kişi de uyarıyı yazanın bir yanlışını bulup, sen de bunu düzelt yanıtını verdi. İşin kötüsü o son yazıyı yazanın da yeni yanlışları vardı:rolleyes:. Şimdi o noktada dilbilgisini daha iyi bilen biri araya girse ne olacaktı? İş fazla büyümedi ama büyüyebilirdi de. Gereksiz tartışmalara da dönüşebilirdi. Beni bu tür olaylar rahatsız ediyor. Ama bu uyarıyı bir biçimde bir görevli yapsa sorun ortadan kalkacak.
Ayrıca, çifte standart yapmadığımıza inanıyor musunuz? Gerçekten saygı duyduğumuz, sevdiğimiz, dostlukla yazıştığımız kişilere aynı uyarıyı yapmıyoruz. Ben size bunun yüzlerce örneğini bulup çıkarabilirim. Çünkü bu arada, o dostlukları yirtirme kaygısı da var. Ama yeni birine uyarı yapmak çok daha kolay ve görev geliyor bize.
Bu yazdıklarınız biraz haksızlık olmuyor mu? Ben böyle bir şey mi savunuyorum (alın size sanal bir alınganlık:( şaka elbette:D)? Ben ellemeyeyim, banane mi diyorum? Elbette hayır. Benim anlatmak istediğim: herkes polisliğe soyunursa bu işin sonu gelmez. Aynen gerçek yaşamda olduğu gibi. Her şeyde, kural ve kural uygulayıcıları olması gerektiğine inanıyorum. Ama bu demek midir ki ben hiç bir şeyle ilgilenmeyeceğim. Sanal alem ne yazık ki bıçak sırtı. Yüzyüze olunmadan, gözlerinin içine bakmadan, tonlama, vurgulama yapmadan yazılanın anlamı yazık ki, bir anda değişme tehlikesinde. Ortada hiç bir şey yokken saçma tartışmalara düşmek heran olası.
Dün toplantıda sevgili Mjgn (kendisi açıklamak ister düşüncesiyle söylemiyorum)'ın düşüncelerine sonuna kadar katılıyorum. Ben yanlış bir çözüm önermiş olabilirim. Ama bu tür güzel önerilerin de arkasında olacağım. Bu kadar nitelikli insanın bir araya geldiği bir sitede en doğru çözümler üretilebilecektir düşüncesindeyim.
Sevgi ve saygılarımla efendim.
Sebahattin Sargın
16-09-2007, 14:43
Benim anlatmak istediğim: herkes polisliğe soyunursa bu işin sonu gelmez . Aynen gerçek yaşamda olduğu gibi. Her şeyde, kural ve kural uygulayıcıları olması gerektiğine inanıyorum. Ama bu demek midir ki ben hiç bir şeyle ilgilenmeyeceğim
Günlerdir bu yazışmaları ilgi ile takip ediyorum, büyük bir dikkat ile okuyorum. Sevgili nevsune size katılıyorum dediğiniz gibi " herkes polisliğe soyunursa bu işin sonu gelmez" evet bizler üye olarak yeni gelen arkadaşlarımız oldumu, bu kurala uymalarını rica ediyoruz, uyarmıyoruz. Şahsen ben bu şekilde yapıyorum.
Ama bazen üyelerin yaptığı hatalar alıntı yapılıp buraya getiriliyor. Bana göre bu son derece yalnıştır. Yöneticiler gerekli yerlerde yanlış başlıklar açılmış veya yanlış konuya uygunsuz mesajlar yazılmış ise zaten bunlar için gerekli olanı uyguluyor. Fakat bunları yöneticilerin dışında başkalarının, ortak bir yerde toplayıp tartışmaya açması yalnıştır.
Bende hatalar yapıyorum bu konuda ve şimdiye kadar aldığım ikazlar sonucunda bunları düzeltiyorum.
Ama Nevsune Hanımın dediği söze büyük bir destek veriyorum " herkes polisliğe soyunursa bu işin sonu gelmez". Bunlar benim şahsi fikirlerimdir, şayet birilerini kırdıysam affola....
Yücel Özlem
16-09-2007, 17:46
...
Bende hatalar yapıyorum bu konuda ve şimdiye kadar aldığım ikazlar sonucunda bunları düzeltiyorum.
Ama Nevsune Hanımın dediği söze büyük bir destek veriyorum " herkes polisliğe soyunursa bu işin sonu gelmez". Bunlar benim şahsi fikirlerimdir, şayet birilerini kırdıysam affola....
"Dünya; kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp hiç bir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir." (Albert Einstein)
Sevgili Sebahattin Bey, bunun hangisi doğru. Ya da bu ikisi, birbiri ile çelişmiyor mu? Anlamak için soruyorum. Lütfen yardım edebilir misiniz?
Sebahattin Sargın
16-09-2007, 18:08
Yücel Bey bakın ben tepkisiz kalmayın demiyorum, fakat herkez bunu yapmaya kalkar ise gereksiz tartışmalar ortaya çıkacak. Benim anlatmak istediğim bu. Mesajımda dediğim gibi yeni gelen üyeler bu kurala uymadığında, kuralımızı hatırlatarak uymalarını rica ediyorum. Ama tekrar söylüyorum bu görevi herkez yapmaya kalkar ise bir karmaşa ortamı doğacaktır...
kırçiçekleri
16-09-2007, 18:29
Selam,
Türkçemizin doğru yazılıp, okunması, konuşulması bir sorumluluktur, sahiplenmek, korumak, geliştirmek de vatanını, ulusunu seven herkesin sorumluluğudur.
Bu konuda duyarlı olmak geleceğimiz ve çocuklarımız için en öncelikli ve gerekli davranışlarımızdan olmalı.
Hata yapılabilir doğaldır. Uyarı yapılabilir bu da doğaldır. Bence uyarı dostça ve yapıcı olmalı. Hata yapan da hatasında üsteleyici olmamalı.
Şimdiki gençlerin yazışmalarını okurken içimin acıdığını duyumsuyorum ve her zaman uyarıyorum. Kimi hatasını görüp özen gösteriyor kimi uyardığım için pişman ediyor beni...
Uyarıları bize kişi olarak saldırı, kasıt saymazsak, birbirimizi daha iyi ve doğru anlayacağımıza, daha iyi kenetleneceğimize ulusça birbirimize inanıyorum ben.
Unutmuşum ana demesini bile,
Öykünmüşüm türküsünü ellerin.
Ağzıma bir kara düşmüş bağışla beni,
TÜRKÇE'm benim ses bayrağım.
Fazıl Hüsnü Dağlarca.
Dünyada kötü , yanlış olan hiçbir şeye duyarsız kalmamak gerektiğine ve Sayın Yücel Özlem'in düşüncelerine katılıyorum.
Sevgilerimle.
Penelophe
16-09-2007, 19:02
Yöneticilerden yirmidört saat halihazırda beklemelerini isteyemeyiz. Dolayısıyla, uygun bir dille, diretmeden uyarıların üyeler tarafından da yapılabileceğini düşünüyorum..
Bazen cümleye başlanılan küçük harf, bazen de bir virgül gözüme çarpıyor, çoğu kez kendimi tutup birşey söylemiyorum. Ama yeni gelen üyelerin sitede bu konuya ciddiyetle eğinildiğini görmeleri açıcından da, kırmadan üyeler tarafından uyarı yapılabileceğini düşünüyorum.
"Dünya; kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp hiç bir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir." (Albert Einstein)
Sonuçta bu siteyi ortak kullandığımıza göre, seyirci kalmamak lazım diye düşünüyorum..
Gereksiz tartışmalar konusunda ise, Türkçe'nin doğru kullanımına özen gösterenler ve özen gösterilmesini sağlamaya çalışanların bu tartışmalara neden olmayacağını, dolayısıyla da kurallara uymak istemeyen kişilerin zaten başlı başına bir sorun teşkil edeceklerini hatırlatmak isterim...
Ben, alıntı yaptığım mesajlarda gözüme ilişen bir hata varsa acizane düzelterek alıyorum.
Bunun, kimsenin dikkatini çekip çekmediğini ise bilmiyorum.
Yücel Özlem
16-09-2007, 20:42
Nevsune Hanım, Efendim, ben herkese aynı davranmaya çalışıyorum. Kurallar sözkonusu olunca burada veya başka yerde, kişinin kimliği, bana yakınlık derecesi, sosyal konumu fark etmez.
Türkçe konusunda, sitede kimse yanlış yapmıyor mu? Yapıyor. Ben de yapıyorum. Herkes yapabilir. Herkesi uyarıyor muyum? Hayır. Bazı kuralları hatırlattığım ve yanlışlarını işaret ettiğim kimseleri nasıl seçiyorum. Anlatayım. Bunların çoğu tanıdığım kimselerdir.
Geçenlerde çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir üyeye bir harf için özel mesaj yazdım. Çünkü, yazılarını, imrenerek takip ediyorum. Kusursuz yazmasına o kadar alışmıştım ki; bir harfin bile yanlış olması, beni rahatsız etti.
Sizin yazılarınızı da aynı zevkle okuyorum. Yazılarınızda bu alıştığım güzelliğe yakışmayan bir şey görürsem, bunu size de bildireceğimden şüpheniz olmasın. İşin uzmanı olarak, sizin de bana tavsiyeleriniz olusa, bunu kendim için bir ayrıcalık kabul ederim
Tanımadığım kimselere bir tavsiyede bulunacak isem önce tanımaya çalışıyorum. Yazdığı kişisel bilgileri okuyorum. Sonra yazdığı yazıları okuyorum.
Kurallardan haberdar olmadığı veya dikkat etmediği için yanlış yaptığı, kanaatine varırsam bilgilendiirmeye veya uyarıda bulunmaya çalışıyorum.
Doğrusu, söylenenleri anlayabileceğinden şüphe duyduğum ya da ortalığı karıştırmak için kasıtlı kural ihlali yaptığını düşündüğüm kimselerle muhatap olmamaya da özen gösteriyorum. Kasdettiğiniz bu ise bence bu çifte standart değil. Çünkü ben üye olarak, bir başka üyeyi, benimle eşit bir birey olduğu ve en az benim kadar iyiniyetli olduğuna inandığım için uyarıyorum.
Ben, sizin dediğiniz gibi, dediğiniz gerekçelerle, farklı davranmayı becerebilse idim; burada sizinle tartışmazdım. Öyle değil mi?
Bir kaç gün önce, bir üye tarafından, farklı davranmadığım için eleştirildim.
Olaya, çözümsüz bir mesele gibi bakmıyorum. Bir çok hal çareleri vardır. Ancak, bunlardan hangisinin nasıl ve kim tarafından uygulandığı bence çok önemli.
Demokrasi üzerine başlayan sohbetlerin, kuvvetli lider ihtiyacı ifade edilerek sonlandırılması beni hep hüzünlendirmiştir.
Önemli gördüğüm kural ihlalleri konusunda bazı uyarılar yapıyorum. Başka bazı üyelerin de yaptığını görüyorum. Ben de uyarılar alıyorum. Bana hitaben yazılan her yazıya da kızıp bağırıp çağırmadan, becerebildiğim ölçüde, nezaketle cevap vermeye çalışıyorum. Tabii cevap vermeden önce dönüp kendime bakıyorum. Yanlışım varsa düzeltiyorum. Yanlışımı gösteren kişiye teşekkür ediyorum. İcabediyorsa özür de diliyorum.
Önceki yazımda (şakacıktan da olsa) sizin alınmaznıza neden olcak bir ifadem olmuş ise sizden de özür dilerim. Bu konuya en az benim kadar önem verdiğinizi, ayrıca da konu hakkında, benden daha yetkili olduğunuzu biliyorum.
Ben de sevgi ve saygılarımı sunuyorum
Sevgili Yücel Bey
Çifte standart konusundaki sözüm çok genel bir ifade idi. Asla sizi hedef almamıştım. Genelde hepimizin yaptığı bir taraf tutmadır. Bu konuda en başta kendimi eleştiririm zaten. Ama yapmadığımız (yine genelde diyorum) iddia edilebilir mi?
Sizi ne kadar sevdiğimi, saydığımı en yakından siz biliyorsunuz. Sizin kadar kelimelerini özenle seçen, saygıyı her zaman ön planda tutan birine kırılmam olabilir mi hiç. Sizin de bana kırılmadığınızdan son derece eminim. Esas olan da budur zaten. Ayrı düşünceleri, sevgi ve saygı çerçevesinde konuşabilmek. Bunu da sizinle yaptığım için, çok keyifliyim ayrıca. Burada sadece fikirlerimizi tartışıyoruz ki çok seslilik, her zaman savunduğumuz demokrasinin temel taşlarıdır.
Ben uygulansın, uygulanmasın ama bu konuda, yeni çözümlerin de gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
mehtap gürbüz
16-09-2007, 21:26
Sevgili nevsune ve yücel bey; tartışmanız o kadar seviyeli oldu ki sizleri zevkle izledik teşekkürler.
Bu konuda hoca Nasrettin'in dediği gibi ikinizde haklısınız. Konu ciddi gerçekten, mesela ben " ı " yerine " i " yazılmasından resmen nefret ederim. Çok dikkat etmeme rağmen "F " klavyaye alışmış olduğumdan, "Q" klavyede tek parmakla canım çıkıyor yazı yazarken ama bu hatayı yaptığımı görebiliyorum. Bütün mesele biraz dikkat etmek sanırım. Hoşçalın. M.G.
Yücel Özlem
17-09-2007, 00:18
Mehtap Hanım, Nevsun Hanım., ben de her ikinize ve katkıda bulunan diğer dostlara teşekkür ediyorum.
Efendim sanıyorum, sevgi ve güzellikler de paylaşıldıkça büyür. Burada sevgi ve güzellikleri paylaşma, çoğaltma düşünce ve gayreti içinde olan herkese saygı ve şükran duymaktan öte ne yapılabilir ki. Ancak, varsa dağarcığımızda biz de katkıda bulunabiliriz. Bende bunu yapmaya çalışıyorum.
İnanıyorum ki bu güzellikler büyüyerek devam edecektir.
Ben yeni üye olmaya çalışan birinin henüz üye olmadan önce karşılaştığı mesajı birkez daha hatırlatayım.
Doğru mail adresi vermezseniz üye olamazsınız. Üyeliğiniz gerçekleşmesi için onaylamanız gereken aktivasyon kodu, mail adresinize gönderilmektedir.
Forumdaki yazışmalarımızda internet dili değil, Türkçe kullanıyoruz ve imla kurallarına özen gösteriyoruz. Üyelerden de bunu bekliyoruz.
Forumda yazılan mesajlardan tamamen yazan forum üyesi sorumludur. Şahısların yazdıkları yazılardan dolayı forumumuz sorumluluk kabul etmez.
Şu davranışlar hoş görülmemektedir:
- T.C. yasalarını ya da uluslararasi kanunları, anlaşmaları, tüzükleri çigneyen mesajlar foruma göndermek
- Topluluklar hakkında tahrik edici ve küçük düşürücü yazılar yazmak
- Kişilik haklarına saldırır mahiyette yazılar göndermek ve forum üyelerini küçümser davranışlar sergilemek
- Yorum amacı taşımayan salt propaganda içerikli parti ve siyaset yazıları yazmak
- Tümü büyük harfle yazı yazmak
- Sitenizin ve sitenizde satılan veya aracı olunulan bir "ürünün" reklamını yapmak ve bunlar dışındaki tüm ticari kaygı güden mesajlar; crack, warez, hack ve benzeri sitelerin tanitimi yapmak
- Mesajlarda öğretici veya örnek gösterici image'ler dışında image kullanmak
Bu gibi durumlarda:
- Forum admin ve yöneticileri kurallara uymayan mesajlari değiştirme ve silme hakkına sahiptir.
- Forum kurallarina uymayan üyeler, yöneticiler tarafindan uyarılır, davranışın tekrarında sistemimizden kayıtları silinir.
Forum kurallarının güncellenme veya yenilerinin eklenmesi hakkı her zaman saklıdır.
Foruma üye olan herkes bu şartları kabul etmis sayılır.
Gizlilik ilkeleri Kisisel Bilgileriniz: Foruma üye olurken girdiğiniz kişisel bilgiler sadece forum adminleri tarafindan görülecektir. Girmis oldugunuz bilgileri istediğiniz zaman degiştirebilirsiniz.
Üyelik İptali: Forum üyeliğini istediğiniz zaman iptal edebilirsiniz. Üyeliğinizi iptal ettiginizde size ait kişisel bilgiler tarafımızdan silinecektir.
Forum Kullanımı ve Cookieler: Cookieler, (çerezler) tarafımızdan kişisel bilgi toplama aracı olarak kullanmayacaktır.
agaclar.net forum kurallarını okudum ve kabul ediyorum.
Açık ve net bir biçimde internet dili değil, Türkçe kullanılması gerektiği kırmızı renkle yazılmış. Üyelerin bu bile dikkatinden kaçıyor olabilir.
Önerim şudur; üyelere gelen aktivasyon kodunu bildirir mesaja, daha büyük ve bold karakterdeki harflerle, bu konu bir kez daha yazılır. Uyulmadığı takdirde uyarı alacağı, ki bu uyarı özelden olacaktır. O uyarı da dikkate alınmazsa kişinin foruma girmesinin engelleneceği net bir biçimde yazılır.
Ben de foruma yeni üye olan birinin önce türkçesi ile ilgili uyarı almasını itici buluyorum. Doğru olan bu ise bile, insanların cümle alem içinde yazdıkları ile ilgili yargılanmasını doğru bulmuyorum. İnsanların yapısı ve şişkin egosu yüzünden eleştiriyi kabul etseler ve uygulasalar bile rencide olabileceklerini tahmin ediyorum.
Müjgan Hanımın yazdıklarına, tümüyle, hiç bir harfini atlamadan katılıyorum.
Benim satırlarca yazmaya çalıştığım konuyu iki paragrafla anlatmış. Benim de dile getirmeye çalıştığım bunlardı. Umarım ve dilerim bu öneri dikkate alınır.
Açık ve net bir biçimde internet dili değil, Türkçe kullanılması gerektiği kırmızı renkle yazılmış. Üyelerin bu bile dikkatinden kaçıyor olabilir.
Önerim şudur; üyelere gelen aktivasyon kodunu bildirir mesaja, daha büyük ve bold karakterdeki harflerle, bu konu bir kez daha yazılır. Uyulmadığı takdirde uyarı alacağı, ki bu uyarı özelden olacaktır. O uyarı da dikkate alınmazsa kişinin foruma girmesinin engelleneceği net bir biçimde yazılır.
Üyelik sözleşmesinde bu uyarı yer alıyor. Aktivasyon için giden epostada da bunun tekrarlanmasını agaclar.net'in saygısız bir tavrı olarak algılanacağını düşünüyorum. Herkese potansiyel suçlu gibi davranmak hoşuma gitmiyor. Testiyi kırmadan dayak atmak gibi :)
Bu yüzden, ancak özensiz davrananlara uyarı yapılması iyi olur...
Konuyla ilgili bilgiyi ayrı bir başlık altında duyuracağım...
Türkçenin yanlış kullanılmasını protesto eden bir internet sitesi. İlginizi çekebilir.
http://www.dilimdilim.com/
Faruk Naycı
01-10-2007, 15:20
Mesajlarda imla hataları ayrı bir konu ama ben yazılan mesajların acele girilmesi nedeniyle oluşan hataların çokluğuna dikkat çekmek istiyorum.
Siteye mesaj yazmaktan ziyade inceleme safhasında olduğumdan daha çok okumayı tercih ediyorum. Hatayı en aza indirmek için; mesajı önce word'de tasarlayıp gözden geçirerek, hatasız eklemeliyiz. Ayrıca üye isimleri konusunda titiz davranılmalı. Latince bitki isimleri istisna olmak kaydıyla ,Türkçe olmayan kullanıcı isimleri değiştirilmeli diye düşünüyorum.
Herkesin tüm dilbilgisi kurallarını, bir forumda uygulamasını beklemek, elbette bir haksızlık olur. Sonuçta burası bir bitki ve doğa paylaşım sitesi, edebiyat sitesi değil. Peki, cümle başlarına büyük harfle başlamak, en azından bir nokta ve virgül kullanmak; kimi üye arkadaşlarımıza neden bu denli zor geliyor, gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Sevgili Zenfree bir süredir üye arkadaşlarımızın dikkatten kaçırdıklarını düşündüğüm; Türkçe yazım kuralları konusunda bize yol gösterdiğiniz için, ben kendi adıma size teşekkür ediyorum.
Ben teşekkür ederim Nevsune Hanım. Üniversitede 4 yıl ders aldığım hocam, Prof. Dr. Nevzat GÖZAYDIN' la yapılan söyleşiden bir bölüm aktarmak istiyorum. İlginizi çekeceğini düşünüyorum.
-Dile, kültüre, iletişime nasıl bakıyorsunuz?
Dil iletişimin, ilişki kurmanın temeli olduğuna göre, çok iyi bilinmelidir. Bütün kıvraklığı, farklı anlamları, bunların kullanım yerleri ve zamanları tam olarak değerlendirilmezse, arada oluşması düşünülen bağ güçlü olmaz. O zaman -ki buna yanlış anlaşılma da diyebilirim- ters düşmeler, aykırı tutum ve davranışlar, kırgınlıklar, bölünmeler, parçalanmalar ortaya çıkar.
Ana dilimiz, Türkçemiz ifade gücüyle, bu ifadeyi kolayca belirleyecek kök ve ekleriyle oluşturduğu kelime dünyasıyla gerçekten verimli ve zengin bir dil... Usta kalemlerin romanları, yazıları bunu zaten çoktan kanıtlamış bile... Bizlere ve gençlere düşen görev, bu değerli verilere sık sık başvurmak, bol bol okumak... Böyle yaparsak kendi dil zevkimizin geliştiğini görecek, kelime hazinemizin giderek zenginleştiğinin farkına varacağız. Ama televole-magazin dilinin kısır döngüsüne bel bağlayan gençlerin biraz da geleceklerini düşünmeleri gerekmez mi? Dil ve kültür birikimi, bu birikimin doğru, iyi ve güzel kullanılması onları her zaman ve her yerde başarılı kılacaktır, diyebilirim. Bu birikim için de günlük yaşamamaları, eski dediklerini yeni ile bağlayabilmeleri, sebep-sonuç ilişkisini göz önünde tutup biraz şüpheci olmaları, araştırmaları, bu yolda çaba harcamaları, onları çok daha güzel günlere kavuşturacaktır sanıyorum.
Söyleşinin tamamı: http://www.tdk.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF0 05C764B55B5ADC3
Aynı söyleşiden bir bölüm daha:
Yurt dışında uzun yıllar kaldım. Birçok ülkeyi gezdim, insanlarını tanıdım. İngilizce ve Almanca iyi-kötü iletişim kurdum. Gördüm ki, herkes kendi dili, kendi kültürü, kendi varlığı konusunda tam anlamıyla “şoven” bir anlayış ve tutum içinde... En küçük bir yanlışa bile tahammül edemiyorlar... Sokaktakiler de, köylüler de, bilim adamları da... Vatandaş, yurttaş olmanın temelini buna dayandırıyorlar ve asla taviz vermiyorlar.
Bizdeki tablo ise çok farklı: Bırakınız sokaktaki insanımızı, “sözde” bilim adamlarımız bile kendi varlığının temeli olan Türkçeyi aşağılamaktan tuhaf bir zevk alıyor. Hadi televoleciler, manken ve “sanatçı” geçinen ayak takımı bu yabancı dil hayranlığına kendini kaptırabilir, diyelim; ama devleti ve hükûmetleri yönetenlerin, bürokratların, üniversitelilerin bu yaklaşımı, ancak Atatürk’ün dediği gibi, “gaflet ve dalalet, hatta hıyanet” ile açıklanabilir.
Bunların kısa vadeli, verimsiz, tutarsız, tuhaf, gösteriye dönük, aciz, zavallı tutum ve davranışları Türkçemizin gelişmesine de ayak bağı, köstek olmuştur ve olmaktadır da... Kendi kendine, kendi diline, kültürüne, varlığına böylesine yabancı kalmak isteyen hiçbir ülke vatandaşını görmedim, doğrusu... “İmam-cemaat” meselesi... Böyle olunca da sokaktaki insanımızın, esnafın, memurun, köylünün, işçinin ne suçu var ki?...
Yücel Özlem
02-10-2007, 21:35
Zenfree, Teşekkürler!
mehtap gürbüz
02-10-2007, 22:25
Teşekkürler binlerce, sağolun.
Sevgili Zenfree
Yukarıda linkini (bir de ben vereyim belki yinelemekte yarar olur) http://www.tdk.gov.tr/TR/BelgeGoster...5C764B55B5ADC3
verdiğiniz söyleşiyi bir DTCF'li olarak yüreğim şenlenerek okudum.
Yazıda çok dikkatimi çeken ve şimdiye dek hiç düşünmediğim bir konuyu farkettim. Ben hep gençlerin bu bozuk dili nasıl edindiklerini düşünürken, eğitim sistemindeki önemli bir aksaklığı gözden kaçırmışım; o da sınav/test sistemi. Çocuklar sürekli bir sınav maratonunda, bu çocuklara öğretilen ise bu sınavlarda en hızlı olmaları gerektiği. Peki bu hız içerisinde kitap okuma nerde kalıyor? Yanıt; yazık ki yok. Sürenin kısıtlılığı bir yandan, teknolojinin görsel kolaylığı bir yandan, ortaya ne kendi dilini, ne kendi edebiyatını, ne dünya edebiyatını hiç tanımayan nesiller çıkıverdi. Ben bir şeye şükreder oldum, popüler kültürün dayattığı kitaplar, hiç değilse okumayı iteler hale geldi. Yine bir şeye (aslında ayıp ama gerçek) şükretmiştim ki, hep "ya kitaplar çok pahalı" söylemine bir seçenek olan korsan, morsan kitapların ortalıkta ucuz satılabilmesi. Yanlış anlama olmasın; hiç bir zaman korsanı desteklemiyorum ama hiç değilse o tezgahların başında kitap alanları gördükçe, yüreğimin bir yerinde de "aman okuyun da ne olursa olsun" diyordum.
Okulda doğru dürüst bir eğitim alamayan, okuma kültürü geliştirilmemiş gençleri bırakın, bizlerin bile ağına düştüğümüz hızlı yazışmalar msn vs., yazık ki dilimizin yokoluşuna hızla yol açmakta.
Yalnız bir forum hızlı yazışma yeri değildir. Burada yazdıklarımızı tekrar gözden geçirme süremiz ve olanağımız vardır. Yazdıktan sonra yalnızca 1 dakikamızı kontrol etmek için ayırsak, yanlışların en aza ineceğini düşünüyorum. Kimsenin bu saatten sonra dilbilgisi eğitimi alması elbette beklenmiyor ama forumda yazılanlar, hemen yukarda çıkan açıklamalar ışığında bir kez gözden geçirilse yeter. Yalnızca 1 dakika.
Evet Nevsune Hanım, testler çocuklarımızın hem ufkunu daraltıyor hem de dilini. Düzeni sorgulamayan " sallabaş" insanlar; bol matematik ve bol test sınavlarıyla şekillendiriliyor.
2+2=4 bunu sorgulamazsınız değil mi?:o
Genç Turkcell'in reklamlarında kullanılan dili RTÜK'e şikayet ettim. İlgili şirkete hem e-posta, hem de telefonla tepkilerimi defalarca bildirdim. Ama küçücük çocukları reklamlarında oynatarak; hem çocukları hem de izleyenleri sömüren bu kuruluştan tabi ki yanıt gelmedi.:rolleyes:
Ben de kızımın telefon hattını iptal edip, başka bir şebekeden aldım. Yani benim kızım artık "GNC TRCLL" ( Genç Turkcell) 'li değil. :rolleyes:
Türkçe konusunda mutlaka tavır almalıyız, seyirci kalmamalıyız diye düşünüyorum.
Çok uzattım deği mi?:o Altta verdiğim adres ilginizi çekebilir.
http://dilyarasi.blogspot.com/
şükran ünal
03-10-2007, 09:59
Sevgili Zenfree,sevgili Nevsune,çok güzel ve çok önemli bir konuyu buraya taşımışsınız. Yüreğinize sağlık. Bizde ailece bu konulara çok önem veriyoruz ve iki kızımıza da bu eğitimi vermek için elimizden geleni yapıyoruz.Bende öncelikle bu telefonda ve bilgisayarda gençler arası sobette ve mesajlaşmada kullandıkları dile çok bozuluyorum.Nedir bu Allahaşkına. Sonra günlük hayatta hep ağzımızda dizi filimlerde kullanılan hitap ve konuşma dili ,Mağazalarda indirim yerine ''SALE'' etiketleri,gibi bizi çok ince ayarda türkçemizden uzaklaştıran daha neler neler.Buna en büyük etken olarak televizyondaki herşeyin kontrolsuz ama rayting amaçlı yapılıp sunulması,RTÜK'ün bana göre kendine zaten hayrının olmaması gibi nedenler çok.Yurt dışına henüz gitmedim ama giden yakınlarımdan o ülkenin insanının sizinde dediğiniz gibi dil konusunda asla taviz vermedikleri yönünde.Eğer oranın diliyle konuşmazsanız asla cevap vermeye yanaşmadıklarını söylüyorlar.Başta Japonya halkı bu konuda çok katılarmış. Tekrar teşekkürler.
kırçiçekleri
04-10-2007, 13:32
Türkçemiz
Annenden öğrendiğinle yetinme
Çocuğum,Türkçe'ni geliştir.
Dilimiz öylesine güzel ki
Durgun göllerimizce duru,
Akar sularımızca coşkulu...
Ne var ki çocuğum,
Güzellik de bakım ister
Önce türkülerimizi oğren,
Seni büyüten ninnilerimizi belle,
Gidenlere yakılan ağıtları...
Her sözün en güzeli Türkçemizde,
Diline takılanları ayıkla,
Yabancı sözcükleri at
Bak, devrim,ne güzel
Barış,ne güzel
Dayanışma, özgürlük...
Hele bağımsızlık
En güzeli,sevgi
Sev Türkçeni, çocuğum,
Dilini sevenleri sev
Rıfat Ilgaz " Dilini sevenleri sev " demiş ya inanın ben de sizleri çok sevdim. Bu denli sevdalı ve güzel düşünceli insanların varlığını bilmek bile umutlarımı , kırılan umutlarımı yeşertiyor yeniden... Çok yaşayın siz Sevgili Türkçe Sevdalıları. Güzel yüreğiniz ve aydınlık düşüncelerinizle çok yaşayın.
şükran ünal
04-10-2007, 14:32
Değerli arkadaşlar, yazdıklarınız gerçekten çok güzel sağolun. Sayın Kırçiçekleri sizin profilinize bakmadan 'acaba öğretmen olabilirmi diye düşünmüştüm ve gerçekten öğretmen olduğunuzu görünce yanılmamışım dedim. Niye mi..çünkü artık hangi meslek olursa olsun hakkıyla işini yapan maalesef çok azaldı. Hele hele öğretmenlik mesleğinde .bunun bir çok nedeni var.Bunu kimisi sevmediğinden,kimisi sadece kendinden hiç bir ödün vermeden laf olsun diye yapıyor Bazılarıda bu ücrete bu kadar olur zihniyetiyle zoraki götürüyor. Bu meslek sevmeden olmaz ,tıpkı doktorluk gibidir ,eğer çok severseniz türkiyenin en ücra yerindede bu işi yapmayı göze alırsınız. Bunları yazmamın nedeni sizin mesleğinize olan saygınızı yazılarınızdan sezinledim yanılmıyorum .Eğer mezuniyetten beri hala yapıyorsanız maşallah diyorum ve ellerinizden öpüyorum .Size yıllar önce okuduğum ve yer yer okurkende ağladığım bir öğretmenin kendi yaşamından kaleme aldığı kitap vardı.Belkide okumuş olabilirsiniz. Yazarın ismi şu an aklımda değil ama kitabın adı ''Dağda yeşeren kırçiçekleri'' idi. Sizin yazılarınız bana onu hatırlattı..Saygılar
Arkadaşlar, ne kadar doğru yazmaya çalışsanız da gözüme bu sayfada bile bir sürü yazım hatası çarptı. Yazdığınız metni Word'ün Yazım Denetimi'nden bir geçirin. Hataları bulmanın en kolay yolu budur.
Ayın en takdir edilen üyesi seçimini, Türkçe kullanım konusunda yapalım mı? :)
İlginç ve hoş bir fikir... :)
Penelophe
04-10-2007, 20:38
Evet, bence yapalım.:)
Yücel Özlem
04-10-2007, 22:27
Gerçekten hoş bir fikir.
Ne iyi olur.
Belki bu sayede bazı üyeler yazılarına biraz daha özen gösterirler, bu da alışkanlığa dönüşür.
şükran ünal
05-10-2007, 08:40
Ben ders çalışmaya gidiyorum...Bu dersten sınıfta kalınmaz..
lerdemir
05-10-2007, 13:58
Bence, forumumuzun düsturlarından biri olan Türkçenin doğru kullanılması amacına doğrudan hizmet edecek bir uygulama olur.
"Yapalım" derim ben de.
Herkese merhaba,
Forumun yeni uyelerinden biri sayilirdim. Burada en cok hosuma giden sey, uyelerin yazilarinda yakaladigim saygili tutumu oldu. Lafi cok uzatmayi sevmem. Turkce'nin dogru kullanilmasi(yazili ve sozlu) konusunda ne kadar takintili biri oldugumu da soylememin bir yarari yoktur belki ama Istanbul Turkcesini ogrenebilmek icin diksiyon kursuna bile gittim. Benim icin yazi yazmak zaten cok zor bir istir, yazarim silerim kelimeleri degistiririm vs. Yani sizin dediginiz 1 dakikalik gozden gecirme suresi benim icin 10 dakika belki. Yalniz bu Turkce harfler konusundaki takintiya katilmadigimi belirtmek istiyorum. Ben Turkce isletim sistemi kullanmiyorum, dosya isimlerinde Turkce karakter kullanmam. Turkce icerikli web sayfalarini normal goruntuleyebilmek icin bile ne kadar ugrastigimi anlatamam ki hala Firefox'da arapca gibi cikiyor. Kisacasi ben de bir karar aldim ve Turkce karakter kullanmiyorum. Bunun burada bu kadar sorun olabilecegini de dusunmemistim. Zaten uyari mesaji gelmis, o gunden beridir buraya girmek bile icimden gelmiyor. Antipati sinirlarina yaklastigini dusunuyorum bu tutumun. Son notum budur.
Herkese can-i gonulden sevgiler ve saygilar.
handanhanım
09-10-2007, 20:59
Merhaba,
Yazdıklarınız okudum son derece haklısınız. Ben de kendimi tanıtım yazımda büyük küçük harf ayrımına pek dikkat etmemiştim doğrusu. Beni son derece kızdıran bir ayrıntıdan söz etmek istiyorum.
Son zamanlarda yaptığım telefon görüşmelerinde ulaşamadığım insanlar için yanlarında çalışanlardan, banka ve devlet daireleri personellerinden " Efendim ... şu anda yoklar , biz size dönelim " gibi anlamsız bir cevap alıyorum.
Söz konusu cümle ne yazık ki beceriksiz tercümanlar tarafından diziler kanalıyla Türkçemize kazandırılmış kötü bir tercümeden ibarettir. Rica ediyorum bu tabiri her duyan karşısındakini uyarsın.
Turkce karakter kullanmam. Turkce icerikli web sayfalarini normal goruntuleyebilmek icin bile ne kadar ugrastigimi anlatamam ki hala Firefox'da arapca gibi cikiyor.
Peki şunu deneyin... Türkçe karekter kullanın, kendi bilgisayarınızda yazdıklarınız bozuk mu çıkıyor bize haber verin.
Ben Türkçe karekter kullanıyorum. Beni okuyamıyor musunuz?
Yalniz bu Turkce harfler konusundaki takintiya katilmadigimi belirtmek istiyorum
Türkçe yazan biri olarak, buna takılmayacaksınız da neye takılacaksınız? :)
sinaninci1
09-10-2007, 23:02
Selam Malina
Peki ben ne yapabilirim ?
Bilgisayarimi yurt disindan aldim, Turkce karekter kullanamiyorum.
Saygilar
Peki ben ne yapabilirim ?
Bilgisayarimi yurt disindan aldim, Turkce karekter kullanamiyorum.
Biz zorunlu durumlar için bir şey demiyoruz ki :)
Ama yurtdışından alınan bilgisayarlarda da nokta, virgül yapmaya ve boşluk bırakmaya yarayan tuşlar var
Herkese selam
4-5 Senedir melisam var melisasiz duramam resmen asigim kokusuna, konuya donelim lutfen tohumlar nohut buyuklugune gelmeden ve renkleri kar gibi beyazlamadan toplamayin ve tohumdan cikanlan celikten ureyen arasinda yaprak farkliliklari oluyor nasilmi tohumdan ureyenin yapraklari daha buyuk ve genis oluyor koku olarak tohumdan ureyen daha keskin bayitici bir kokuya sahip oluyor bende her ikiside var su anda celikten yetistirdigim 4 yasinda fakat hersene budarim toprak boyundan 30 cm yukardan ve herse ayni guzellikte 2 sefer acar su anda ikinci acimini bitirip tohuma yatti fakat tohumdan urettigim daha ikinci acimini yeni yapti sakin susuz birakmayin kisinda topragi nemli tutun kisin eger balkoda birakmak istiyorsaniz kuytu bir yere alin ve topragina kar dusmasin benimki hep disarida ki yalova kuzeye bakar ve cok soguk olur budamayida nisan basinda yapin soguktan kestiginiz yerden donma yapmasin bunlarda benim tecrubelerim
saygilar
Hem Türkçe karekter yok, hem cümle nerede başlayıp nerede bitiyor belli olmayınca, boşa yazıyor gibi oluyordunuz... O tuşların yerini bulduğunuzu farketmekten mutluyum :)
Onur G. HİTİT
10-10-2007, 08:33
Kendi diline, kültürüne yabancı bir sürü zavallı, Türkçe sözcüklerde "q, x, w" kullanmaya o kadar meraklı ki...
"VATAN"ı "WATAN" yapıyorlar.
"AKSİLİK"i "AXİLİQ" yapıyorlar.
"EVET"i "EWET" yapıyorlar.
Modern (?) oluyorlar ya...
Halbuki Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ne güzel demiş:
"Türk demek, Türkçe demektir. Ne mutlu Türk'üm diyene!"
Beynindeki her hücrenin arasına "özentiliğin kışkırtıcı zerreleri" bir takım güçler (valla paranoyak değilim) tarafından serpiştirilmiş bazı zavallılar, bir milletin dilini kaybettiğinde yok olmaya mahkum olduklarını kavrayamıyorlar.
* * *
Kişisel olarak ele aldığım bir çalışmamda (buna "blog" diyorlarmış) Türkçemizle ilgili bir konuda yazdığım yazımdan alıntıdır yukarıdaki. Reklam yapmamak için de çalışmamın adresini vermiyorum.
Konusu ne olursa olsun (akvaryum, fotoğraf, eğitim, psikoloji, av, vs.) üye olduğum her forumda Türkçemizin savaşını vermekteyim.
Türkçe giderse Türkiye gider!
Arkadaşlar!
Türkçe'nin doğru kullanımı konusunda hepimizin aşağı yukarı fikirleri uyuşuyor. Ben de dikkatimizi "balığın baştan kokması" konusuna çekmek istiyorum biraz da.
Yani eğitim sistemimize.
Benim kızım henüz 10 yaşına yeni girdi. Konuşma dili her ne kadar düzgün olsa da yazı dilinde halen pekçok hata yapıyor. Ve bu yıl okulda bir de İngilizce dersi okumaya başladı.
Benim zoruma giden şey İngilizce'nin zorunlu ders olarak okutulması, Türkçe, matematik gibi derslerle aynı kategoride kabul edilmesi. Yani benim ülkemde yabancı bir ülkenin dilini zorunlu olarak öğrenmeyen çocuğum sınıfında başarısız sayılacak öyle mi? Bu sanırım sadece sömürge ülkelerinde oluyordu.
Yani biz yabancı dili bu kadar önemli bir hale getirmişken çocuklarımıza bunun yanlış olduğunu nasıl açıklayacağız ki?
Onur G. HİTİT
10-10-2007, 09:03
Bu yazıdan sonra kişisel çalışmamı paylaşma kararı aldım:
YURDUMUN GÜZİDE FORUMLARI VE GÜZEL TÜRKÇEMİZ
Merhaba arkadaşlar,
Yine kişisel bir konuda sizlerle derdimi paylaşmak istedim.
Her millet kendi dilini sever ve korur.
Ülkemizdeki herhangi bir tatil beldesine gittiğinizde, tatilini yapan bir Fransız -İngilizce biliyor olsa bile- sizinle Fransızca iletişim kurmak ister. Bu genelde böyledir ve tecrübelerle sabittir.
Ama kültürel emperyalizm, ülkemizde malesef çok iş yapıyor.
Kendi diline, kültürüne yabancı bir sürü zavallı, Türkçe sözcüklerde "q, x, w" kullanmaya o kadar meraklı ki...
"VATAN"ı "WATAN" yapıyorlar.
"AKSİLİK"i "AXİLİQ" yapıyorlar.
"EVET"i "EWET" yapıyorlar.
Modern (?) oluyorlar ya...
Türkçe karakterleri kullanmaktan aciz bir sürü zavallı insan tanıyorum.
Veya onların da kolay anlayabilmeleri için şu şekilde ifade mi etsem acaba:
"Turkche caracterleri kullanmaktan achiz bir suru zawalli inshan taniyorum."
Halbuki Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ne güzel demiş:
"Türk demek, Türkçe demektir. Ne mutlu Türk'üm diyene!"
Bu sözün üstüne yorumlar yapmaya, satırlar dolusu yazmaya gerek bile yok aslında.
Ama duramıyorum işte. Beni anlayanlar da çok, bunun farkındayım.
Aynı şekilde, "Lan burası akvaryum hobisi ile ilgili bir site, Türkçeyle ne alakamız var?" diyen de çok, bunun da farkındayım.
Ama bunlara anlatamıyorum işte.
Beynindeki her hücrenin arasına "özentiliğin kışkırtıcı zerreleri" bir takım güçler (valla paranoyak değilim) tarafından serpiştirilmiş bu zavallılar, bir milletin dilini kaybettiğinde yok olmaya mahkum olduklarını kavrayamıyorlar.
Kapasite meselesi tabi...
Aslında bu yazımda, ülkemizdeki akvaryum uğraşında bir mihenk taşı konumunda olan bir oluşumdaki bazı şahıslara, konuya dair sitemimle ilgili içimi dökmek istiyorum. Türkçemizle ilgili olarak oldukça düzeyli olduğunu (son zamanlarda üye olan bazı kişiler tabi ki bu düzeyi sarsmaktalar) düşündüğüm bu oluşumdaki bazı kişileri anlamıyorum. Konuyu farklı noktalara çekmek isteyen tipler daima olmuştur ve bu da tecrübe ile sabittir. Şimdiden belirteyim ki bu oluşumunun tümüne değildir sitemim. Bazı kişilerin düşünce tarzlarınadır. Kişileri başkaları tartışadursun, ben durumları ve fikirleri tartışayım.
Akvaryum uğraşı hakkında internet dünyasını az çok takip edenler bilirler, bu konuda yerli ve yabancı bir sürü paylaşım ortamları (forumlar) vardır.
Yabancı herhangi bir forumda kesinlikle Türkçe yazamazsınız.
Yabancı herhangi bir forumda, o forumun dilinde yazmanız gerekir.
Ama bahsettiğim bu güzide oluşumda 2 gün önce ismi cismi -güya- Türk olan vatandaşın biri "Hello"lu bir başlık açtı.
İşin garip yanı, başlığı doğru bölümde açtı. Yani bal gibi Türkçe biliyordu bu vatandaş. En azından Türkçe anlıyor, eminim.
Hemen ardından İngilizden çok İngilizceye meraklı bazı arkadaşlar da bu vatandaşa İngilizce karşılık verdiler.
Ben ise buna tepki verdim ve düşüncelerimi aktardım.
Konu saptırılmaya çalışıldı.
Türkiye'deki bir forumda, Türk olan bir forumda Türkçemize sahip çıkmayacaksak, nerede sahip çıkacağız?
Türkiye'den bir forumda, Türk olan bir forumda yazılanları anında anlamak isterim.
Elimde salak bir sözlük ile "Acaba bu ne demek, şu ne demek?" diye kasmak istemem.
Yani Türkiye'den bir forumda, Türk olan bir forumda isteyen herkes kendi dilinde veya istediği dilde yazacak olursa işin içinden nasıl çıkılır?
Arap, Arapça yazarsa...
Ermeni, Ermenice yazarsa...
Alman, Almanca yazarsa...
Türkçe neresinde kalır bu forumun?
Ortak noktamız elbette ki akvaryumlarımız.
Ama çok daha önemli bir ortak noktamız var ki akvaryumların lafı bile olmaz: TÜRKÇEMİZ!
Bu güzide forumumuzda artık bulunmayacağıma dair bir başlık açtım. Başlığı İngilizce olarak açtım. İçeriğine hiçbir şey yazmadım. Başlıkta sadece "Goodbye to all!" yazmıştım.
Değişik yorumlar geldi.
Bazıları ise "Gidecek adam, 'ben gidiyorum' neden der anlamıyorum. 'Giderim ha' ya da 'bakın ben gidiyorum' diyorsa, geri dönmeye çalışıyordur." demiş.
Geri dönmeye falan çalıştığım yok!
Türkçemize yeteri kadar sahip çıkılana dek kararımdan vazgeçecek de değilim.
Normal şartlar altında 4 yıldır hemen hemen her Allahın günü girip paylaşımda bulunduğum, binlerce iletimin olduğu bir forumdan vazgeçmemin kolay olduğunu mu sanıyorlar acaba?
Bir arkadaş da şöyle demiş: "Bazen 'giderim' demek, aslında biraz 'gitmek istiyorum' da demektir, mazeretler aranır bulunur ayrıntılar tamamlanır vs."
Daha 3-5 saat öncesine kadar büyük bir özveri ile paylaşımlarda bulunduğum, en sonki yazımın dumanı tüterken bu şekilde bir karar almamda ne gibi bir mazeret veya "gidişe hazırlık" olabilir ki?
Biri de "Veda mesajınızda ciddiyseniz neden İngilizce yazıyorsunuz?" diye sormuş.
Türkçe olarak anlayamadılar, belki İngilizce olarak anlarlar diye öyle yazdım.
Biri de "Güle Güle Onur. Hep aynı şaçma sapan tepkilerden bıktım usandım 10 yaşında çoçuk gibi davranan herkese güle güle." demiş.
Türkçe bir forumda herkesin kafasına göre, istediği dilde yazı yazmasına karşı çıkmak, 10 yaşındaki bir çocuk gibi davranmak demek değildir.
Bana “Güle güle!” diyen, Türkçemizi koruma çabamı “10 yaşında çocuk davranışı” olarak gören vatandaş aynen şöyle demiş yine: "Nedir bu dinlenip tekrar foruma dönme olaylarıda anlıyabilmiş değilim. Bir insan gidecekse gidiyorum demeden yok olur gider. Bu gidiyorum olayı pohpohlanma isteyinden kaynaklanıyor. Aman gitme falan denilmesini bekliyorlar, hemde şaçmaladığı halde. Hep bu konularda suskun kaldım ama artık kabak tadı vermeye başladı.”
Foruma giren adam "Merhaba" deyince kimse ses çıkarmıyor ama forumdan ayrılmak isteyen adam nezaketen "Hoşçakalın" deyince aslan kesiliyorlar.
Kimseden "Aman kal!" demesini de beklemiyorum.
Biri de forumdaki ilk iletisini bu başlıkta atmış Şöyle diyor:
"İster kabul edin, ister kabul etmeyin, hoşunuza gitsin veya gitmesin, ister emperyalizm deyin, ister evrenselleşme deyin adını siz ne koyarsanız koyun ne yazık ki dünya dili İNGİLİZCE’dir. Yurtdışında geçen 13 sene boyunca anladım ki yabancı bir insanla iletişim kurmak isterseniz ve dilini bilmiyorsanız tek çıkar yol İNGİLİZCE’dir. Bundan bende çok hoşnut değilim. Ancak kabul edilsin veya edilmesin bu bir gerçek..."
Teslimiyetçiliğin bu kadarına da pes diyorum.
İngilizce, bunlar gibiler yüzünden dünya dili oldu.
Bunlar gibi özentilerin yüzünden ülkemizde insanlar dükkanlarına İngilizce isim koymakta sakınca görmüyorlar.
Yazıklar olsun!
"Hello"lu başlık açan vatandaşın Türk olup olmaması değil sorun. Ama bazı kişiler lafı başka bir tarafından anlamaya müsait olduğundan dolayı (işlerine öyle geldiğinden dolayı) öyle anlıyorlar.
Konu Türk olup olmamak değildir.
Konu, Türkçe bir forumda Türkçe yazıp yazmamaktır.
Ama zaten İngilizceye "dünya dili" diyen zavallılardan bunu anlamalarını beklemiyorum.
Sanıyorlar ki ben dil öğrenmeye karşıyım.
Neden dil öğrenmeye karşı olayım ki? Her şeyin başında, benim eşim bir İngilizce öğretmeni.
Ama dil öğrenmek ve öğretmek başka bir şeydir, o dili benimsemek ve Müslüman mahallesinde salyangoz satmak başka şeydir.
Ama bunu da anlamayacaklar.
Neyse, lafı çok uzatmayayım.
Meydanı boş bulunca arkamdan atıp tutanları umursamıyorum bile.
Hatta aldığım karardan sonra meydanı boş bulanlar, zihin mastürbasyonlarına devam edebilirler de.
İngilizden çok İngilizceci olmaya da gerek yok.
Hele ki bunu "EVRENSEL DİL" diye yutturmaya çalışmaya hiç gerek yok. Kendi dillerine gerektiği gibi sahip mi çıkıyorlar da İngilizcenin evrensel bir dil olduğunu iddia ediyorlar?
Hadi diyelim, İngilizce evrensel bir dildir.
Türkiye'deki bir forumda İngilizce yazışmanın mantığı nedir? Bunlar Türk mü, İngiliz mi?
Peki, İngilizce olarak yazdığım imzamı neden siliyorlar? Orada sadece Türk olup da Türkçe yazıların paylaşıldığı ortamlarda bulunacağımı yazmıştım. İngilizceyi de anlamıyorsunuz, Türkçeyi de anlamıyorsunuz,
Önce adam gibi Türkçeye sahip çıksınlar, ondan sonra neyin evrensel olup olmadığı ile ilgilsinler.
Beni neredeyse yabancı düşmanı ilan edeceklerdi. Yabancı düşmanlığı yapacak en son kişi bile değilim ben. O forumdaki yabancı uyruklu olan arkadaşlarımızdan biri, elinden geldiğince Türkçe yazmaya çalışıyordu. Ve kendini “TÜRK” olarak gören birçok kişiden daha çok saygı gösteriyordu dilimize.
Belki bu İngilizden çok İngilizceci arkadaşlar beni kandırırlar da "Byzantion Aquarium Club" diye bir şey kurarız ileride...
İngilizce evrensel (?) değil mi?
Türk demek Türkçe demektir. Ne mutlu Türk'üm diyene!
Türkçe dışında yazıların yazılmadığı, "EMPERYALİZM"in "EVRENSELLİK" olarak görülmediği, "YABANCI HAYRANLIĞI"nın "HOŞGÖRÜ" olarak adlandırılmadığı Türkçe forumlarda olacağım.
Bu vatandaşların anlayabilecekleri bir şekilde ifade etmem gerekirse:
I go to the Turkish forums which are only in Turkish! Goodbye to all!
http://akvaryumsalmevzular.blogcu.com/
İngilizce öğrenmek ayrı bir şeydir, "küreselleşme" adı altında emperyalizme köle olmak ayrı bir şeydir.
Selam Malina
Peki ben ne yapabilirim ?
Bilgisayarimi yurt disindan aldim, Turkce karekter kullanamiyorum.
Saygilar
Bilgisayarınızda Türkçe harfler yoksa, ya da Türkçe harflerle yazmak zorunuza gidiyorsa aşağıdaki bağlantıyı kullanarak İngiliz abecesi ile yazdığınız metni Türkiye abecesine çevirebilirsiniz. Bu işlem yalnızca 2 saniyenizi alır. ;)
Bağlantı : http://www.hlst.sabanciuniv.edu/TL/deascii.html
Saygılarımla...
celalsungur
15-10-2007, 09:16
Word yazım denetimini etkinleştirirseniz, üyeler, mesajları yazarlarken varsa hatalarını görüp ikaza gerek kalmadan düzeltirler.
Kagan Hocam!
Duygularıma tamamen tercüman olmuşsunuz.
Geçenlerde başımdan geçen bir olay durumun ne kadar ciddi boyutlarda olduğunu daha iyi anlatacaktır sanırım.
Yakın bir aile dostumuzun oğlu ......... üniversitesi fotoğrafçılık bölümü 2. sınıfta okuyor. Kendisi ayrıca doğaya da düşkün olduğu için elindeki fotoğraflarıyla sitemize katkısı olabileceği konusunda görüştüm. İlk tepkisi çok olumlu olmasına rağmen Türkçe'nin doğru kullanılması uyarısını yaptığımda birden bütün hevesi kaçtı ve vazgeçti "ben öyle sıkıntıya, kasmalara gelemem." diye.
Yani Türkçe'nin kullanımı bu kadar zor birşey mi?
Bilmiyorum ben işin içinden çıkamadım doğrusu.:(((
altinediz
17-10-2007, 23:59
Merhaba arkadaşlar. Genel olarak konuyu okudum ve hemen hemen hiç bir forum sitesinde olmayan bir şekilde Türkçe kullanımına özen göstriyorsunuz. Öncelikle tebrik etmek istiyorum. Site yönetimine çok teşekkürler.
Evet hiç bir kul hatasız değildir. Hatta hiç bir canlı. Ama önemli olan iyi niyetli olmak, seviyeli olmak ve en önemlisi ise yaptığımız hatayı kabul ederek düzeltme yoıluna gitmektir. Bu şekilde bir Türkçe kullanımına devam edersek (demek istediğim kötü Türkçe kullanımı yani Türkçe'yi kötü kullanım) ciddi anlamda değerlerimizi kaybedeceğimiz kanısındayım. site yönetimine, çalışanlarına, emek sarf edenlere ve Türkçemizi dikkatli kullananlara ve/veya kullanmaya çalışanlarsa çok teşekkür ediyorum. Bir kişinin Türkçe'yi düzgün kullanmasını sağlamaya başlamamız demek binlerce kişinin Türkçe'yi düzgün kullanmaya başlamasını sağladığımız anlamına gelebilir düşüncesindeyim.
İyi çalışmalar diliyorum.
celalsungur
18-10-2007, 10:11
Ağaçlar net,harika bir site.Sohbetleri, diyalogları okumaya doyamıyorum.Türkçenin doğru kullanımı konusundaki hassasiyetinize katılıyorum,Türkçeyi yanlış kullansalar da üyeler sitede kaldıkları sürece o konuda da kendilerini geliştireceklerine inanıyorum. Sizden çok önemli isteğim,bu muhteşem sitenin muhteşem içeriğini, biçim tartışmalarına feda etmeyin,Türkçe'nin doğru kullanımı konusunda da umutsuz olmayın.
Hepimiz her yaşta çok şey öğreniyoruz.
Saygı ve sevgilerimle,
Celal Sungur
kırçiçekleri
18-10-2007, 19:25
"Günümüzde devletler (özellikle Türkiye gibi güçlü ama düşmanı çok ülkeler) artık savaşla fethedilmiyor. Psikolojik baskıyla, uluslarını kültürel açıdan yozlaştırma ve ele geçirmeyle fethediliyor. Türkiye'nin durumu da bundan ibaret.
Bilinçli olan bireylere düşen ise direnmek ve durumun özünü, gerçeğini anlatıp insanları bilinçlendirmeye çalışmak."
Demişsiniz Sayın Kagan. Çok açık ve doğru koymuşsunuz tanıyı... Sizi kutluyorum ve sizin gibi düşünebilen insanların daha çok olmasını diliyorum.
Güzel Türkçemizi İngilizce ile arapça arasına sıkıştırılıp katline karar verenlerin çabalarını boşa çıkarmak için direnmek, çabalamak gerekiyor sevgi ile içtenlik ile yılmadan, korkmadan, yüreklilikle yürümek gerekiyor üstüne üstüne....
KORKUYORLAR
Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robson
İnci dişli zenci kardeşim
Kartal kanatlı kanaryam
Türkülerimizi söyletmiyorlar bize
Korkuyorlar Robson, şafaktan korkuyorlar
Görmekten, duymaktan, dokunmaktan korkuyorlar
Sevmekten korkuyorlar bizim Ferhad gibi sevmekten
Tohumdan ve topraktan korkuyorlar
Akan sudan ve hatırlamaktan korkuyorlar
Ümitten korkuyorlar Robson, ümitten
Korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam
Türkülerimizden korkuyorlar ...”
...Nazım Hikmet ...
Siteye Türkçeyle ilgili uyarı kutucuklarının eklenmesi çok iyi olmuş. Kutlarım.:rolleyes:
Türkçeyle ilgili çabalarınız için tekrar ve her zaman teşekkürler.
Yalnız korkarım Türkçe kurallarını bilmeyenler bütün de/da ile ki'leri ayrı yazmaya başlayacaklar.
Artık bahçemizdeki ağaçlar yerine bahçemiz de ki ağaçlar ile uğraşırsınız. :rolleyes:
Ek olarak Türkçeyle ilgili önemli kuruluşlardan olan Dil Derneği'ni de referans olarak vermenizi beklerim. Böylece kişiler dilimizle ilgili tartışmaları daha doğru değerlendirebilirler.
http://www.dildernegi.org.tr/TR/Default.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF43767 34BED947CDE
asminışıl
20-10-2007, 11:03
merhaba, ben de yeni üyeyim. Doğrusu çok ilgimi çekti, hem ağaçlar hemde düzgün yazma ile ilgili hassasiyet.
İmla kurallarına elimden geldiğince dikkat etmeye çalışıyorum. Fakat hatalar da yapıyorum. Arkadaşlarla aramızda bir sorunu çözmeye çalışorduk. Tdk bu konuda sorumaza aydınlatıcı cevap veremedi. Umarım verirler..
Sualt- Su altı bu iki kelimenin doğru yazılışı ile ilgili bilginizi merak ettim.. Hangisi doğrudur
Bitişik mi, ayrı mı yazılır?
not: ciddi anlamada burada nasıl ve kime yazılırı bilmiyorum.
Bazı kelimelerin nasıl yazılması gerektiği konusunu burada yazışıyoruz.
Bitki adları ve Türkçe yazım kuralları (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=6044)
timur_tahsin
20-10-2007, 15:26
''Onur G.Hitit'' çok güzel yazmış.
Aynen katılıyorum.
Çağın dili omuş olan ingilizceyi bilmeli, dilimizi de korumalıyız.
Mehmet Eskizara
20-10-2007, 20:04
Selamlar,bende yeni üyelerden birisiyim.Güzel dilimizin bozulmadan kullanılmasına ve imla kurallarına olabildiğince dikkat edilmesine yürekten katılıyorum.En iyi dileklerimle.
kırçiçekleri
24-10-2007, 11:31
http://img149.imageshack.us/img149/8109/ata0161kt0.jpg
Arkadaşlar yazılması gereken yer burası değil belki ama hepimizin zaten bildiği bir gerçeği burada bir kez daha hatırlatmak istedim. Dünyada gişe rekorları kıran ABD yapımı pek çok filmde özellikle de çocuklara hitap eden filmlerde ( Bakınız Shrek adlı devin tuvalet kapısı, bakınız Yüzüklerin Efendisi filmindeki düşman tiplemeleri, Akrep Kral ve benzeri filmlerdeki medeni Avrupalı-çıkarcı geri kalmış Arap tiplemeleri vs. ) Türk, müslüman ya da doğu simgeleri ,adına ne derseniz deyin hep kötü ve çirkin olarak ifade ediliyor. Belirttiğim bu konu hüsnükuruntu değil. Filmleri izlerken biraz daha dikkatli olalım. Genellikle kötü karakterler doğu motiflerini taşıyan kıyafetlerle ya da simgelerle temsil ediliyor. TEPKİMİZİ UYGUN ŞEKİLDE İFADE EDELİM. Aynı konuda Discovery Kanal da sabıkalı bence. Dikkat edilirse hep yanlı yayınlar yapılıyor. Bazı ülkelerin yaşadığı trajediler ve hezimetler anlatılırken bazı ülkelerinse teknolojide ne kadar ileri olduğunun üzerine basılıyor. Amerikalı gezginler kendilerine ilginç gelen geri kalmış ülkeleri gezerken alaylı bir üslup kullanıyor ve hareket ve mimikleriyle de bunu gözümüzün içine sokuyor. Bence batı medeniyetinin insanları kendilerini bir çeşit TANRI zannetmeye başlamışlar.
Biz ise sorgulamadan tapınmaya alışmışız.Batıda insanlar ne bilgi aşkıyla yanıyor ne de nasıl daha iyi bir insan olabilirim diye düşünüyor bence. Maddi güce sahip olma dürtüsü dışında hiçbirşey bulamayız oralarda...
Erdemli ve aydın insan tipini buralarda aramayalım bence.
Bundan aylar önce ABD'de yapılan bir sokak ropörtajında obezite sınırlarını çoktan aşmış bir bayana "Türkiye deyince aklınıza ne geliyor? Türkiye nerededir?" diye bir soru sorulmuştu. O ise kahkaha atarak " Bilmem aşağılarda biryerde herhalde" diye bir cevap vermişti. Bu cevabıyla hem coğrafya bilgisini hem yaklaşımını ve dünyaya bakış açısını da özetlemişti bence. Başımıza gelen felaketler bazı insanların umurunda bile değil...
Mucip Gürbüz
24-10-2007, 16:13
Sevgili Kagan hocam; siz bu kafayla hiç bir zaman NOBEL alamazsınız uyarıyorum.:D Hoşçakalın.
Ahududu çok güzel yazmış. Bilenler doğuru yazabilir ama benim gibi grameri bilmiyenleri lütfen düzeltin. Biz de güzel türkçemizi öğrenmiş oluruz. Yanlışım var mı acaba?
celalsungur
25-10-2007, 13:50
Önce Word de yazabilirsen orada yazım denetimi olduğu için hata varsa altı çiziliyor. Birde bu sitedeki yazım kurallarını print edip veya etmeden okursan orada da çok güzel şeyler var. Faydalı olacağını umuyorum.
Ahududu çok güzel yazmış. Bilenler doğuru yazabilir ama benim gibi grameri bilmiyenleri lütfen düzeltin. Biz de güzel türkçemizi öğrenmiş oluruz. Yanlışım var mı acaba?
Ahududu çok güzel yazmış. Bilenler doğru yazabilir ama benim gibi grameri bilmeyenleri lütfen düzeltin. Biz de güzel Türkçemizi öğrenmiş oluruz. Yanlışım var mı acaba?
Print etmek ve gramer :)
Bu iki sözcüğü, Türkçe karşılıklarını bulamadığınız için mi kullandınız yoksa özen mi göstermediniz? Eğer sözcüklerin Türkçe karşılıklarını bilmiyorsanız, TDK'nın hazırlamış olduğu sözlükten bakabilirsiniz. Sözlük için aşağıdaki bağlantıya tıklayınız.
http://www.trvar.tr.cx/
Print etmek yerine yazdırmak, çıktı almak ya da basmak gibi sözcükleri kullanmalısınız. (Printer : Yazıcı / Printing : Baskı)
Gramer yerine de dilbilgisi sözcüğünü kullanmalısınız.
Önce Word'de yazabilirsen orada yazım denetimi olduğu için hata varsa altı çiziliyor. Bir de bu sitedeki yazım kurallarını çıktı alarak ya da çıktı almadan okursan orada da çok güzel şeyler var. Faydalı olacağını umuyorum.
Feyzan Bey fikirlerinize tamamıyla katılıyorum.
Herkes ulusal kimliğine sahip çıkmalıdır. Bölgesel değerlerine de sahip çıkmalıdır. Kızımın adının "Öz Türkçe" olan Doğa olmasını özellikle istedim. Dilimi seviyorum.
Dünyada başka bir ülkede yaşadığı başka bir ulustan olduğu halde Türkçe ismi tercih eden birileri var mı gerçekten merak ediyorum?
Bir de şu var. Torunlarımız ileride yazdığımız bu satırları okuyarak "Burada ne söylemeye çalışmışlar acaba?" deseydiler ne hissederdik? Ben bazı kanunları okuyup anlamaya çalışırken aynen böyle söylüyorum da.
Feyzan Bey çok güzel anlatmışsınız doğrusu. Sağolun. Geçenlerde bir uzman kişiyi tv'de seyrettim. Türkçenin diğer dillerden çok fazla kelime aldığını anlatıp duruyordu o da. Hem Türkçe'nin ne kadar güzel bir dil olduğunu anlatıyordu hem de birçok kültürü içinde barıdırdığını söylüyordu. Tabii bu bir bakış açısı. Tdk'nın kelimelere verdiği önem mi az yoksa dışarıdan giren kelimeleri Türkçe'ye uygun bir hale çeviremiyor mu bilmiyorum ama Türkçe Türkçe olmaktan çıkıyor.
Özellikle bilerek ve isteyerek de dil kültürümüzü bozmak istiyorlar bence. Mesela en basitinden iddaa diye bir oyun var. Ne demek iddaa, doğrusu iddia olmalı. Böyle birşeye nasıl izin veriyorlar anlamıyorum. Oyun adı altında birçok kişinin genç beyinlerin aklına iddaa diye geçiyor bu kelime işte. Daha niceleri var...
Hadi kelimelerle baş edemiyorlar imla hataları, noktalamalar da bir o kadar önemli, bu da dilimizi kullanmadaki en önemli unsuru teşkil ediyor.
Bu nedenle arada hepimiz yanlış da yapsak elimizdekinin kıymetini çok iyi bilmeliyiz ve dikkatli özenli olmalıyız. Bir vatan kültürü, sanatı ile var olabilir. Kendinden her yerde ancak bu şekilde bahsettirebilir.
celalsungur
26-10-2007, 16:46
Teşekkür ederim ama abartmayalım lütfen...
Print etmek ve gramer :)Gramer yerine de dilbilgisi sözcüğünü kullanmalısınız.
Bu iki sözcüğü, Türkçe karşılıklarını bulamadığınız için mi kullandınız yoksa özen mi göstermediniz? Eğer sözcüklerin Türkçe karşılıklarını bilmiyorsanız, TDK'nın hazırlamış olduğu sözlükten bakabilirsiniz. Sözlük için aşağıdaki bağlantıya tıklayınız.
http://www.trvar.tr.cx/
Print etmek yerine yazdırmak, çıktı almak ya da basmak gibi sözcükleri kullanmalısınız. (Printer : Yazıcı / Printing : Baskı)
Önce Word'de yazabilirsen orada yazım denetimi olduğu için hata varsa altı çiziliyor. Bir de bu sitedeki yazım kurallarını çıktı alarak ya da çıktı almadan okursan orada da çok güzel şeyler var. Faydalı olacağını umuyorum.
Merhaba Kagan arkadaş.
Yazdıklarınızı, ender rastlanan güzellikte bulduğumu her yönüyle çok hoşuma giderek okuduğumu belirtmek isterim.
Elinize sağlık.
Selam ve saygılar
Teşekkür ederim ama abartmayalım lütfen...
Rica ederim, seve seve yazdım ve abarttığımı düşünmüyorum.
Öncelikle şunu sormak istiyorum, Türkçe nedir?
Gerçek Türkçe hangisidir?
Azerbaycan da konuşulan mı, İstanbul'daki mi, Rize'deki mi, yoksa evde anneannemin kullandığı mı? İstanbul bile semtlere göre ayrılıyor.
Ben neden Türkmenistan'dan gelen bir kişi ile ya İngilizce ya da bir çevirmen aracılığı ile anlaşabiliyorum?
Türkçe bu saydıklarınızın hepsidir. Dünyada Türkçe dediğinizde ülke adımızdan dolayı Türkiye Türkçesi akla gelir. Bir başka nedeni de şu an Türkiye Türkçesi dediğimiz şive tüm Türkçe şiveleri içerisinde %43 ile en çok konuşulan şivedir. Bunun en yakın %15 ile Azeri Türkçesi izlemektedir. Azerbeycan'da konuşulan şive Azeri Türkçesi, Doğu Türkistan'da konuşulan şive Uygur Türkçesi olarak adlandırılabilir. Dilde bazı farklılıkların olması çok doğaldır. Bakınız biz o insanlarla birarada yaşamayalı çok uzun yıllar oldu. Bu süreç içerisinde dil, kitapta ya da okulda değil anne ve babadan öğrenildi. Anne ve babanın bir sözcüğü değişik telaffuz etmesi bile çocukları etkiledi. Bu süreç içerisinde dünya değişti ve yeni sözcüklere gereksinim duyuldu. Sözcükler farklı topluluklar içinde türetildiği için de birçok farklı sözcük oluştu. Örneğin biz yağmurdan korunmak için kullandığımız nesneye şemsiye deriz, Uygur Türkleri künlük (günlük) der. Şemsiye arapçadan alınmıştır ve o da günlük ile aynı anlama gelmektedir. Çünkü şemsiyenin ilk kullanım amacı güneşten korunmaktır.Türklerin çok geniş bir coğrafyada yaşaması bu farklılığı daha da arttırmıştır. Her türk topluluğu çevresindeki kültürlerle ilişki içerisine girmiş, bu dili, konuşma biçimini, telaffuzu ve kullanılan harfleri etkilemiştir. Kullanılan abeceler (alphabeth) bile dili farklılaştırmıştır.
Türkmenistan'da yaşayan bir kişiyi doğrudan anlayamamanızın sebebi yalnızca ortak olmayan sözcüklerdir. Buna kendimden örnek vereyim. Uygur bir arkadaşım var ve onunla msn'de konuşuyoruz. İlk başlarda konuşmamızı ingilizce yapmak zorunda kalıyorduk ve bu ikimizin de sinirini bozuyordu. Sonra ben Uygur Türkçesi öğrenmeye karar verdim ve yalnızca 1 ay sonra ne dediğini anlamaya başladım. Şu an hâlâ Uygur Türkçesi ile konuşuyoruz ve birbirimizi rahatlıkla anlayabiliyoruz. Ben dilbilgisi öğrenmedim, başka bir dil de öğrenmedim. Yaptığım yalnızca farklı sözcükleri öğrenmek oldu. Biz "ne" diyoruz onlar "nimu" diyor. Adın ne? Atın nimu? Yani en fazla bir ay içerisinde herhangi bir şiveyi anlayabilir duruma gelebilirsiniz. Zaten o yüzden şive diyoruz. Aksi takdirde lehçe olarak adlandırmamız gerekirdi.
Ki bu durum yalnızca Türk diline de özgü değildir. İngilizceye bakın. Amerika'da farklı, İngiltere'de farklı, Avustralya'da farklı ingilizce konuşulur. İngiltere'nin içinde bölgeler arası farklılık o kadar büyüktür ki, o yörenin şivesi ile konuşursanız karşıdaki sizi anlamaz. Almanya'da da durum böyledir. Bu yüzden İngiltere'de televizyonda ortak ingilizce denilen şive kullanılır. Almanya'da da durum benzerdir. İngilizce ne kadar farklı olursa olsun birbirlerini anlıyorlar diyebilirsiniz. Evet birbirlerini anlıyorlar, çünkü ingilizce yapay olarak yayılmış bir dildir. Son yüzyılda yayılmıştır. Ve bir ya da iki yüzyılda dilde büyük değişimler yaşanması beklenemez. Üstelik şu an televizyon ve internet gibi çok uzaktaki insanları bir araya getiren, kullanılan dili belirleyen yapılar vardır. Bu durumda bile uzmanlar ingilizcedeki değişimin ilerde çok büyük boyutlara ulaşacağını ve ülkelerin birbirlerini anlamayacağını söylemektedirler.
www.tdk.gov.tr
Sol köşedeki SÖZLÜKLER sekmesini tıklayın. Ondan sonra gideceğiniz yer GÜNCEL TÜRKÇE SÖZLÜK bölümü. Bu yerin adını unutmayınız.
Daha sonra SÖZ ARAMA bölümünü tıklayınca açılan pencereye GRAMER yazın, biraz bekleyin cevap gelecek. Orada gramerin ne anlama geldiğini okuyoruz. DİLBİLGİSİ. Ayrıca Fransızca kökenli olduğu da belirtiliyor.
Ancak şuna dikkat çekmek istiyorum, bu aramayı nerede yapıyorsunuz? GÜNCEL TÜRKÇE SÖZLÜK içinde. Eğer GRAMER Türkçe değilse bu sözlüğün içinde ne işi var?
Türk Dil Kurumu bile, yabancı kökenli ancak çok kullanılan bu tür kelimeleri Türkçe sözlüğe almış ve Türkçeye dahil etmiş.
TDK'nın bu yaptığını eleştirenlerden biri de benim. Hatta TDK'nın neredeyse bütün yaptıkları sinirimi bozuyor. TDK ne yazık ki özerkliğini ve özelliğini kaybetmiş bir kurumdur. Kuruluş amacından uzaklaşmıştır ya da uzaklaştırılmıştır. Umarım eski başarılı günlerine geri döner.
Bu arada sözü geçmişken Türkçe Lehçeleri Sözlüğü'nü inceleyebilirsiniz. Onlar lehçe demiş ama ben kabul etmiyorum. Oraya Türkiye Türkçesinde kullandığınız bir sözcüğü yazın, o size diğer tüm şivelerdeki karşılığını yazıyor. Kullandığımız sözcüklerin o kadar da farklı olmadığını göreceksiniz.
Sözlük için bağlantı >> http://www.tdk.org.tr/lehceler/Default.aspx/
celalsungur
27-10-2007, 08:01
Rica ederim, seve seve yazdım ve abarttığımı düşünmüyorum.Benim düşüncem bu yönde, yardım isteyen bir üyeye yardımcı olmaya çalışırken, basitçe anlatmak için print etmek deyimini kullandım ve birisi durumdan vazife çıkarıp ta müdahale etmesin diye de yazım hatası olduğunu göstermek için altını çizdim, yazımda kimseden de yazım hatalarımı düzeltin diye yardım istediğimi hatırlamıyorum. İçerik benim için biçimden çok daha önemlidir. Üslup ta öyle, çok huzurlu bir sitede bitkiler hakkında sohbet ediyoruz. Çok ta hoşgörülü insanların olduğu bir site. Gerisi beni fazla rahatsız etmiyor. Konu araçları sekmesini tıklatırsanız, ''Printer çıktısını göster'', ''Sayfayı emaille yolla'' gibi seçenekler göreceksin. Şimdi bunlar için oturup sayfalarca eleştiri mi yazalım. Azıcık hoşgörü lütfen...
Yok canım öyle olur mu? Olabildiği kadar esastan (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=19099&postcount=1) uzaklaşılır ki yapılmaya çalışılanların tümü işe yaramasın...
leventemir
27-10-2007, 13:18
Çok güzel. :)
AVEA'nın gençlere yönelik reklam kampanyasından bir slogan.
" Patlican genciysen Domino's' dan 2.pizzayı bedavaya getiricen."
Yorumsuz dedim ama, yazmadan geçemeyeceğim ben artık bunların kasıtlı yapıldığını düşünüyorum.:mad:
Young&Rubicam - Reklamevi son olarak Avea'nın konkurunu kazandı ve Avea’nın tek ajansı oldu.
Y&R Reklamevi Başkanı konu ile ilgili şunları söyledi:
“Yaklaşık dört haftalık bir çalışma ile iletişim stratejisinin her alanında işleyecek bir marka modeli sunduk. Artık, Avea tutarlı ve entegre iletişimin gücünü kullanan bir marka olacak. Bunu da tek ajans olarak yapmak gerekiyor. Bu yüzden Avea’nın tek ajansla çalışma kararı çok doğru oldu. Y&R Reklamevi ve Avea işbirliği, Avea markasına güç katacak.”
marketingturkiye.com (http://www.marketingturkiye.com/Haberler/Detay/?no=5854)
çok doğru saptama Baldas. tebrikler taner
Sn. tanereg
Başlığımız: Forumda, Türkçenin doğru kullanımı.
Saygılar.
Biz neredeyiz?
Forumda.
"Forum" bir isim.
Türkçe mi? Değil.
Latince.
Eski Roma dönemindeki halk meclisinin toplandığı yer.
:D
Forum yerine ne yazalım?
Eski Roma dönemindeki halk meclisinin toplandığı yer mi? :)
Sanırım bu site sadece Türkçe öğretmenlerine hitap ediyor:)
Siz ne öğretmenisiniz?
Profil bilgilerinizde öğretmen yazıyor da.
Metin Y.
04-11-2007, 18:51
http://www.dilimiz.com/forum/viewtopic.php?t=2067
Benim de şaka yapmamın sakıncası yoktur umarım :)
Yücel Özlem
05-11-2007, 22:18
#5038 (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=169861&postcount=5038)
Herkese güzel bir sonbahar dilerim.
Gaziantep doğumluyum, yaşamımın çoğunluğunu, şu ana kadar, Fransa'da geçirdim, şu anda İstanbul'da yaşıyorum, çalışıyorum.
Düzgün Türkçe yazılması konusundaki uyarınıza katılıyorum, Türkçe'yi sadece ilkokulda üç sene okudum, olası hatalarımdan dolayı şimdiden af buyurmanızı rica ederim.
Mimarım, sualtı dalış eğitmeniyim, beş senedir çello dersi alıp eğitim aldığım kurumun orkestrasında çalıyorum, altı yaşında Derya Erik isminde bir oğlum var (şaka değil!)
Fıstık ağacının kokusu, dokusu ve renkleri benim için çocukluğumdan kalan en yoğun anı dır. Atatürk Arboretumunda dolaşıp ağaçları gözlemlemek bana huzur verir.
Bir kaç sene önce Bozcaada'dan bir arazi aldım ve yakın bir proje olarak orada Zeytin ağaçları dikmeyi planlıyorum. Şu anda aldığım kitaplardan internetten ve bu işi yapan arkadaşlardan bilgiler topluyorum. Hata yapmamı önleyebilecek her türlü bilgi için şimdiden teşekkür ederim.
Sitenizde henüz çok az istediğim konuda okuma fırsatım oldu, 'yoğun iş temposu' sebebi ile. Daha önce konuşulmuş konularla ilgili kimsenin vaktini almak istemem. Okumalar için bana biraz zaman tanırsanız sevinirim.
İlerleyen haftalarda yeniden görüşmek üzere.
Selamlar.
Sanıyorum, bu güne kadar okuduğum en güzel tanışma yazısı.
Derya Özen
06-11-2007, 08:08
Bu başlığa yazı yazmasam bile, büyük bir keyifle okuyorum. Bu güzel yazıları yazan tüm dostlarıma teşekkür ediyorum, çünkü; bana okumayı sevdiriyorlar!..
İlgili başlıkta sukkulent sözcüğünün sukulent olarak da yazıldığı, doğrusunun ne olduğunu sormuştum. Aldığım yanıt sukkulent olduğuydu.
Madem ki Tükçe'yi doğru kullanma çabasındayız, bunu göstermek gerekli diye düşünüyorum. Bu iki yazılıştan hangisi doğruysa başlıklardaki yanlışları düzeltelim.
" Ele verir talkını, kendi yutar talkını" olmayalım.;)
Sayfalar dolusu yazı yazdık. Gelenleri uyardık. Biraz da pratik yapıp yazışmalardaki yanlışları düzeltelim. Ne dersiniz?
Başlığa bakmayın :)
Konumuz de/da değil, "bilir"
Yapabilir, gidebilir, konuşabilir, becerebilir, bulabilir, sevebilir, küfredebilir...
De/da ayrı yazılmamakta direniliyor ama bir süredir hatırı sayılır ölçüde "bilir" ayrı yazılıyor.
Biraz önce bunu görünce, artık bir konu açma zamanı geldi dedim...
NOT :ÇİĞDEM VE SAFRANIN LATİNCE ADLARINI YAZDIĞIMDAN DOLAYI RESİM EKLEMEYİ GEREKLİ GÖRMEDİM LATİNCE ADLARINI GOOGLE DA ARAYARAK BULA BİLİRSİNİZ.
safran (Crocus sativus) ile çiğdem (Sternbergia lutea )
dost.bahcivan
08-11-2007, 22:45
Teşekkür ederim. Sayın malina; önemsiz gibi gördüğümüz bu imlalar anlamları büyük ölçüde değiştiriyor.
mehtap051
09-11-2007, 12:55
Sayın Malina sizin bu konuda çok titiz olduğunuzu biliyorum.İnan yazı yazarken korkuyorum.Çok dikkat ediyorum.İnşallah yanlış yazmıyorumdur.Şunu da belirteyim bizim site kadar imlaya dikkat eden başka bir site yok.
Zenfree fark ettiğin yanlışları listelersen düzeltme yapabiliriz. Uyarı ve hassasiyetin için teşekkürler.
Bir de "Ele verir talkını, kendi yutar salkımı" olmalı sanırım.
:p:p Yanış yazmışım. Salkımı da yutmuşum.:o
Güzel bir örnek olmuş. O nedenle düzeltme yapmıyorum.:p
Bak yanlışı da yanış yazmışsın :))
Biri yazdığım mesajları sabote ediyor galiba...:o
Madem ki Tükçe'yi doğru kullanma çabasındayız, bunu göstermek gerekli diye düşünüyorum. Bu iki yazılıştan hangisi doğruysa başlıklardaki yanlışları düzeltelim.
Düzeltilecek başlıkları kontrol edip bağlantılarını buraya yapıştırır mısın?
Düzeltelim demek yetmez... :)
Bence doğrusu sukulent...
succulent = sukkulent
collection = kolleksiyon
Türkçe kullanılışı: koleksiyon (http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF05A79F 75456518CA)
TurkCelil
15-11-2007, 14:46
Merhaba Dostlar,
Bu güzel ortamda henüz daha çok yeni isem de, izin verirseniz biraz ukalalık yapayım.
62 yaş içinde bir SSK işçi emeklisiyim ve sadece 1956-57 dönemi köyümde bitirdiğim İlkokulumdan başka okul okumadım.
Okumayı çok, ama çok istemiştim. Bir yanda fakirlik, diğer yanda cehalet okutulmadım.
Ama bugün evimin oturma odası, 250 kadarı Almanca, (1972-84 arası bir gurbetçiydim) diğerleri Türkçe (+/-) 1.800 kitabımla halka açık bir kitaplıktır.
Cehaletten, okutulmamış olmaktan intikam aldım, ve hâlâ da alıyorum…
Hoş bir yıldır açık olan kitaplığımı %1 ziyaret eden olmadı ama olsun, en azından ben bakkal-kasap-manav-belediye-kahvelerde yurttaşlarıma soruyorum, “kitap okur musun” diye.
Şayet evet derse ben kendim götürüp veriyorum.
Yeter ki okusun, yeter ki alışsın.
Neyse konu bu değil.
Bilgisayarın başına ilk oturduğumda yıl 1998.
Word sayfasında yazmaya başladım, haaa her sözcüğün altı Kırmızı Çizgili.
Minik yeğenim İÜ. İşletme öğrencisi ona sordum.
“Amca ya, yanlış yazıyorsun da ondan böyle” dedi…
"Hadi kız, ne demek yanlış”? Diye efelendim tabii.
Eğildi, fareyi aldı bir sözcüğü büyük harf, bir diğerini küçük ya da ayırdı-birleştirdi.
Aaaa, hepsi düzeliverdi birden…
Efelenmek para etmemiş boyumun ölçüsünü almıştım.(!)
Bugün sağım solum Türkçe-İngilizce-Almanca-Fransızca sözlük ve İmlâ Kılavuzları ile doludur ve ben, bir Türkçe tutkunu oldum çıktım.
Yıllardır sürdüre geldiğim ve tüm dünya da tanınan Web sitem-Öbeğim bir kendini bilmez tarafından silinip yok edilmeden önce, ana sayfa sağ köşede şöyle bir not vardı.
TürkCelil Öbeğinin Kriterleri:
-TürkCelil İnternet Gazetesi saat ve tarihlerin başına sıfır koymaz.
-Çala kalem yazılmış yazıları
-Türkçe harf karakterleri ile yazılmamış yazıları
-Sadece büyük harflerle yazılmış yazıları sayfalarına eklemez…
Yazı kimden gelirse gelsin bu kurala uymak zorundaydı.
Bugün tüm içtenliğimle eklemek isterim ki:
Bozuk Türkçe ile yazılmış yazıları, çalakalem yazılmış yazıları, büyük harflerle yazılmış yazıları, yine kimden gelirse gelsin asla okumam ve site sayfalarına da asla eklemem.
Bu kuralım burada, bu öbeğin sayfalarında da aynen geçerlidir.
Lütfen siz dostlar,
Bozulan, yozlaşan ve kaybolan bizim Türkçemiz, dilimizdir.
Buna lütfen özen gösteriniz.
Özel yazışmalarınızda bu önemli olmayabilir, sonuçta iki kişi arasındadır bu.
Ama böyle yerlerde lütfen buna dikkat ediniz.
Lütfen…
Saygı ile
TürkCelil
Ama bugün evimin oturma odası, 250 kadarı Almanca, (1972-84 arası bir gurbetçiydim) diğerleri Türkçe (+/-) 1.800 kitabımla halka açık bir kitaplıktır.
Ortalama bir odanın, 2 duvarını kaplıyor olmalı. Ve bunlar okunmuş kitaplar. Bu ve yukarıdaki yazınız için sizi tebrik ediyorum.
TurkCelil
15-11-2007, 16:54
Evet, Aybala kaplıyor.
Ve şu tümce yıllardır bana yol gösterendir.
"Dünyaya açılan pencerem, baş ucumdaki kitaplardır".
Hep okurum, okutmak için de durmadan çırpınırım.
Kitaplığımdan haberi olan site sakilerimizden bazıları kitap bile bağışlarlar.
Ve "kitaplarım benim, en kıymetli hazinemdir"...
Hayır, tabii ki tümü okunmuş değil. Buna ne zamanım oldu ne de bazen isteğim.
Çünkü: Durmadan yeni kitaplar alıyorum ya da geliyor, ki bazılarını defalarca okumuşumdur.
"Sefiller" örneğin, şu anda 8. defadır okuyorum...
Sevgi ile kalınız...
TürkCelil
TurkCelil
16-11-2007, 11:46
Merhaba Türkçe Dostları,
Silinen ama yakında inanıyorum ki tekrar hizmete girecek olan "öbeğim"in yazarlarından M.Ali Sulutaş Üstadım, bir başkası ile yaptığı kısa yazışmayı bana da iletmiş.
Burada bir arkadaşın sorusuna da yanıt niteliği taşıyor çünkü.
Türkçede imlâ kuralları değildir sadece üzerinde durulması gereken, dilimizi yabancı sözcüklerden de korumamız gerek..
Yazı:Mehmet Ali Bey:
Mail sorununuzla ilgili olarak soruyorum: Sizinle olan yazışmalarımız otantik mi? Veysel Batmaz
---------------
Sevgili komşum,
Bilgisayarımdaki iletişim sorunu bir ‘mail’ ile değil de bir ‘ileti’yle ilgiliydi. Aramızdaki yazışmanın ‘otantik’ olup olmadığını bilemem, ama gerçekçi ve belgesel olduğuna inanıyorum.
İlginize çok teşekkür eder, esenlikler dilerim. MAS
----
Türkçe üzerine titreyen (kitabı da olan) ve öğrenciliği hiç bitmeyen bir ihtiyarın (kitabı da olan) genç bir profesöre yanıtına ne dersiniz?..
İklimsiz
21-11-2007, 21:56
" Türk demek Türkçe demektir; ne mutlu Türküm diyene ! " Ulu önder Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" olarak bildiğimiz vecizesinin tamamı. Türkçe konuşmak kadar yazmak da gerekli.
Sergüzen
22-11-2007, 20:58
Sıkça rastlanan hatalardan biri de, noktadan sonra küçük harf kullanılması. Hatalarımızı söyledikçe daha az hata ile yazacağız. Uyarılardan rahatsızlık duymamalıyız. Evet, burası ağaçlar.net.
" Türk demek Türkçe demektir; ne mutlu Türküm diyene ! " Ulu önder Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" olarak bildiğimiz vecizesinin tamamı. Türkçe konuşmak kadar yazmak da gerekli.
Bunları okurken aklıma geldi, bugün, Atatürk'ün konuştuğu dili,kaçımız anlayabiliriz acaba?
Aramızda bunu merak eden veya yorum yapabilecek var mı?
Koyu yeşil
22-11-2007, 23:03
Bence dil yaşayan ve gelişen bir varlık gibi Sayın Balıkçı. Belki Atamızın kullandığı eski türkçe kelimelere gittikçe uzaklaşıyoruz ama siz bunu soruyu sorunca benim de aklıma şu geldi, 15-20 yaş arasındaki gençlerin konuşmalarını özellikle de yazışmalarını anlamakta ne kadar zorlanıyoruz. Yani demek istediğim şu ki, birbirine daha yakın olan nesiller de farklı bir lisan konuşur gibi oluyor nerdeyse. Hızlı gelişen teknoloji ile bir paralellik olabilir belki bu hızlı yabancılaşmada.
İklimsiz
22-11-2007, 23:32
Elbette dil yaşayan ve gelişen bir varlık gibi. Ama özünü kaybetmeden, aslını yitirmeden yaşamalı, gelişmeli. Gençlerin sözel ve konuşma dili oldukça düşündürücü ve üzücü. Yazışmalarında sesli harfleri atıyorlar, harfleri değiştiriyorlar. G ler Q, V ler W, C ler J oluyor, örnekleri çoğaltabiliriz. Bizim bunları anlamakta zorlanıyor olmamız, dilin yaşam ve gelişimiyle ilgili değil.Bugün Atatürk'ün konuştuğu türkçe, kelime olarak yeni sözcüklerle değişmiş olabilir. Fakat sözlüklerden baktığımızda günümüze uygun karşılığını bulabiliyoruz. Gençlerin tutsağı olduğu furya ise tamamen İngilizce özentisi. İngilizce harfleri türkçe kelimelerin içine sokmaları ve hiçbir otoritenin, ailenin ve okulun bu gidişatı önemsememesi. Bu çok vahim bir durum arkadaşlar.
Adaşim, bu fikrine tamamen katılıyorum. Şu İstanbul'da caddeye çık da gör. Bütün iş yerlerinin adları, tabelalar hep İngilizce. Bu ne özentidir anlamak mümkün değil. İnsanlar konuşurken bile bilerek veya bilmiyerek ne kelimeler kullanıyor hayretler içinde kalıyorum.
Bilmem hangi CAFE ye gitmiş FULL doluymuş girememiş. Ne cümle ya....
Dedim ya, hata bizlerde iyi bir nesil yetiştiremedik maalesef.
Yücel Özlem
24-11-2007, 17:40
Bunları okurken aklıma geldi, bugün, Atatürk'ün konuştuğu dili,kaçımız anlayabiliriz acaba?
Aramızda bunu merak eden veya yorum yapabilecek var mı?
Atatürk Türkçe konuşuyordu. Ben de Türkçe konuşuyorum. Ben, Atatür'kün konuştuğu dili anlıyorum. Benim çocuklarım anlıyor. Torunlarım anlıyacaktır. Başka da yorum yapmıyacağım...
Bence cok dogru bu ama mesela ben bu site cok sevdım tam bana uygun ama turkce belkı ıyı konusamıyorum belkı bazen ıyı yazamamda ıyı yazamasam busize tavır degıl tamamen uyruk farklı oldu ıcın burrada buna ramen kalabılırmıyım?
Tabii ki kalabilirsiniz :) Geçerli mazeretleri olanlara diyecek lafımız yok...
Bence yazışmalara devam ederseniz, bazı arkadaşlardan daha hızlı öğrenme ihtimaliniz bile var :)
Aramıza hoş geldiniz...
Çok tesekkur.Çok ıyı olur. :)
İklimsiz
26-12-2007, 23:12
Bence cok dogru bu ama mesela ben bu site cok sevdım tam bana uygun ama turkce belkı ıyı konusamıyorum belkı bazen ıyı yazamamda ıyı yazamasam busize tavır degıl tamamen uyruk farklı oldu ıcın burrada buna ramen kalabılırmıyım?
Sayın Malina'nın, bu iletiye karşı hoşgörüsüne saygı duymamak elde değil. Kendisine yürekten teşekkürler. Yulia arkadaşımız da aramıza hoşgeldi, hepimizin kapısı ona açık. Gene Malina'ya katılmamak mümkün değil, aramızda kalırsa, izlerse ve yazarsa türkçesini düzeltebilir.
Sizede cok tesekür ederim bende elimden geldi kadar dikat edicem.zaten türkce biliyorum yani ama anlasmak kadar biliyorum burda daha iyi olur umarım simdi bile cok korktum yazıyorum herkes cok guzel yazıyor ben kımbılır ne yazıyorum sımdı bana göre ıyı ama gercek türkce öyle degıl.cok sicaksınız tekrar tesekür
Sayın Malina'nın, bu iletiye karşı hoşgörüsüne saygı duymamak elde değil. Kendisine yürekten teşekkürler.
Bu hoşgörü falan değil ki... Zaten olması gereken bir durum.
Toplum olarak öyle hale geldik ki, zaten yapılması gereken yapılınca, teşekkür ediliyor :)
Yulia, imzanı Türkçe yazmanı rica edebilir miyim? En azından anlamını yazar mısın?
İklimsiz
27-12-2007, 00:22
Ortaokul ikinci sınıfta bayan bir türkçe öğretmenimiz vardı. Katı, kuralcı ama öğretmenliğini mükemmel yapan bir bayandı. En gözde öğrencisi olmakla birlikte, bütün sınıf dahil ben de çok korkardım öğretmenimizden. 40 dakikalık dersi uzar da uzar, bitmek bilmez gibi gelirdi. Ondan öğrendiklerim, bütün öğrencilik hayatımda ve yaşamımda çok derin ve kalıcı izler bıraktı, özellikle dilimizin doğru konuşulması ve yazılması hakkında.
Sayın Malina, şahsınızı hiç tanımıyor olsam da üslubunuzu o öğretmenime benzetiyorum. Üslubunuzu derken, sanal ortamda, monitöre yansıyan aksinizi:) Sevgili Yulia arkadaşımız aramıza yeni katılmış, iletisindeki yazım yanlışlarını gördüğümde "eyvah eyvah, uyarı geliyor" diye düşünürken, siz son derece anlayışla karşıladınız ve tabi ki olması gereken buydu. Kaldı ki arkadaşımızın özel bir durumu var.
Saygılarımla.
Arkadaşlar; bu site bir bilgi paylaşım sitesimi yoksa güzel Türkçe kullanım sitesimi anlamakta zorlanıyorum. Ben bu siteye zirai konularda bilgi alışverişi yapma ümidiyle üye oldum. Tabiiki internet lisanıyla yazışalım demiyorum ama herkes aldığı eğitim kadar yazabilir. Burada akademik bir işlev değil, amatörce yapmaya çalıştığımız ağaç yetiştirmek. "sen noktayı yanlış kullandın, sen virgülü yanlış kullandın, hayır sende noktadan sonra küçük harf kullandın" dersek site asıl amacından kopmuş olmazmı.
Saygılarımla.
Sayın fevzi, Türkçe'yi düzgün kullanalım derken, kimseden edebiyatçı olmasını beklemiyoruz.
Fakat, tıpkı bir tohumun çimlenmesi için gösterdiğimiz özeni, dilimizi kullanırken göstermeye önem veriyoruz.
Kasten dili kötü kullananlar dışında, zaten herkes tolerans gösteriyor. Bazı yazım hatalarını hepimiz yapıyoruz. Bunda bir aksıt olmadıkça da kimse kötü karşılamıyor.
Bazı dil kurallarını uygulamaya dikkat ediyoruz hepsi bu.
Bir fidanın büyümesine gösterdiğmiz özenden daha fazla değil.
Bu metni yazdıktan sonra yazımı gözden geçirdim ve hata yaptığım bir kaç yeri düzelttim,bu iki dakikamı aldı.
Fevzi Bey yazarken özen göstermek bir yana, kötü yazanları bile alkışlayan bir tavır gösteriyor.
Orjinal Mesaj Sahibi Özcan AKBULUT http://www.agaclar.net/forum/images/buttons/viewpost.gif (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?p=145314#post145314)
Bi R çekirdek ,bir Ağaç.bir Ağaç; Yüzlerce Canliya ücretsiz Konukevi Demektir
Yazım hatası olsada çok güzel bir söz. Teşekkürler Özcan bey.
Özcan AKBULUT kendini kitap okumayı seven, 45 yaşında bir öğretmen olarak tanıtmış üstelik. Siz yazım hatası da olsa güzel bir cümle diye bakıyorsunuz, ben ise yazım hatası yüzünden anlamı azaltılmış ve bu yüzden yazık edilmiş bir cümle görüyorum.
Fevzi Bey'e göre bu forumda dilin yanlış kullanımına karışmayalım, konuların istediğiniz başlık altında gelişigüzel yazılmasına da karışmayalım... Öyle mi?
Ama burası, böyle kuralları olan bir yer, alışsanız iyi olur.
Biraz önce şeftali konusunda, sorduğunuz bahçenizle ilgili ayrıntıları sildim. Bununla ilgili özel bir bölümümüz var. Orada belirttiğiniz gibi "yeni başlık açmaktan çekindim" demenize gerek yok. Zaten var olan bir konu yerine, yenisini açmıyorsanız, sınırsız sayıda yeni konu açabilirsiniz...
İklimsiz
27-12-2007, 10:47
Sayın Malina, 668 numaralı mesajınızda bir kere daha ortaokul türkçe öğretmenimi gördüm karşımda:)
Ders dışında, bazen öğretmenler odasına çağırırdı beni. Oradaki tavırları ve konuşmalarını gözlemlediğimde ikilem içinde kalırdım. Bir insan sınıf içinde ve dışında nasıl bu kadar farklı olabilir der, fakat bunu ona sormaya asla cesaret edemezdim. Mesleğine saygısı yüceliğinde benden de size saygılar.
Bir gün tanışırsak, hakkımda ne düşüneceğinizi merak etmeye başladım :)
Türkçe yazımlarla ilgili şikayetleri okudukça gerçekten şaşkınlıklar içinde kalıyorum. Sözünü ettiğimiz şey bizim anadilimiz. Yaşamda gerçekten değer verilmesi gereken bir kaç şeyden biri. Bu şikayetlerin temelini de anlamakta zorlanıyorum.
Bu siteye üye olan kişilerin en kötü olasılıkla ikokul eğitimli olduğunu varsaysak bile, Türkçe eğitimi ilkokulda başlamıyor mu? Yazarken kelimelerin anlamlarının karışmaması için ara verilmesi gerektiği, kolay anlaşılır olması için noktalama işaretleri kullanılacağı, noktalama işaretlerinden sonra yine ara verilmesi, cümle başına büyük harfle başlanması gerektiği ilkokullarda öğretilmiyor mu? Bazı eklerin ayrı, bazılarının bitişik yazılması gerektiği yine ilkokullarda anlatılmıyor mu? Bunlar bu kadar mı büyütülecek şeyler? Gerçekten anlayamıyorum. Bunlar zaten yazı yazarken bizim kendimize ve karşımızdakilere yapmamız gereken sorumluluklar. Bu forumda da beklenilen yalnızca bu kadar. Bu yüzden; edebiyat sitesi, ziraat sitesi diye ayrım yapılması neden, onu da anlayamıyorum
Ben eğitim sorununu elbette göz ardı etmiyorum. Hiç kimse, daha ileri aşamalı eğitimlerden alınabilecek kadar ayrıntılı bilgileri bu forumda beklemiyor ki bizlerden. İstenilen sadece temel kurallar ve bu kurallar da ilkokulda öğretiliyor.
Msn vb. gibi hızlı yazışmalarda ben de herkes gibi özeni unutacak kadar hızlı olmak durumundayım. Bir konuya yanıt verirken noktaydı, virgüldü, büyük harfti derken aradan 3 konu geçiyor. Bizi hızlı olmaya zorlayan şeylere amenna. Peki forum yazışmalarında kurallara uymak için harcanabilecek süre ne olabilir sizce? Kimse bizim yanıtımızı saniyelerle vermemizi beklemiyor. Sizler nasıl yapıyorsunuz bilmem ama ben şimdi bu yazıyı yazdıktan sonra başka bir başlığa geçip orayı okuyacağım. Daha sonra bu konuya ne yanıt verilmiş, döner bakarım.
Şunu da yazmadan geçemeyeceğim. Yazarken çok dikkatsiz davranan bir arkadaşımızın profiline baktığımda, mesleğinin öğretmenlik olduğunu görmüştüm. Özel mesajına, hiç değilse yaşlarımız ve eğitimlerimiz gereği bizlerin, gençlere örnek olması gerektiği düşüncemi yazdığımda; gelen "ben teknik öğretmenim, edebiyat değil" yanıtı beni gerçekten çok üzmüştü. Anadilimizi doğru kullanmak yalnızca edebiyatçılar mı özgü olmalı?
Bu kadar uzun bir yazıyı okuma zahmetine katlandığınıza göre, gerçekten dilimize değer veriyor olmalısınız. Teşekkür ederim.
hassoman
27-12-2007, 11:56
Nevsune demiş ki:Bu kadar uzun bir yazıyı okuma zahmetine katlandığınıza göre, gerçekten dilimize değer veriyor olmalısınız. Teşekkür ederim.
Asıl ben teşekkür ederim sevgili Nevsune,
Yazacaklarımdan dolayı kimse alınmasın demiyorum; sözüm ortaya olacak...
Alınması gerekenlerin alınması için yazıyorum zaten...
1980 sonrası bu toplumun çoğunluğuna ne olduysa oldu!..
Öğrenmeye karşı direnç gösteren, yanlış tutum ve davranışlarını umursamayan; kendisine, başkalarına, doğaya karşı, kısacası yaşama karşı özensiz bir çoğunluk şehirleri ele geçirmiş durumda...
Toplumsal değerlerin sadece tüketilen nesnelere göre anlamlandırıldığı ve yüceltildiği sancılı bir dönemi yaşadığımızın farkına varan ancak bir avuç insan var. Zaten onlara da bu çoğunluğun hangi aşağılayıcı ve dışlayıcı gözle baktığı belli.
Bazı kurum ve kuruluşlar, toplum içinde kültürel talebi yaratabilmek için çok uğraş verdiler, veriyorlar... Bu ülkede bedava, sigara fiyatına çok ciddi konserler, sahne oyunları halkın ayağına kadar gidiyor. Orada çalan, söyleyen, oyunlarını sergileyen sanatçıların kendilerini yetiştirmek için bir ömür boyu emek vermiş olmalarını umursamayanlar bir takım lümpenleri sanatçı diye alkışlamaktan geri durmamaktalar. Halkın içinden çıkarak kendi kültürümüze yaslanan ve ona göre kendine biçim vermeye çalışan sanatçılarımızı ise yoldan çıkararak yozlaşmalarına sebep olmaktalar. Ödün vermeden kültüre bağlı kalan bir avuç naif sanatçımız şükürler olsun var elbette. Ama sayıları giderek azalıyor, arkası yok!..
Daha dün gece bir yarışma programında üniversite mezunu bir kızcağımız ne Nasreddin Hoca'nın yoğurt çaldığı gölün adından, ne suyun kaldırma gücünden, ne Arşimet'ten haberi vardı. Kendini radyo programcısı olarak tanıtan bir başka eğitimli kızımız ise ‘Teşbihde hata olmaz' sözündeki teşbihin, ‘sanat’ olduğunu söyledi. Oysa dört seçenekli cevap anahtarında ‘benzetme’ vardı. Televizyon programlarında kullanılan dil kuralsız, yanlış, bozuk, akıllara ziyan … Haber spikerlerinin çoğu kelimeleri yanlış ünlüyor, yanlış söylüyor…,
Yapmayın arkadaşlar!..
Siz bari yapmayın…
Doğru konuşmak, doğru yazmak çok ama çok önemlidir… Siz istediğiniz kadar doğru düşünmüş olun. Bunu doğru anlatamadıktan sonra düşüncenizin doğru olmasının önemi kalır mı? Sadece özen bekleniyor sizden. Öyle aman aman bir çabaya da gerek yok üstelik.
Evet haklısınız biz öğrenme konularının hepsini sıkıcı bir ders konusu olarak algılamış ve öyle bellemişizdir. Okulu bitirdiğimiz an öğrenmenin sıkıntısını da üzerimizden attığımız için sevincimizden deli oluruz. Bu yüzden bir daha kitap ve defter yüzü açmayız. Ya böyle bir şey olabilir mi? Bu sitede yazım kurallarına gösterilen özene destek olmak yerine böylesi direnmenin başka bir anlamı var mı Allahaşkına!...
Evet konunun gereği uzun olan yazımı Konfüçyus’un şu sözüyle bağlıyorum:
“… Bir ülkenin yönetimini ele alsaydım, yapacağım ilk iş, hiç kuşkusuz dilini gözden geçirmek olurdu.
Çünkü dil kusurlu ise, sözcükler düşünceyi iyi ifade edemez.
Düşünce iyi ifade edilemezse, görevler ve hizmetler gereği gibi yapılamaz.
Görev ve hizmetin gerektiği şekilde yapılamadığı yerlerde âdet, kural ve kültür bozulur.
Âdet, kural ve kültür bozulursa adalet yanlış yollara sapar.
Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez.
İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir !.. “
Biraz önce, birisinin (kendisi isterse adını yazar) bir yerde yaptığı bir benzetmeyi (her güzel yazıyı kıskandığım gibi yine kıskançlıkla) okuyunca; sayfalarca yazsam, meramımı bu kadar güzel anlatamazdım diye düşündüm. Alıntılamadan geçemedim:)
Hadi bakalım buna da itiraz edin:)
Bir arkadaşınız, "gömleğinin bir ucu ceketin arkasından sarkmış, sok şunu pantolonunun içine" dediğinde teşekkür edersiniz. Çünkü giyiminiz karşı taraf üzerindeki ilk etkinizdir. Kötü görünmek istemezsiniz. Bununla şık ve pahalı giyimi kastetmiyorum. Seçtiğiniz her ne ise onun düzgün olması gerekir...
Forumda giyim kuşam söz konusu olmayacağına göre, karşı taraf üzerindeki etkiyi yazılarımız yapar. Yazıların içeriği sizin bilgi, deneyim ve kişiliğinizdir. Yazıların imlası ise giyiminize benzer.
Neden kötü bir imla ile, yaka paça bir yerde gibi görünmek isteyesiniz ki?
caucauseagles
28-12-2007, 08:25
Değerli Arkadaşlar, verdiğiniz bilgiler ve dilimizi doğru kullanmak için verdiğiniz çabalardan dolayı sizlere teşekkür ederim.Genelde pek forumlara girmem çünkü seviyesiz oluyor.Ama burada ki seviyeyi görünce takip etmeye karar verdim.İnşallah güzel paylaşımlarda bulunabiliriz.Arada sırada hatamız da olursa kusura bakmazsınız.
Fevzi Bey yazarken özen göstermek bir yana, kötü yazanları bile alkışlayan bir tavır gösteriyor.
Özcan AKBULUT kendini kitap okumayı seven, 45 yaşında bir öğretmen olarak tanıtmış üstelik. Siz yazım hatası da olsa güzel bir cümle diye bakıyorsunuz, ben ise yazım hatası yüzünden anlamı azaltılmış ve bu yüzden yazık edilmiş bir cümle görüyorum.
Fevzi Bey'e göre bu forumda dilin yanlış kullanımına karışmayalım, konuların istediğiniz başlık altında gelişigüzel yazılmasına da karışmayalım... Öyle mi?
Ama burası, böyle kuralları olan bir yer, alışsanız iyi olur.
Biraz önce şeftali konusunda, sorduğunuz bahçenizle ilgili ayrıntıları sildim. Bununla ilgili özel bir bölümümüz var. Orada belirttiğiniz gibi "yeni başlık açmaktan çekindim" demenize gerek yok. Zaten var olan bir konu yerine, yenisini açmıyorsanız, sınırsız sayıda yeni konu açabilirsiniz...
İşte tam burası. Değinmek istediğim de tam buydu. Yani hoşgörü eksikliği. Sorduğum konuyu sileceğinize birkaç cümleyle yanıtlasanız daha makbule geçerdi. Ayrıca "yeni başlık açmaktan çekindim" değil, "yeni başlık açmak istemedim" demiştim. Niye çekineyimki?
Saygılar.
Sorduğum konuyu sileceğinize birkaç cümleyle yanıtlasanız daha makbule geçerdi.
Bencillik olur anlarım ama bu kadar mı olur?
Bunu neden sadece siz isteyesiniz ki, tüm üyelerin istemeyeceğinin bir garantisi mi var?
O zaman herkes aklına gelen soruyu, aklına geldiği yerde mi sorsun? Yoksa bu sadece sizin tekeliniz de mi olacak? :)
Sizinle özel görüşmemiz gerekiyor. Forum ana sayfaya gelin...
cemetery
30-12-2007, 22:32
Ben de bir dil bölümü mezunu olarak bu konuda hassasım :) MSN'de ve telefonda mesajlaşırken ben de kurallara uymuyorum ama forumda tabii ki de uyuyorum :)
Her insan hata yapabilir, kasti bir şekilde yapılmamışsa hata, bence abartmaya gerek yok. Ama kişi umursamadığından yapıyorsa bunları, o zaman orada "Dur!" demesini bilmeliyiz.
Bu hassasiyet beni çok memnun etti. Tabii ki de teşekkürü hak ediyorsunuz. Bu bir erdemdir zaten, ne olursa olsun! ; )
Bilgisayarımda, eski bir arkadaşımın bir yazısını buldum; Ziya Mete Demircan. Okumaktan hoşlanacağınızı düşünüyorum.
Dil ve Hayata Katkısı
Henüz bu yüzyılın başlarında Benjamin Lee Whorf isminde bir dilbilimci ortaya müthiş bir iddia atmıştı. Diyordu ki : Kişinin konuştuğu dilin yapısı, o dili konuşanı belli bir tarzda konuşmağa ve belli bir tarzda davranmağa zorlar.
İlk duyduğumuzda itiraz edilebilir bir fikir gibi gözükse de üzerinde biraz düşündüğümüz zaman gerçeğin böyle olmadığını anlamamız zor olmaz.
Her dilin belli bir yapısı vardır. Bu yapı genel olarak Özne, Yüklem, Tümleç, Zarf, Edat ve Harf-i Tarif gibi elemanların cümlenin neresinde ve nasıl bulunabileceğini tarif ediyor gibi görünse de aynı yapıda diller için bile farklı anlamlar sözkonusu olabilir. Örneğin Almanca ve İngilizce, cümle kuruluşu bakımından aynı genel yapıya sahip gibi gözüküyor olsa ve ikisi arasında sözlük tercümesi mümkün gibi gözükse bile gerçek böyle değildir. Almanca'nın zamanlara göre değişen harfi tarifleri (artikel), eklenerek genişleyen isimleri ve değişime uğrayan fiilleri İngilizce'de yoktur. Fransızca her iki dile akraba olsa bile bozulmuş Latince kökünden dolayı bambaşka bir yapı arzetmektedir ve bu dildeki telaffuz her ne kadar çok kibar gözükse de kimi kelimelerin yazılışı okunuşu görenleri hayrete düşürecek kadar değişik olabilir. Örneğin "Champs Elyessee" yazıldığını gören bir İngiliz "Çemps İlaysi" gibi bir okunuşa sahip olacağını, bir Alman "Çamps Elyese" diye okunacağını düşünebilir. Fakat bu örneğin gerçek telaffuzu bildiğiniz gibi "Şanzelize" şeklindedir.
Türkçe ile Batı dilleri arasındaki en büyük ayrım cümlenin diziliş (ve tabii düşünülüş) sırasındadır:
"Ben İstanbul'a gidiyorum" (ya da İstanbul'a gidiyorum) kelimesini ele alalım. Bunun İngilizce'deki karşılığı "I'm going to Istanbul" şeklinde olacaktır. Öznede bir sorun yok, o yerinde duruyor fakat fiilin yeri değişik. İki dildeki söylenişi gizli özne ile yazacak olursak
Türkçe'si : İstanbul'a gidiyorum
İngilizce'si : Gidiyorum a'İstanbul.
şeklinde meydana gelmektedir ve bu da tabii ki daha cümleyi düşünme aşamasından itibaren bizi etkileyecek ve bu etki davranışlarımızın sırasına kadar işin içine girecektir.
"Ne yapacağını önceden söylemek", yâni önce eylemi göstermek batı dillerindeki avantajlardan birisidir. Türkçe konuşurken bunu yapamayız. Çünkü eylemi en sona bırakıyoruz. Bu durumda Türkçe'de eylemi rahatlıkla değiştirebilir ve cümlenin ortasında, gitmekten vazgeçtiyseniz, bunu kimse farketmeden değiştirebilirsiniz: "İstanbul'a ... gitmiyorum.". Oysa aynı şeyi İngilizce konuşan birisi yapamaz, "I'm going to ... " bir yere gideceğini söylemiştir ve karar verilmiş durumdadır. Olsa olsa daha yakın bir yerle değiştirebilir. Meselâ İstanbul yerine Eve gitmeğe karar verebilir. "I'm going to ... Home". Türkçe'de eylem en sona kaldığı için, bol bol konuşup hiç bir şey yapmamak durumuna sıkça rastlanır. Bu yüzden cümlenin baş kısmını ayarlamağa çalışırken sondaki eylemi unutmak ve lafı bir türlü toparlayamamak da pek çok kişinin başının derdidir. Oysa eylem başta olsa, gerisini getirmek kolaydır. Devrik cümle ya da şiirimsi bir yapıya konuşursak eylemi başa getirebilir ve böylece Türkçe bir örnek verebiliriz:
Gideceğim, o güzel İstanbul'a,
Çay içeceğim boğaza karşı.
Ve seni düşüneceğim,
Martıların çığlıklarında.
Ama genellikle böyle düşünmeyiz. Bu yüzden de yaşama biçimimiz ve durumu idrak etmemiz genellikle değişik bir tarzda olur. Önce eylem gelmediğinden, "İstanbul" dediğimizde kafamız karışıp yapacağımız şeyi unutmak daha düşünmenin ilk aşamalarında mümkün! Oysa "Gideceğim" dediğimizde ardından aklımızdaki "nereye" sorusunun cevabı olan "İstanbul" zaten hazırdır. "Çay içeceğim" dediğimizde "nerede" sorusunun cevabı olan "Boğaza karşı bir yerde" cevabının hazır olduğu gibi.
Duygularımızı, çevremizi ve olayları tanımlamak için ne kadar çok sözcüğümüz varsa, çevre ile ilişkimiz de o denli doğru tanımlanmış ve ifade ediliyor olacaktır. Örneğin kutuplarda yaşayanların dillerinde "Kar" kelimesi için 150'den fazla sözcük vardır ve her biri içinde yaşadıkları ortamdaki küçük değişiklikleri tanımlamaya yöneliktir. Bir Eskimo'nun yazdığı bir yazıda, "kar"ın farklı şekilleri üzerine bazı anlatımlar yapılsa biz anlayamayacağız demektir. Çünkü çevirmek her defasında bu sözcüğü "Kar" olarak çevirmek zorunda kalacak ya da sağına soluna başka kelimeler koyarak tanımı genişletmeğe çalışacaktır.
Anlaşılan o ki bir şeyi tarif etmek için yeterli kelimemiz yoksa, ifademizin anlaşılır olmasını beklememiz biraz saflık olur. İşin daha enteresan kısmı, eğer zihinsel dünyamız yeterince gelişkin değil ve hayal gücümüz de zayıfsa bir süre sonra kelimeler duyguların ve hislerin yerine geçer ve artık biz hislerimizi ifade etmek için kelime kullanmak yerine, kelimeleri his yerine kullanmağa başlarız. Bunun korkunç yanı şudur: 1 kilo dediğimizde 1 tane Tartı kilosu aklımıza gelir. Hani şu demirden yapılmış olan ve çift kefeli terazilerde kullanılan ağırlık! Oysa o bir kilonun temsili bile değildir. Yalnızca 1 Kilo değerini ölçmek için kullanılan bir araçtır. Bunun yerine 1 kilo olduğu önceden tartılmış bir kum torbası bile kullanabilirdik. Demek ki "şeylere" kendi his ve anlamlarını değil de kelime anlamlarını verdiğimizde içimizdeki pek çok şey anlamını yitirip gidecektir.
BİR FARK OLUŞTURMAK:
• Sevgi için kaç çeşit tarifiniz var ve kaçını kullanıyorsunuz?
• Farkında olmadan çevrenizdekilerin özgürlüklerini ellerinden alıyor musunuz?
• Bir şeyi ifade ederken onu içinizde hissetiğinizden mi yoksa o ifade eskiden beri öyle söylenegeldiği için mi konuşuyorsunuz?
• Son günlerde kaç kişi size haber vermeden ilişkiyi beklemeye aldı?
• Size bir şey gösterildiğinde, tepki göstermeden hemen önce, karşı taraf için onun ne anlama geldiği hakkında kısacık da olsa düşünüyor musunuz?
Yukarıdakiler, yirmiye yakın test sorusundan yalnızca birkaçı. Bizim için bu soruların da onlara vereceğimiz cevapların da bir önemi yok aslında. Biz sorular oluşturulurken kurulan mantığa dikkat edeceğiz. Dikkat ederseniz "bir iç dünyadan, bir çevreden" şeklinde oluşturulmuş soru örgüsü. Ve sürekli olarak ilişkiler üzerinde duruyor. Bunun özünü kavradık mı benzer birçok soruyu kendi kendimize de sorabiliriz. Fakat aynen bu sıradaki gibi: "Bir iç dünyamız-dan, bir çevreden". Buna teknik terimiyle "Interleaving" deniyor. Araya ilave etmek, araya girmek gibi bir anlamı var.
Şöyle hayal edebiliriz. 4 iç soruyu, 4 dış soru ile harmanlıyoruz. Bunu yaparken, bir dişli gibi birbirinin arasına geçmesini sağlıyoruz. Fark oluşturmak-taki ana nokta da bu. Yalnız kendini dikkate almak yerine, çevreye de bakmak ve Yalnız çevreyi suçlamak yerine kendini de eleştirmek. Ve bunu belli bir sıra ile hiç birine tam gömülmeden yapmak. İki ayağını da sırayla kullanan bir patenci gibi.
Düşünme biçimimizi kontrol altına almak ta önemli noktalardan birisi. Yukarıdaki şiir gibi, eylemi ön sıraya alarak düşünme egsersizleri yapmak, kısa zamanda, gözle görülür bir fark meydana getirecektir. Çünkü eylemi önce düşününce söyleyince eyleme yönelik düşünmüş söze girilmiş oluyor. Kimi arkadaşlarınızda ya da tanıdıklarınızda belki rastlamışsınızdır. Garip bir konuşma şekli vardır onların:
"Gidiyorum... Arabanın bakımı gerek... 5.000 KM'yi geçti..."
"Ben çıkıyorum, Yemek yiyeceğim... Karnım acıktı..."
"Çarşıya gidelim mi, Ayakkabı bakacağım... Bu iyice eskidi artık..."
Yukarıdaki örnekler, eylemi öne ve sebebi sona alan konuşma ve düşünme biçimleridir. İfade açısından çok doğru durmasalar da kişinin eyleme yönelik çalıştığını gösterirler. Eğer siz de uzun uzun düşünüp, sonra biraz kaşınıp neticede yatıp uyumaktan sıkıldıysanız bu düşünce tarzını deneyin. Kendinizi olası sorunlarla başbaşa bulduğunuzda hemen eyleme yönelik düşünün. Farkı farkedeceksiniz.
Eyleme yönelik düşünmenin, kendimizle ve çevremizle ilgili sorular sormanın ve düşünce biçimimizi şekillendirmenin neticesinde elde edeceğimiz en büyük kazanç "sonuca katkıda bulunmak" ve "sonuç üzerinde etkili olmak" olacaktır.
Emre Albayrak
03-01-2008, 21:58
Yanlışımız boldur.. Sonuçta gecenin bir vakti uykulu gözlerle veya bir iş ile uğraşırken 5 dakikaya sıkışmış cümlelerimizle geliyoruz buraya. Elimizden geldiğince uymaya çabalıyoruz ama ufak tefek hatalar da hoş karşılansın. Kimse kimseyi üzmesin ister deli gönül..
Biraz önce eklediğim yazıyı okuduktan sonra bunları mı söylemek istediniz?
Yoksa bunları zaten yazmak istiyordunuz, yazıyla ilgisi yok mu?
Arada bağlantı kuramadım da :)
Emre Albayrak
03-01-2008, 22:18
Yok zaten diyecektim ben bunları.. = ) Bir şey okumadan yazıverdim öyle.. Yoksa ben de farkındayım uyarılar bile yapıcı.
dayanamadım artık. kaç gündür siteye girdim ama korkudan bir şey yazamıyorum. varsa bir fikrim ve ya önerim....aceba yazsam hemen bana uyarı gelecek,mi ? aceba ilk girdiğim gün gibi değerli ve ilk başta erkek sandığım hanım efendi beni kıracak,mı? vb yazmadım. sayın iklimsizin anısında olan değerli öğretmeni eğer izin verseidi itici olmasa,idi neden virgül,paragraf,noktadan sonra boşluk bırakmadın demeseydi belki dahada güzel olurdu. ben sevdim bu siteyi ve tebrikediyorum kurucularına ama diyorum ki.... aceba mevlana gibi mi olmamız lazım yoksa sayın iklimsizin andığı ögretmeni gibi mi? tamam kabulumuz biz chat yapmıyoruz ve o dilide kimse beğenmez ama birazda mazur görmek ve hoşgörüyle karşılamak gerekmiyormu? şimdi ülkenin yönetmeni değiliz.yapacak işimiz,de dilli elden geçirmek değil.madem şimdi böylece bir araya toplandık neden itici oluyoruz? izin verelim bilmiyen yavaş yavaş öğrensin. amaç doğaseverleri bir araya toplamak ise, bunu başardınız. zaten sitede gösterdiğiniz gibi kronometr hızlı bir şekilde bizim aleyhimize çalışıyor. aceba bizde burada bu hızı nasıl yavaşlatabiliriz değilde nasıl iyi yazabilirizi,mi konuşmamız lazım.belki biri bilmiyor ama burda olmak istiyor.aceba o kişinin korkması doğru,mu?burası okul değil saygın bir tpluluk ve bu saygın topluluğa yakışan bir şekilde yazmamız lazım. kabulumuz.ben istediğim gibi yazarım kimse bana karışamaz demeğide kesinlikle onaylamıyoruz.ama her uyarı tatlı bir şekilde veya hoşgörüyle söylenmesi gerekmiyormu?
Daha nasıl tatlı uyarı yapılır bilmiyorum ki? :)
Yazısı ister eğitim yüzünden, ister uzun zamandır kendini yazılı olarak ifade etmeme nedeniyle yeterince düzgün olmayanlar, en azından bunları yapamaz mı?
Noktadan sonra boşluk bırakmak ve paragraf yapmak...
Cümle başlarını büyük harf yapmak bile, konuyla ilgilenmeye başlama anlamına gelir...
Bunları niye istiyoruz? Kapris olsun diye mi? :)
Bunu başka bir bölümde yazmıştım (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=2079) buraya da ekliyeyim: Aşağıdakilerin ikisi de aynı yazı.
Okuduğunuzda hangisini daha kolay anlayabilirsiniz?
İşinize yarayan bölümü tekrar okumak isteseniz, hangisinde aradığınız yeri daha kolay bulabilirsiniz?
HANGİ ÜRÜNLER GDO'LU OLABİLİR?
Pek çok GDO lu ürün var;Mısır,patates,domates,pirinç,soya,buğday,kabak ,balkabağı,ayçiçeği,yer fıstığı,bazı balık türleri,kolza,kasava,papaya.Bunların dışında çalışmala,rın devam ettiği ürünler var;Muz,ahududu,çilke,kiraz,ananas,biber,kavun,kar puz,kanola.Üretimi sırasında GDO kullanılmış pek çok ürün var,Mısır ve soya genleri ile oynanan ürünlerde ilk sırayı aldıklarında bu bitkilerden üretilen yan ürünlerin de GDO lu olma riski var.*Mısır ve soyadan üretilen yağ,un,nişasta,glikoz şurubu,sakkaroz,fruktoz içeren gıdalar günlük tüketim maddeleri arasında yer alıyor.Örneğin,;Bisküvi,kraker,kaplamalı çerezler,pudingler,bitkisel yağlar,bebek mamaları,şekerlemeler,çikolata ve gofretler,hazır çorbalar,mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar ile pamuk GDO lu olma riski taşıyor.* Sadece mısırdan üretilen ve çeşitli gıdalarda bileşen veya katkı maddesi olarak kullanılan yan ürün sayısı 700'ü,soyadan üretilen türevlerinin sayısı ise 900'ü buluyor.Yani bu yan rünleri içeriğinde kullanan her bir işlenmiş ürünün GDO'lu olma riski bulunuyor.Türkiye'de Denetim Yok!GDO lu tohum yasaklanmış olsa da bu tip ürünlerin ithalatının kontrolü yok ve girişler sadece beyana dayalı...Gen aktarılmış ürün yetştiriciliği yasak,Bakanlık kontrollü olarak bazı sahalarda GDO lu bitki yetiştiriciliği yapıyor.GDO içeren ürünlerin Türkiye'ye ithali serbest.Türkiye'de GDO içeren ürünleri satılma riski çok yüksek.Çünkü bu konuda yasal düzenleme yok.Riski enyüksek olan ürünler içeriğinde mısır ve soyadan elde edilen yan ürünleri içerenler.Çünkü Türkiye mısırve soya ithalatının büyük bölümünü,en büyük GDO lu mısır ve soya üreticileri olan ABD ve Arjantin'den alıyor.GIDA SEÇİMİNDE NELERE DİKKAT ETMELİ?Ürünleri dış görünüşünden anlamaya imkan yok.Bu nedenle riski azaltmak gerek.Yukarıdaki "Hangi ürün GDO lu olabilir ?" bölümünü iyi okuyun.Böylecerisk gruplarını tespit edersiniz.Organik ürünler yemeye dikkat edin.Bu ürünlerin üretiminde ekolojik sertifikalı tohumluk kullanılır.Her organik veya ekolojik denen üğrüne itibar etmeyin.Mutlaka sertifikasını görmek isteyin.Alışveriş yaptığınız marketlerde organik ürün talep edin.Gıdaları mevsiminde tüketin.Mevsimi dışında yetiştirilen sebze ve meyveler için doğal olmayan zorlama yöntemler kullanılmaktadır.Doğal yöntemlerin kullanılmadığı seralarda çok fazla tarım ilacı kullanıldığını da unutmayın.Gıdalarınızı yerel olanlardan seçin.ABD veya Arjantin gibi dünyada en çok GDo üreten ülkelerden gelen ürünlerin GDO lu olma riski yüksek.Ülkemizde üretilee ve kaynağını bildiğimiz ürünler tüketerek yerel çeşitlerin korunmasına da katkıda bulunun.Ayrıca dünyanın farklı bölgelerinden gelen ürünlerin ulaştırılması için harcanan yakıtın yarattığı kirliliği unutmayın.
HANGİ ÜRÜNLER GDO'LU OLABİLİR?
Pek çok GDO lu ürün var:
Mısır, patates, domates, pirinç, soya, buğday, kabak, balkabağı, ayçiçeği, yer fıstığı, bazı balık türleri, kolza, kasava, papaya.
Bunların dışında çalışmaların devam ettiği ürünler var:
Muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, biber, kavun, karpuz, kanola.
Üretimi sırasında GDO kullanılmış pek çok ürün var:
Mısır ve soya genleri ile oynanan ürünlerde ilk sırayı aldıklarından, bu bitkilerden üretilen yan ürünlerin de GDO'lu olma riski var.
*Mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta,glikoz şurubu, sakkaroz, fruktoz içeren gıdalar günlük tüketim maddeleri arasında yer alıyor. Örneğin;
Bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar ile pamuk GDO'lu olma riski taşıyor.
* Sadece mısırdan üretilen ve çeşitli gıdalarda bileşen veya katkı maddesi olarak kullanılan yan ürün sayısı 700'ü, soyadan üretilen türevlerinin sayısı ise 900'ü buluyor. Yani bu yan ürünleri içeriğinde kullanan her bir işlenmiş ürünün GDO'lu olma riski bulunuyor.
Türkiye'de Denetim Yok!
GDO'lu tohum yasaklanmış olsa da bu tip ürünlerin ithalatının kontrolü yok ve girişler sadece beyana dayalı...
Gen aktarılmış ürün yetştiriciliği yasak, Bakanlık kontrollü olarak bazı sahalarda GDO'lu bitki yetiştiriciliği yapıyor.
GDO içeren ürünlerin Türkiye'ye ithali serbest.
Türkiye'de GDO içeren ürünleri satılma riski çok yüksek. Çünkü bu konuda yasal düzenleme yok. Riski en yüksek olan ürünler içeriğinde mısır ve soyadan elde edilen yan ürünleri içerenler. Çünkü Türkiye mısır ve soya ithalatının büyük bölümünü, en büyük GDO'lu mısır ve soya üreticileri olan ABD ve Arjantin'den alıyor.
GIDA SEÇİMİNDE NELERE DİKKAT ETMELİ?
Ürünleri dış görünüşünden anlamaya imkan yok. Bu nedenle riski azaltmak gerek.
Yukarıdaki "Hangi ürün GDO'lu olabilir ?" bölümünü iyi okuyun. Böylece risk gruplarını tespit edersiniz.
Organik ürünler yemeye dikkat edin. Bu ürünlerin üretiminde ekolojik sertifikalı tohumluk kullanılır. Her organik veya ekolojik denen üğrüne itibar etmeyin. Mutlaka sertifikasını görmek isteyin. Alışveriş yaptığınız marketlerde organik ürün talep edin.
Gıdaları mevsiminde tüketin. Mevsimi dışında yetiştirilen sebze ve meyveler için doğal olmayan zorlama yöntemler kullanılmaktadır. Doğal yöntemlerin kullanılmadığı seralarda çok fazla tarım ilacı kullanıldığını da unutmayın.
Gıdalarınızı yerel olanlardan seçin. ABD veya Arjantin gibi dünyada en çok GDO üreten ülkelerden gelen ürünlerin GDO'lu olma riski yüksek. Ülkemizde üretilen ve kaynağını bildiğimiz ürünler tüketerek yerel çeşitlerin korunmasına da katkıda bulunun. Ayrıca dünyanın farklı bölgelerinden gelen ürünlerin ulaştırılması için harcanan yakıtın yarattığı kirliliği unutmayın.
Sn. gacir
Bu konuya 681 mesaj yazılmış. Bu mesajlardan hiç değilse sondan bir kaç tanesini okusaydınız, foruma yazılırken çok da fazla birşey beklenmediğini görmüş olacaktınız. İstenilen yalnızca çok temel kurallara uyulması, o kadar. Aslında siz yazınızda hem sorular soruyor, hem de sorularınıza yanıtlar veriyorsunuz.
Hem zaten siteye üye olurken, forumun diğer kurallarını olduğu gibi, "Türkçeyi doğru kullanma kuralını" da kabul etmiş oluyorsunuz. Bu konuda hala neyi tartıştığımızı bir anlayabilsem.
Peki bu yazınızı yazarken; cümle başlarına büyük harfle başlamak, noktalama işaretlerinden sonra ara vermek gibi temel kurallara uymak size ne kaybettirecekti?
Bazen düşünüyorum da, biz anadilimizi doğru kullanalım diye kendimizi yerden yere atarak bir suç mu işliyoruz?
Sebahattin Sargın
05-01-2008, 17:29
Sevgili Gacir;
Özelden konuştuğumuz için bu mesajı yazma ihtiyacı duymaktayım. Malina bu sitenin kurucusu ve yöneticisidir, bu sitenin önceden hazırlanmış ve üyelerinin uymak zorunda olduğu kuralları vardır. Sizden istenen foruma mesajlarınızı yazarken imla kurallarınıza uymanızdır.
Bu kurallardan hiç olmazsa, büyük harf ve küçük harf kuralı ile noktadan sonra boşluk bırakma kurallarına dikkat ediniz. Size kötülük yapmak değil ki amacımız...
Mesajlarınızı okurken gerçekten gözlerimiz yoruluyor, biraz daha dikkatli mesaj yazmanız hepimiz için sağlıklı olacaktır ;)
Hepimiz bazen yazılarımızda hatalar yapıyoruz ve bunları farkedince düzeltiyoruz. Siz bizim yerimizde olsanız şayet, bizim yazdığım şekilde bir mesajımı okumak isterdiniz yoksa kendi mesajlarınızda kullandığınız yazı stilindekileri mi? Şunu düşünsenize sitemizde ki bütün mesajlar o şekilde olsaydı güzel olurmuydu?
Sadece biraz daha dikkatli yazmanız sizinle olan iletişimimiz için çok daha faydalı olacaktır.
Amacımız sizi kırmak veya düşmanımız yapmak değil...
Sevgiler ;)
Tamamen ktılıyorum size. farkındaysanız imla hatalara rağmen bahsettiğiniz kuralları uygulamaya çalışıyor herkes. bunuda söylemem gerekiyor ki.... buraya katılan her birey yazar değil. yazarlar bile yazdıkları yazıları editöre gönderiyorlar.yazar ve editör olmadığımıza göre izin verin rahat yazalım.büyük harf küçük harf yayın evlerinde belki gerekli olabilir ama bizim benimsediğimiz site gibi karma bir sitede,yabancısı var yerlisi var. benim gibi az okumuş değerli site kurucular gibi çok okumuşları da var. hepimiz hızlı giden bu kronometri yavaşlatmaya çalışıyoruz eğer....içimizden geçenide sizinde başka bir yerde dediğiniz gibi (herkesin anlayabileceği bir dille) yazabiliyorsak eğer o zaman kaybetmiyelim değerli zamanı.maksat doğa için faydalı bir şeyler,ise yapalım o zaman.
Bitki isimleri her zaman Türkçe değil.
Daha Türkçeyi doğru yazmayan birinin, soruma verdiği cevaptaki botanik adın doğru olduğuna neden ve nasıl güveneyim?
Böyle bakınca, zamanı önemsemenin ne anlamı var? Baştan kaybedildi. Çünkü cevap verenin yazdığına güvenmeyip, gidip tekrar araştıracağım.
Bu zaman kaybı olmuyor mu?
Ayrıca bu tartışma boyunca yazında hiç bir gelişme yok. Tartışmaya harcayacağın zamanı, bir kaç basit kuralı öğrenmeye harcasan daha iyi olmaz mı?
Sayın malina. galiba yanlışlık olmuş. verdiğiniz cevap bana mı? ama ben yazdığınız konuları daha önce yazmadım ki?!!!
Sevgili sebahattin kardeşim. sitemizi benimsemen ve site kurucuların tarafında konuşman benim hoşuma gitti doğrusu. senin gibi çalışkan gençlerin sitemizde olması gerçekten gurur verici. ama sevgili kardeşim. sende galiba sayın malina gibi karıştırdın beni. benim yazdığım mesajlar özel değil. türkçe,ile ve doğru kategoride. ayrıca belki 12 ve ya 13 mesaj yazmışım. yazdığım mesajlarında senin gibi delikanlıyı yoracagını sanmıyorum.
Sebahattin Sargın
05-01-2008, 18:02
"Sayın malina. galiba yanlışlık olmuş. verdiğiniz cevap bana mı? ama ben yazdığınız konuları daha önce yazmadım ki?!!!"
Sevgili Gacir;
Bu mesajı şu şekilde yazacak kadar imla kuralı bildiğinizi düşünüyorum.
"Sayın malina, galiba yalnışlık olmuş. Verdiğiniz cevap bana mı? Ama ben yazdığınız konuları daha önce yazmadım ki?"
Cümleyi bitirdikten sonra, diğer cümleye büyük harf ile başlamayı ilkokulda öğreniyoruz. İlkokul eğitimi alan bir insan bunu rahatça bilir çünkü okuma yazması vardır. Okuma yazması olmasa bu siteyi nasıl okusun ki?
Siz kendinize az okumuş olarak itham ettiniz. Az okumuş biri olarak sizin yazdığınız gibi yazılan mesajları okumak zor olmaz mı?
Tekrar söylüyorum burdaki bütün üyeler üye olan arkadaşlarını severler. Arkadaşlarımızın iyiliği için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
Ben özelden yazıştık derken mailler ile yazışmamızı kastetmiştim. Sizi yakınım gördüğüm için uyarmak istedim. Güzel sözleriniz için teşekkür ederim.
Sevgiler ;)
Sağolasın güzel kardeşim :) uymağa çalışırım :)
Sebahattin Sargın
05-01-2008, 18:49
Bizi anladığınız için teşekkür ederiz, zaman içerisinde kurallara daha iyi uyum sağlıyacağınızı düşünüyorum.
Sevgiler ;)
Yzdığım gibi, sitemizi benimsemen ve site kurucusundan fazla siteyi savunman harika bir duygu :) Keşke bütün gençler senin gibi olsa :) Sağolsın kardeşim.
Sebahattin Sargın
05-01-2008, 19:11
Hemen hemen kurallara uymaya başladığınız ve zamanla yazınızı düzelteceğiniz için ben teşekkür ederim.
Sevgiler ;)
Yzdığım gibi, sitemizi benimsemen ve site kurucusundan fazla siteyi savunman harika bir duygu :) Keşke bütün gençler senin gibi olsa :) Sağolsın kardeşim.
Kaç koldan seni bilgilendirmeye çalıştık...
Oysa sen, yardım etmeye çalışan birine "Kraldan çok kralcı" iması yaparak, kendince çaktırmadan, laf sokuşturmaya çalışıyorsun.
Peki... :)
Bir süre forumu sadece okumakla yetinsen iyi olacak. Forum ana sayfada görüşürüz. Biraz Türkçe çalışalım... :)
Emre Albayrak
05-01-2008, 20:13
Ben hoşgörüden yanayım.. = ))
İklimsiz
05-01-2008, 20:21
Sayın Gacir, ne kadar haklı olsanız bile, bunu doğru ifade edemediğiniz takdirde haklılığınızın anlamı kalır mı? Burada sanal ortamdayız, yazı dilimizle konuşuyoruz. Biz okuyucular açısından olaya baktığımızda, bozuk bir imla, noktalama işaretlerinin olmayışı, noktadan sonra büyük harfle başlamamak, nokta ve virgülden sonra boşluk bırakmamak hem gözlerimizi yoruyor, hem de sizin anlaşılmamanıza neden oluyor.
Çok şey değil ki istenen. Lütfen ama lütfen biraz özenli olalım. Ortaya çıkardığımız güzel bir şeyi nasıl keyifle izliyorsak, yazılarımızı tamamladıktan sonra nasıl olmuş diye bir göz atmamız yeter. Yoksa kimsenin size özel bir tavrı yok, olamaz. Sayın Malina'yı ortaokul türkçe öğretmenime benzettiğimi söylerken, bu benzetiş, onun bizlere güzel dilimizin kurallarını öğretirkenki taviz vermez tutumundandı. Aradan geçen 32 yılda hala saygıyla anıyorsam ne mutlu kendisine. Bir kompozisyonumda " Ömer'le beraber" diye başlayan bir cümlemden iki notumu kırdığını hala hatırlıyorsam (ile ve beraber, aynı anlama gelen sözcükler) altında korkudan çok saygı vardır.
Saygılarımla.
Hangi hoşgörüden; Türkçenin katledilmesine gösterilecek hoşgörüden mi?
Forumda çok kişi olması gerektiği gibi yazamıyor, hoşgörüyoruz.
Ama Türkçenin doğru dürüst yazılmayabileceğini, bunda sakınca görmediğini söyleyen ve bu savını artık espriler yapacak kadar ileriye götüren birine, bu kadar hoşgörü yeter.
Emre Albayrak
05-01-2008, 20:30
Peki.
Herkese Merhaba,
Forum kullanıcılarına harika bir "düzeltmen" önereyim:
http://www.hk29.com/redir2.php
Yazdıklarınızı kopyalayıp yapıştırıyorsunuz. Ya da o sayfadaki kutunun içine yazabilirsiniz. Yanlışlarınızı bir tuşla düzeltiyor. Öğretici de aynı zamanda. Nerde yanlış yaptığınızı -merak ederseniz- görüyorsunuz. Önceleri sık kullanırsınız; ama sonra -kendinizi bu konuda eğitmeye niyetliyseniz- kısa zamanda yanlışsız yazmaya başlıyorsunuz. Sevgiler, tatlılıklar ...
Bir tartışmaya katıldınız. Aslında, bitmiş bir tartışmaya katıldınız demek daha doğru. Sorunun çözümüne de faydanız yok. Anlamak zor...
Emre Albayrak
05-01-2008, 20:40
Bir tartışmaya katıldınız. Aslında, bitmiş bir tartışmaya katıldınız demek daha doğru. Sorunun çözümüne de faydanız yok. Anlamak zor...
Sayın Maline sanırım bu cevap banaydı. Ben tartışmaya girmedim. Zaten bilgi paylaşmak amacıyla dahil olduğum bu oluşumda kimseyi kıracak, üzecek, aramı bozabilecek bir tartışmaya dahil olmam. Okulum haricinde zaten gergin olan yayıncılık işini yapıyorum ve gerginliklere karşı hep bir arabulucu hep gerginliği azaltıcı biri olarak davranmaya çabalıyorum. Çünkü zaten gergin olan hayatımda daha fazla gerginliğe şahit olmak hoşma gitmiyor. Hoşgörü derken bunu sadece yanlış yapan tarafa karşı gösterilecek bir hoşgörü olarak görmeyin. Site dahilinde bulunan yazar arkadaşlarımız site yöneticilerinin kararlarına hoşgörüyle yaklaşmalı ve yönticilerimizde onların yaptığı ufak hataları **** günün onlara yüklediği gerginlikten kaynaklanan ufak tersleşmeleri hoşgörmeli. Topluluğu yönetenler en az yönetilenler kadar sakin olabilmeli. Ve bir cümleyi belki bin defa söylemekten çekinmemelidirler. (Bu cümlede bu platformun yöneticileri böyle değil demek istemedim, genel bir düşüncedir) Saygılarımla efendim..
Ve bir cümleyi belki bin defa söylemekten çekinmemelidirler.
Bin kez söylemek yetseydi en azından Türkçe konusunda, hala bu tartışmaları yapıyor olmazdık:)
Aslında sen, bu konuda belli hizayı tutturmaya çalışan bir yönetici olsaydın ne yapardın bilmiyorum. "zaten gergin olan hayatımda daha fazla gerginliğe şahit olmak hoşma gitmiyor" diyorsun. Senin şahit olmak bile hoşuna gitmezken, biz bunun içindeyiz.
Çünkü ya böyle yapacağız ya da "ne haliniz varsa görün" diyeceğiz. Bunu dediğimizde burası nasıl bir forum olur acaba?
Emre Albayrak
05-01-2008, 20:52
Bin kez söylemek yetseydi en azından Türkçe konusunda, hala bu tartışmaları yapıyor olmazdık:)
Aslında sen, bu konuda belli hizayı tutturmaya çalışan bir yönetici olsaydın ne yapardın bilmiyorum. "zaten gergin olan hayatımda daha fazla gerginliğe şahit olmak hoşma gitmiyor" diyorsun. Senin şahit olmak bile hoşuna gitmezken, biz bunun içindeyiz.
Çünkü ya böyle yapacağız ya da "ne haliniz varsa görün" diyeceğiz. Bunu dediğimizde burası nasıl bir forum olur acaba?
Ama işte yönetmek ve yönetici olmak bu yüzden zordur. = ) Pes etmeyeceksiniz. Ve bence zaten çoğunluğun uyduğu kurallara uyduğu bir yerde uymayanlar kendilerini rahatsız hissedeceklerdir.
Penelophe
05-01-2008, 21:06
...Ve bence zaten çoğunluğun uyduğu kurallara uyduğu bir yerde uymayanlar kendilerini rahatsız hissedeceklerdir...
Aslında normal olan bu ama ben defalarca uyarıldığı halde umursamayan çok üyeye şahit oldum, üstüne üstlük birde zeytinyağlık tasladılar..:rolleyes:
Pes ettiğimizi kim söyledi? :)
Bazıları, gereksiz yerlerde "Ben hoşgörüden yanayım" diye araya girmesin yeter :)
Demogoji yapmanın da gereği yok. Bu kadar yazışmadan söylenen bu cümle bildik "hoşgörü" önerisi değil. "Dokunmayın yazısı bozuk olana, içinden nasıl geliyorsa öyle yazsın, kendini geliştirmek için parmağını kıpırdatmasın" anlamı taşıyor. Ben de buna itiraz ediyorum.
Emre Albayrak
05-01-2008, 21:17
Efendim ben hoşgörüden yanayım ama.. = )) Ama bakınız ilk mesajlarıma, ne kadar imla hatası ararsanız içerisinde mevcut. Oysa şimdi tam bir edebiyat hocası gibiyim. Mamafi, binahaleyn (Süleyman Demirel tavırları ile) gibi kelimeleri de yakın zamanda Plumeria başlığında kullanacağımdır. = ) Ama hoşgörüden yanayım tabi.
Türkçe dil bilgisi.
Syın nevsune. Kolay pesetmek istemediğim için devamediyorum. Keşke güzelim türkçe benim anadilim olsaidi.Ben iranlıyım. benim dilimde ve dilimin yazılarında eski osmanlı yazıları gibi büyük harf küçük harf,diye bir şey yok.Dolayısıylada buna alışmam zor.hee başka ülkelerden biri aramıza katılamaz derseniz anlayışla karşılarım.
Sn. gacir
Keşke Türkçe yazım ile ilgili olarak tartışma yaratacağınıza, İran uyruklu olduğunuzu ilk başından ve forumda yazmış olsaydınız.
Daha önce de sizin gibi yabancı uyruklu üyelerimizden durumlarını yazanlar oldu ve kendilerine son derece anlayışlı davranıldı. Amacımız sizi kırmak veya forumdan dışlamak değil elbette. Siz de takdir edersiniz ki, her topluluğun (buna sanal dünya da dahil) kuralları vardır ve bu topluluk üyelerinden de bu kurallara uyması istenir. Bizim sitemizin de kuralları vardır ve her üyemizin elinden geldiğince bu kurallara uyması beklenir. Bu durum sizin kişiliğinize özel bir davranış değildir.
Foruma katılma konusunda herhangi bir sıkıntınız olursa, size her türlü yardım yapmaya biz hazırız. Zamanla sizin de bizim kurallarımıza alışacağınız konusunda umutluyuz.
adiporsuk
06-01-2008, 01:55
Malina başta olmak üzere iyi geceler.Kendisini biraz kızmış gördüm her ne kadar cümlelerinin sonuna :) eklese de...
Aslına bakarsanız o kadar haklı ki...
Dilimizi, doğayı, yaşamı ve herşeyi dikkatlice sevmeliyiz...
Bu ne şimdi nerden çıktı böyle sevgi pıtırcığı gibi demeyin ne olur, çünkü bu önmesemezliklerimiz yüzünden çok ama çok büyük kayıplarımız var. Tecrübeyle sabittir.
Bu arada benim mesajım da araya karıştı gitti. Buraya yazacağınız mesajları, önce aşağıda vereceğim bağlantıdaki kutunun içine yazıp, kontrol ettikten -ve nerde yanlış yaptığınızı da gördükten- sonra bu sayfaya yapıştırın. Sorun büyük ölçüde ortadan kalkacaktır. Aksi takdirde buradaki haklı "yüksek gerilim" ;) süreceğe benziyor ...
http://www.hk29.com/redir2.php
Yukka, kullanılışını anlatsan iyi olur. Çünkü burada, yeni konuyu nasıl açacağını soran arkadaşlar da var.
Sûz-i Dilârâ
06-01-2008, 17:29
Biraz sitede gezinip konulara yazılanları okuyunca meğer ne güzel ve üyelerinin ne kadar bilinçli olduğu bir yere üye olmuşum dedim, dedim ama pek uğradığım da söylenemez :o İnşallah bundan sonra daha çok burada olacağım. Yüzüklerin Efendisi konusunda sizlere katılıyorum arkadaşlar, yazılması gerekenleri yazmışsınız zaten, hem filminde hem de kitaplarda mesaj hep aynı. Doğu'nun vahşi, kötü halkları ve onların dünyayı karanlığa boğarak köleleştirmek istediği efendileri. Serinin son filmindeydi galiba Sauron'a yardım için giden birlikteki askerlerin bir kısmı Afrikalı her tarafları boyalı zenciler, filler üzerinde Hintlileri andıran insanlar, ve Araplar gibi giyinmiş, yüzlerini ve kafalarını siyah bezlerle sararak örtmüş, koyu renk gözlü, sürmeli insanlar.
Ancak şunu da söyleyebilirim, ordaki Rohan Süvarileri'nde ben biraz Türk izleri gördüm, mesela karenin birinde atlının biri orklarla savaşırken koşan atın üzerinde arkasını dönerek, arkadaki orklara ok atıyordu. Eski Türk Devletlerinden Avarlar'ın bayrağı bu şekildedir, koşan atın üzerinde geriye doğru ok atan savaşçı! Çok da karizma ;)
Bİr de şunu merak ediyorum filmden, işbirlikçi Saruman'ı Batı'da kim temsil ediyor ??? :confused:
Türkçeyi doğru kullanma konusundan anladığınız bu mu?
Sûz-i Dilârâ
06-01-2008, 17:43
:) Hayır ****** ben buraya mesaj yazarken yukardaki mesajlarda Yüzüklerin Efendisi'nden bahsediliyordu, ben de şimdi o mesajlar nereye gitti diye bakıyorum, ben de şaşırdım, yanlış yere mi yazdım acaba diye? :)
Son yazışmaları buraya taşıyorum
Galeri ve forumda yaşadığınız sorunları buraya yazabilirsiniz (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=2452)
Yukka, kullanılışını anlatsan iyi olur. Çünkü burada, yeni konuyu nasıl açacağını soran arkadaşlar da var.
YAPILACAK İŞ SIRASIYLA ŞÖYLE:
1. http://www.hk29.com/redir2.php bağlantısını açın ve "sık kullanılanlar"a ekleyin.
2. Ağaçlar.net forumunda bir mesaj yazacağınız zaman yukardaki sayfayı açıp mesajınızı o sayfadaki kutunun içine yazıp kutunun sol altındaki "CHECK SPELLING" butonuna tıklayın ve bekleyin.
3. Yanlışlarınız kırmızı renkli sözcükler. Onların üzerine tek bir tık yaptığınızda doğru yazımlarını size gösterecektir. Önerdiklerinin içinden sizce doğru olanın üzerine bir kez tıklayın. Böylece tüm yanlışları düzeltin.
4. Kutunun içindeki düzeltilmiş mesajınızı kopyalayıp, ağaçlar.net forumunda açtığınız mesaj kutusunun içine yapıştırın.
Word programıyla karşılaştırdığınızda daha pratik ve sempatik. Her seferinde nerde yanlış yaptığınıza dikkat eder, doğru yazılışını öğrenirseniz kısa zamanda yanlışlarınızı en aza indirirsiniz. Hepimiz zaman zaman yanlış yapıyoruz. Bazı sözcüklerin yazımında tereddütlerimiz olabiliyor. Bu programı o yüzden her zaman elimin altında bulunduruyorum.
Türkçeyi bozmadan ve yanlışsız kullanmak bizi okuyanlara saygılı olmaktır. Bunun da ötesinde kültür varlıklarımızın en değerlisidir Türkçe. Türklerin en büyük keşfidir. Kusursuzdur. Atalarımıza göstediğimiz saygının daha büyüğünü Türkçeye göstermemiz lazımdır. Türkçe bizim atamız, anamız, babamızdır. Bunu böyle bilirseniz bu konudaki eksiklerinizi en kısa sürede giderirsiniz.
Çok teşekkür ederim, verdiğin bilgiler için...
Rica ederim ... Türkçenin bozulmadan ve doğru kullanımı konusunda titiz davrandığınız için ben size teşekkür ederim.
Buket Aknar
07-01-2008, 18:45
Sevgili Yukka, program çok güzel.
Güle güle kullanın;). Dahi anlamına gelen da, de'leri ayıramıyor, ama olsun yine de epey iş görüyor.
Buket Aknar
07-01-2008, 19:59
Ben hemen deneme yaptım çok güzel.
berduray
10-01-2008, 18:41
her uyarı tatlı bir şekilde veya hoşgörüyle söylenmesi gerekmiyormu?[/QUOTE]
Ben de GACİR'e katılıyorum. Ne zaman elim klavyeye gitse yine Malina eleştirecek bir şey bulacak diyorum.Bazen bu kadar laf kalabalığı gereksiz diye düşünüyorum.
Önceleri ben de kendisini erkek sanıp hayalimde zırhını giymiş,kılıcını çekmiş,atının üzerinde dört nala,kutsal saydığı değerler uğruna her şeyini ortaya koyarak savaşmaya giden bir şövalye görüntüsü canlanmıştı gözümde onunla ilgili.Nedense...?
Sonradan bir erkeğin böyle polemikleri gereksiz bulacağı, bunun olsa olsa aman altta kalmayayım güdüsüyle ancak bir kadın tarafından yapılmış olabilme ihtimali geldi aklıma.
Bir tarafta iki küçük kızın bıcır bıcır oyun sesleri arasında ,kafamı toplamaya çalışarak,okulda kompozisyon sınavındaki kızlar gibi sayfayı tekrar tekrar kontrol telaşıyla yazmaya başladım.
Allah'tan şu kontrol programı yüklendi de rahata erdik,Allah razı olsun kimin fikriyse.
Ben böyle düşündüm ve hislerimi paylaştım sadece, amacım kimseyi kırmak değil,
HOŞÇAKAL'IN "AĞAÇLAR'LA" KALIN
(hemen bir cevap döşeneceğinden hiç şüphem yok, kalkanımı kaldırdım,beklemedeyim:dilli:)
bonsaisever
10-01-2008, 19:00
Çıkartın zırhınızı ve şu mesajın (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=192590&postcount=41) tamamını bir okuyun.
Yöneticiliğin ne kadar zor bir iş olduğu konusunda belki fikir verir :)
Bu siteye iyi ki üye olmuşum. Nihayet benim gibi düşünenleri buldum. Şükürler olsun. Türk'çe konuşacaksak Türkçe konuşalım. Görüşmek ümidiyle...
Bende size canı gönülden katılıyorum.Türkçemizi doğru kullanmalıyız. Hele msn. lerde kırpıp kırpıp kullanılmasına hiç dayanamıyorum.
Çok tebrik ediyorum. Anadilimiz için gösterdiğiniz özene. Şimdiye kadar dilimize, bu kadar önem veren bir siteye hiç rastlamadım. Bahar dalları fotoğrafları ararken çıktınız karşıma. Bölümleri inceliyorum, çok güzeller. Hemen arkadaşıma da haber verdim. Hele öğretileriniz , kaynaklarınız süper. Başarılarınız sürekli olsun. Saygılarımla...
sercinyo
12-04-2008, 21:06
Öncelikle aranıza katılmaktan büyük huzur duyuyorum bunu bilmenizi yürekden istiyorum.Ağaçlar bölümüne kendi açtığım konu başlığıma girmek istedim yazdıktan bir kaç saat sonra ancak sürekli Database Error iletisi alıyorum ama forumun diğer konularına mesajlarına rahatlıkla bakıyorum.Neden kaynaklandığınada bir anlam vermiş değilim.
Foruma henüz 2 günlük üyeyim.Benim gibi yeni üyelerin çekincesi olduğunu düşünüyorum.Elbet belli kıstaslar olmalı,olacaktırda.Bir çok kişinin siteye nasıl eriştiklerini nasıl bulduklarını bilemiyorum ama ben şu ana dek yazdığım her mesajda ve bundan sonrada yazacağım bir çok mesajımda dile getirmeyi uygun gördüğüm Teknolojiden kaçmak, uzaklaşmak için burdayım.Şu bilgisayar bizi buluşturdu belki ama inanın şu an 32 yaşındayım ve beni bitirende yine şu bilgisayar oldu.Ama yinede ısrarla diyorum bu teknolojiden nefret ediyorum.
Çekince olduğunu düşünüyorum derken, evet biz belki işin HOBİ tarafındayız ama unutmamak gerekirki tarım, gerek sektörel gerek yaşamsal anlamda dünyada vazgeçilemezdir.Bölümler içinde gözlemlediğim kadarıyla bir çok toprak dostu bu işi ilerletmiş.Hatta topraksız tarım konusunda amatörlükden uzmanlığa doğru gidişin yazışmalarına tanık olmak kadar güzel bir duygu yoktur.Elbette bize (teknolojik topluluğada) yakışan, Tarım sektörününde çağdaşlığı uygarlığı en üst seviyede yaşıyor olduğunu göstermektir.Ama hepimiz yaşamışızdır, yıllarca emek vermiş ali dayının elma bahcesinden 'ali dayı ali dayı kopralım şurdan elmayı, inciri ve ayvayı' dediğimizde ali dayı 'HOPP sen emek sarfetmedin hadi bakalım oradan' diyemiyorsa, 'koparın afiyet olsun' diyorsa,topraktan gelen sevgisini hoşgörüsünü o 'tonton' tarafını bize yaşatıyorsa, buradada forum olarak haddim olmayarak, yapılan bir imla hatasını hemencecik, katkutkat 'sen ne yazdın öyle bakiyim imlaya uydumu?' demektense boyle bir sopa göstermekdense bi parca toprak sevgisi ile bir parça toprak hoşgörüsü ile yaklaşmak daha ılımlı sonuçlar doğuracaktır diye düşünmekteyim, Haddim olmayarak elbette... Türkçemizi doğru kullanalım elbette, o kanları boşuna dökmedik bu Cumhuriyeti boşuna kazanmadık! Ama unutmayalımki o Cumhuriyeti kazanırken , kazanmamıza sebeb olan insanların, domatesini, zeytinini ' getir la o kazmayı ' diyen bize göre şimdilerde CAHİL kesimden saydığımız ama bilmesekde hergün soframıza onların alınterini koyduğumuz insanlar sayesinde doyurulmuştur o Cumhuriyet Zaferinin askerleri.
sercinyo
13-04-2008, 22:35
Anadilimizi doğru kullanmak, takdir edilecek bir nokta olmamalı, vatandaşlık görevlerimizden biri olarak görülmeli.
Ama, yapılan iyi niyetli imla hatalarınada toprak sevgisini, toprak hoşgörüsünü bu site için uygun görmekteyim.
Kalbimiz attığı sürece hayat boyunca hatalarımız olacaktır.Yeterki hatalarımız, doğruyu bulmamıza ışık tutsun. ;)
Sevgiler
Yücel Özlem
13-04-2008, 23:14
Öncelikle aranıza katılmaktan büyük huzur duyuyorum...
...yapılan bir imla hatasını hemencecik, katkutkat 'sen ne yazdın öyle bakiyim imlaya uydumu?' demektense boyle bir sopa göstermekdense...
Sopa gösterildiği içi mi "büyük huzur duyuyor"sunuz?
...Teknolojiden kaçmak, uzaklaşmak için burdayım...
...Ama yinede ısrarla diyorum bu teknolojiden nefret ediyorum...
...Elbette bize (teknolojik topluluğada) yakışan, Tarım sektörününde çağdaşlığı uygarlığı en üst seviyede yaşıyor olduğunu göstermektir...
Bu konuda ne dediğiniz, anlaşılmıyor.
Çağdaş uygarlığın sahipleri, ana dillerini, konuşmak ve yazmak konusunda son derce titizler.
Sızlanacağınıza, yazmadan önce düşünüp plan yapın. Yazdıktan sonra, gödermeden kontrol edin. Noktadan sonra mutlaka ara verin. Sızlanmak için, daha az sebebiniz olacaktır.
sercinyo
13-04-2008, 23:54
Uyarılarınız için teşekkürler.
Kişisel problemler oluşturmak değil amacım, sevgiyle kalın.
Sitenin serverden kaynaklanan nedenlerle bazı teknik sorunları oluyor. Bu nedenle bazı başlıklar zaman zaman açılamıyor. Sizin başlığınıza özel bir durum değil. Hepimiz ara sıra bu sıkıcı durumla karşılaşıyoruz.
Soruna kişisel olarak bakmıyoruz, sercinyo...
Kalbimiz attığı sürece hayat boyunca hatalarımız olacaktır.Yeterki hatalarımız, doğruyu bulmamıza ışık tutsun. İmla hataları gözümüze çarptıkça bunları dile getirip doğruyu bulmanıza yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ayrıca yaptığımız, sıradan imla hataları değil, bununla uğraşmaya kalksak kalabalık bir uyarıcı grup oluşturmak gerekir... Yazısının bütünü uyarı gerektirenleri uyarıyoruz. Bunların büyük bir çoğunluğu da özel mesajla uyarı şeklinde oluyor. Yani sizlerin haberi bile olmuyor.
Buna karşın forumda yer alan epey sayıda uyarı var. Forum kurallarında da yer alıyor.
Forumda yazmayı bırakın, bize yazılan özel mesajlarda bile ***** diye mesaj başlığı yazan var.
Türkçemizi doğru kullanalım elbette, o kanları boşuna dökmedik bu Cumhuriyeti boşuna kazanmadık! Ama unutmayalımki o Cumhuriyeti kazanırken , kazanmamıza sebeb olan insanların, domatesini, zeytinini ' getir la o kazmayı ' diyen bize göre şimdilerde CAHİL kesimden saydığımız ama bilmesekde hergün soframıza onların alınterini koyduğumuz insanlar sayesinde doyurulmuştur o Cumhuriyet Zaferinin askerleri.Duygu sömürüsü yapıyorsunuz. O zamandan bu yana kaç yıl geçti?
İnternet kullanmayı beceren, bir forumda soru soracak, cevap verecek ya da satış yapacak kadar kendinin geliştiren "köylü"nün, dilini öğrenmeyi beceremediğine inanmamızı mı bekliyorsunuz? Böyle davranmakla, onları "öğrenme engelli" yerine koymakla hata ediyorsunuz.
Neler istemişiz ve hangi nedenlerle üyeleri uyarmışız?
"Chat" dilini kullanmayın.
Yazınızı kesintisiz yazmayın, nokta, virgül kullanın. Bu işaretlerden sonra boşluk bırakın.
Paragraf yapmayı unutmayın, çok uzun yazı blokları ekrandan zor okunur.
Cümleye büyük harfle başlayın.
Ki bağlacı ve soru takılarını ayrı yazın.
Bunları yapmak çok mu zor?
Dilimizi bilmek, düzgün kullanmak her Türk vatandaşının görevi ve sorumluluğudur. Dünya üzerinde ki en zengin dillerden birine sahibiz. Maalesef bu zenginlik bize yetmiyor olacak ki, güzel ülkemde yabancı kelimeler hergün artarak kullanılıyor, yabancı kelimeleri cümle içinde kullanmak kültürlü olmanın bir parçası sayılıyor!
Site yöneticilerine ve bu emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Şahsım adına üyelerimizin bu konuda gösterdikleri duyarlılığı, çevrelerine örnek olacak şekilde sürdürmelerini temenni ediyorum.
Saygılarımla,
Lisede iken bir öğretmenimin dil ve millet konusunda anlattıklarını hiç unutamadım. Öğretmenimin dilinden sizlere aktarayım istedim:
(Öğretmenimiz hem Fransa'da ve hem de İngiltere'de üniversite eğitimi almış. Bu ülkelerde de epeyce yaşamış biriydi. Ayrıca başta Almanya olmak üzere birçok değişik ülkeleri de gezmiş.)
Önce İngilizce öğrendiğim için ve bizim ülkede İngilizce dünya dili olarak bilindiği için Fransa'ya gittiğimde doğal olarak insanlarla İngilizce iletişim kurmaya çalıştım. Öyle ya, dünya dili... Büyük otellerin görevlileri ve bilim çevresi dışında halktan hiç kimse benimle İngilizce konuşmaya yanaşmıyordu. Hatta bakkaldan su istesem bile yüzüme dik dik bakıyordu. Anlamadıklarını düşünüyordum. Bir gün üniversitede bir profesör ile konuşurken konu açıldı ve ben de halkın pek İngilizce bilmediğinden bahsettim ve yaşadığım zorlukları anlattım.
Gülümsedi ve "Burası Fransa" dedi. "Bir ülke gücünü birlik ve beraberliğine , birliğini diline borçludur." "Bu ülkede başka bir dilin dolaşmasına izin veremeyiz. Vatandaşlarımıza da bu bilinç verilmiştir. Onlar aslında İngilizceyi az çok bilirler ama Fransızca konuşmanızı beklerler. Yabancı dil ayrık otu gibidir. kendi dilinizin arasına yerleştirdiğinizde onu boğar ve kurutur. Bizim en cahil vatandaşımız bile bunu bilir. Bir şişe su veya bir ekmek karşılığında üçbeş kuruş kazanmak için kendi dilini satmaz..."
(Daha sonra değişik ülkelerde benzer şeyler yaşadığını anlattı. Konusu açıldıkça ve aklıma geldikçe anlatırım.)
Merhaba,
Öncelikle sitemize hoş geldiniz.
Site katılımcılarımızdan Türkçe kullanımına belli bir özen ile yaklaşmalarını bekliyoruz. Daha fazla bilgi için, Forum Kuralları (http://www.agaclar.net/forum/forumdisplay.php?f=140), Forum Yardım (http://www.agaclar.net/forum/faq.php) ve Forumda, Türkçenin doğru kullanımı hakkında (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=1669) adreslerindeki konuları okuyabilirsiniz.
Aşağıda alıntılanan, hiç büyük harf kullanmadığınız mesajınızı, "Düzenle" bağlantısını kullanarak, yeniden gözden geçirmenizi; gerekiyorsa diğer mesajlarınızda da düzeltme yapmanızı ve daha sonra yazacaklarınızda da özenli davranmanızı rica ediyoruz.
daha önce de birçok kez bu haberlerle karşılaştım. ama çoğu yerel mahkemenin verdiği kararların üst mahkeme, yanlı değilsem danıştay, tarafından bozulduğunu ve sonuca ulaşılamadığını biliyorum. benim de hiç kullanmadığım telefon için aylık 14 YTL gibi bir rakamı ödemek zoruma gidiyor ama çözüme ne şekilde ulaşılır bilmiyorum.
Kişisel bilgilerinizi düzenlerken mesleğinizi aşağıdaki kısaltma ile ifade etmişsiniz.
Meslek: pdgBunu da lütfen, Türkçe, açık bir şekilde yamanızı rica ediyoruz.
Benzer bir durum karşısında kullanıcı sözlesmesinde de belirtildiği üzere, üyeliğinizin kısmen ya da tamamen iptal edilebileceğini hatırlatmak isteriz.
Tesekkürler ve iyi çalışmalar,
Agaclar.net Yönetim
yazım kuralları konusundaki uyarınızın gereksiz olduğunu söyleyerek başlayacağım. farkettiyseniz noktalama işaretleri konusunda gereken özeni göstermeye çalışıyorum. büyük harf konusuna gelince, bildiğiniz üzere yazım programlarında nokta işaretinden sonra bir boşluk bırakınca harf otomatik olarak büyük olarak yazılır. ben de her noktadan sonra boşluk bırakmaya özen gösteriyorum ama harf büyük olarak kaydedilmiyor. belki forumun böyle bir özelliği yok ya da böyle bir özellik yüklenmemiş. tembellik mi dersiniz, üşengeçlik mi bilmiyorum ama ben cümle başlarında Shift'e basmak zorunda bırakılmamalıyım.
yanlış olduğunu düşündüğüm diğer hususta, üyeliğimin iptal edilmesi ile tehdit edilmem. hem foruma aktif katılım bekliyorsunuz hem de ufak bir yanlış için üyeliğimin iptal edileceğini söylüyorsunuz. forumdan atılma korkusunun üstesinden gelmek için hiçbir yorum ve paylaşımda bulunmadan pasif olarak forumu takip mi etmeliyim?
meslek konusundaki uyarınız için teşekkürler, hemen değişikliği gerçekleştiriyorum.
Malina'dan cevap gelmeden hemen geri adım atayım :) Üyeliğimin iptalinin dile getirilmemesinin hoşuma gitmediğini tekrarlıyorum ama büyük harf konusunda kurallara uyacağım. Bunu üyeliğimin iptalinden duyduğum kaygıdan değil dilimizin yozlaşmasına sizin sayenizde ben de dahil olmam belki.
Sayın Yücel Özlem, "Bunu da lütfen, Türkçe, açık bir şekilde yamanızı rica ediyoruz." Z harfini unutmuşsunuz. Saygılar :)
Benzer bir durum karşısında kullanıcı sözlesmesinde de belirtildiği üzere, üyeliğinizin kısmen ya da tamamen iptal edilebileceğini hatırlatmak isteriz.
Bunu zaten yapacağımız için üyeleri uyarırken yazmasak daha iyi. Kurallara uymamakta direnen (arada yapılan yanlışlardan söz etmiyorum onu hepimiz yapıyoruz) nasıl olsa bunu öğrenecektir.
Muhikan gibi, öğrenmesi hızlı olanları incitmeye gerek yok :)
Adalet Yağcı
17-09-2008, 10:29
Merhaba;
Bir kaç zamandır aklımı kurcalayan bir soruyu bu gün çözdüm, konu iki ayrı kelimenin doğru yazılışı ile ilgili,
Birincisi, Aceba...bugün TDK. ya bakıp arştırdığımda yıllardır kullandığım bu sözcüğün yanlış olduğunu üzüntü ile gördüm.
Meğer doğrusu Acaba imiş.
İkinci kelime ise Çünki...bu benim kullandığım hali.
Bu kelimeninde doğru yazılışı Çünkü imiş.
Tam 586 mesaj yazmışım, bu mesajları tek tek kontrol etmem çok zor, bu yüzden yaptığım bu yanlışlıklar için yönetimden ve Sevgili Ağaçlar.Net üyelerinden özür diliyorum.
Çünki kelimesini kullandığınız mesajlar (http://www.agaclar.net/forum/search.php?searchid=650850)
Aceba kelimesini kullandığınız mesajlar (http://www.agaclar.net/forum/search.php?searchid=650854)
Dilerseniz bu linkleri kullanarak mesajlarınıza ulaşabilir ve dilediğiniz düzeltmeleri yapabilirsiniz.
Tamtutulma
17-09-2008, 19:36
Türkçe'nin doğru kullanımı konusunda göstermiş olduğunuz titizlikten dolayı hepinizi kutlarım.
Elimde 35 cc fantayı içmiş bir klavye var. Bazen takılıyor ve yazım yanlışlarına neden oluyor. İletiyi yolladıktan sonra yaptığım yazım yanlışlarını farkediyorum. Ancak iletimi düzelttiğimde de altta: " Son düzeltme..." biçiminde bir cümle oluyor ve bu bende iletimi düzeltmeme yönünde olumsuz bir etkiye neden oluyor.
Acaba o "Düzeltildi." yazısı çıkmasa daha hoş olmaz mı ?
Saygılar.
Adalet Yağcı
17-09-2008, 20:43
Sayın Todor;
Siz linki verdikten sonra birçok kez açmayı denedim ama her seferinde "Üzgünüz, sonuç bulunamadı. Lütfen farklı terimler ile tekrar deneyiniz" uyarısı çıkıyor.
Ne yapmam gerektiği konusunda yardımcı olursanız mesajlarımı düzeltebilirim.
Saygılar...
Ayrıntılı arama seçeneklerine girin. Kelimeye göre ara hücresine çünki, Kullanıcı adına göre ara hücresine kullanıcı adınızı yazın. Çünki kelimesi geçen bütün mesajlarınız sıralanacaktır.
Benim yukarıda verdiğim linkler o anlıkmış. Farklı bir zamanda yapılan aramalar, farklı linkler içeriyor. Ben de bunu yeni öğrenmiş oldum.:)
Adalet Yağcı
17-09-2008, 21:40
Sayın Todor;
Yardımlarınız için teşekkürler, tüm yanlışlarımı düzelttim :)
Ağaçlar.net forumlarında dil konusunda epeyce hassasiyet gösterildiğini izliyorum. Yalnız, zaman zaman hassasiyetin Türkçe diline mi, yoksa Türkçe dil bilgisine mi olduğunu ayırd edemiyorum. Sanki Türkçe'den çok dil bilgisi, hatta latin alfabesinin kullanıldığı her dilde ortak olan yazım kuralları ve noktalama işaretleri önem kazanıyor gibi, ne dersiniz?
"latin alfabesinin kullanıldığı her dilde ortak olan yazım kuralları ve noktalama işaretleri önem kazanıyor gibi"
Haklısınız, hem de çok haklısınız.
Bu da durumun ne kadar içler acısı olduğunu ortaya koyuyor.
Daha bunu bile beceremiyor olmak insanları ne kadar rahatsız ediyor bilmiyorum ama en çok uyarıda bulunanlardan biri olarak, bu kadar sıradan bir konuda (yani "latin alfabesinin kullanıldığı her dilde ortak olan yazım kuralları ve noktalama işaretleri" konusunda) yazıyor olmaktan utanmaya başladım.
Bu faslı bir geçebilsek... :)
lerdemir
18-09-2008, 14:33
Sevgili Meyvelitepe'nin "...Türkçe diline mi, yoksa Türkçe dil bilgisine mi..." şeklindeki ayrımını anlayamadım, çünkü ben bu ikisini birbirinden ayrı düşünemiyorum.
"...alfabesinin kullanıldığı her dilde ortak olan yazım kuralları ve noktalama işaretleri..." konusu ise bende "noktadan sonra bir boşluk bırakmak" vb gibi kuralları anımsattı. Bunu doğru anladım sanırım...
"latin alfabesinin kullanıldığı her dilde ortak olan yazım kuralları ve noktalama işaretleri önem kazanıyor gibi"
... bu kadar sıradan bir konuda (yani "latin alfabesinin kullanıldığı her dilde ortak olan yazım kuralları ve noktalama işaretleri" konusunda) yazıyor olmaktan utanmaya başladım.
Bu faslı bir geçebilsek... :)
Ortak yazım kuralları dediğinizi ben anlayamadım. Nedir acaba?
Daha önce dile getirilip,getirilmediğini bilmiyorum ancak;benim küçük bir teklifim var.Sitemiz Türk diline verdiği önemle cidden büyük bir iş ve gayret sergiliyor.Teklifim şu;Türkçenin güzel kullanımı kadar dilimiz kirliliğinide çözmeye uğraşalım.Mesela dildeki yabancı kelime uygulamalarını en az seviyeye düşürelim.Kullandığımız rumuzları mümkün olduğu kadar Türkçe isim ve kelimelerden seçelim.Örnek olarak:Roze lowe yerine;"gül aşkı"kullanabiliriz.
lerdemir
22-09-2008, 13:38
Sn. asker,
Dilimizde, sizin mesajınızda kullandığınız "dilimiz kirliliği" gibi bir isim tamlaması kullanımı bulunmamaktadır. Doğrusu, "dilimizin kirliliği" şeklindedir.
Temel yapısını İngilizce'deki şeklinden alan bu gibi hatalı tamlamaların kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır.
Rumuzlar ile ilgili önerinizin destekçisiyim. Lokanta ve işyeri tabelaları için de aynı hassasiyet oluşmakta benim algıladığım kadarıyla.
Kökeni yabancı diller olsa da, dilimize yerleşmiş ve genel kullanımları olan kelimelerin TDKvari zorlama uydurma kelimelerle Türkçe olarak karşılanmaya çalışılmasına ise karşıyım.
Mesela, "otomobil" yerine "kendigider" zorlaması gibi artık dilimizde yaygın kullanımı olan "kampüs" yerine "yerleşke" gibi denemeleri ben yadırgıyorum.
Bunun tam aksine, "kahya" var iken "vale"yi kullanmak, "abartmak" varken "egzajere etmek" veya "tahammül" varken "tolere etmek" gibi özenti felaketlerini ise kınıyorum. Bir de canım "cankurtaran" varken, niye "ambulans" var ki? Eskiden ne güzel "cankurtaran" yazardı "ambulans"ların üzerinde :(
Birisi sohbet esnasında misal vermek üzere "atıyorum..." dediğinde, daha vereceği örneğe değinemeden, süratle "hadi at, tutuyorum" demek gelir içimden...
Bu konuda aşağıdaki kitaplar rehber ve önder niteliği taşımaktadır:
Prof.Dr.Oktay Sinanoğlu'nun yazdığı "Hedef Türkiye" ve "Bye Bye Türkçe" kitapları.
çekirdek
22-09-2008, 20:58
Oğluma (yaşı 15) ara sıra, forumumuzdan ilgisini çekebilecek yazıları okutuyorum.
Yazım şeklimiz dikkatini çekmiş. "Siz ne kadar da düzgün yazışıyorsunuz. Hem hiç kısaltma falan yapmıyorsunuz hem de düzgün düzgün anlatıyorsunuz, üşenmiyor musunuz?" demişti.
Dün;
"Anne, sizin yüzünüzden(!) artık ben de yazarken hep dikkat etmeye başladım. Elim varmıyor artık bozuk yazmaya, hatta eskisi gibi yazdığımda hoşuma gitmiyor, birşeylere ihanet etmişim gibi geliyor" dedi..
Hayatın her alanında, yapılan her doğrunun ve her yanlışın çevremizi, hele de çoçuklarımızı ne kadar etkilediğinin iyi bir örneğiydi.
Adalet Yağcı
23-09-2008, 07:42
Uzun sözün kısası, yazılan bir mesajın anlamındaki netlik ve içeriğinin bir bilgi veya düşünce oluşturup oluşturmadığı mı, yoksa büyük harf, nokta, virgül, paragraf mı derseniz kendi adıma birincisini daha önemli görürüm...
Sayın MeyveliTepe;
Yazınızı büyük bir dikkatle okudum, son paragrafa kadar çok haklısınız, Tıbbî terminolojiyi sadeleştirme veya türkçeleştirme gayreti içirisinde olanlar neden Hukuk dili için böyle bir girişimi başlatmazlar.
Bazen anlatılmak istenen şeyin tam olarak vurgulanabilmesi için dışardan gelen kelimeleri kullanmak zorunda kalabiliyoruz(Terminoloji gibi).
Bunun hoş olmadığını düşünüyorum, ama dilimize yerleşmiş bazı kelimeler varki,(örn:Otobüs=Çok oturgaçlı götürgeç) onlar için üretilen kelimeleri kimsenin kullandığını duymadım.
Ayrıca konu ile ilgisi varmı bilmem ama Hukuk dili hâlâ kökenini bilmediğim bir dilde iş görüyor, herkesin anlaması mümkün olmayan bir dilde, kendinizi yalnız ve korunmaya muhtaç hissedebiliyorsunuz, her ne kadar haklı durumda olsanızda.
Ben, Türkçenin doğru kullanılmasına özen gösterilmesi gerektiğini savunanlardanım, özellikle yazarken.
Ben de hatalar yapıyor olabilirim, sonuçta İlk Okul tahsilimi elli yıl önce bitirmiş, daha fazla eğitim alamamış birisi olarak, ancak yazarken doğru yazmaya azami gayreti gösteriyorum.
Noktalama işaretleri çok önemli, çok eskiden duyduğum, muhtemelen hepinizin bildiği kısa bir hikâyeyi anlatmak istiyorum.
Bir öğretmen, öğrencilerinden birisine kızar ve şöyle söyler: Oku okuda adam ol baban gibi eşek olma.
Kendi haline bıraktığınızda bu cümleden ne anlarsınız?
Oysa uygun yere virgül koyduğunuzda anlam tamamen değişecektir; Oku okuda adam ol baban gibi, eşek olma.
Bu yüzden Sayın MeyveliTepe, son paragrafta yazdığınız kısıma katılmıyorum.
Sevgiler...
lerdemir
23-09-2008, 08:32
...Uzun sözün kısası, yazılan bir mesajın anlamındaki netlik ve içeriğinin bir bilgi veya düşünce oluşturup oluşturmadığı mı, yoksa büyük harf, nokta, virgül, paragraf mı derseniz kendi adıma birincisini daha önemli görürüm...
Aslında bir bütünün iç içe geçmiş, bir bütün olmuş parçalarından, ayrı ayrı söz etmekteyiz; zira anlatılmak istenen hususu netleştirmek, anlatanın arzu ettiği algıyı yaratabilmek için noktalama işaretleri olmazsa olmazlardan biridir. Okuyanın nerede soluklanıp, nerede kesintisiz devam edeceğini, cümlede birbiri ardına akan kelimelerin hangi öbekler halinde bir anlam bütünlüğü oluşturacağını noktalama işaretleri belirtmiyor mu?
Bu sebeple sevgili Meyvelitepe, temelde anlatmak istediğinizi algıladığımı düşünüyor, bu düşüncenize giden yolun bir parçasının da noktalama işareleri olduğuna inanıyorum.
lerdemir
23-09-2008, 09:40
Şimdi hepsi daha net oldu bence. Asıl ben teşekkür ederim.
Ben de Lerdemir'e katılıyorum.
Dilimize yerleşmiş, artık tamamen bizim olmuş kelimeleri, kaynağı ne olursa olsun, zorlayarak çıkarıp atmak hoş olmuyor. Zaten halk da bu zorlamaları kabul etmiyor.
Mesela(örneğin:( böyle bir kelime yapısı var mı Türkçede?) misafir kelimesi, aslı Arapça, fakat kelime artık Türkçe olmuş, zira Arapçada bizim kullandığımız manayı taşımıyor. Yolcu demek, sefere, yola çıkmış kimse. Şimdi bunu atıp yerine konuk getirmişler. Ben merak ediyorum, içimizden kaç kişi, bu akşam size konukluğa geleceğiz, veya dün bizde konuk vardı... gibi konuşuyor. Belki gençler böyle konuşuyordur.
Bir önemli nokta da yazıların bilerek yanlış yazılması, sesli harfleri atmak, ***. ***. gibi kullanımlar, bunlar belki not tutarken, steno misali gerekli olabilir ama her tarafa yayıldığında dili öldürüyoruz demektir.
Bunlara karşıyım.
Bir de yazısında hatalar olan fakat bunu kasten değil, belki bilmediği için, belki farkında olmadan yapanları ise ayırmak lazım diye düşünüyorum. Çünkü bunlar, en azından kötü niyetli değiller ve hatırlatmalara da açık olan, öğrenmeye hevesli kimseler. (Ben bu guruptayım.)
İşte bu şekilde yazanlara da destek olmak lazım kanaatindeyim.
Hepimiz hata yapabiliriz, nitekim yapıyoruz da.
Şahsen ben, kendi yazılarımı, bir süre sonra okuduğumda, bazı yerlerini beğenmiyorum, halbuki yazarken dikkat etmiş, foruma göndermeden önce de okuyup, varsa hatalarını düzeltmiştim.
Bunları hoşgörüyle karşılayıp düzeltmek, daha güzel olur, diyorum.
Son zamanlarda dikkat ettiniz mi? Çok kelimesi tedavülden kalktı.:p onun yerine oldukça kullanılıyor, bu oldukça da bana göre, olabildiğince manasında.
Mesela, ( futbolseverler için) oyuncu harika bir şutla mükemmel bir gol atıyor. Maçı anlatan, oldukça güzel bir gol diyor. Fesuphanallah.
Daha böyle binlerce kulak tırmalayan, kakafoni var, bunlara da dikkat etmemiz gerekiyor.
Çok uzattım, bağışlayın, bir de şu geliyor aklıma.
Yabancı adları olan yerlerden alışveriş yaparken, bu durumu kınayan sözler edelim.
Ben bir tarihte vitrininde Sale, Discount gibi kelimeler olan , tek Türkçe ifade olmayan bir mağazaya girip, tezgahtara dilim döndüğü kadar, İngilizce bir şeyler söyledim. Affedersiniz aval aval baktı yüzüme, ben de bunu bekliyordum zaten, dedim ki kardeşim, her tarafınız İngilizce, sandım ki buradan hep İngilizler alışveriş ediyor ve çalışanların hepsi İngilizce biliyor, neden şunu Türkçe yazmıyorsunuz, yoksa Türk olmaktan ve Türkçeden utanıyor musunuz?
Bu tarz bir tepkiyi hepimiz verirsek, belki bir işe yarar.
Selam ve sevgiler.
MeyveliTepe, bu sizin yazınız:
Bu foruma bir kaç gündür uğramamıştım. Dil konusunda küçük de olsa bir tartışmaya neden olduğumu gördüm. Ağaçlar.Net forumlarında yazı dili konusunda çokça özen gösterildiğini, özen göstermeyenlere de derhal uyarılar geldiğini, hatta olabildiğince dersler de verildiğini gözlemledim.
Gerçekten de forumlarda güzel ve kurallara uygun bir yazı dilinin kullanılması Ağaçlar.Net'e bir farklılık kazandırıyor. İfade edilen bir düşüncenin düzgün, okunması kolay, belki daha da önemlisi, bilgi kaynağı olarak kullanılabilecek nitelikte olmasını sağlıyor. Aynı zamanda da ciddi, saygılı, düşüncelere tahammül edilen, bu ölçüde de demokratik bir paylaşım ortamı olarak kabul görmesine yardımcı oluyor.
Sözcükler konusunda Sn.lerdemir'in yazdıklarına tamamen katılıyorum. Kökeni ne olursa olsun Türkçe'de anlam kazanmış, yerini bulmuş sözcükler kullanılabilir. Hatta tersi garip oluyor.
Bilgi hangi dilde üretildiyse o dildeki söylemi ile yayılır. Başkalarının ürettiği bilgiye Türkçe'de karşılık yaratmaya çalışmak, bana bir tür telif hakları ihlali gibi geliyor. Bir tıp fakültesinin hiç üşenmeden tüm tıp terimlerine Türkçe karşılık oluşturmaya çalıştığını, bir de sözlük hazırladığını okumuştum bir zamanlar. O vakti Türkçe tıp bilgisi oluşturmaya çalışarak harcasalardı daha faydalı olurdu.
Öte yandan dil ve Türkçe konusu acaba sadece dil bilgisi ve noktalama işaretlerine mi indirgenmiş oluyor diye düşünmeden edemedim.
Mesleğim ve işim gereği, 25 yıllık iş hayatımın yarısına yakını toplantılarda, kalanın yarısı da bir konuda yazı yazmak veya bir yazıyı okumakla geçti. Türk toplumunun en büyük özelliklerinden birinin konuşulanı dinlememek, yazılanı tam olarak anlamaya çalışmamak, yazarken de kendini okuyanın yerine koyarak yazmamak olduğunu söyleyebilirim.
Bu da çok net olarak iletişimsizlik problemini doğurur bana göre. Buna bir de, herhangi bir şeyi söyler ve yazarken yönlendirilmiş, aslında olanı değil de yazanın istediği şekilde imgelerin yaratılmasını sağlayan yazım şeklini (örnek: gazete manşetleri) eklediğinizde tam bir iletişim karmaşasının içinde buluruz kendimizi.
Uzun sözün kısası, yazılan bir mesajın anlamındaki netlik ve içeriğinin bir bilgi veya düşünce oluşturup oluşturmadığı mı, yoksa büyük harf, nokta, virgül, paragraf mı derseniz kendi adıma birincisini daha önemli görürüm...Böyle yazmış da olabilirdiniz:
Bu foruma bir kaç gündür uğramamıştım Dil konusunda küçük de olsa bir tartışmaya neden olduğumu gördüm AğaçlarNet forumlarında yazı dili konusunda çokça özen gösterildiğini özen göstermeyenlere de derhal uyarılar geldiğini hatta olabildiğince dersler de verildiğini gözlemledim Gerçekten de forumlarda güzel ve kurallara uygun bir yazı dilinin kullanılması AğaçlarNete bir farklılık kazandırıyor İfade edilen bir düşüncenin düzgün okunması kolay belki daha da önemlisi bilgi kaynağı olarak kullanılabilecek nitelikte olmasını sağlıyor Aynı zamanda da ciddi saygılı düşüncelere tahammül edilen bu ölçüde de demokratik bir paylaşım ortamı olarak kabul görmesine yardımcı oluyor Sözcükler konusunda Snlerdemirin yazdıklarına tamamen katılıyorum Kökeni ne olursa olsun Türkçede anlam kazanmış yerini bulmuş sözcükler kullanılabilir Hatta tersi garip oluyor Bilgi hangi dilde üretildiyse o dildeki söylemi ile yayılır Başkalarının ürettiği bilgiye Türkçede karşılık yaratmaya çalışmak bana bir tür telif hakları ihlali gibi geliyor Bir tıp fakültesinin hiç üşenmeden tüm tıp terimlerine Türkçe karşılık oluşturmaya çalıştığını bir de sözlük hazırladığını okumuştum bir zamanlar O vakti Türkçe tıp bilgisi oluşturmaya çalışarak harcasalardı daha faydalı olurdu Öte yandan dil ve Türkçe konusu acaba sadece dil bilgisi ve noktalama işaretlerine mi indirgenmiş oluyor diye düşünmeden edemedim Mesleğim ve işim gereği 25 yıllık iş hayatımın yarısına yakını toplantılarda kalanın yarısı da bir konuda yazı yazmak veya bir yazıyı okumakla geçti Türk toplumunun en büyük özelliklerinden birinin konuşulanı dinlememek yazılanı tam olarak anlamaya çalışmamak yazarken de kendini okuyanın yerine koyarak yazmamak olduğunu söyleyebilirim Bu da çok net olarak iletişimsizlik problemini doğurur bana göre Buna bir de herhangi bir şeyi söyler ve yazarken yönlendirilmiş aslında olanı değil de yazanın istediği şekilde imgelerin yaratılmasını sağlayan yazım şeklini (örnek: gazete manşetleri) eklediğinizde tam bir iletişim karmaşasının içinde buluruz kendimizi Uzun sözün kısası yazılan bir mesajın anlamındaki netlik ve içeriğinin bir bilgi veya düşünce oluşturup oluşturmadığı mı yoksa büyük harf nokta virgül paragraf mı derseniz kendi adıma birincisini daha önemli görürümBen de nokta, virgül, paragraf nakaratımı tekrarlardım...
Önce rahat okuyabilmeliyiz ki "yazılan bir mesajın anlamındaki netliği, içeriğinin bir bilgi veya düşünce oluşturup oluşturmadığını" anlayabilelim...
Yoksa tabii ki dediğiniz çok doğru...
Bugün okuduğum bir yazı... (http://www.sabah.com.tr/haber,E747ABAA5E2D4813B514F7078D73AC76.html) :)
..Ve de Haşo'ya not.. "Alvin Ailey'in (..'nin mi olmalı yoksa) 1989'daki ölümünden sonra kurduğu topluluğun geldiği yeri görebilmek de az şey değildi hani!" demişsin.. Ya okuyanlar yanlış anlarsa.. Doğru anlamaları "Ölümünden sonra"nın ardına bir virgül koymanla mümkün. Koymadın mı, ortaya saçma bir durum çıkabilir..
Yani şimdi ben geçiniz virgülü, bazen cümleyi unutuyorum. Ehh. Yaşımız.. Zamanıdır.. Ayrıca.. Ben edebiyatçı değilim.. Oysa Haşo şiir de yazıyor, öykü de.. Her işareti önemli onun.. Virgüle dikkat Haşo!..
Adalet Yağcı
23-09-2008, 15:15
:))
Bir arkadaşımız "çünki" deyip peşinden merakla beklediğim bir şeyi yazıyorsa, neden "çünkü" yazmadığı hiç aklıma gelmez..
Sevgili MeyveliTepe;
Uzun bir aradan sonra "çünki"lerimi "çünkü" olarak, "aceba"larımı "acaba"olarak değiştirdim.
Ben de forumu okurken bir çok yanlış telaffuzlara rastlıyorum, hangi birini yazsam.
Bu yazdıklarımı katiyyen bir alınganlık olarak algılamayın lütfen, siz çok doğru cümleler kurarak güzel ifadelerle yazıyorsunuz.
Ben, yalnızca noktalama işaretlerinin vazgeçilemez olduğunu ifade etmek istemiştim.
Sevgiyle...
Bir arkadaşımız, bozuk bir Türkçe ile okunması zor bir şekilde bir bilgi veriyorsa, keşke kolay okunur yazsaydı diye düşünürüm elbette. Öte yandan zor okuyarak da olsa aldığım bilgiye sevinirim. Bir arkadaşımız "çünki" deyip peşinden merakla beklediğim bir şeyi yazıyorsa, neden "çünkü" yazmadığı hiç aklıma gelmez..Bu yüzden, forumdaki mesaj sayısına yakın sayıda, benim uyarı mesajım yok :)
Şaka bir yana, dediğinize katıldığımı söylemiştim.
Sadece içeriği önemsersek, hiç uyarı yapmamamız gerekir. İstediğiniz bu mu? :)
"keşke kolay okunur yazsaydı" diye düşünmemeniz/düşünülmemesi için, bu "can sıkıcı" uyarıları yapıyorum ve yapmaya devam edeceğim. Konu "çünki" "çünkü" farkı kadar basit değil.
Kaç kez başıma geldi. Yazıyı "kütük" gibi olsa da okuyorum, anlıyorum. İki dakika sonra, bir ayrıntıya tekrar bakmam gerekiyor; aradığımı bulamıyorum. Yazıyı iki kez baştan kontrol etmem gerekiyor. Yazan, iki kez enter tuşuna basıp, paragraf yapmaya üşendiği için, değerli içeriklerin boşa gitmesine gönlüm razı olmuyor. Noktalama işaretleriyle ve paragraflarla ilgili tüm hassasiyetim, esas olarak içeriğin anlaşılmasına yönelik. Biçimsel değil.
Siz bilmezsiniz, praecox'un peşinden az koşmadım. Önce uyardım sonra baktım düzeltmeye çalışıyor ama tam olmuyor, yazılarını düzeltmeye başladım.
Bu konuda katı olduğumuzu söyleyemezsiniz. İçerik bizim için de önemli. Öyle olsa praecox ve bonsaisan moderatör olarak aramıza katılmazdı.
Amacımız, yazının kolay okunması gerektiğini, ancak böyle olursa içerikten tam olarak yararlanılabileceğini henüz farketmemiş olan arkadaşları bilgilendirmek... Kağıt üzerinde pek sorun olmayan şey, ekran söz konusu olduğunda önem kazanıyor. Anlatmaya 2006 yılında başlamışım (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=2079) :)
neconeco
23-09-2008, 15:55
selamlar....???
Sizi MeyveliTepe'ye havale ediyorum :)
Soru anlamı olmayan bir kelimeye, hem de üç soru işareti eklemenize ne diyecek bakalım :)
lerdemir
23-09-2008, 16:05
Peki, yazıya küçük harfle başlamaya ne demeli malina? :) :)
neconeco
23-09-2008, 16:12
merhabalar. ne diyeceğini bilemem, sadece ne yapmak istediğinizi anlamaya çalıştım.
Kendimce sizleri protesto ettim şaka yollu. ****** forum yöneticileri hariç onların emekleri gercekten taktire şayan. Bu bilgiler kolay elde edilmiyor. yani demek istediğim benimgibi
aceleci ve dikkatsiz çok kimse var sitede biraz daha hoş görü. SAYGILARIMLA
lerdemir
23-09-2008, 16:29
Sevgili neconeco,
"...sadece ne yapmak istediğinizi anlamaya çalıştım...". Testi geçtik mi? Ne yapmak istiyormuşuz yani sonuçta?
"...biraz daha hoş görü..." 'Şaka yollu protestonuza" gelen iki cevap da içlerinde sevimli sevimli gülen yüzler içeriyordu. Tatlı üslubunuza tatlı tatlı yazılar...
Önemli olan da bu işte...
Selam, sevgi ve saygılar...
Malina'ya yardım olması adına, "şöyle olması daha iyi olurdu" kısmını ben yükleneyim bu mesajınız için:
Merhabalar. Ne diyeceğini bilemem, sadece ne yapmak istediğinizi anlamaya çalıştım.
Kendimce sizleri protesto ettim şaka yollu. Tabii ki forum yöneticileri hariç; onların emekleri gerçekten takdire şayan. Bu bilgiler kolay elde edilmiyor. Yani demek istediğim benim gibi aceleci ve dikkatsiz çok kimse var sitede, biraz daha hoşgörü. SAYGILARIMLA
neconeco
23-09-2008, 16:41
selamlar sayın lerdemir kendi çapımda bir sitenin editörlüğünü yapmaktayım. ancak hayatın akışı okadar hızlı ki ,gene hoş göru demekteyim. Kaldıki ülkemizin yüzde sekseni türkçe konuşmasını bilmiyor, kaldıki kurallı yazışma bekliyorsunuz.
****** bende isterim fakat 80 yıl geçti istenilen noktaya gelinmiş değil. Benim gibiler çoğunlukta .))))) saygılar bak gene küçük harfle başladım)))))) şaka yollu
ben size yazana kadar cevap gelmiş düzeltme için çok teşekkürler zahmet buyurmuşunuz yani ne diyeyim bir istanbullu olaraktan bu kadar yanlış yapmama bende üzüldüm .
lerdemir
23-09-2008, 16:50
Anlıyorum sizi.
Eminim "şaka yollu"...
neconeco
23-09-2008, 17:01
selamlar. evet tamamen))) emin olabilirsiniz. Zaten bu konuda bu kadar konuşma hakkını da kendimde göremiyorum daha ileri gidemem.))) mürmetlerimle
Yücel Özlem
23-09-2008, 22:58
Sayın Meyveli Tepe,Lütfen yanlış anlaşılmasın. Hiç kimseyi veya herhangi bir şeyi eleştiriyor değilim.
Diyorsunuz. Elbette elştirebilirsiniz. Ancak, eleştiriniz anlaşılır olursa bir yarar sağlayabilir. Ben anlamak için bir hayli çaba sarfettim. Ama pek başarılı olduğumu söyleyemiyeceğim.
Tersine, forum yöneticileri ve moderatörlerimizin taviz vermeden nasıl sabırla, ısrarla, bazen de ders vererek yazım dili konusunda hassasiyet gösterdiklerini izliyorum. Bu, fazlasıyla takdir edilecek bir durum. Bu sayededir ki, Ağaçlar.Net'de kullanılan Türkçe seviyesini başka bir paylaşım ortamında görmedim.
Ortamı beğeniyor olmalısınız.
Belki küçük bir rica; bazı üyelerimizin ya uzunca bir süre yurt dışında yaşadıklarından, ya da belki diğer alışkanlıklarından Türkçe yazım kurallarını uygulamada eksiklikleri oluyor. Hatta bu arkadaşlarımızın bazıları bütün bir yıl boyunca bir sayfa dahi yazı yazma ihtiyacı hissetmemiş de olabilirler. İlginç bir konuda iki satır yazmaya kalkıştıklarında, ki zahmet edip yazıyorlarsa bunun bir değerinin olması yüksek bir olasılık, varsın bozuk yazzsın. Yazdığına aldığı ilk tepki nokta, virgül olursa ikinci kez yazmaktan ya da anlatmakta olduğu şeyi devam ettirmekten vaz geçebilir.
Oysa, filanca bir bitki konusunda bilmediğimiz bir şeyi, burada, oturduğumuz yerden öğrenebilmenin değerini tahmin edebilirsiniz. Nitekim, dağda bayırda, belki de hiç okul eğitimi almamış bir amcadan, yaşlı bir teyzeden bir şeyler öğrenirken Türkçe'sini ve cümlelerini beğenmemezlik etmiyoruz. Dahası, kulaklarımızı dört açıyoruz ne dediğini iyice anlamak için. O yüzden biraz hoşgörü, belki biraz tahammül çok da zararlı olmayabilir.
Diyorsunuz. Bunlardan bizi yeterince hoşgörülü veya tahammüllü bulmadığınız anlıyorum.
Elbette, deyim yerindeyse sulanmasına da izin vermeden...
Üzgünüm, işte bunu ben anlayamadım.
Somut olarak bir olay gösterip örnek verseydiniz, neyi yanlış yaptığımız, belki daha iyi anlaşılabilirdi.
Bakın, ben somut bir örnek vereyim.
selamlar sayın lardemir kendi çapımda bir sitenin editörlüğünü yapmaktayım. ancak hayatın akışı okadar hızlı ki ,gene hoş göru demekteyim. Kaldıki ülkemizin yüzde sekseni türkçe konuşmasını bilmiyor, kaldıki kurallı yazışma bekliyorsunuz.
****** bende isterim fakat 80 yıl geçti istenilen noktaya gelinmiş değil. Benim gibiler çoğunlukta .))))) saygılar bak gene küçük harfle başladım)))))) şaka yollu
ben size yazana kadar cevap gelmiş düzeltme için çok teşekkürler zahmet buyurmuşunuz yani ne diyeyim bir istanbullu olaraktan bu kadar yanlış yapmama bende üzüldüm .
Sayın Neconeco, Yüz elli bir mesaj yazmış. Elli bir yaşında. İstanbullu olduğunu, bir internet sitesinin editörlüğünü yapıtığını, söylüyor.
Bir kaç istisna dışında yazılarına, selamlama sözcükleri ile başlıyor. Yine birkaç istisna dışında tüm yazıları küçük harfle başlıyor. Yanlış saymadı isem, bu istisnaların toplamı, bir elin parmaklarından fazla değil.
Belki, Sayın Neconeco'ya özel mesaj gönderip, bu konuya dikkatini çekmiş, kurallara uyma konuşunda biraz gayret göstermesini de rica etmişizdir.
Hal böyle iken, işin sulanmadığını söylemek, biraz zor değil mi?
Doğrusu, neden daha iyisini yapmak yerine, biraz daha hoş görü talep ettiğimizi de bir türlü anlayamıyorum.
Yücel Özlem, sanırım yanlış anladınız, diğer deyişle ben başka türlü anladım :)
O yüzden biraz hoşgörü, belki biraz tahammül çok da zararlı olmayabilir. Elbette, deyim yerindeyse sulanmasına da izin vermeden...MeyveliTepe diyor ki, "Hoşgörü gösterin, çok sıkmayın ama tümüyle boş bırakmanın da anlamı yok; yani belli oranda sizi destekliyorum ve bazı mesajların uyarı gerektirdiğini düşünüyorum"
Yazısını bir de bu anlamda okur musun? :)
Yücel Özlem
24-09-2008, 11:58
Sevgili Malina, ben zaten, anlamakata zorlandığımı söyledim. Siz de aynı şeyleri tekrar etmişsiniz.
Doğrusu yine anlamadım.
Bilgi eksiği yüzünden hata yapanlara zaten bir şey denilmiyor. Mümkün olduğınca eksiğini tamamlaması için, incitmeden, üzmeden kaynak, ya da yol gösteriyoruz. Ya da ben öyle yaptığımı sanıyorum.
En küçük uyarıyı, kendisine saldırı kabul edip, sesini yükselten, tahsilini, becerilerini, marifetleriini, sayıp döken üyelere de tahammül ediyoruz. İncinmesin diye, özel mesaj gönderdiğimiz, cevap alamayınca tekrar gönderdiğimiz, yine de cevap almadığımız gibi, hal ve tavrında bu mesajlarda işaret edilen konularda en ufak bir değişiklik göremediğimiz zevatla da uğraşmaya devam ediyoruz.
Bazı alıntılar yapayım:
"kadeşim tükceyi sizden mi öğrenceğem"
"ben türkçe öğretmeniyim hemde (...) yıllık"
"ben türkçeden heç zayif almadım"
"türkçe bilmiom da bunca okulu nası bitrdim"
"çok iyi anliom sizi ben (...) olduğum için susturmaa çalişiyonuz."
"benim ne meşgul olduğumu bilmiyonuz vakitmivar"
"benim matematiim cok iidir."
Bunlar buraya yazılabilenler. Seviyesi yazılamıyacak kadar aşağı olanlar da var. Burayı kirletmemek için yazmıyorum.
Bu cevaplar bile bir şey. Hiç olmazsa, bir diyalog başlangıcı gibi görünüyor. Duymazdan gelenler...
Yazar, çizer, çok yüksek tahsilli, çok yüksek mevkili, kimseler hata yapıyorlarsa bunu dağdaki amaca veya teyze ile benzeştirilmesi hiç doğru değil.
Dağda tepede "amca" veya "teyze" ile sohbet edersiniz. Sohbet sırasında can kulağı ile dinlersiniz. Anlamadığınız sözcükleri sorarsınız. Anlamadığınız bir sözcük kullandığı için sizden özür dileyerek açıklamalar yapar. Anlatmaya çalışır.
Bunlar arif kişilerdir. Ancaak, bazıları ile sohbet etmek gerçekten güç olabilyor.
Bunlar ve benzeri yazılar tabii ki bizleri de etkiliyor. Bu nedenle bunlara cevap verir iken oldukça yavaş davranmak, yine genelde uyguladığım bir yöntem. Anında cevap yerine daha sonra ve daha sakin cevap vermek. Ya da doğrudan cevap yerine, gerekli cevabın verilmesi için, bir başka arkadaştan yardım istemek de yine tahammül ve hogörü kapılarını açık tutabilmek adına geliştirdiğimiz yöntemler.
Aslında bunları ve daha fazlasını da siz biliyorsunuz.
Burası bir bilgi paylaşım sitesi ise bilgilerin en kolay ulaşılabilir, en çok istifade edilebilir olması da bizim birinci önceliğimiz olmalı.
Yücel Özlem
24-09-2008, 13:03
Sayın Meyveli Tepe, anlayıp faydalanmaya çalıştığım için yazdım. Açıklamanız için, teşekkür edrim.
denizakvaryumu
24-09-2008, 13:25
... bu sebeple kaç üye forumlarda yazmaktan vazgeçmiş, ya da en azından devam eden bir tartışmadan çekilmiş bir istatistiği yapılabilir herhalde.
Artık foruma yazmayan (veya yazamayan) ve eksikliği her zaman duyulacak üyeler vardı malesef.
Sakıncası yoksa isimlerini yazar mısın?
Ne hata yapıp onları kaçırdığımızı hatırlamak istiyorum. Bir kısmı ile telafi edebiliriz belki...
Ama hatırladığım bazılarının, burada bulunmasının yarattığı faydanın, eksikliklerinden oluşan zarardan fazla olmadığını hatırlıyorum...
denizakvaryumu
24-09-2008, 14:36
Oguz SAGLAM
Erguvan Muhubbi
ve niklerini şimdi hatırlamadığım (kendilerinden özür dilerim) 3-4 kişi daha vardı.
lerdemir
24-09-2008, 15:12
Şimdi işi hesap kitaba, muhasebeye dökmeyin ne olur.
Oguz SAGLAM
Guest
Mesajlar: n/a
Görüleceği gibi üyeliği silinmiş durumda...
Tamamen kendi özel yaşantısı gereği olduğunu belirterek, forumdan üyeliğinin silinmesini istemişti. Hergangi bir sorun yaşandığını hatırlamıyorum. Eksikliğini hissetiğim arkadaşlardan birisi. Sizin hatırladığınız olumsuz bir durum var mı?
Erguvan Muhhibbi ile ilgili ise, olayı bilmeyen arkadaşlar, buradan (12. sayfadan itibaren) okuyabilir http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=2162&page=12
Ne diyebilirim ki... Hala aynı fikirdeyim.
Yapılacaklar için, site yönetimiyle mutlaka önce ileşitime geçilmesi, koşullar uygunsa, ondan sonra bağlantı kurulması doğrudur. Yoksa üyeler kendi kafalarına göre, site adına kararlar alabilir, bu da her zaman İzmir'deki fuar gibi sonuçlanmayabilir, büyük bir kargaşaya yol açar.
Tamtutulma
24-09-2008, 18:49
Bazı arkadaşlarımızın iletilerinden şöyle bir yanlış kanıya sahip olduklarını anlıyorum: " Türkçe'nin konuşma ve yazı dili ayrıdır." Oysaki Arapça gibi bazı dillerdeki bu durum Türkçe için sözkonusu değildir. Türkçe konuşulduğu gibi yazılır ve yazıldığı gibi okunur. Tabi bir takım yerel- ağız ve şive farklarını bu duruma istisna olduğunu ilkokul öğrencileri bile bilirler.
Konuşurken hiç bir dilde noktalama işaretleri belirtilmez. Bu nedenle bazı arkadaşların : " Türkçeye değil; yazım kurallarına dikkat ediyorsunuz." demeleri biraz havada kalıyor.
Dilimiz Türkçe, her gün bir önceki güne göre çok daha fazla tehdite maruz kalıyor. Pek çok forumda kullanılan Türkçe kesinlikle benim konuştuğum Türkçe değil bundan adım gibi eminim. Ağaçlar.net'te Türkçe konusunda gösterilen bu hassasiyeti takdir ediyor ve aynı titizlikle devam edilmesini diliyorum.
Saygılar.
Sayın lerdemir;yazım hatamı ikaz ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederim.Başta siz olmak üzere,buradaki arkadaşlara şöyle ikinci bir soru sormak isterim. Dilin tarifleri içinde "yaşayan bir varlık"olduğu geçmektedir.Bu durumda, Osmanlıcayı ne olarak görmemiz gerekir?
Soruyu biraz şöyle açayım;uyarı mı? ikaz mı?
Şahsi fikrim her ikisinin de öz Türkçe olduğu yönündedir.
Benim birde -sal,sel ekleri takıntım var.Türkçede sal-sel ekleri yoktur ve tamamen uydurukcadır.Bu tariften "kumsal"kelimesini tamamen ayrı tutuyorum.Zira bu -sal ekinin tek doğru olarak kullanılıp türetildiği kelime "kumsal" kelimesidir.
lerdemir
25-09-2008, 12:29
Sayın asker merhaba,
Yazımın bir ikaz değil, naçizane bir hatırlatma, bir bilgi paylaşımı olarak addedilmesini istirham ederim.
Dilin "yaşayan bir varlık" oluşu sanırım hepimizin kabul ettiği bir durum. Bununla bağlantılı olarak da, sizin Osmanlıca sorunuza yanıt bulabilmek bence kolaylaşıyor; zira Osmanlıca diye tabir edilen dil, aslında Türklerin Anadolu'ya yerleşmesi ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kurulması sonrasında, "saray erkanı" tarafından, yoğunlukla Arapça ve Farsça'dan, sonra da Fransızca'dan-etkilenmesi -beslenmesi- neticesinde gelişen, nihayetinde "o devrin saray" Türkçesidir.
"Uyarı" mı yoksa "ikaz" mı?
Her ikisi de; çünkü biri dilimizin geçmişinden gelen bir kelimesi, diğeri de aynı anlamlı daha güncel bir ifadesi.
"Hela" ile "tuvalet" gibi, "tasdik" ile "onay" gibi ya da "helak olmak" ile "mahvolmak" yahut da "derman" ile "çare" kelimelerinde olduğu gibi.
Ben, eskiden gelen kelimelerimizi "muhafaza etmek" -korumak- gereğini gördüğümden dolayı, eskimiş ifadeleri kullanmaya özen gösteriyorum -tam anlaşılmak adına güncel karşılıkları ile de desteklemek suretiyle-.
Bunu tercih etmemdeki temel neden de, bazen ancak bir kaç yeni kelimeyi bir araya getirerek verebileceğimiz bir anlamı tek bir eski kelime ile verebilme imkanı olması.
Bir de, o dönemki saray dilindeki matematik.
Tam olarak hangisinden kaynaklandığından emin değilim, lakin -ancak- Farsça veya Arapça'dan gelen etki ile eskiyen o dönemki saray dilinin enfes bir matematiği -etkilendiği sami dillerinin genel özelliği bu- var.
Şöyle ki:
Çoğumuz "Şişli ETFAL Hastanesi"ndeki eTFal'in anlamını bilmeyebilir. "Çocuk"un çoğuludur eTFal, Şişli Çocuklar Hastanesi gibi karşılayabiliriz yani. Buradaki fevkaladelik nerede diye soranlarınızı duyar gibiyim. Şurada:
TıFıL kelimesi de eski bir kelimemiz ve çoğunuza malum olduğu üzere "Çocuk" demek.
Şimdi "eTFaL"deki sessiz harfler ile "TıFıL"daki sesli harlerin dizilişine dikkat ediniz. Diziliş aynıdır, aradaki sesli harfler farklılaşarak tekil kelimeyi çoğul yapmıştır.
Bunun gibi, eski kelimelerin kökünü oluşturan SESSİZ HARF ÇATISINI ayıklayarak, o kökten türetilmiş diğer eski kelimeleri farkedebilir ve bundan bir bulmaca çözercesine keyif alabilirsiniz. -ön ekleri de ayrıştırmak gerekebilir çoğu zaman-
Örneklersek:
TaHRiK - Yola çıkartma, hareket ettirme, kımıldatma.
müTeHaRriK- (mü- kişi ön eki sonrasında) Hareketli, İşleyen, çalışan. (aslında tahrik kuvveti ile çalışan)
iLTiCa - Sığınma.
müLTeci- Sığınan kişi
MaL - Bir kimsenin mülkiyeti altında bulunan,taşınır veya taşınmaz varlık
iMaL - Mal üretme
iMaLaT - (-at son eki ile) Üretim
MüLK - Ev, dükkân, arazi vb. taşınmaz mal. Doğrudan doğruya birinin malı olan yer veya yapı.
MüLKiyet- (iyelik son eki ile)İyelik, sahiplik (Mülke sahip olma durumu)
MaLiK - Sahip, iye (Yani mülkün sahibi) Güncelde, tapunun sahibi gibi.
VaSıTa - Araç
VeSaiT - Araçlar
iFTiRa - Bir kimseye kasıtlı ve asılsız suç yükleme.
müFTeRi - (mü- ön eki ile) İftira atan kimse
iHTiMaL - Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, olasılık.
muHTeMel- (mu- ön eki ile) Gerçekleşmesi de gerçekleşmemesi de ihtimal dâhilinde olan, beklenen, beklenir, umulur, olası, olasılı, mümkün
TeKaBüL - Karşılık olma, karşılama
müTeKaBiL- (mü- ön eki ile) Karşılıklı
müTeKaBiLiyet- (mü- ön eki ve iyelik son eki ile) Karşılıklı olma durumu (özellikle uluslararası devlet ilişkilerinde sıkça kullanılır)
VaRaK - Yazılı kağıt, belge
eVRaK - Yazılı kağıtlar, belgeler
VeKiL - Birinin, işini görmesi için kendi yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse.
müVeKkiL- Birini kendine vekil olarak seçen (erkek) kişi. (hanım kişiye müvekkile deniyor)
Bu liste uzar gider. Umarım bir fikir verebilmiştir.
Tabi, burada mutlaka vurgulamak istediğim bir husus var:
Osmanlı'da İslam'dan dolayı bir doğu hayranlığı var iken, bu kelimelerin hepsi saray çevresinde konuşuluyor, ancak Anadolu Türkçesinde bu kelimeler yok, yani bu saydıklarım Osmanlı Saray Ağzı.
Bir de acaba başka hangi dilde tek bir organdan yola çıkarak birbirinden bu kadar hassas detaylarla ayrılarak başka şeyler ifade edilebilir ki?
Bakınız; "kalp" dediğimizde başka, "gönül" dediğimizde başka, "yürek" dediğimizde başka başka anlamlar yüklüyoruz tek bir organa...
Saygılarımla...
ikaz :
isim (i:ka:zı) Arapça ³®¥©
1 . Uyarma, uyarı, dikkat çekme, ihtar, tembih.2 . eskimiş Uyandırma.
uyarı :
isim
1 . Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih:
"Romancının uyarılarından habersiz kaldınız."- A. Ağaoğlu.2 . biyoloji Organizmada uyarım yaratan güç
Türk Dil kurumun sözlüğü bu açıklamaları getiriyor.
lerdemir
25-09-2008, 16:31
Sevgili Meyvelitepe,
Bu sefer de ben anlayamadım.
Bir örnekle somutlaştırabilmeniz mümkün müdür?
lerdemir
25-09-2008, 21:19
Peki Meyvelitepe,
Somut derken tam olarak bunu kastetmiştim.
Elinize, emeğinize sağlık.
Buna rağmen, bu konuda sizinle aynı noktada değilim halen.
Hepimize güleryüzlü, huzurlu günler, geceler dilerim...
Sayın lerdemir ve meyvelitepeye teşekkür ederim.Lerdemirin yazdığı arapca kökenli kelimelerin gıramer yapısını biliyorum.Farsca farklıdır.Ancak,Osmanlıca her iki unsuru kendi bünyesine alıp eritmiştir.Her ne kadar saray dilide olsa o zamanlar insanlar kendi arasında iletişim sorunu yaşamıyorlardı.Bir yanda saray dili öte yanda Anadolu ozanlarının yaşattığı öz be öz Türkçe.Fakat günümüzde yabancı kelimeler dilimizi kontrolsuz istila ediyorlar.Aynı hassasiyetleri yaşamak adına ben burada sevindim.Ayrıca biraz daha Türkçe gıramer çalışması yapmam gerektiğinide anladım.
Bu arada sel-sal eklerini ne yapacağız?Kullanmaya devam etmelimiyiz,yoksa bir kısıtlama gerekir mi?
Tamtutulma
26-09-2008, 11:32
Bu arada sel-sal eklerini ne yapacağız?Kullanmaya devam etmelimiyiz, yoksa bir kısıtlama gerekir mi?
Bu konuda sizin herhangi bir yaptırım gücünüz mü var ? Kusura bakmayın ama sorunuzdan öyle bir anlam çıkıyor.
Sel-sal eklerini TDk buldu diye kullanmayıp farsçadan gelen İ eklerini mi kullacağız ? Elin farsının kulak tırmalayan kelimelerindense ben yinede Tdk derim.
Tdk buldu diye bazı sözcüklere neden husumet beslenir bir türlü anlayamam.
" Uydurukça" demek gerçekten uydurukça oluyor çünkü bir kelimeyi Tdk da bulsa, bir Anadolu köylüsü de bulsa uydurulmuş oluyor.
Tdk uydurdu diye rahatsız oluyorsanız lütfen günlük hayatta şu kelimeleride kullanmayın. Bakalım arapça ve farsçalarını kullanmakta inat ettiğiniz kelimeler sizi toplum içinde nasıl bir duruma sokacak. Bazılarının karşılarına eski karşılıklarını yazıyorum:
- Uçak Tayyare
-Havaalanı
- Buzdolabı
-Bilgisayar
-Günlük
-Örnek Misal
-Uzay Feza
- Deniz Bahr
-Okyanus Umman
-Denizaltı Tahtel bahr
- Silgi
- Soru Su'al
-Tanım İzahat
-Açıklama
-Sözel
-Sayısal
-Üçgen Müsellis
-Dörtgen
-Beşgen
-Kimlik Hüviyet
-Tutuklamak Tevkif etmek
Çivi Mıh- mismar
Arkadaş arasında bazılarını sık sık söyleyip güldüğümüz olmuştur. Sırf Tdk' ya gıcık olduğunuz için bu antika olmuş kelimeleri kullanacaksanız haberiniz olsun gençler bu kelimelerde ısrar edenlere de antika gözüyle bakıyor.
Sn.neconeco'yu forumda kullandığı Türkçe konusunda ben uyarabilirim (ne dediğini anladığım sürece öyle bir şey yapmam elbette), fakat aynı şeyi Sn.Malina yaparsa bu ikaz olur
Kabak ne zaman benim başıma patlayacak diye merak etmekteydim :)
Tamtutulma
26-09-2008, 16:16
:D Anlayışınıza teşekkürler.
Dost acı söyler misali, bilgiyi üreten bir toplum olmadıkça, bunun için inatla, kararlılıkla çok çalışıp terlemedikçe, ve tabii ki üretmedikçe, başkalarının ürettiği bilgiye işimize geldiği gibi isimler vermenin yaratacağı katma değer ancak duygularımızı okşar. Biliyorum, bunu dile getirmek, "kral çıplak" demekle eş anlamlı. Hiç olmazsa kralın epeyce çıplak olduğunu gözden uzak tutmayalım kafalarımızın içinde.
Düşüncelerinize katılmakla birlikte, itirazlarımda var: Biz icat etmesek de bir eşyaya Türkçe bir ad verilebilmelidir. Çünkü pek çok farklı dilde o aygıtın, yemeğin mucidinin verdiği ad dışında adlar verildiğini görürsünüz. Şöyleki bu durum bazen size: " Bu kadar da olmamalı; bu da gerçekten abartı." dedirtir. Örnek olarak
İşkembe çorbası: Trip soap ( Merak ettim kral Arthur da işkembeyi sever miydi ? İngiliz milletler topluluğunun asla yapmadığı ve asla yemeyi tercih etmedikleri bir sakatat çorbasına nasıl kendi dillerinde ad verebiliyorlar...)
Peri bacası:Fairy chimney. Sanırım Londra'nın göbeğinde bu oluşumlardan bolca bulunmakta. Yoksa biz de fiyord'a Türkçe karşılık bulurduk.
Lokum: Delight . Geleneksel ingiliz tatlısı desem...
Halı : carpet. Biz bulmadık; onlardan öğrendik sanırım :D
Troy: Truva. Sanırım fransızlar millet olarak ortaya çıkışlarından 2.500
yıl önce Troy'a Fransız aksanlı ad verebilme becerisini gösterebilmişler.
Buradaki örneklere benzer binlercesi var. Elin fransızı, ingilizi bizim buluşumuza, yerimize kendi diliyle ad verebilme özgürlüğüne sahipken biz neden değiliz ?
Sayın tamtutulma;Öncelikle sel -sal ekleri derken konuyu tersinden yorumlamışsınız.Burada kimsenin tdk'na düşmanlık yaptığı yok.Ancak size şu kadarınıda ayrıca tavsiye ederim.Atatürkten sonra tdk'nın biraz tarihçesinide okuyun olmaz mı?Mesela bu kurumun başına kimler gelmiş ve nasıl icraatlarda bulunmuş.İkincisi, verdiğiniz örnekler tamamen, zaten kullanım dışı değiller.Bu kelimeleri hali hazırda bulunanlarla beraber kullanmak kime ne gibi zarar verir?Tam aksine; Türkçeyi zenginleştirir ve kuşaklar arası iletişimi artırır.Yaptırım gücü, bu topluma kendini sorumlu tutan herkes için elbette vardır.En azından kişisel olarak kullanmamak kendi çapında yaptırımdır.Sizin dediğiniz gibi farsca(arabça-farsça)kökenli kelimeler gereksiz ise(günlük hayatımızda)o zaman hukuk dilini ne yapacağız?Çok mu luzumsuz?Hem Türk milleti üretkendir.Bakınız omnibüs,midibüs diyenimiz yoktur."Dolmuş"deriz.Hem de "kuyruk"deriz;yani kuyruk da bekler,kuyruğa gireriz.Bunlar Türkçenin güzelliği,milletimizin büyüklüğüdür.Hepimiz biliyoruz ki milletimizin tarihi insanlıkla başlamış ve beş kıtaya izler bırakmıştır.Öz Türkçeyi kullanacağız ve öz kültürümüzü de yaşatacağız.Atamızın dediği gibi "dahili ve harici bedhahdlarımız"hep olmuştur.Yoksa kuru bir şövenistlikle dil başta olmak üzere hiçbir sorunumuzu çözemeyiz.
i. fuat yenen
27-09-2008, 04:26
Her yıl İngizlice sözlüğe yüzlerce kelime ekleniyor ve
bunun en önemli sebebi bilim.
Yani yapılan icatlar ve keşifler nedeniyle kelime türetiyorlar.
Eğer biz icat etmiş olsaydık bugün "çip" diye bir kelime
kullanıyor olmazdık.
Arsakay arkadaşın düşüncesine katılıyorum. yirminci yüzyılın TIP dili latince iken, bu yüzyılda TIP' ın dili ingilizce. Çünkü, TIP alanındaki bilimsel araştırma ve buluşlar A.B.D. ve İngiltere tarafından yapılıyor. Oysa amerikalılar ve ingilizler, Oxford ingilizcesi değil tarzan izgilizcesi denilen kaba saba bir ingilizce konuşuyorlar. Bir dili popüler ve zengin yapan bence bilimdir.
Tamtutulma
27-09-2008, 09:33
Sayın tamtutulma;Öncelikle sel -sal ekleri derken konuyu tersinden yorumlamışsınız.Burada kimsenin tdk'na düşmanlık yaptığı yok.Ancak size şu kadarınıda ayrıca tavsiye ederim.Atatürkten sonra tdk'nın biraz tarihçesinide okuyun olmaz mı?Mesela bu kurumun başına kimler gelmiş ve nasıl icraatlarda bulunmuş.
Okumadığımı nereden biliyorsunuz?
Atatürk sonrasına gitmenize gerek yok; acaba Agop Dilaçar Martayan'ı vatandaşlıktan çıkarılmışken yurda kim çağırmıştır; Dilaçar soyadını ona kim vermiştir; Tdk'daki görevine kim atamıştır ?
Bu konu nedense hep dinci ve milliyetçi kesim tarafından sürekli kaşınarak Atatürk düşmanlığı için bir araç olarak da kullanılmaktadır. (Siz bu satırları üzerinize alınmayın.)
Dilde sadeleşme çalışmalarını başlatan ve en ateşli taraftarı olan, pek çok sözcük üreten kişi Agop Dilaçar'ı Tdk'daki görevine atayan; Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Yetkin bir Ermeni mühendise proje çizdiriyoruz, ermeni muhasebeciye muhasebemizi teslim ediyoruz, doktora gidip sağlığımızı teslim ediyoruz. Peki bu konuda yetkin biri ise neden Tdk'daki göreve atanmasın.
Not: Doğu Karadeniz'in Don Kazakları, Ruslar ve Ermenilerin altını üstüne getirdiği, soyup soğana çevirdiği bir yerinde doğdum ve üstteki milletler hakkında pek de olumlu düşünmüyorum. Sanırım bu suç da değil.
Bazı kesimler tarafından hep söylenen ama bir türlü kaynak gösterilmeyen şu sözcüklerin kaynaklarını birileri çıkıp göstersinde bu iddia da artık ahmet amcayla mehmet amcanın kahve sohbeti ciddiyetinden kurtulsun.
Otobüs - Çok oturgaçlı götürgeç
Milli Marş- Ulusal düttürü
Lokanta - Otlangaç
Hostes - Gök konuksal avrat
Bunu iddia edenler artık lütfen kaynak göstersinler.
İkincisi, verdiğiniz örnekler tamamen, zaten kullanım dışı değiller.Bu kelimeleri hali hazırda bulunanlarla beraber kullanmak kime ne gibi zarar verir?Tam aksine; Türkçeyi zenginleştirir ve kuşaklar arası iletişimi artırır.
Hala uçağa tayyare, denizaltıya tahtelbahr, üçgene müselles, emekliye mütekaid diyecekseniz buyrun diyin. Emin olun çok tanık oldum, aynen şuna benzer cümleler sizin için kurulduğunda sakın sinirlenmeyin " Bu amcayı müzeye götürmeli hala 1912'de yaşıyor.- Yaşayan, nefes alan, yürüyen bir Arkadyalı."
Bakın eskiyen kelimeler sadece Türkçe olmayanlar değil; şu an Türkiye Türkçesi'nde kullanılmayan, unutulmuş 10.000 lerce kelime vardır.
Ama ben bu arapça ve farsça tutuculuğunu da bir türlü anlayamıyorum. Adamlar arapça ve farsça sözcükler dilden çıkarılmasın diye o kadar hassaslar ki "Aynı duyarlılığın kırkta birini de keşke Türkçe sözcükler için gösterseler." demeden duramıyorsunuz.
Bir de hep merak etmişimdir, daha fazla arapça ve farsça sözcük kullanmak beni daha iyi bir müslüman mı yapacak; ya da o sözcükleri kullandıkça sevap mı kazanacağız ? Bazı kesimlerin bu tutuculuğunun, inadının arkasında böyle bir neden olmalı diyorum kendimce.
Yaptırım gücü, bu topluma kendini sorumlu tutan herkes için elbette vardır.En azından kişisel olarak kullanmamak kendi çapında yaptırımdır.Sizin dediğiniz gibi farsca(arabça-farsça)kökenli kelimeler gereksiz ise(günlük hayatımızda)o zaman hukuk dilini ne yapacağız?Çok mu luzumsuz?
Böyle bir cümle kurmadım, iletim yukardadır, böyle bir cümle varsa lütfen alıntılayın. Ben " Eskimiş, artık en az 100 yıl öncesinde kalmış, yerine Türkçe karşılıklar bulunmuş ve bu karşılıklar da oturmuş sözcükler varken, eskimiş sözcükleri kullanmakta ısrar etmenin mantığını anlayamıyorum; bunu yapmak sizi gülünç durumlara bile düşürebilir." dedim. Bunda da herhangi bir yanlışlık olduğunu düşünmüyorum.
Hem Türk milleti üretkendir.Bakınız omnibüs,midibüs diyenimiz yoktur."Dolmuş"deriz.Hem de "kuyruk"deriz;yani kuyruk da bekler,kuyruğa gireriz.Bunlar Türkçenin güzelliği,milletimizin büyüklüğüdür.Hepimiz biliyoruz ki milletimizin tarihi insanlıkla başlamış ve beş kıtaya izler bırakmıştır.Öz Türkçeyi kullanacağız ve öz kültürümüzü de yaşatacağız.Atamızın dediği gibi "dahili ve harici bedhahdlarımız"hep olmuştur.Yoksa kuru bir şövenistlikle dil başta olmak üzere hiçbir sorunumuzu çözemeyiz.
Bir süre Orta Asya'da bulundum. Oradaki soydaşlarımız Rusça samalyot sözcüğünü bırakıp bizden Uçak sözcüğünü ( Tdk'nın üretimidir) aldılar. Bir süre sonra ise bizden ileri gidip helikoptere dikuçak dediler. Keşke bizde unutulmuş, karşılık bulunanamış sözcükler için Orta Asyaya bakmayı akıl edebilsek. Özetle arapça ve farsça kelimelere özel gıcığımız yok. Yalnızca eskimiş, artık kullanımdan düşmüş sözcüklerde ısrar etmeyelim diyorum.
Sayın tamtutulma;Öncelikle sel -sal ekleri derken konuyu tersinden yorumlamışsınız.Burada kimsenin tdk'na düşmanlık yaptığı yok.Ancak size şu kadarınıda ayrıca tavsiye ederim.Atatürkten sonra tdk'nın biraz tarihçesinide okuyun olmaz mı?Mesela bu kurumun başına kimler gelmiş ve nasıl icraatlarda bulunmuş.İkincisi, verdiğiniz örnekler tamamen, zaten kullanım dışı değiller.Bu kelimeleri hali hazırda bulunanlarla beraber kullanmak kime ne gibi zarar verir?Tam aksine; Türkçeyi zenginleştirir ve kuşaklar arası iletişimi artırır.Yaptırım gücü, bu topluma kendini sorumlu tutan herkes için elbette vardır.En azından kişisel olarak kullanmamak kendi çapında yaptırımdır.Sizin dediğiniz gibi farsca(arabça-farsça)kökenli kelimeler gereksiz ise(günlük hayatımızda)o zaman hukuk dilini ne yapacağız?Çok mu luzumsuz?Hem Türk milleti üretkendir.Bakınız omnibüs,midibüs diyenimiz yoktur."Dolmuş"deriz.Hem de "kuyruk"deriz;yani kuyruk da bekler,kuyruğa gireriz.Bunlar Türkçenin güzelliği,milletimizin büyüklüğüdür.Hepimiz biliyoruz ki milletimizin tarihi insanlıkla başlamış ve beş kıtaya izler bırakmıştır.Öz Türkçeyi kullanacağız ve öz kültürümüzü de yaşatacağız.Atamızın dediği gibi "dahili ve harici bedhahdlarımız"hep olmuştur.Yoksa kuru bir şövenistlikle dil başta olmak üzere hiçbir sorunumuzu çözemeyiz.
Nokta ve virgülden sonra boşluk bırakılır. (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=3600)
Mesajlarınızın kolay okunur olması için, nasıl yazmalısınız? (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=2079)
lerdemir
27-09-2008, 14:59
Sevgili Tamtutulma,
"Dikuçak" kulağıma çok sempatik ve kullanışlı geldi.
Harika bir kullanım olabilir bence...
Tamtutulma
27-09-2008, 17:15
Ben günlük hayatımda helikopter yerine Dikuçak kullanıyorum. Önce bir anlamsız bakış, hemen arkasından muhteşem bir gülümseme ve: " ****** mantıklı; Cuk oturmuş bir kelime." diyen insanlar.
lerdemir
28-09-2008, 00:01
Bir adım...
Bir deniz yıldızı...
Sayın tamtutulma;söylemek istediklerinizi üstdeki yazdıklarınızdan anladım.Eskimiş kelimeleri kullanmakda şahsen bir ısrarım yok;hatta bu konuda ısrarcı olunsunda isteyen biri değilim.Benim demek istediğim şu **** bu yolla bu kelimelerin hala kullanılıyor olduğu ve bununda esasen dilimize zenginlik getirmiş olması gerçeğiydi.Buradan şunuda anlayabiliriz;eskimiş kelimeler "ortamına göre"kullanılırsa komik **** müzelik duruma düşmüyorlar.Ayrıca "dikuçak"kelimesi için de kullanmak adına sizi tebrik ederim.
Dil yaşayan bir varlıktır ve dilde de artık ölmüş bulunan kelimeler vardır.Demekki ölüyü diriltmeye çalışmak işe yaramıyor.Zannederim sizde yazdıklarınız da böyle bir anlam üzerinde duruyorsunuz.Fakat hepsini böyle düşünmek de yanlış olur değil mi?
Açıklamalarınız için teşekkür ederim.
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.