Ağacı, doğayı, çevreyi sevmek ile bir insanı, bir köpeği ya da kanaryayı sevmeyi karıştırdıktan sonra başlıyor bence buradaki saçmalık. Hala ağaca işkence etmekten, ağacın canının yanmasından bahsediliyor. Bir sonraki aşama da ağacın haklarından bahsetmeye geliyor ki bunu da bir iki sayfa öncesinde tartıştık. Bir ağacın canı nasıl yanar? Bir ağaca nasıl işkence edersiniz? Gerçekten merak ediyorum çünkü bu düşünceye sahip birisi "canlı"yı nasıl algılıyor kestirebilmiş değilim. Zira bu anlayışla bir süre sonra acaba fitoplanktonların canı yanıyor mu diye düşünecek misiniz? Ağaçların canının yanması, işkenceye mağruz kalması gibi bir şey algılanamaz derecede saçmadır . Ha derseniz ki 100 yıl önce Jagadish Chandra Bose bitkilerin hisleri olduğunu söylemiştir (hatta böyle bir bilimsel çalışmadan bihaber olduğunuz düşüncesindeyim), bu yüzden bonsai disiplinindeki işlemler bitkilerin canını yakmaktadır... İşte o zaman gelin biyokimya konuşalım. Ha yok ben bitkilerin canını yaktığınızı düşünüyorum, o yüzden yapmayın diyorsanız zannetmiyorum ki burada kimse sizi kaile alsın.
Lütfen siz de bir an durup, acaba "bitkilere işkence etmek diye bir şey var mı, olabilir mi?" diye bir düşünün. Sonra bonsaiye karşı içinizdeki o olumsuz düşünceyi doğru şekilde ifade edin. Misal, "bonsailerin şekilllerini üçgen yapmasanız daha şık olmaz mı? Benim görüşüme göre altıgen olsa daha gerçekçi, etkileyici ve doğa ile uyumlu bir sanat eseri oluşturulabilir" gibi akla mantığa uygun önermelerle gelin.
|