View Single Post
Eski 11-03-2011, 23:51   #11
MeyveliTepe
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,019
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi engraulis Mesajı Göster
Ben yeterince gözden geçirdiğim için alternatif enerji kaynaklarına yöneliyorum. Şuanda biyogaz üretimi üzerinde çalışıyorum.
Nasıl yani? Nükleer enerji gelsin istemiyormuydunuz? Sizin devlete dilekçe verip, nükleer santralin Afyon'a kurulmasını isteyeceğinizi düşünmüştüm. Doğrusu, Afyona da kurulmasına, sizin ve ailenizin, gelecekteki torunlarınızınn böyle bir risk altına girmesine de gönlüm razı değil ama, kurulacaksa Afyon'a kurulsun bari Oradan bana enerji gelmese de olur.

Alıntı:
Ve daha ucuza daha az suyla nasıl tarım yaparım bunu araştırıyorum. Her şey uzaktan bakıldığı gibi değil. Türkiyenin her bölgesi birbiriyle aynı değildir. Her bölgede farklı tarım ürünleri yetişir ve her ürünün su ihtiyacı da bölgeden bölgeye farklılık gösterir.
Doğru bir yaklaşım. Sadece şunu ilave etmeliyim, her ürünü her bölgede, ürüne özel ihtiyaçları karşılayarak yetiştirmeye çalışmak doğru olmayabilir. Bir de tohum meselesi var tabii. Aynı türün bazı çeşitleri bir iklim, toprak su koşuluna adapte iken, bazı çeşitleri adapte olmayabilir. Sertifikalı diye satılan standart tohumların ve hibridlerin bir sakıncası da budur. Bu yüzden doğru tohumu bulabilmek başlı başına önemli olabiliyor.

Alıntı:
Tutturmuşsunuz piyasa ekonomisi, küresel ticaret falan filan. Sanki rüzgar ve güneş santrallerini kuracak olanlar dev şirketler değil.
Burada anlatılmak istenen, şirketler ve ticaret kuralları bilançolarda kâr görmeye odaklanmıştır. Beş yılı aşmayan planlarında kâr görünmeyen alanlarda yatırım, araştırma ve geliştirme yapmazlar. Üretilen bir teknolojiyi ise sonuna kadar satmak isterler.

Bu yüzden çoğu zaman mevcut teknolojiyle rekabet edecek alanlarda ar-ge yapmaktan özellikle kaçınırlar. Mevcut teknolojilerle enerji üretenler, enerjinin verimli değil, çok ve hesapsızca kullanılmasını isterler, ki talep arz'ın üzerine çıksın sermayenin verimi, yani kâr artsın.

Bizim gibi ülkelere nükleer santral satmanın motivasyonu da budur. Bunun için toplumu da kullanırlar. Riskleri yokmuş gibi gösterirler, ihtiyacı pompalarlar, toplumun bilgilenmesini istemezler, öyle ki, neredeyse, "öleceksek ölelim, (bana ratlamaz nasılsa) bana nükleerinden ver, yeterli neonlarımız ışıldasın" dedirtirler. Sermayenin yönetimi bunu gerektirir. Ben tutturmadım yani. Bu işin doğası böyle.

Daha uzun vadeli, kâr'dan önce toplum yararını gözeten vizyonlar ve bunu destekleyen stratejilerin, toplum destekli devletler ve siyasetçiler tarafından yaratılması gerekir. Güç sahibi kurumların da bu stratejilerin hayata geçebilmesi için ekonomiyi buna göre şekillendirip yönlendirebilmesi gerekir.


Alıntı:
Boşuna google da aramayın bulamazsınız bu bilgileri.
Google, ya da bilgisayar ağları vasıtasıyla bilgiye ulaşabilme konusuna sonra geleceğim.

Alıntı:
Avrupa ve Amerika gelecek 50 yılın planlarını yapıyorlar çünkü bugünün planlarını yıllar önce yaptılar. Biz de mecburen hem bugünü hemde geleceğimizi kurtarmak istiyorsak bir taraftan geleceğin enerjisi temiz enerjiye altyapı oluşturup bir taraftan da bu süre zarfında gerekli olan enerjiyi karşılamak için gerekli yatırımları yapmamız gerekiyor.
Evet, ben de bunu söylüyorum zaten. Belki tek farkımız, işin kolayına kaçıp, sözünü ettiğiniz "adamların" kendi ülkeleri için yaptıkları temiz enerji planlarının finansmanını bizim gibilere nükleer enerji santrali satarak karşılama tuzağına düşmeme şansımız var.

Alıntı:
Herşeyi istatistiki bilgilere dayandırarak örnek veriyorsunuz. Üniversitede istatistik hocamız vardı. Şunu derdi "Dünyada üç çeşit yalan vardır
- Yalan, - Kuyruklu Yalan, - istatistik.
İstatistikçiler bile yapılan araştırmaların gerçeği hiç bir zaman yansıtmadığını kabul ederken siz de bu bilgilerin arkasına saklanıyorsunuz. google sağolsun.
Rakam vermem, uçak kazası ve tüpgaz kullanımıyla nükleer riskleri karşılaştırma konusundandır. Verilen rakamlar da Türkçede tam karşılığı yok "factual status" durumudur. Kaç uçak uçmuş, kaçı düşmüş, kaç santral var, kaç kaza olmuş durumudur. Bir şeyin risk değerlendirmesini yaparken o ana kadar ne olduğuna bakmanız lazım. Hele ki uçak kazasıyla karşılaştırırken. İstatistik hocanızın durumunu bilemem. Size pek faydası olmamış. Bizimki bayağı iyiydi.

Bilgiye ulaşabilme imkanlarını yadsıdığınızı, dahası bilgi edinmeyi de yadsıdığınızı görebiliyorum. Sizin bileceğiniz bir şey. Bilgiye ihtiyaç duymuyorsunuz belki ya da Antalya halindeki fiyatları merak ettiğinizde kalkıp Antalyaya gidiyorsunuzdur, kim bilir.

Alıntı:
Burada nükleer enerjiyi savunanların hiç biri nükleer enerji iyidir demiyor. Ucuz enerji için bu şarttır diyor. Avrupa elbetteki nükleer santralleri kapatmaya başlar. Çünkü adamlar yıllar süren araştırmalar sonucunda gerekli yerleri tespit edip rüzgar ve dalga santrallerini kurmaya başlıyorlar.
Nükleer santral riskleri sebebiyle kötüdür de demiyorlar. Aksine, risk küçüktür, çok enerji için biraz radyasyonu, belki bir iki kaza ile biraz ölümü, binlerce yıl kalacak kalıntıyı göze almalıyız diyorlar. Uçağa binmiyormuyuz, onlar da düşüyor diyorlar. Bunu derken, insanların özgür iradeleriyle kiminin uçağa bindiğini, kiminin binmediğini, oysa radyasyon söz konusu olduğunda bunu istemeyenlerin zorla ve istemeden riske sokulacağını göz ardı ediyorlar. Nükleer kazaların uçak kazalarından çok olduğunu söyleyince de bozuluyorlar. Ne diyeyim, "iyidir" demek başka nasıl oluyorsa?


Alıntı:
Bizim büyüklerimizde üniversitelerde Türkiyenin geleceğini kurtarmak yerine sokaklara dökülüp kavga ile dövüş ile siyaset yapmayı tercih ettiler. Halende bunu sürdürmeye çalışanlar var. Yıllar önce bu işleri siz başlatacaktınız ki biz gençlerde devam edelim. O zamanlar HES lere karşı çıkacaktınız. Kömür santrallerini protesto edecektiniz. Zamanında bazı şeyler yapılsaydı belki de bugün tamamen girişimciler para kazanma hırsını bir kenara bırakıp geleceğimiz için çoktan bir çok çevreci projeye imza atmışlardı.
Bunu kime diyorsunuz bilmiyorum. Bir kuşağın kendinden 2-3 kuşak öncesini suçlaması gibi sanki. Bu başka bir mevzu. Söylenebilir çok şey var ama yeri değil. Neyseki, suçlanan kuşağın yetiştirdiği genç kuşaklar arasında insana, çevreye, doğaya saygılı, duyarlı, bilgiye önem veren, bilginin üretilmesine inananların sayısı da az değil.


Alıntı:
Sanırım gazyağını karne ile alıp gaz lambası başında oturduğunuz günleri çok özlediniz. Dışa bağımlı olduğumuz sürece Türkiyenin olacağı budur. Kendi uranyum kaynaklarımız varken enerjiyi ucuza maledip sanayimizi kalkındırmazsak gelecekte rüzgar türbini ve güneş paneli üretmemizi kimse beklemesin.
Kendi adıma, gazyağı karnesi nedir bilmiyorum. gaz lambası başında da oturmadım. otursaydım da bundan gocunmazdım. tek hatırladığım, tüpgaz ve margarin kuyruklarıydı. O da yokluktan değildi.

Alıntı:
Siz bize güzel bir çevre bırakmadınız. Çünkü liselerde üniversitelerde bilim yerine siyasetle uğraştınız. Bari bundan sonra engel olmayın da biz gençler bizden sonrakilere güzel bir çevre gelişmiş bir Türkiye bırakalım
Ne diyeyim, Tanrı dünyayı böyle bir gençlikten korusun. Neyse ki, "çevre"nin radyasyonsuz olması gerektiğine inanan, gelişmişliğin ne olduğunu bilen çok genç insanımız var.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön