Üçüncü resimde çıplak fayansın üzerinde yatan da Üçgen. Hacer'le aynı zamanlarda giriş yaptı eve. Evde aynı anda iki kedi felaket ötesi. Terminatör sayısı ikiye çıkıyor. Kırılmadık, dökülmedik, dağılmadık yer size küsmüş.
Üçgen oğlumu da okuldan eve dönerken otobüste görüp indim, ineceğim yere bayağı da mesafe vardı, marketten aldığım küçük kutunun içine koyup kalan mesafeyi yürüdüm. Rastgeldiğim bir balıkçıdan üç-beş hamsi alıp yedirdim, onun da durumu aynı hem yavru hem aç
Hacer'den önce bulmuştum onu sanırım. Hacer'i bir süre kabullenmekte zorlandı, koltukların arkasına gizlenerek izliyordu onu

Sonra sıkı dostlar oldular evi birlikte yıkıp döktüler
Hacerim sıkıya gelmezdi, çişi geldiğinde bir iki miyavlar ortalığa bırakırdı. Az mı halı yıkamacıya halılar gitti, kova kova çamaşır suları tüketilmedi bizim evde.

Hem pasaklı hem yaramaz.
Üçgenimi de Hacerimle birlikte kampüse bıraktım, en azından birlikte olmaları tek başına bırakılmalarındaki şaşkınlığı azaltır diye umut etmiştim.
Restorandaki garsona da tembihleyip mama bırakmıştım, sağa sola bırakır mısın diye? Onlar da yeni doğmuş bir yavruyu kanalizasyondan kurtarıp büyüttükleri için beni anlamışlardı. Okulda öğle aralarında koşa koşa sahil kenarına gidip kuzularımı görüyordum, sesimi duyunca koşa koşa geliyorlardı. Herkes yemeğe ben bebeklerimin yanına
