Haftasonu arkadaşımın yanına gittim. Ahırkapı Hıdırellez Şenlikleri' ne katıldım yıllar sonra. Gül ağacına geceden dileklerimizi yazıp astık. Ertesi gün de denize attık
Bu öğretmen arkadaşım da benim gibi çiçek meraklısı. Hatta yoldan çıkarıyorum iyice. Pazar günü Samatya sahilde dolaştık. Yabani aslanağızları bulmuştu surlarda ve beni gezdirdi orada da. Tohum topladık hatta. Dolaşırken yol kenarında zamanı geçmiş solmuş lalelerin soğanlarını eşelemeye başladık. Epey mesafede topladık soğanlardan. Bizi görenler eminim anlam vermeye çalışmışlardır. Caddenin ortasındaki refüjde kaz ayakları dikiliydi ve çiçeklenmişti. Dayanamadım o trafikte refüje geçtim fotoğraf çektim. bir dalı tutunca zaten elimde kaldı. Kocaman kaz ayağını da koydum heybeme
Elimizde poşetlerde soğanlar, aslanağızları, bir ağacın dibinden aldığım köklü dal vs. Yörük gibi sahil yolundaki görüntümüz cidden komikti.
Bitki mitki uğraşmadan bir haftasonu geçireyim, insan içine karışayım dedim ama kendimi yine böyle bir halde buldum. O torbalarla Samatya' dan Eminönü' ne gelip daldım mı çiçek pazarına? Oradan da 2 kaktüs alıp vapurla Üsküdar, oradan binbir meşakkatli bir otobüste Çekmeköy' e gelişim, sıkış tepiş otobüste kendimi ve bitkilerimi ezilmeden, dökülmeden korumaya çalışmam, zarar gelmesin diye kaktüs poşetini elimde tutup elimin uyuşması, getirdiğim bitkiler ölmesin diye o yorgunlukla hemen bahçeye dalıp akşam karanlığında kazma salla, ağaç, bitki dik, komşunun çocuklarını bahçeye zarar vermemeleri için pedagojik ikna çabalarına giriş filan derken gece oldu eve zor attım kendimi.
Çok ciddi rehabilitasyona ihtiyacım var