Ben ambalajlı gıdaların, çoğunlukla (ve hatta genellikle) zararlı olduğu kanaatindeyim. (Bu yüzden arıcılığı da bırakamıyorum

).
Çoğunlukla diyorum, çünkü bazı firmalar, bazı ambalajlı ürünlerini (artık) daha sağlıklı üretiyor. Örneğin, x marka çorbalarda katkı maddesi kullanılmıyor. Bunun sağlanması için, çorba muhteviyatının nem oranı %6 mertebelerine çekiliyor. Bu %6 oranının, ürünü yakmadan sağlanabilmesi için de, iki defa fırınlama gibi metodlar uygulanabiliyor.
Ancak bu örnek, işin belki milyonda biri bile değil. Genel olarak tüm ambalajlı gıdalar, doğal olarak (katkı maddesiz) ambalajlanırsa, nem ve ısı dolayısı ile bozulacaktır. Bu da, ekonomik anlamda "zarar" demektir. Süt toplayıcıları sütçülere, "kesilen sütünüzü de alırız, yeter ki ayrı kapta verin" diyorlarmış. Sütler kesilmesin diye içlerine hidrojen peroksit veya çamaşır suyu konulduğu söylenmekte. Gözümle görmedim, köylünün yalancısıyım.
Ülkemizde dondurulmuş gıda tüketimine yönelmek bir çözüm yolu. Nisbeten daha sağlıklı bir beslenme olduğu iddia edilmekte. (Eskiler kuruturlardı).
Sanırım daha önemlisi de, kendimizi terbiye edebilmek. Eskiler, hastalıkların en önemli nedenlerinden birisinin çok yemek olduğunu söylemekteler.
Plastik malzeme içerisinde depolanan sıvıları ise kullanmamaya çalışmak gerek.
Marketlerin önünde, güneşe maruz bırakılmış plastik kola şişelerini gördükçe, göz göre göre kendimize ettiklerimiz hakkında düşünüyorum. Aklıma "insanların kendi elleri ile yaptıklarından zarar gördüklerine/göreceklerine" dair ayetler geliyor. Yaradan boşuna demiyor, "insanoğlu çok zalim ve cahildir" diye.