Bağlan

View Full Version : Kaktüslerim, uzakta olan bir dostumun hasretini çağrıştırır




Sayfalar : 1 [2]

kartalpin
23-12-2009, 23:30
Sayın Bage

Hikayelerinizi Bekliyoruz... Buraya yazılan her duygu, benim dostlarımın iştahını kabartıyor ve görünür olmak istiyorlar. Onlar görünmek isteyince bende burda onları anlatıyorum.




kırçiçekleri
28-12-2009, 10:37
Merhaba Kartalpin,_Anlatımınızı, anlattıklarınızı hayranlıkla izliyorum. Ve izninizle okumaları için ___Cumbul bulmacasever, doğa sever ve sevmeyi , üleşmeyi,dost olmayı bilen Dostlarıma önereceğim._________
Merhaba Kaktüs sevdalıları,

Kaktüsler, çocukken korkunç gelirdi bana.... Sonraları ise dikenleri ile can yakan, çocukluğumdan usumda kalan _Kaynana yumruğu_
_kaynana dili_ kaynana sopası_ adları ile sevimsiz bitkilerdi.
Filmlerdeki karelerden usumda kalan çöl ve susuzluklarla bana uzak kalandı....
Çok sevdiğim bir arkadaşım bana üstü kocaman sivri dikenleri ile koca bir yumruk kaktüsü verdiğinde zoraki gülümseyip_onu kırmamak için_ sevinmiş gibi...teşekkür ettiğimde
utanmıştım kendimden... Yapay sevinç gösterimden...
Balkonda en uç köşeye koymuştum onu. Uzaktan bakıyordum. Yaklaşırsam dikenlerini bana batıracak duygusuyla, ürkek...
Aradan geçen zaman ne kadardı anımsamıyorum ama bi sabah uyanıp balkona çıktığımda
esneyerek gözlerimi açmaya güne başlamaya , derin derin nefes almaya çalışırken,
gözlerimin ve ağzımın hiç bu denli kocaman açılabileceğini düşünemezdim.
Ürktüğüm, hatta sevimsiz gelen kaktüsümün üstüne pembe tül, ipek gibi kocaman, narin bir çiçek oturmuş gülümsüyordu,tüm şirinliği ile yaşam sevinci ile aşkla....
Öyle bi çığlık çıkmıştı ki ağzımdan önce beni şaşırtan sonra ev halkını....
Telaşla balkona koşuştular ...
__ne var?
_ne oldu?
_düştün mü?
_söyle ne oldu?
Ben, ağzım açık, parmağım çiçekte kalakalmışım...
Böylesi bir çirkinden, böylesi bi güzellik!!!!
Ama sevincim yaşam içindeki güzel anlarım gibi çok çabuk bitti.
O narin, o pembe tül çiçeğim gün ışığının tükendiği zamanlarda kapandı, büktü boynunu...
Kısacık olsa da yaşaması, çok sevinçler, çok güzellikler duyumsattı bana.
Ve ben artık katüsleri sevimsiz, ürkütücü bulmuyorum.
Red Kit'teki çöl kaktüslerini anımsamıyorum artık yalnızca...
Ve biliyorum ki her yerde , her an insanı şaşırtacak, mutlandıracak, umutlandıracak,
umarsızlıktan, korkulardan alacak, yaşam sevinci ile yaşam tutunduracak güzellikler,
iyilikler var... Sevmeyi bilmek, güzel bakmayı bilmek ve önyargılı olmak koşuluyla...
Sevgimle.

skaraca
28-12-2009, 10:59
Sayın Kartalpin,

Davetiniz için (383 nolu mesaj) teşekkürler.

Benim kaktüslerim sizin kadar güzel öyküleri olmasa da http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=18203 burada.

Selamlarımla...

kartalpin
28-12-2009, 21:45
Yazdığınız her satırı heyecanla okudum. Mutluluk verdiniz. Bu kadar güzel betimle anlattıktan sonra evinizde kaktüs sayısının artacağını ve her kaktüsü de bizlerle aynı AŞK ile anlatacağınızı biliyoruz.

Ne olur lütfen durmayın, kaktüslerinizi burada hep yazın ve bu duygu yoğunluğunu bizlerle paylaşın. Bizleri burada yalnız bırakmayın olur mu ?

skaraca
29-12-2009, 09:56
Yeni yıl kutlaması için ayrı bir bölüm var forumda biliyorum.

Ancak henüz 2 ayı bile doldurmayan üyelik sürecimde, forum bölümlerini tanımaya çalışırken ilgimi çeken ve her gün olmasa bile 2-3 günde bir güncellemeleri kontrol ettiğim bir başlık burası.

Bu nedenle öncelikle sayın kartalpin ve bu başlığa yazan tüm arkadaşların yeni yılını kutlar, sevdikleri ile birlikte sağlık, mutluluk ve esenlik dolu günler geçirmelerini dilerim.

kırçiçekleri
29-12-2009, 11:30
Yeni yıl kutlamanıza, güzel dileklerinize yürekten katılıyorum Bitki,doğasever
Sayın Skaraca,
Göz görmese de yürekle, ortak sevinçlerde dost olmak yaşamın güzelliklerinden...
Acıların, yürek yangınlarının yaşanmadığı, doğanın katledilmediği aydınlık yarınlar diliyorum bütün insanlık için,
dünya için.
sevdalar adına...
Sağlıcakla başlamak ve yaşamak Yeni yılı...
Sevmek...sevmek... sevmek adına.

kırçiçekleri
31-12-2009, 13:30
Yazdığınız her satırı heyecanla okudum. Mutluluk verdiniz. Bu kadar güzel betimle anlattıktan sonra evinizde kaktüs sayısının artacağını ve her kaktüsü de bizlerle aynı AŞK ile anlatacağınızı biliyoruz.

Ne olur lütfen durmayın, kaktüslerinizi burada hep yazın ve bu duygu yoğunluğunu bizlerle paylaşın. Bizleri burada yalnız bırakmayın olur mu ?


Merhaba Kartalpin,

Yazdıklarınız, duyumsadıklarınızı paylaşmanız beni de çok sevindirdi.
Sağolun.
içimden geldiğince yazmayı sürdüreceğim. Sizin kadar güzel anlatabilr miyim bilmiyorum ama yazacağım...
Sizlerle olmak, aynı sevdalarda olmak yaşam sevinci bana...
Baharda yeşilenen , çiçeklenen dallarca coşkulu...
Yaşam dolu...
İyi ki varsınız, iyi ki yazmışsınız, iyi ki bulmuşum burayı...
Mutlu , yemyeşil, çiçekli ve aydınlık yıllar diliyorum...
Sağlıcakla kalın.

Bahar...
04-01-2010, 00:00
Merhaba ,
Sayın Kartalpin...
Dostlarınız ile bize ulaşan duyguları hissetmemek imkansız.
Bu sımsıcak duygular ile sımsıcak kaktüslerinizi paylaştığınız için teşekkürler...

Barçman
04-01-2010, 08:43
Sayın Kartalpin umarım dolaştığınız serada çektiğiniz fotoğrafları bizlerlede paylaşırsınız
Sizin kaktüslerinizi ve onlara yüklediğiniz anlamları merakla ve hayranlıkla iziliyorum

mel-i
05-01-2010, 00:40
Merhaba kartalpin ,

Ben daha çok 2010 yılının ilk kahramanını merak ediyorum.
Yani 59. kaktüsünüzü ...

Gezilecek seralar listemizede bir yenisini önerdiğiniz için teşekkürler.
Saygılarımla...

skaraca
05-01-2010, 20:00
Sayın kartalpin,

Çektiğiniz fotoğrafları görmeyi isteriz doğal olarak. Çekmiş olduğunuz fotoğrafları bir fotoğraf işleme proğramı ile veya microsoft office picture manager ile crop(kırp), resize(yeniden boyutlandır) sekmeleri yardımı ile en az 500/500 boyutlarına küçültebilirseniz sayfaya yükleyebilirsiniz.

kırçiçekleri
05-01-2010, 22:04
__Bahçeye gelen yeni kuşaklara kaktüsün "sadece dikenli" yaratıklar değil evrendeki en muhteşem yaratıklar olduğunu göstermek gerek. Kaktüslerin zor koşullar altında çiçeklenme becerisini çocuklara tüm yaşamlarında rehber olacak şekilde anlatmak gerek diye düşündüm...__

Düşünceleriniz aydınlık, paylaşımcıığınız yürekle, sevgiyle...
Sizi kutluyorum. Ve İyi insanların daha tükenmediği umudumu çoğaltığınız için teşekkür ediyorum _Dikenlerine karşın Kaktüs sevgininizle, doğa severliğinize._
Ve biraz da yüreğim kabardı O botanik bahçesini görebilme olasılığımın hiç olduğunu düşününce...
Ne güzel görmek güzellikleri...
Kalın sağlıcakla.

skaraca
05-01-2010, 22:22
[QUOTE=kırçiçekleri;558715]__
Ve biraz da yüreğim kabardı O botanik bahçesini görebilme olasılığımın hiç olduğunu düşününce...
Ne güzel görmek güzellikleri...
QUOTE]

Merhabalar sayın kırçiçekleri,

Sayın kartalpin'den sonra sizin yazılarınız bu başlığı güzelleştiriyor. Ancak yukarıda alıntıladığım cümlenize takıldım. "yüreğim kabardı o botanik bahçesini görebilme olasılığımın hiç olduğunu düşününce... Ne güzel görmek güzellikleri..." Acaba mı dedim profilinize baktım. Öğretmensiniz, Aydın'da bulunuyorsunuz. Net değildi. Forumda gönderdiğiniz mesajları inceledim. Bir mesajınızda "nette gezerken gülibrişimle ilgili bir haber okudum." diyorsunuz.

Okumak! Gözle mi, kulakla mı? Yoksa sadece Aydın'da olmanız nedeniyle mi göremeyeceğinizi düşünüyorsunuz? Öyle olsa neler olmaz ki? En azından "hiç" olmazdı. Çünkü hiç bilemezsiniz ne zaman nerede olacağınızı, bir bakmışsınız bir fırsat çıkmış, kendinizi botanik bahçesinin kapısında bulmuşsunuz.

Gerçekte asıl üzülmemiz gereken, belkide o botanik bahçesine beş dakika yürüme mesafesinde olupta, o bahçeyi görmeyi aklından dahi geçiremeyenler olmalı. Aydın ile İstanbul arası ne kadar ki! Bir bakarsınız göz açıp kapayıncaya kadar İstanbul'dasınız.

kırçiçekleri
06-01-2010, 00:13
Merhaba Sayın Skaraca,

_Okumak! Gözle mi, kulakla mı? _ tümcenizde kaldım ben de.

Bağışlayın beni, anlayamadım sorunuzu...
Gözlerim gezse de sözcüklerin üstünde, yüreğimle okurum ben...
taa içimde duyarak sözcüklerin yüklendiği duyguları, acıları, gülüşleri.....
İnternet denilen, ordan oraya gezilebilen bi ortamda bi yerde Gülibrişimi anlatan bir yazı okudum.Ve az sonra da Ağaçlar Sitesinde bir doğasever arkadaşın gülibrişim tohumlarını
paylaşmak istediğini ....... Şeker bulmuş çocukça sevinç duydum o anda.
Sağolsun Sevgili Lale Hanım iletti bana tohumları...
Umarım ve dilerim bir gün böyle güzel bi botanik bahçesini gezebilir, o güzellikleri görebilirim dünya gözüyle...
İzmir'de bi botanik bahçesinin önünden geçerken yalvardım yanımdakilere hadi girelim, görelim diye ama onlar damarlarında dolaşan tüketicilik virüsünün etkisiyle beni sürükleyerek kollarımdan alışveriş merkezlerini gezip görmeyi yeğlediler.
İşte elime geçen ilk şansımı da yitirdim böylece....
Umut, yine de umut...
Belki bi olanak çıkar karşıma ve ben güzellikleri görebilirim....
Kalın sağlıcakla.

Bahar...
06-01-2010, 00:16
Merhaba kartalpin ,

Ben daha çok 2010 yılının ilk kahramanını merak ediyorum.
Yani 58. kaktüsünüzü ...

Gezilecek seralar listemizede bir yenisini önerdiğiniz için teşekkürler.
Saygılarımla...


Sevgili Mel-i çok haklı ..

Artık görünür olmak isteyen bir dostunuz yokmu ???

skaraca
06-01-2010, 06:29
"görebilme olasılığımın hiç olduğunu"

Sayın kırçiçekleri,

Ben yukarıda alıntıladığım sözleriniz nedeniyle ilk başta görmeyen bir kişi olduğunuzu, özel proğramlar aracılığı ile bilgisayar kullandığınızı düşünmüştüm. Bu nedenle özür dilerim. "Gözle mi, kulakla mı?" diye sorarkende özel proğramların bilgisayar yazılarını okumasını ve sizin dinlemeniz olasılığını kastetmiştim. Görmeyen kişiler için cep telefonları ve bilgisayarlarda yazıları okuyan özel proğramlar olduğunu biliyorum. Kastım o idi. Öğretmen olmanızda yeterli bir açıklama değildi. Görmeyenler okulunda olabilirdiniz. Tabi ki gözlerimiz kelimelerin üzerinde gezsede yüreğimizle okuruz.

Bir yanlış anlama veya değerlendirme oldu. Tekrar özür diliyorum.

Saygılarımla...

kırçiçekleri
06-01-2010, 12:02
Merhaba Skaraca
Aslında haklısınız....
_Hiç_sözcüğü çok abartılı olmuş tümcede...
Özür dilemesi gereken benim.
Yaşamda tükenmez ki olasılıklar...
Benim, İstanbul'a gelebilme,
O güzelim Botanik bahçesini görebilme olasılığımın _Hiç_ olması
hiç de olasılıklar içinde değil...
Belki bi gün benim de yolum düşer O taşı toprağı altın diye
altı üstüne getirilen Yedi tepeli Şehre...
Belki de bi olasılık değil midir aslında...
Anlatımdaki boşlukla sizi yorduğum için siz beni bağışlayın.
Çalakalem yazınca, oluyor böyle.
Kalın sağlıcakla.

kırçiçekleri
06-01-2010, 12:05
OLASILIKLAR

Varoldukça yaşamda,
varolacak acıların da...
Yaşadığın bu acı da son değil
Ve olmayacak hiç sonu.
Ölesiye sevme,
acılanmamak için
Bağlanma kopmamacasına...
Pembe düşlere, mavi umutlara
salma kendini...
Çünkü gelecek
Düşlerindeki gibi güzel olmayacak!
Sen yine de
Yıkılma , yıkma kendini,
Salıverme hemen
İndirme yelkenleri,
Tutunacak bir umut,
Savuracak düşler bulursun
unutma!
Güneş yeniden, yine doğar
Her karanlığın üstüne...
Sen yine de
Karanlıklardaysan,
Açmazlara, çıkmazlara düşmüşse yolun
Umarsız, ürkeksen ve yapayalnızsan
Korkma, sakın korkma!
Az sonra güneş doğacak,
Gülümse, hadi gülümse yaşama...
Çünkü gelecek
Yaşadıklarından güzel olacak...
A.G.

Barçman
06-01-2010, 12:58
Barçman kardeşim, paylaşmayı isterdim ve denedim de ancak 12 MP çözünürlükte olan çekimlerimi buraya yapıştıramadım.
Bunun yerine özellikle İstanbul'da yaşayan arkadaşlarımız, bahçeyi ziyaret etmeleri daha iyi olur kanısındayım. İstanbul dışındakiler de Bahçenin web adresinden ziyaret etsinler

Sevgiler

Teşekkür ederim Hemen internetten bakacağım Sevgiler

kartalpin
06-01-2010, 22:11
Sayın Kırçiçekleri, varlığınızla nasıl onurlandırdınız bu sayfaları anlatamam. Lütfen hep yazın... Eminim bir gün o bahsettiğim botanik bahçesini mutlaka ziyaret edeceksiniz. İzlenimlerinizi de okuyacağız hepimiz.. Unutmayın öğretmenim "herşey mümkündür",

Mel-i ve Bahar... öyküler hazır dostlarım da öyle ama mutlaka bir zamanı var buraya gelmelerinin. Bu arada sizler niye yazmıyorsunuz , dostlarınızı paylaşmıyorsunuz ?

Sayın Barçman ve Skaraca... hadi sizlerde dostlarınızı burada paylaşın

skaraca
07-01-2010, 16:15
Sayın kartalpin,

Daha önce kaktüs ve sukulentlerime ilişkin linki vermiştim ve ziyaretinizle beni onurlandırmıştınız. İki gün önce sayın berduray'ın göndermiş olduğu kaktüs ve sukulentler ile 20 ye yakın tür eklendi. Birkaç gün içinde sayfama yüklerim sanırım fotoğrafları. Paylaşmak isterim ama aynı fotoğrafların forumda birden fazla yerde yer almasına adminlerimiz ne der bilmiyorum.

Selam ve saygılarımla...

skaraca
07-01-2010, 21:21
Sayın kartalpin ikinci kezdir beni davet ederek bu başlık altında kaktüslerimi görmek istediğini belirtiyor. Oysa ben ilk davetinde kaktüs ve sukulentlerimi sergilediğim sayfamın linkini vermiş ve kendileri ziyaret ederek beni onurlandırmıştı.

İkinci davetten sonra, bu davete icabet etmek ve en sevdiğim kaktüsümün fotoğrafını sizlerle paylaşmamın şart olduğunu düşündüm.

Eskişehir, Sarıcakaya ilçesinin ılıman iklimi, nar dahil bazı sıcak bölge meyvelerinin bu bölgede yetişmesine, seralarda değişik çiçek türlerinin satılmasına ve özellikle bahar aylarında bu satışların artmasına karşın, nedense kaktüs konusunda insanlar aynı sevgiyi göstermiyorlar. İki büyük alışveriş merkezine bir parti kaktüs geldi. Bir diğerinde ve küçük alışveriş merkezlerinde hiç yok. Çiçekçilerde ise birer kasa üzerleri sahte çiçeklerle sözde süslenmiş kaktüsler var. Olan kaktüsler ise diğer çiçeklere gösterilen saygı ve ilgiyi görmüyor. Diğer çiçekler albenileri artırılmak için spreylenip, bakım yapılırken kaktüsler evin üvey kızı misali bakımsız, metazori getirilmiş gibi bir köşede duruyor.

Bu kaktüsümü yaklaşık bir ay önce yeni çeşitler gelmiş olabilir mi diye gittiğim yapı markette gördüm. Daha öncede aynı markete gitmiş ve birkaç kaktüs almıştım. Ancak o zaman nedense bu kaktüs dikkatimi çekmemiş.

İkinci gidişimde bakımsız kaktüslerin arasında uzun ve dağınık dikenleri ile dikkatimi çekti. Sanki bulunduğu ortama uymuş, görüntüsü ile bakımsızlığı ve dağınıklığı vurguluyordu. Üzerinde silikonla yapıştırılmış sahte çiçeğin birisi düşmüş silikon lekeleri dikenleri üzerinde, diğeri ise düştü düşecek durumda idi. Dağınık yapısı ile bana da tereddütler yaşatmadı değil. Elime aldım, inceledim, geri koydum, başka birkaçına baktım. Ama başkasına baksamda elimdekilerden çok bu kaktüse bakıyordum. Bilemediğim bir şekilde beni kendisine çekiyordu. En sonunda kararımı vererek aldım ve üzerindeki sahte çiçeği daha kasaya gitmeden söktüm. Dikenlerine yapışmış silikonları mümkün olduğunca temizlemeye çalıştım. Halen dikenler üzerinde damlalar şeklinde silikon parçaları var. Dikenlerine zarar vermemek için temizlemiyorum.

Alıp eve geldikten sonra ise diğer kaktüslerimin arasından sivrilerek gözdem oldu. Şu anda ise işyerime götürdüm. Orada toprağını değiştirdim. Şu anda öğleden sonra saat 13.00 dan gün batımına kadar güneş gören pencere kenarında duruyor. Halinden oldukça memnun.

Kendileri halen nerede mi? İşte hemen aşağıda arz-ı endam etmekteler.

121124

Gerçektende uzun, birbirine dolaşmış diken yapısı ile dağınıklığı ifade etmiyor mu sizcede...

skaraca
07-01-2010, 21:35
"Paylaşmak isterim ama aynı fotoğrafların forumda birden fazla yerde yer almasına adminlerimiz ne der bilmiyorum."

410 nolu mesajımda alıntıladığım sözleri yazmıştım. Meğer adminlerimiz zaten bu işin çözümünü bulmuşlar. Kaktüsümün fotoğrafını yüklemek istediğimde yüklemeyi kabul etmedi ve fotoğrafın daha önce yüklendiği uyarısını verdi. İsmini değiştirdim iki kez, yine aynı uyarı. Bir başka yöntem uyguladım (ki onu yazmayacağım burada) ancak o şekilde yükleyebildim fotoğrafı.

Bu arada forumdaki fotoğraf yarışmasından bahsetmek istiyorum. Her ay belirlenen bir konuda çekilen fotoğraflar sergileniyor, yapılan yorum sayısına ve juri seçimine göre ilk beşe giren fotoğraflar belirleniyor ve sonrasında forum üyelerinin oylarına sunuluyor. Geçen ayki yarışma konusu "Yerdeki Yapraklar" idi. İlk beşe giren fotoğraflar seçildi ve forum üyelerinin oylarına sunuldu. Bu aya özgü olarak ilk beşe giren fotoğraflardan ikisinin sahibi, daha önce birincilik ödülü aldıkları için oylamaya üç fotoğraf sunuldu. Oylama 12.01.2009 saat 19.42 de sona erecek.

http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=18347 bu linkte sayfa üst kısmında oylama bölümü var. Sayfa alt kısmına doğru indikçe oylamaya sunulan fotoğrafları görebilir ve beğendiğinize oyunuzu kullanabilirsiniz. Fotoğrafların büyük halini görmek için üzerine tıklamak gerekiyor.

Hem çekim, hem seçim aşamasında harcanan emeklerin değerlendirilmesi için bu linki ziyaret etmeye davet ediyorum bu başlığa yazan arkadaşları.

skaraca
07-01-2010, 21:54
Geçen hafta içerisinde "Kaktüs ve Sukulentlerim" başlıklı sayfayı güncellemiştim. Hafta sonu ise sürpriz bir mesaj aldım. Sayın berduray, göndermiş olduğu mesajında "Hepsi bu kadar mı? Çoğaltalım mı?" diye soruyordu. Böyle bir teklife hayır demek olmazdı! Kabul ettim ve salı günü sayın berduray'ın göndermiş olduğu kaktüs ve sukulentler bana ulaştı. Bir kısmı köklü, diğerleri köksüz veya yaprak olmak üzere 20 ayrı tür kaktüs ve sukulent. Dün ve bugün saksı temini ve dikim işlerini hallettim.

Bu arada sayın berduray'ın teklifi sonrasında yapmış olduğumuz yazışmalarda benim sayfamda aloe vera olarak belirttiğim sukulentin agave olduğunu ve kendisinin aloe vera gönderebileceğini söylemişti. Gelen sukulentlerden bir tanesini minik ve değişik yapısı ile aloe vera ya benzettim ve çok beğendiğimi kendisine ilettim. İletim üzerine yanıtında aloe vera göndermeyi unuttuğunu, gelenin başka bir cins olduğunu belirtti. Bende "Belki aloe vera yı göndermeyi unutmasaydınız, bu gelmezdi. İyi ki unutmuşsunuz" diye yanıtladım.

Gerçekten çok hoşuma giden bir sukulent. Yukarıdaki kaktüsümden sonra, sukulent olarak bendekiler içerisinde en çok beğendiğim.

Minik, minyon bir yapı, üzerinde beyazımsı-dikenimsi kabartılar ile çok güzel görünüyor. Ayrıca köklü ve kök bölgesinden çıkan büyük ihtimal çiçek olduğunu düşündüğüm bir sürgün. Gerçi söküm ve dikim sonucu yeni yer ve toprağa uyum aşaması nedeniyle bu sürgün gelişmeyebilir, ama ya gelişirse. Bekleyeceğim.

Kendileri aşağıda...

121126

Sizce de güzel değil mi?

cenan
08-01-2010, 10:21
Sn skaraca gerçekten çok güzel. Sevgili berduray sizinkinin aynısında bana da yollamıştı, bende çok seviyorum ve güzelliğini hayretle izliyorum hep. Sn kartalpin; hikayesiz resim paylaşmak, sizin sayfanızda biraz yavan kalır ama, bende yeni göz bebeğimi sizinle paylaşmak istedim;) Ama eşimin bunu ilk gördüğündeki yorumunu sizinle paylaşabilirim " aynı sana benziyor, her yöne ellerini uzatmış";)

İrem Erdinç
08-01-2010, 16:31
Cenan, fotoğrafını paylaştığın muhteşem, hikaye paylaşmadın ama fotoğraf başlı başına şiir gibi maşallah. Eşinin benzetmesi çok hoş :p Yazını okumadan, resme ilk baktığımda ben de, Ahtapota benzetmiştim:o. Saksısı da; kırmızı, kenar ve dikenlere çok yakışmış. Ellerine sağlık.

lale76
08-01-2010, 23:01
Sevgili cenan kaküse bayıldım ben de.

malina
09-01-2010, 14:44
Bu bölüm kaktüsler ve öykülerine aittir. :)

Sadece fotoğraf yükleyeceksiniz kendi adınıza açtığınız bölümü, daha da iyisi galeriyi kullanmanız iyi olur...

Mesajların bir bölümünü ayrı başlık altına taşıdım.
Barçman / kaktüslerim (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=18749)

Kaktüs paylaşımı yapmaya başlayanların mesajlarını ise sildim. Bu amaçla oluşturulmuş forum bölümümüz bulunmaktadır.

kırçiçekleri
10-01-2010, 22:53
Teşekkür ederim, güzeldi anlatınız...

_Düş perisi_ olsun kaktüsünüzün adı....
Çok güzel ...Düş gibi, düşlerdeki peri gibi...
Hep güzel olsun düşleriniz.
Kalın sağlıcakla Kartalpin.

mel-i
10-01-2010, 23:11
Kendini nasılda gizlemiş . Ama güzelliği yinede farkediliyor...

Teşekkürler kartalpin , kaktüsünüz ve hikayesi çok güzeldi.

kırçiçekleri
11-01-2010, 18:06
Merhaba Mel-i,

Güzelliği gizinde bence de...
İnsanın eliyle dokunası geliyor.
Sevimli, afacan bi çocuğun saçlarını okşar gibi...

kırçiçekleri
11-01-2010, 18:10
İnsan, koşulsuz, nedensiz de sevebilir ya bazı zamanlar...
Ya da hiç sevebilmeyi düşlemediği varlığı bile sever ya bazen.
Ve kendi de şaşırır ya bu duruma... İşte öyle bişey benim yaşadıklarım,duyumsadıklarım.
Kaktüs sevmediğim, sevebileceğimi usumdan bile geçirmediğimdi.
_Oysa yeşili, çiçeği, ağacı severim ben.__
Taa ki Ağaçlar Sitesinde Kaktüsü Dostlarınca yakın, dostlarınca dost bilen, kaktüs sevdasını sözcüklere yükleyip yüreklere ulaştıran, hatta bu sevdayı bulaştıran Sayın Kartalpin'i dinleyinceye dek...
Geçenlerde yürüyüş yaparken, komşuma _ Kaktüs edinip, onları sevgi ile çoğaltmak isteğimden söz etmiştim. İzmir'e gidip dönen komşum, gelir gelmez seslendi bana...
Gittim, güleryüzü ile pembe tülle sarılmış, parlak boncuklarla bağlanmış,beyaz küçümen bi saksı uzattı bana.
Saksının toprağına kağıt bi şemsiye batırılmıştı...
__Nedir bu? demeye kalmadı, komşum yüzünde kocaman bi gülümsemeyle;
__Hani kaktüs alıp, bakmak istiyorum demiştin ya...
__Evet
__Benim küçük kıza anlatmıştım gidince, O da bu kaktüsü sana yolladı...
Nasıl sevindiğimi, şaşırdığımı bilseniz.
Aborjinlerin yakarısı kadar uzun ve yürekten dileklerimle teşekkür ettim, kucağımdaki yeni doğan bi bebekmiş gibi sarılıp koşar adım geldim eve...
Sonra ne mi oldu?
Bir gün şöyle başını okşamak geldi içimden, usulca dokundum başına...
Aaaa!!! o da ne kaktüs bebek yan yattı toprağa... İçimde bir acı , bi buruklukla kalakaldım.
Yavrucuğum, saksıdaki kaktüsü öyle çok sulamış ki... Erimiş kaktüsün toprağa tutunacak ayakları, elleri...
Sonra koştum bi büyük yapı markete dört kaktüs, bir yılbaşı çiçeğini kucaklayıp içimdeki burukluğu sevinçle değiştirdim...
Şimdi dört bebek kaktüsümle mutlu yaşıyoruz.
Umarım çocuk olurlar, genç olurlar, anne olup yavrulanırlar, çiçeklenir, umut olurlar ...

mel-i
11-01-2010, 23:25
Sevgili Kırçiçekleri...

Sevgiyle bakınca herşey ne kadarda güzel değilmi ???

Kaktüslerle tanışmanızın hikayesini çok güzel anlatmışsınız , bence altına bir fotograf eklemelisiniz.
Ve duygularınızı çok güzel ifade etmişsinizki , etkilenmemek imkansız.


Aramızda kalsın ; Kaktüs sevdasını banada bulaştıran Kartalpin 'in hikaye ve kaktüsleri oldu..;)

Sevgilerimle..

Barçman
12-01-2010, 07:37
Sn kartalpin lütfen öyküleriyle kaktüslerinizi bizimle paylaşmaya devam edin
Yanlış anlama için sizden özür diliyorum
Benim kaktüslerimin hikayeleri içinde gizli Bunu sizin duyumsadığınızı biliyorum
İşte içinde hüzün ve özlem olan çok sevdiğim kaktüslerimden biri
Adıda Özlem

İrem Erdinç
12-01-2010, 07:44
Yazınızı okumadan önce 59. Kaktüsün fotoğrafına baktım. Bende nasıl bir çağrışım yapacak diye. “Kırçıl ve bulanık” diye düşündüm. Bulanıklığın ise fotoğraf kalitesiyle kesinlikle bir alakası yok.

Sonra hikayeye başladım, okurken; kah gülümsedim, kah yüzüm asıldı. Hikayenin bütünü ise hüzünlendirdi beni. En etkilendiğim nokta ise, karşıma mükemmel bir tablo koymuştunuz, sanki sizi izliyormuşum gibi oldum. “Gölet, suyun sakinleştiriciliği, ördekler, ağaçlar, çim, rüzgar, koku ve bankta oturan adam, yanında kaktüsü” ;), Hikayenin bana hissettirdiği ise; belki ne sizin anlatmak istediğiniz gibi, ne de bir başka site sakininin; kırçiçekleri’nin, mel-i’nin vs. anladığı gibi olmadı? Kişiye göre elbette ki farklı algılar yaşadık. İremce; ‘Acı’ hissettim o hikayede, ‘gelip – geçici’.

Ve Oruç Oruoba’nın sözleri geldi eşzamanlı:

"Kimlerden acı çekeriz ve kimlere acı veririz? Aldırmadığımız, boş verebildiğimiz, bizim için önemsiz insanların yaptıkları bize acı vermez!!! Birisine acı verecek bir şey yapmak için, ona önem vermemiz gerekir!! Yoksa, işte, aldırmayız, boş veririz"….. Demek; ancak sevdiğimize ve sevene verebiliriz ACIYI."

Sonra balık burcu olduğunuzu hatırladım, hayalci ve kelimelere hakimiyetinin fazla oluşu ile. Burçlarla da aramın iyi olduğu düşünülmesin, tamamen kulak dolgunluğu ve ötesinde pek çok arkadaşımın balık burcu oluşu. ‘Gelip -geçici’ diye söylemim tamamen o sebeple.

“Benimle bankta oturan kaktüsümle tanıştırayım sizi .. Aşağıda... ismi mi?.... İsmi artık sadece ve sadece 59. Kaktüs...” demişsiniz ya, herkeste bir isim bulma hevesi yaşattırdı galiba. Halbuki ismi bizden saklı ;)

59. kaktüsünüzle birlikte nice yitip gitmeyecek dostluklarla dolu zamanlar diliyorum.

kırçiçekleri
12-01-2010, 17:58
“Benimle bankta oturan kaktüsümle tanıştırayım sizi .. Aşağıda... ismi mi?.... İsmi artık sadece ve sadece 59. Kaktüs...” demişsiniz ya, herkeste bir isim bulma hevesi yaşattırdı galiba. Halbuki ismi bizden saklı ;)

59. kaktüsünüzle birlikte nice yitip gitmeyecek dostluklarla dolu zamanlar diliyorum.[/QUOTE]


Merhaba İrem Erdinç,

Kaktüs Sevdalısı Kartalpin'in kaktüsüne ad vermek hevesimden değildi Ona_ Düş perisi_ demem.
Katüsün adı, onu sevip, bakan emek veren Kartalpin'e aittir.
Benim ne haddime...
Yalnızca ben o adı yakıştırdım uzaktan, resmine bakıp.

Kalın sağlıcakla.

İrem Erdinç
13-01-2010, 09:09
Sevgili KIRÇİÇEKLERİ;

Haddimi aşan bir söz söylemişim, özür dilerim. İnan ki kötü niyetli olarak kurmamıştım o cümleyi.

Tekrar tekrar özür dilerim.

Siz de sağlıcakla kalın.

kırçiçekleri
14-01-2010, 13:57
Merhaba İrem,

Hani sözlerinize birazcık alınmış olsam da size kırgın değilim.
Sevgili Kartalpin'e de kaktüsüne ad vermek hevesi ile yazmadığımı açıklamak istedim biraz da...
Kalın sağlıcakla, sevgiyle, Sevgili İrem.

mel-i
14-01-2010, 14:15
İşte bu sayfalara yakışan DOSTLUK budur.
Herkesi kutluyorum Sevgi ve saygılarımı sunuyorum...

İrem Erdinç
18-01-2010, 14:02
Polisiye tarzı kitapları okumayı severim en çok. Ahmet Ümit’in dediği gibi “Riske girmeden gerilimi yaşattığı” için. Beğendiğim yazarların da tüm serilerini okur, bu serilerin başkahramanını da kendi kahramanım yaparım. (Örnek Behzat Ç.) Sonra; kendimi şımartmanın en kolay yolu ve sevdiğim yanım, kendime hediyeler alır, bir güzelde özenle paketler yaptırırım... (Belki bir gün kendime aldığım hediyenin, hediye paketinin içine not bile yazarım :D) Aşağıdaki kitaplarda İrem’in İrem’e hediyesidir ;)
Ankara Dipnot Kitapevinde Polisiye sütununda; alsam alsam ne alsam diye araştırma, gözlemleme yaparken, yanıma gelen bir bey “Şiddetle tavsiye ediyorum” dedi ve elime tutuşturdu kitabı. “Her temas bir iz bırakır” isimli kitabın kapağında ilgimi çeken ise “Bir AnKara Polisiyesi” yazıyor olması. “Şiddetle tavsiye” edilmeseydi bile alınırdı. Ankaralı olmanın heyecan ve gururu kabardı içimde ;) Evime varıp hemen okumaya başladım ve kitabı bir yudumda içimi acıta acıta içtim resmen. Kitabın sonu gözyaşını engellemek isteyenleri bile çaresiz bırakır derecede hazindi.
Birinci kitabın bitiminden sonra elimde kalan hüzün, merak ve tabii ki yazarın başarısı gidip ikinci “Son Hafriyat” kitabını almaya sebeptir. Behzat Ç.ye ne olduğunun merakı ile onu da bir çırpıda okumaya başladım. Kah gülerek, kah gözpınarlarım dolu olarak okudum. Behzat Ç. birinci kitapta öyle büyük bir acı çekiyor ki, ikinci kitapta; ağzını bıçak açmıyor, tek bir laf çıkmıyor ağzından. El işaretleriyle, çehresiyle, suskunluklarla anlatıyor anlatacağını. İşte bu durum beni çok etkiledi.
Kaktüsüm Behzat Ç ile tanışmam ise; arkadaşımın gözünü şenlendiren ve İrem’i mutlu eder düşüncesi eşliğinde hediye edilen kaktüsümde, üzerine silikonla kuru çiçek yapıştırılmış, gelecek yaşantısı hiçe sayılmıştı. İlk işim silikonları temizlemek oldu. Ama yavrucak, benim beceriksizliğim mi, sıcak silikonun yok ettiği ölü kısımlardan mı bilmiyorum acınası halde :( Fotoğraftaki kaktüsüm bana, her baktığımda Behzat Ç’yi hatırlatıyor. Nasıl Komiser Behzat Ç’ye karşı acıma duygumu atamıyorsam, bu kaktüsüme karşı da atamıyorum bir türlü. Aslında onu o haliyle seviyorum. Kaktüsüm bana; kire pisliğe batmış bir dünyada para getiren her yol mubahtır söylemini yaşayan insanların varlığını hatırlatıyor. Behzat isminin anlamı ayrı yakışıyor “Soyu sopu temiz, doğuştan iyi, temiz kimse” demek. Kaktüsümü kişileştirmekte de haksız değilim, böylesi kişilere insan diyorsak, kaktüsüm onlardan daha insan.
Kaktüsüm de aynı Behzat Ç. gibi suskunlukla anlatıyor anlatmak istediğini.

Sevgi Durul
20-01-2010, 19:45
Sayın kartalpin hikayelerinizi ilgiyle izliyorum. "Kaktüslerim uzakta olan bir dostumun hasretini çağrıştırır." Bazen de herşey, her şarkı, her söz, çiçekler, kuşlar, bulutlar, ağaçlar,aklınıza gelen her nesne ve obje, uzakta olan değil de ta uzakta olan ve de canınızın bir parçasının hasretini çağrıştırıyor.
Sizden, İrem Erdinç'den, kır çiçeklerinden yazılarınızın devamını bekliyoruz.

İrem Erdinç
22-01-2010, 14:15
Sevgili Kartalpin;

Geçmiş olsun :(
Acil şifalar diliyorum.

Hasta ve halsizken bile, yazıma cevap vermişsiniz. Çok teşekkür ederim.

Bu sayfa sizin kaktüs ve hikayelerinizle, velhasılı kelam varlığınızla güzel oluyor.

Kendinize dikkat edin lütfen!

diver_bird
22-01-2010, 17:51
Merhaba Sevgili Kartalpin
Bu kaktüslere güzel demek şöyle dursun muhteşem ötesi görüntüleri var.
Hele 12. kaktüs ba, kartopunun öpücüğü ve 52. kaktüsünüze bayıldım. Ne hoş şeyler. Eminim sevginiz onları bu kadar güzel kılıyor.
Benim sadece bir kaktüsüm var. Aldığımda minik çiçekleri vardı kaç yıl oldu hala bi gelişme yok hertarafından fışkırdı. ufacık bir çiçek verdi büyür diye bekliyorum. Sanırım ağır büyüyecek. Szidekileri gördükten sonra olay bitti bende.
Bunlardan paylaşmayı düşündüğünüz yok mu hiç

diver_bird
22-01-2010, 17:56
Kaktüslerinizle birlikte yazdığınız yazılarıda okudum.
Uzak geçmişlere götürüyor insanı.
Ne hoş ve sevgi yüklü yazılar.
Okuyunca bende kaktüsüme çok sevdiğim fakat 14-15 yaşlarında kaybettiğim (vefat eden) bir arkadaşım geldi aklıma, kaktüsüme onun adını vermeyi düşündüm...

Bir kelebek misali ömür dediğin ha yaşadım ha yaşıyorum derken bitiveriyor.
İpek böceği gibi hassas yürekler yorucu hayatın içinde kömürleşiyor.

diver_bird
24-01-2010, 17:14
İşte benim kaktüsüm

diver_bird
24-01-2010, 17:16
İkinci resmide sağ üst köşede minik çiçeği var. Resim yükleyince çizgiyle işaret konulabiliyor sanırım fakat ben beceremedim. İlk kez resim yüklüyorum.
Öğrenicemmm;)

Siyah
25-01-2010, 08:45
Merhaba hepinize
Uzun zamandır sessizce sizleri okuyorum.
Kaktüslerinizi, öykülerini ve onlara yüklediğiniz değerleri...
Hepinizin kaktüslerini teker teker biliyorum
Okumak zevk veriyor, kimi zaman düşündürüyor...
Yazdıklarınızı küçümsemeyin...beni önce bir kaktüs sever yaptınız..sonra da kaktüsün kendisi :)
Ve sayenizde benim de bir kaktüsüm oldu...

Bir kaktüsle yaşamak hiç de zor değilmiş...
Kendisine çok kolay alışırsınız çünkü kolaydır, sizi yormaz..
Kaktüs için kolay mıdır acaba kaktüs olmak?

Her varlık kendi fıtratı üzerinedir diye düşünüp en kolayı onun için kaktüs olmaktır diyebilirim :)
Peki o zaman şöyle sorayım...insan için kolay mıdır insan olmak?
Cevabını biliyor iseniz sorumun özünü anlamışsınızdır!

Sorunsuz bir kaktüs.. nazlanmayan, sadece gerektiği kadar yaşamsal ihtiyaçları olan...
O zaman ne oluyor biliyor musunuz? Sizin ihtiyaçlarınız ön plana çıkıyor...

Bir zamanlar bir dostum beni bir kaktüsüne benzetmişti...
Onun ilgisi ile kaktüse dönüştüm bende...
Ama o sadece açan çiçeğimi sevdi, dikenlerimden onu hep esirgemeye çalıştım ta ki bana hoyratça davranıp dikenlerimi kendi arzusuna göre şekillendirmeye çalışana kadar...
Çünkü çiçeğimi çok sevmişti ama ben bir bütündüm...
Cemalimle ve celalimle...

Dikenlerim önce ellerine sonra da kalbine battı...
Ve kalbinde batılı olan dikenim kırıldı...

Bir kaktüsün dikeni kırılınca ne hisseder bilir misiniz?
Hiç kaktüsünüz bunu size söyledi mi?

Hayat onu yeniler...
Her seferinde yeniler...
Dikenlerinden hiç kurtulamaz, istese de çünkü başka bir seçeneği yoktur, çünkü o dayanaklı ve sıradan kaktüs aslında çok kırılgandır...
Ona bakıp suyunu veren elden bile daha kırılgan...
Çünkü onu seven, kendisi için sevmiştir..Nefsiyle sevmiştir o yüzden çiçeğini hep görmek istemiştir...
Sevgisinin ilahi olduğunu düşündüğü her anda aslında bilir..
Korkaktır çünkü, korkuları ona hatırlatır...kendi için sevdiğini...
Oysa kaktüs yenilenmiştir..çiçeğini sumaya...
İstediği sadece biraz sabırdır...

Kırılganlık sadece insana mahsus değildir..
Kaktüsünüzde kırılır..
Yaşam pınarları kendisini besleyemez...
Bir kaktüs tohumunun, kaktüs tohumuyla beslendiği vaki değildir...
Su, su ile beslenemez...
Ancak sevgi, sevgiyle beslenir...
O da eğer gerçek sevgi ise...

Yaşam pınarı sandığınız her ne olursa olsun kendisini beslemekten acizdir.
O sadece sizi besler...siz de onu besleyesiniz diye...
Kaktüs sevmek kolaydır, ama kaktüsle özdeşleşmek...kaktüs için kolay ama kaktüs seven için bilinmezdir!

Tüm kaktüs sevenlere,
Kaktüsünüz size dost ise,
Bu dostluk hiç bitmez :)

Siyah
25-01-2010, 09:03
Ben kim miyim :)

selmaa
25-01-2010, 09:04
Bu güne kadar yazılanları okudum sadece. Ben hiç sevmezdim Kaktüsleri ama sayenizde hayranı oldum hepsinin. Henüz bir tane bile edinemedim ancak, Sayın Taba bu yazdıklarınız beni çok etkiledi içten ve samimi. Hoşçakalın.

Siyah
25-01-2010, 09:12
Çok teşekkür ederin selmaa
Beni utandırdınız...

skaraca
25-01-2010, 10:06
Merhabalar sayın taba,

Öncelikle hoşgeldiniz. Yazdıklarınız, akıcılığı ve anlatım zenginliği ile çok güzel. Kaktüsünüz... çiçekleri ve fotoğraf çekim kalitesi ile etkileyici. Kendiniz olarak tanımlamışsınız. Hep böyle güzel kalın.

Saygılarımla...

kırçiçekleri
25-01-2010, 12:13
Merhaba Taba...
Anlatımınızı bi kez okudum... durdum...
Nasıl yani!!!
dönüp bi kez daha okudum.
Kimlik bilgilerinize bakmadan bi kadın sesi bu... diye geçti içimden.
Kırılganlık, kırıklar, sevgi.... insanın içine işleyen bi sesle, bi güzel bi sevgi yüreğinden kaleme, kalemden sözcüklere böylesine dolu dolu dökülürdü...
Anlattıklarınız sevdiğim şiiri çağrıştırdı...
Size armağan olsun, sevgiyle............
........................
herkes kırılamaz
ipince bir dal olmak gerekir
kırılmak için

ama dünya kütüklerin...

ağlayamaz herkes
ağlayabilecek kadar büyümek gerekir

dünya ise küçüklerin...

sevemez herkes
bir orman olmak gerekir sevmek için

bak ki dünya çöllerin...

ve vakur bir damla olmak
dalga için

katılmak okyanusa aşk için, isyan için...
(Yılmaz Odabaşı)

kırçiçekleri
25-01-2010, 12:44
Merhaba İrem,
Önce _dikenleri olsa da_ sevdik kaktüsleri Kartalpin'in sevgiyle dost bilmesinden, bilip anlatmasından...Sözcüklerinin sıcak, yalın, sevgiden oluşundan...
Sonra burada dinlerken birbirimizi, yaşanmışlıklarımızla, duyumsadıklarımızla üleşmek güzeli, hüznü, sevinci...
İnsan olabilmektir sevmek, üleşmek...
Ve susmak ....
İçi acıdıkça yalnız kendisinin duyduğu çığlıklarla susmak...

SUSARAK

Güneş altında söylenmedik söz yokmuş..
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi..
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz..
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde..
Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik...
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde....
Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor...
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ...
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde .....


AZİZ NESİN

Sevgiyle................

yasemin_38
25-01-2010, 16:28
Sevgili Kırçiçekleri;

Ne kadar güzel bir şiir paylaştınız bizimle... teşekkürler...

Sevgili Taba;

Bu nick de size çok yakışmış... resmini paylaştığınız kaktüsün eski fotoğrafı mı, yoksa yeniden mi çiçek verdi?

Siyah
25-01-2010, 20:07
Hepinize beni hoş karşlıladığınız için çok teşekkür ederim.
Kırçiçekleri...şiiri çok sevdim...

Ben sizleri yine sık sık okuyayım.
Bir ara belki bir gün yine gelir yazarım

Hayata bir not düşme ise yazılanlar
Suya yazı yazmaktan farkı yoktur...
Harflerim benimdir, kelime olana kadar,
Kelimlerim ise bir gün yine sizin :)

Sağlıcakla

Siyah
27-01-2010, 16:48
"İnsanın kendisini, sınırlamalara ve yetersizliklere sahip olan doğasından özgür hissettiği anlar vardır. Böyle anlarda, küçük bir gezegenin bir noktasında, ebedi, anlaşılmaz olanın soğuk ama derinden etkileyici güzelliğine hayretler içinde bakarak durduğunu hayal ederim; yaşam ve ölüm içime akar, ne evrim ne de kader vardır, yalnızca var olmak vardır"
Albert Einstein

Einstein sadece en büyük fizikçilerden biri değil, aynı zamanda en büyük entellektüellerden biridir. Görecelik teorisini yayınladığı zaman tüm fizik dünyasını karşısına almış, deteminist geleneğe bağlı fizikçilerin direnişleriyle karşılaşmış ve mücadele etmişti. Ama ne yazık ki, kendisi de Kuantum teorisine öyle büyük ve benzer direnç gösterdi ki, en sonunda yine ünlü bir fizikçi olan Paul Ehrenfest ona şöyle söyledi.

"Yazık sana Einstein! Kendi görecelik teorilerinin eleştiricileri gibi konuşmaya başlıyorsun. Fikirlerin tekrar tekrar çürütüldü, fakat fiziğin, önceden belirlenmiş tasımlar değil, ölçülebilir ilişkiler üzerinde gelişmesi gerektiği şeklindeki kendi kuralını uygulamak yerine, aynı önyargılar temelinde tezler icat etmeye devam ediyorsun"

Ön yargılar, kendine güvenle mi ilgilidir diye düşünürüm sık sık, yoksa kendine güvensizlikle mi ilgilidir? Çok iyi bildiğimiz birşeyin aksi karşımıza gelince mi direnç gösteririz? Yoksa emin olmadığımız, bizim için korkutucu bir durumla karşılaştığımızda mı önyargılarımıza sığınırız?

Sanırım her ikiside doğru olsa gerek...
Bazen gerçekten bir yargıya varmak çok zor olabilir...
Ön yargı o zaman bize kolaylık sağlayan kısa yol mudur?
Ona sığınabilir miyim? Doğru olur mu?

Bu yazı niye buraya yazıldı diye düşünebilirsiniz...
Bazen bir yargıya varma sıkıntısı çekerim...
Elimde olmadan önyargılarım yakama yapışır...
Onlardan sıyrılıp objektif düşünmeye ve tavır almaya çalışırım...
Derdim kendimle...
Kendiyle derdi olanlar iyi bilirler, bu savaş bitmez bir savaştır...
Sonu, ucu bucağı yoktur, derinleştikçe derinleşir kimi zaman işin içinden çıkılmaz hale gelir...
Kimlerine göre tekamül yolu, kimilerine göre kişilik bozukluğu...

............

Aklımı toparlamalıyım...
Aklımı toparlamalı ve duygularımı susturmalıyım.
Akıl devreye girdi mi kalp susar..İkisi bir arada hiç geçinemez :)
Hani derler ya "iç sesini dinle" diye
Yani "aklını sustur, kalbini devreye sok " anlamında...
Hangi anda?
Kim başarabilmiş ki ?
Kim doğru yerde doğru adımı atmış?
Bir adım atmam gerek...
Sağa, sola, öne arkaya ileriye çarpraza...

Ya da Özdemir Asaf'ın dediği gibi;

"Aslında bir noktada sabitim ben
Ama nokta hareketli..."

Zor bir an benim için...

En iyisi tüm yargıları ve kararları bir yana bırakıp üstada kulak vermek ve ne dediğini hissetmek...

Böyle anlarda, küçük bir gezegenin bir noktasında, ebedi, anlaşılmaz olanın soğuk ama derinden etkileyici güzelliğine hayretler içinde bakarak durduğumu hayal ederim; yaşam ve ölüm içime akar, ne evrim ne de kader vardır, yalnızca var olmak vardır

Kaktüsten sevgilerle....

asumandilek
28-01-2010, 03:01
Yola benzettim bütün hikayemi... Yola.. Sokakları dostlara çıkan, dostlarla kavuşan. Kollarım ağaç dallarıydı.. Sokkak kenarlarında gölgelik kurmuşlardı. Kimine yaslandım, kimini yasladım. Kimine ağladım kimi kahkahalarımdı. Bir martı sesi kadar çirkindi sesim ya da eşsiz kim bilir... Yol boyu kaktüs dağıttım... Kimi sevdi, kimi alındı. Dikenliydi ya batardı... Bu yolda kim yürüse kaçardı. Bir sokak açıldı sanal uykusuzlukların ertesi yoluma. O sokakta bir kadın tanıdım. Dikenleriyle harikaydı... Bir demlik çay, bir inşaat ve bir kaktüs cennetiyle öylece karşımdaydı. Sanki ben o yeni sokakta asırlık bir çınardım... Sanki yüzlerce yıldır bu kadına aşinaydım..

Ve bahçesinden kendi gibi eşsiz kareler alırken onun tarifini de size sakladım...

Cemo'ya...

Siyah
28-01-2010, 09:53
21 yaşımdaydım, ilk tanıştığımızda ama onu hep "ömrüm boyunca tanımıştım" bildim.
21 yaşın, tüm yaşanmışlığı ne kadar olabilir ise, o yaşanmışlık içerisindeki en üzüntülü günümdeydim...
Sonraları çok daha üzüntülü günlerim de oldu, ama o zaman ki hayatımın, o zaman kadar ki en üzüntülü günümde, bir deniz kıyısında, ufka bakıp sakinleşmeye çalışarak ve denize öfke taşları atarak durduğum bir an da, O; benimle birlikte denize taş atandı...
Daha tanışmamıştık, ama benimle birlikte, benim kadar büyük bir öfke ve üzüntü içinde denize taş atıyordu...

Döndüm baktım, gözleri üzüntüyle baktı bana...
Tekrar denize bir taş attım..
O da attı...
"Taklit etme beni" beni dedim ona...
"Taklit etme beni" dedi bana...
Ve birden tüm sinirlerim boşaldı...
Yüzünde çok şaşkın bir ifade vardı...
Sonraları sık sık şahit olacağım gibi ne zaman bir konuya dikkat etse "şaşkın" bir yüz ifadesi gelir yerleşir...
İri kahverengi-sarı hareli gözleri hayretle açılır...
Gülmeye başladım...
O da güldü :)

Beni kızdırmak değildi derdi...
Aksine o kadar yoğun bir empati içerisindeydi...
Bu ona Tanrı'nın hem bir lütfü hem de bir cezasıydı...
Bunu zaman içinde anlayacaktım...

Mekansal ayrılıklarımız çok oldu. Son 10 yıldır ayrı şehirlerde yaşıyoruz.
Artık birbirimizi çok az görüyoruz.
Ama aramızda müthiş bir eşzamanlılık vardır.
Ne zaman o beni düşünse, ya da ben onu düşünsem, bir şekilde birbirimize ulaşırız.
Bu bazen sinir bozucu boyuta da gelir :)
Bu hali test etmişliğimizde vardır ve eminim ben bu yazıyı buraya astıktan sonra beni arayacak ve o bildik ses bana "Cadı...yine kulaklarım çınlıyor, söyle bakim ne var ne yok" diyecek...
Ben de ne zaman yazıldığı kanıtlı olan bu sayfayı alıp ona yollayacağım-eşzamanlılığı birkez daha teyit etmek için :))
Daha sonra bu denli kuvvetli olmasa da başka bir güzeldostumla da çok yoğun telepatik bağım oldu..Ama açıkcası onunla saati saatine bunu test etmedik...

Şaşkın ifadesi, daha sonra benim ona gerçek hitabım oldu...
Hoş bu ifade ona çapkınlık kariyerinde epey yol da aldırdı :)
Beni yargılamadan en sert, acımasız eleştirileri getirebilmeyi başarmış tek kişidir.
Bu en sert ve acımasız eleştrileri can yakmadan en zarif şekilde bana sunabilendir..

Belki de bunun altında birbirimizin dostluğuna olan inancımız ve asla birbirimize kırılmayacağımıza olan güven yatıyor...
O benim sırdaşım, suç ortağım, dostum, asla bitmeyecek muhabbetim, kahkahalarım ve huysuzluklarımdır...
Hayattaki duruşunu ve sağ duyusunu çok sevdiğim ve varlığına şükran duyduğum canım dostuma...
Bu kaktüse senin adını veriyorum...Renkleri bana gözlerini hatırlattı
ŞAŞKIN :)))

Not: Bu resni internetten yükledim.

Siyah
28-01-2010, 20:31
Sayın başlık sahibi çok değerli dostum Kartalpin
İkidir hile yapıyorum...
Birinde senin bir fotografını kullandım diğerinde internetten resim indirdim...
(ama kaktüs-ön yargı ve dostum hakkındaki yazdıklarım tamamen doğrudur-itiraf ediyorum)

Bu durumda, benim hilekarlığımın bir cezası olacak mıdır?
ceza kesilecek ise lütfen benim teknoloji özürlü bir kul olduğum unutulmasın ve fotograf makinası ile film çekmek dışında, onu bilgisayara aktarma aşamasında ne kadar büyük zorluklar yaşadığım göz önünde bulundurulsun...gerekirse kaktüs tasviri ile kaktüslerimi canlandırabilmeyi bir borç bilirim...
Arz ederim...
taba
:)

Not: Olayı ne kadar ciddiye aldığımı lütfen anlayınız bu mesaj havaalanından yollanmıştır...

kırçiçekleri
28-01-2010, 20:52
Sevgili Taba,

Dostunuzu, aranızdaki görünmeyen ama var olan o güzel bağı öylesine güzel anlatmışsınız ki...
Ama dostunuzun gözlerini benzettiğiniz,
Çiçeği gerçekten çok ilginç, güzel olan kaktüsün adı hiç güzel değil bence._Leş kaktüsü_
Daha hoş bi adı olmalı değil mi?
Sağlıcakla kalın.


http://img51.imageshack.us/img51/6141/resim20004.jpg (http://img51.imageshack.us/i/resim20004.jpg/)

kırçiçekleri
28-01-2010, 20:57
Sevgili Kartalpin'in güzel anlatı sayfasına öylesine daldık, öylesine doldurduk ki
artık anlatmaz oldu kaktüslerini, dostlarını...
Umarım kırmamışızdır Onu...
Sevgiyle bekliyoruz dostlarını , Onu, kaktüslerini....

Siyah
28-01-2010, 21:04
Leş, meş hiç anlamam
Ben de çok makbul birşey değilim zaten:)))
Onlar benim şaşkınımın gözleri :)))
Hem kuzguna yavrusu şahin görünür hesabı...

Bu arada atatürk havalimanında bugün hiç kimse uçağını kaçıramaz...
Çünkü bütün uçuşlar rötarlı :)))))

Siyah
29-01-2010, 11:44
Sevgili Kartalpin;
Seni neşelendirebilmek için sayfaya neler yazmak isterim...Hayatın tamamının bir teselli olması dışında dileyebileceğim hiçbir şey yok...

Sevgili Kırçiçekleri;
Okuyorum yeniden yazdıklarımı
Fazla samimi yazmışım haddimi aşarak...Sayfanın formatına uygun düşmeyecek şekilde...
Ama kaktüs ayrımcılığı hiç hoşuma gitmedi. Biliyorum sizin niyetiniz de bu değildi.
O yüzden alaycı bir dil kullandım Şaşkın dostumun rencide edildiğini düşünüp kendimi de o seviyeye indirmek için...
Değerleri ne de olsa biz veririz...
Kendi değerimiz ise bizde saklıdır :)))

diver_bird
29-01-2010, 23:28
Bir arkadaşım vardı. Babası babamın asker arkadaşı olması sebebi ile tanıştık o Bursa da ben se İstanbul da. Onunla iki gün geçirdik sadece. Fakat birbirimizi öyle çok sevdik öyle iyi anlaştık ki anlatamam yıllar var ki birbirimize mektup yazdık bazen iki üç tane arka arkaya. O bana anlatır bütün sırlarını ben ona;
Çok da zayıftı
Ablamın düğünü vardı davet ettim hadi bize gelin diye hastaneye yatacağını duydum.
Çok zayıf olduğu için doktora gitmiş (Aslında bi çok kez doktorlara gitmiş)
Oda bildiğim kadarı ile ameliyat edelim seni bak nasıl kilo alıyorsun demiş.
Bizim ki hiç düşünmeden kabul etmiş. Doğal olarak düğüne gelemediler
2-3 gün sonra öğrendim ki ameliyat sonrası fenalık geçirmiş hem de oldukça kötü
Allahım hatırlamak bile acıttı canımı.
Vefat haberini aldım sonra.
Şimdilerde ise sadece ruhuna okuyabiliyorum.
Yaşasaydı diyorum sadece yaşasaydı...
Yıllar sonra ailesi bize geldiğinde kızkardeşi onunla ilgili gördüğü rüyaları anlattı bana
Yıkıldım...
Gerçekle rüya arası gibi bişi
Ruhun şad olsun biricik arkadaşım CEMİLE

Şeytan Dağındaki bir mağarada duydum bir büyücü kadın varmış
Aşka inanmayan taş kalplileri büyüler kara sevdalı yaparmış.
Üşenmedim, az gittim uz gittim derken
Vardım büyücünün mağarasına
..................................

Bu şiirin şu an hatırladığım bir parçası
oldukça uzun bir şiirdi
Canım arkadaşım yazardı hep.
Ailesi benim ona gönderdiğim mektupları hala öylece saklıyor
Tabi bende
SEVGİLERİMLE

kırçiçekleri
02-02-2010, 15:45
Sevgili Kartalpin,

Dost olmayı, dostluğu bilensiniz,
dostları, dikenleri ile de sevebilensiniz.
Ne mutlu sizinle dost olup, dost kalabilenlere...
Neyzen'i de ney'i de dinlemeyi severim ben.
Biri güldürürken, sözleriyle taşlar kötüyü, çirkini, hayını..
Biri alıp götürür insanı başka başka yerlere...
Işıklı, dingin, huzurlu...
Anlatınız okunası güzel.
Dostlara sunulan son söz de...
Teşekkürler.
Kalın dostça, dostlukla...

skaraca
04-02-2010, 22:59
Ney üfleyemeyen Neyzen...

Öyküyü, içinde sakladığı dramı sevdim. İnsan ölümü sever mi? Anlatım güzel olursa neden olmasın. Aslında sevilen ölümde değil, belki anlatım. Öykünün, anlatılan kişiyle bütünleşmesi, o kişinin tüm anlarının; aslında onu tanımayan bizlerin gözleri önüne getirilmesi. Anlatıcının duyduğu acıyı, okuyucuya yansıtabilmesi, hissettirebilmesi... Hatta anlatıcıyla aynı acıyı duymalarını sağlaması. Güzel olan yönü bu öykülerin. Bazen okurken dalıp gidiyorum başka başka öykülere. Kendimden, yaşadıklarımdan. Ama bunları anımsamak başka, bana hissettirdiklerini başkalarına hissettirebilecek kadar anlatabilmek başka. Anlıyamıyorum intiharı. Anlayamadım hiç. Birlikte çalıştığım meslektaşlarımdan intihar edenler oldu. Görevim gereği intihar etmiş kişileri gördüm. Sorunlarını, yaşadıklarını dinledim arkadaşlarından, eşinden, çocuklarından... Kısaca tanıyanlarından. Hiçbiri bana intihar etmeyi gerektirecek bir sorun olarak gelmedi. Görev yaptığım yerlerden birinde bir meslektaşımın intiharı sonrasında bir ortamda " İntihar bir anda karar verilen birşey değildir, intihar için yıllar öncesinden karar verilir" denmişti. Bilmiyorum belki doğrudur. Yaşamak için o kadar çok neden varken, bir tek nedenle ölümü seçmek niye? Aslında ölüm hiçbirşeyi değiştirmiyor. Kalanlar yine hayatlarına devam ediyor. Anımsıyoruz zaman zaman, hayat bizi çarkları arasında öğütürken.

Bir rastlantı mı, bilinçli bir seçim mi oldu bilemiyorum sayın kartalpin? Altmışbirinci kaktüs ve öykünüz sanki yukarıdaki son iki cümlemi doğruluyor. Hayat yine devam ediyor ve dostlarla sohbetimiz sürüyor. Onlarla hayatı, hayatın getirdiklerini paylaşıyoruz. Bazen renkli, cancanlı görüntüler yerine siyah-beyaz bir hayat. Belkide renklerdir hayatı bu kadar çekilmez kılan. Renklerin karmaşası yoruyordur bizleri. Sadece siyah beyaz olsaydı, arada biraz gri. Belki bu kadar zor gelmezdi hayat.

yasemin_38
09-02-2010, 00:16
Sayın Kartalpin,

Bence dostunuz Yaşar, o kadar ince ruhlu ve karşısındakini incitmekten kaçınan biri ki; size geri gönderdiği ve "bu benim" dediği kaktüse bile yansımış bu özelliği... Kaktüs dikenlerini nasıl da kıvırmış, dokunmak isteyene zarar gelmesin diye...

kırçiçekleri
09-02-2010, 00:31
Yaşar'ı tanımak , içtenlikle, yalın anlatımı okumak iyi geldi bana da...
Yaşar'ın kadın_erkek ve aşk saptamalarına katılmamak olası değil.
Kadın, aşık olur... Aşık olduğu adamın önceleri görmez ona ters gelen davranışlarını sonra görse de görmezden gelir.
Ve sanar ki bu hoşgörüsü hiç tükenmeyecek.
sanar ki ilk tanıdığınca kalacak o adam!!!
zaman yaldızını alınca hayran olduğu adamın altından bazen bi kütük, bazen bi paslı demir, bazen bi kaya, bazen bi buz dağı çıkar.
Ve kadın canından, kanından var ettiği canözü çocuğuna yöneltir bütün aşkı...
O üzse bile, O anlamasa bile, O, canını yaksa bile...
En koyusundan, en derininden aşk şiirleri yazan erkeklerin kadınlardan çoook olmasının tek nedeni duygusallık değil, seçilme, onaylanma kaygısı...
Tavuskuşunun erkeğindeki kuyruğun gözalıcılığı, erkek geyiklerin heybetli kocaman boynuzları, erkek aslanların afilli yeleleri hep dişilerce beğenilmek, seçilmek için değil mi?
Yaradan öylesi bi düzen kurmuş ki...
Dikenleri batsa da onlarla olmaktan kendimizi alamadığımız kaktüsler, güller gibi kadın_ erkek ve Aşk.........
Sağlıcakla.

skaraca
09-02-2010, 09:00
Sevdim Yaşar beyi ve öyküyü...

Benim öyle felsefi sohbetlerim olmadı. Hatta eşime göre kimse ile doğru dürüst bir sohbetim bile yok. Felsefe ise en çok zorlandığım konular idi. Hukuk Fakültesinde okurken, felsefecilerin görüşlerini hukuki bir bakış açısıyla inceleyen dersler, en çok zorlandığım dersler olmuştu. Hatta öyleki en zor derslerden ilk hakkımda geçerken, herkesin ilk hakkında iyi notlarla geçtiği felsefe bağlantılı seçimlik (ki ders notları 10-15 sayfa idi) bazı derslerden ben ikinci-üçüncü haklarımda geçmişimdir.

Ama Yaşar bey bence kendisini en güzel tanımlayabilecek kaktüsü seçmiş. Sayın yasemin_38 dikenlerin dokunmak isteyene zarar vermemesi için kıvrılmış olduğunu değerlendirmiş ise de ben öyle düşünmüyorum.

O kaktüsün dikenleri değdiği yere batmaktan çok takılır. Ne olursa olsun eğer biraz yakın iseniz kıyafetinizin en küçük parçası temas etse de, hemen takılır ve sizinle birlikte gelir. Öyküsünde de anlatıldığı gibi, aslında Yaşar bey bence hep birileri ile birlikte olmak, yalnız kalmamak istemiş ancak bunu başaramamış ve sonunda kendisine yalnız bir yaşam kurmuş. Seçtiği kaktüs ise her koşulda takılan dikenleri ile içinde kalan bu uhdeyi en iyi şekilde betimliyor.

Siyah
09-02-2010, 09:10
Bazı yorumlar beni hep güldürmüştür...
Şirin Ferhat için dağları deler miydi?
Dağ yoluna çıktığı anda tecavüze uğrardı!

Leyla Mecnun'u için dünyayı karşısına alır mıydı?
Aldığı anda linç edilirdi!

Anna Kararina aşkı için çocuğunu bile terk ettiğinde ne oldu?
Sevgilisi toplumca affedildi ama kendisi öyle aşağılandı ki trenin altına atmak durumunda kaldı kendisini...

Ve Virginia Wolf, Tek kişilik odasında neden kadın Şekspir yetişmediğini ne güzel anlatır...Yetişmesine engel olurlarda ondan...Peki kimler engel olurdu ve oldu? Erkekler :)))

Kadın- erkek gibi genellemeler yaparsak o kadar sığ şeyler yakalarız ve öyle uzar gider ki bu polemik...gerek yok! Erkek egemen feodal sistemde kadın nasıl bir aşkı ne şekilde yaşayabilir? Töre cinayetine kurban olarak mı, yoksa sırf gülümsedi diye canlı canlı toprağa gömülerek mi? Bu şiddet ve korku kadının genetik kodlarına işlememiş midir? Evet sonuçta kadın sinsice davranır, ama davranmaya mahkum eden de erkeklerdir...

Önemli olan yürektir...Kendisine ve sevgisine güvenen bir yürek, her şart altında sevgisini sunar...Kimi mendil işleyip verir eline ve sessizce köşesine çekilir için için yanarak, kimi dağları deler...Ki o mendili işlemek bile emin olun dağı delmekten daha büyük bir cesarettir!

Görebilene...

Hülya
10-02-2010, 00:25
Sayın Kartalpin
Çok güzel anlatıyorsunuz. Öyküleriniz de bazen yaşanan olaylara öyle bir dokunuyorsunuz ki!
Bu öykünüzü defalarca okudum. yazmak istediğim çok şey var. Canım öyle yanıyor ki! Yazamıyorum.Ben de böyle yitirdim . Aynen duygularımı yansıtmış yazdıklarınız.
Son sözleriniz hariç,unutulmuyor,unutulmuyor..


Ama belki bir beyin kimyasındaki değişiklik, bir deprasyon, bir başkasanı cezalandırma amacı, iç nefret vs vs.. Ve bir intihar... Onu bir intihar sonucu yitirdim. Bu dost benim çevremde intihar yolu ile yaşama veda eden çok yakın tanıdığım 5. kişi... Babası bir neyzendi ama kendisi o neyi hiçbirzaman üfleyemedi...

Hayır kızgın değilim ona, Ya da “ne hakkın vardı böyle bir şekilde sevdiklerini üzmeye?” diye sormak da istemiyorum. Yargılamak asla değil yaptığım. Ne kadar mantık yorsam, ne kadar teslimiyetle karşılamak istesem de bu absurdluğu kabullenemiyorum bir türlü. Ama elbet kabulleneceğiz yaşam geride kalanlar için sürüyor, kendi yazgımızın son noktasına kadar tutunmayı bileceğiz, beden uzun süren yası kabul etmiyor. Anılar tekrar tekrar beyinden geçse de yine unutulacak yine unutlacak...

kartalpin
10-02-2010, 20:13
Önce güzel sözcükleriniz için teşekkür ederim, sizde paylaşabilirsiniz buraya içinizden dökülenleri ve bu sayfalarda yazılarınızı görmek bizi mutlu eder ve paylaşmanız da bizi onurlandırır. Fotoğraflarınıza baktım ki benim kaktüs aşkımın daha fazlası sizde kedilere yönelmiş. Paylaştığınız kedi fotoğraflarına hayranlık ve keyifle baktım. Evrendeki en estetik hayvan olan kedilere bende çok hayranım..

Lütfen bizi yazılarınızla onurlandırın.. Sevgi ve Saygıyla

kırçiçekleri
12-02-2010, 00:15
Yanılıyorsunuz Sevgili Kartalpin...
Ve haksızlık ediyorsunuz kaleminize...
Dostunuz Yaşar'ı eleştirmek, tepki vermek değildi hiçbir yazılan.
Hani _ne kadar anlatırsan anlat, anlattıkların karşındakinin anladığı kadardır_ gibi bi söz vardır. Bizler kendi pencerelerimizden baktıklarımızı,gördüklerimizi , kendi anlamlarımızla yazdık içimizden geliverenleri geldiğince....
Yaşar Dosta, sağlıkla, aşkla yaşasın diliyoruz.
Kaleminiz hiç tükenmesin, kalın sağlıcakla....

Siyah
12-02-2010, 12:47
13 yaşındaydı Özbekistan'dan Türkiye'ye göçtüğünde. Çok zorlu bir göç ile13 yaşından itibaren bilmediği bir ülkede hem çalışıp hem okumuştu. Ailesinin büyük bir kısmı ya vefat etmiş ya da Özbekistan'da kalmıştı. Uzak akrabalarının yanına yerleşmiş, en nihayetinde İstanbul'da Tıp Fakültesine girmişti. Kendi çabalarıyla yabancı dilini geliştirmiş, ihtisasını yapmış, peşine bilimsel çalışmaları ve akademik kariyeri gelmişti. Hayatta çok küçük yaşta at sırtında ülke değiştirdiği için, her zaman kendi başına birşeyler başardığı ve hep kendine dayanarak bir yerlere vardığı için "Göçebe" diye tanımlardı kendini...ve "göçebe kendine ebe" derdi...

Mesleğine ve Hocalığa vurgundu. En çok elde etmeyi istediği şeyi başarmış hayatta başka bir eksiği kalmamıştı ki, bir gün yürüyerek geldiği fakültesinde önce çok ciddi bir bel ağrısı, sonra mesane kontrol yitimi ile birlikte her iki bacağın tutmamasıyla gün içinde yatağa yığıldı kaldı. Transvers myelit tanısı koydular. %90 geri dönüşü mümkün olan bu hastalıkta ne yazık ki SÖ (adını vermiyorum, baş harfleriyle anacağım) %10'luk gruba dahil dolu ve ömür boyu kalıcı felç ile rehabilitasyona başladı.

Ben kürsüye asistan olarak başladığımda SÖ, Üniversitenin özel izniyle kürsüdeki odasında yaşıyordu. Böylece İstanbul'un günlük trafik derdinden kurtulmuştu. Yarı çalışma-yarı ev şeklinde ve gerekli ortopedik aletlerin bulunduğu odası mesai saatleri dışında tüm asistanların kantini gibi olmuştu. Açsak eğer mutlaka SÖ'nün buzdolabında bizim için yiyecek birşeyler bulunurdu. Sigaramız mı bitti? SÖ'nün çekmecesinde mutlaka vardır! Canınız çikolata mı çekti? Ay sonuna paranızı mı denkleştiremediniz? SÖ gizli bankanızdır! Yolda ıslandınız veya üzerinize birşeyler mi döküldü..SÖ gardolabında giyecek vardır mutlaka size uyacak! Hatta başınız mı ağrıdı? Antibiotiğe mi ihtiyacınız var? SÖ'nün tekerlekli sandalyasinin arkasına asılı duran çantası size tüm ilaçları temin edebilir. Sihirli bir oda gibidir SÖ'nün odası. İnanılmaz şeyler burunur içinde... Tornavida ihtiyacınızmı var? Hooop çantadan çıkar!

Mesai saatleri dışında bu kadar içli dışlı olduğumuz Hocamız, mesai saatleri içinde ise gaddarlığı ile nam salmıştı...Tek bir bakışıyla yüreğine korku salmadığı asistan yok gibiydi. Bir ben onun sınırlarını biraz zorlardım..Göçebe ruhlu bulurdu beni..benimle baş edememişti:))

-Görünene değil, görünmeyene bak!
-Konuşana değil, susana bak!
-O ne biçim özür dileme! Kendini haklı bularak-samimiyetsiz ve kifayetsiz!

Bu sözleri ondan duyarken hayatımızın en önemli derslerini aldığımızdan haberimiz olamayacak kadar toyduk henüz:))

Ufak tefek, esmer, çekik gözlüydü. Tipik orta asyalı yüzü vardı Hocamızda...
Karizmatikti..huysuzdu..
Bakmayın siz asistanların ihtiyaçlarını giderip, odasını bizim için kantin yaptığına...Gaddardı aslında, öyle gaddardı ki, asla beyaz bile olsa yalan söylemez, doğruyu da acıtıcı bir zalimlikle, gerektiğinde de sizi yaralamak için kullanırdı! Ama tüm bunlar iş ile sınırlı kalır, mesai saati bittiği anda gündüz sizi ağlatan, kendinizi yetersiz hissettiren ve "ben bu mesleği asla yapamayacağım" diye bunalımlara girmenize sebep olan Hocanız, sizi tüm bu duygulardan öyle iyi sıyırırdı ki, ertesi gün şevkle yine iş başı yapardınız ve eğitimize zevkle sarılırdınız!

İlk bilimsel çalışmalarımız da onun teşviki ve katkısı vardır.
Hayata dair en derin felsefik konuşmalarımızda onun sesi kulağımızda çınlar...
Yaşama azmi ve sevincini, en zor şartlar altında nasıl kendine dayanıp ayakta kalınabileceğini bize bizzat örnek olarak gösterendir...O bizim hocamız, babamız, savaşçımızdır...Huysuz mu huysuz, tatlı mı tatlı savaşçımız :)

Hiç yılmadan korkmadan, kendi özel arabasıyla tüm Türkiye'yi dolaşıp, bizlere gittiği en ucra köyleri anlatıp, bir insanın asla ve asla sakat olmasının onu sınırlamayacağını bize gösterendir...

Meslek hayatını dolu dolu yaşadı. Emekli olduğunda odasının önünden her geçişimizde içimiz sızladı. Orası bizim kantimiz, sığınağımız, zaman zaman hayatımızın en acı fırçalarınız yediğimiz biricik yerdi...

Onu rüyamda hiç görmemiştim ki, ta ki bir gece, bütün bir gece boyunca sıkıntıyla onu görene kadar! Bütün bir kürsü Hocaları ve dostları ile birlikteyken beni yanına çığırdı birşeyler konuştuk... Sabah uyandığımda hiç hayra yormadım çünkü sıkıntıyla uyandığım rüyalarımı sevmem! O akşam intihara teşebbüs ettiğini ve yoğun bakımda olduğunu haber alıp yanına koştuk... Bana rüyamda konuştuğumuz herşeyi satır satır aynen tekrarladı! Şoke olmuştum... Hem onun mücadeleden vaz geçişine hem de rüyamdaki sohbetin böyle bire bir karşıma çıkmasına hayretler içerisinde kalmıştım! Üzüntüm ve şoke oluşum bir yana SÖ bunu yapmazdı! O benim -bizim -tüm fakültenin gözünde azmin yılmaz savaşçısıydı....

Neden dedim ona....Neden?
"Artık bir faydam yok" dedi... Siz şu an sadece kendiniz için benim yaşamamı istiyorsunuz çünkü kendiniz için beni seviyorsunuz ve yaşayayım istiyorsunuz" diye cevapladı...
Ona haksız olduğunu söylediysekte ben biliyordum ki kararlıydı! Gözlerinden biliyordum...Onu tanıyordum...Beni de göçebe ruhlu bulduğundan en çok içini bana açtığından biliyordum...
"Yoruldun mu" dedim...
"Hayır" dedi, "yorulmadım-ama işim bitti artık, faydam kalmadı!"
İkinci denemesinde ölmeyi başardı. Hiçbirşeyi kendi iradesi dışında kabullenmezdi. Depresyonda değildi... Sadece karar vermişti. İşi bitmişti! Nitekim ölümünü de kendi iradesiyle seçti. 2 ay sonra cenazesindeydik....

SÖ'yü toprağa vereli 4 yıl oldu. Ama ben 4 yıldır ona "Allah rahmet eylesin" diyemedim. Adı her geçtiğinde, ya da bir çilingir sofrasında en çok sevdiği içki olan rakıyı yudumlarken hep "Kulakların çınlasın SÖ" dedim...

İçimden gelmedi...Benim için ölmedi ki...


"Kulakların çınlasın SÖ"

Not: Lütfen benim için, çok sevgili Hocam için buraya şöyle dikenleri en sert olanından bir kaktüs resmi koyar mısınız? Hocam gibi olsun...

İrem Erdinç
12-02-2010, 14:22
Sevgili Taba; İnternet üzerinde kaktüs seyahati yapıp, SÖ'ye en yakışan kaktüsü sen seçip bize tanıt. Kendi adıma "Hile" olarak görülmeyecektir ;)

yardımı olursa: http://www.cactusinfo.net/gallery/A/index.htm
Taba bir kampanya başlatalım ve sana kaktüsler hediye edelim. Sende o güzel anlatımınla bize bolca yaşanmışlıklarını - hikayelerini ve tanıdıklarını yaz. Olur mu ;)

Siyah
12-02-2010, 22:01
Sevgili İrem, size dostumu anlattırken istedim ki siz onu gözlerinizde canlandırın ve siz ona bir kaktüs seçin...Bir de şu var ki ben gerçekten teknoloji özürlü biriyim bana kaktüs yollasanız bile resmini çekip, yükleyip basmayı bile becerebileceğimden emin değilim...

Ama teklifin çok nazikti ve çok hoşuma gitti.
İzninle bende sana şöyle birşey teklif edeyim...
Ben size dostluklarımı yaşanmışlıklarımı anlatayım, kaktüsü siz seçip yapıştırın...hem böylece daha interaktif bir iletişim olur, hatta niye-hangi özellikleriyle o kaktüsü seçtiğinizi de açıklarsınız bana...

Sanırım sevgili Kartalpin'de pek itiraz etmez böyle bir uygulamaya...
(umuyorum...çünkü emin olun bu konuda çok ultimatom yedim, kendisi de SÖ'den pek farklı değil prensipleri konusunda :) )

Siyah
12-02-2010, 23:39
Sevgili Kartalpin
Kaktüssüz yazı paylaşımım için çok özür diliyorum.
Sayfanızım formatını da bozmayı aklımdan geçirmem...
Sayın Malina'dan rica etsek benim bu yazılarımı buradan kaldırabilir mi?

Siyah
13-02-2010, 00:49
Sevgili İrem,
Sanırım ikimizde gereken uyarıyı aldık...SÖ'ye prensiplerinde benzediğini söylemiştim :)

Sevgili Kartalpin ricanızı kırmak büyük kabalık olur, ayrıca sözlerinizden onur duydum...

Ben resim çekme ve yükleme konusunda Sevgili İrem'den destek alırım birlikte el ele hallederiz bu konuyu...

4.tekilkişi
13-02-2010, 18:11
“Biz erkekler aşık oluruz, kadınlar ise sadece seçer. Doğanın kuralı bu ya da yaratan böyle buyurmuş.. Duygu dolu şiir yazan kaç kadın sayarsın bana, duygu dolu besteler yapan kadın bestekarlar nerede, duygu dolu çizimlere sahip kaç kadın ressam bilirsin… Kadın sadece ve sadece kendi çocuğuna karşı tam aşık olabilir. Yani hiç bi karşılık beklemeden sadece kendi çocuğuna sevgisini sunabilir. Kadın için bir erkek ise, sadece o aşka, yani çocuğa ulaşmada bir ara evredir . Eğer kadın da aşık olabilseydi evrende denge bozulurdu, İyi ki kadınlar aşık olmuyor da denge korunuyor toplumda”



Hanım'ın Çiftliği dizisinde mi duymuştum, Orhan Kemal menşeili, yahut On Kadınlı bir Ntv programında mı anımsayamadım şimdi. Deniliyordu ki: " Biz kadınlar aşık oluruz, erkekler ise SEVER sadece". Tam da Yaşar Bey'in sözleri ile zepzengin uyaklı. Durup, unutup her şeyi bu cümleyi düşünmüştüm. Hakikaten öyle mi? Aşık olan kadınlar mıdır erkekler mi? Hoş ne fark edecek değil mi? Aşkı tatsın da kişi.

Memlekette neden hiç şair kadın yok gibisinden sorulmuş Can Yücel'e cevabı malumunuz şahsına has olmuş :)) Bir başka şair de yine aynı konu üzerine -ah keşke tam cümleleriyle hatırlayabilseydim-: Erkeklerin karşılarında onları etkileyebilecek endam ve narinliğe sahip bir varlık var; kadınlar. Belki bu yüzden yazabiliyorlar demiş. Kadının karşısındaki erkek ne kadar etkileyici ki? Bir nefeslik durup düşünülünce sanki hak veriyor insan. (Estagfurullah yanlış anlaşılmasın sözlerim.) Daha geçen gün Antik "şair kadın" Sappho'nun kitabını aldım. Kadın şair diye almak istedim üstelik. Duygu yüklü kelimeler işte. Aşklı, dokunaklı. Mitoloji dersinde söylemişti hocamız, Aphrodite'ye yazılmış ilk şiir ona aitmiş. Ve söylenegelmiştir, Sappho kadınlara aşıkmış! Kadınlara! Bir erkeğe yazılamadı yine şiiir....

Bitkilere uyup kışın mahmurluğuna mı büründüm bilemiyorum. Biraz uzak bırakmıştım kendimi buralardan. İnsan sevdiğinin uzağına düşünce özlermiş; kıymetini anlarmış... Ben de bulandığım bu ağaçlar sevdasından uzağa çektim kendimi. Başkaca arayışlara girdim-çıktım. Bazen işin içinden çıkamadım, dolandı ayaklarım. Ama hiçbir yerde de bu tadı bulamadım. Özledim vesselaaam.

Yaşar Bey'le tanışınca yüzüme gül(ücük)ler doldu. İlk okuduğunda karşı bir atağa geçiyor insan, serde kadınlık var. İçimden bir ses yükseldi: Evden dışarı çıkarılmayan kadın ne kadar gösterecek ki aşkını? Özgür olmayan, kadın olduğunun farkında olmayan kadınlar ne kadar aşık olabilecekler? Onun ancak çocuğuna duyduğu aşkı kabul edebilir çevresindekiler? O da Anna olamaz; "anne" olur! Ne yapsın?! Tabii Yaşar Bey'in bunlara da pek çok cevabı vardır. Ve biliyorum aslında, önünde sonunda Sayın Kartalpin'in bahsettiği diğer bayan dostları gibi Yaşar Bey'in düşüncelerini haklı bulacağımı.

Merak ettim "Aha da bu ben işte" diye gönderdiği kaktüsü Yaşar Bey'in ne görüp ne düşünüp gönderdiğini. Kaktüsle arasında nasıl bir bağ kurdu acaba? Siz anlamışsınızdır hoş, daha görür görmez. Balık oltası gibi geldi bana dikenleri. Yahut yukarıya uzanan iki kol. Ne ikisi, bir sürü. Her yere uzanmak ister gibi. Her şeyi kucaklamak ister gibi. Veya tutunmak ister gibi bir şeylere...

4.tekilkişi
13-02-2010, 22:14
Kitabevinde geçirdiğim zamanda Neyzen Tevfik ile Sappho arasında kalmıştım. Şansımı şair kadından yana kullandım. Zihnimin algısı Neyzen Tevfik'e açıkken, sizin yeni dostunuzla bir heyecan tanışmak istedim. Neyzen hiciv ustası, nükteli bir hikaye okuyacağım diye düşündüm. Öykünüzün adını da yine kafamdaki Neyzen tasvirine uygun, pek latifeli bulmuştum: Ney Üfleyemeyen Neyzen....

İlk defa kullanıyorum cümle içinde üzünç kelimesini. Çok işittim, çok okudum ama kelime ilk kez benim oldu. Benim duygularımın ifadesinde ilk kez kullanıldı. Üzünç duydum dostunuz için.

İnsanların burnunun direği niçin sızlar? Niçin yüreğin oturma odasında hissedilmez de üzüntü, neden burnun direği?

Bu gidiş, ardında üzüntüden çok daha derin hüzünler barındırır. Çünkü beklenilmeyen bir yolculuktur çıkılan. İnsan nasıl böyle bir karar verebilir? Babası akil bir neyzen olan bir oğul nasıl bu kadar boşluğa düşebilir? Ahhhh ne üzücü... Sizin üzüntünüz, içine düştüğünüzü düşündüğüm ruh durumunuz sorular/niyeler (tahmin edebiliyorum) insanı ne kadar boğar? İnsan bütün cevapsız soruların önüne hep kendini atar cevap olarak. Kendisinin iç huzuru rahatsız eder. Neden değil mi, biz bu kadar huzur doluyken, birileri niçin arayıştalar? Arayışta olsalar yine iyi; onlar aramayıştalar! Onlara neden bir kuple huzur sunamıyoruz kendimizinkinden biraz boşaltıp. Niye onların çaresizliklerine biraz huzur serpemiyoruz. Kendinizi ne kadar üzmüşsünüzdür kimbilir Sayın Kartalpin. Bazen ama, ama bazen!!!! İnsan bulmak istemez, aramak istemez, içine düştüğü boşluğa aitmiş sanır. O boşluğa o hiçliğe inanır. Of Allah'ım ne kötü! O inandığı hiçlikte yitirir kendini. Bu yine de kendisinin seçimidir. Saygı duymak (mı) gerekir?

Ölmek kolay, yaşayabilmektir zor olan. Eskiden, sorgulamalarla kendi kendimi köşeye sıkıştırdığım, kendimden önemli cevaplar istediğim zamanlar oldu. Doğum elimizde değil, ölümü verseydi bize Yaratan. Ölümümüzü bize bıraksaydı bari derdim. Keşke derdim ölümü biz seçebilseydik. Her üzüntümde pes ederdim. En basit hayal kırıklıklarımda, en kabul edilemez gördüğüm hatalarımda... Pes ederdim ama beklerdim bir küçük kıvılcım, bir ışık. Mutlu olmak, üzüntülerimi unutmak için en ufak bir fırsat beklerdim,yine de. İnsanlar, niye bu kadar çabuk pes ediyor artık?!!! Niye bu kadar umutsuzlaaar, inançsızlar yaşama karşı? Hep kendime ölümü bile yakıştırmak için daha akıllıca sebepler arardım ben. Bunlar ölmek isteyebilecek kadar önemli değiller henüz derdim. Yaşama inanırdım en azından. Boşluk hissi...... Rusya'daki o maden çukuru kadardı belki. Ama hiçbir boşluk içi doldurulamayacak kadar büyük değildir ki!

Ne kadar üzüldüm arkadaşınız için. Başınız sağ olsun. Siz sağ olun.



(Estagfurullah Sevgideğer Kartalpin, ben asıl kendimi sizden mahrum bırakmışım ne yazık! Ne ayıp, üzüntünüzde yanınızda olamamışım!)

Barçman
15-02-2010, 08:39
Sayın Kartalpin Gerek size karşı mahçubiyetim gerekse gururuna çok düşkün
bir insan olarak çocuk gibi cezalandırılmamı hazmedemediğim için uzun zamanlar
bu siteye yorum yazmıyordum
Ama her zaman olduğu gibi yazılarınızı büyük bir keyifle takip ediyordum
Son mesajınız ve koyduğunuz fotoğraflardan sonra yazmadan duramayacağım
Sizin tabiat aşkınıza ve doğaya karşı duyarlı davranışlarınıza hayranım
Tabiattakı kedilere mama alıp onları beslemeniz , herkese örnek olması gereken bir davranış
Sizi canı yürekten kutlarım
Yazılarınızı takip ettikçe ne kadar çok ortak yönümüz var diye düşünüyorum
Hayattaki en büyük zevklerimden birisi ,çevremedeki hayvanları beslemek
Çevrede ne kadar kuş varsa bizim bahçemizde
Ferforjelerimizi kirletmeleri , kulaklarımızı çınlatan biteviye ötüşmelerine karşın
Eşimle onları çok seviyoruz ******
Bahçemizin önünde yatan sahipsiz kedi ve köpeklerimizide
Sıcak yaz gecelerinde çeşitli yerlere koyduğumuz su kaplarından su içmeğe gelen tilki yavrularını seyretmenin keyfinede doyum olmuyor
Bahçemize yıllar önce bırakılan biri topal biri kör köpeğimizde bu durumdan
son derece hoşnutlar
Umarım bu davranışınız herkese örnek olur
Herkes sokak hayvanları için bir şeyler yapıp onların yaşam hakkına saygı gösterir
Sevgilerimle

Siyah
15-02-2010, 20:25
Şehir, insanlar ve hayvanlar...
Bina yığınları arasında azıcık yeşil kalan o ender alanlarda bazen bir araya gelirler..
Çalıştığım yerin yakınında, park alanı olarak düşünülmüş ama asla gerçek bir park kimliğine kavuşamamış bir yer vardır.
Yine de o yerde hayvanlar ile insanlar biraz soluklanır...
Parkın çıkışında, bir garip meczup vardır.
Yer edinmiştir orayı, belki de şehirde kendini rahat hissettiği tek yer orasıdır... Orası evidir, yaşam alanıdır, dünyayı gözlediği yerdir...

Bir garip adam...Uzun boylu, zayıf mı zayıf..öğleye doğru gelir, parkın yanındaki muhtarlığın girişine yakın merdivenlerde oturur..

Parktaki bütün kediler heyecanlanır onu görünce...
Kedilerle birlikte bende heyecanlanırım..
Benim heyecanım, kedilerin ona nasıl büyük bir sevgiyle koştuklarını görmek içindir...
Her yanını bir anda kedi kaplar...
O kir pas içindeki adam, kedileri kucağına alır, kimisi yüzüne tırmanır, kimisi kolarında bacaklarında huzur içerisinde uyur. Kedileri sever sakince..ama ne sevme...belki de dünyadaki en yakınlarıdır o kediler...
Kedilerde de bir huzur bir huzur...Bir uyku...
Ama ne uyuma...
Öyle tilki uykusu filan değil..Derin derin huzur içinde uyur kediler...normal şartlarda sokak kedilerinin uyumayacağı tarzda.
Sırt üstü kendilerini dağıtırcasına uyur kediler onun kucağında, tepesinde, torbasının üzerinde

Onu öyle gördükçe adamcağızın bir çeşit "ermiş" olduğunu hayal ederim...
İçimden "Kedili Baba" taktım adını...
Bütün gün selpak mendil satıp kedi sever...
Gelip geçen hiç kimseyi taciz etmeden...

Ben mi onu ermiş yaptım, yoksa gerçekten mi ermiş bilemiyorum.
Bir noktadan sonra her iki durumda birbirine karışıyor...
Belki benim niyetimden oldu, belki öyleydi..Ne fark eder ki..
Bildiğim birşey var ise; gönlü herkesten zengindir.
Çok şahidimdir, sadece tek bir kuru lokma ekmeğinin yarısını kendi yer, yarısı ise o inanılmaz sayıdaki kedileri beslemek için böler...
Belki de tüm varlığı olan tek bir kuru ekmektir ve onu paylaşır!

Biz onun kadar zengin değiliz...Tüm varlığımızı aç kalma pahasına kedilere vermeyiz :)

Bu tabloya şahit olduğum ilk günde, çok derinden etkilendim...
Kedilerin ona olan sevgisi, onun kedilere olan sevgisi ve cömertliği...
Kendi içimizde onun gibi bir yüreğe sahip olmadığımıza eseflendim...
Gittim Kedili Babaya yenek, kediler içinse mama götürdüm...
Çok sevindi, kirli yüzü aydınlandı ve bana öyle içten bir "Allah razı olsun" dedi ki...
İçim ürperdi bir an!
O hafta inanılmaz bereketli bir hafta oldu benim için...
İşlerim bir açıldı, bir açıldı!
Tesadüf olduğuna kanaat getirdim...
Ertesi hafta bir mendil aldım sattıklarından ama epey yüklü bir para verdim üzerini almadan..
Yine aynı ifade ile bana "Allah razı olsun" dedi...
Ve tekrar aynı bereket ve bolluk!!!!!

Tamam dedim...Bu baba, gerçek bir ermiş!
Lakin ben ona yemek vermek istiyorum, ama bu yemeği verirken kendi işlerimi düşünmek istemiyorum...
Nefsimde en ufak bir çıkar hesabı olsun istemiyorum...
Önceleri acaba vermesem mi diye de düşündüm...
Ama adamcağızın haline de içiniz acıyor...
Ne yapacağımı bilemeden aklımın bir kenarında da kedili baba durdu...

Yine gittim mendil almaya...
Mendili aldım, yüklüce parayı uzattım..ve "Allah razı olsun demeni istemiyorum" dedim..."Yoksa alamam!"
Güldü "Tamam" dedi...
Şimdi arada yemek götürdüğümde veya mendil aldığımda ondan, bana sadece başıyla selam veriyor...
İçim rahat, işlerimde ekstra bir artış yok...Artış olacaksa başka nedenlerle oluyor zaten..
Bende vicdan hesabı yapmadan Kedili Baba'ya yemek verebiliyorum :)

Bu öyküyü bir arkadaşıma anlattım..
Hemen zıplamış gitmiş bir mendil almış ondan, bir sürüde para vermiş..
Hiçbir şey olmamış..
Telefon açtı bana, "Kedili Baba' ya bir sürü para verdim hiç birşey olmadı" diye...
Güldüm sadece....
:)

Not. Sevgili Kartalpin, kaktüs aldım, fotograf makinası da alacağım, formatı bozmayacağım söz...ama kedileri görünce dayanamadım ;)

diver_bird
15-02-2010, 20:54
Sevgili Taba
SÖ ile ilgili yazınız çok güzel anlatım olmuş.
Eminim o sizi bi yerlerde görüyor ve duyuyordur.
Bu yüzden O da kendisinden allah rahmet eylesin denilerek bahsedilmesini istemezdi.
Hızır içinde uyusun
Kaybettiklerimiz hep içimizde yaşasın

Siyah
15-02-2010, 21:55
Sevgili Diver Bird
Benim için yazdığınız güzel şeyler için çok teşekkür ederim.
SÖ eminim ki beni duyuyor, ben böyle şeylere gerçekten inanan biriyim, çoğu kişiye saçma gelsede..

Kaybettiklerimiz demeyelim...Ayrılanlar diyelim...Ve bizden ayrılanlar biz istediğimiz sürece hep bizimle kalırlar

Çok teşekkürler

hanif
16-02-2010, 19:53
kaktusleri çok seviyorum ama şuan hiç kaktusum yok.buarada burda yeniyim

cok garip bi kaktus

otuzikinci kaktusunuz cok guzel çiçek açiyor biliyomusunuz

kırçiçekleri
16-02-2010, 20:22
Zaman....çok iyi bi silgi oluyor bazen...
Siliveriyor, unutuyorsun yaşananları, söylenenleri, birilerini...
Bazen de öyle kalın çizgiler çiziyor ki silinmesi olanaksız
izler bırakıyor.
"Bir yarasın, izi silinmeyecek" dedirtiyor insana.
Derdi ki Sevgili Dostum;
"Sevmek dokunmaktır"
Oysa her dokunuş sevgiden değil,
oysa dokunmadan da sever insan.
Yüreğinde inceden bi sızı duyuyorsa Onu anınca...
anımsadığında Onu, özleminden sızlıyorsa burnunun direği,
Gözlerinden yanaklarına süzülüveriyorsa gözyaşları Onun bi sözü gelince aklına...
Ondan gelecek_ bi tümcelik bile olsa _iletiyi bekliyorsa umutla...
Posta kutusunda Ondan gelen iletiyi görünce seviniyorsa çocukça...
Düşlerde kayboluyor, düşlerde buluyorsa Onu...
Dedi ki Sevgili Dostum;
"Sırça köşklerde yaşama, yere bassın ayakların"
Gerçekler dağıtıyordu güzel düşlerimi...
yere basınca kırılan sırça sarayımın cam kırıkları batıyordu ayaklarıma
ama kanayan yüreğimdi , ayaklarım değil....
Ve dedi ki Sevgili Dostum;
"Herşeyin bi sonu vardır"
Ama bilmiyordu ki dostluğun, sevginin yoktur sonu...
Yaşamın ölümdür sonu.
Alır gider sevgiliyi, dostu...
Alıp gidebilir mi Ona sevgimi?
alıp gidebilir mi dostluğumuzu?
Ölüm son olabilir yaşama
ama
son değildir sevgiye...
çoğaltır sevgileri, özlemi de katıp
daha bi çoğaltır.
Kocaman kocaman iki yıl oldu
ölüm alıp Onu götüreli
dönülmezlere...
Ve bana özlemini çağrıştırıyor
herşey....

kırçiçekleri
19-02-2010, 22:45
Öykü okurken burksa da içimi, güzel anlatı ve o çok güzel kaktüsün güzelliği için çok çok teşekkür ediyorum.
Kızıl saçlı bi afet Kaktüsünüz.
Uzun uzun yaşasın...

kırçiçekleri
19-02-2010, 23:04
Yürüdüm deniz kenarında bu gün... Güzeldi hava.. Hafif, ılık bi esinti okşayıp geçiyordu usulca saçlarımdan...
Yalnız yürürken, insan kendinle konuşur ya, yaşanmışlıklar, sözler, dostlar gelir, geçer usundan...
Kızar bazen insan, yaptığı hataları, kızgınlıkları, kırgınlıkları anımsayıverince... Bir de keşkeler koşuşup gelirler
yanında pişmanlıklar, kırıklarla....
Birden kendi sesimle irkildim... Öyle dalmışım ki kendimle konuşmaya, sözcüklerin yalnızca içimde dolaşmadığının, dudaklarımdan dökülüverdiğinin ayrımına vardım birden.... Telaşla bakındım çevreme. Oh! yakınımda yoktu kimsecikler.
_Deli midir nedir?- derlerdi herhalde duysalar.
Kendimle konuşurken, zincirleme çağrışımlar olur belleğimde...
Şimdi yanımda bi arkadaşım olsaydı, konuşsaydık, ona anlatsaydım içimden gelenleri, geliverdiğince...
O anlatsaydı, ben dinleseydim, birbirimizin kırgınlıklarına, keşkelerine dokunup güzel, umut sözcükleriyle
iyileştirseydik usul usul... diye geçerken içimden, araya giren yollar, zaman, olanaksızlıklarla görüşemediğim arkadaşım geliverdi
usuma... Gülümsedim, buruk oldu gülümseyişim...
Öylesine doluydu ki, keşkeleri, umarsızlıkları, pişmanlıkları öyle çoktu, öyle ağır geliyordu ki yüreğine...
Sevecen bi yüreği vardı, yufka yürekli, içindeki yorgun çocukla ağlamaklıydı çok kereler...
Kendi kendine konuşmaktan yorulunca, ağlamakla dolunca içi koşar gelirdi bana.....
Gelir gelmez, daha oturmadan başlardı ayaküstü... İçindeki yükü bi saat önce boşaltma telaşında....
Anlatır, anlatır, anlatırdı,
bi soluk almak için duraklayınca da gözyaşları dökülüveririrdi telaşlı....Ardarda durmaksızın...
Hem ben , hem o biraz sakinlesin, biraz soluklansın diye kahve yapmaya gidince mutfağa, sürdürürdü anlatmayı... Başımı uzatıp kapıdan
parmaklarımı sus ile büzülen dudaklarıma götürüp _hemşirelerce_ ŞŞŞT deyince gülümserdi gözyaşlarını silip elinin tersiyle...
Kahvelerimizi yudumlarken, ona o an usuma geliveren bi fıkra anlatırdım, ya da okulda yaşanan gülümseten bi olayı...
Gülümserdi, içindeki çocuk sevinince, canlanırdı bi an... Sonra birden hani hava güneşli, ılık esintiliyken, birden esiveren soğuk bi yel, toplanan kara
yağmur yüklü bulutları kaplar ya gökyüzünü işte öylesi kayboluverirdi gülümseyişi, yüzü kararır, dudakları büzülür, yüzündeki kaygı çizgileri çoğalıverirdi...
Onu umutlandıracak, onu sevindirebilecek sözcükleri bulmak, ardarda sıralamak önceleri kolaydı ama O her gün, her an aynı yaşanmışlıklarını, aynı keşkelerini, aynı umarsızlıklarını anlattıkça Ona gerekli onun umutlarını yenileyecek, daha somut çözümler bulmak zorlaşıyordu...
_Seni de yoruyorum, senin de canını sıkıyorum değil mi? deyince...
Hayır desem de içimde, yüreğimde bi ağırlık, kara yağmur bulutlarının toplandığını,
gücümün tükendiğini duyumsuyordum.
Onun onca kırıklıklarına bi sözle, bi davranışla yeni bi kırgınlık eklemek istemediğimden, kendi dayanma gücümü zorluyordum, sıfırlayana dek...
Ve bi gün __Bu gün gazete de ne okudum biliyor musun? diye başladım söze...
Gülümseyerek... Hani muzipçe bi şeyler anlatacakmışcasına...
Gülümsediğini görünce,sürdürdüm sözümü....
"Sürekli yakınan, sürekli ağlamaklı, sürekli eskide kalanları anlatanlar onu dinleyenlerin de güçlerini tüketirler,
yaşam sevinçlerine nedenler ,umutlanacak yeni nedenler bulmak ve üleşmektir arttırır gücümüzü"
diyordu yazıda... Tümcem biter bitmez gözlerine baktım, tepkisini görmek için...
_Doğru...
Özür dilerim, seni de çok daralttım...
Yoruldun benimle...
Eyvah, eyvah!!! kırdım onu.. Al bi keşke daha...
Söylemeseydim keşke...
Gülümsedi, ayağa kalktı...
Boşverrrr dedi elini sallayıp, hadi yürüyelim uzun uzun....
Temiz hava iyi gelir ikimize de...
Sevindim,çok sevindim...
Ama bir hafta olmadan, aynı ağlamaklı, aynı keşkelerle geldi, anlattı yine
benim kere kere dinleyip bellediklerimi...
Olanca sevgimle dayandım, daha çok kırılmasına katlanamadığımdan...
Ve başka bi kente taşındılar bir süre sonra. Telefonla görüştük yalnızca...
Geçen yıl bi yakınına gelmiş, yolda karşılaştık.
Sevindim , sevindi görüşünce. Ama...
_Parkinson hastalığına yakalandım dedi, konuşması, adım atışı yavaşlamış...
Gözlerimin dolduğunu görmesin diye zorla yutkunup,
_Sonra görüşelim, ben seni ararım, acele bi sözüm var birine yetişmem gerek" diye koşar adım ayrıldım Ondan...
Gözyaşlarım aceleyle sildikçe,durmaksızıni bi yenisine engel olamadan akıyordu... Olanca gücümle yürüdüm. yürüdüm, nereye gideceğimi düşünmeden......
Keşkelerime bi sürü keşke daha eklendi işte...
Keşke karşılaşmasaydım, keşke Onu öylesine bitkin, öylesine yaşamdan koca bi tokat yemiş, yenilmiş görmeseydim ...Keşke....

kırçiçekleri
21-02-2010, 18:25
KEŞKE; pişmanlıklar,
keşke; yaşanmış, insanın içinde her anımsayışta içini sızlatan...
keşke bi yazgı değil bence.
Keşke dönüp düzeltilemeyecek pişmanlıklarımız...
Keşke yerine __iyi ki yaşadım,
___iyi ki söyledim
___İyi ki yaptım diye bilmek.
Daha az hata yapmak, keşke demeden akılcıl davranabilmek...
Gerçekleri görüp savunmak, haksızlıklar karşısında susmamak...
Çıkarsız, bencil olmak ve sevmek...
Beklentisiz sevmek hem de...
Sevgiyle....

kırçiçekleri
21-02-2010, 18:28
Dikenlerin içinden size sevgi ile gülümseyen çiçekler gerçekten olağanüstü güzel...
Sizi seviyorlar, gülümsüyorlar sevgiyle...
Ne mutlu size..

İrem Erdinç
24-02-2010, 14:27
Günlük konuşma dilimize yerleşen ve zaman zaman hepimizin kullandığı “Abbas yolcu” esprisi, belki de bu şiirden esinlenerek doğmuştur!
Kim bilir? Bu espride ki Abbas’ın, Cahit Sıtkı’nın Abbas’ı olup olmadığını bilmesem de o ünlü şiirindeki Abbas'ı sık sık anıyorum. Ve çok beğendiğim şiiri size tekrar okutmak istedim. Belki hikayesini de biliyorsunuzdur da, paylaşma nedenim Abbas olabilmek dilekli. Keşke sizlerin sevdiklerinizi de getirebilme kabiliyetine nail olabilsem ve böylesi hüzünbaz görmesem sizleri.


Neyse… şiir ve hikayesi başlıyooor.


“Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumanı,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş‘tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.”
***
Abbas şiirinin ortaya çıkış öyküsü de oldukça ilginç.
Paylaşmak istiyorum:
“Cahit Sıtkı askerliğini yedek subay olarak yapmak üzere birliğine gider. O yıllarda yedek subay sayısı az olduğundan her yedek subaya emir eri verilmektedir.
Birliğine gittiğinde bölük yazıcısından künye defterini ister.
Sırayla isimlere bakmaktadır.
Bir isim dikkatini çeker; Abbas oğlu Abbas!
Sakat çolak eli yüzünden çürüğe ayrılmış biridir Abbas. Talim bitiminde bu askerin yanına gönderilmesini ister.
Öğle saatlerinde kapı çalınır. Karşısında civan, mert, yiğit biri selam çakıp;
-Abbas oğlu Abbas! Emret komutan! Der.
Aralarında söyle bir konuşma geçer.
-Nerelisin?
-Memleket Mardin, kaza Midyat komutan.
-Sen benim emir erim olur musun?
-Sen bilir komutan!
Askere eşyalarını toplamasını ve kendi evinin altındaki boş yere taşınmasını ister…
Zamanla askerin zeki oluşundan ve sıcakkanlılığından etkilenir.
Abbas her sabah erkenden kalkar Cahit Sıtkı ‘ ya kahvaltı hazırlar. Öğle yemeğini sormadan hazırlar. Tüm ihtiyaçlarını karşıdan bir istek gelmeden düşünüp yerine getirir. Erkenden kalkıp Cahit Sıtkı’nın kıyafetlerini ütüler hazırlar ve evin temizliğini yapar.
Akşamları olunca Cahit Sıtkı’nın sevdiği yemek ve mezeleri hazırlar. Zamanla aralarında komutan asker ilişkisinden daha güçlü bir dostluk bağı oluşur. Bu saf ve temiz Anadolu çocuğunda ki sadakat ve temiz yürekten etkilenmiştir Cahit Sıtkı…
Zaman zaman karşısına alıp dertleşir ve bu Anadolu çocuğunun ruhunda ki gizli şeyleri keşfeder…
Akşamları rakı sofrası kurup en güzel kızartma ve mezeleri hazırlar Abbas… Aralarındaki duygu bağları güçlenir. Böyle bir keyif geçesi akşamında alkollü Cahit Sıtkı sorar;
-Sen İstanbul’u bilir misin Abbas?
-Bilir komutan.
-Orda bir Beşiktaş vardır, bilir misin?
-Bilir komutan! Ben orda acemi birlikteydim.
-Orda benim bir sevgilim var. Sen bana kaçırıp onu getirir misin?
-Elbet komutan!
Sabah olur, Cahit Sıtkı bakar ki Abbas yeni asker kıyafetleri giymiş, tıraş olmuş, hazırlanmış.
Cahit Sıtkı sorar;
-Hayırdır Abbas, neden böyle hazırlık yaptın?
-Ben İstanbul gidecek komutan!
-Ne yapacaksın sen İstanbul’da?
-Sen söyledi bana. Ben gidecek sana Sevgiliyi getirecek!
Gözlerindeki hüznü ve gözyaşlarını gizlemek istercesine arkasını dönüp kapıyı çarpar ve çıkıp gider Cahit Sıtkı…
Fakat bu mert askerin, yüreği sevgi dolu Anadolu çocuğunun samimiyetinden, sadakatinden ve sıcaklığından etkilenir, duygulanır.
Akşam olur. Ağaç altında rakı sofrası kurdurur ve Abbas’ı karşısına oturtur.
Birlikte yiyip içerken, işte o akşam, Cahit Sıtkı bu meşhur şiirini kaleme döker!

Kaktüsümün fotoğrafı yazdan kalma; ama iki çiçek açışı aynı Cahit Sıtkı ve Abbas'ı çağrıştırıyor.

skaraca
25-02-2010, 08:56
Sayın İrem Erdinç,

Çok fazla şiir okumam ama Cahit Sıtkı'nın bu şiiri, sevdiğim şiirler arasında yer alır. Ancak öyküsünün bu şekilde olduğunu sizden öğrenmiş oldum. Teşekkürler. Gerçekten güzel bir öykü imiş. Anadolu insanının saf, kendisinden istenileni belki de gerçek olup olmadığını sorgulamadan yerine getirmeye hazır olduğunu göstermesi bakımından da önemli.

Kaktüsünüz ise beyaz saksı içerisinde beyaz çiçekleriyle oldukça güzel görünmekte.

Siyah
25-02-2010, 09:08
Sevgili İrem...
Harika bir yazı ve paylaşım...
İçim ısındı :)

Çok teşekkürler

İrem Erdinç
25-02-2010, 10:04
Sevgili Kartalpin, Taba ve Skaraca, hoş sözleriniz için teşekkür ederim.

Skaraca kaktüsümü beğendiğiniz için ayrıca teşekkür ediyorum ;)

kırçiçekleri
25-02-2010, 15:10
Çilingir Sofrası

Bu zıkkımınn yanında
Arnavut ciğeri ister, bir.
Çiroz salatası ister, iki.
Cacık ister, üç.


Adalet, müsavat, hürriyet demeye
Sadece yürek ister.

_Metin Eloğlu_

Çilingir sofrası da dost ister,
Abbas gibi yalın,
yürek ister,
yürekli dostlar ister insan yaşam sofrasında
Abbas gibi....

Yüreğine sağlık Sevgili İrem...
Kal dostça, sağlıcakla...
Bembeyaz gülümseyen kaktüsün gibi gülsün yaşam da
sana....

İrem Erdinç
25-02-2010, 16:03
Sevgili Kırçiçekleri;

Gönlümü hoş eden, şapşahane yazınız ve dileğiniz için çok teşekkür ederim.

4.tekilkişi
27-02-2010, 00:04
Cahit Sıtkı Tarancı babaannesinin ona anlattığı masallarla büyümüştür. Ve Abbas da o masallardan birindeki kahramandır. Masaldaki Abbas mükellef sofralar kurabilir, masal kişisi ne isterse onu yerine getirebilirmiş. Sihirli Lambanın Cini gibi aslında. Ve bütün bunları düşününce, Şair askere gittiğinde eline verilen künye defterinde elbette dikkatini çeken isim Abbasoğlu Abbas olacaktır :) İşte bu sebeple emir eri Abbas'tan çilingir sofrası kurmasını ister ve getirmesini Beşiktaş'taki ilk sevgiliyi... Masal kahramanıymış gibi.

Cahit Sıtkı'nın hayatını öğrenirken, hep aklımda o ilk sevgili vardı. Nasıl biriydi, neden o kadar çok sevilmiştir gibisine magazinel sorular. Onu uzun süre unutamamış. -Aşk kavuşamamak mıydı ki?- Sevgili Kartalpin'in "O ve O" dostlarını anlattığı hikayesindeki aşıklar gibi. Biraz daha farklı tabi. Bir taraf hep aşık, diğer taraf sonsuza kadar maşuk. Neyse ki Sevgideğer Kartalpin bir saksıda bütünleştirmiş onları. En azından hatıralarını, aşklarını sembolik de olsa.

Sayın Kartalpin'in anlatılarında o kadar çok şey öğreniyor ki insan. Müthiş bir doygunluk. Anlatımdaki lezzet, içimize işleyen duygu, dostlarının pek güzel halleri (fotoğrafları)... Elimdeki kitabı bırakmama sebep olup, dokunamadığım bir dünyanın içine gizli bir davetle beni çağıran bir dost kendisi. Kendisinin bile haberi yok belki bu çağrılardan ama, onun kaktüs dostları ve o dostlarla ilgili anlatacakları aklıma düşünce ne varsa bırakıyorum. Ve bu sayfalara ne zaman gelsem, daha muhteşem şekilde gerçek dünyama geri dönüyorum. Bir dergah gibi...

İçinizdeki sevgi ne kadar büyük ki, şehirler (ve daha neler) geçip bizim içimize dolabiliyor. Varlığınız ne güzel bir armağan Sayın Kartalpin.

4.tekilkişi
01-03-2010, 01:39
Ne diyeceğimi bilemedim, affedin. Güzel iltifatlarınızın etkisindeyim. Ne demeli, kocaman bir teşekkür çok mu kuru kalır. Üzerine çiğ damlaları mı serpiştirmeli? Bilemedim. İnanın sarhoş gibi oldum. Bu teveccühünüze ne şekilde cevap verilebilir?! Bilemiyorum.....

skaraca
02-03-2010, 09:18
İlkokulda, ortaokulda hatta lisede kaç arkadaşımızı bırakmadık ki...

Sanki hep aynı yerde, aynı kişilerle kalacakmış gibi sevdik arkadaşlarımızı, ama bir süre sonra herkes biryerlere gitti. Onlar gitmediyse biz gittik. Unutmadık onları ama bir daha da göremedik. Anılar bazen kırık-dökük canlandı. Bazen hiç ummadığımız bir anda karşımıza çıktılar. Belki biz, belki o hatırladı. Eski günlerden konuştuk, telefonlar alındı-verildi ama belki bir daha aradık-aramadık.

Fuad'ın kalp, yürek, gönül anlamında olduğunu da bilmiyordum. Genellikle Fuad değil Fuat olarak kullanır ve biliriz. Gerçi hangi kelimeyi doğru kullanabiliyoruz ki...

Teşekkürler sayın Kartalpin, Fuad'la tanışmamızı sağladığınız ve bizleri de geçmiş günlere götürdüğünüz için.

Vildan Sönmez
05-03-2010, 08:10
Sayın Kartalpin,
Kaktüs ve sukulentlerin duygulu anlatımcısı.....
Doğum gününüzü kutlu olsun..

(Sayfanızın sessiz izleyicisi)

skaraca
05-03-2010, 13:32
Sayın Kartalpin,

Arada bir ses veren sayfanız izleyicisi olarak Doğum gününüzü kutlar, sevdiklerinizle (bu arada kaktüslerinizi unutmayalım) birlikte nice mutlu yıllar dilerim.

berduray
05-03-2010, 14:17
Çok yaşayın ve hep yazın...

Hayatın telaşı içinde, arada unuttuğumuz değerleri bize şahane hikayeler eşliğinde çaktırmadan hatırlattığınız için de; ayrıca müteşekkirim.

berduray
05-03-2010, 22:11
Kendi adıma hiçbirşey yapmadan, onore oldum.

Bu şerefi bahşettiğiniz için teşekkürlerimi sunuyorum, lütfen kabul buyurun.

sevim.K
05-03-2010, 22:25
Evet bir yıl daha yaşlandım ve ne mutlu ki bir yıl daha yaşlanmak nasip oldu.




Daha uzun yıllar yaş almanız dileklerimle:) Sevgiler, saygılar kaktüs dostu:)

kırçiçekleri
05-03-2010, 22:55
Yaşamak,
yol almaktır yaşamda...
Yol boyunca arkadaşlar bulmak, aşklar yaşamak, sevdalarda kalmaktır.
Yürek sızıları, iç acıları duymak, ağlamak için için
hıçkırıklarını yutarak çok kereler...
Ve sevinmek, sevinçlerde...
Gülmek için katıyana dek bazen...
Gülümsemek mutluluktan....
Yaşamak,
güzeli çoğaltmaktır, üretmek ve üleşmektir sevgiyle...
Yaşam yolunuz uzun, aydınlık ...
Sevdalar hep yüreğinizde,
umutlar hep güzel düşlerinizde olsun...
Nice nice yıllara...
Sevgili Kartalpin...
Kaktüsleriniz hep gülümsesin aşkla size çiçek çiçek...
Sağlıcakla olun.

skaraca
05-03-2010, 23:02
Çok teşekkürler sayın kartalpin,

Merak ediyorum ben hangi kaktüs olacağım. Ya da bir yıllık gelişim süreci nasıl olacak. Hani bazı bitkiler yerini sever çıldırmış gibi büyür. Ama aynı tür bir başka bitki aynı yerde diğeri kadar gelişemez. Hep birşeyler eksik kalır.

Hayatınızda eksik kalmaması dileğiyle... tekrar mutlu yıllar.

mel-i
05-03-2010, 23:35
Sevgili Kartalpin ,

Hayatınızdan güzellikler hiç eksik olmasın . İyiki varsınız... Her günü bahar olan bir hayat sürmeniz dilğiyle...

Barçman
06-03-2010, 08:35
Sayın Kartalpin Geçde olsa doğum gününüzü kutlamak isterim
Sağlıklı huzurlu bir yıl geçirmeniz dileğiyle
Gerek sizin gerek konunuza duygu yüklü mesajlar bırakan diğer arkadaşlarımızın
yazılarını okumak beni dinlendiriyor
Gönüllerinize , ellerinize sağlık
Bu arada kaktüslerinizi isimlendirdiğiniz dostlarınız çok şanslılar
Birgün onların arasında olmayı diliyorum Sevgiler

sevim.K
13-03-2010, 09:43
VEDA

Veda diye yazmam gerekir biliyorum ama bir yürek acısı vedalaşmak içim acıyor. Öylesine dost, öylesine sıcak ki bütün dikenlerine rağmen. Kaçtır gidiyorum yanına git gide irileşen, kahverengileşen sarı lekelerine bakıyorum. Sarı lekeler yeşilliğini örtercesine yayılıyor. Siyahlar koyulaşan kahverengiyle yarışıyor sanki tükenmenin yok oluşun hızını göstermek istercesine

Kaç zaman oldu diyorum her soluksuzluğuyla konuşurken. Hatırlamıyorum, hatırlayamıyorum birlikte olmadığımız zamanları. Hep vardı diyorum küçücük bir saksı içerisinde yüreğime geldiği zamanları yaşarken.

Yüreğimin yalnızlığını yok etmek istercesine yüreğine can olsun diye yanına kattıklarımı hatırlayarak birer birer. Elim varmıyor zamanın çöplüğüne yollamak için kim bilir diyorum umutsuzluğum içinde bir can görürmüyüm.

ikimiz varken diyorum ilk kez kucaklaştığımızdan bu yana kimler katılmadı ki aramıza ya da kimler terkedip gitmedi ki ilk yol ayrımlarında. Her gelişte sevinçler yayılmadı mı yüzümüze sıcaklığını duyarken yüreklerimizin gidişlerinde yanışımız kadar.

Bir parça daha ertelemek istercesine yok oluşu güneşe bakıyorum.

Sen güneşi seversin diyorum. Sıcağı.. Isıtır yüreğini diyorum aydınlığı güneşin.

Sen aydınlıkları seversin.

Bir parça umut.

Derken güneşe.


Neredeyse hatırlayamadığım uzak bir zamandan bu yana benimle olan sahip olduğum ilk kaktüsüme, dostuma, sırdaşıma, arkadaşıma veda zamanı gelmiş ne yazık ki....

İçimden gelmedi fotoğrafını eklemek.

Tüm kaktüs dostlarına sevgilerimle

mrmusti
13-03-2010, 10:35
Sevim hanım, Benim başlığa at resmini bende varsa yollıyayım dostunuzu size..

VEDA

Veda diye yazmam gerekir biliyorum ama bir yürek acısı vedalaşmak içim acıyor. Öylesine dost, öylesine sıcak ki bütün dikenlerine rağmen. Kaçtır gidiyorum yanına git gide irileşen, kahverengileşen sarı lekelerine bakıyorum. Sarı lekeler yeşilliğini örtercesine yayılıyor. Siyahlar koyulaşan kahverengiyle yarışıyor sanki tükenmenin yok oluşun hızını göstermek istercesine

Kaç zaman oldu diyorum her soluksuzluğuyla konuşurken. Hatırlamıyorum, hatırlayamıyorum birlikte olmadığımız zamanları. Hep vardı diyorum küçücük bir saksı içerisinde yüreğime geldiği zamanları yaşarken.

Yüreğimin yalnızlığını yok etmek istercesine yüreğine can olsun diye yanına kattıklarımı hatırlayarak birer birer. Elim varmıyor zamanın çöplüğüne yollamak için kim bilir diyorum umutsuzluğum içinde bir can görürmüyüm.

ikimiz varken diyorum ilk kez kucaklaştığımızdan bu yana kimler katılmadı ki aramıza ya da kimler terkedip gitmedi ki ilk yol ayrımlarında. Her gelişte sevinçler yayılmadı mı yüzümüze sıcaklığını duyarken yüreklerimizin gidişlerinde yanışımız kadar.

Bir parça daha ertelemek istercesine yok oluşu güneşe bakıyorum.

Sen güneşi seversin diyorum. Sıcağı.. Isıtır yüreğini diyorum aydınlığı güneşin.

Sen aydınlıkları seversin.

Bir parça umut.

Derken güneşe.


Neredeyse hatırlayamadığım uzak bir zamandan bu yana benimle olan sahip olduğum ilk kaktüsüme, dostuma, sırdaşıma, arkadaşıma veda zamanı gelmiş ne yazık ki....

İçimden gelmedi fotoğrafını eklemek.

Tüm kaktüs dostlarına sevgilerimle

sevim.K
13-03-2010, 11:12
Mustafa bey teşekkür ediyorum. :) Çiçeksiz, dikenli kocaman ve çevresi neredeyse elli santim olmuş yuvarlak, tombul bir dost, bir sevgili:) Bulunmayacak bir şey değil kesinlikle sizde vardır ve mutlaka göndeirsiniz. Ama göndereceğiniz "sizin" gönderdiğiniz kaktüs olacak. Yani gelen hiçbir şey öncekinin yerine gelse de önceki olmuyor. Ama sizin kaktüsünüze de sevgiyle yer bulunacak bir köşede tekrar teşekkürler:)

Ben çok sulugözlüymüşüm git gide daha çok farkına varıyorum bunun. Mesajınızı okuyunca baktım gözlerim doluvermiş yine:o

Hhatice
13-03-2010, 19:47
Sevim hanım kaktüsünüze üzüldüm bu gün ben de gözyaşlarımı zor tuttum kökten çürümüş en sevdiklerimden biri :(
hiç anlayamadım ne olduğunu neden olduğunu eğer kaybettiğiniz kaktüsünüzün resmini yollarsanız ben de varsa size severek yollamak isterim

sevim.K
13-03-2010, 20:30
Sevgili Hhatice teşekkür ediyorum duyarlılığınız için:) Bir süre aynı kaktüse sahip olmak istemiyorum. Çünkü size şaka gibi gelecek ama ona baktıkça gözyaşlarımı tutamıyorum. Bugün çalıştım evle ilgilenemedim. Yarın görevliye vereceğim saksıyı. Sevgiler, tekrar teşekkür ediyorum:)

Sevgi Durul
13-03-2010, 23:02
Sevgili Sevim hanım, veda başlıklı yazınızı, içim ürpererek, gözlerimden süzülen iki damla yaş ile okudum. Ne kadar güzel anlatmışsınız kaktüsünüzle vedanızı.

Bana, benim için çok önemli olan başka bir vedamı hatırlattı. Her bir sözcüğünüz, sanki benim duygularımı anlatıyor. Duygularıma tercüman olan yazınız için teşekkür ederim.

sevim.K
14-03-2010, 00:29
Ahh sevgili SDurul tahmin ettim sizi ağlatan şeyi. Benim yazmaktaki amacım günlerdir içimde biriken şeyi atmaktı. Başka türlü hep huzursuz, hep rahatsız olacaktım. Hepimizin hayatlarında böyle canımızın çok yandığı olaylar yaşantılar var. Yapabildiğimiz en doğru şey onunla yaşamayı öğrnmek hayatın bir parçası olduğunu bilerek, sevgiler. Öpüyorum sizi öğretmenim:)

Sevgili kartalpin teşekkür ediyorum. Ben o kaktüsümün yerine aynı kaktüsü istemiyorum. Bu geçen yıllarımın geri gelmesini istemek gibi. Son yirmi beş yirmi altı yıldır yaşantılarımın her anında benimle olan kaktüsümle vedalaştım. Bu bir daha geri gelmeyecek zamanlarla veya insanlarla, canlarla vedalaşmak gibi.

Bundan sonra mı:confused:

Var olan dostlarla ya da var olan kaktüslerimle devam etmek bundan sonraki zamanları yaşamaya. Yeni dostluklar oluşturarak yeni dostlar katarak yaşama
Yeni kaktüsler katarak

Sevgiler:)

sevim.K
14-03-2010, 18:20
TOMURCUK

Sevgili Asuman'a "memlekete gidiyorum" dediği zaman selam söyle demiştim memleketine, memleketime.... Özlediğim ama yıllardır gidip göremediğim. Dağına, taşına, ağacına, kuşuna, çiçeğine, otuna selam söyle benden

Söylemiş:)

Özenle paketlediği kurutulmuş çiçekleri gördüğüm zaman ne kadar güzel yerlere gittim düşüncelerimde. Ne kadar güzel yaşantıları tekrar tekrar hatırladım gülümsemelerle. Ne kadar çok insanı andım. Ne kadar çok yerlere gitti selamlarım sevgilerim özlemlerimle birlikte.

Dağa tırmandım çocuk ayaklarımla tırmanırcasına biraz yorgun biraz yaşlı, ağır ağır, yılların yorduğu yürek çarpıntılarımla yarım kalmış ciğerime çekerek kızılağaç kokularını, orman güllerini, eğrelti otlarını, kır çiçeklerini. Sonra denize döndüm yüzümü tepeden kuşbakışı seyrederken Karadenizi dalgalarında babamı andım. Bana yüzmeyi öğreten güçlü kollarını, sevgisini, şefkatini unutmadığım.

Kocaman bir gülümseme yayıldı yüzüme diğer paketi açtığımda. Kaktüs ve sukulent köşesi bir kabın içinde:p Nasıl teşekkür etmem, nasıl sevinmem, nasıl mutlu olmam o kabı düzenleyen ellerinde.

Adını Asuman koyduğum kaktüs kabıyla birlikte geçirdik kışı. Gidip gelip konuştum, dokundum, sevdim, okşadım en güzel köşesinde odamın. Kımıldatmadım, oynatmadım yerlerinden incinmesinler, küsmesinler diye alıştıkları yerden.

Acaba ayrı kaplara alıp bir köşe mi yapsam daha rahat mı olur, daha güzel mi büyür serpilirler diye bakınıp durdum bugün öylece başında Asuman'ın tek tek kaktüslere. İşte o zaman farkettim minicik yavrusunu. Annesinin henüz bir adı yok. Ama "ah benim tomurcuğum" dedim o ufacık çıkıntıya.

Hoş geldin tomurcuk:p

Asuman'ın küçük tomurcuğu.

Hoşgeldin:)

Sevgiyle geldin.

Hoşgeldin:)

Asuman'a sevgilerimle:)

asumandilek
14-03-2010, 18:54
Bir veda sonrasının hüznünü ancak yeni doğan bir umut silebilirdi değil mi? İlk kaktüsüm, dostum, sırdaşım, sevdiğim en güzel diken hala yanımda. Hala yavrular veriyor, boy atıyor, gülüyor hergün bana. Onu kaybetmenin acısını yaşadım Vedanda öğretmenim. Lakin ne çok sevindirdi beni, nasıl yatıştırdı dikilen tüylerimi o küçük tomurcuk hemen... Adımı özenle seçmemiş babam koyarken. Nüfus dairesine gidene kadar ne kayacağını bilmeden gitmiş. Bir nüfus memuru arkadaşı Asuman nasıl diye sorunca Asuman olmuş adım.. Öyle birden bire. Ama iyi ki olmuş. Gökyüzü gibi güzel bir isme sahip olmuşum.. Sonsuz, engin, derin ve mavi... Umarım senin de Asumanın engin tarlasında yetişen yepyeni tomurcukların olsun.. Ve bir gün kendi gözlerinle bak memleketinin denizine, kendi ciğerlerine doldur havasını, ve kendi ayaklarınla bas toprağına inşallah...

Siyah
16-03-2010, 02:23
Benim söylemek için çırpındığım gecelerde,
Siz yoktunuz.
Ö. ASAF

İyiliği anlatan satırlarda, iyilik kendini göstermek ister mi sizce?
İyi olan, iyi olduğunu bilir mi? Tariflemek mümkün müdür?
İzafi bir tanım değil midir iyilik? Neye göre? Kime göre?
İyilik gerçekten sadece güzeli mi içerir?
:confused:

İyi olan insan, iyi olduğunu bilmez. Kendisini asla iyi olarak tanımlamaz, böyle bir gereksinim bile duymaz...
O sadece kendisidir ve kendi asaletinde yaşamaktır...
Ne bir pazarlığı vardır cennet için Tanrıyla, ne bir çıkarı vardır sinsice iyi olmakla...
İyilik onda bir zaafının ya da zayıflığının kamuflajı değildir...
Riyakar değildir iyiliği...İki yüzlü olmamıştır her koşulda yapması gerekeni bilir...
Karşısındakini pasifize etmek ve sindirmek için kullanılan bir silah asla olmamıştır iyiliği, sitemkar verici değildir, ne başa kakar, ne karşılığını bekler...
Sadece özü öyledir, iyi olduğunun ayrımında bile değildir...
Merhameti ve sevecenliği kalbinde değildir sadece, dostları için geçerli değildir, ruhuna öyle bir sinmiştir ki, herkes nasiplenir...O'ndan ayrı değildir ki...

Bazen de sırf bu özü gereği iyi olduğu için en acı reçeteyi bile burnunuza dayayıverir...Bilir ki kangren olmuşsa bir uzuv, vücudu kurtarmak için o uzuv kesilir...Günü kurtarmak değildir amacı...Apansız bir doğruculukla gerçekleri yüzünüze çarpıverir...

Ve aldığı cevap "Çok kötüsün!" olur :eek:

Kırılmaz, incinmez...Vicdanında doğal olarak rahattır çünkü..vicdanını rahatlatmak için kurslara gitmez, bahaneler bulmaz..."Vicdan" kelimesi diline pelesenk değildir!

Kendisini tanımaktan mutluluk duyduğum, bu satırları bir gün okursa eğer, onu böylesine överek anlattığım için bana çok darılacak olan dostuma...


Bildiğini bildirmek için
Bilmeme'yi öğrenmelisin.
Tam kalasın diye
Ö. ASAF

skaraca
16-03-2010, 12:01
Sayın kartalpin,

Siz kaktüslerinize kendiniz isim koyuyorsunuz, latince isimleri ile seslenmeyi sevmiyorsunuz biliyorum. Ama bir siteyi gezerken atadedem ile karşılaştım. Sizinle paylaşmak istedim. Bu linkte (http://www.cactusmuseum.com/photo.asp?PlantID=62&Genus=) fotoğrafı var. Latince ismi Oreocereus celsianus imiş. Ayrıca Old Man of the Mountains (Dağların yaşlı adamı) da deniliyormuş.

mel-i
16-03-2010, 22:02
Sayın kartalpin ,

Öykünüzün büyüsü benide alıp çocukluğuma götürdü. Hiç unutmadığım bir İğde Ağacım vardı.
ATADEDEM in uzun yıllar size eşlik etmesi dileğiyle...

mel-i
16-03-2010, 22:14
Sayın taba ,

Bir dosttan duyulabilecek en mükemmel sözleri yazmışsınız. Ve böyle bir dosta sahip olduğunuz için çok şanslısınız.

Bu güzel yazılarınızın devamını bende bekliyorum...

skaraca
16-03-2010, 22:52
Bu konuda size seve seve yardım etmeye çalışırım. İnternette bulabildiğim isimleri ve ilgili linklerini yapabildiğim kadarı ile eklerim.

Yalnız bu başlık altında mı olsun, özel mesaj olarak mı istersiniz. Sayfanın orijinalliğinin bozulmaması anlamında soruyorum.

ATADEDEM özeldi. Verdiğiniz isme uygun bir anonim ismi olduğunu görmüştüm, onun için sayfaya yazdım.

skaraca
16-03-2010, 23:11
Sizden yanıt gelinceye kadar ben buraya yazayım ve linkleri ekleyeyim sayın kartalpin.

46.ncı (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=404769&postcount=222) kaktüs Mammillaria matudae (http://www.cactusmuseum.com/photo.asp?PlantID=38&Genus=). Yılan kaktüs olarakta biliniyormuş. Görüntüsü yılanı pek andırmıyor ama site de o şekilde belirtilmiş.

Bu arada aynı fotoğraf hemen arka sol taraftaki kaktüs ise Mammillaria gracilis (http://www.cactusmuseum.com/photo.asp?PlantID=76&Genus=). Başka bir sayfada ayrı fotoğrafı olması gerek ama denk gelmişken yazayım dedim. Yüksük kaktüs olarakta biliniyormuş. Site öyle diyor, ben değil.

skaraca
17-03-2010, 08:40
Sayın kartalpin,

İlk ve 218 nolu mesajınızda çiçekli halini paylaştığınız "kartopu", bu linkteki http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=585686&postcount=122) dördüncü fotoğrafta yer alan Mammillaria_aureilanata_v_alba ya benziyor ama emin olamadım. Size ayrıca www.kaktusresimleri.biz sitesinide önerebilirim. Üyelerimizden sayın mrmusti'nin sitesi... Sanırım 4000'e yakın kaktüs ve sukulent fotoğrafı var.

mrmusti
17-03-2010, 11:33
Sayın skaraca 9500 fotoğraf yüklü ve elimde 3000 e yakın da yüklenecek var.

Siyah
17-03-2010, 16:55
Sevgili Kartalpin ve Sevgili Mel-i
İyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim.

Evet...Ben çok şanşlıyım :)

skaraca
17-03-2010, 22:30
Sayın kartalpin,

350 nolu mesajınızda bulunan Eskilerden (41) başlığı ile fotoğrafını yayınladığınız kaktüsün ismini bir başka başlıkta tesadüfen buldum. Tephrocactus articulatus var. papyracanthus

Ancak bu başlıkta ayrıntılı bilgi yok. Bu linkte (http://www.desert-tropicals.com/Plants/Cactaceae/Opuntia_papyracantha.html) ingilizce bilgi var. Sanırım işinize yarar.

skaraca
18-03-2010, 08:51
Sayın mrmusti,

Ben yazdığımı 4000'e yakın kaktüs ve sukulent çeşitine ilişkin fotoğraf var diye düzeltsem, doğruya yaklaşmış olur muyum?

skaraca
18-03-2010, 08:55
Sayın kartalpin,

Hangi kaktüsleri sergileyeceğinizi bilemediğim için ben aralıklarla gezdiğim sitelerde farkettiğim ve sizde olduğunu da bildiğim kaktüslerin isimlerini yazıyorum burada. Mükerrer olmaması açısından siz bulamadıklarınızı veya benim araştırmamı istediklerinizi de belirtebilirsiniz.

skaraca
19-03-2010, 08:01
Sayın kartalpin,

Bulduğum isimlere devam...

118 nolu mesajınızda fotoğrafı yer alan 32. kaktüs : Opuntia Brasiliensis

7 nolu mesajınızda yer alan 4. kaktüs "Nokta" : Mammillaria Candida V Rosea Vresca

343 nolu mesajınızda yer alan (Eskilerden-Hüsn-ü Aşk) 10. kaktüs : Opuntia Microdaisy Crisdata

198 nolu mesajınızda yer alan 4. Sukulent : Senecio Rowleyanus

223 nolu mesajınızda yer alan 47. kaktüs : Euphorbia Milii

321 nolu mesajınızda yer alan 53. kaktüs : Cereus Fairy Castle veya Cereus Florida

Siyah
20-03-2010, 23:18
SUHAN (SÖZ)

Bir pir-i cüvanı-zamir ü ayyar
Olmuştu o yerde mihmandar
(O yerde mihmandar,
Gönlü hatırı genç düzenci bir ihtiyardı)

Namı suhan u aziz zatı
Mesbuk idi çerhten hayatı
(Adı suhan'dı (sözdü), zatı azizdi
Ömrü felektende aşkındı)

Mahiyyet-i hüsn ü aşk'a arif
Hasiyyet-i germ ü serde vakıf
(Hüsnünde ne olduğunu bilirdi, aşkında
Sıcağında ne olduğunu anlardı, soğuğunda)

Endişesi şeb-çerag-ı irfan
Sır-daş-ı zamir-i can ü canan
(Düşüncesi, irfanın gece mumuydu,
Can ve sevgili gönlünün sırdaşı)

Kasdeylese bi-silah u cevşen
Eyler idi sulhu cenge rezen
(Niyet etse silahsız, zırhsız,
Barışı, savaşın yol kesicisi kılardı)

Eylerdi edince lutf u ihsan
Merk ile hayatı can u canan
(Lütfeder, ihsanda bulunursa
Ölümle yaşayışı, can ile canan)

Evsaf-ı zekası söylenilmez
Manaları var ki kimse bilmez
(Zekasını anlatmaya, övmeye imkan yok;
Öyle manaları var ki kimse bilmez)

Muhtaç ona cümle halk-ı alem
Anında bulur hayatı adem
(Bütün alem halkı ona muhtaçtır;
İnsan onunla yaşayış elde eder)

Şan-ı suhan'e bu paye dundur
Evsafı düruğdan füzundur
(Sözün şanına bu mertebe pek aşağıdır
Vasıfları, yalandan daha üstündür)


Madem ki sözdür herşeyin başı
Madem ki Tanrı'nın "Kun" sözüyle başladı alemlerin yaradılışı...

Söze hakkını verelim
Söze hakkını veren herkese teşekkür edelim...
Ve burada kelimelere dökülen tüm güzel sözlerin şerefine
Şeyh Galip'ten Hüsn'ü Aşk'tan bahsedelim...

O sözlere konu olan ve Şeyh Galib'i tekrar okumama vesile olan kaktüslere bir kere daha teşekkür ederim

Not: Sevgili Kartalpin bu sayfadaki ilk kaktüsünüzü izniniz olmadığı halde teşekkürümü sunmak için kullandım.

131386

Fatih
21-03-2010, 21:45
Sevgili Kartalpin gene bu anlamlı günü güzel yorumlarınızla şenlendirmişsiniz...
59. kaktüsünüzün yaptığı güzelliği bana da Gymnocalcium baldianum yaptı.Küçücük tomurcuk belirmeye başlamış.Şu anda bir tane gözüküyor.Umarım sağlıklı bir şekilde açar.

mel-i
30-03-2010, 23:48
Sevgili kartalpin sayfanızda çiçek şöleni başlamış !!!

Öyküleriniz ruhumuza , kaktüsleriniz gözlerimize baharı sunuyor.

Teşekkürler...

asumandilek
13-04-2010, 01:29
Ah bu Bedrettin'in ailesi beni 3 yıldır onca çiçeğin arasında sefalet içindeymişim gibi hiseettirirdi. :) Zühre'nin bir milisi vardı yıllar önce. Her gidip gelişimde hayran hayran izlerdim. Öyle özenle bakardı ki, beni hem kendine hem de Mili'ye aşık etti. :) Güzel dostum, sarı saçları, güneş gibi gelirdi büyük ihtimalle çiçeğine. Karanlık bir kuyunun içinde birbirlerine tutunmuş iki el gibydi onlar. Acıdır, hayattandır ki birgün ayrıldılar. Ben de, Zühre de onlar ayrıldı ayrılalı bir kök mili bulmak için uğraştık durduk. Yıllar sonra benim de 3 kök milim oldu. Ve benim mili aşkımı tetiklediği için Zühre koyuyorum şimdi toprağıma ektiğim tüm mililerimin adını. Yaprak yaprak genişlemesini, diken diken uzamasını, boncuk boncuk açmalarını bekliyorum sabırla...

kırçiçekleri
17-04-2010, 22:02
__Cyrano.. Ah keşke onun ruhu gibi bir ruha sahip olabilsek…___demişsiniz ya...
Onu çocuk yüreğinizle kendinize kahraman seçmeniz, dikenlerine karşın katüslere sevdanız ve de o güzelim çiçeklerinin güzelliklerini paylaşmanız,
Dostlarınızı ve kaktüslerinizi bu denli önemsemeniz, güzel anlatılarla tanıştırmanız,
Cyrano'nun ruhunun inceliği ve sevecenliğinin yüreğinizde, ruhunuzda olduğundandır...
Teşekkür ediyorum.
Çiçeğin içindeki evreni görmemek olası mı?
Sevgiyle.

Vildan Sönmez
20-04-2010, 08:21
Sayın Kartalpin,
Yazılarınız kaktüslerinize ruh kazandırıyor. Sözün kısası : Elinize sağlık
Şimdi aklıma düştü"Children Of Sanchez”. bulup tekrar seyretmeli. Konuyu toparlayamadım, ama yazınızla Chuck Mangione'in muhteşem müziği bir anda kulaklarımı doldurdu, adeta dinliyorum.
Sağolun.........

köknar
23-04-2010, 01:12
Sayın kartalpin; siz kaktüslerinizin her birini ayrı ayrı öykülendiriyorsunuz forumda yazılarınızı severek takip ediyorum.

Rüyanızda 3 kişi, 2 kaktüs, 3 kitap, 2 kitapçı var. Rüya bir çay bahçesinde başlayıp yine bir başka çay bahçesinde sona eriyor ve tabi gri - mavi - siyah renkleri... Bu imgelerin anlamları vardır mutlaka, kaktüslerinin her birine ayrı anlamlar yükleyen bir sujenin rüyası da böyle olurdu :)

"Nietzsche Ağladığında" - Irvin Yalom okumuşsunuzdur muhtemelen, rüyalar anlam yüklü gerçekten de...

asumandilek
23-04-2010, 01:18
Sevgili Kartalpin öncelikle hayırlı, güzel bir rüya görmüşsünüz. Mavi huzurun, sevinç, bolluk ve zenginliğin rengidir. Ve bunu kitapla birleştirisek güç ve mertebe yi de ekleyebilirz. Siyah gördüğüm zaman annem tez zamanda gelecek habere ya da olaya rivayettir derdi. Yine bunu da kitapla birleştirisek çok yakın zamanda sevinçli, mutlu bir haber, ailede birinin bir mertebeye yükselmesi olsun inşallah derim ben. Yaşlı adam görmek bazı olumsuzluklar da getirebilir ama bu yaşlı kişinin genç halinde de görülmesi bunların gelip geçici olabileceğini gösteriryor. Kaktüse gelince dikkatinizi çekecek bir karışık işle meşgul olabilirsiniz bu aralar. Para vererek aldığınız ve mavi bir saksıda olduğu için için şans sizden yana... :))

kırçiçekleri
25-04-2010, 00:07
;) Hiç hem de hiç _Haset_ değilimdir, kıskançlık içimi hiç kemirmemiştir, bazı güzelliklere, başarılara Özen duymuşumdur koca bi AH! çekip...
Ama Sizin aşkla, sevgiyle çiçeklenen kaktüslerinizi,
Okuma, kitap sevdanızı, kitaplarınızı kıskandım.
Her anlatıda, bu denli içten paylaşımcılığınızı da...
Size, Yeşil sevdanızla,_ çiçekleriyle_ kaktüslerinizle uzun uzun sağlıklı, sevgi dolu bi yaşam diliyorum.
Resimlerine bakmak bile mutlandırıyor insanı... Onlarla olmak kimbilir ne büyük hoşluktur bunca yürek acıtan, iç karartan, umutları tüketen olaylar, yaşananlar, yaşatanlara karşın...
Ne mutlu size...
Gerçekten kıskandım Sizi...
Sevgiyle olun Sevgili Kartalpin.

kırçiçekleri
25-04-2010, 22:58
BU SEVGİDİR


Onun güzelliğini herkes görüyorsa o bence az güzeldir.
Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir.
Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir.
Yalnız ben biliyorsam bu aşktır.
Hiç kimse görmüyorsa bu yalnızlıktır.

Özdemir Asaf

İşte sevgidendir bunca insanın yüreğini ısıtan,
güzellikleri görmek, paylaşmak...

Okudukça sevinçler doldu içime.
Kırçiçeklerinin _en çok sevdiğim_ Papatyalarınca ak, aydınlık,
yaşam sevinci oldu kızıl saçlarına beyaz papatyalardan taç takmış güzeliniz...
Ne çok sevindim, ne çok bilemezsiniz.
Okudum, yine okudum, yeniden okudum.
Anlatımınız, eski bi dostu dinlercesine yakın geldi.
Çok çok sağolun, güzel duyabilen, duyurabilen, aşkla, sevdayla çarpan yüreğinize
sevgiler.
Siz Sevgili Kartalpin, Siz güzel insanlardansınız, az bulunan, az kalmış güzel insanlardan.


İnsanlar tanıdım, birbirlerine
sırt dönecek kadar ilgisiz,
aynı dertleri paylaşsalar bile.
İnsanlar tanıdım, yaşam boyu
yetecek kadar sevecenlik dolu
bir daha karşılaşmayacağı birine.

Kemal Özer

İrem Erdinç
28-04-2010, 11:49
Kırçiçekleri'ne yakışan, özel insana, çok özel bir kaktüs ve ismi olmuş.

Sevgili Kartalpin, nasıl buluyorsunuz bu denli değişik, bu denli şahane ve daha pek çok güzelliğe sahip kaktüsü? Geziyorum, dolaşıyorum, bakıyorum... Yok, sizin kaktüsleriniz kadar güzelini bulamıyorum. Yerin kulağı vardır, duyarlar, üzülürler ;) Benim kaktüslerim de güzeller, çiçek açmasalar bile güzeller. Ama insanoğluyum işte, çiçek açsın, gözümü - gönlümü şenlendirsin istiyorum. Sizin dostlarınızın çiçeklenişlerine; "vay vay vay" diyor ve derin bir çekişle seyrediyorum.

nariçi
28-04-2010, 12:34
Güzel bir konuşmaydı! Forumda böyle uzun mesajları pek okuyamam, ama şimdi nasıl okuduğumu fark edemedim. Duygu derinliklerime daldım,teşekkür ederim.

acemi çiçekçi
29-04-2010, 10:27
Sevgili kartalpin her gün bu sayfayı açmak hepimiz için bir heyecan oldu. Acaba bugün nasıl bir cennet seyri var?
Kaktüs severdim 3-4 yıldır ilgilenirdim ama asıl sizinle bereber onları tanıdım, değerini anladım, daha bir başka sevdim. En büyük keyfim bulduğum ilk fırsatta kahvemi alıp sizin sayfanızı okumak oldu. Bana lisedeki edebiyat öğretmenim Selman Bey i hatırlatıyorsunuz . Ne iş yaptığınızı bilmiyorum ama bu birikimlerinizi ve dünyanızı genç nesillerle paylaşır bi konumda olmanızı isterdim.
Ve bu arada hazır bir ustayla konuşur haldeyken size şunu sormak istiyorum; aldığımız kaktüslerin saksılarını büyütmeli miyiz, yoksa minik saksıda kalmaları mı gelişimlerini daha olumlu etkiler.
Herşey için teşekkürler.
( Ve bir de aldığınız o 3 kitabı merak eden bir çok arkadaşımız vardır bence)

İrem Erdinç
29-04-2010, 11:27
Aşağıda yazılanlar gerçek bir hayattan alınmıştır, yaşanmış bir olaydır, kişiler ve karakterlerin gerçek hayatla bağlantıları vardır :D

Ankara'mın Sakarya Caddesi, çiçekçileri ile de meşhurdur... Arkadaşlarla oradaki bir mekanda yemek yiyoruz, karşımızda çiçeklerin sunduğu muhteşem güzellikler eşliğinde. Çiçekçilerin ayakaltında diye tabirlenen yerinde de ise; çeşit çeşit kaktüsler, üzerlerinde ise silikonla yapıştırılmış renk renk çiçekler. Yemeğimiz bitip kalktığımızda; yemek sırasınca gördüğüm görüntünün rahatsızlığı sarıp sarmalamış ki beni, iki bayanın rengarenk kaktüs çiçeklerine hayran hayran bakıp "Bu çok güzel bunu alalım, bu da çok güzel bunu da alalım, hadi bunu da ekleyelim" sözlerini duyan çiçekçi, ellerini birbirine sürtüyor, ağzında pis bir sırıtma, gözlerinde TL işareti ile zevkle bakıyordu. Daha fazla dayanamayan ben, bayanlara yaklaşıp çiçeklerinin orijinal olmadığını, silikonla yapıştırıldığını, bunun büyüyüp gelişmesinde nasıl kötü sonuçlar doğurduğunu ifade ettim. İnanmalarını iyice sağlamlaştırmak adına silikon yerlerini gösterdim. "AAA" diye nidalar attılar, şaşkınlık içinde ve çiçekçiye “niye böyle bir şey yaptığını” sordular. Onlara cevap vereceğine bizim çiçekçinin az önce gülen yüzü asıldı, gözleri ateş gibi parıldamaya başladı ve bir veryansın ile “EKMEĞİMLE NASIL OYNARSIN” diye bana çemkirmeye başladı. “Sen bir canlı ile para kazanmak adına nasıl oynuyorsan, bende senin haram ekmeği kazanmana engel oldum“ dedim ve çok mutlu bir şekilde yürümeye başladım, uzaklaşırken hala daha çiçekçinin arkamdan çemkirmeleri devam ediyordu “EKMEĞİMLE OYNADI, EKMEĞİMLE OYNADI”



Behzat Ç. adlı kaktüsümün fotoğrafını sunmuştum daha önceden, işte onun o hale gelmesini sağlayan, paraya giden her yol mubahtır sözünü hayat felsefesi yapan insanların varlığı ve onların namus kavramı beni deli ediyor, deli!


Bitiriş sözünü bir türlü bulamadım, yazarken yine sinirlendim:(. En iyisi TRT spikerlerinin sözlerine sarılıp onlar gibi ESEN KALIN demek :D

sevim.K
29-04-2010, 11:40
Benzer bir olayı biz de büyük bir alışveriş merkezinde yaşadık eşim ve kızımla gittiğimde.:mad:

Kaktüslere bakıyordu kızım çok güzel çiçekli minik bir kaktüs aldı eline yanıma gelip "bunu alalım" dedi. Sahte çiçekli dedim. İnanamadı. Silikonla yapışmış çiçeği gösterdim. Kızdı, söylene söylene bıraktı.

a1919
30-04-2010, 12:14
Merhabalar,
Bu konuda aslında bir hassasiyet var sanırım. Yani daha doğrusu çiçeklerle gerçek anlamda ilgilenen insanlarda. Kaktüslerdeki yapma çiçeklerden hoşlanılmıyor ve insanları uyarıyorlar bu konuda. Dün koçtaşa gittim. (Bu arada ankamall koçtaş ta çok güzel çiçekli ve bol tomurcuklu kaktüsler var) Tabi orda üstünde çiçekleri olan kaktüsleri görünce ayrılamadım başlarından. Aralardan bir tane seçtim. Almaya çalışırken bir taraftan da elime dikenleri battı. Ama elbette o inatçıysa ben ondan daha inadım alıcam seni şeklinde bir uğraşla kaktüsü aldım. Bu arada yanıma bir hanımefendi yaklaştı. (Aslında siteye üye birisi olduğundan süpheleniyorum :) ) Bana çiçekleri gerçek değil o kaktüslerin dedi. Ben de yok bu benim aldığım gerçek bakın şunlar silikonlu falan diye sohbete başladık. Gerçekten insanların bu konuda duyarlı olması çok güzel. İnsanların bu konudaki duyarlılığı arttıkça bizlerde (iç anadoludakiler) güneydeki seralarda bulunan güzelim kaktüsleri buralarda bulabileceğiz sanırım. Hala çiçekçilerde sahte çiçekli rengarenk kaktüsler var ama en azından yapı marketler sahtelerinin yanına gerçeklerini de koymaya başladı. Bence bu da oldukça güzel bir gelişme. Herkese bol çiçekli günler. ( Bu arada dayanamayıp 2 kaktüs daha aldım :) )

nariçi
01-05-2010, 08:39
Sayın kartalpin,
Kaktüs uzmanı değilim ama benim tahminime göre bu yapma çiçekler kaktüslerin büyümelerini engellediği için yapıştırılıyor olmasın! Çünkü benim aldığım kaktüslerin, sahte çiçeklerini kaldırınca büyümeye başlıyorlar. Ticari olduğu için toptan ambalajlanan kaktüslerin küçük kalması özellikle isteniyor gibi. Tabi bu arada vitrin katkısı da oluyor.

sevim.K
01-05-2010, 09:30
Sevgili Sevim K.

İşte bir sahte çiçeğin, minik yavrumuzun yüreğindeki inancı nasıl sarstığının en güzel örneğini anlatmışsınız. Kızınız kaç yaşındadır bilmiyorum ama bu yaşta insanların "sahtekarlığı" konusunu saf ve temiz yüreğinde yorumlamaya, anlamaya çalışmıştır. Ve canı da çok sıkılmıştır.

Hiç kimsenin bir minik yavrunun gönlünü kırmaya hakkı yoktur diye düşünmekteyim. Eminim üzerinde doğal çiçek bulunan bir kaktüs ile tanıştırmışsınızdır kızınızı.

Saygıyla kalın, minik kızınıza da sevgiler..


Sevgili kartalpin teşekkürler:) Kızım benim kaktüslerimde "kaktüsün çiçeklenmesini" gözlemlemiş, o hayranlığı güzelliği seslendirmişti daha önce. Kızım yirmi altı yaşında bir yetişkin. Belki anlamalıydı ama bizler özünde sahtekarlığı barındırmayan insanlarız. O nedenle ihtimal vermedi sanırım çiçeklerle aldatmaca yapılabileceğine.

Geçen yaz stapelia çiçeklendiğinde; "ilk bakışta bu eğri büğrü gövdeden bu güzel ve oldukça ilginç çiçeğin çıkabileceğini düşünemez insan diyebiliriz rahatlıkla. Belki de sadece dışa, biçime, görünüşe bakan, öze inemeyen gözlere isyandır onun bu çiçeği" demişti. Sevgiler, selamlar

pandora.u
01-05-2010, 14:07
Sayın kartalpin, yazılarınızı büyük bir keyifle okudum.Anılarınızda zaman,zaman kendimi buldum.Benim kaktüslerim göremediğim,dokunamadıgım,koklayamadıgım çocuklarım.O nedenle onları elime alır severim.Bugüne kadarda elime hiç battıklarını görmedim.sizlerle paylaşmak isterim.sevgiler,saygılar.

pandora.u
01-05-2010, 14:10
buda açmış hali..anneler günü hediyem.erken aldımm teşekkür ediyorumm çiçeğime..

mucahityesil
01-05-2010, 21:25
Kaktüsleri sevmeye başladim :)

pandora.u
03-05-2010, 14:55
Sayın Kartalpin

Yazılarınızı keyifle takip ediyorum..Kaktüslerimden, sahte çiçekleri özenle üzerlerinden aldımm.zamkların bıraktıgı izleride temizledim.Onlarda bana güzelliklerini bu sene sunuyorlar.2 kaktüsüm daha çiçeklenmeye başladı.açtıklarında sizlerle paylaşmak istiyorumm.En kısa zamanda açıcaklar inşallah. Bol çiçekli günlerr diliyorumm..

acemi çiçekçi
04-05-2010, 12:36
Gerçekten de 3 kitabı merak eden başkası yok mu? Arkadaşlar birlik olalım alalım şu kitapların adlarını sevgili kartalpin den:)
(Ya çok mu meraklıyım acaba:( )

skaraca
07-05-2010, 11:09
Arada bir ses vermek gerekiyor sanırım sayın Kartalpin.

Sürekli buralardayım, hergün olmasa da günaşırı uğruyorum ama yazmayınca bilinmeyebilir.

Sevgiler.

skaraca
08-05-2010, 12:45
Sayın kartalpin,

Ses vermem iyi olmuş demekki. Açıkça merak etmiyor değildim. Acaba adımıza kaktüs tohumları ekildi mi, gelişmeleri ne durumda? Fotoğrafları görmek değişik bir duyguya neden oldu. Sanki kendi çocuklarım gibi bir süre baktım yüzümde bir gülümseme ile... Minik diken oluşumları bile çıkmış. Bir yıl sonraki durumlarını şimdiden merak ediyorum.

Sevgiler... Teşekkürlerimle...

Hhatice
09-05-2010, 21:14
Burası Sevgili Malina'nın ismini taşıyan ekim alanı ve 2 adet euphorbia obesa ekilmişti. İkisi de iyi durumda şimdilik..

142427

Sevgiyle saygıyla kalın

Aman da aman yerim ben onları :))Maşallah çok iyi görünüyorlar .Zaten sizin yanınızda kötü olmaları mümkün değil .

kırçiçekleri
10-05-2010, 18:32
Yürektendir en güzel çiçekler...
Açar ak ak...
Sımsıcak sevgiden....

Sevgili Kartalpin,
Sevincimi çoğaltıyorsunuz, hayranlığımı arttırıyorsunuz ve de kıskandıryorsunuz beni....
Büyüyor büyüyor _her güzelliğini sundukça bize_ Kıskançlığım!
Korkarım kıskanç, haset biri olacağım yakında....
Umuyorum ve yürekten diliyorum ki bütün yavrucuklarınız güzel, alımlı gençler olsunlar.
Ve yürekten diliyorum, görebilelim O güzel gençleri...
Sevgilerimle.
Çok çok yaşayın sevgilerde, sevgililerle....

sevim.K
11-05-2010, 09:21
Harika tohumdan yetiştiriyoruz bir yandan da:) Sevgili kartalpin emeklerinize sağlık. Ben tohum paketim vardı mix tohumlar onları yetiştirmeye çalışıyorum. Maaesef ilk çıkanların bir kısmını kaybettim ama kalanlar büyüyor merakla takip ediyorum büyümelerini:)

asumandilek
12-05-2010, 01:01
Dostlarınız vardı,
okuduk,
dinledik,
tanıdık geldi çokça...
Dostlarınızda sizin,
kendi dostlarımızı özledik...
Çocuk olduk,
renkli uçurtmalar bezendik.
Biz,
dostlarımızı da,
dikenlerini de
öpmekten hiç çekinmedik.
Biz şimdi yavrularınızı da
yavrularımız bildik,
çokça da sevdik!


12.05.10
Asuman Kısa...

sevim.K
13-05-2010, 09:08
Sevgili Kartalpin teşekkürler:p Nasıl atlamışım yukardaki mesajı. Tohum kaplarından birinde adımı okuyunca gözlerim doluverdi. İzninizle bilgisayar başında ağlarken yakalanmamak için önce kendimi toparlıyayım.:o Harikasınız. Kocaman teşekkürler size, sevgiler:p

skaraca
13-05-2010, 10:38
Aslında "kaf" ve "nun" yazım itibariyle birbirlerine de benzerler sayın kartalpin.

"kaf"ta baş kısmında küçük bir yuvarlak bulunmakta ve sonrasında "nun" gibi devam etmektedir. Her ikisinde de üste tek nokta bulunur.

Kaktüsünüze bakınca aslında bu iki harfin karışımı gibi geldi bana. Sağ üstte bulunan çiçek "kaf" harfindeki küçük yuvarlak, alt ortada bulunan çiçek ise her iki harfin üst kısmında bulunan tek nokta gibi algılanabilir. Kaktüs şekli zaten "nun" harfi görünümünde.

Kaktüsünüz bu nedenle "kaf" ve "nun" harflerinin birleşimi.

acemi çiçekçi
13-05-2010, 11:37
Bu kadar özel olarak anılmak insanın yaşayacağı en güzel durumdur sanırım hayatı boyunca.
Ben hemen saksıyı sormak isitiyorum. Bu (galveniz deniyor galiba) saksılara dikerken altını deliyor musunuz yoksa öyle deliksizmi dikiyorsunuz.
Bende de var ama içine hep küçük bir plastık saksı aracılığı ile yerleştirdim:(

sevim.K
13-05-2010, 12:02
142026


"Gönül" ve "Huzur" saatlerce konuşabiliriz bu iki sözcüğün bizdeki yansımalarını. Çok uzatmayacağım, "dil" üzerine muhabbet etmek de gecenin bir vaktinde uygun olmas gerek.

Sevgiyle kalın...



huzur

Parmaklıklar arkasından bakar gibiyim
Ölgün ışıklarına
sokak lambalarının
Ayaz gecede
Puslu karanlığında
solgun ışıklarla göz kırpan
yıldızlara anlatıyorum
yaralı sevdalarımı

umutlar biriktiriyorum artık
uzak zamanlara
geride bırakarak
yürek yaralarımı
sarılıyorum,
sığınıyorum
sana ulaşırcasına

kollarıma


Sevim Karaman 2006
Kızıma şiirler

COYOTE
14-05-2010, 22:56
Nur içinde yatsın Anneanneniz..

sevim.K
14-05-2010, 23:03
Çok ilginç:) Anneannenizi okurken babaannemi okur gibi oldum. Nur içinde yatsınlar. O çiçek babaannemin dik, onurlu, mağrur duruşu gibi. Ama bir o kadar da dirençli, güçlü, savaşkan.

kırçiçekleri
16-05-2010, 22:37
Kıyısına tuz ileten rüzgarı
balıkların yüzdüğünü duyarım
Dinlerim yosunların konuştuğunu
midyelerin ağladığını.
Aşkın bir kanadı vardır kırmızıdır
delinir
kan akar.
Bir kanadı var
zehir yeşili...

Vefalı olmak...
başkalarının adına bile utanabilmek vefasızlıklardan...
aşkı var edebilmek , duyumsamak, duyumsatabilmek...
ve böylesine yakından , böylesine dostça anlatmak...
Güzel insan harcıdır, sevda ustası olmaktır.
Kutluyorum yürekten...
Her anlatınızı , duyarak okuyorum.
Dostlarınızı, kaktüsleri, sizi sevdik anlatılarınızla.
Sağolun, varolun.
Sevinçler, sevgiler çiçek çiçek açsın yaşadığınız, yaşayacağınız her günde...
Sevgiyle.

acemi çiçekçi
19-05-2010, 11:58
Kaktüslerle ilk tanışıklığım Giresun Keşap ta, komşu teyzenin bahçesinde teneke içinde baktığı bu kaktüsü görmemle başladı.
Ailem bitkilere düşkündür, bütün ömrüm salondaki terstaki bitkilerle geçti ama böylesini ilk defa görüyordum. Uzun süre uzaktan seyrettim. Biri açtı biri kapandı uzun sürdü seyri. En sonunda dayanamayıp teyzeye gittim bir kök rica ettim.
Teyze ;
-Amaaan al ne kadar istiyorsan ben nedecem? dedi. Niye diye sordum;
-Geçen gün tenekenin birini öteye çekim derken elime battı andır kalasıca, ben de sinirlendim götürdüm çöpe attım elimi kanatanı, ooh iyi oldu ona dedi.
Hem güldüm hem üzüldüm ben alırdım neden atıyorsun be teyzecim yaaa.
Neyse ben iki kök aldım ve birini üzerinde çiçek belirtisi görür görmez eve[ memlekete anneme] yolladım otobüsle. Annem çiçek delisi bir kadındır, konuşur oynaşır onlarla. O görünce bu ne yaa felan dedi, "Bekle" dedim.
Sonra inanamadılar acayip heyecanlandılar, eve gelenler inanamadı. Bu kocaman çiçek el kadar kaktüsten mi çıktı dediler. Ben annemin gözünü böyle parlatabildiğim için çok mutlu oldum.
Sümbülü de ilk kez o yıl görmüş [Bizim oralarda sümbül diye bitki forumlarında LEYLAK diye geçen ağaç bitkisini biliyorduk] koklamıştık ve ben yine hemen soğanları çiçeklenmek üzereyken eve yollamıştm. Bunlar bizim en güzel paylaşımlarımız oldu.
Annem şimdi inşallah cennette daha alaa nimetlerin, güzelliklerin içindedir. Bu kaktüs onunla bizim kaktüsümüz, sevgimiz, bağımız...

acemi çiçekçi
19-05-2010, 21:53
O değil ama o kökün torunu var şu an elimde. O zavallıcık da çok badireler atlattı, yeni yeni kendini toparlıyor. Gündüz resmini çekip yüklerim inşallah.

Vildan Sönmez
20-05-2010, 00:44
Sayın Kartalpin, ondokuz numaralı kaktüs ondokuz Mayıs'ta gülümsüyorsa boşuna değildir bu rastlantı.

(Sol üst köşe ne durumda, hala sadece bir tane lithops mu var?)

sevim.K
20-05-2010, 12:36
Sait Faik'in çiçeği çok güzel:). Duru, sade bir güzellik

pandora.u
23-05-2010, 15:47
Merhaba kaktüs sever dostlarımm..

Seyretmeye doyamadığım,bakarken huzur bulduğum çiçeklerimm.
İşte birtanesi daha tüm güzelliğiyle ''merhaba'' diyor,bütün dostlara.

acemi çiçekçi
05-06-2010, 15:49
Arkadaşlar, sevgili KARTALPİN hiç bu kadar sessiz bırakmış mıydı bu sayfayı? Hayırdır ***.

sevim.K
05-06-2010, 16:17
Evet bırakmıştı:( Ama bu kez o kadar uzun olmaz umarım. Bu sayfa onsuz çok yalnız ve çok boynu bükük kalır:(

kırçiçekleri
05-06-2010, 21:28
Sevgili Kartalpin'in sessizliği, umalım ki yaşam işlerinde, sevinçli teleşlarda
kaldığından olsun...
Umalım ki sevgili dostlarıyladır, sevgilerde, huzurdadır.
Onun güzel anlatılarıyla, güzel dostlarını bekliyoruz tanımak için...
Bizlerin özlemleri de çağrıştırır umalım Sevgili Kartalpin'i....

sevim.K
09-06-2010, 06:27
"Şaman" ın güzelliğine sözüm yok çok güzel. Ama sizin şaman ı anlatımınız bir başka güzel sevgili kartalpin. Sevgiyi anlatmak, saygıyı; kavuşmayı özlemi ama bir o kadar da imkansızı anlatmak. Uzaktan uzağa sarıp sarmalamak yüreğindeki o koruyucu sıcaklıkla sağlık dilemek, yaşam dilemek.

Duygu ve düşünce güzelliğiniz şamanın güzelliğiyle birleşti eşsizlik oldu:)

Vildan Sönmez
09-06-2010, 08:27
Ya Andlar'ın muhteşem kondoru,
beni evime götür, Andlar'a,
Ülkemi geri istiyorum, ve
İnkalı kardeşlerimle yaşamak istiyorum, bunun hasretini çekiyorum,


El Condor Pasayı dinlediğimde ortaokula gidiyordum. Yine unutulmuş ama çok güzel bir şarkıyla çok güzel bir kaktüsün çok güzel öyküsü.

Teşekkürler...

aysahay
09-06-2010, 20:27
Sevgili Kartalpin Hocam... Kaktüs, succulent ve de hikayeleriniz muhteşem.
Ben yeni üyeyim. Bir kaktüs severim. Daha doğrusu sıradan menekşe türü çiçekleri hiç yetiştiremedim nedense... Hep kaybettim. Değişik çiçeklere ilgim var ve bu siteyi bulduğumda cennete düşmüş gibi oldum. Hikayelerinizi ve de tabi ki diğer arkadaşların hikayelerini çok beğendim.
Daha önce hiç bu yazıları kitaplaştırmayı düşündüğünüz oldu mu diye sorsam ayıp olur mu acaba?
Severek okuruz emin olun...
Sevgilerle. Bir İngilizce Öğretmeni..

berduray
11-06-2010, 12:43
Benim gibi merak edenler için, link (http://www.dailymotion.com/video/xa73c7_el-condor-pasa-simon-and-garfunkel_music)

aysahay
11-06-2010, 14:24
Sevgili öğretmenim Aysahay,

Yeni bir kaktüs sever ile tanışmak bizi sevindirdi, çok mutlu etti. Hoşgeldiniz öğretmenim..
Övgü sözcüklerinize teşekkür ederim. Benim yaptığım çalakalem dostları paylaşmak. Yoksa bir edebiyatçı ya da deneme yazarı değilim.

Yazdıklarımı kitap haline getirmeyi düşünmüyorum, yeterince ağaç kıyımı oluyor kitap üretilirken:)) Ama burada da e-kitap gibi hayal edip okunmaya değer değer buluyorsanız beni mutlu edersiniz.

Beni biraz daha mutlu etmek isterseniz sizde kendi kaktüslerinizi burada paylaşabilirsiniz. Yazmak zor değil, çalakalem dalıverin gerisi gelir. Kaktüslerinize dokunup onların mimarisini izlerseniz çok güzel dostlarınız ile bir bağ oluşturabilirsiniz.

Yazmak için örneğin "niçin kaktüs sevdiğiniz" konusundan başlayabilirsiniz. Ne dersiniz sevgili öğretmenim?

Tekrar teşekkür ederim.. Saygıyla Sevgiyle...

Sevgili Kartalpin. Öncelikle çok teşekkür ediyorum. Benim sadece 4 tür kaktüs, 2 tür succelent, bir tane begonya ve de maydanozlarım var.. Ben de resimlerini ve hikayelerini paylaşmak istiyorum ancak şu anda fotoğraf düzenleyici programlarla cebelleşiyorum. Bir türlü resimlerimi küçültemedim. Ama başaracağım ve de resimlerimi paylaşacağım.
Sadece avatarımdaki resmi yükleyebildim. O da 2 yaşındaki kaynana topuzu denilen kaktüsüm. Onu dağıta dağıta bitiremedim. Sürekli yavru veriyor. Bu yıl çok güzel çiçekler açtı. Hala da devam ediyor. Sizin deyiminizle tam bir saksı kıran.
En yakın zamanda evre evre çiçek açma resimleri ekleyeceğim. Umarım başarırım..
Ama resimsiz de anlatabilirim size niçin kaktüs sevdiğimi: Geçen yaz Antalya da Minicity'de bir gezinti yapalım dedik. Ve ben orda Golden Barrel kaktüslerini gördüm ve top top halleri çok hoşuma gitti. Ben kaktüs kaktüs derken teyzem bana bir kaktüs hediye etti ve benim serüvenim başladı.
Artık bir tane kaynana topuzum ( sanırım echinopsis multiplex) vardı. Onunla kendimi avuturken Güneydoğu'daki görevime gitmek zorunda kaldım ve kaktüsüm beni İstanbulda bekledi.
Beni beklerken balkonda soğukta ve de susuz kalmış ( ki bu çiçek açmasına yaradı ) Eşim ilgilenemediği için saksısını kıracak kadar büyümüş ve bir sürü yavru vermiş. Ben de Mart ayında geldim. Saksısını değiştirdim. Veeee 2 hafta sonra tomurcuklar çıkmaya başladı. Gün gün fotoğrafladım ve de kedinin cğer beklediği gibi çiçek bekledim.
Sonunda çiçekler açtı, ben çocuk gibi sevindim. Ertesi gün solduklarında ise yine çocuk gibi ağlayacak oldum. Yanlış bişey yaptım sandım. Meğer ömürleri 1 günmüş.
Bu arada 2 tür succulent ve bir yılbaşı çiçeği çeliği bulup toprağa diktim. Resimlerini yükleyebildiğim zaman diğer aldığım kaktüslerimin de isimlerini sizlerden rica edeceğim. Bulamadım çünkü.
Şimdiden teşekkürler.

İrem Erdinç
11-06-2010, 17:58
Sn. Aysahay,

Yazınızı okurken benim davranışlarım ve düşüncelerimi yaşayan birisini daha görmenin mutluluğunu hissettim. Kedinin ciğer beklemesi gibi kaktüslerin çiçek açmasını beklemek, kare kare fotoğraflarını çekmek :)

Hikayelerinizi de dört gözle beklemekteyim. Hoş geldiniz kaktüs sevdalılar ve yeşil severler arasına.

aysahay
11-06-2010, 19:54
Çok teşekkür ederim İrem Hn. Ben bu kadar çiçek meraklısı olacağımı hiç beklemezdim kendimden ama demek ki içimde varmış. Çok küçük bir balkonum var. Evim lojman ve çok dar. O yüzden öyle kocaman çiçekli cıvıl cıvıl bitkiler alamıyorum. Küçükleri tercih ediyorum. Okul yüzünden bu ara ilgilenemedim. Not işleri biter bitmez ağaçlar netten isimlerini aldığım kaktüs ve succulentları bulmak için Eminönü'ne gideceğim.

berduray
11-06-2010, 23:28
Sizin muhteşem anlatımlarınıza, ufak bir dinleti ile katkıda bulunabildiysem ne mutlu bana.

aysahay
14-06-2010, 19:36
Gerçekten insan bu çiçeklere bakarken bir çiçekten daha fazlasını görüyor.. Süper çiçekler...

pandora.u
21-06-2010, 12:21
Merhaba dostlarım..Güzel yaz gününün,güzel çiçeklerini sunuyorum sizlere. Bir yıl bekledim.Bir bebeğin büyümesini bekler gibi:) Sanırım değdi..1 gün bile olsa ömürleri seyretmeye doyamadım.sevgiyle kalın.

sevim.K
26-06-2010, 07:40
Gerçekten muhteşemler:)

Sizin mektup arkadaşınız da çok güzel. Sahip olmayı istediğim kaktüslerden biri. Kıvrımları çok hoşuma gidiyor:)

Faruk
26-06-2010, 09:08
İçinde hazineler saklayan bu muhteşem canlıları açtıklarında keyifli bir şekilde izlemek ne büyük bir haz. Bu dikenli hazinelerin hayatlarından çok mutlu oldukları sayın pandora.u ya verdikleri her teşekkür tomurcuğundan belli oluyor...

pandora.u
28-06-2010, 14:56
Sayın Kartalpin, Sayın Sevim, Sayın Faruk,teşekkür ederim yorumlarınız için.Bir kaktüsüm kaldı açacak onuda paylaşıcağım sizlerle. Fırsat bulur bulmaz giriyorum siteye,yazılarınızı okumaktan büyük keyif alıyorum.Tabi değişik kaktüs çiçeklerini görmektenede.

Sevgiyle kalın.

sevim.K
29-06-2010, 06:32
Aman allahım:eek: Gerçekten biricik adını hakediyor. Vuruldum ben bu kaktüse:)

Siyah
29-06-2010, 16:10
Sevgili arkadaşlarım...
Uzun süredir sizleri okuyorum, yazmak istiyorum lakin bir türlü kafamı toparlayıp düşüncelerimi kağıda dökemiyordum...
Şimdi tatil ortamında fırsatını bulmuşken okuduğum 'Kral ve Hortlak' kitabından esinlenip birazda çok daha evvelden aklıma takılan düşünceleri birleştirip sizlerle paylaşmak istedim...

Bu sayfalar çok güzel...iyilik ve aşk, bir kaktüsün tüm varoluşunda duyumsanıyor ve yazılıyor...Ama ya kötülük?

Sorunumuz kötülük...
İnsanın tüylerini diken diken kötülük...

Çeşitli kültürlerde çeşitli metaforlarla veya isimlerle tanımlanmış...
ama en çok bilineni ve çağırışım yapanları;
Şer...
Şeytan...

Oysaki hiçbirşey insanın nefsinden daha öte değil...
Kötülük dediğimiz şeyde öyle...
Kaç zamandır aklımda bu sorun...
İyilik ve iyiliğin yüceltilmesi..hatta çeşitli new age akımlarında yerin dibine sokulup yok sayılması gereken kötülük...

Oysaki iyilik ile kötülüğün arasındaki gerilimdir oluş...
Celal ile cemalin arasında...
Rahmet ile gazap arasında
hayır ile şer arasında...
kaktüsün dikeni ile çiçeği arasında :)))
Yin ve yang arasında...

Peki esas olan nedir?
Esas olan dengedir...

Karanlığı görmeden, güçlerini denetlemeden, onunla tanışmadan, kötülüğünde kendine göre bir anlamı olduğunu hissetmeden denge kurulabilir mi? Yin ile yang'in uyumu sağlanabilir mi? Karanlıktan habersiz kaldığın sürece, aydınlık ile karanlığın karşılıklı çekişmesine dayalı kozmik dengeyi nasıl kavrayabilirsin?

Kötülük ancak niteliksel (niceliksel değil) bir üstünlükle denetim altına alınabilir. Bu kişinin kendi kendini denetim altına alması ile de ilgilidir. Kişinin niteliğinde... Bizzat kötülüğün kudretini deneyimlememiş ve bu kudretle bütünleşmemiş kişi kötülüğün üzerinde bir zafer elde edemez...

Masum olanlar dünyadaki kötülük olasılıklarını her zaman kendilerinden uzak tutmaya ve inkar etmeye çabalar. Oysaki tam da bu kötülüğün varlığını sürdürme sebebidir. Çünkü kötülük çatışma içinde de olsa iyilik ile güç birliği yaparak yaşam kumaşının dokunmasına yardım eder...Kötülüğün deneyimlenmesi ve bu deneyimin yaşanması; olgunluğu, gerçek pişmanlığı, empatiyi asıl yaşamı , yaşamın güçlerini ve vazifelerini gerçek anlamda yönetme becerisini gerçekleştirir...

Yasak meyvanın, yaşantıyla oluşan günah meyvesinin, insanlık tarihi başlamadan önce masumiyet bahçesinde bunun tadılması oldukça anlamlıdır. Çünkü ancak kötülüğü idrak edip, kendi nefsinde deneyimleyince kötülükten kaçınabilirsin...Yoksa eylemlerindeki kötülükten bihaber idraksiz bir yaşam seni bekler ve kendini iyi sanırken kötülüğe en büyük hizmet edenin kendin olduğunu anlayamadan yaşar gidersin...

Bilinç bu gerilim üzerinde inşa edilir...

Hayır ve şer neden Tanrının iki nimetidir?
Ve neden her şerde bir hayır mevcuttur?
Bunu mistik deneyimlerle çeşitli cevaplar verebilirsiniz...
Ya da en basitinden bir oluş için ikisininde bir arada olması gerektiği kavrayabilirsiniz...

İslam dininde şeytan, hiç de ayrı bir güç değildir...
Tanrı onu bizzat baş melek olarak yaratmıştır...İsyan edeceğini bilmiyor olmak zaten Tanrısal kudrete aykırıdır...
İsyan etmeliydi ki dünya yaşamı var olabilsin...İnsan ortaya çıkabilsin, tüm sıfatları kendi nefsinde cem edebilsin...Mikrokozmoz ile makrokozmozun simgesi olabilsin...İnsan neden Halifedir hiç düşündünüz mü?

Ve Kuran'a göre şeytan insandan güçlü değildir...
Hele hele dualist dinlerdeki gibi Tanrıya denk bir gücü asla olmamıştır...
Çeşitli ayetlerde de belirtildiği gibi Şeytan, İnsana sadece "vesvese" verebilir ki bu nokta çok önemlidir...

Vesveseye kapılan insan şeytani şeyler yaparken , yaptığı herşeyi aslında kendi için yapıyordur...
Kendi nefsinden o gücü alıyordur...
Şeytan insandan daha mı kötüdür? Daha mı gülüdür?
Yoksa sadece bir vesvese yüzünden bir sürü kötülüğe yol açan insan mı daha mı kötüdür?

Olgun ve bilge bir kişi olmanın yolu kendi nefsindeki kötülüklerle tanışmaktan ve deneyimlemekten geçer..

Kendi kötülüğünü bilen ve hakim olan kişi ancak onu alt edebilir...
Cehennem illaki ateşlerle dolu bir çukur olmak zorunda değildir... Gören gözler için vicdanında, yaşadığın ve yaşattığın kendi sorumlu olduğun her kötü eylem senin cehennemindir...

Kendi nefsini bilmeden ve tanımadan olgunlaşmak mümkün değildir...
Günaha sapmamış ve bundan ders almamış hiçbir kişi dengesini bulamayacaktır...
Masumiyet, ancak kendi günahlarımızın veballerini idrak ettikçe ve kendi nefsimiz ile savaştıkça olgunluğa dönüşecektir...aksi takdirde kötülüğün elinde bir maşa olmaya mahkumdur...

Evet masumiyet değerlidir ama yeterli değildir...
Kudret ancak her iki gücün dengelenmesi ile elde edebilir...
Son dönemlerdeki masumiyete övgü ve iyiliğin kutsanması romantik ancak yeterli bir tez değildir...
Öyle olsa hepimiz çocuk saflığında yaşardık...neden olgunlaşma derdindeyiz ki?

Ve Tanrı neden insanların günah işlemesini istedi?

Amacım kötülüğe övgü değildir..amacım aksine kötülüğün denetim altına alınması gerekliliği ile bir yol saptamadır.
Kendi içindeki kötü ile tanış...Bu kötü ile yüzleşmekten sakın kaçınma...Onu tanı ki bir daha onun oyunlarına kapılma :)
Onu tanı ki, bir kötülükle karşılaştığın zaman onu alt edebilecek donanımda ol....Gerekiyorsa kötü olmak zorunda kal ki, esas kötüyü yok edebil...

Tıpkı şifa için acı ilacı içmek gibi...
Tıpkı şerin içindeki hayırı ortaya çıkarabilmek gibi...


Tıpkı Kehf suresindeki Musa ile Hızırın yolculuğu gibi...

Sevgilerimle...

Siyah
29-06-2010, 21:28
Sevgili Kartalpin
Çok zarifsiniz...
Aslında size karşı mahçuptum daha da mahçup oldum :))
Atfettiğiniz muhteşem kaktüsle hipnotize olmamak, böyle bir güzelliğin girdabına düşmemek ne mümkün...

Yazımda sizinde çok iyi gördüğünüz gibi ikilik yok, aksine denge-uyum için birlik var...ve insanı birliğe götüren yolda nefsini bilmesi tanıması, kendi kötücül yanıyla da tanışması var...

Herşeyi kendisinde birleyen (ki bu birlik - bir- sayısı ile tanımlansa da aslında sadece alegorik bir birliktir) olgun kişiye ne mutlu :)))

Sevgilerimle...

Not: Kaktüsüm taşınma sırasında, başına birşey gelmesin diye kucakladığımda ne yazık ki benimle beraber yere düştü ve düşerken bazı dikenleri yüzüme yapıştı...saksısı kırıldı...o halde onu en yakınımdaki çiçekciye götürüp yeni bir saksıya ekmesini rica ettiğimde yüzümdeki nokta nokta kanları gören çiçekçi dehşete düştü :) Ama bana çok yardımcı oldu ve ona yeni bir saksı sağladı...Çok şükür yüzüm iyileşti...Şu an bende kaktüsümde iyi durumdayız. En kısa zamanda resmini çekip burada yayınlamayı başaracağımı umuyorum...

aysahay
30-06-2010, 23:03
Sayın kartalpin, Saklı Uyum'a bakmaya doyamadım. Ben onu cin/tonik ikilisinin yanına koyamadım ama elma/soda ile seyrediyorum. Ve de seyrine doyamıyorum. Ne kadar zarif bir kaktüsmüş. Çok beğendim. Güle güle büyütün.
Sayın Siyah size de çok geçmiş olsun. Umarım siz de; kaktüsünüz de sağlığınıza kavuşmuşsunuzdur.
Sevgiyle kalın. İyi geceler.

Siyah
30-06-2010, 23:09
Sevgili Kartalpin
Kankardeşi ha :))))))
Bunu sevdim :)

Sevgili Aysahay iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim...

Bu arada saklı uyum için ilginç bir yorum geldi kızımın arkadaşından...
Ben kaktüs üzerinde minik çiçekler gibi dikenleri derken, o kaktüs üzerinde yürüyen bir sürü beyaz örümcek olarak yorumladı...ve çok ürktü...

Siyah
02-07-2010, 07:09
Sevgili Kartalpin
Yaşanan sadece "algıda seçicilik"
Örümceklerden o kadar korkuyor ki, ilk çağrışımı o yüzden böyle oluyor...
Kaktüsleri zaten seviyor ve besliyor, sadece saklıuyumda algıda seçicilik yaşadı...

aysahay
09-07-2010, 16:59
Sevgili Kartalpin Hüsn'ü Aşk ne kadar da büyümüş. Çok güzel bir kaktüs. Kemal de çok zarif. Kemal isimli insanlar hep yakışıklı gelmiştir bana. ( Mustafa Kemal Gibi) O yüzden Kemal isimli kaktüsünüz de yakışıklı geldi bana..

Bu arada daha ben sayfamı açar açamaz yorum yazmışsınız. Hızınız için kutlarım. Yenileri görmeye de bekliyoruz. Saygılar..

sevim.K
12-07-2010, 07:13
Sevgili kartalpin seçtiğiniz, bize hikayelerle tanıttığınız kaktüsler şekil olarakta çok hoş çok güzel kaktüsler. Hele bir de sizin sevgili, özenli bakımınızla çok güzel de büyüyorlar.

Ayrı bir keyif veriyor insana sizi izlemek. Teşekkürler burada olduğunuz için:)

kırçiçekleri
15-07-2010, 23:48
Birden hatırlarsın,
O da seni - - birden bazan:
Nerde, ne yapar şimdi
Parlar bir özlem anılar arasından.

Bu akşam ne garip sözcük
Sanki ilk duydum, yadırgıyorum:
Akşam. Bilmem bulur muyum
Yollara baksam?

Söner yangın birazdan
Yatışır özlem.
Bir gün karşılaşırız
Bir gün, bir yarım akşam.

Behçet Necatigil

bıcırık
16-07-2010, 22:30
sevgili kartalpin yazılarınız mı daha güzel kaktüslerinizmi hala ayırt edemedim... ikisininde müptelası olacağım galiba!..Kaktüsler mi size yazdırıyor siz mi kaktüsleri açtırıyorsunuz gerçek bir muamma,ama sonuç öyle mükemmel ki gerisi koca bir yalan...hiç'inize bir armağan...

hiçbir şey belli değil
bir şey hariç
biz bir hiçiz!..hiç!..

yüreğinizde sevginin sürekli yeşil kalması duasıyla
sevgiyle kalın...

Siyah
17-07-2010, 14:11
Sevgili Kartalpin...
Aruz vezninin büyüsü sizi de sarıyor bakıyorum :)))
Gerçekten büyüleyici ve ne yazık ki artık hiç kullanılmaz hale geldi...

Sadece kelimlere hakim olmak değil, onların çeşitli anlamlarıyla ve söz sanatlarıyla, uygun bir ritimde müzikal yorumlanması şiire çok güzel bir derinlik kazandırıyor...Belki de ruh derinleştikçe gördüğü, okuduğu ve duyduğu her şeyde derinlik arayışına giriyor...Gençken bu şiirlerin sevilmemesinin nedenlerinden biri de bu olsa gerek...

Çok güzel bir yazı ile günüme güzellik kattınız...
Çok teşekkürler

bıcırık
18-07-2010, 20:52
sevgili kartalpin sözlerinizi iltifat olarak kabul ediyorum...bir anneanne ne kadar genç olabilirse o kadar gencim işte...yinede teşekkürler...mükemmel kaktüslerinizle sevgi dolu yaşam birlikteliğinizin daha nice uzun yıllar sürmesi dileklerimle...sevgilerimle...

bıcırık
19-07-2010, 09:58
sevgili kartalpin rica ederim 18 yaş ve altı olmak kim istemez...bıcırık'ın anlamı sevimli geveze çok konuşan, birazda yaramaz demek ve insan her yaşta bıcırık olabiliyor...kaktüs sevgisine gelince bulaştırdınız bile ...bu gün benim doğum günüm, dünden herkese tembih ettim doğum günü hediyesi kaktüs istiyorum diye...bakalım kaç tane kaktüsüm olacak? gerisinide ben devam ederim artk... lütfen bizi yazılarınızdan mahrum etmeyin... harikasınız...sevgiler...

kırçiçekleri
19-07-2010, 12:13
İçinizdeki çocuğun sevinç çığlıklarını, gülüşlerini duyun her an,
yaşam sevinciniz yaşamın hüzünlerini, iç sıkıntılarını, acılarını silsin, tüketsin gücüyle....
Sevdikleriniz, sevenlerinizle yaşayın yaşamın keyfini.
Sevgisiz, umutsuz, sevinçsiz kalmayın yaşamın içinde...
Sevgili kartalpin, öyle güzel anlatıyor, öyle güzel anlarını resimliyor ki hayran olmamak, kaktüs aşkına tutulmamak olanaksız.
Kim ki okuyorsa Kartalpin'i kaktüs almak, o duyguları yaşamak istiyor, biraz kıskanarak, biraz imrenerek hem de...
Ben de Kartalpin'in anlatılarıyla kaktüs sevdalısı oluvedim...Koştum bi yap marketten uzun zaman tek tek inceyip bi kaç minik kaktüs aldım kendime...
Ama benim beceriksizliğimden mi, kaktüslerin tepesine zorla yapıştırılmış o eğreti yapay çiçeklerden mi bir iki derken öldü kaktüslerim...
Umarım doğum gününüzde gelen kaktüsleriniz uzun uzun zamanlar yaşar, Sevgili Kartalpin'in kaktüslerince aşkla çiçeklenir, sevgiyle gülümserler size...
Aynı kentte olsak, bi kaktüs de ben armağan etmek isterdim size.
Umarım, güzelliklerini _kaktüslerinizin_ paylaşırsınız bizimle.
Sevdanız, yaşam sevinizciniz hiç tükenmesin.
kalın sağlıcakla, sevgiyle...

kırçiçekleri
19-07-2010, 12:36
Bu güzellikler ve sizlerle olmak benim için de mutluluk, sevinç...
Uzun zaman oldu biliyorum ses veremedim, sesim çıkmadı ama yüreğim sizlerle.
Arada bi az da olsa bulduğum zamanlarda buralara geldim,paylaştığınız güzelliklerin içimi dolduran sevinciyle okudum anlattıklarınızı...
Bi küçük çelik almıştım geçenlerde sessiz gemiye binip dönülmezlere giden Sevgideğer Öğretmenimin bahçesinden...
Nasıl coştu görseniz, nasıl yaşama, çoğalma isteği ile yeşil ve canlı...
Ekleyeceğim resimlerini...
Ama Sizin kadar güzel anlatamayacağım...
Sevgiyle olun.
Kaktüslerinize ve size sevinçli, güzel çok çok zamanlar diliyorum. Birlikte....

bıcırık
19-07-2010, 13:57
İçinizdeki çocuğun sevinç çığlıklarını, gülüşlerini duyun her an,
yaşam sevinciniz yaşamın hüzünlerini, iç sıkıntılarını, acılarını silsin, tüketsin gücüyle....
Sevdikleriniz, sevenlerinizle yaşayın yaşamın keyfini.
Sevgisiz, umutsuz, sevinçsiz kalmayın yaşamın içinde...
Sevgili kartalpin, öyle güzel anlatıyor, öyle güzel anlarını resimliyor ki hayran olmamak, kaktüs aşkına tutulmamak olanaksız.
Kim ki okuyorsa Kartalpin'i kaktüs almak, o duyguları yaşamak istiyor, biraz kıskanarak, biraz imrenerek hem de...
Ben de Kartalpin'in anlatılarıyla kaktüs sevdalısı oluvedim...Koştum bi yap marketten uzun zaman tek tek inceyip bi kaç minik kaktüs aldım kendime...
Ama benim beceriksizliğimden mi, kaktüslerin tepesine zorla yapıştırılmış o eğreti yapay çiçeklerden mi bir iki derken öldü kaktüslerim...
Umarım doğum gününüzde gelen kaktüsleriniz uzun uzun zamanlar yaşar, Sevgili Kartalpin'in kaktüslerince aşkla çiçeklenir, sevgiyle gülümserler size...
Aynı kentte olsak, bi kaktüs de ben armağan etmek isterdim size.
Umarım, güzelliklerini _kaktüslerinizin_ paylaşırsınız bizimle.
Sevdanız, yaşam sevinizciniz hiç tükenmesin.
kalın sağlıcakla, sevgiyle...


çok teşekkür ederim güzel dilekleriniz için ...bakalım ben kaktüslerim yaşatmayı başarabilecekmiyim...sevgiyle kalın...

Siyah
19-07-2010, 14:38
Sevgili Bıcırık
Nice güzel, sağlıklı, keyifli ve neşeli, bal tadında yılların olsun...
İyi ki doğdun
:)

bıcırık
19-07-2010, 15:06
[QUOTE=Siyah;674182]Sevgili Bıcırık
Nice güzel, sağlıklı, keyifli ve neşeli, bal tadında yılların olsun...
İyi ki doğdun
:)

Çok teşekkür ederim dostlar beni şımartıyorsunuz...

bıcırık
20-07-2010, 10:23
sevgili dostlar malesef doğum günümde hiç kaktüs gelmedi...herkes bir gün önce söylediğim için dalga geçtiğimi düşünmüş...gerçekten çok değerli hediyeler almışlar ama kaktüs yok.:mad:
kendi kaktüslerimi kendim edineceğim artık...vereceğiniz her çeliğe şimdiden teşekkür ediyorum..:o bende pazar günlerimi yapı marketlerde geçireceğim herhalde...

sevim.K
21-07-2010, 06:40
Evet Neva Kar benim de sahip olmayı iatediğim kaktüslerden biri. Çok asil bir duruşu var. O bombeli yapısına rağmen zarif de aslında:)

Klasik Türk müziğini dinlemeyi sevsem de zaman törpülemiş divan edebiyatıyla ilgili bilgilerimi. Mesajınızı okurken farkettim. Sadece görsel sunumlarınız için değil, hatırlattıklarınız için de teşekkürler:)

bıcırık
21-07-2010, 08:53
yine harikasınız sevgili kartalpin... yüreginizdeki sevgiyi bu kadar güzel ifade edebildiğiniz için...iyiki varsınız...teşekkürler...

Siyah
01-08-2010, 20:13
Sevgili Kartalpin
62. nolu kaktüsünüzün sahibi Yaşar bey, Mehmet'in eşini okuyunca umarım biraz fikirleri değişmiştir :)))

Siyah
01-08-2010, 21:56
Sevgili Kartalpin
Asla amacım Yaşar bey hakkında polemiğe girmek değildir....
Üzerime ne vazife? Lakin böyle saf ve güzel aşk bile fikrini değiştiremiyorsa (ki bunu şimdi sizden öğrendim) gerçekten kendisi için üzüldüm...

Spinoza hakkındaki paylaşımlarınızı merakla bekliyoruz...

bıcırık
02-08-2010, 23:17
İnşaallah hepimiz çatlak testi gibi çevremizi her daim güzelleştirebiliriz...sevgilerimle...

Vildan Sönmez
03-08-2010, 09:15
Sayın Kartalpin,
Bazı insanlar konuşmaya başlayınca ağzına baktırır hani, ama eline kalem alıp yazmaya gelince tutulur kalır. Belki Mehmet öyle biriydi. Ben asıl şunu merak ettim, o birikerek gelen mektupları okuyor muydu?
Adres defterinizi kaybedince ne kadar üzülmüşsünüzdür. Telefonum çalındığında en çok, silmeyip sakladığım bazı hatıra mesajları kaybettiğime yanmıştım.

serpil özdemir
03-08-2010, 20:32
Daha bu sabah tanıştım siz ve sayfanızla .Son sayfasından açıldı başlık ,
sayfa biter bitmezde koşar adım ilk sayfaya başlangıca gittim ,
çiçek çocuğa kadar aralıksız okudum ve yoruldum,ama okumaktan değil
beni sürüklediğiniz duygu yoğunluğundan .Kimleri bulmadımki neleri
bulmadımki yazılarınızda ,sustum bugün aslında yanlız olmak istedim
ama kardeşimle birlikte yürüttüğümüz iş yerimizde kardeşimin bu gün olmaması
nedeniyle çıkamadım buradan .Kafes adlı kaktüsünüzde hissettim kendimi
sustum sadece bedenen burdaydım .Böyle durumlarda atarım kendimi
mutlak bir sahile ya ada vapurundayımdır **** kız kulesi karşısında
bir dostum var martı( anlatıcam hikayemizi sonra size)onunla buluşurum.
Olmadı kaçamadım biraz dinlenip devam ettim .Sürükleyici bir kitap havasındaki
sayfalarınıza .Şimdi 40.cı kaktüsteyim ve düğümlerden biri çözüldü acaba
sahimi bu insan bukadar nasıl dokunabildi yürek telime diye diye geldiğim bu sayfada
.Sahici bir balıkla karşılaştığımı gördüm .Öteki buçlar darılmasın ama bu kadar ,
geniş bir hayal gücüde balıktan çıkardı ancak.Martı adlı sevgili kaktüsünüzde beni
benim martıma götürdü bu gün can attım buluşmak için ama kısmet olmadı.
İşte buda benim MARTIM.....
Daha önce bir sitede paylaştığım hikayem böylesine güzel anlatımlarınızdan sonra umarım
sıkmam sizi
Yıllardır inatla pes etmeden hayatla mücadele ediyorum .Küçük dev kadın

diyor bazıları bana ,çok şeymi kazandım servetmi yaptım hayır .Ama bunca

şeye rağmen yanlız başına ayakta kalabilmeyi ve hala bir çocuk gibi içten

gülebilmeyi başardım .Hiçbir kötülüğe bulaştırmadan bir evlat büyütüp

askere yollamayı başardım .Allahında izniyle ******.
hepmi bukadar güçlü bir kişiliktim hayır .Tam tersi inanılmaz duygusal

acılara iki katı dayanıksız balık burcundan .Sulu göz bir kadındım.
Nemi oldu ? Mücadeleye başladığım ilk günlerdi ve çok zordu pes etmiştim

.İnsanlara hayata küsmüştüm inanılmaz yorgundum .Böyle bi gün kendimi

sahile attım soğuk bir şubat günüydü .Hiç birşey görmüyor gözüm nefes

almak dahi yoruyor .Ama habire denize bakıp yürüyorum öyle yorgunumki

baktığım deniz kocaman kuş tüyü bir yatak gibi atıversem kendimi yorgun

bedenim dinlenecek .Tek frenim oğlum .Onunla bu güzelim yatak arasında

gidip geliyorum .Atladım atlıyacağım sanki hissetti deniz aniden kocaman

bir dalgasıyla tokadını indirdi suratıma .Baştan ayağa sırılsıklamım

paçalarımdan sular akıyor ve ilginç olan arkamda önümde yürüyen insanlar

var çok yakınımda ama tokat sadece bana .O an gülmeye başladım komik

halime insanlarla birlikte .Bi martıyla gözgöze geldik aa martılarda

varmış oysa az önce hiç farketmemiştim .Martıda baktı şöyle bir bana ****

ben ona baktım bana baktı sandım bilmiyorum .İzlemeye başladım onu bir

pike yapıp daldırdı kafasını koca denize açtı belli .İlk denemede boş

çıktı ,süzüldü şöyle bir gökyüzüne iki tur attı tekrar 2 - 3 derken

sonunda ağzında balıkla çıkıverdi .Zafer edası vede alaylı bi süzüşle

bana bakmadan da geçmedi (tabi bunlar benim o anki duygularım belkide

martı beni hiç görmedi umrunda bile değildim ) sanki bana hey insanoğlu

bak ben sadece bir martıyım aklım yok elim kolum yok küçücük bir bedenim

var ama bedenimin bin katı denizden alacağımı aldım .Sen sana bahşedilmiş

aklınla sağlam elin kolun ayağınla pes et vaz geç hadi atla denize senin

yok oluşunla kızdığın isyan ettiğin şeyler de düzelir belki dedi .Aklım

başıma gelmişti , denize baktım öyle kuş tüyü muş tüyü yatak değildi

artık .Seyrine doyum olmayan en değerli hayat kaynaklarından biriydi

bende artık yorgun değildim zaten .Sadece şubatın soğuğunda sırılsıklam

ve üşüyordum .İşte benim hayat yolundaki esin kaynağım martı hala

görüşürüz onunla, nerde görse gülümseyerek göz kırpar bana .
Size küçük bi tavsiye kendinizi çok kötü hissettiğinizde bir deniz

kenarına gidin atlamak için değil ama ha benim martım sizinde olsun gidin

bi selam verin ona sadece kafasının üstünde iki nokta görmeyin, size

kırptığı gözü görün hayatı hissedin hiç yorulmayan kanatlarında benden

selam söylemeyide unutmayın lütfen

bıcırık
06-08-2010, 13:20
Sema teyzeler bizler olacagız sevgili kartalpin...Sabırla yoğrulmuş sevgi sema teyzelerin mayası...İnsanlar dertlerini sevebildiğinde sema teyzeler yeniden doğmuş olacak...Milli manevi değerlerin korunması bu açıdan çok önemli...Herkesin bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın dediği bir toplumda sema teyzelerde yok olup gidiyor malesef...sevgilerimle...

huripek
06-08-2010, 13:53
Kaktüs dostları ,merhaba.Birşey danışmak istiyorum:)
bahçede yağmurun altına bırakılmış bir saksı kaktüsü eve getirdim.Sahibinin kim olduğunu biliyorum ama, henüz ona benim aldığımı söylemedim.Görünce söyleyeceğim:)
yuvarlak bir kaktüs ve yanındada uzunca bi kaktüs var aynı cinsmi anlayamadım.uzun olanın dip tarafı şürümüş.onu koparım tekrar diktim, köf filan yok ve alt tarafı da yumuşamış.
Sizce galaksimin bir yıldızını bu şekilde kurtarabilirmiyim?onu ayırıp atmaya da kıyamıyorum.