View Single Post
Eski 26-02-2012, 08:26   #183
Doğayla Barış
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 06-01-2009
Şehir: MARMARİS
Mesajlar: 970
Yıllar önce rahmetli dedem, babaannem vefat edince, minicik babamı da yanına alıp Malatya'dan Amasya'ya geliyor. Orada mavi gözlü, güzel gönüllü bir bayanla evleniyor. O sırada Rus harbine katılıyor Sibirya da esir düşüyor. Gövdesi şarapnel parçalarıyla delik deşik. Savaş meydanında cesetler atılmak üzere toparlanırken inlemesini duyan insaflı bir Rus askeri tarafından yaralı Rus askerleriyle birlikte hastaneye götürülüyor.
Dedem heybetli ve çok yakışıklı, çar ordusunda Paşa'nın kızı dedemi hastanede görüp aşık olup hastalanıyor. Tek evlat ve kara sevda, bir türlü iyileşemiyor, günden güne sararıp soluyor, ve nihayet paşa kızına kıyamıyor ve tutsak dedemi serbest bırakıp kızıyla evlendiriyor.
Sibiryada çok zehirli yılanlar ve şamanlar var biliyorsunuz. Dedeme beyaz bir ehram giydiriyorlar ve boynundan içeriye envai tür yılan
Efsunluyorlar ve dedem yılanlarla konuşup anlaşabiliyor.
Paşanın kızından bir oğlu oluyor, artık hanedanda nüfuzlu bir damat ama aklı hep memleketinde bıraktığı minicik oğlunda, üzüntüden hastalanıyor.
Paşa kızı öyle aşık olmuş ki dedeme, yaşasın yeter ki, benden uzakta olmasına razıyım diyerek dedemin kaçmasını sağlıyor. O sırada güzeller güzeli Fadik babannem evlere temizliğe, çamaşıra giderek elleri parçalanması pahasına minik emanetinin büyümesi için çabalayıp duruyor.
Nihayet dedem memlekete dönüyor oğluna ve fedakar eşine kavuşuyor.
Yıllar geçiyor, babam evleniyor çocukları oluyor. Zaman zaman uzaklara dalıp sılada bıraktığı oğluna dertlenip gözleri bulutlansa da, rahmetli dedeciğim başına bir iş gelir korkusuyla babamın gidip kardeşini arayıp bulmasına izin vermiyor.

Evimiz ferhat ile şirinin dağlarının yamacında. Bir gün ablam bahçede gördüğü kocaman kara yılandan korkup çığlık çığlığa dedeme sarılıyor. Dedem eline 2 metrelik yılanı alıp bir daha benim evimden uzak dur çocuklarıma görünüp korkutma diyerek azarlıyor ve fırlatıp atıyor. Yılan hızla uzaklaşıyor, o günden itibaren de dağın eteğindeki yılanlar kimseye gözükmüyor. 9 yaşıma kadar o dağlarda oynadım çiçek topladım ben de görmedim.
Belgesellerde yılan gördüğüm zaman ürker ve korkarım.
Ablam anlatmıştı bu hikayeyi korkma biz efsunluyuz, yılan sana gözükmez ve zarar vermez diyerek, ben de belki masal tadında olduğu için ya da inanmak hoşuma gittiğinden inandım
Sığla ormanlarında çekim yapıyoruz, Yaslandığım kovuğun içinde kıvrılmış kocaman yılan, eşim ve çekim ekibindeki arkadaşlarım görüyor ama ben baktığım halde fark edemiyorum. Onlarda korkmayayım diye bana söylemeden çekim bahanesiyle başka tarafa çağırıyorlar uzaklaşıyorum.
Köydeki bahçemizde eşim çeşme başında su içen engerek-yılan görüyor ben görmedim. Bir gün seranın yanında sarı kırmızı bir dalganın hızla akıp kaybolduğunu gördüm, hayal gibi. Kalın ve uzundu, ama renk çok hoştu. Kedi olsa bu kadar büyük olamaz, şekerim düştü hayal gördüm sandım.
Eşime sorduğumda kocaman bir ok yılanının seranın arkasına geçtiğini söyledi.
Yani ben halâ bu bahçede çalışıyorum
Sizinle paylaşmak istedim.
Bu arada güzel annenizin ellerinden öpüyorum. İnşallah bir gün o nefis içli köftesinden yemek nasip olur. Çocukluğumda yediğim tarife göre yapılmış nefis bir lezzet.


Düzenleyen Doğayla Barış : 27-02-2012 saat 10:36
Doğayla Barış Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön