View Single Post
Eski 14-04-2012, 20:38   #2
pria
Ağaç Dostu.
 
pria's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
Kavılca buğdayı

"Bizim dedelerimiz Kafkas Türküdür, Yani Kara Papak'tır. Orta Asya'nında Ahıska Türklerindeniz. Dedelilerimiz bu köyü 200 yıl önce kurmuşlar.O zamanlardan beride bu bitkiyi eker biçerlerdi. Ama son 20 yıldır unutuldu.

Biz bu kavılcadan haşıl yapardık. Kaz pilavında bulgur olarak kullanırdık. Yarma dediğimiz bulgurun bir çeşidi gibi haşılda kullanılınca lezzeti doyumsuz olur. Biz bunu yirmi yıl öncesine kadar değirmenlerde kırdırırdık. Sonrada kadınlar el kalburlarıyla bunları eleyerek temizlerlerdi. Eğer o yıl ürün çok fazlası olsaydı kalanını da yapardık

Ekmeklik çok güzel unu olurdu. Bunu da hamur işlerinde pişi, lokum, lalanga, erişte, mafiş yapımında kullanırdık. Ama bir başkada o zamanlar kavılcayı kırmızı buğday ununa katarak ekmek yaparlardı. Yani tamamen kavılca unu tek başına kullanılmazdı.

Eskiden bizim buralarda beyaz un bulunmazdı. Çünkü kavılcanın yapışkanlık özeliği vardı. Bu çevre köylerin çoğu o dönemlerde bunu ekerlerdi. Niye kayboldu? Çünkü makarna, hazır bulgur, yarma çıktı ve bunlar daha kolay daha hazır. Baktım olmuyor bende iki yılda bir ekmeye başladım. O da sekiz ile on teneke ürün almaya başladım.

İşte tesadüfünde geçen yıl yarmalık ayırtmıştım. Onuda yarma olarak kullanmadım ve tohum olarak kullanarak ektim. Selim Bayburt Köyünde benim akrabalarım var. Bizim köyde de her kes ekerdi. Artık eski değirmenlerde yok atık. Çünkü daha önceleri Malakan Değirmenleri vardı. Onlar bunu daha hassas döverlerdi. Ama şimdiki değirmenler bunu yarma yapıncaya kadar yarısını fosaya çıkartarak yapıyorlar. Değirmenden sonrada iş bitmiyor. Tekrar hanımlar bunu rüzgara karşı savuruyorlardı. Bundan sonrada yine hanımlar bunu kalbur ile pilavlık, çorbalık gibi bunları kısım kısım ayırtarak birde bizlerde değirmenlerin küçüğü bizde kikre dererdi bazı yerlerde de el değirmeni derdik. Taş yani elle çekilirdi.

Bir de kırmızım buğdayı kaynatırlardı. Isdahan denilen bir tekerlek bir betonun içerisinde çarkla döner onu karıştırarak kabuğunu sıyırırdı. Daha sonrada onu el değirmeninde çekerdik. Bunun yanında bir kısım insanlarımızda büyük bir taşın ortasını oyarak yuvalandırırlardı ve ağaç salgı dedikleri tokmaklarla sırası ile başı demir biri o taraftan biri bu taraftan köyümüzde döverek yaparlardı. Bir de beyaz bulguru kaynatarak yaparlar ama biz o kırmızı buğdayı kaynatmadan hafif suyla ıslatarak. Eğer kavılcayı kaynatırsanız onun bir özeliği kalmaz.

Kavılcayı iki yıl bile saklarsanız asla bozulmaz ve aynı kalır. Ama asla rutubet olamamak kaydıyla. Ama bir olumsuz durum var kavılca pek verimli bir tahıl türü değil. Yani bire üç dört anca verir. Ama bunun yanında bir özelliği daha var vaktinde biçin yapmak gerek. Eğer tarlada fazla kurursa başak sapa ağırlık yapar ve dayandırmaz. Ve dökülür ve onu toparlayamazsınız.

Ekin zamanımız ise kar kalktığı zaman toprağın nefes alması zamanında başlanır ekime .Ama gübre çıktıktan sonra tandırdaki ekmeğin kokusu gübre çıkınca da kalmadı artık. Sonra da bunlara karşıda bir özenti başladı çünkü zahmetsiz elde edildiği için bu kavılcayı unutturdu.

Kavılcanın bir diğer özelliği ise her türlü iklimde sıcakta ve soğukta yetişmesidir. Yani burası kars en soğuk bölge ama İzmir'de de yetişebilir. Ama ziraattan aldığımız tohumlar için bunu söyleyemeyiz İklim şartlarına en dayanıklı arpadır, ondan sonra, buğday, kavılca, yulaf ve fiğ ve diğerleri gelir. Ama bizim burada kullandığımız tek kırmızı buğdaydır.

Bizim bir Ardost'lu doktor var o her zaman sipariş verir kaz ile kavılca yarmasını.Ama bu günlerde biz Yer Gök Anadolu Derneğinin kavılcayı yeniden bizlere kazandırması çabası neticesinde kavılcaya karşı çevremizde bir özenti başladı.

Kars'ın Etno-Botanik Mirası | --->

pria Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön