Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Sakaki
Bence önce iğneyi kendimize batıralım çuvaldızı beklemeye alalım, yani önce şunu tartışalım ve konuşalım: Greenpeace acaba doğru mu söylüyor? Bu sorunun cevabını tartışmak daha kolay çünkü etrafımızda ve hatta bazılarımızın gerek çalıştığı gerekse bir şekilde ilişkide olduğu tarımsal şirketler var. Bunların uygulamalarını, kullandığı ilaç ve dozlarını tartışalım.
|
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Odeh
Bu durumda konunun sürdürülebileceğini düşünüyorum, sevindim.
Bu bağlantıda greenpeace in Almanya'da yapılan analiz değerleri görülebilir. Tek sayfa gayet açık...
Konu pestisit ve izin verilen sınır olarak değerlendirildiğinde hiçbiri kesinlikle hiçbiri izin verilen değerin üzerinde değil. Tüm değerler çok çok aşağıda. Bu nokta itibarı ile bu belge sadece kara propagandaya yarar. Yüzlerce bin ton üzümümüzü AB'de karalamaya da yetmez. Fiyatlarda olumsuz etki maalesef olacaktır. İşin bir diğer boyutu ile sıfır pestisit kalıntısı hedefi için ancak bir gösterge olabilir, o kadar.
İzin verilen sınırın altında pestisit kalıntısı taşımak iyidir. Sıfır kalıntı harikadır. Sıfır pestisit mükemmeldir.
Gönül isterki pestisit olmasın, ama bu öyle kolay bir iş değil...
|
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Sakaki
Şunu da eklemek isterim sn. syılmaz; hatırlarsanız Greenpeace bu konulara değinmeden birkaç yıl önce bazı ülkelere yaptığımız meyve ve sebze ihracatları geri dönmüştü, sebebi de dozu limitlerin üzerinde kullanılmış mücadele ilaçları ve kimyasallardı.
Örneğin daha 1-2 sene önce Rusya Türkiye'den ithal edilen domatesleri geri iade etmiş ve yasak koymuştu. Önce herkes sebebi siyasal dedi ama adamların elinde 2 farklı laboratuardan analiz sonucu vardı. O zaman Türkiye'de kimse şu domatesleri bir de biz tahlil edelim diye ortaya çıkmadı. Neden?
Nedeni basit: çünkü o domatesleri Türk halkı da yiyor.
Zamanında radyasyonlu çay nasıl itiraf edilmediyse yine aynı şekilde sorun yok denildi, ve şimdi de yine aynı mantık.
Bence önce bunları tartışalım.
|
Doğru, zirai ilaç kalıntılı meyve sebzeleri yediğimize dair bir haber ispatlansa hiç şaşırmam, bu tarz olayların üzerine gidilsin. Gerçekler her zaman ortaya konulsun, buna kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum.
Benim itirazım, yabancı menşeli bir derneğin her dediğine koşulsuz olarak doğru bakılması. Ne malum gerçek amaçlarının her koşulda doğayı korumak olduğu, belki üyelerinin çoğunun gerçek amacı saf bir doğa sevgisi olabilir ama bilerek ya da bilmeyerek başkalarının yönlendirmesine maruz kalmadıkları ne belli?