Magosa' da eski kaleiçinde akşamları yürüyüşe çıkıyordum. Gözüm sürekli sağda solda kaktüs aranıyordu tabii. Bu güzellerin her birini gördüğümde dilim tutuldu. Müthiş gelişmişlerdi. Yürüyüşe çıkarken her ihtimale karşın yanıma bir parça gazete ve poşet almıştım. Gazeteyi katlayıp zar zor çelik koparıp poşete tıktım. Dönüş yolunda benden mutlusu yoktu galiba.)
Bu arkadaşı görünce filmlerde duvarları saran canavarlar geldi aklıma. Kimbilir kaç yaşındadır? Duvarı boydan boya sarmıştı. Yukarda kaldığı için atlaya zıplaya dal koparmaya çalışıyordum. Resmen akrobasi yaptım. Bir yandan da dikenleri battı tabii. Biri görse deli diye düşünürdü herhalde
Bu da aynı tür. Başka bir yerde izbe bir binaya tırmanmıştı. Bundan da daha yassı ve iri çelikler aldım.
Bu canavarı görünce nutkum tutuldu. Gecenin içinden karşıma çıkan bir masal yaratığı gibiydi. Dikenleri çok uzun ve sert. Mızrak gibi. Bağırtıyor vallahi adamı

Çelikler çok kolay kopuyordu ama. Gazeteyle biraz bastırınca boğumlar kopuverdi. Bundan çeşitli boyda 5 çelik aldım. Poşete tıktım ama karanlıkta gelene kadar bacağıma orama burama battı habire

)
Bu opuntia değişik geldi bana. Daha dalgalı bir yapısı var. Çok güzel görünüyordu gelişmiş haliyle. Bir işletmenin önündeydi. Bir akşam görünce zar zor bir dal koparıp eve kadar elimde dikenleri habire bata bata geldim. Sonra bu akşam gezisinde 2 dal daha aldım. Yanındakiler de agave türü muhtemelen. Agave americanadan biraz farklı galiba. Çok karanlıktı, şimdi fotoda daha iyi görüyorum
