15 Ağustos 2011
Günlerden pazar, tatil dönüşü rotamız Güler Ablamın Bahçesi. Nasıl karşılanacağımızı bilmeden gidiyoruz. Sabah erken telefon açıp rahatsız etmek istemiyorum, tam o sırada sıcak, sevinçli ve istekli bir ses '' yola çıktınız mı? '' Yüzümde güller açıyor, içim yaşasın diyor. Yol boyunca yanlış yola sapmalar, tekrarlayan telefon konuşmaları ve nihayet ulaşıyoruz. Kapıda bir adam bizi karşılıyor. Ben Oğuz falan demiyor, sanki yıllardır tanıyormuşuz gibi sıcacık bir hoşgeldiniz diyor, gözleri gülüyor. Güldükçe daha bir yakışıklı görünüyor. Ben şaşkın biraz da çekingen ' Oğuz Abi ' diyorum. Gülerek efendim diyor . Gözlerim Güler Ablamı arıyor. Ve nihayet ... 4yıl öncesi bıraktığım gibi... Oğuz Abi o kadar heyecanla kendi sebzelerinden ve meyvelerinden bahsediyor. Yerinde duramıyor, bir an önce onları görmemizi bekliyor. Bu ara da lilium ve eşi geliyor. Daha merhabalaşmadan bir bakıyorum, Oğuz Abi önden eşim ve lilium arkadan Oğuz Abinin tarafına doğru gidiyoruz. Haklı gururla önden yürüyor Oğuz Abi, gözlerinde de başarmanın çocuksu muzip ifadesi. Ve ilk gördüğümüz nefis sarı erikler , eşimle başından ayrılamıyoruz . Oğuz Abi 20-30 kioluk kabakların başından sesleniyor. Eşim hala hayıflanıyor o erikten niye biraz toplamadık diye.
0ğuz Abim espiriyle habire hatırlatıyor '' Bu taraf benim tarafım'' diyor.
|