Merhaba Hatice ablam,
Size teşekkür etmeden önce bu konuda geç kaldığım için çok özür diliyorum.
Taner Abim gel seni bir yere götüreceğim dediği zaman, hiç düşünemiyeceğim bir yere gideceğim aklımın ucundan bile geçmemişti. Zira Taner abim her zaman ilginç yerlere götürdüğü gibi yine öyle bir yerdir diyerek gidelim abicim demiştim. Karşıdan dur bakalım bir cafeye geldik içeride ne vardır acaba diyerek merdivenleri çıkıp kapıya geldiğimde kalakaldım. Bu yarattığınız cennete kapıdan girer girmez şaşkın şaşkın baktığımında farkında olmuşsunuzdur sanırım. O ne cenettir öyle, ne anlatmaya söz, ne de dinlemeye kulak yetmez.
Sizinle ilk defa karşılaşmamıza rağmen kırk yıllık dostmuşuz gibi ağırlamanız, doyum olmaz sohbetiniz, ikram ettiğiniz tadı damağımda kalan topalak yemeğiniz, hele hele Cafenin ortasında sere serpe yatan dünyalar tatlısı Şirin ve 8 yavrusunu karşıdan da olsa doya doya sevdiğim için nasıl teşekkür edeceğimi hala bilemediğim ve ne yapmam gerektiğine, ne yazmam gerektiğine karar veremediğim için geciktiğimi bilmenizi istiyorum. Onun için Özür diliyorum sizden. Bu kadar hoyayı birarada hiç görmemiştim. Hala aklım cafede. Ama ne yazık ki fotoğraf makinamı valizimde unuttuğum için tek bir kare fotoğraf çekemediğime üzülüyorum. Bir dahaki sefere acısını çıkartırım inşaallah.
Buradan Hoya severlere de sesleneyim müsaade ederseniz, Bu Cafeyi görmeden Hoya sevdiğinizi, kolleksiyon yaptığınızı falan söylemeyin, GİDİN VE GÖRÜN. Sonra, sonrasını siz düşünün.
Bundan sonrada inşaallah Antalya' ya her geldiğimde izin verirseniz mutlaka uğramak isterim. Sonsuz teşekkürlerimle Hatice ablam.
Ellerinize, kollarınıza, emeklerinize sağlık, gönlünüze sağlık, cennetiniz hiç solmasın İnşaallah.
|