Bir yandan oltayla uğraşırken, diğer yandan seyrettiğim bu muhteşem doğanın havası ve görüntüsünü içime çekmem bana huzur veriyordu.

Sarı meps’im kelebek gibi akıntının üzerinden bana doğru gelirken onu takip eden gökkuşağı alabalığı ile son anda göz göze geldik. Onun, son anda ne kadar büyük bir balık olduğunu gördüm. Balığın başı suya yunus gibi dalarken, kuyruk kısmı henüz suyun içinden çıkmamıştı! Bu görüntüyü ifade ederken “kaçan balık büyük olur” denileceğini biliyorum ama size tüm samimiyetimle söylüyorum ki, balığın kuyruk ve başı su içindeyken o koca devasa gövdesi su üzerinde duruyordu. Tıpkı yunus balıklarının dalışı gibiydi.
Murat kardeşim az yukarıda avlanıyordu. Kendimi içeri çekip oltamı aynı istikamete tekrar attım. Atar atmaz bir başka alabalık oltama yapıştı. Fakat bu az önce kaçan balık değildi. 30 cm boylarında normal bir gökkuşağı alabalığı idi. Suyun akıntısı çok kuvvetli olduğundan dolayı, misine gerilmiş balık atlaya zıplaya geliyordu ki, ters dönerek meps’i ağzından çıkardı.
Bu benim için kötü bir deneyimdi. Murat kardeşim yanıma geldi ve olayı ona anlattım. Daha ileriye doğru gitmek için arabamıza gittik ve birkaç km daha ileriye gittik.