Organik Tarımın Açmazları
Aşağıda konvansiyonal tarım yapanların savunduğu ciddi iddialar var. Bunların bir kısmının elle tutulur tarafı yok. Ancak bir kaç tanesi çok ciddi ve sorun olaya topyekün bakmadan nasıl çözülecek?
1- Organik tarım doğal olarak üretim düşüşünü getirecektir. Bu kimyalsalcıların ciddi bir iddiası ve doğru bir tespit. Çünkü uzun bir hazırlık dönemi olmadan organik tarıma geçiş üretimde ciddi düşüşlere neden oluyor. Örneğin organik tarıma geçtiğinizde %40-50 oranında daha az ürün üreteceksiniz. (Kaynak: Organic Crop Production – Ambitions and Limitations, 2008) Kovansiyonal tarımdaki ürün miktarını yakalamak için daha fazla tarım yapılacak alana gereksinim var. Üstelik nüfus artışı devam ediyor. Bu durumda dünya üzerinde yeni ekilebilir alanları nereden elde edeceğiz? (Dün aynısını gübre için sormuştuk. "Bu kadar organik malzeme nereden bulunacak?" demiştik.) Ormanları keserek mi? Bu ciddi bir iddia ve üzerinde durulması gerekiyor.
2- Konvansiyonal tarımda kullanılan pestisit kalıntıları insan sağlığı için zararlı bunu biliyoruz. Ancak bu pestistileri kullanmazsanız bitkiler kendilerini korumak için
secondary metabolit dediğimiz toksin içeren enzimler salgılar ki bu türden salgılar en az pestsitler kadar zararlıdır. Bu gerçekçi bir iddia değil. En azından ciddi bilimsel verilerle tam olarak ispatlanmamış.
3- Kullanılan antibiyotik ve ilaçlar çevreyi pestisitlerden daha çok kirletiyor. Bu doğru bir iddia. Çevreyi en fazla kirleten 2 ayaklı memeli dediğimiz tür. Örneğin Gölcük depremi sonrası İzmit körfezi kendisini 6 ay içerisinde rahatlıkla temizliyor. Kirlilik oranı hızla düşüyor. Neden o bölgedeki nüfus yoğunluğundaki ani düşüş.
4- En tehlikelisi GDO'lu tohumlardan nasıl uzak duracaksınız? Amerika'da GDO'lu ekim alanları o kadar yaygınlaşmış durumda ki artık organik üreticilerin üretim alanlarına da bulaşmış durumda. Genetiği değiştirilmiş tohumda lider olan Monsanto'nun pazar payı tek başına %23 civarında. Monsantonun 1996’da ürettiği kimyasal dirençli soya fasulyelerinin sadece %2 si patentli gen taşıyordu. 2008’deyse bu oran %90. Dupont % 15, Sygenta %9 pazar payına sahip. Dikkat ederseniz sadece 3 büyük tohum üreticisinin toplam pazar payı %47 yapıyor. Bunların ürettiği tohumlar geleneksel tohumlara da karışıyor. Çünkü rüzgar
vb. ile çok uzak noktalara da polenler taşınıyor. Artık Amerika'da %0.5-2 arasında GDO'lu mısır içeren ürünler organik sayılıyor. Kapitalist sistemin kendi tekellerini korumak için kuralları esnetmesine üstüne yoktur. Bir de işin dahası var. Monsanto bu %1-2 lik karışımdan dolayı patent haklarını ihlal ettiğiniz için size dava açabilir. Hemde Irakta en kirli işleri çeviren Blackwater şirketinin emekli asker ve polislerden oluşan ajanlarını üstünüze salarak.
5- İnsanların alım gücü düşükken ve ortalama reel ücretler sürekli düşerken 2 hamburger yerine bir elma almaya onları nasıl ikna edeceksiniz? Doğal olarak, etin kilosunun 30 lira olduğu ortamda bu adam kilosu 10 lira civarında olan sucuğu tercih edecek. Çünkü karnını doyurmak zorunda. Tam bir "kasap et keçi can derdinde" durumu söz konusu.
6- Organik tarım yapanların profiline baktığınızda, daha çok şehirde çok para kazanıp kendini doğanın kollarına atan tipleri görürsünüz. Üstelik aldıkları tarlalar hep ormandan devşirme alanlar ve altlarındaki arabalar ve tarımda kullandıkları ekipmanlar bolca fosil yakıt tüketen araçlar. Daha düne kadar bunlar bu tekellerden birinde çalışıyordu ve sistemin bu hale gelmesinde onlarında bolca payı var. "Bu ne perhiz ne lahana turşusu" durumu var yani. Tek umut veren şey, bunların yeniden eski yuvalarına dönmesi. Küçükkuyu'da ziyaret ettiğim ve ekolojik tarım yapan bir üretici bu trendin son bulduğunu, bu iddiayla yola çıkanların yeniden ellerindekini çıkarmaya çalıştıklarını söyledi. En azından bunun modasının geçmesi olaya daha geniş açıdan bakmayı sağlayacak. Burada sözüm samandan evler yapan ve çok ilkel koşullarda tarım yapamaya çalışan bir kaç idealist topluluğa yönelik değil. Onlar en azından kendileriyle barışıklar.
7- "Yeşil teknoloji" denilen, mısırdan
vb. den yakıt üretmeye gelince, derdimizi yine bir karikatürle anlatalım. Aşağıda yiyecek fiyatlarının yüksekliğinden illallah demiş kadın, "Onu yeniden mısıra çevirebilir misin?" diye soruyor.
Bu yazdıklarımızdan, kimyasalların kullanıldığı geleneksel tarım savunuculuğu çıkmasın. Sadece soruna bireysel ve tek yönlü bakmanın çözüm olmayacağı. Tarım politikalarının ve patent kurallarının yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Kısaca organik tarım bir yaşam biçimidir ve topyekün karşı çıkmadan bu sistem düzeltilemez.