Uzun süre Ankara civarlarında ileride içine evde yapabileceğim 2-3 dönümlük tarla arayışındaydım. Bir tanıdık  Gölbaşı-Haymana Karayolu üzerinde yeni kurulan bir kooperatifi önerdi.Şehir merkezine 50 kilometre uzaklıktaki bu kooperatifteki boş parsellerden birinin konumunu beğenmiştim. Parselin büyüklüğü 700 m2 civarındaydı ve bana  oldukça küçük gelmişti. O tarihte su ve elektriği de yoktu. Ancak kooperatifin bu yolda çalışmalar içinde olduğu söylenince ileride daha büyüğü de olur diyerek kooperatife üye oldum Sene 1999. 
Çevre tel örgüsü yeni çekilmiş ve biçilmiş buğdayın sapları ile dolu iç yolları dahi açılmamış bir  tarlanın küçük bir bölümünün sahibi olmuştuk.
Bir şehir çocuğu olarak yetiştiğim için bahçe konusunda bir birikimim olmadığından, önce eş dosta sorduk ne yapalım  öncelikle diye?   Aldığımız yanıtlar genellikle  büyümesi zaman alacağı için “vakit geçirmeden  ağaç dik” önerisi oldu. Bende  parselimi traktörle sürdürüp ağaç dikilecek noktaları belirleyip  çukurlar açtırdım. Hafta sonları her seferinde 5-6 ağaç satın alıp dikmeye başladım. Arazinin başlangıçtaki ve ağaç dikimi safhasındaki ilk görünümü aşağıdaki gibiydi. 
Ağaç dikimleri bitince yapacak iş kalmamıştı. Bizde bari mangalımız burada yakalım diye hem Cumartesi hem Pazar düzenli gidip gelmeye başladık. Açık hava bizi çapıyor, Cumartesi akşamı kirli bulaşıklarla birlikte şehre inince dayak yemiş gibi olmamıza rağmen Pazar günü yorgun argın gene tarlanın yolunu tutuyorduk. Baktık bu iş yorucu, bu tempoya ayak uydurmamız mümkün değil. Hiç değilse  her seferinde bardak çanak, tencere tabak taşımayalım, arazimize  muhafazalı bir dolap yapıp bırakalım da, hamallıktan kurtulalım istedik. Bir de yaşadığımız en büyük sorun tuvalet idi. Tamam bir dolap bir tuvaletimiz olsun diye düşünmeye başladık. Ardından açık arazide yaşadığımız gök gürültülü sağnak  yağışlar nedeniyle altına sığına bilecek kapalı mekan ihtiyacı belirmeye başladı. Ben kafamda bunların projesini hazırlamaya çalışırken, basit ve kolay olur diye 15-20 m2 lik prefabrik ev önerisi ile karşılaştım. O tarihlerde Ankara’da prefabrik imalat az sayıda ve sınırlı olduğunda, İstanbul Tuzlada ki bir prefabrik ev fabrikasına gittik ve fotoğrafı aşağıda olan teşhir modelini beğendik. Ancak beğendiğimiz model 60 m2 idi ve düşündüğümüzden büyüktü.
Bu arada parselimizin sağında solunda  inşaat çalışmaları başladı.Sorduk ne oluyor diye. Ev yapılacak dendi. Sorduk nasıl bir şey olacak diye. 1 salon, bir oda ya da 2 oda diye yanıtlar aldık. Bizim  düşündüğümüz 15-20 m2 lik  proje kümes gibi kalacak,  bizde revize edelim bari projemizi dedik. Gittik İstanbul’daki firmaya, Beğendiğimiz projenin salonu büyük olsun dedik,,  odalar en az şu kadar olsun, müstakil mutfak ve banyo da en az  bu kadar olmalı dedik. Olur hay hay  deyip  önümüze 120 m2  bir proje koydular. Projeyi beğendik ama  camların hepsi ısı cam olsun dedik. Ona göre bir maliyet çıkarıp fiyatında bir miktar indirim yapınca kaporayı verip sözleşmeyi imzaladık. Elimize prefabrik evin monte edileceği beton zeminin  projesini verip, bunu hazırlayıp telefon edin, Bir haftaya kalmaz gelir inşaata başlar 5 günde de bitiririz dediler.
Verdikleri proje basitti. 20 cm kalınlığında bir düz bir beton zemin ve  panellerin döşeneceği  çizgiler üzerinde  120 cm de bir 13-15 cm derinliğinde küçük akranaj çukurları. Döndük Ankara’ya bu beton zemin  işini yapacak usta aramaya. Eş dost duydu, hayırlı olsun ev yapacakmışın, nasıl bir şey diye? Bizde yukarıdaki resmi ve elimize tutuşturulan beton zemin projesini gösterdik.  Her kez çok güzel, güle güle oturun dedi. Yalnız birisi olmazzzzz. Eksik bu  ev dedi Neden dedik. Evin deposu yok yok dedi. Dedik depo dediğin ne? Ne işe yarayacak diye sordum.  Dedi ev şehre çok uzak, bahçe mahçe de istiyorsun, ağaç mağaç da dikmişsin,  yazında kışın da kalabileceksin, yarın çimde  istersin. Odununu kömürünü nereye koyacaksın? Kazmanı küreğini, el arabasını, çim makinanı sulama hortumunu  nereye koyacaksın, duruma göre tozlu topraklı ve çamurlu bu malzemeleri  getirip evin salonuna koyacak halin yok. Bunları muhafaza edeceğin bir depo şart dedi.
Adam haklı. Hem de yerden göğe.  Arazimizin bir kenarına 3-5 m2 de olsa kapısı kilitli ve emniyetli bir depo şart,  Sorup soruşturmaya başladık,. Kim yapar, nasıl yapar, kaça yapar diye… Yer şehre uzak,  Yatacak kalacak yer yok, Ankara’dan her gün gelip gidecek hiçbir usta böyle basit bir inşaatla uğraşmak istemiyor.  Yaparım diyende astronomik fiyatlar istiyor. Kaldık mı ortada! Evi sipariş vermişiz fabrika bizde telefon bekliyor evi inşaat etmek için!Biz bu arada bahçeyi, ağaçları falan unuttuk. Düştük usta peşine.
Yeni tanıştığım müteahhitlik yapan bir arkadaş, ya ben yaparım bu işi sorun değil, sen malzeme parasını ver kar almam dedi. Verdik eline projeyi, bir de bir de depo istiyorum bahçenin bir kenarına 3-5 m2 depo olarak kullanacağım küçük bir kulübe… Olmaz bahçe içinde öyle köpek kulübesi gibi bir şey. Çirkin olur ileride rahatsız olursun dedi. Eeeee ne yapacağız o zaman dedim. Dedi evin altına yapalım o depoyu. Hem bahçede yerden kazanırsın hem ileride çok işine yarar. Kar istemiyorum bu işten,  hazır beton ile demirin maliyetini öde, gönlünden koparsa da ustaya  ve işçilere bir bahşiş parası veririsin. Vermesen de önemli değil zaten maaşlarını ben ödüyorum dedi.
Tamam dedim, başla işe… Adam evin altına 30 m2 bodrum yapıp su basmanını  çıkıp, tabya betonu atıp,  inşaatı prefabrik evin montajına uygun  hale getirip teslim etti kısa sürede.
Biz de bu süre içinde inşaatın yanında plaj şemsiyelerinin gölgesinde birkaç hafta sonu geçirdik,  
DEVEMI GELECEK