View Single Post
Eski 27-09-2011, 00:54   #418
Halil Önen
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
Bir dostu olmalı insanın...

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı
insanın...

''Nereden çıktın bu vakitte'' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan
fırladığında;

gözünün dilini' bilmeli; dinlemeli sormadan, mütemadiyen dikilen vefalı bir
ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen her daim onun orda durduğunu
hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesinde
yaslanabilmeli, kavuklarında saklanabilmelisin.

Kucaklamalı seni güvenli kolları.
...dalları bitkin başına omuz, yaraları kanayan ruhuna merhem
olmalı...

En masum sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp
göstermelisin;
gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...

Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli,
yanlış anlamayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, asıl
yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde,
sövdüğünde de bunu iyilikten olduğunu bilmelisin, 'hak ettim'
diyebilmelisin.

Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...

Seni senden iyi bilen, sana sendan çok güvenen bir sırdaş...
Göz bebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.

Sen ağladığında, onun gözlerinden gelmeli yaş...

+++

Böyle bir dostum var benim.
Pek sık görüşmesemde hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız
dertleşebildiğim.

Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...
Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu...
Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu...ekmeğimizi ve
acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.

Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk.
Buluştuk geçenlerde...
Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:

''N'apıyorsun'' diye sordum.

''Seyrediyorum'' dedi; '' çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece
seyrediyorum''

Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk
göğüsleyenlerin zirveye hak, kazanmalarındaki akıl almaz garıplikti.

İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve
yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı
acaba?

Okuldaki ideallerimizden, gençlik çoşkumuzdan söz ettik bir süre;
tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...
Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin
karanlığa boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığa boğmuştu bizi...

Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağınız adamların
cendersinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın,
üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik.

Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.

Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek
devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz...

'' İşte' diye iç geçirdi kadim dostum, ... bunları seyrediyorum bir
kenardan sesizce...''

+++

İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...

Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen
bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle
kenetlenmeli elleri...

'' Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik,
acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız'' diyebilmeli...

Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda
yazdığımız kısa ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa
bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz;

'' Bunu da aşacağız!
imza: Bir dost!...!

Can Yücel

(Yıllar sonra tekrar buluştuğum kadim dostuma saygılarımla...)

Halil Önen Çevrimdışı   Başa Dön