Bu mevsimde doğanın hızına yetişmek imkansız...
İlk resmi Mart’ın 29’unda çekmişim, ikincisini de dün (20 gün). Bu geçen sene Bauhaus’tan aldığım yediveren sarı-kırmızı geçişli gül. Dibindeki sedum ve bir kök iri çiçekli menekşe ise üstte görülen saksılardan (yan komşunun) atlamış, hoş gelmiş.

Geçen sene bahçedeki saksı çeşitliliğinin önüne geçmek için çoğunu sprey boyayla koyu kahveye boyamıştım. Ama kışın da dışarıda kalanların boyası dayanmadı. Yağlı boya denemek lazım sanırım.
Bu da geçen sene Mutlu Bey’den aldığım bordo-pembe sarmaşık gül:
Ben saksıların dibinde boş toprak görüntüsünü pek sevmiyorum. O yüzden genelde buralara ya yüzeysel bitkiler dikerim, ya da bir şeyler doldururum. Beyaz taşlar ya da kozalaklar çok dekoratif oluyor. Kozalaklı saksı örneği de var, bir ara eklerim.
Saksı bir de böyle geniş olunca ben de dış kenarına
alisyum diktim. Gülün köküne zarar vermemek için de merkez kısmına taşlar koydum. Geçen sene görüntüsü şöyleydi:
Üstteki resimlerden gördüğümüz üzere saksının dış tarafındaki alisyumlar ölmüş, sanırım dış taraftan soğuk aldıkları için. Ama merkeze yakın alisyumlar kışı atlatmış durumda. Bu da demektir ki alisyum eğer yerde olursa büyük ihtimalle Ankara’da kışı geçirecek. İlginç bir deneyim oldu, bilmiyordum.
