Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi pria
Alınganlık yapmayın lütfen..
Hiçbir mesajım rencide etme amacını gütmez ..
Sadece ufkunuzu, bakış açınızı değiştirebilmek için minik bir katkıda bulunmak istedim..
|
Madem niyetiniz öyle değil, inanıyorum.
Ayrıca amacımız yalnızca çok önemli ve doğru bir soruya yanıt aramak, yanıtların dayanaklarını belirlemek...
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi pria
Acze düşen yaban hayvanlarının imdadına koşanların kervanına katılabilirdiniz..
|
Bu sözlerin doğruluğunu test edelim. Kişisel değil, bu mealde onlarca söz duyuyorum, ayrıca az önce haberlerde de böyle bir haber yapmışlardı. "Aç kalan geyikler" diye başlıyordu... Gülümseten sahneler vardı...
Sözlerinizde kullandığınız
Yabani Hayvanlar'dan başlayalım... İnsana sokulgan olmayan, kendi doğal ortamlarında yaşayan bu hayvanlar bulundukları alanda yabani hayatın yani bulundukları doğanın beslenme zincirine de dahildirler. İşin dengesi de bu zincirdedir. Bir soyu çıkarttığınızda sorunlar çıkacaktır. Popülasyonlar dengesi bozulsa da
doğa, yeni bir denge noktasında tekrar "durmadan" varlığını sürdürmeye devam edecektir. Bu devingenlik doğanın başka bir kuvvetli yönüdür.
Peki kaynakların mevsimsel olarak doğanın akışına uygun azalıp çoğalması türlerin kökünü kazır mı? Hayvanlar ACZ'E düşer mi?
Mevsimler ne kadar doğalsa mevsime bağlı kaynak azalması da o kadar doğaldır, aynı kaynakların çoğalması gibi...
Bu dalgalanma doğal seleksiyona da neden olabilir. Ayrıca eğer doğa bunu milyonlarca yıldır yapıyorsa doğru olanı da budur. Seleksiyon kaçınılmazdır.
Ayrıca daha da önemli bir soru var burada yanıt bekleyen... Kentli, doğa şaşkını insanımız markete yürüyerek gidemediğinde neden dünyadaki canlıların onun gibi aciz kaldığını düşünür? Halbuki Tanrı, yarattığı her canlı için bir savunma, avlanma, beslenme mekanizması da vermemiş midir? Donanımsız bir canlı düşünebilir misiniz? Kabuksuz midye, memesiz inek, dişleri ve pençesi olmayan bir çita... ya hortumu olmayan bir fil? Neden olmaz? Çünkü doğa böyle istememiş, onu gereğince donatmıştır.
Bu bir şey değil, esas insan aklını zorlayan hal, hayvanların bakıma muhtaç olduğu iddiasına da iman edilmesi.
Sıradışı bir durum olmadığı sürece bir hayvanın insandan isteyebileceği tek şey inanın "gölge etme!!!" olacaktır. Yaz, kış, çukurda ya da ayağı kırık... Farketmez... Bunların hepsi yaşamın bir parçası.
Hayvanlar ve doğa kendine yetmiyor, ACZ içindeler diye düşünmek doğaya meydan okumaktır. Gülümseten, eh hadi peki git ver dedirten bir safdilliktir.
Ne götürebilir insanlar doğaya? Hatta hangi hayvana? Hangi türe? Geyiğe vereceksin, tilkinin boynu bükük, kuşlar yedi, baykuş küskün
Ayrıca tüm ülke birleşsek, herkes kucak çuval dolusu götürmeye kalksak bu yabani mahlukatın binde birini bile doyurma becerisi gösteremeyiz. Matematiğe ve AKLA aykırı bu imkansız. Sadece bir hülya...
Ama insanlarımız hele de kentli doğayı zerre anlamamış ve tanımayan şaşkın insanlar; "ben ve doğa" konulu bir piyesten rol kapmak için bilinçsizce yarışır, boş ve manasız eylemler, enerji sarfiyatından ve reklamdan öte bir anlam ifade etmez.
(şimdilik yazmaktan yoruldum sonra devam edeceğim)
Saygılar,