Burada oldukça fazla yanlış ve doğru birbirine karışmış!
Ben tıp doktoruyum ve herkes gibi ben de GDO'nun ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Öncelikle şunu belirteyim;
- GDO'lu gıda istemek veya istememek herkesin en doğal hakkıdır.
Ancak bunu yanlış argümanlar üstünden tartışma konusu haline getirmemek gerekir.
Yaşantımızda her nimetin meydana getirdiği çeşitli riskler söz konusudur. Örneğin yürümek yerine arabaya bineriz. Ama taş devri insanlarının hiç karşı karşıya kalmadığı araba kazalarıyla ölür veya yaralanırız.
Evimizde ısınmak, aydınlanmak ve diğer konforlar için elektrik kullanırız. Ama eskiden sadece yıldırıma bağlı elektrik kazaları olurken şimdi pek çok insan elektrik çarpmaları nedeniyle ölür veya yaralanır.
Örnekler çoğaltılabilir... Vurgulamaya çalıştığım şey, her yararın bir de zararı olabileceği, ama burada kar/zarar hesabının ne olduğudur.
Muhakkak ki; teknoloji bize pek çok konfor ve yaşam kalitesi sağlar. GDO, veya genel adıyla GEN TEKNOLOJİSİ'de böyle bir araçtan ibarettir. Bunun bize pek çok getirisi olduğu gibi bazı zararları da olması kaçınılmazdır.
Her ne kadar ülkemizde GDO yeni bir konuysa da, özellikle ABD gibi gelişmiş ülkelerde yıllardır aktif olarak kullanılan teknolojilerdir.
Yanılmıyorsam MeyveliTepe isimli arkadaş sürekli GDO zararlarını öne çıkartarak bu konudaki yargısını güçlendirmeye çalışmış. Ne yazık ki verdiği bilgilerde doğru ve yanlışlar öylesine içiçe geçmiş ki, ulaştığı sonucun ne olduğunun pek önemi kalmıyor.
GDO'lu gıdaların olası pek çok zararından bahsediliyor. Bunların belli bir kısmı da doğru olabilir. İşin doğrusu, şu ana kadar yapılan çalışmaların büyük çoğunluğu korkulduğu kadar büyük bir risk olmadığını ortaya koyuyor. Ama işin bir de başka boyutu var:
GDO'lu olmayan gıdalar için yapılmış kaç çalışma var?
Herhangi bir şeyin yararlı veya zararlı olduğunu söyleyebilmek için tek taraflı değil, tüm parametreleri dikkate alarak, yararlılık/risk oranlarını gözeterek karar vermeliyiz. Elektrik örneğine dönecek olursak; "Elektrik yapaydır, adamı çarpar... O yüzden yağlı kandil kullanalım" demekle, "GDO zararlıdır... kanser, ülser yapar... O yüzden kullanmayalım" demek arasında pek fark yoktur.
Konu içindeki mesajlarda gördüğüm önemli yanılgılardan biri de ISLAH EDİLMİŞ TOHUM, TARIM İLAÇLARI, HORMONLAR gibi konularla GDO'lu ürünlerin aynı konseptte değerlendirilmiş olmasıdır. Bunların her biri ayrı risklerdir ve ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hele hele ıslah edilmiş tohumların GDO ile ZERRE KADAR ALAKASI YOKTUR ve "ıslah" geçmişi insanlık tarihi kadar eskidir. Aksi halde ne şimdi gördüğümüz buğday olurdu, ne beslediğimiz koyunlar.
Sayın Serpent'in verdiği GOLDEN RICE, bir GDO mucizesidir ve Afrika'daki açlıkla mücadelenin en önemli araçlarından biridir. Ha, bu iş GDO'suz halledilemez miydi? Orası oldukça şüpheli... Mutlaka başka risklerin göz önüne alınması gerekecekti. Belki açlık konusunu çözerdiniz ama Vit A yoksunluğuyla mücadelede daha fazla şey kaybederdiniz.
GDO deyip geçtiğimiz konunun önemli ayaklarından bir tanesi de gen teknolojisi ile bugüm maruz kaldığımız pek çok hastalık için mucizevi tedavi olanaklarına kapı açmasıdır. Son yıllarda yürütülen kök hücre çalışmaları, gen tedavileri vs. bunların hepsi uzun dönemde sağlığımızın daha iyi sağlanması için gerekli teknolojiler olacaktır. Hatta GDO'ya bağlı o çok korkulan kanserlerin tedavisi bile belki de GDO'lu gıdalarla tedavi edilecektir.
GDO konusunda kişisel olarak en büyük kaygım, bu teknolojisinin dünyada belli başlı 3-5 firma elinde olmasıdır. Yani petrol şirketleri gibi bir avuç firma dünyanın gıda geleceğini ellerinde tutmaktadır. Bu yönüyle GDO'ya karşı koymak yerine ne olduğunu daha iyi öğrenmemiz ve geliştirmemiz gerekmektedir. Çünkü ileride bu teknolojiye gereksinim duyabiliriz. Gözümüzü kapatarak veya elimizle iteleyerek bundan kaçamayız.
Sonuç olarak; külliyen GDO'yu reddetmek veya kabul etmek yerine yapılması gereken şey ne getirip ne götürdüğünü ölçmektir. Organik tarım vs. denilen şey sadece nostaljik bir hayaldir. Bugün organik tarımla bu ülkede yaşayan insanları şu anki maliyetlerle beslemeniz imkansızdır. Eğer çiftçimizin ayakta kalmasını istiyorsak, dünyanın kullandığı teknolojilerden geri kalamayız. Aksi halde çiftçimiz mısır yetiştirmeyi bırakıp devlet desteğiyle kahvehane köşelerinde oturmaya başlar.
Son olarak; ABD'de FDA'in etiket yasağı söz konusu değildir. Etiketleme konusu VOLUNTARY yani gönüllülük şeklindedir.
Bir de; bu vatandaş yıllardır yanlış kullanılan tarım ilaçlarına bu kadar kafayı takmadı... Türkiye için son derece küçük risk oluşturan GDO'ya neden bu derece tepki gösterildiğini anlamakta zorlanıyorum. GDO'suz ama hatalı tarım ilacı kullanılan ürünlerin oluşturduğu riskler GDO ile kıyaslanamayacak kadar yüksektir.
|